
Kızaran yüzümü gizlemek için içkimden bir yudum daha aldığımda Damien’ın belimi uyarırcasına mı yoksa rahatlatmak için mi sıktığına emin olamadığım eline odaklanmamaya çalıştım.
Karşımızdaki kadın kahkahalarını zar zor durdurmuş gibiydi.
“Sevgilin inanılmaz komik bir kadın Damien, şanslısın. Hikayenize bayıldım”
Dediğinde gülümsemeye çalıştım. Hikaye yazmak benim işimdi ne de olsa…
Damien kulağıma eğildiğinde bunun dışardan yanağıma tatlı bir öpücük konduruyormuş gibi gözükeceğinden emin oldu, dudakları kulağıma değerken “yaratıcılığına hayran kaldım doğrusu, uçakta valizini kafama düşürmen ve benim de sana aşık olmam tam benlik bir hareket gerçekten”
Ona dişlerimi gösterdim “herkesten gizlediğin romantik yanını ortaya çıkardım, rica ederim”
“Seni uçaktan attırmadığıma dua etmeliymişsin hayatım”
Omuz silktim “sanki yapabilirmişsin gibi, bu benim hikayem!”
Bana gözlerini devirmemek için kendini zor tutar gibi başını karşımızdaki kadına çevirdi ağır ağır. Kadın tam bir romantizm bağımlısıydı, en sevdiği kitabın Aşk ve Gurur olduğuna yemin edebilirdim. Bu yüzden elbette sıradan bir hikaye anlatamazdım, kendime saygım vardı. Bu yüzden kafasına düşürdüğüm koca valizi ve yan yana oturduğumuzda yaşanan benimle konuşma çabasını ballandıra ballandıra anlatmıştım. Uçaktan indiğimizde numaramı alma taktiklerinin boşa çıkmasını ve sonrasında başka bir yerde karşılaştığımız için bunun sözde kader olduğuna inanmamı da eklemiştim. Sonuçta büyük bir aşk başlamıştı!
Kadın buna elbette bayıldı, dışarıdan duygusuz görünen bir iş adamının içindeki sevimli yanı görebilmek yüzünü güldürmüştü.
“Bu hikayeni Pete duyduğunda bayılacak” dedi kadın. Bu sefer gerçekten abartılı şekilde gözlerini deviren Damien’ı izledim.
“Nerede çalışıyorum demiştin tatlım?” Kadın bana döndüğünde öksürmeye başladım.
Damien elimdeki kadehi alıp köşeye koyarken kendini gülmemek için tutuyordu. “evet hayatım, anlatsana” dedi.
“Çok pardon, hemen döneceğim” dedim. Karşımdaki adama ölümcül bir bakış atarken kadına zarifçe gülümsedim ve lavaboya giden yere döndüm.
Bu kadar yalan uyduramazdım, bu kadının bir pazarlama şirketi vardı ve ben ona uydurma bir şirket ismi söyleyemezdim. Yalanım ortaya çıkardı, dahası Damien da bunu anlardı. İşimden bahsederken neden yalan söylemiştim ki sanki…
Yine de bir yazar olduğumu söylemek istememiştim, o da bunu kurcalamamıştı. 3 hafta sonra ortadan kaybolacak biri olarak adlandırması yeterliydi…
Lavaboda konunun dağıldığından emin olacak kadar uzun bir süre kaldım, sonunda çıktığımda Damien masada bekliyordu, elinde telefonu vardı. Yanına gittiğimde telefonu kapattı.
“Gidelim mi?” Diye sorduğu zaman kaşlarımı kaldırdım. “hepsi bu kadar mıydı?”
Hafifçe güldü.
“Fazla bile kaldık, en azından benim için”
Masadan çantamı aldığımda kolunu bana doğru uzattı. Ona imalı bir bakış atmayı es geçmeden koluna girdim.
“Madem bu kadar az kalacaktık neden alışverişe çıktım? Pijamayla gelseydim daha çok dikkat çekerdik”
Yanımdaki adamın daha da gerildiğini sezince içimden gülmek geldi.
“Aklından bile geçirme”
“Geçirmemiştim ki”
Dışarı çıktık ve vale arabayı getirirken ikimiz yan yana dikildik. Elimi kolundan çekerken bana döndü. Bundan yaralandım ve aklımdakini sordum.
“Bir kez daha soracağım, cevap vermeyeceğinden emin olsam da soruyorum” ellerini cebine soktu ve hafifçe başını bana doğru eğdi. Topuklularım olmasa aramızdaki boy farkı kesinlikle komik görünürdü.
“Tam olarak nereye varmaya çalışıyoruz burada?”
“Öğrenene kadar soracak mısın böyle?” Dedi. Yüzünde keyifli sayılabilecek bir ifade vardı, bu yüzden üstüne gittim.
“Merak etmem normal değil mi?” İkimizin de soruya soruyla karşılık vermesi komikti.
“İki gün sonra New York’ta öğrenirsin” dediğinde araba gelmişti. Beni beklemeden bindiği için ona dik dik baktım, ne centilmendi ama…
Ön koltuğa oturduğumda kemerimi bağlamam için bekledi, sonra arabayı çalıştırdı. Yalnızca 2 gündür tanıdığım bir adamın yanında bu kadar rahat davranabilmem benim için fazlaydı. Yine de bunu umursamıyordum, tüm bu olay yeterince saçmaydı zaten.
“çantanı bulamamışlar, ama kimlik ve pasaport işinin yarın hallolacağını söylediler” dediğinde ona döndüm. Başını benden tarafa çevirmemişti, sert yüz hatları trafik ışığıyla aydınlanıyordu.
“bana 1 haftadan az sürmeyeceğini söylemişlerdi” dedim.
“Tanıdığım birilerini araya soktum, en azından kimliği çok sıkıntı etmeseler de pasaportun hızlıca çıkar”
“İyi de onunla bir yere gidemeyebilirim”
“sen o kısmını bana bırak. Anlaşmamızı bozmadığın sürece ben de senin tatil planına uyacağım” dedi. Sıkıntıyla iç geçirmemek için kendimi zor tuttum. Sözde pasaportum çıkana kadar duracak ve sonra herkes yoluna gidecekti… bundan elbette sadece benim haberimin olmasını saymazsak iyi bir plandı. Ama şimdi bunu bozamazdım, adam lanet olası bir kontratla gelmişti ve anlaşma tam 3 haftaydı.
Bu yüzden şimdilik çenemi kapalı tutmaya karar verdim. Onun yerine “senin 3 hafta her yere gidip gelecek kadar esnek bir iş hayatın olduğunu düşünmedim” dedim.
“Öyle mi?”
”Yani, biraz şeysin” bana yandan bir bakış attığında ekşittiğim yüzümü düzeltmek için geç kalmıştım. Kaşları çatıldı “Neyim?”
“Takıntılı gibisin”
“Benim hakkımda başka neler düşündüğünü hiç merak etmiyorum Nora” dediğinde sesinde minicik de olsa bir alay hissettim.
“o zaman sayabilirim, birincisi fazla takıntılısın”
“bu nereden çıktı, bence sen üç gündür tanıdığın biri hakkında fazla ön yargılısın”
“öylesin, kim barda bulduğu birini sahte sevgilisi olsun diye oteline getirip kontrat yapar ki?”
“Neye takıntılıyım?”
Düşünür gibi elimi çeneme koydum.
“hımm, bence kendini ispatlamaya çalışıyorsun. Bilemiyorum, bir şeyin peşinde olduğun kesin. Yoksa kim bunca zahmete girer ki?” Üstümdeki elbiseyi çekiştirdim. Dikkati düzelttiğim yırtmacıma kaydığında kızarmamak için tüm irademi kullandım.
“Senin de fazla rahat olduğun söylenemez” dedi. İroni mi yapmıştı yoksa başka bir şey mi söylemeye çalıştı anlayamadım.
“Onu nasıl anladın?”
“Sana bedavaya tatil teklif eden birini direkt reddettin, rahat biri olsan en azından bir dakika da olsa düşünürdün”
“Benimle yatmak için bir film sahnesi yaratan sapığın teki olduğunu düşündüm, bunun takıntıyla bir ilgisi yok”
“Yaptığım şeyde mantıklı bir yan aramaya çalışman da takıntılı bir yön. Tamamen saçma sapan ve nedensiz bir şeyin içinde olmaya katlanamayan birisin demek ki” dedi.
“Mantıklı bir yan olduğunu biliyorum, hatta eminim, hayal gücüm bunun arkasında sadece eğlence olmayacağını söylüyor. Ki sen çok da eğlenceli görünmüyorsun”
“Ön yargı bir kadının bedenine girmiş adeta” dediğinde güldüm.
“Gözlemliyorum Damien”
“Londrada mı doğdun?” Dediğinde konuyu değiştirdiğine seviniyordum.
“Evet, hep oradaydım”
“Bir kaç kez iş için gittim, kuzenlerimden biri şirketin bir ortaklığını Londrada kurmak istiyordu. Onun için gidip geldik” dedi. Bana kendiyle ilgili bir şeyler söylemesine şaşırmıştım.
“Beğendin mi?” Diye sordum.
“Buradan daha huzurlu olduğu kesin” dedi. Kırmızı ışıkta bana dönmüştü.
“Sen hiç başka yerde yaşamayı düşündün mü?”
Gözleri üstümde gezinirken aynı anda tenimde de can sıkıcı bir ürperti geziniyordu. Arabada birbirimize fazla yakınmışız gibi geliyordu, belki de konu ikimize döndüğü ve o tamamen yabancı biri olduğu içindi bu rahatsızlığım ama kendimi tuttum.
“Düşünmedim” dedim. “Evimi çok seviyorum, en yakın arkadaşımla beraber ça” derken aniden susuverdim. Yeşil ışık yanında önüne dönse de ilgisi hala üstümdeydi.
“Evet?”
“Beraber çalışıyoruz” dedim sessizce, yalan söylemek kesinlikle favori özelliklerimden değildi. Aptallaşıyordum…
“Çalıştığın şirkette mi?” Dediğinde “hım” diye bir ses çıkarabildim.
Bir kaç dakika sessizlikten sonra “Sen ailenle mi çalışıyorsun?” Diye sordum. Zaten bildiğim bir şeydi, şirketleri okuduğuma göre köklüydü, ailesi inanılmaz derecede… zengindi.
Bana göre fazla rahat bir hayatı olmuş gibi geliyordu, belki de dışarıdan gösterdiği buydu.
“Evet, tek çalışmayı isterdim. Bazı şeyleri seçemiyoruz” dediğinde sesinde endişeli bir tını sezdim. Bu durumdan memnun değildi, merak etsem de sorgulamadım. Beni ilgilendirmezdi.
Otelin önüne geldiğimizde inmem için bekledi.
“Sen nerede yaşıyorsun?” Diye sordum bir anda merakla. Bana gülmeye başladığında ben de hafifçe gülümsedim.
“Biraz tuhaf bir soru oldu” dedim.
“Evim var Nora, otelde yaşamıyorum” dedi.
“Anladım, sen de hepimiz gibi evi olan birisin. Çok sıradan” dedim abartıyla.
Kapıyı kapattığım zaman gülümseyen yüzüne bakıp arkamı döndüm, bu gece korktuğum kadar kötü değildi.
İyi yanları da vardı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 49.98k Okunma |
4.58k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |