@sudesi
|
Zade’in muffin kağıdını sıyırıp ağzına götürmesini izledim, daha doğrusu dudaklarını. Derin bir nefes aldığımda kendime gelmem bir kaç saniyemi aldı. 1 saattir koltukta karşılıklı oturmuş yaptığım muffinleri yiyorduk, neredeyse yarısı bitmişti. Dizlerimi kendime çekip çenemi üstüne yasladım. Kollarımı bacaklarımın etrafına doladığımda onun yüzünü incelemeyi sürdürdüm. “Baban nasıl?” Diye sordum. Omuz silkti, karşımda son 1 aydır gördüğüm koca adam yalnızca bu gecelik gitmiş gibiydi. Sanki yeniden annesini kaybeden o küçük çocukla koltukta karşılıklı oturmuş onu teselli ediyor gibiydim. “Sizin eve gittim, seninkileri görmek bana iyi geliyor” dedi. “Onlara da iyi geliyor, seni benden bile çok sevdiklerini biliyorsun” dedim şakaya vurup. Gülümsedi. “Annen üzgündü” dediğinde içim burkuldu. Böyle bir anda bile başkalarının üzüntüsünü görebilecek kadar sağduyulu olmasına ağlamak istedim. “Sen üzgün olduğun için üzgün” dedim. “Ben de üzgünüm Zade.” Güzel gözlerini kaldırıp benimkilere baktı. “Biliyorum, bunca yıldır kendimi yapayalnız hissetmediysem tek sebebi sizsiniz” dedi. Babası değildi, bizdik. Neyi kastettiğini biliyordum ve bu daha çok gözlerimin dolmasına sebep oldu. “Yorgun görünüyorsun, uyu istersen.” Dedim. Cevap vermedi, boşluğa bakmayı sürdürdü. “Yarın şirkete gidecek misin?” Dedim onu daldığı cehennemden çıkarmak adına. “Evet, bugün gitmedim zaten” dedi. Babasının geleceği dönemlerde stresli oluyordu, Cody bundan bahsetmişti. “O zaman hadi kalk ve yatağına git, ben burayı toparlarım” dedim. Yine de bana yardım etti ve kağıtları topladı. Kahve bardaklarımızı alıp mutfağa götürdüğümde beraber odalarımıza giden koridora girdik. Odasına girmesini izledim, sonra ben de içim huzursuz bir şekilde odama girdim. 10 dakika sonra ise onun odasının önünde dikilirken buldum kendimi. Uyuyamayacaktı, onu tanıyordum. Her ne kadar ondan nefret ederek geçirdiğim uzun senelerim olsa da onu hep tanımıştım. O ailemizden biriydi, evin içinde tek başına yas tutmasına izin veremezdim. En azından bu kadarını yapabilirdim, sonra her zaman olduğu gibi devam ederdik. Kapıyı tıklattığımda beklemeden açtım, onu tahmin ettiğim gibi masasında otururken buldum. Masa lambası odayı yeterince aydınlatıyordu, bana döndüğünde gözleri mavinin en açık tonundaydı. “Uyuyamadım, bu gece yanında kalsam olur mu?” Deyiverdim. Düşünmemiştim, düşünmek de istememiştim. Sabaha kadar oturup konuşamayacağımızı biliyordum ama odasında tek başına oturmasına da göz yumamazdım. Keşke Cody burada olsaydı… “Odanda daha rahat uyumaz mısın?” Diye sordu. Hala beni düşünüyordu… Ondan beklemediğim bir masumlukla yapmıştı bunu. İçim biraz olsun rahatladı. “Uyuyamayacağını biliyorum, en azından sen uyuyana kadar yanında oturmak istiyorum” dedim. Gözleri yumuşadı, içim eridi. Yatağının pek kullanılmıyor gibi gözüken, ya da en azından benim öyle görmek istediğim, köşesine oturduğumda gelip yanıma uzandı. “Kafana ne düştü senin?” Dedi alaycı ses tonuyla. Gülmeye çalıştım “Büyük bir şey olduğu kesin” dedim.” Yoksa burada ne işim var” Bu sefer o güldü. Sonra bana arkasını döndü, üstündeki eşofman en azından uykuya dalabileceği kadar rahat duruyordu. Işığa uzandım ve bizi karanlıkta bırakmasını sağladım. Sessizlik içinde bir süre oturduğumuzda karanlıkta konuşmaya başladı. “Zaman geçtikçe onu unutacağımı düşünüyordum, bir süre için” dedi. Sesi içimdeki küçük kızın yaralarını deşti, ikimizi de yuttu. Sırtını izledim, yapacağım şeyden dolayı sonradan pişman olacağımı biliyordum. Belki de beni yataktan aşağı atardı, çok da umrumda değildi. Uzandım ve kollarımı koca cüssesine dolayıp ona arkadan sarıldım. Yüzüm sırtına gömülüydü. Bedeni bir an için şaşkınlıkla kasılsa da sonra gevşedi. Ne beni aşağıya attı ne de tek kelime etti. Ona sarılmama izin verdi. Birlikte uzanırken gözlerimi kapattım.
Sabah gözlerimi açtığımda hala onun odasındaydım. Komodinde duran saatten 9’u çoktan geçtiğini gördüm, Zade çıkmış olmalıydı. Onun kokusuyla dolu olan yastığa sarılmış uyuyordum, kendime engel olamadan yastığı bir kez daha kendime çektim. Alışık olduğum kokusu ciğerlerime tekrar dolduğunda nabzım benden kontrolsüz hızlandı. Dün gece onunla belki de hayat boyu kuramadığımız bir bağ kurmuş gibi hissediyordum ve bu iyi hissettiriyordu. Odasından çıkıp kendi odama girdiğimde bile aklımda dün gece olanlar döndü. Cody’e dün geceyle alakalı Zade’in iyi olduğuna dair bir mesaj attım. Gece geç saatte geldiği için ona haber verecek vakti bulamamıştım. Sonraki üç gün olduka sıkıcı geçmişti, okulda derslerim yoğunlaşmaya başladığı için ona odaklanmıştım. Zade New Jersey’deki işleri kontrol etmek için 3 gündür orada kalıyordu bu yüzden evde tek başımaydım. İlk defa bu beni rahatlatmamıştı, bu yüzden daha da rahatsız oldum. Ne zamandan beri onun evde olmasını tercih eder vaziyetteydim ben? Bunu düşünmemeye çalıştım, en can attığım şey abimin ve Zade’in evde olmadığı anlardı, böyle de kalmalıydı. Kahvaltı masasını toplarken telefonum çaldı. “Efendim Cody?” “Akşam işin var mı Dina?” Diye direkt konuya girdiğinde sinirle elimdeki saklama kabını dolaba tıkıştırdım. “Niye?” “Uyuzluk yapma işte kızım ya, var mı yok mu?” Asıl uyuzun kendisi olduğunu söylemek için ağzımı açsam da onunla tartışamayacak kadar uykuluydum. Bu yüzden vazgeçtim ve “boşum” diye yanıtladım. “Akşam Zade’in babasının şirketinin 25. Yıl kutlaması var. Bugün ikisi beraber döneceği için akşam bir davet veriyorlar. Benim yerime senin katılman gerekli, Vi de yalnız kalmamış olur. Zade’in babası seni orada görmezse üzülebilir” dedi. Artık New York’ta olduğunu biliyordu, bu yüzden orada bulunmamı beklerdi. Beni severdi, her zaman Cody ve beni sevmişti zaten. Sadece samimi değildik o kadar, onun herhangi biriyle samimi olduğunu da görmemiştim zaten. Adamın buzdan yapılmış bir zırhı vardı sanki. “Gelirim, ama alışverişe çıkmam gerekiyor. O tarz yerler için hiçbir şeyim olmadığını biliyorsun” dedim. Sonra aklıma gelen fikirle gülümsedim. “Abim olarak bana bir elbise alman gerekiyor” dedim. Güldü. “Sanki sana yeterince şey almamışım gibi onu da alayım hayatım tamam.” Dedi. “Senin yerine katılıyorum, keyfimden değil” diye hatırlattım. Elbette mükemmel bir elbise alma fırsatını kaçıramazdım, üstelik bedavaya! Cody’nin bu konuda hakkını ödeyemezdim, anne ve babam ne kadar zorlandıysa Cody benim için onlara bir o kadar yardımcı olmuştu. Zamanım olsaydı burada bir ev tutmam için gereken her şeyi yapacaktı da. Maddi olarak sıkıntısı yoktu ama annemle babam tıpkı onda olduğu gibi benim tüm masraflarımı karşılamak istemişlerdi, cody henüz çalışmaya başlayalı çok olmadığı için ona böyle bir yük de vermek istememiştim. Bu yüzden onda kalmayı kabullenmiştim, bana bir ev tutmalarından daha az yük olacaktı en azından… Bu şekilde ilk senemde ev masrafından kaçınmıştım, annemlerin içten içe abimle aynı evde yaşadığım ve masrafları yarıya indiği için rahatladıklarını biliyordum.
Telefondan Victoria’nın adını bulup arama tuşuna bastım. “Akşam için alışverişe çıkmam gerekiyor, gelir misin?” Tabii ki kabul etti. Kısa süre sonra üstümde en sevdiğim jean ve kolsuz bi üstle arabasına biniyordum. “Nasılsın?” Dedim ona dönüp. “İyiyim, dün gece Zade’in yanına uğrayacaktım ama tüm gün telefona bakmadı. Ben de amcamla onu rahatsız etmek istemedim. Bugün sabah amcamın yanına gittim, o yüzden yorgunum.” Dedi esnerken. New Jersey buraya uzak olmasa da git gel 3 saat yol demekti. “Önceden haberim olsaydı senin için de bir elbise ayarlardım” diye ekledi. “Cody zorladı, zaten gitmezsem annemle babam başımın etini yer. Zade’in babasını 1 senedir görmüyordum, iyi oldu.” Dedim. “Siyah giyinilecekmiş, ona göre bir şeyler alırız” dedi. Yanımda o olduğu için şanslıydım, benim için güzel bir şey bulurdu. Onun böyle geceler için sürekli alışveriş yaptığı mağazalardan birine girdik ama her şey fazlasıyla ışıltılı olduğu için beğenemedim. Başka bir yere daha baktığımızda sırtı açık saten ve boynundan bir kuşak olan uzun bir elbise beğendim. Boyundaki kuşağı sırtıma doğru attığımda oldukça beğenmiştim. Denedikten sonra Victoria da “Bence gayet güzel oldu, siyah gümüş bir ayakkabı alırsak tam olur” dedi. Onun için biraz fazla sade olduğunu söylese kumaşı ve sırtı benim için fazlasıyla şıktı. ALdıktan sonra altına klasik ince topuk siyah ayakkabılar seçtim. Siyah minik bir çanta daha aldığımda tamamen sade ve güzel olmuştu kombinim. Victoria da kendine gümüş bir çanta aldıktan sonra çıktık. “Evden eşyalarımı alayım, sende hazırlanalım” dedi. “Tamam sonra beraber geçeriz hem” dedim. Arabaya bindikten sonra önce onun evinde durduk, eşyalarını aldıktan sonra benim evime geçtik. Aldıklarımı odaya taşıdığımda Victoria’nın telefonu çaldı. “Efendim Zade?” Dedi. Dikkatim doğrudan ona döndüğünde kendime kızdım. “Tamam, ben zaten Dinayla birlikte geleceğim” dedi. Sonra yüzünde anlayamadığım bir gülüş oluştu. Odamın kapısından onu izliyordum, bakışları bana döndüğünde gülümsemesi büyüdü. Gözlerim fal taşı gini açıldığı. “Evet o da geliyor” dedi em sonunda. Kaşlarımı çattım ve sinirle odama girdim. Victoria’nın diline düşeceğimi anlamak çok da zamanımı almadı. Kaçarcasına kendimi duşa attığımda beni banyonun kapısında yakaladı. “Duşa giriyorum” dedim hemen. “Kaç bakalım, sanki anlamadım” dedi. Kapıyı kapatırken “Bi şey anladığın falan yok Vi” diye bağırdım. Hızlı bir duşun ardından saçlarımı kurutup ensemde bir topuz yaptım. Odama girip elbisemi üstüme geçirdiğimde Victoria da siyah straplez bir elbise giymişti. Yırtmacı seksi fiziğini ortaya çıkarıyordu. “Sen mi yaptın?” Diye sorum elimle elbisesini işaret edip. Başını heyecanla salladı. “Evet, beğendin mi?” “Çok güzel” diye itiraf ettim. Gözlerime kahve tonlarda bir makyaj yapıp bal rengini ortaya çıkardım, dudaklarıma nude tonlarda bir ruj sürdüğümde hazırdım. Vi kırmızı rujunu sürdükten sonra “hadi çıkalım, saat neredeyse 9 olmuş” dedi. Ayakkabılarımı giydikten sonra onunla beraber evden çıktık. Arabasına bindiğimizde davetin yapıldığı otele gittik. İçeri girdiğimizde etraf çok kalabalıktı, tüm çalışanlar ve Zade’in babasının arkadaşları davetliydi. Tanıdığım kişilerle selamlaştıktan sonra adımızın yazılı olduğu masadaki sandalyelerimize yerleştik. Gözlerim etrafı tararken Zade’in üstüne mükemmel biçimde oturan bir takımla ilerideki masanın yanında birileriyle konuştuğunu gördüm. Yanında Lisa vardı, bunu fark ettiğimde gözlerim ateşe değmiş gibi hızla çekiverdim. “Şu kadını tanıyor musun?” Çenemle onların durduğu yeri işaret ettim. “Iy! Lisadan bahsediyorsun sanırım” dedi. Ondan aldığım tepki içimi keyifle doldurdu. “Geçen gece ondan bahsettiler” dedim dayanamayarak. “Zade’in içine düştüğü içindir.” Dedi gülerek. “Kadın şirkete girdiğinden beri tek hedefi Zade’le yakınlaşmak. Babasıyla konuşup kendini şirkete bu yüzden sokturduğuna eminim” dedi. Zade’in kuzeni olduğu için şirketle alakalı çoğu şeyi de biliyordu zaten. “Babasıyla mı?” “Lisa’nın babasıyla amcam senelerdir yakın arkadaş. Zade şirkette çalışmaya başladığında Lisa ve Zade de bir davette karşılaştı. Artık sevgili kuzenimin kadının üstünde nasıl bir etkisi olduysa bu yıl iş ararken tesadüfen amcamın şirketinde çalışmayı kendine uygun görüp babasıyla konuşmuş. Amcam da elbette yakın arkadaşının kızını geri çevirmedi” “O zamandan beri de Zade’le mi ilgileniyor” dedim. “Sayılır, bu aralar daha fazla sanırım. Zaten o girdiğinde Zade’in ilişkisi yeni bitmişti. Bu yüzden onunla ilgilenmiyordu.” Dedi. İlişkisi mi? Yeni mi bitmişti? Elimi kaldırıp susmasını sağladım. “Dur dur bekle. İlişkisi mi?” Dedim. Merakımı gizleyemeyecek kadar şaşkındım. “Evet” dedi ve yüzüme imalı bir bakış attı. “Ee?” Dedim devam etmesi için, etmedi. “Ne zaman bitti?” “Dedim ya, bu senenin başında. Lisa şirkette başlamadan önceydi, o yüzden Zade onunla ilgilenmediği için çıldırdığını hatırlıyorum” dedi. Benim merak ettiğim bu değildi ki?! “Kimdi? Ne kadar sürdü ki? Benim hiç haberim yok” dedim. Hafifçe kıkırdadı. “Sanki şu güne kadar birbirinizden çok haberdarmışsınız gibi!” “En azından bir şekilde adı geçebilirdi” dedim sinirle. Victoria benimle oynuyordu, normalde anlatırdı ama beni kıvrandırıyordu işte. “Boşver, ne önemi var ki değil mi? Zade’le arkadaş bile değilsiniz” dedi. Yine yapıyordu işte, sormamı istiyordu. “Doğru söylüyorsun” dedim kaşlarımı çatıp. Bu halime daha çok güldü. Ona istediğini vermeyecektim, beni bir şeyleri belli etmeye zorluyordu ama ben yalnızca merak ediyordum işte. Edebilirdim, aynı evde yaşıyorduk sonuçta! Zade ve babası masaya geldiğinde ayağa kalktım. Derek bana sarıldı. “Ne kadar güzelleşmişsin” dediğinde yanaklarımın ısındığını hissettim. “Teşekkür ederim, siz de çok şıksınız” dedim. Hala çok genç görünüyordu, babamla aynı yaşta olmasına şaşırıyordum her seferinde. Victoriaya sarılırken Zade bana doğru eğildi. Tek eliyle bedenimi sardığında çıplak sırtımda dolaşan eli tüm vücuduma elektrik verilmiş gibi hissetmeme sebep oldu. “Elbise çok yakışmış” dediğinde neredeyse öksürmeye başlayıp kendimi rezil edecektim. Sırtımdaki elinden başka bir şeye odaklanamadığım için cevap da veremedim. Geri çekildiğinde kendimi onun ellerinden kurtardım. Masaya oturduklarında Zade sol tarafımdaki boş sandalyeye oturdu. Derek konuşma yapmak için kürsüye çıktığında etraf biraz karardı ve ışıklar onun dinç yüzüne odaklandı. Gergin bir şekilde içkimden bir yudum aldım, terleyen ellerimi saten elbisemi mahvetmemek için masaya dayamıştım. Gözlerim soldaki masaya kaydığında Lisa’nın bakışları yanımdaki adamdaydı, onu beğeni dolu gözlerle izliyordu. Sonra benimle göz göze geldi, hafifçe başıyla selam verdiğinde mecburen karşılık verdim. Derek konuşmasını sürdürürken ara ara ona eşlik eden alkışlara katılıyordum. “Şirketimizin büyümesine emeği geçen herkese, en çok da markamıza yeni bir soluk getiren oğluma teşekkür ediyorum. Keyifli bir akşam geçirelim” dedi. Zade’in yanımda kıpırdadığını hissettim, yüzünden hiçbir şey okunmuyordu. Konuşmanın bitmesiyle Victoria Zade’e döndü. “Lisa ile ne oluyor?” Tanrım! Bu kız bu kadar açık olmak zorunda mıydı. Zade bir ona bir bana baktı. “Ne olması gerekiyor?” Dedi keyifle arkasına yaslanırken. “Bilmem, sana fazla ilgili göründü” dedi Vi. Kendimi konuşmadan olabildiğince uzak tutmaya çalışıyordum. Etrafı izlemeye devam ederken Zade’in sorusuyla sohbete daha fazla kayıtsız kalamadım. “Sana da öyle geldi mi Dina?” Dedi. Adımı söyleme biçiminden artık eskisi kadar nefret etmiyordum sanki… “Bilmem, dikkat etmedim” deyiverdim. Beyaz şaraptan koca bir yudum daha aldım. “Bence fazla yapmacık bir kız” dedi Vi. Gülmemek için kendimi zor tuttum. “Sence nasıl Dina?” İçkiyi masaya bırakıp ona döndüm. Adımı ona yasaklamak istiyordum. “Nasıl olması gerekiyor Zade?” “Sadece fikrini merak ettim” dedi omuzlarını kaldırıp. Sonra ellerini masaya dayadı ve benden bir cevap bekleyerek hafifçe bana doğru eğildi. “Bilmem, pek hoşlanmadım. Çok peşinde dolanıyor” dedim. Söylediklerime anında pişman oldum çünkü Zade’in suratında onu parçalamak istememe sebep olacak kadar gıcık bir gülümseme oluştu. Bembeyaz dişleri gözlerimin önüne serilirken gözleri neşeyle parladı. “Bu yorumlarını dikkate alacağım” dedi kulağıma fısıldayarak. Nefesi tenimi okşadı, içim ürperirken gözlerimi kapatmamak için kendimi zorladım. Sonra bana anlamlı bir bakış fırlatıp Victoria’ya döndü. “Bilgin olsun diye söylüyorum, ilgilenmiyorum.” Victoria gülmeye başladı. “Ah, benim bilgimin olması çok önemli” dedi. İmalı bakışları bana döndüğünde kafamı masaya gömüp ağlamak istiyordum. İkisi bir olup benimle oynuyordu ve ben onlara böyle bir hak verdiğim için kendime kızıyordum. Ne olurdu koca çenemi tutsaydım? “Konuşacak başka konumuz yok mu cidden? Zade’in aşk hayatından sıkıldım” dedim gözlerimi devirip. “Niye? Az önce fazla ilgiliydin?” Dedi Vi kulağıma eğilip. Zade’in duyamayacağı kadar kısık bir tonda konuşsa da onu dirseğimle dürttüm. “Abartma Vi, abartma!” “Ben birazdan gelirim” dedi Zade, masadan kalkıp babasının yanına gitmesini izledim. “Seni daha sonra öldüreceğim, bundan emin ol” dedim sinirle dönüp. “Evet evet, oldu tatlım. Ben gidip amcamı tebrik edeyim” Sonra hızla kalkıp masadan uzaklaştı. Telefonumu çıkarıp saati kontrol ettiğimde 11’i çoktan geçmiş olduğunu gördüm. Elimi çeneme yaslayıp etraftakileri incelemeye başladım, bazen bunu yapardım. En azından şık giyimli insanların normal günlerde nasıl göründüğünü ve nasıl bir hayatı olduğuna dair teoriler kurmak eğlenceliydi. Bakışlarım salonda gezinirken mavi gözlerle buluştu. Karşısında konuşan adamı dinlemek yerine beni izliyordu. Bir süre gözlerimi onun gözlerinden çekemedim. Beni izlerken yüzü ifadesizdi, ne düşündüğünü anlayamıyordum ama gözlerini çekmemekte direniyordu. Bakışları yüzümün her yerinde, saçlarımda ve boynumda dolaşıyordu. O beni izlemeye devam ettikçe tuttuğumu bile anlayamadığım nefesimi yavaşça bıraktım. Sonra pes edip bakışlarımı kaçırdım ve etrafı izlemeye devam ettim. Aramızda artık normalden farklı bir bağ olduğu kesindi.
|
0% |