Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@sudesi

Önümdeki binaya bakarken kafamdaki vazgeçme düşüncesini beynimin en geri planına atmaya çalıştım.

Kısa süre, sonra nasılsa gidecektim.

İğrenç New York yağmurunun altında daha fazla dikilmeyi bırakıp son valizimi de arabadan indirdim.

Annem neyse ki hepimizi rahat bırakıp direkt olarak dönme kararı almıştı bu yüzden abimle sarılıp vedalaştı.

Abim tam bir centilmen gibi valizlerimi yukarı taşıyordu.

Pis şovcu!

 

Annemin ince uzun bedenine sarılırken gülümsedim.

"Her şey için teşekkür ederim" dedim. Ciddiydim, yeniden üniversite 1. Sınıf olacağımı duyduğunda bunu iyi karşılamıştı. Bana destek olmuş, maddi manevi yanımda olacağını söylemişti.

Zaten olmasaydı şu an nefret ettiğim o bölümü okumaya devam ediyor olurdum. Bu yüzden minnettardım, sadece şu an bulunduğum durum bunu gizliyordu o kadar.

"Umarım burada daha mutlu olursun" dedi.

Gülümseyip onu rahatlattım. Benimkilere benzeyen kahve karamel saçlarını düzeltti.

"Olacağım, merak etme."

Arabasına binip uzaklaşmasını izlerken ben de apartmana çıktım.

Abim böyle mükemmel bir evde yaşarken tabii ki sokakta kalmayacaktım. Her ne kadar bunu onların evine tercih etsem de hakkını vermeliydim, mükemmel bir binada yaşıyorlardı.

Binanın kaç katlı olduğuna bakmamıştım ama tüm şehri görebileceğimiz kadar yükseğe çıktığımızda midem kasıldı.

Abim New Jersey'den taşındığından beri bu evine hiç gelmemiştim. Üstelik New Jersey'e 1.5 saatlik sürüş mesafesinde olmasına rağmen. -Bu mesafeye rağmen havalimanından beni alıp eve dönen anneme minnettardım-

Bir önceki öğrenci evlerinin minicik olduğunu biliyordum zaten. Ama gitmemeye karar vermiştim...

Kesinlikle geçtiğimiz 3 senede Zade Walkers'a olan nefretim azalmamıştı.

Bunun karşılıklı olduğunu bilecek kadar akıllıydım.

13 yaşında ilk erkek arkadaşımı abime söyleyip beni rezil edene kadar da ona sempati besliyordum aslında. Hatta küçükken ona platonik olduğumu bile söyleyebilirdim.

Sonrasında birbirimizin açık anını yakalamak için an kollar olmuştuk. Belki çocukçaydı ama onun yüzündeki çarpık gülümsemesi giderek daha da büyümüştü ve nefretimiz de çocukluktan uzaklaşmıştı.

Üniversiteye gittikleri yıllarda rahatlamış sayılırdım.

En azından artık çevremde dolaşan ve sürekli benimle uğraşan iki ergen erkek yoktu...

Şimdi kendi ayaklarımla onların ergenlikten bile kötü olacağını bildiğim evlerine giriyordum.

Belki durumu dramatikleştiren bendim ama elimde değildi, felaket senaryoları yazmaya bayılırdım.

Özellikle içinde benim bulunduğum.

 

Üst kata çıkan asansörün tuşuna bastığımda kendi kendimi sabır göstermem için tembihliyordum.

Bunu ben ben istemiştim, ve abim böyle bir evde yaşarken boktan yurtlarda kalmama gerek yoktu.

Yine de orayı tercih edebilirdim hala...

Geç kaldığım için yurtlarda yer de bulamamıştım.

Asansör durduğunda indim.

Öğrenci evlerinden sonra böyle bir eve taşınmaları ikisi için de bir seviye atlama noktasıydı.

İkisi de kendi evine çıkabilirdi ama abim sürekli yurt dışına gidip 1 ay ortalıklarda olmadığı için ev arkadaşlığını bir süre daha uzatmak istemişlerdi. Aman ne hoş!

Abim tek yaşıyor olsaydı onun evine çok rahat bir şekilde kurulabilirdim, vicdanım asla sızlamazdı.

Ama Zade buradan kaçıp gitmem için başlı başına bir sebepti. 1.90lık koca bir sebep hem de.

Açık kapıdan hala valizlerimi taşıyan abimle göz göze geldim.

"Saçlarını mı değiştirdin sen?" Diye sordu. Beni kolunun altına alıp sarıldığında onu her ne olursa olsun yine de çok özlediğimi fark ettim.

"Kestirdim" dedim.

"Akşam Vi gelecek" dedi. "Seni özlemiş"

Gülümsedim. Victoria abimin 5 senelik kız arkadaşıydı. Aynı zamanda Zade'in biricik kuzeniydi.

Hayatımda gördüğüm en güzel kadındı ve aptal Cody nasıl olmuştu da öyle bir kadını etkileyebilmişti buna hala şaşırıyordum. Abim fazlasıyla yakışıklıydı. Açık kumral saçları ve benimle aynı bal gözlere sahipti. Ama şapşaldı. Aşık olduğunda ise daha da şapşallaşmıştı.

Victoria simsiyah saçları ve minyon fiziğiyle her erkeği etkileyebilecek bir kızdı. Renkli mavi gözleri bemneyaz yüzünde renkli olan tek şeydi bu yüzden çok çekici duruyordu. Ona baktığımda Zade'i görmedem belki daha fazla beğenebilirdim. Walkers genlerine lanet olsun...

Yaratılışları gereği fazlasıyla dikkat çekiyorlardı.

 

Salona geçtiğimizde ağzım açık kaldı. Bu evin parasını ödeyebilecek paraları olduğunu biliyordum, ama yine de bu kadar zengin olduklarını bilmiyordum.

İkisi de işletme okumuştu ve Zade'in babasının çok bilindik bir şirketi vardı. Mezun olur olmaz orada çalışmaya başlamıştı. Babası Cody'i de elbette unutmamıştı. Onu da kendi şirketinde istemişti fakat Cody yurtdışıyla anlaşmalı olan bir şirketten kabul almıştı. Bu yüzden ikisinin de hayatı tamamen hayal ettiği yönde gitmişti.

Onlar hakkında özendiğim tek şey buydu.

Üniversiteyi kazandığımda severek okuyacağım bir bölüm olduğuna inandığım psikolojiden tam anlamıyla nefret etmiştim. Her şey şu an hukuk fakültesine geçebilmem içindi, bu yüzden katlanmak zorundaydım.

"Demek ailemizin psikoloğu ünvanını ailemizin avukatı olarak güncellememiz gerekiyor" Cody uyuz sesiyle konuşmaya başladığında gözlerimi devirdim.

"Bizim ailenin psikoloğu olup da kendi kendimi delirmekten kurtardım diyelim"

Bana gülümsedi.

"Eşyalarını odaya koydum, en soldaki tekli kapı senin. Maalesef ebeveyn banyosu olan odayı Zade kaptığı için sen ve ben ortak banyoyla idare edeceğiz" dedi.

"Yapmadığımız şey değil, kusmadan hayatıma devam edebilirim diye düşünüyorum" diye yanıtladım.

Devasa L koltuğa oturduğumda ne kadar yorgun olduğumu fark ettim.

"Sen biraz dinlen, eşyalarını yerleştir. Ben Victoria'yı alıp geleceğim" dedi.

Sonra kapının önünde durup bana baktı.

"Burada olduğun için mutluyum, istediğin kadar kalabilirsin" dedi.

Onunla nadiren duygusal anlar yaşardık, çocukluğumuzdan beri bu birbirimize destek olma şeklimizdi. Birimiz duygusallaştığında ötekimizin şakaya vurması.

Ama şu an onu yapamayacak kadar mutluydum. Bu içimi rahatlatmaktan öteye geçmişti.

Tenimin altında gezinen huzursuzluğu biraz olsun almıştı, bu yüzden ona minnettar bir bakış attım.

"Teşekkür ederim" dedim.

Kapıdan çıkıp gittiğinde ben de gösterdiği odaya geçtim.

Klasik bir misafir odasıydı, evleri eşyalı olduğu için bir şey almama gerek yoktu. Minik bir kitaplık ve dolap işimi görürdü.

Kıyafetlerimi bavuldan çıkarıp yerleştirmek 2 saati aldı.

2 saatin sonunda kitaplarımı yerleştirirken anahtarın çevrilme sesini duydum.

Oldukça sessiz olan evde yine sessiz adımlar duydum.

Odamın kapısının pervazına yaslanıp gelene baktığımda bir el kalbimi tutup sıkıyor gibi hissettim. Tanrım!

Zade en son görüşmemizde 22 yaşındaydı. Ve insan 2 sene içinde bu kadar değişebilir miydi?

Üstündeki takım elbise vücudunu öyle güzel sarmıştı ki fiziğinin ve uzun boyunun tüm heybetini ortaya seriyordu. Vücut falan mı çalışmıştı o?

Yüzüne baktığımda her zaman bana bir kediyi hatırlatan kısık koyu mavi gözleri beni izliyordu. Yüzünde hiçbir duygu belirtisi yoktu, beni gördüğüne sevinmiş ya da üzülmüş gibi değildi.

"Selam" dedim isteksizce.

En az aynı isteksizlikle "Selam Dina" diye yanıtladı.

Sesi her zaman içimi üşütecek kadar buğulu ve sert bir tondaydı.

En nefret ettiğim şey adımı söyleme şekliydi. Sanki adımı özellikle bastıra bastıra yavaş söylüyordu. Bu beni ergenlik zamanlarımdan beri heyecanlandıran bir detaydı. Bundan nefret ediyordum.

Karşımdaki odanın kapısını açtı ve ceketini çıkarırken odaya girdi.

İletişimimiz umarım bundan öteye geçmezdi...

Varlığımın onu rahatsız edip etmediğini bilmiyordum. Sonuçta burası onun eviydi ve eğer o bu durumda olsaydı asla evimde kalmasına izin vermezdim. Bu yüzden ona da minnettardım.

10 yaşından beri abimle belki de benden daha fazla kardeş olmuşlardı. Her aile yemeğinde ve doğum günlerinde vardı. Zade olmadan bir hayat hiç görmemiştim ve bundan şikayetçi de değildim.

Hayatımız boyu ona gerçekten duygusal olarak bağlandığım tek an annesinin öldüğü zamandı.

Gözlerinde gördüğüm acı mıydı beni onun gözlerine bakmaktan alıkoyan bilmiyorum ama o zamandan beri aramız daha da kötüleşmişti sanki. Benimle uğraşmayı kendine hobi edinmişti ve annesini kaybeden minik bir çocuk olduğu için buna izin vermiştim.

O etrafımızdayken kendi anneme seslenmek bile beni üzüyordu.

Sonra ailem onu da aramıza almış, bizden ayırmamıştı. Babasının yaptığı tek şey çalışmaktı, bu Zade'e aşılayabildiği tek özellikti. Onun dışında yalnız olduğunu biliyordum, en azından Cody'den öğrendiğim kadarıyla durum buydu.

 

Arkasından bakmayı kesip odamın kapısını kapattım ve üstümü değiştirdim. Giydiğim rahat şort ve askılı bluzle odamdan çıktığımda Zade de rahat bir eşofman ve kısa kollu siyah bir tişörtle salonda oturuyordu. Bilgisayarı dizine dayalıydı, çalıştığını anlamıştım.

Yine de ona teşekkür etmek adına saçma sapan bir istekle doldum.

"Kahve yapacağım, ister misin?" Dedim beceriksizce.

"Hayır, yolda içmiştim" dedi. Uyuz şey! Kibarlıktan içse ölürdü sanki...

Bir daha ona kahve teklif ettiğimde zehir katmayı kendime not ettim.

Kahve bardaklarından birini çıkardım. Kendi kupalarım hala kolilerdeydi ve bunun kimin kupsı olduğu umrumda bile değildi.

Filtre kahve makinesinin fişini taktım.

Kahveyi bulduktan sonra filtre kağıdı için çekmeceleri karıştırmaya başladım.

"Üçüncü çekmecede" dedi Zade arkasını bile dönmeden.

Üçüncü çekmeceyi açıp bi kağıt aldım ve kahve yaptım.

Kupayı sehpaya bıraktığımda bakışları siyah beyaz bardağa takıldı.

"Keşke kendi eşyalarını getirseydin Dina, her zamanki umursamaz tavrın değişmiyor" dedi. Başlamıştı işte.

"Canım bunu kullanmak istedi? İğreneceğin bir şey yok, yıkayınca tertemiz olacak zaten" dedim omuz silkerek.

"Yine de hoşuma gitmiyor" dedi. Bu iyiydi, onu memnun etmek için uğraşmayacaktım nasılsa.

"Niye? Hastalık mı bulaştırırım sana?" Dedim gülümseyerek.

"Hayır, dudaklarının benim herhangi bir eşyama değmesi fikri beni sinir ediyor" dedi.

Kahvemi ağzımda gereğinden fazla uzun tuttum.

"Çok üzücü, bir süre dudaklarım bir sürü eşyana değecek gibi görünüyor" dedim. Yüzünde anlam veremediğim bir kararma oldu. Bakışları dudaklarıma takılı kaldığı için odaklanamadım. Aramızda oluşan gerilim daha önce pek çok kez hissettiğim bir şeydi ama onun bu bakışları daha önce pek görmediğim türdendi.

"Bence beni zorlama Dina"

Yine yapıyordu işte, adımı edepsiz bir biçimde söylüyordu ve bundan nefret ettiğimi bildiği için yapıyordu.

"Seni boğmadan bu evden çıkıp gitmem gerekiyor. Yoksa yeni avukatlık sicilim için bu hiç iyi olmaz. Bu yüzden iyi geçinelim olur mu Zade?" Dedim.

Yapmacık gülümsemem yüzümden silinmişti.

"Emin ol iyi geçinmemiz için elimden geleni yapacağım, bunun için seninle fazladan iki cümle kurmam gerekse bile yapacağım, Cody için." Dedi.

 

"Ne kadar incesin" dedim. Sonra varlığını yok sayarak telefonuma döndüm. Ondan da, onun kokusuyla dolu bu evden de nefret ediyordum!

 

 

Oy vermeyi unutmayın ❤️❤️❤️

Loading...
0%