Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20. Bölüm

@sudesi

Onu itmeden ve kendimden uzaklaştırmadan önce, kısacık bir an bedenimin bu öpücüğün keyfini sürmesini ve zihnime kazınmasına izin verdim.

Ellerimi göğsüne koyup onu kendimden uzaklaştırdığımda mavi gözleri sorunun ne olduğunu anlamak ister gibi bana bakıyordu.

Dilimdeki tadını görmezden gelmeye çalışırken kaşlarım öfkeyle çatıldı.

“Her tartışmayı öpüşerek bitirebileceğini mi düşünüyorsun?”

Bir eli hala belimde olduğu için ondan yeterince, en azından etkisinden kurtulabilecek kadar uzaklaşamamıştım.

“Evet, en azından keyifli bir son oluyor” dedi.

Söylediğinde dalga mı geçiyor yoksa ciddi mi diye ona baktım ama ciddi görünüyordu.

“Defol git Zade, cidden uğraşamayacağım seninle.Hani ben senin için koca bir hataydım” elini belimden çekmesi için tuttuğumda bu hareketimden gram etkilenmemiş görünüyordu.

1.90’lık boyundan ve onun gücünden nefret ediyordum!

“Belki de ben hata yapmayı seviyorumdur Dina.”

Ona gözlerimi kısarak baktığımda içim köpürüyordu, bunun yalnızca öfkeden olduğunu hatırlattım kendime.

“Cody’e söyleyecektim zaten, mutlu anım bitmesini bekliyordum. Kendi evime çıkıp bu saçmalıktan ikimizi de kurtaracağım”

Kararlı sesim yüzündeki ifadeyi daha çok kararttı.

“Hiçbir yere taşınmayacaksın, söylediğim şeyin sinirle olduğunu sen de biliyordun Dina. Öfkeden deliye dönmüştüm, sen de farksız değildin. Adamın birini öptüğünü görünce deliye döndüm”

Bir an durdum, göğsümü eriten bakışları nefesimi düzensizleştirirken onu izledim.

Sesi benim gibi yükselmişti ve gecenin sessizliğini bıçak gibi kesiyordu.

“O beni öptü!” Bakışları yüzümün her yanında dolaştı. “O beni öptü, o gece de düzgünce iletişim kursaydın söylerdim. Tek odaklandığın biriyle bir şeyler yaşamam olduğu için ve bunun neden bu kadar umrunda olduğunu söylemediğin için öğrenemedin. O beni öptü, kısacık bir şeydi ve önemsizdi. Benimle bir ilgisi yoktu, gitmeseydin tepkimi de görürdün”

Göğsü hızla inip kalkıyordu.

Beklemeden devam ettim.

“Sana ne demeli peki? Biz öpüşüyoruz, beni gerçekten öldürecek bir şekilde beni öpüyorsun ve uyandığımda evde bir kadın var. Ve kadının kim olduğunu şu an söylemek bile istemiyorum”

Ondan bir kaç adım uzaklaştığımda boğazım acıyordu.

“Onun da benimle bir ilgisi yoktu, gelmiş. İşle ilgiliydi, tamamen denk geldi. Seni öptükten, başka bir şey düşünemedikten sonra birini eve çağıracağımı mı düşündün gerçekten”

Yakışıklı yüzünde hafif bir kırgınlık gördüğümü sandım ama bu öfkesinin ardına gizlendi. İkimiz de köpürüyorduk.

“Düşündüm, başka bir şey düşünmek için sebebim yoktu. Bana en başından bir hata olduğumu söylemen pek yardımcı olmadı”

Bir an durdu, iki adımda beni yakaladı. Tutuşu karşısında yumuşamamaya çalıştım, nefes nefeseydik.

“Özür dilerim” dediğinde daha çok şaşırdım. Zade Walkers benden özür mü diliyordu?

Şaşkınlığımı fark etmiş gibi hafifçe gülümsedi.

“Özür dilerim, Dina”

“Tamam” dedim bir anda. Başka ne diyeceğimi bilememiştim çünkü.

Yine de beni bırakmadı, tanrım lütfen bıraksın. Daha ne kadar ona direnebileceğimi bilmiyordum ve karşımda bu kadar duygu yüklü olması işimi tam anlamıyla berbat ediyordu.

“Sen şu ana kadar yaptığım hataların en güzelisin, pişman olduğumu da söyleyemem. Tekrar tekrar aynı hatayı yapmak istememe sebep oluyorsun”

Ölecektim, gerçekten beni öldüren o olacaktı çünkü kalbimin atışlarını kontrol edemiyordum.

“O gece gerçekten deliye döndüm, başka türlü o laflar ağzımdan çıkmazdı”

Elini ensemden boynuma doğru kaydırdığında tüm tüylerim diken diken oldu, vücudum bana dokunması için ona doğru hareketleniyordu ve bunu içgüdüsel olarak yaptığımı fark ettim.

Alnını alnıma yasladı “beni deli ediyorsun, her zaman ediyordun” sesindeki minik ima gülümsememe sebep oldu.

Dudaklarını benimkilere bastırdığında daha fazla karşı koyamayacağımı biliyordum. Ellerim boynuna gittiğinde kalçalarımı tuttu ve ağzımdan bir inleme kaçtı. Bunu duyduğunda göğsünün hızla inip kalktığını fark ettim. Beni kalçalarımdan kaldırırken bacaklarımı beline doladım ve vücutlarımız mükemmel bir uyumla yapboz parçası gibi birleşti.

Kanımdaki alkolün etkisi miydi yoksa onun kokusundan mı sarhoş olmuştum bilmiyorum, düşündüğüm tek şey bedenimin her yanında gezinen elleriydi.

Alt dudağımı dişlerinin arasına aldığında inlemem daha yüksek bir hal aldı, ellerimi saçlarına daldırdım ve yumuşak tutamları çekiştirdim. Boğazından, kulaklarımıdan başlayıp tüm bedenimi tek tek uyaran bir hırıltı yükseldiğinde karnımdaki kelebeklerin kanatlandığını hissettim.

Nefes almak için uzaklaştığım zaman burnu çeneme sürtündü, boynuma indi ve minik öpücükler kondururken bizi eve soktuğunu gördüm. Üst kata çıkarken yüzünü kendime çekip dudaklarına tekrar yapıştım. Elbisem karnıma kadar kıvrılmıştı ve ıslak vücudum resmen yanıyordu. Onun gömleği de üstüne yapışmıştı.

Kendi odasının kapısını açtı ve kapıyı arkamızdan kapattı.

Bedenimi yatağa bırakırken hiç olmadığı kadar nazikti. Arkamdaki yastıklara yaslanıp onu izlerken ne kadar etkileyici göründüğünü bir kez daha fark ettim. Üstündeki ıslak gömleğin düğmelerini açarken içimde yanan ateşin harlandığını hissediyordum.

Ayak bileğimden yakalayıp tüm elini bacaklarımda gezdirerek yukarı çıktı, tüm dokunuşu altında ürperiyordum ve vücudum resmen kıvranıyordu.

Dudaklarımız tekrar birleştiğinde eli uyluklarımda minik daireler çiziyordu.

Ağzımdan artık sayısını takip edemediğim bir inleme daha çıktı.

Parmakları iç çamaşırımla oynarken yüzü boynumdaydı, minik ve beni çıldırtan öpücükler konduruyordu “Tenin mükemmel kokuyor”

Asıl mükemmel olan oydu, hayatım boyunca bir öpüşmeden bile bu noktaya geldiğimi hatırlamıyordum.

Üstümdeki elbiseyi eteklerinden tutup başımdan çıkarırken biraz doğruldum.

Bana bakarken gözlerinde gördüğüm ifade egomu öyle güzel okşadı ki utanmaya fırsat bulamadım.

Onu kendime çekerken dudakları her yanımdaydı.

“Zade” adını söylemem öpücüklerini daha arzulu bir hale getirdi.

Tam o sırafa bir ses duydum, kalbim panikle atmaya başladı.

Aynı şeyi Zade de duymuştu.

Aşağıdan gelen tıkırtılara Victoria’nın sesi eşlik ettiğinde Zade yatakta hafifçe doğruldu. Mükemmel karın kaslarından bakışlarımı çekmeye çalıştım, odaklan Dina!

“Şşt, sessiz ol Cody” kıkırdıyordu. “Uyanırlar şimdi, saat gecenin 4’ü! Kendine hakim ol”

Tanrım…

Eve gelecek zamanı mı bulmuşlardı cidden. Göğsüm sıkıntıyla kasıldı, vurdumduymazlığım hat safhalardaydı ve Cody’e yakalanma ihtimalim Zade’le yaptığımız şeyin ne kadar yanlış olduğu hissini yok etmişti.

Hislerim bile ikilem içindeydi, kendimi suçlu hissederken bile Zade’i istiyordum.

“Niye geldi ki bunlar” Zade sinirle konuştuğunda modum tamamen kaçmıştı.

Vivtorianın dolanan dilinden sarhoş olduğunu anlıyordum. “Dina, uyudun mu?”

Odama girdiğini açılan kapıdan anladım.

Zade kalkıp kapıyı kilitledi, en azından beni burada yarı çıplak yakalamasına engel oldu.

Yatakta iç çamaşırlarımla yatmak ve abimin dışarıda olduğunu bilmek gerçekliğe dönmemi sağladı.

Aynı şeyi Zade de yaşamış olacak ki yüzünde sıkıntılı bir ifade oluştu.

Gelip yanımda yatağa uzandı.

“Sabah görünmeden çıkarım” dedi.

İkimizin de bu konuyu konuşmak istemediğini anladım, yine de olayı daha beter etmemek asına sessizliğimi korudum.

“Uyuyalım mı?” Dedim sesimi normal tutmaya çalışırken.

Bana baktı, dudakları hala kızarık saçları yaramaz ellerim yüzünden dağılmıştı.

Başıyla onayladığında kendimi ince örtünün altına soktum, o da girdiğinde ıslak pantolonunu çıkarmıştı.

Beni göğsüne çekerken derin bir nefes aldım.

Yarın kendimi boktan hissedebilirdim, şu an sadece bu anın tadını çıkaracaktım. En azından bu kadarını Zade için deliren kalbim hak ediyordu.

Yarın ne kadar kötü bir kardeş olduğumu yeniden hatırlardım zaten.

Gözlerimi kapattım ve kollarının arasında uykuya dalarken saçlarımın arasına gömdüğü yüzünü ve nefeslerini hissettim, şu an tek önemli şey buydu.

 

Kahvaltı masasında otururken gerginlikten elimdeki çatalı çevirip duruyordum.

Sabah saat 6’da resmen alarm kurmuş gibi uyanmış ve yanımda uyuyan Zade’i bırakıp kendi odama girmiştim. Aldığım duş boyunca düşündüğüm tek şey hala tenimde hissettiğim dokunuşları ve sonrasında yaşananlardı.

Kahvaltı masasına oturduğumda son derece enerjiktim ve uyuduğum 2 saatlik uyku günü bitirmem için bana yetecekti.

En azından gözlerimin altındaki morluklar uykusuzluğumu belli eden tek şeydi.

“Neyiniz var sizin?” Dedi Cody sessizliği bozarken.

“Bir şey yok” dedi Zade bilgisayarından bir şeyler yazmaya devam ederken. Hala uzaktan da olsa çalışıyor olması kötüydü, kahvaltı masasında bilgisayar tıkırtılarından başka bir şey duyamamak içimdeki panik dalgasını büyütüyordu.

Bugün dönüyorduk ve ben eve gidip Zade’le ne yapacağımızı düşünmekten tırnaklarımı kemiriyordum.

Birbirimizden uzak duramayacağımızı anlamak ancak bu kadar vakit almıştı işte, bunu nasıl normale çevirebileceğimizi düşünmemiz gerekiyordu.

Cody’nin yüzünü izlerken kendimden nefret etmeye başladım. Arkasından iş çevirmiş gibi hissediyor, güvenini sarsacağımı biliyordum. O tam bir abiydi, bu konularda asla rahat olmamıştı.

Söz konusu en yakın arkadaşıydı, beni evlerinde yaşamayı teklif ederken bile tereddüte düşmediği arkadaşıydı. Bu yüzden vereceği tepkiyi düşündüğümde yüzüm asılıyordu. Onu gelip geçici bir şey için sıkıntıya sokmak da istemiyordum, daha ben bile Zade işe aramda ne olacağını ya da ne kadar ileri gideceğini bilmiyordum.

Tek bildiğim yata boyu birbirimizden nefret ettiğimiz, üç cümleden fazla tartışmadan konuşamadığımızdı. Kendime zaman vermeliydim, ona da. Cody şu an bunları bilirse her şey ikimiz açısından daha da kötü olurdu.

Bir süre kimsenin bilmemesi daha iyiydi, en azından ben aramızdaki şeyin sadece çekim olmadığını kendime ispat edene kadar.

Ondan çok hoşlanıyordum, hatta tanrı biliyor ya, onun için deliriyordum.

Yine de karşımda bunları hissettiğim kişinin Zade olması kafamı karıştırıyordu, onunla aynı evin içinde yaşadığım ve farklı yönlerini gördüğüm için miydi bunlar ya da yalnızca ona çekiliyor muydum onu bile bilmiyordum. Ben bunları anlamazken Cody’i şu an düşünemezdim.

Tek bildiğin artık ondan istesem de nefret edemeyeceğimdi.

Zade tabağıma bir pankek koyduğunda gözleriyle yemem için işaret etti ve bomboş tabağımda çatalı çevirip durmayı bıraktım.

Bilgisayardaki işine döndüğünde önüme koyduğu pankeki yerken bunun ne kadar tatlı bir davranış olduğunu fark edip kendi kendime gülümsemeden durmaya çalıştım.

İlgisine her zaman daha çok tutulacağımı biliyordum…

Gözlerimi kaldırdığımda Victoria’nın bakışlarıyla karşılaştım, bir bana bir Zade’e baktığında hızla gözlerimi ondan kaçırdım.

Şu an onun sorularıyla baş edemezdim, kaçacaklarım listesinin başını o çekiyordu.

Zade’in telefonu çaldığında arayanı görünce kaşlarını çattı.

“Efendim baba?” Diye yanıtladı.

“Tamam, gelirim 2 saate.” Telefonu başka bir şey demeden kapattı ve bilgisayarını topladı.

“Benim şirkete gitmem gerekiyor, sizle sonra görüşürüz”

Bakışları bana döndüğünde ifademi sabit tutmak için bütün irademi kullandım.

Eşyalarını topladıktan kısa süre sonra gitmişti ve evde üçümüz kalmıştık. Cody ve Victoria ile olmak kendimi şu an daha kötü hissetmeme sebep oluyordu, söylediklerine odaklanamıyordum çünkü aklım gece Zade ile yaşadığım şeylerdeydi. Dudaklarını hala tenimdeymiş gibi hissediyordum.

Bu çok yanlıştı!

Kendimi nasıl bu kadar kaybetmiştim onu bile bilmiyordum ve kafam öyle allak bullaktı ki düşünemiyordum bile.

Sıkıntıyla iç çektiğimde kimsenin yanımda olmamasına şükrettim, kendimi bir an önce toparlamalıydım…

Eve döndüğümüzde yorgunluktan bayılacaktım, tüm gün gezmiştik ve yediğimiz sayısız taco yüzünden midem patlamak üzereydi.
Victoria'yı bıraktıktan sonra eve gelmiştik, kendi arkadaşlarına müjdeli haberi vermek için bu gece onlarla buluşacaktı.
Cody kendini koltuğa attığında ben de mutfaktan su dolduruyordum.
"Sonunda Zade ile iyi anlaştığınızı görmek beni rahatlattı Dina" ağzımdaki suyu püskürtmemek için zor tuttum kendimi. Oncw gün varken şimdi mi Zade ile iyi anlaşmanıza sevindim konuşması yapıyorduk?

"Yaa, ben de öyle." Dedim geçiştirircesine ama Cody'nin pek de buna niyeti yok gibiydi.
Mutfak tezgahına yaslanmış olan bana bakıyordu "Sana onu tanıyınca iyi anlaşacağını söylemiştim, biraz kendini açması yeterli. Sonrasında her zaman mükemmel bir arkadaş oluyor"

Tanrım! Lütfen bu bir kabus olsun ya da Cody çenesini kapatsın!

"Öyle, ben yine de pek arkadaş olacağımızı düşünmüyorum" dedim aceleyle. Yalan değildi, en azından onu eve arkadaşız diye kandırmıyordum. Değildik! Arkadaşlar öyle öpüşmez ve kendinden geçmezdi!

"Yakında o da olur, bu bile sizin için büyük bir adımdı" dedi gülerek. Gerçekten içten oluşu kalbimi bir kez daha suçluluk duygusuyla doldurdu, içim sıkıştı.

"Sen buraya taşınırken asla mutlu olmayacağını, her günün kaotik geçeceğini düşünüyordum ve endişeliydim. Ama yine de yanımda kalman içimi en rahat ettirecek şeydi, sonuçta senin abinim. Zade'in de sorun çıkarmayacağını, umursamayacağını biliyordum. Yıllardır tanışıyoruz, beraber çok kez kaldık. Yine de endişeliydim anlaşamayacağımızdan."
"Endişe edecek bir şey yok Cody" diyebildim sadece.
O karşımda böyle konuşurken yanında kalmamın en iyisi olduğunu düşünürken yaptığım şeyden utanıyordum. Bu onu hayal kırıklığına uğratacaktı. Çok kötü bir şey yaptığımızdan değildi belki, Cody bunu tahmin etmediğindendi. Bizi aynı eve sokarken bunun aklının ucundan geçmediğini bilmek beni sıkıntıya sokuyordu.
"Ben biraz yoruldum, yatacağım" dedim gülümserken.
"İyi geceler bebeğim"

Yalnızca neşeli olduğu zamanlarda bana böyle derdi, yüzümdeki gülümsemeyi görüş açısından çıkana kadar silmemeye çalıştım.

Sonra ellerimle yüzümü kapattım ve inledim.
Resmen dibe batmıştım!

 

Loading...
0%