67. Bölüm

Final Part 1

Sude
sudesi

Nora

 

"Bir menajer olarak film galasına gidiyor olmak kariyerim için iyi bir adım." Dedi Helena dalga geçerek, ona gülümsemeye çalıştım.

 

"İmza günleri seni tatmin etmiyor sanırım artık?" Dedim.

 

"Onların yeri ayrı, ama oyuncu kadrosundan birileriyle de tanışmak tatlı oluyor." Dudaklarına parlatıcı sürerken. "Arkadaşınla konuştuk bu arada, Vanessa ile yani. Bu hafta görüşeceğiz, ben New York'a gideceğim zaten." Dedi.

 

Başımı sallamakla yetindim, moralim gereksiz yere bozuktu.

Damien'ı ve durumunu düşünmeden edemiyordum, benimle bu konuyu konuşmuyordu. Çözmek için ne yaptığını bilmemek de beni korkutmaya başlamıştı, herkes başka bir tehdit savuruyordu ve ben bir kaosu'u daha kaldıramazdım.

 

Halledeceğine emindim, sadece beni düşünüp kendini ikinci plana atması kötü hissettiriyordu, yanlış bir şey yapıyor olmaktan korkuyordum.

 

"Çıkalım mı?" Diye sordu Helena, çantamı aldım. Üstümde klasik siyah bir elbise vardı, saçlarımı sımsıkı toplamış ve çok az makyaj yapmıştım.

Ayakkabılarımı giydikten sonra serin havaya çıktık, rüzgar çıplak tenimi ısırdı.

Yaklaşık iki dakika sonra Damien'ın siyah arabası önümüzde durdu. Arabadan indiğinde karnıma bir kramp girdi, adam büyüleyiciydi. Onu her gördüğümde aynı şeyi düşünmekten sıkılmıştım ama öyleydi...

 

"İyi geceler hanımlar." Dedi gülümseyerek. "Çok güzel görünüyorsunuz." Yanıma gelince şakağıma bir öpücük kondurdu.

 

"Özellikle sen" diye fısıldadı. İstemsizce gülümsedim, hala benimle flört ediyor olması çok tatlıydı.

 

"Davetlerinizin hiç azalmaması çok etkileyici Damien, ilişkinizi canlı tutmanıza bayıldım. Anıları yâd ediyoruz." Diye dalga geçti Helena. Damien bir kahkaha attı, ona yan yan bakarken "Senin kadar her olayda ağzı laf yapan birini görmedim Helena."

 

"Çok kurtarıcı bir özellik, skandalları nasıl savuşturdum sanıyorsunuz?" Dedi Helena arabaya binerken, sonra sesi aniden kesildi.

 

Arka koltuğa baktığımda telefonuyla oynayan Brian'ı gördüm.

 

"İyi akşamlar" dedi bana gülümseyerek.

 

"Bugün Damien mı senin şoförün oldu?" Dedim.

 

"Görev ayrımı yapmıyoruz demiştim." Dedi Brian yeniden gülümseyerek. Birlikte arabaya bindik, gala'nın yapıldığı alana vardığımızda yeniden ilk zamanlarda olduğu gibi afişin önünde fotoğrafımız çekildi. Damien beni kendine çekip gülümserken gerginliğimi atmaya çalışıyordum.

 

"Daha iki gün önce kuzeninin öfkesinden sonra bu kadar göz önünde olmamız beni geriyor Damien, senin adına yani." Dedim kulağına doğru. Bana doğru döndü, birkaç fotoğraf daha çekildi.

 

"Hiçbir halt yapamaz o, bunu düşünme." Dedi. Sonra eğilip dudaklarıma bir şeyleri kanıtlamak istercesine bir öpücük kondurdu, üstüne üstüne gidiyordu. Bunu herkes görecekti emindim, okuyucularım dahil...

 

Yine de bir şey demedim, benim zaten kendim için korktuğum bir şey yoktu, artık herkes kiminle sevgili olduğumu biliyordu. Scott para için olduğunu düşünse de o düşünmeden bu tarz şeyler söyleyen birkaç haber çıkmıştı zaten. Umursamayı bırakmıştım, hatta tahminimden daha hızlı adapte olmuştum.

 

"Onları kışkırtacaksın." Dedim içeri girerken.

 

"Umurumda değil, o gün saygısızlık yapılan bizdik Nora. Sen rahatla, Tina ve annem ne olduğunu öğrendi ama bana hak verdiler. Diğerlerinin fikri önemli değil."

 

Sıkıntıyla iç geçirdim. "Büyükbabanın tepkisi beni bile üzdü Damien, seni düşünmek istemiyorum." Diye itiraf ettim.

 

"Onunla konuşacağız, bunu söyledi zaten. Siniri geçtiğinde beni çağıracağına eminim." Dedi.

 

Sonra beni bir masaya çekti, Helena kısa süre sonra yanımıza geldi.

Gecenin kalanında Damien'ın ve Brian'ın arkadaşlarıyla tanıştık, beklediğimden eğlenceli geçti. Çıkışında Damien'ın benden uzakta olduğu bir an yakaladım ve telefonumdan Edward'ın numarasını buldum. Onunla kendim konuşmak istiyordum, bu sefer ilkinden daha dürüst olacaktım.

 

Telefonu kısa sürede açtı, saatin gece 11 olması umurumda bile değildi.

 

"Alo?"

 

"Merhaba, ben Nora Winslow." Dedim sakince, onunla konuşabileceğimi biliyordum. Hayal kırıklığına uğramış olabilirdi ama gerçekten sebebi vardı.

 

"Nora? Bir şey mi oldu tatlım?" Dedi. Bana karşı herhangi bir yargısı olmaması tekrar rahatlamama sebep oldu.

 

"Hayır, sadece sizinle konuşmak istiyorum. Yarın gelebilir miyim, eğer uygunsanız" dedim aceleyle. Helena yanımda başını kaldırıp bana baktı, kaşları çatılıydı.

 

"Elbette, sabah gelebilirsin. Evde olacağım"

 

"Tamam, Damien'a söylemedim. Sizinle baş başa konuşmak istiyorum." Dedim biraz çekinerek.

 

"Anladım, merak etme. Ben de seninle konuşmak istiyordum zaten." Dedi.

 

Telefonu kapattıktan sonra bana soran gözlerle bakan Helenaya döndüm.

 

"Damien ile gitmek istemiyorum, inanılmaz gerici oluyor. Birilerine neden sahte sevgili olduğumuzu açıklamak beni hala utandırıyor Helena, sinirlerim bozuluyor. Özellikle de Damien bunu tamamen savunurken."

 

"Savunması gerekiyor zaten."

 

"Evet, ben de savunacağım. Ama tek başıma, birilerine el ele tutuşup neden rol yaptığımızı anlatıp inandırmaya çalışmak ilişkimize büyük bir gerginlik yüklüyor. En azından gidip kendi başıma benim tarafımı anlatacağım, Damien da gidip kendi gerçek sebebini anlatır." dedim.

 

"Haklısın canım, bence de konuş. O gerizekalı herif bir şey yapmadan en azından durumu açıklayın. "

 

Sonra Damien yanımıza gelince ikimiz de sustuk, "Gidelim mi?" Diye sordu.

 

"Olur." Karnım zil çalıyordu bu yüzden bir pizzacıda durup kocaman pizzalar aldık.

 

Hep beraber kaldığımız eve girdik. Damien ve bu evi birlikte görmek içimi sıcacık yapıyordu, üst kata çıkıp pijamalarımı giydim. Brian kanepede oturmuş sanki çok gerginmiş gibi ellerini dizlerine koymuştu.

"Sen neden böyle duruyorsun?" Dedim gülerek.

 

"Bilmem" bu adamın gerçekten koruma olduğuna emindim, eve o kadar yabancı duruyordu ki içimden gülmek geliyordu.

 

Yanına gidip oturdum ve omzumla onu dürttüm. "Helenayla aranızda ne var?" Diye sordum. Brian öksürmeye başladı.

 

"Ne?" Dedi biraz geri çekilerek, ona doğru döndüm.

 

"Aranızda bir şey olduğunu anlıyorum." Dedim gözlerimi kısıp.

 

"Hayır, bir şey yok Nora. Bana şöyle sorular sorma, çok rahat rahatsız edici." Gülüşüm iyice büyüdü.

 

"Anlatmadığın sürece sormaya devam ederim." Damien salondan içeri pizza kutularıyla girdi.

 

"Neyi soracaksın?" Dedi birini önümüze iterken. Helena da geldi ve karşı kanepeye çöktü.

 

"Evet, neymiş?" Dedi merakla. Brian yanımda kızarmaya başladı, onun bu haline kıs kıs güldüm.

 

"Hiç, aramızda." Koca dilim pizzayı yerken saat 1'i geçiyordu. Dördümüz oturduk, sohbet edip film izledik. Sonunda Helena uyuyakaldı ve onun üstüne bir battaniye örttüm. Brian arabanın anahtarını alırken Helena'ya yandan bir bakış attı, keşke ne düşündüğünü anlayabilseydim.

 

O çıktıktan sonra Damien ve ben yatak odasına çıktık, yatağa uzandığımda gelip üstündeki gömleği çıkardı. Dolaptaki eşofmanlarından birini giydi, onun da kıyafetleri duruyordu.

 

Yatağa, yanıma uzandığında ona döndüm. "Nasılsın, yani nasıl oldun?" Diye sordum.

Omuz silkti.

 

"Ben zaten iyiyim Nora, babam öldüğünde o kadar çok bu tarz kavgaların içinde kaldık ki sadece çözüm odaklıyım." Dedi, beni göğsüne doğru çektiğinde çenemi yasladım.

 

"Ne çözümü düşünüyorsun?" Diye sordum.

 

"Yakında öğreneceksin, o zamana kadar biraz sabret. Seni zor durumda bırakmayacağım." Dedi.

 

Gözlerimi devirdim istemsizce. "Sence şu an kendimi mi düşünüyorum?"

 

Beni kendine daha çok çekti, onunla yakın olmak ve şu an yatakta sarılıyor olmak bile bana tuhaf geliyordu.

 

"Düşünme, gereği yok. Uyu ve dinlen, bugün geldiğiniz için de teşekkür ederim ayrıca." Dedi tatlılıkla. Uzanıp dudaklarına bir öpücük kondurdum. Umarım bu huzurumuzu kaçıracak bir şey olmazdı...

 

Sabah uyandığımda Damien çoktan gitmiş ve telefonuma iş için erken çıkması gerektiğine dair bir mesaj atmıştı. Ben de bunu fırsat bilip hızlıca hazırlandım ve bir taksiye atlayıp Edward'ın evinin adresini verdim. Yol boyu gergindim ve tırnaklarımı avucuma bastırmaktan kıpkırmızı olmuştu ellerim.

20 dakikalık yol bana 2 saat gibi geldi, taksiden inerken nefeslerim düzensizdi. Kaygılıydım ve suçlu hissediyordum, o beni çok masumca dinlemiş ve Damien'a olan sevgime daha ben fark etmemişken bile inanmıştı. Bense onu tüm detayları atlayarak kandırmıştım, yine de bunu Damien ve ailesi için yaptığımı hatırlattım kendime. Amcası olayları daha çok batırmasın diye yapmıştım.

 

Kapıya bu düşüncelerle ulaşıp zile bastım, terleyen ellerimi pantolonuma sildim. Daha önce de gördüğüm yardımcı kız gülümseyerek kapıyı açtı.

 

"Hoş geldiniz, Bay Langley bahçede. Sizi bekliyordu." Dedi.

 

Gergin adımlarla bahçe kapısına yürüdüm, Edward'ın bahçe koltuklarında oturduğunu gördüm.

 

"Merhaba" dedim çekingen bir edayla, bana döndü. Gülümsemedi ama yüzü sert de değildi.

 

"Hoş geldin Nora, gel." Dedi karşısındaki koltuğu işaret edip.

 

Geçip oturdum. "Konuşmayı kabul ettiğiniz için teşekkürler." Dedim. Başını salladı.

 

"Sende bir suç görmüyorum, sözleşmeyi okudum." Dedi. Yanaklarım anında ısınmaya başladı, bu konuma düşmekten nefret ettim.

 

"Okuduysanız bunun çift taraflı olduğunu da anlamışsınızdır, yani suç varsa Damien tek başına değildi."

 

Bana baktı, yeşil gözleri yüzümün her yanını taradı, sanki asıl niyetimi anlamaya çalışır gibiydi. Bu yüzden devam ettim.

 

"Ben uçaktan indiğimde cüzdanımı ve pasaportumu kaybettim, kimliğim de üstümde değildi. Bu yüzden otel de bulamadım, gelir gelmez sokakta kaldım yani." Dedim tane tane.

 

Çalışan kadın önüme bir fincan kahve bırakırken sustum. O gittiğinde yeniden konuşmaya başladım. "Damien bir barda benim telefon konuşmamı duymuştu, bana yardım etmeyi teklif etti. Tabii karşılığında ben de ona yardım edecektim. Bana başta sebebini söylemedi, sadece birkaç davete katılacaktık o kadar. Ben de kalacak yere ve pasaportuma kavuşacaktım. Bu tatile ihtiyacım vardı, bunu başka nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama kabul etmek en iyi seçenekti. Damien da ben de üstünde düşünmedik."

 

"Yine de Damien yalan söyleyerek aldı şirketi." Dedi.

 

Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. "Zaten babasının olan şirketi mi?" Diye sordum tamamen korumacı bir tavırla. Çünkü onu tanıyordum, hırsını biliyordum. Bunu para için ya da servet için yapmamıştı, şirketi kendi hakkı olarak gördüğü için yapmıştı.

 

"Damien'ın paraya ihtiyacı var mı?" Diye sordum yavaşça. Başını iki yana salladı.

 

"Tek serveti o şirket miydi cidden? Başka işleri de var değil mi? Tek başına kurduğu? O şirket için yoldan geçen kadının birine sahte bir anlaşma teklif etmek zorunda kaldı, bu ne kadar mantıklı siz de görüyorsunuz. Damien bunu yapacak rahatlıkta biri değil ama yaptı. Çünkü başka şekilde o kadar emek verdiği şirketi alamayacağını biliyordu, siz de onun emeğine değil karşınıza getireceği bir kadına olan bağlılığına göre hareket ettiniz. Bağlılık bile değil, zamanını ona ayıracağına. Şirkete ya da işine olan bağlılığına göre değil. Onun şirket yüzünden aile kuramayacağından korkan bir babası olduğu için bu duygusallığı kullanmalarına izin verdiniz." Dedim. Konuşmaktan nefes nefese kalmıştım.

 

"Damien her şeyi aynı anda yapabilirdi, bunu biliyordunuz."

 

"Ben sadece babası ne dediyse onu yaptım, onun zaten şirketi herkesten çok hakettiğini biliyorum. Yine de amcası onu suçladığında arkasında durdum fakat suçlama sebebi haklıymış"

 

"Belki haklıydı, ama zaten biz bu suçlamaları yaparken bile Damien ile çoktan bağlanmıştık. Yani kim haklı kim haksız buna asla karar veremeyeceğiniz bir noktadayız."

 

"O zaman neden konuşuyoruz?" Diye sordu, sinirle değil...tamamen merakla.

 

"Çünkü aramızdaki şeyin sahte olduğuna inanmanızı istemiyorum, ben sizinle ilk konuştuğumda da sadece Damien'ı düşünüyordum, o zaman da ona aşıktım. Aramızdaki şey belki başta sahteydi ama biz zaten bunun bedelini fazlasıyla ödedik, daha fazlasına ihtiyacımız yok."

 

Bir süre beni izledi. "Beni şaşırttınız Nora, sadece şaşırdım. Çünkü zaten seninle konuştuğumuzda kendi işinin batmasını göze almana rağmen Damien'a söylememi istemedin. Bu bile inanmamı sağlamıştı."

 

"Yine de Damien'ın izlediği yol..."

Sonra sustu, başını iki yana salladı. "Haksız da diyemem, bizim ailemizin en berbat halini gördün zaten Nora, hırs insana böyle şeyler yaptırıyor."

 

Kahve fincanını yerine koydum, bir yudum bile içmemiştim.

 

"Damien'ı yargılamayın, lütfen." Dedim, başka diyecek bir şeyim yoktu zaten. "İlk geldiğimde size gerçeği tamamen anlatmadığım için üzgünüm ama böyle olması gerekiyordu."

 

"Sana bunun için hiç kızmadım, merak etme." Dedi gülümseyerek. Sonra elimi tuttu, "Onun adına mutluyum, seninle tanıştığı için yani." Gözlerim doldu, başından beri bana olan nezaketi için minnet duydum.

Gülümseyerek yerimden kalktım, "Ben artık gideyim, tekrar teşekkür ederim."

 

"Yine konuşuruz, beni her zaman arayabilirsin." Dedi. Yardımcı kadın bana kapıya kadar eşlik etti, kapıda karşılaştığım kişi tüm sinirlerimi bozdu.

 

"Senin burada ne işin var?" Diye sordu Scott, sinirle iç geçirmemek için kendimi zorladım.

 

"Sanane?"

Yanından geçmeye çalıştığımda kolumu yakaladı, yanımızdaki kadın tuhaf tuhaf baktı, o bile şaşırmıştı.

 

"Büyükbabama bir şey mi söyledin yoksa yalanına yalan eklemeye mi geldin?" Tuttuğu koluma baktım öfkeyle, hışımla geri çektim.

 

"Çekil, haddini bil." Dedim sakince. Yanından geçerken bakışlarını üstümden çekmedi, bahçe kapısından geçip giderken ona son bir bakış attım, hala beni izliyordu. Çıkıp onun göz hapsinden kurtuldum, bir taksi çağırırken telefonum çaldı.

 

"Efendim Damien?" Dedim elimde olmayan bir aksilikle.

 

"Nora? Neredesin? Helena çıktığını söyledi, haber vermedin." Dedi sordu merakla.

 

"Bir işim vardı, onu hallettim. Şimdi Helenayı alacağım, bir kahve içeriz. Boş olursan uğrarsın olur mu?" Dedim. Telefonun arka planından bilgisayar tıkırtıları duydum, çalışıyordu.

 

"Bugün çok yoğunum canım, haberleşiriz zaten. Dikkat et." Dedi. Telefonu kapatıp gelen taksiye bindim, içim rahatlamış olsa da o herifi görmek tüm dengemi bozmuştu yine. Kısa süre içinde Helena'yı evden alıp yakınlardaki bir kahveciye oturduk.

 

"Ee? Nasıl geçti?"

 

Omuz silktim. "Anlattım işte, nasıl geçtiğini bilmiyorum. En azından bana inandığını söyleyebilirim, o aptal anlaşmayı unutabilir."

 

"O anlaşmayı biz bile unuttuk Nora, daha fazla kafana takma." Dedi. Başımı sallasam da başka şeyler düşünüyordum.

Akşama kadar Helena ile gezdik, biraz alışveriş yaptık çünkü sevgili arkadaşımın tatile geldiğinde mutlaka giyecek bir şeylere ihtiyacı olurdu.

Kafam dağıldı ve hiçbir şey düşünmeden güzel bir gün geçirdik, akşam eve döndüğümüzde yorgunluktan ölüyorduk.

 

Üstüme bir şort ve askılı geçirip aşağıya indim, kanepede Helena'nın yanına uzandım.

Açtığı filmi izlerken telefonuma bir mesaj geldi, numarayı tanımıyordum.

 

Mesaja tıkladığımda yüzümün kıpkırmızı kesildiğine emindim. "Siktir!" Dedim elimde olmadan. Helena doğrulup bana baktı.

 

"Ne?"

 

Telefonu ona çevirdim.

 

"Siktir." Dedi aynı şekilde. "Bu ne şimdi?"

 

Mesaj Scott denen heriftendi, bundan emindim zaten.

 

Bugün oynadığın minik oyunun karşılıksız kalacağını mı sanıyorsun? Edward'ı inandırmış olabilirsin ama herkesi o kadar kolay kandıramazsınız. Sahtekar olduğunu öğrendiğinde seni okuyanlar ne düşünecek acaba?

 

Mesajı tekrar tekrar okudum, Edward ile konuşmamı öğrenmesi mucize değildi zaten. Ardından bir bildirim daha geldi.

 

"Yine ne attı?" Helena yanıma çöküp telefonuma baktı.

 

Bir haber başlığıydı, Damien ve benim galadaki resmimizin altında kocaman bir başlıkla Damien'ın en büyük anlaşması yazıyordu. Gözlerim kocaman açıldı. Altında yaptığımız anlaşma ve oynadığımız oyunla alakalı tam da Scott'ın ağzından çıktığına emin olduğum şeyler yazılıydı.

 

Bir mesaj daha geldi ve kalbim sıkıştı. "Bakalım bunu insanlar gördüğünde inanacaklar mı sahte pozlarınıza?"

 

Şoktan ağzın açık kaldı.

 

"Hiçbir şey yapamaz Nora, korkma." Telefonu elimden aldı.

 

"Damien'ı arayacağım." Dedim. Telefonu geri alırken onun numarasını buldum.

 

Telefonu açtı ilk çalışta, derin bir nefes aldım.

 

"Beni bugün fazla özlemiş gibisin bebeğim." Dedi, sesinden güldüğünü anlayabiliyordum. Dudaklarımı dişledim.

 

"Bir sorunumuz var Damien."

Bölüm : 30.10.2025 15:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...