@sudesi
|
Biriyle yeniden tanışıyormuş gibi hissediyordum, aynı zamanda kendimle de yeniden tanıştığımı fark ediyordum. Zade’in evde olmayışının 3. Gününde iyiden iyiye olan biten her şeyi düşünürken ikimizin de buraya taşındığımdan beri nasıl bir dönüşüm geçirdiğimizi fark etmeye başlamıştım. Onun başka yanlarıyla tanışıyordum, ona başka yanlarımı gösteriyordum fark etmeden. Onunla ilgili hatırladığım ilk anı futboldan eve geldikleri bir gün mutfakta kurabiye yerken içeri girdikleriydi. Terden saçlarının alnına yapıştığını hatırlıyordum ama ilgimi çeken şey bu olmamıştı. Mavi kocaman parlak gözleri 10 yaşında bir çocuk için elbette ilginçti. Benim bal rengi gözlerim, aynı renk saçlarımın yanında biraz fazla silik kaldığı için miydi bu kadar ilgimi çekme sebebi bilmiyordum. Şimdi düşününce bile bu bana çok tatlı geliyordu, sonradan kısılan gözleri hala aynı koyu maviliği koruyordu. Annem ve Cody yukarı çıktığında Zade’le mutfakta tek kalmıştık, ona elimdeki kurabiyenin yarısını vermiştim. Bana tatlı tatlı gülümsediği tek an o olabilirdi. Sonra Cody gibi hobileri arasına benimle uğraşmayı eklemişti, bundan şikayetçi değildim. Ne de olsa çocuktuk o zamanlar. Ama büyüdükçe, ergenlik çağımızda, etrafımda benimle ilgilenen birileri oldukça o ikisinin benimle uğraşmaları tatsız bir hal almaya başlamıştı. Cody’den çok Zade’in o dönemki erkek arkadaşlarıma müdahale ettiğini -dalga geçtiğini- yeni yeni hatırlıyordum. Ondan nefret etme sebeplerimin başını çekiyordu, her an benimle çocuk gibi didişmesini saymazsak. Annesi öldükten sonra içine kapanmıştı, eskisi gibi benimle konuşmadığı için de zaten uzak olan halimiz daha dq araya uçurumlar sokmuştu. Arkadaş bile sayılmadığımız bir döneme girmiştik aslında. Zade’in hayatında birini pek gördüğüm söylenemezdi, hatta hiç görmedim desem yeriydi. Lisede ona aşık olan arkadaşlarımın sayısı o kadar fazlaydı ki bana sürekli onu sormalarından bıkardım. Zade kimseye yüz vermediği için daha da popüler olmuştu. Üniversite zamanında bir kaç ilişkisi olduğunu duymuştum ama o zamanlar onunla kavga etmek dışında iletişim kurmadığımız için bilgim de yoktu. Birini sevdiğinde ya da en azından hoşlandığında nasıl birine dönüştüğü hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Bu yüzden geçen sene bir ilişkisi olduğunu öğrendiğimde gerçek manada kıskançlıktan çatlamıştım. Kim olduğunu bilmediğimden hayatındaki ciddiyetini de bilmiyordum ama değersiz bir şey yaşayacak bir tip değildi Zade. Buna zamanının olduğu da söylenemezdi zaten. Cody bile aynı evde yaşarken onu zar zor görebildiğinden bahsederdi. Bu o kadını daha da merak etmeme sebep oluyordu.
Cody gece eve geliyordu bu yüzden ona evde baş başa olacağımız için en sevdiği tatlıyı yapmaya karar verdim. En azından bu benim üstü kapalı koca teşekkürün olabilirdi. Vişneli brownie’ye bayılıyordu, özellikle benim yaptığıma. Tatlı konusunda çok iyiydim, buna asla laf ettirmezdim ve Cody’nin çocukluğumuzdan beri beni övdüğü yegane konu brownie’lerdi. Hazırladığım karışımı kaba dökerken kapı çaldı, erken gelmişti demek ki. Fırını ayarladıktan sonra koşa koşa kapıya gittim. Açtığımda ise yüzümdeki gülümseme tuhaf bir hal aldı. Zade elinde küçük bir çantayla kapının önünde duruyordu. “Anahtarı unutmuşum” dediğinde anladığımı belirtircesine başımı salladım. “Cody geliyor” dedim sırf konuşmuş olmak için. İçeri girdiğinde onu daha fazla beklemeden mutfağa döndüm. O da odasına girip kapıyı kapattı, böylelikle derin bir nefes alabildim. Onu gördüğünde vücudumun verdiği tepkilerden nefret ediyordum, 3 gündür düşünmemek için türlü taklalar attığım öpüşmemiz yine zihnimde duran tozlu raftan çıkmış gibi gözlerimin önüne düştü sanki. Lanet olası… Fırının önüne oturup sırtımı arkamdaki ada mutfağın tezgahına dayadım. Pişen hamuru izlerken Cody’nin bir an önce gelmesini ve kafamı meşgul etmesini istiyordum, Victoria ile birlikte olduğu için ne zaman geleceğini de bilmiyordum. O zamana kadar fırının karşısında kıçım ağrıyana kadar oturabilirdim… Bugün Californiadaki arkadaşlarımla görüntülü konuşmuştum ve onları ne kadar özlediğimi fark etmiştim. Yine de onları gördüğümde bile verdiğim karardan memnundum, benim için işleri karıştırsa da burada olmak en iyisiydi.
Zade mutfağa girdiğinde yerimden kalkmadım, beni görmemesi için yerime daha çok sindim hatta. Buzdolabını açarken beni fark etmiş olacak ki “Ne yapıyorsun orada?” Diye sordu. Bunu sadece öylesine sorduğunu ses tonundan anladım. Bu yüzden sadece omuz silktim “hiç” İçimden onunla hiç konuşmak gelmiyordu, sesi kulaklarımda çınlıyordu. Aptal kadını evimize soktuğu düşüncesi daha da sinirlerimi bozuyordu. Bir süre sonra mutfaktan çıktı, şans ki o esnada kapı çaldı. Şükür! Cody’nin neşeli sesini duyduğumda yerimden kalktım. Salona girdiğinde ben de koltuğa yaslanmış ona bakıyordum. “Birbirinizi yemeden bu ayı da atlatmışsınız, sizi alkışlıyorum!” Dediğinde aklıma gelen arsız şeylerden utandım. Ne yememek ama… Sonra gelip bana sarıldı ve düşüncelerim dağıldı. “Aynı performansı gelecek ay için de bekliyorum” dediğinde içimden küfürler ettim. Lütfen bekleme! Hatta benden hiçbir şey bekleme çünkü bu evde fazla kalmayacağım… “Kes şapşallığı! Nasıl geçti yolculuk?” Dedim. “İyiydi, yoruldum ama alıştım zaten.” Diye yanıtladı. Sonra bir köpek misali havayı kokladı. “Yoksa?” “Evet, ben iyi bir kardeşim” dedim gülerken. “Vay be! Sen beni gerçekten özlüyorsun” dedi. “Abim olduğun için lanet okumadığım bir dönemdeyiz diyelim” dedim. Zade oturmuş bizi izlerken gülümsediğini gözümün ucuyla görebiliyordum, bir an içimdeki sahiplenici taraf üzüldü. Kendini böyle anlarda yalnız hissediyor mu acaba diye düşünmeden edemedim, kardeşi yoktu. Ama sonra yanında her zaman Cody olduğu gerçeği beni rahatlattı, onun için olabilecek en iyi kardeş ve arkadaştı. Cody valizini içeriye taşırken fırının alarmı öttü, gidip kapattım ve tatlıyı çıkardım.
Yaklaşık yarım saat sonunda üçümüz salonda oturmuş ve Cody’nin zoruyla bir film açmıştık. Yaptığım brownie’yi yerken Cody inlemeye benzer iğrenç sesler çıkarıp beni güldürüyordu. “Kapat artık çeneni, midem bulanmaya başladı. Bir daha bundan yapmam görürsün” dedim tehdit ederken. Anında sesi kesildi. Gözlerimi devirip çatalımda kalan çikolatayı yalamaya devam ettim. Gözüm Zade’in olduğu tarafa takıldığında çatal ağzımda bir an duruverdi, yüzünde bacaklarımın arasına lanet bir sızı gönderen bir bakış vardı. Çatalı anında ağzımdan çekip tabağa geri koydum, bunu gördüğünde kendine yeni geliyormuş gibi bana baktı ve gözlerini üstümden çekti. Ben de nihayet nefes alabildim… “Sınavlar nasıl gidiyor?” Dediğinde Cody’e döndüm. “İyi, fena sayılmaz. Üç tane kaldı zaten” dedim. “Okuldakiler nasıl, alıştın mı?” Dediğinde yüzündeki muzip sırıtışı görmezden gelmeye çalıştım. Zade’in koltukta kıpırdandığını gördüğümde ise konuşmanın gidişatı hiç hoşuma gitmedi. “İyi, normal.” Dedim kısa kesmeye çalışırken. “Neyiniz var sizin?” Dedi ortamdaki gerginliği hissetmiş gibi. İkimiz de aynı anda “yok bir şey!” Dediğimizde bir bana bir de koltukta suratsız suratsız oturan adama baktı. “Kavga mı ettiniz yine?” Dediğinde yerimden kalktım. “Bir şey yok Cody, kurma kafanda. Yorgunum ben, Zade de iş seyahatinden yeni geldi zaten. Ne ara kavga edecektik?” Dedim. Yalan değildi, kavgadan daha kötü şeyler olmuştu zaten. “Ders çalışacağım ben” dedim salondan çıkarken. Biraz daha yalan atmak zorunda kalırsam Cody anlardı, öyle iyi tanıyordu beni. Odama girdiğimde Victoria mesaj atmıştı. Zade’in gittiği günden beri onunla da konuşmamıştım ve bu konuyu ona nasıl anlatacağımı bilmiyordum. Cody ile her şeyi paylaşırlardı ve ondan böyle bir sır saklamasını da bekleyemezdim. Her ne kadar Zade’e karşı nir şeyler hissettiğimi biliyor olsa da bu başkaydı, bu gerçek bir şeydi ve olan bir şeyi saklamak Cody’i ayakta uyutmak gibi geliyordu. Bu yüzden ona da anlatmak istemiyordum, bu Zade ve benim aramda kalıp zihinlerimizin en ücra köşelerinde solup gidebilirdi. Ne de olsa ikimiz için de büyük bir hata olarak kapanıp gitmişti.
“Cody geldi mi?” Mesajını okurken ekrana boş boş baktım. Genelde Cody ile alakalı pek konuşmazdık. “Evet, bir şey mi oldu Vi?” Kısa süre sonra mesaj geldi. “Tartıştık biraz, haber alamayınca merak ettim. Teşekkür ederim canım, önemli değildi zaten” Onlar genelde hiçbir konuda tartışmazdı, tartışsalar da büyümezdi bu yüzden kaşlarım endişeyle çatıldı. “Sana geleyim mi?” Konuşmaya ihtiyacı olduğunu hissetmiştim. “Olur ama Cody’e çaktırma. Sorunlarımızı sana yansıtıyormuşum gibi olmak istemiyorum” yazdı. “Saçmalama Victoria, ben senin arkadaşınım. Cody’nin ne düşündüğünü mü takacağım?” Üstüme bir tayt ve bol gri bir sweatshirt geçirdim. Sırt çantama pijama ve diğer ihtiyacım olacak şeyleri koyarken yarın okul olmadığı için seviniyordum. Tamamen Vi ile ilgilenebilirdim. “Geliyorum” Yazdığımda odamdan çıkıyordum. Sırt çantamı takıp salona girdiğimde ikisi de bıraktığım gibiydi, sohbetleri ben içeri girince bölündü. “Ben arkadaşımda kalacağım bugün” dedim. Tam olarak kime açıklama yaptığımı bile bilmiyordum. “Hangi arkadaşın? Okuldan mı?” Diye sordu Cody telefonundan başını kaldırmadan. Spor ayakkabılarımı ayağıma geçirirken koridora çıkmıştım. “Okuldan” diye seslendim içeriye doğru. Kapıdan çıkarken Zade yanıma geldi. “Kime gidiyorsun?” Dediğinde sesi dümdüz olsa da yüzünden merak ettiğini anlayabiliyordum. “Arkadaşıma” dedim. Kırk saat ona açıklama yapamazdım… “Seni bırakmamı ister misin?” Dediğinde bir an şaşkınlıkla bakakaldım. Ne diyordu bu? “Gerek yok Zade, taksiyle giderim zaten” Kapıdan çıktığımda o da çoktan arkasını dönmüş odasına gidiyordu. Tanrım… Taksiye bindiğimde kısa süre içinde varmıştım. Victoria kapıyı açtığında son derece mutsuz görünüyordu. “Selam” dedi. “Ne oldu?” Çantamı çıkarıp yere koyduğumda benimle birlikte salondaki koltuğa oturdu. “Bunları sana anlatmam ne kadar mantıklı bilmiyorum ama başka kimseyle de paylaşamam sanırım. Aslında ortada bir şey yok Dina, sadece onu çok özlediğim için huysuzlaşıyorum sanırım. Bu durumdan çok sıkıldım” dedi. Anlatmaya devam ettikçe ona hak verdim. “Geleceğimizin belirsizliğinden sıkıldım artık, ona oradaki işi tamamen bırak da diyemiyorum ama bu sürekli görüşememe hali beni yormaya başladı. Saat farkı yüzünden bile gecemiz gündüzümüze karışıyor, burada olmadığında hayatımda olan şeyleri onunla anında paylaşamıyorum. Başlarda bu durum onun için heyecan vericiydi, fazlasıyla seviniyordum ama burada kalan taraf benim. Aramızda bir sorun olduğunda oturup yüz yüze halletme şansımız bile olmuyor. Önceden bu kadar sık gitmediği için sorun etmiyordum ama bu ara abartmaya başladılar. Tamamen orada çalışması için teşvik ediyorlar” dedi. “Kavga nasıl çıktı peki?” “Koleksiyonla ilgili bir sıkıntı oldu, ona anlatamamıştım. Sonra da anlatmak aklımdan çıktı. Neden anlatmadığımı sorduğunda patladım, elimde değildi. Tutamadım kendimi, büyük bir kavga değildi ama bizim için küçük de sayılmazdı” dedi. “Haklısın zaten ama onun da orada mutlu olarak çalışmadığına eminim. Geçen bunu benimle konuştu, en az senin kadar bunu sorun ediyor ve halletmeye çalışıyor Vi, emin ol bundan.” Dedim. “Biliyorum, canımı sıkan da bu zaten. İkimiz de mutsuzuz ve bunu düzeltemiyoruz. Ona amcamın şirketine geçmesi için bir baskı kurmak da istemiyorum, biliyorsun” dedi. Onun yerinde olsaydım ben de aynı şeyleri düşünürdüm zaten. “Bencillik etmek istemiyorum Dina, onu işinden soğutmak ya da kariyerinde engel teşkil etmek de istemiyorum” dediğinde sıkıntıyla iç geçirdi. “Etmiyorsun, etseydin en başında böyle bir işe girmemesi için onu ikna ederdin Vi. Uzak kalmak istemiyorum derdin ve Cody başka bir iş bakardı. Bu işe ilk girdiğinde nasıl sevindiğini ben de hatırlıyorum. Engel de olabilirdin, Cody yalnızca senin fikirlerini umursuyor, gitmezdi. Zaten iki senedir bu şekilde çalışıyor, şu an bu fazla sık olmaya başladığı için fikirlerinin değişmesi normal. Sen ona başından beri destek oluyorsun zaten o da bunun farkında” dedim. “Teşekkür ederim” dedi. Biraz daha konuştuktan sonra daha iyi hissettiğinden emin oldum. Kavga ettikten sonra konuşmuşlardı zaten ama Victoria hala kendi içinde düşündüğü için benimle konuşmak istemişti, en azından fikir almak istediğini görebiliyordum. “Sen neler yaptın? Sınavların bitti mi?” Dedi kahvesinden bir yudum alırken. “Hayır bir kaç tane kaldı, iyi geçti geneli” dedim. “Zade döndü mü?” Diye sordu. “Hm” diye bir ses çıkarıp onayladım. Kedi gözleri üstümde dolaştı. “Geçen gün konuştuğumuzda Lisa denen kadının sizin eve geldiğini anlattı” bakışlarım hızla ona döndüğünde bu halime gülümsedi. “Kadın tam bir bela, çat diye bir sabah işle ilgili bir projesini konuşma bahanesiyle eve damlamış” dediğinde fazla meraklı görünmemeye çalıştım. “Evet, geldi. Zade ve o kahvaltı yaptılar sanırım” dedim. “Aynen, iş için gelmiş sözde ama tamamen yalan. Zade kapıyı açtığında elinde poşetlerle görmüş, geri çevirememiş. Zaten kadının gideceğini de sanmıyordum, amacı belli.” “Haber vermeden nasıl geliyor?” Dedim sinirlenerek. “Sabahın köründe aramış sanırım ama Zade açmayınca direkt gelmiş işte. Amcamın yakın arkadaşının kızı, aralarında yalnızca iş bağı olmadığı için kadın fazla rahat bence” dedi. “Sen bu konuyu kafana mı taktın yoksa?” Dediğinde Cody’nin sevgilisi olmak için fazla zeki olduğunu bir kez daha fark ettim. “Neden takacakmışım ki? Bana ne Vi!” Dedim nefesimi dışarı verip. “Zade’in her çalışanı çat kapı kahvaltıya gelebiliyorsa otoritesini gözden geçirmesi gerek” dedim kendimi tutamadan. “Ne yapsaydı? Kadın kahvaltı alıp gelmiş, önemli bi projeyi konuşması gerektiğini söylediği için de mecburen ayak uydurmuş.” “Yakında ayak uydurmak için kadınla sevgili olursa şaşırmam” dedim. sırf ağzından laf alabilmek için yapıyordum, ne yapayım? “Saçmalama, Zade sinirlenmişti. Bana da o yüzden anlattı zaten.” Bunu düşünmemeye çalışsam da en azından bana inat olsun diye kadını çağırmadığını, kahvaltı hazırlamadığını düşünmek içimdeki kötü düşüncelerin bazısını silebildi. Hepsini değil… “Neyse, bu kadar Zade konuşmak bana fazla geldi. Konumuza dönelim” dedim.
Gece Victoria’nın çift kişilik yatağında birlikte dizi izlerken ikimizin de kafası dağılmıştı. Yaptığı kokteylden bir yudum aldığımda gözlerim yorgunlukla kapanıyordu. İçkiyi biraz fazla kaçırdığımız için miydi bilmiyorum ama son 20 dakikadır aklımda sadece Zade’le olan öpüşmemiz vardı. Düşünmekten kafayı yiyene kadar sanırım bunu düşünmeye devam edecektim, her aklıma geldiğinde vücudumun ürpermesine engel olamıyordum. Bu kadar iyi hissettireceğini bana aylar önce söyleseler bir tarafımla gülerdim. Zade Walkers için deli olacağımı kim tahmin edebilirdi ki? Evet ondan gerçekten hoşlanıyordum, hatta onun için deli oluyordum. Ama bu bana iyi hissettirmiyordu, korkutuyordu çünkü onunla aramızda hiçbir şeyin olabileceğine de inanamıyordum. Biz onunla aynı evin içinde yaşarken bile uyumsuzduk, doğru düzgün konuşamıyorduk bile. İyi yaptığımız tek şey kavga etmekti, onu da en sonunda öpüşerek bitirmiştik. Yani artık onu da pek iyi yaptığımız söylenemezdi… Yine de hala aklıma geldiğinde aptal gibi sırıtmama engel olamıyordum. Sonra aklıma söyledikleri geliyordu ve tam anlamıyla hevesimin kursağımda kalmasını ardı ardına yaşıyordum. Bunun bir hata olduğu gerçeğini hiçbir şey değiştiremezdi, Cody’i gördüğümde bile içim bir tuhaf olmuştu. Ona yalan söylemek iğrenç hissettiriyordu ama ne diyecektim ki? En yakın arkadaşına olan güvenini sadece bizim aramızda adını koyamadığımız o çekim yüzünden heba edemezdim. Bu Zade’e ne düşündürüyordu henüz bilmiyordum ama o gün aklında pek de Cody var gibi değildi. Sıkıntıyla iç çektiğimde Vi bana döndü. “Neyin var senin?” “Bir şeyim yok, sadece aklıma bir şey geldi” dedim. Aklıma gelen şeyin Zade Walkersla olan ölümcül öpücük olduğunu tabii ki söyleyemedim… Sabah kahvaltıdan sonra eve geçtim, kimse yoktu. Cody neredeydi bilmiyorum ama umarım Victoria ile aralarını düzeltmeye gitmiştir diye düşünerek odama girdim. Hafta sonu olduğu için Zade'in de evde olmadığını görünce sevinmiştim. Umarım akşama kadar kimse gelmezdi. Rastgele bir tişört ve ev şortlarımdan birini yatağın üstüne atarken bira fazla fırlatmış olacağım ki şort komodine denk geldi ve krem şişem yere düştü.
ayyyy oy ve yorumlarınızı bekliyorum keyifli okumalar canlarım ❤️❤️❤️❤️❤️
|
0% |