@sudesi
|
Gecenin geri kalanında kurulan cümlelere, gülüşmelere odaklanamadım. Algılarım sadece ona açık gibiydi, dilim cevap vermek için ve bir şeyleri fark ettirmemek için söylenenlere eşlik etse de dinlemiyordum bile. Zade ve ben pek konuşmasak da sürekli göz göze geliyorduk ve bu karnımda bir hareketlenme yaratıyordu. Bu hissi en son lisede mi yaşamıştım acaba?
“Seninle konuşmamız gerektiğini hissediyorum” dediğini duyduğumda bakışlarımı Victoria’ya diktim. Gözleri benim gözlerime kilitlenmişti.
“Ne konuda?” Boş bulunarak sorduğum soruyu gülümseyerek cevapladı.
“Bence biliyorsun, ben Cody değilim” kalbim sıkıntıyla sıkıştı.
“Ne düşünüyorsun bilmiyorum ama şu ara bunu konuşmak istemiyorum Vi. Sen benim en yakın arkadaşlarımdan birisin, bilmen gereken bir şey olursa bileceksin” deyiverdim. Ona çıkışmamıştım, sadece bu konuda bir sınır çizmeye çalışıyordum. Zaten kendimi yeterince kötü hissederken bir de bunu kimseye açıklayamazdım, henüz değil.
“Anladım” dedi önüne dönerken. Sıkıntıyla alt dudağımı dişlerken koluna dokundum ve bana dönmesini sağladım.
“Böyle yapma, başımda yeterince sıkıntı var zaten. Bir de seninle aramızın bozulup bozulmadığını düşünüp kendimi yiyemem” dedim.
Bana gülümsedi “Saçmalama, böyle bir şey yok. İstediğin zaman anlatırsın, benden sır çıkmayacağını biliyorsun” dedi göz ucuyla Cody’e bakarken. Mesajı almıştım, ona bir şey anlatmayacağını zaten biliyordum.
“Korktuğum şey bu değil zaten Vi. Şu an konuşacak bir şey yok desem ve geçsek?” Başını salladı, böylece konuyu kapattı ve okulla ilgili bir şeyler sorup dikkatimi dağıttı. Ben de onun defilesiyle ilgili çene çaldım.
“Heyecanlıyım, bitmek üzere zaten ama yetişmeyecek diye uyku uyuyamaz oldum.”
“Yardıma ihtiyacın olursa söyle, hiçbir şey dikemem ama deni ayakta tutmak için kahve yaparım en azından” dedim.
Omzuyla hafifçe benimkini dürttü “teşekkür ederim, her şeyi ilk defa defile günü görmeni istiyorum ama”
Onunla sohbet ederken Cody ve Zade de konuya dahil olunca defileyi ve gününü konuştuk. Hepimiz geleceğimizin garantisini veriyorduk.
“Amcam o zamana kadar daha iyi olursa geleceğini söyledi, ayrıca babamın hala pek sıcak bakmadığı mesleğimi gözünde düzeltmem için bu bir fırsat yani beni iyi göstermek için her şeyi yapın” tek parmağını bize doğru salladığında Victoria’ya güldüm. O sırada yan masada oturan biriyle göz göze geldim.
Sarı saçlı bir adam bana doğru bakıyordu, bakışlarımı çeksem de vücudum bir anlık gerildi.
Yine de aldırmadım ve dönen konuşmalara odaklandım.
Victoria yeterince içtikten ve dans etmek için alışık olduğumuz havaya girdiğinde beni elimden tutarak kaldırdı ve onları masada bırakıp dans edenlerin arasına karıştık. Birlikte dans ederken ellerimiz birbirine dolanıyordu.
Kalçamı ona doğru sallarken kendi çevremde döndüm ve Victoria’ya sırtımı dayadığımda başını omzuma yasladı.
Yüzümüz kendi masamıza dönük olduğu için Cody ve Zade’in gülüşerek bir şeyler konuştuğunu görebiliyordum.
“Sanırım ben kötü bir şeyler yapıyorum Victoria” dedim duyabileceği sesle.
Başımı hafifçe ondan yana çevirdiğimde bana dudaklarını büzdü. Çenesi omzuma yaslı bana sarılmış benimle birlikte salınıyordu.
“Bu kötü şey seni mutlu ediyor mu?” Dedi.
Gözlerimi Zade’e çevirdim.
Yakışıklı yüzü rahat bir gülümsemeyle aydınlanmıştı.
“Evet” dedim tek nefeste. Vi yanağıma minik bir öpücük kondurdu, sarhoş kelimeleri dolanıyordu.
“O zaman kötü olmadığına eminim bebeğim”
Başını omzumdan ayırıp beni döndürdü.
“Konuşmak için şok sarhoşum, dans etmeye devam edelim” dedi. Ellerini tutup kıkırdadım ve onu kendi etrafında döndürdüm. Öncekinden daha hareketli bir şarkı açıldığında topuklularımıza rağmen ikimiz de fazlasıyla enerjik bir biçimde yerimizde hafifçe zıplamaya devam ettik.
“Ben içecek bir şey alacağım, sakın kaybolma” dedim bara ilerlerken. Cody’e bakarak dans ettiğini ve Cody’nin de ona öpücük attığını göz ucuyla gördüm.
Bardan bir buzlu su istediğimde midem daha fazla bir şey içemeyecek kadar doluydu. Barmenin buzlu bardağa su doldurmasını izlerken yanıma birinin geldiğini hissettim. Gözlerimi yanımdaki adama çevirdiğimde sarışın adam bana masum olduğuna asla inanamayacağım bir gülümsemeyle bakıyordu.
“Merhaba” dediğinde terslenmemek için kendimi tuttum, bu onu yalnızca daha çok kışkırtırdı. Böyle tiplerin yapışık tipler olduğunu artık beş adım ileriden tanıyabiliyordum.
Cevap vermeden hafifçe başımı ilgilenmediğimi belirtecek şekilde barmene çevirdim. Su dolu koca pet bardağı önüme bıraktığında yanımdaki adam pes etmemişti.
“Sen hep böyle konuşkan mısındır?”
Kaşlarımı çatıp ona döndüm. Sarı saçları ve hafif koyu renk kaşlarıyla yakışıklı bir adam olsa da yüzündeki gülümseme bana iyi bir enerji vermemişti. Defolup gitse mutlu olurdum, Cody birazdan yanıma damlardı.
“Hep öyleyimdir, şimdi çekilirsen” dedim önünden geçmek için gözlerimle işaret ettiğimde.
“Yalnızca tanışmaya geldim, bu kadar ters olmana gerek yok” dediğinde kenara çekiliyordu.
Yüzünde hala can sıkıcı neşeli gülümsemesi vardı.
“Ben tanışmak istemiyorum, anlamadın sanırım?”
Önünden geçerken kolumu yakaladı. Hadi ama!
“Bari adını söyle”
Kolumu çekmeye çalıştım, bu çabam onu daha da keyiflendirmiş gibiydi.
“Kolumu bırak” dedim dişlerimin arasından. Adam beni kendine çektiğinde alkol kokusu bir an midemi bulandırdı ama içime dolan öfke bunu hemen sildi. Kolumdaki elini ittirmeye çalışsam da bu sefer ona daha çok yapıştım.
“Dans ederken daha sıcakkanlı görünüyordun”
Pislik herif mengene gibi yapışmıştı. “Bırak son kez uyarıyorum!” Sesim fazlasıyla yüksek çıksa da müzik bunu bastırıyordu. Tırnaklarımı kollarına geçirdim, Cody gördüğünde bu adamın geleceği hale üzülmezdim.
Kolumu çekmek için tekrar harekete geçtiğimde beni tutan kola başka bir el yapıştı. Aramıza giren -daha doğrusu adamın kolunu tutup tek seferde benimkinden ayıran- elin sahibine baktığımda kalbim bir anlık heyecanla çarptı. Beni hızla çekip bedenine yaşlandığında nefes nefese kalmış vücudum onun sıcaklığıyla rahatladı.
“Sen kimsin lan?” Dedi Zade, sesi son derece sinirliydi ama yüzündeki ifadenin yanından bile geçemezdi. Ellerinden birini tuttum, şu an bu adam yüzünden sinirlenmesini istemiyordum. Çenesinde belirginleşen kası izledim.
Zade bana dönmemişti, mavi gözleri karşımızda duran aptal herifteydi.
“Bir sorun mu var Dina?” Zade gözlerini bana çevirmeden sordu. Adamı öldürmek için, tamamen emin olmak için sorulmuş bir soru gibiydi.
“Yok, olamaz da zaten. Gidelim hadi gel” dedim onu çekmeye çalışırken
“Sen gelmeseydin sorun yoktu” dedi karşımızdaki adam, pişkin pişkin bana bakan yüzüne döndüm.
“Kessene artık sesini” dedim öfkeyle adama doğru sesimi yükselterek, müziğin altından zor duyuluyordu zaten söylediklerim. Zade mavi gözlerini bana çevirdi, karanlıkta siyah görünüyorlardı.
“Önce bu herifin senin koluna değen elini götüne sokacağım, sonrasında gideriz” dediğinde ağzım şaşkınlıkla açıldı. Zade Walkers beni her seferinde şoka sokuyordu. Adamın yüzündeki gülümsemenin silinişini anlık olarak gördüm, kaşlarının çatılmasını ve beyaz yüzünün saniye saniye kırmızıya dönmesini izledim.
Dişlerini sıktığını gördüğümde Zade’e doğru hamle yapacak gibi oldu ama yanımdaki adam onun yumruğunu havada yakaladı, kolunu kıvırdığında bir an dediğini gerçekten yapacağını sandım. Müzik sesinden fırsat bulan bir kaç kişi bize dönmüştü. Zade adamı çevirdiğinde biraz uzaklaştım, daha doğrusu beni çeken Victoria oldu.
Cody beni kenara itip Zade’in elinden adamı kurtarmaya çalıştığında Zade adamı bırakmadı.
“Tamam dostum, derdi neyse anladı bence” dedi. Cody adamı tutmaya çalışırken bana döndü. “Dertleri ne bunların?” Diye sordu merakla.
“Aptalın biri bana musallat oldu” dedim. Cody’nin yüzü öfkeyle çarpılırken sabır dilenir gibi bir an gözlerini kapattı. Sonra Zade’in kolları arasında boşuna çırpınan adama döndü ve yumruğunu adamın ağzına indirdi. Ağzımdan şaşkın bir çığlık kaçarken Victoria gülmeye başladı
“Mükemmelsin sevgilim” ona dönüp susması için elimi ağzına kapattım.
Yanımıza gelen güvenlikler zor da olsa Cody’i adamdan ayırdı ve adam üstünü başını düzeltip dışarıya çıktı.
“Abiliğin tutunca korkunçlaşıyorsun” dedi Vi yarım ağız gülerken.
“Keşke Zade’e bıraksaydım. Adamın ağzına sıçacağı kesindi” dedi Cody gülerek. Bardan çıkmış arabanın yanında gülüşüyorlardı, gülmeyen tek kişi bendim.
Cody bunu fark edince bana döndü.
“Korktun mu sen?” Koluma dokunuşu şefkat doluydu.
“Hayır, korkmadım. Gecemiz mahvolduğunu için sinirliyim” sinirle söylendiğimde Zade’in öfkeli soluğunu işittim.
Cody ve Vi kendi arabalarına bindiğinde ben de Zade’in arabasına bindim.
“İyi misin.” Sorusunu duyunca ona döndüm.
“İyiyim merak etme, teşekkür ederim ayrıca.” Dedim. Pislik adamın bana yapışan ellerine daha fazla maruz kalmamıştım sayesinde.
“Saçmalama, gördüğüm an gözüm döndü. Herifi öldürmediğime dua etsin” dedi. Genelde alaycı tavrını görmeye alışkın olduğumdan mıdır bilmiyorum ama bu hali bana öyle yabancı geldi ki bir an ona tuhaf tuhaf baktım.
“Ne oldu?” Dedi benim halimi görünce.
“Sen kendindeki değişimin farkında mısın diye merak ettim”
“Normal değil mi?” Dediğinde kaşlarımı çattım.
“Ne normal?”
“Sana karşı hissettiklerim değişti, hareketlerimin değişmesi de normal değil mi” dediğinde yüzümün ateş gibi ısındığını hissettim.
Cody’nin arabası yanımızdan geçerken onlara bakmadım. Gözlerim onun gözlerindeydi.
“Ne hissediyorsun?” Dedim, sesim istediğimden kısık çıkmıştı. Sorumu mu duymasından korktum yoksa vereceği cevaptan mı korktum bilmiyorum ama kısık çıkan sesimi bir an duymasın istedim. Ne yazık ki duydu.
“Hissettiğim tek şey sana karşı çekildiğim, bunu engelleyemediğim. Başta bundan nefret ettim, kendimden de öyle.” Göğsümün sıkıştığını, kalbimin kuş gibi çırpındığını hissedebiliyordum.
“Ama şu an etmiyorum” Dedi. Zade’in ağzından kendimle ilgili daha fazla şey duyacağımı biliyordum ama bundan vazgeçmiş gibi önüne döndü, arabayı çalıştırdı.
“İkimiz de yeterince nefret ettik zaten” dedim gülümseyerek. Gözlerini bana çevirdi, dudakları hafifçe kıvrılmıştı.
Eve vardığımızda son derece yorgundum, Cody çoktan eve varmıştı bile.
Kapıyı açtığında üstünde tişörtü yoktu.
“Gidip üstüne bir şey giy, gözlerim kanıyor” dedim dalga geçerken. Kaslı vücudunu ortalıkta göstermeye bayıldığı bir dönem olmuştu, o zamanlar onu üstsüz görmekten tüm aileye gına gelmişti.
“Bugün seninle uğraşmıyorum, güzelliğinle herifleri üstümüze musallat ettiğin için bugün izinlisin” dedi. Her şeyde benimle alay edecek konu bulabiliyordu.
“Dalga geçme, iğrençti” dedim.
“Biliyorum, ama çözüldü. Kafana takma, bir daha da bu kadar güzel olma” dedi. Yanağımdan bir makas alırken ona dil çıkardım. Zade kalçasını kapının girişine yaslamış beni izliyordu. Sonra gülümseyerek içeri girip kapıyı ardından kapattı. Ona daha fazla bakarsam kalbimin hızlanacağını bildiğim için kaçarcasına odama gittim.
Üstümü değiştiğimde gözlerim uykudan kapanıyordu. Makyajımı bile silemeden yatağa yatıp bırakıp kendimi uykuya bıraktım.
Sabah uyandığımda saat fazlasıyla erkendi, beni neyin uyandırdığını bilmiyordum. Saat 6’yı yeni gösteriyordu ve hava hafif karanlıktı.
Odamdan çıkıp su almak için mutfağa girdiğimde salonda birinin yattığını gördüm, televizyon hala açıktı.
Önce onun Cody olduğunu düşündüm ama uyku sersemliğim geçip gözlerimin mahmurluğu gittiğinde sarı kafasını göremedim.
Kalbim gümbürdedi, biraz yaklaştığımda Zade’in karnına kadar sıyrılmış beyaz bir tişört ve siyah bir eşofmanla küçücük koltukta uyuduğunu gördüm. Koca bedeni ve uzun bacakları iki kişilik koltuktan taşıyordu ve yüzünde buna rağmen huzurlu bir ifade vardı. Önünde diz çöktüğümde yüzünü inceledim.
Dudakları hafifçe açıktı ve içimden onu deli gibi öpme isteği geçse de Cody yan odada uyurken bunu yapamayacak kadar aklım başımdaydı.
Gözlerinin önüne düşen bir tutam saçını arkaya atarken kaşlarının arasında onu hemen güldürüp düzeltmek istediğim bir çizgi oluştu.
Elimi yanağına koyup hafifçe okşadığımda gözledi aralandı, içimi eriten mavileri benim bal rengi gözlerimle buluştuğunda zihnimin gerisinde mavi ve sarının buluştuğu bir gün batımı canlandı. Bizim asla ulaşamadığımız bir sakinlikti bu.
“Neden uyandın?” Dedi yavaşça. Elimin altındaki teni yumuşaktı, yeni çıkan sakallarını hissedebiliyordum.
“Bilmem, seni bu rahatsız koltuktan kaldırmak için bir anda ilahi bir güçle uyanmış olabilirim” dedim fısıldayarak. Gülümseyişi yüzünde mükemmel bir biçim kazandı.
“Gayet rahattım oysa ki” dedi.
“Hm, o zaman ben tatlı uykuma dönüyorum” dedim ayağa kalkarken, beni kolumdan yakalayıp kendine çektiğimde kucağına düştüm. Elimin biri göğsünde kaldı, yüzüm yüzüne yapışmasın diye kendimi tuttum.
“Burada uyuyabilirsin” dedi beni kendine çekip kollarını bana sararken. Burnum onun kokusuyla doldu, ciğerlerim daha fazlasını solumak için açıldı sanki.
“Bırak beni, Cody uyanabilir” dedim panikle. Onun öküz gibi uyuduğunu ikimiz de bilsek de korkuyordum işte!
“O şu an savaş çıksa uyanmaz Dina, rahatla biraz. Seni özledim, bana işkence etmeyi kes” dedi. Sözleriyle debelenmelerim yumuşadı, başımı ona çevirip yakışıklı yüzüne baktım.
Sabahın ilk ışıkları bile tam olarak yoktu henüz, hafif aydınlık odada yüzünü zar zor seçiyordum.
Bana yaklaştığını hissettiğimde nefesimi tuttum.
“Tatlı nefesini kesmeye bayılıyorum” dediğinde fısıltısı içimde bir şeyleri alevledi, sözleri her koşulda kanımı kaynatmaya yetiyordu.
“Çeneni kapat ve beni öpeceksen öp” dedim hafif kızgın çıkan bir sesle.
Hafifçe güldüğünü duydum ama odaklandığım tek şey dudaklarıma kapanan yumuşak dudaklardı.
Beni baştan çıkaracak bir şekilde öptü, talan etti. Belki de yok etti, bilmiyorum. Düşünmüyorum da aslında, çünkü yok olmak buysa kesinlikle öyle olsun istiyorum. Onu yok etmek, beni yok etmesini istiyorum. Saat sabahın 6’sında dudaklarım onun dudaklarının arasındayken fark ettim. Şafak vakti onun kolları arasındayken fark ettim, ben aşık olmuştum. Ve bu beni korkutmadı bile, çoktan yok olduğumu bildiğim içindi belki ama korkmadım. Rahatladım…
Dudaklarımı onunkilerden çekip alnımı alnına yasladığımda gülümsedim.
oy ve yorum bırakmayı unutmayın, oylar çok az geliyor...
yeni bölümde görüşürüz ❤️❤️❤️ |
0% |