Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm

@sudesi

 

Gözlerim şaşkınlıkla açılırken yüzm yanmaya başlamıştı bile.

 

“Vi, saçmalama. Şu konuyu da kapat” dedim sinirle. Bu kızın bu gözlem yeteneğinden nefret etmeye başlamıştım.

 

“İyi, demedi deme.”

 

Havlusunun üstüne yatıp bronzlaşmak için tamamen iletişimi kestiğinde göz ucuyla Zade’e doğru baktım.

 

Baktığım an bana bacaklarımın ısınmasına sebep olacak bir şekilde baktığını gördüm.

 

Zade’i tanıyordum, alaycı bakışlarının altında yatan her anlamı bilirdim ve şu an bu anlamları alaycı bir tavrın arkasına saklamaya bile uğraşmamıştı.

 

Beni süzerken gözlerinde yanan şeyin saf arzu olduğunu bilmek benim de ona aynı şeyle bakıyor olmama sebebiyet veriyordu. Onu deli gibi istiyordum ve bu çok yanlıştı.

 

Göz göze geldiğimizde kendimi toparladım ve sırt üstü uzanıp başımı gökyüzünden başka bir yere çevirmemeye ve aptal bacaklarımı kapalı tutmak dışında bir şey yapmamaya yemin ettim.

 

“Cody işi bırakmış, Pazartesi amcamın şirketinde başlıyor. Bunu yapacağını biliyordum ama kendimi suçlamalı mıyım?” Dedi güneş gözlüğünün üstünden bana bakan Vi.

 

Başımı iki yana salladım, hala gözlerim kapalı sırt üstü uzanıyordum.

 

“Hayır, burada daha çok yükseleceğini bilmesine rağmen kendine bir şeyleri kanıtlayıp başka bi yerde çalıştı zaten. Biraz da rahat bir pozisyonda bunu denesin”

 

“Haklısın” dedi.

 

Yüz üstü döndüm ve gözlüğümün altından Zade’in uzanmış ve bana yan dönük olan bedenini izledim. Sırtıma güneş vuruyordu ve tenimin ısınmasının tek sebebinin bu olduğunu hatırlattım kendime.

 

“Akşam merkezdeki bir yere eğlenmeye gidiyoruz, haberiniz olsun” Cody başını telefondan kaldırmadan konuştuğunda ona gözlerimi devirdim.

 

“Bu fikir senden mi çıktı Victoriadan mı?”

 

Vi kalçasını hafifçe benimkine vurdu.

 

“Tabii ki benden”

 

Zade başının altına kolunu koydu, gerilen kaslarını izlerken bugün gerçek anlamda belki de onuncu kez nefesim kesildi.

 

Bu adamdan bu kadar etkilenmekten nefret ediyordum.

 

Gözlerini açıp onu süzen bakışlarımla karşılaştığında gözleri saçlarımda ve çıplak omuzlarımda dolaştı.

 

Dudakları hafif aralıktı ve öyle öpülesi görünüyordu ki ağzımın karıncalandığını hissettim.

 

En son biriyle birlikte olalı ne kadar olmuştu ve benim cidden neyim vardı böyle?

 

Hormonlarım beynimi ele geçirmiş gibiydi…

 

 

Akşam saatine kadar plajda takıldıktan ve sadece yüzüp güneşlendikten sonra yanaklarımdaki kızarıklık ve tenimdeki hafif bronzlukla en azından bir tık kendimi yazın enerjisini yakalamış hissediyordum. Eve girdiğimizde omzumda duran havluyu banyoya attım. Altımda sadece şortum vardı, temiz havlu ve kıyafetlerimi almak için eşyalarımın olduğu odaya girdim. Valizden yeşil hafif parlak kumaş ve mini elbisemi aldım, iç çamaşırlarımı da aldıktan sonra banyoya girdim.

 

Bikinimi çıkarıp duş aldıktan sonra saçlarımı bir topuzla tutturdum ve havluyu bedenime sarıp çıktım.

 

Omuzlarım çok acıyordu, bu yüzden biraz losyon sürdüm, buğulu aynada kendimi zor seçiyordum.

 

Saçlarımı açıp tararken yanımdaki kapı açıldı ve Zade içeri girdiğinde benim bedenime çarptı.

 

“Yavaş Zade!”

 

Kaygan zeminde bir adım geri giderken neredeyse kayıp düşüyordum, beni kollarımdan tutup kendine çektiğinde son anda bundan kurtuldum.

 

Havlunun üstünden bile hissedebildiğim ellerinin sıcaklığı bir an için tüylerimi diken diken etti.

 

“Üzgünüm, çıktım sandım” dedi.

 

Beni hala bırakmadığı için konuşamıyordum, aramızda yalnızca bir havlu vardı ve bu beni yeterince geriyordu.

 

Banyonun küçücüklüğünden miydi yoksa hala içerisi çok buhar olduğundan mıydı bilmiyorum ama terlemeye başlamıştım bile.

 

Beni nihayet bıraktığında elimdeki losyon şişesine baktı.

 

Sonra da kızarmış omuzlarımda gözlerini gezdirdi.

 

“Acıyor mu?”

 

Bir an neyden bahsettiğini anlayamadım.

 

Sonra ben de omuzlarıma baktım. “Eh, yandı” dedim. Sanki bunu görmüyordu…

 

Ondan biraz uzaklaşıp gergin havayı solumaya devam ederken arkamı döndüm. Kollarıma losyon sürmeye başladım, hala banyodan çıkmamıştı ve beni süzmeye devam ediyordu.

 

“Sırtın da kızarmış”

 

Aynadan ona baktığımda bakışları havlunun açıkta bıraktığı yerlerdeydi.

 

Beni resmen bakışlarıyla aleve verecek sandım bir an, o gözlerini üstümden çekmeliydi.

 

“Geçer yarına” dedim. Sesim istemeden kısık çıkmıştı, kesik bir soluk aldığımda havadaki yoğunluğu dilimle tadabilecek gibi hissediyordum.

 

“Bana ver şunu” Elimdeki şişeye uzandığında geri çekecek fırsat bulamadım.

 

Arkamı döneceğim sırada bir elini belime koydu ve banyo tezgahına yaslanmamı sağladı.

 

“Kendim yaparım Zade!”

 

Tanrım, tahrik edecek her şeyi o kadar doğal bir biçimde yapıyordu ki kendimi sapık gibi hissediyordum.

 

Losyondan eline biraz döktükten sonra sırtıma son derece yavaş, yumuşak hareketlerle sürmeye başladı.

 

Bunun beni rahatlatması, vücudumdaki yanmayı azaltması gerekirken dokunuşuyla birlikte kalbim resmen yerinden çıkacak gibi atıyordu. Nefes alışverişimin düzensizleştiğini duymaması için kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

 

Sadece krem sürüyordu!

 

Sırtımdaki elleri hafif dairesel hareketine devam ederken bakışlarımız aynadan kesişti.

 

“Teşekkürler, daha iyi” Titrek bir nefes aldım.

 

Losyon şişesinin kapağını kapattı.

 

Duşa gireceğini anladığım için orada daha fazla vakit kaybetmeden köşede duran kıyafetlerimi ve çamaşırlarımı aldım.

 

Banyodan çıkarken küçücük alanda ona değmemeye çalışıyordum. Arkamdan kapıyı kapattığımda nabzım kulaklarımdaydı, gerçekten bu kadar etkilenmem normal değildi. Hele de o kavgadan sonra salak vücudumun hala ona böyle bir tepki vermesini kendime yediremiyordum..

 

Odaya girdikten sonra havluyu üstümden atıp çamaşırlarımı giydim.

 

Elbiseyi üstüme geçirdim, saçlarımdan gala sular damlıyordu. Onları salık bırakıp kendi kendine kurumaya bıraktım.

 

Yüzüme nemlendiricimi sürerken kapı açıldı, Vi üstüne mini siyah bir tulum giymişti.

 

“Bana şunu takar mısın?”

 

Bana bilekliğini uzattığında pırlanta taşlı bilekliği koluna taktım. Cody geçen sene yıldönümlerinde almıştı.

 

Makyaj yaparken yatağa oturdu.

 

“Sende bir şeyler var Dina, kimle ilgili olduğunu dillendirmek istemiyorum.”

 

Kaşlarımı çatıp ona döndüm.

 

“Bir şey olsaydı bilirdin Vi, lütfen şu konuyu kapat. Abim duysa yanlış anlayacak, sonra toparlayamayız!” Sesim uyarı doluydu, herhangi bir şey öğrenirse Cody’nin ne tepki vereceğini bilmiyordum ama Zade ve beni aynı eve sokarken böyle bir şeyin asla olmayacağını düşündüğü için bu kadar rahattı.

 

Yanındayken Zade hakkında düşündüğüm şeylerden utanmaya başlamıştım…

 

Vi ağzına hayali bir fermuar çekiyormuş gibi yaptı ve bacak bacak üstüne attı.

 

Maskarımı sürdükten sonra yanaklarımın güneşten yeterince kızarık olduğuna karar verip dudaklarıma bir parlatıcı sürdüm.

 

Parfümümü sıktıktan sonra odadan çıktık, Zade de kendi odasından çıkıyordu ve üstüne giydiği açık renk keten gömleğin düğmelerini ilikliyordu.

 

Bronz karnı gözlerimin önünde yalnızca 5 saniye durmasına rağmen zihnimin edepsiz çarkları onun için 5’den fazla hayal kurmuştu bile.

 

Gözledimi kaçırıp merdivenlerden düşmeden inmeye odaklandım.

 

Kendime acilen dikkatimi dağıtacak bir şey bulmalıydım!

 

Cody saçlarını arkaya doğru yatırdığında benimkiyle aynı renk bal gözleri uzun zamandır ilk defa bu kadar rahat görünüyordu.

 

Vi’yi öperken kapıyı açtım ve sıcak havaya çıktım.

 

“Biz Victoria ile gidelim, sonra başka yere geçeceğiz. Sen Zade’le gel Dina” dedi.

 

Al işte!

 

“Sürprizleri bitmiyor da” diye açıkladı Vi benden tarafa bakarken. Yönümü değiştirip Zade’in arabasına geçtim.

 

Kapıyı binmem için açtığında arabasının onunla dolu olan kokusu artık benim kendi kokum kadar tanıdık gelmeye başlamıştı.

 

O da bindiğinde Cody’nin arabasını takip ederek sahil kenarından çıktık.

 

Bir süre konuşmadık ve nefesim daralmış gibi hissettiğimden camı açtım.

 

“Mutlu görünüyorlar” Zade’e döndüğümde gözünü yoldan ayırmamıştı.

 

“Hep öylelerdi, aralarındaki arkadaşlık onların şansı” dedim gülümseyerek.

 

“Evet, kesinlikle” dedi. “Aynı şeyi mi istiyorsun?”

 

Bu ne tür bir soruydu böyle?

 

Hafifçe güldüm “Bence herkes onlardaki şeyi ister”

 

Bana döndüğünde kırmızı ışıkta durmuştuk.

 

“Herkes değil”

 

Bedenimi biraz ona çevirdim, sohbet merak ettiğim bir yere gidiyordu. “Sen ne isterdin?”

 

“Arkadaşlık elbette önemli, anlaşabilmekten bahsediyorum. Yine de delicesine aşık olmak illa bunu getirmiyordur, delicesine aşık olmak bir yerde delirmek zaten. Öyle davranmak”

 

“Sen hiç aşık oldun mu?”

 

Gerçekten merak ediyordum, onu o kadar az tanıyordum ki

 

“Hayır” Dipsiz gözlerini bana çevirdi, tenim karıncalandı. “Sen?”

 

“Hayır”

 

Cevabımı beklemeden, biraz da sinirle verdiğimi fark ettim.

 

“Huzurlu bir ilişki istemez misin yine de?” Diye sordum bu sefer.

 

Omuz silkti. “Bilmem” bakışları yeniden benimle buluştu. “Yakıcı bir şey isterim, tüm duyularımı alev aldıran bir şey. Bence bu huzurlu bir ilişkiden daha çekici”

 

Yakıcı bir şey, bendeki tabiri bu muydu acaba?

 

Araba durduğunda geldiğimiz bara bakışlarımı çevirdim, böylelikle bir cevap vermekten kurtuldum.

 

Beraber içeri girdiğimizde yüksek sesten kulaklarım acıdı, güzeldi. Kumsal konseptinde yapılmış barda tropik bir hava hakimdi ve yerlerde kum vardı.

 

“Bilseydim topuklu giymezdim” dedi Vi ayakkabılarına bakarken. Yine de güzeldi.

 

Bi masaya oturduğumuzda garson önümüze 4 adet mavi sarı renkli kokteyl bıraktı.

 

“Gecenin kokteyli, tadını çıkarın!”

 

Omuzlarımı kaldırıp indirdim, “deneyelim” dedim Vi’ye bakarken. Kadehine benimkiyle tokuştururken Cody’e yaslandı.

 

Ağırdı, ama güzeldi.

 

Cody ayağa kalktığında beni kaldırdı “Kardeşimle yılda bir gerçekleşen dans etkinliğimi yapacağım, bir sonraki olan da düğünümüzde olur Dina”

 

Gülerken elinden tuttum ve beni dans pistine çekmesine izin verdim. İkimiz birlikte resmen zıplarken çok sevdiğimiz bir şarkı çalıyordu.

 

“Annemle babama söyledin mi” dedim kulağına eğilirken, hareketlerini yavaşlattı.

 

“Evet, annem neredeyse sevinçten kulak zarımı patlatıyordu. Çığlığını duymalıydın”

 

Sesini duyurmak için bağırıyordu. Yanımızda Zade ve Vi de aynı şekilde beraber dans ederken konuştuklarını gördüm. Önceden de böyleydik, tek fark Zade ve benim kavga ederek geceyi her seferinde bok etmemiz olurdu.

 

“Tahmin edebiliyorum” dedim bakışlarımı Zade’in üstünden çekmeden.

 

Vi’nin elinden tutup onu döndürürken kocaman bir gülümseme vardı yüzünde. Tanrım, onu ne zamandır bu kadar mutlu görmüyordum acaba. Belki de annesinin ölümünden beriydi, belki de yalnızca bana göstermediği bir tarafıydı bu. Ama iyi görünüyordu ve buna sevindim, çocukken ona üzülen yanım biraz rahatladı.

 

“Müstakbel eşimi alıyorum” dedi Cody onlara doğru döndüğünde.

 

Dönüp bardan adını bile bilmediğimiz kokteylden bir tane daha aldım.

 

Gecenin 4. Kokteylinden sonra artık iyiden iyiye başım dönmeye başlamıştı, Vi ve Cody masadan kalkarken onları gözlerimi kısarak izledim.

 

“Biz gidiyoruz, gece gelmeyeceğiz. Sabah kahvaltıya gecikmeyin” dedi Cody her zamanki plancılığyla.

 

“Biz de gidelim mi Dina? Uykulu görünüyorsun” Zade yüzümü izlerken ona itiraz etmek istesem de gerçekten uykum vardı bu yüzden uslu uslu kalktım ve beraber bardan çıktık.

 

Arabaya bindiğimizde nefes almak için camı sonuna kadar açtım.

 

“O içtiğimiz şey her ne ise fena çarpıyor” dedim.

 

“Bunu 4.den sonra fark etmen ne kadar erken oldu” dediğinde gülmeye başladım, elimde değildi. Kuş kadar hafif hissediyordum.

 

“Sen benim ne içtiğimi mi sayıyorsun?”

 

“Dikkat ediyorum sadece”

 

“Keşke hep bu kadar neşeli olsan, o zaman daha katlanılabilir oluyorsun” dedim. Gözlerni bana çevirdi

 

“Sen de keşke her zaman bu kadar neşeli olsan”

 

“Ben hep neşeliyim, sen neşemi bozmadığın sürece” ona bakıp gözlerimi kıstım.

 

“Ben mi neşeni bozuyorum?”

 

Hala güldüğü için dediğini ciddiye alamadım. Araba durduğunda ayakkabılarımı elime alıp çıplak ayaklarımla indim ve eve koşturdum.

 

Eve girdiğimde kendimi koltuğa attım, gözlerimi zor açık tutmama rağmen uyuyamazdım. Hem koca ev Zade ve bana kalmıştı.

 

Bu düşünceyle yüzümde bir sırıtış oluştu.

 

“Zade!”

 

Salonun kapısına dayanmış beni izlerken onu gördüm.

 

“Havuza girelim mi?”

 

Yüzünde komik bir ifade oluştu “bu saatte mi?”

 

Kolumda hayali bir saat varmış gibi oraya baktım “Evet, saat havuza girmek için mükemmel. Hadi!”

 

Kalkıp havuza açılan bahçe kapısının sürgüsünü yana kaydırdım.

 

“Dina!” Peşimden gelirken ona döndüm.

 

“Ne?”

 

“Kıyafetlerinle mi gireceksin?” Üstümü süzdü.

 

“Evet, bir daha sana beni bikiniyle görme fırsatı verir miyim sandın?”

 

Başını onaylamıyormuş gibi iki yana salladı.

 

“Üşüteceksin, hava serin”

 

“Bir kere kontrol manyağı olma da gel Zade”

 

Havuzun kenarında dururken ona baktım.

 

Başım hala dönüyordu ve su her zaman sarhoşluğumu dağıtırdı.

 

Soğuk suya atladığımda bedenime bir anlık iğneler batıyor gibi hissettim ama bu his iyi geldi. Zihnimdeki bulutun dağıldığını hissediyordum.

 

Başımı sudan çıkardığımda Zade elleri cebinde istifini bozmadan beni izliyordu.

 

“Çok sıkıcısın Zade”

 

Tekrar suya daldığımda iyiden iyiye kendime gelmeye başlamıştım.

 

“Hep böyle miydin sen?” Dediğini duydum. Gözlerimdeki makyajın suya dayanıklı olmasına sevindiğim tek an olabilirdi, yoksa Zade’in pandaya dönmüş suratımı ciddiye alacağını sanmıyordum.

 

“Nasıl?” Diye sordum ondan tarafa yaklaşıp bedenimin yarısını suyun içinde tutarken.

 

Tam önümde durdu “Böyle, vurdumduymaz”

 

“Arada bir böyle olmak gerekiyor, sana da öneririm. Belki kasım kasım kasılmaktan daha çok seversin ve kasların da biraz olsun rahatlar”

 

Alaylı tavrımı görünce onun da gözlerinden bir meydan okuma parıltısının geçtiğine yemin edebilirdim.

 

“Havuza girince mi bunu kanıtlamış olacağım?” Diz çöküp yüzünü benimle aynı hizaya getirdi.

 

“Artık girmeni istemiyorum zaten, sen olmadan daha rahatım”

 

Gözlerimi devirdiğimde dudağının kenarı hafifçe kalktı, bu bakışlarımı dolgun dudaklarına çevirmeme sebep oldu.

 

“Onu biliyorum, yeterince belli ediyorsun”

 

Mavi gözleri geceyi delen bir bakışlar üstüme dikilmişti ve bu bakış karşısında vücudumun buz kestiğini hissettim, bunun suyla bir ilgisi yoktu.

 

“Ne diyorsun Zade?”

 

“Ben olmadan daha rahatsın diyorum, her konuda. Evde, arkadaşlarımızla, her yerde. Varlığım sana batıyor” BU ciddi miydi?

 

Elimde olmadan gülmeye başladım, gözlerime ulaşamayan bu gülüşü izledi.

 

“Dalga mı geçiyorsun sen? Kendin çok mu farklısın? Yıllardır bana tahammül edemeyen sensin, seni umursamadığımda bile. Ayrıca evet, sen olmadan evde kesinlikle daha rahatım çünkü beni o evde istemediğini yeterince belli ettin. İstenmediğim yerde elbette senin varlığın olmadan biraz da olsa huzur buluyorum.”

 

Nefes nefese konuştuğumda sesim yükselmeye başlamıştı artık. Konuşmasına başlamadan sözünü kestim.

 

“Zaten yakında evden gidiyorum, çok özlediğin mahremiyetin de, yalnızlığın da senin olabilir.”

 

Sudan çıktığımda ıslak elbisem üstüme yapışmıştı, yanından geçtiğim sırada beni yakaladı ve çekti.

 

Bedenim onunkine yapıştığında ıslak elbisem yüzünden anında onun da giysileri sırılsıklam oldu.

 

“Nereye gidiyorsun anlamadım?”

 

“Evden taşınacağım, en baştan gelmemem gerekiyordu ya hani.” Kolumu çekmek için hareketlendim ama bu ona daha fazla yapışmama sebep oldu. Rüzgar bedenime çarptığında tüylerim diken diken oldu.

 

“Hiçbir yere gitmiyorsun”

 

Sesi ruhuma çarptı, içim ürperirken bakışlarındaki alevler buz kesmiş bedenimi yaktı.

 

Bakışları titreyen dudaklarıma, oradan da aramızda ezilen üst bedenimde dolaştı. Elbisenin açıkta bıraktığı göğsümde gözleri dolaştığında bir anlık nefesinin hızlandığını gördüm. Aynı senfoniyle benim de göğsüm inip kalkıyordu.

 

Sonra ölümüm olan dudaklarını benimkilere yapıştırdı, bedenim onun elleri altında kaskatı kesildi.

 

 

 

 

Loading...
0%