@sudesi
|
Üstümdeki elbiseyi çekiştirmeden duramasam da güzel göründüğünü kabul etmeliydim. Kaşındırıyordu fakat güzeldi. Saçlarımı alttan tutturduğum minik topuz sırt dekoltesini güzel gösteriyordu, siyah elbisenin parlak kumaşı ışıkla dans eder gibiydi adeta. Elbise Victoria’nın çalıştığı markadandı, çanta da öyle. Bunları bana mükemmel arkadaşlığımızın hediyesi olarak defilede giymem için göndermişti. En azından bunlar onun ağzından dökülenlerdi, seve seve kabul etmiştim. Ayağımdaki ince topukluların bantlarını sıkıştırırken kapım çaldı, Cody içeri jilet gibi takım elbisesiyle girdiğinde kendi etrafında döndü. “Nasıl? Tasarımcı birinin nişanlısı gibi duruyor muyum?” Kıkırdadım, başımla onaylarken kollarımı çapraz yapmıştım. “Tamamen öyle görünüyorsun” “Heyecanlıyım, Victoria’yı düşünemiyorum bile.” Dedim. Çantamın içine dudaklarıma 5 dakika önce sürdüğüm parlatıcıyı attıktan sonra parfümümü kulaklarımın arkasına ve bileklerime sıktım. “Genelde kriz anlarında sakindir bilirsin, hem daha önce de pek çok tasarımı kabul gördü. Bu sadece marka adına yaptığı ilk koleksiyon” “Bana yeterince büyük bir iş gibi geldi” dedim küpelerimi takarken ona yandan bir bakış atıp. “Öyle zaten, adının daha çok duyulduğundan eminim. Marka için de, başkaları için de” dedi. Elleri cebinde kapıda dikiliyordu. “Ben önden gidiyorum. Annemle babam oraya gelecek zaten direkt, Vi sabahtan beri orada son kontrolleri yapıyordu. Gidip biraz ona destek olayım” dedi. “Sen Zade ile gelirsin zaten değil mi?” Dedi. Başımı salladım. Yüzü keyifli bir hal aldı “Bu aralar onunla iyi anlaşıyor gibisiniz” Kalbim göğsümde suçlulukla çarptı. Bir an ne cevap vereceğimi bilemeden yüzüne baktım, sonunda “öyle, iyiyiz” diyebildim. Yüzünden bir an anlayamadığım bir ifade geçse de sonra gülümseyip odamdan çıktı. Kapının kapandığını ve evde yalnız kaldığımı anladım. Tuttuğun nefesi verirken sıkıntı içimde bir kabus gibi büyüdü. Aynadaki görüntüme baktığımda kendimi iyi hissedemedim. Yüzüme takındığım ifade bir maskeydi, kendimi bir yalancı gibi hissediyordum. Belki abarttığımdandı bu ama abimin en yakın arkadaşına aşık olmak bana yalancı gibi hissettiriyordu. Cody’nin yaşayacağı şoku, öfkeyi, hayal kırıklığını iliklerime kadar hissediyordum. Ben onu tanıyordum, böyle bir şeye iyi olacak hiçbir tepki vermezdi. Beni korkutan bu bile değildi, onların arasına giren konu olacaktım. Ve onlar 10yıldan fazladır beraberdi. Sıkıntıyla ciğerlerime içimdeki sıkıntıyı yok edecek bir nefes çekmeye çalıştım ama hiçbir işe yaramadı. Bunu her şekilde söylemek zorundaydık, benim in gelip geçici bir şey olmadığını anlamam vakit almıştı ama öylece kenara da atamamıştım. Kendimi hiç bulunmadığım kadar çaresiz hissediyordum. Telefonum çalmaya başladığında dikkatimi ona vermeye çalıştım, beni bu düşünce batağından çıkaran sese. Zade’in aradığını gördüğümde açtım “Efendim?” Dedim. Sesimi normal tutmaya çalışıyordum. “Aşağıdayım, hazırsan inebilirsin” dedi. Telefonu kapatmadan ayağa kalkıp odamdan çıkıyordum bile. Çantamı elime aldıktan sonra evden çıktım. Arabaya bindiğimde Zade uzandı, dudaklarını benimkine değdirdiğinde bir an dondum. Buna ne zaman alışacaktım? Onunla öpüşmeye değil, onunla birbirinden nefret eden ikili olmaktan çok başka bir şeye dönüştüğümüze… “Heyecanlı mısın?” Dedi geri çekilirken. “Nasıl yapıyorsun?” Diye sordum merakla. İçimde bir öfke de yok değildi, bu konuda suçluluk duyan sadece ben miydim? “Neyi?” Biçimli kaşları çatıldığında yüzünü izledim, beni gördüğünde dudaklarında yer edinen gülümseme silinmişti. “Cody’i düşünmemeyi” deyiverdim. Kaşları daha çok çatıldı, çenesinde bir kas seğirdi. “Sence düşünmüyor muyum Dina?” “Bilmiyorum, sen beni çok rahat bir şekilde öptüğünde benim aklımda sadece bu oluyor” dedim. “Onun arkasından iş çeviriyormuşuz gibi” “Beni öpmek senin için sadece bunları mı çağrıştırıyor?” sözleri öfke doluydu. Sesini yükseltmemişti bile ama sanki bana bas bas bağırıyormuş gibi hissettirdi. “Hayır hayır öyle demek-“ “Tamam, sen kendi duygularınla ve zihnindekilerle baş etmeyi öğrenene kadar ben de aramızda geçenlerden dolayı sadece kötü hissetmeye devam etmeliyim belki de” Arabayı çalıştırdığında kendini tamamen kapattı. “Zade” dedim biraz yumuşaması için ama bana dönmedi. Sinirden gözlerimin dolduğunu görmemesi için başımı cama çevirdim ve ben de sessizleştim, aptalca konuşmuştum. Yine de demek istediğim bu değildi, o bazen aramızdaki çekime fazla kapılıyor ve durumu unutuyordu ama ben henüz bunu aşamıyordum. Sinirle nefes vermemek için kendimi tuttum ve sessizlik içinde yolun bitmesini bekledim. Defilenin yapılacağı mekana geldiğimizde Zade arabayı park etti. İçeri girerken ne kadar kalabalık olduğunu gördüm, Vi için bir başarıydı bu. Bizim için en önde ayrılan koltuklara yerleştiğimizde Cody’nin yeri tam yanımdaydı. Onun içeride olduğunu biliyordum, geldiğimize dair bir mesaj attım. Zade’in babası da yanımıza oturduğunda onunla sarıldık. “Çok güzel görünüyorsun Dina” dedi bana gülümseyerek. “Çok teşekkür ederim” dedim, yüzüm kızarıyordu. Ona baktığımda iyi göründüğünü fark ettim, toparlanmıştı. Her zamanki enerjisi yerinde olmasa da iyi görünüyordu. Victoria’nın annesi ve babası da buradaydı, onlarla da selamlaştım, Derek kadar yapılı olmayan ama ona tıpatıp benzeyen Vi’nin babasıyla sohbet ettik. Bunların hepsi olurken Zade yanımda sessizce durdu ve onunla konuşulmadığı sürece pek ağzını açmadı, hala keyifsiz olduğunu anlamamak için aptal olmak gerekiyordu. Yine de ona dönmedim, bana kızgın olmak istiyorsa olabilirdi. Şu an bunu düşünmek yerine Victoria’nın gecesine odaklanmak istiyordum. Moda haftası yoğun geçtiği için bir haftadır onu görememiştim bile. Annemle babam sonunda geldiğinde ikisini de ne kadar özlediğimi fark ettim. “Seni özledim” dedi annem sarılırken. “Asıl ben seni özledim” dedim. Babam beni kollarının arasına aldığında arkamızdaki insanlara daha fazla rahatsızlık vermemek adına oturduk. Onlar Derekle sohbet ederken etrafımda göz gezdirdim, bir bacağımı diğerine atarken Zade’in kısa bir an bana baktığını hissettim. Yakıcı gözlerinin tüm ağırlığını tenimde hissedebiliyordum, birinin teninizi ürpertebilmesi için tek bir bakışın yeterli gelmesi oldukça tuhaftı. Bakışları yüzümde gezindi, gözlerinin değdiği her yerde bana dokunuyormuş gibi hissediyordum, bu somut bir histi. Gözlerine baktığımda ne düşündüğünü anlamayı çok istedim, yine de yüzümü ifadesiz tutarak önüme döndüm. Şimdilik sessizliğe devam ediyorduk anlaşılan… Işıklar karardığında podyuma döndük. Siyah süslenmiş mekan ve yine siyah perdelerle olan bir arkaplan vardı ve bu beni daha da meraklandırıyordu. Cody yanımıza geldiğinde yüzünün heyecandan kıpkırmızı olduğunu gördüm, beni yanağımdan öptüğünde elini tutup hafifçe sıktım. Telefonumu çıkarıp ön kamerayı açtım “Hemen buraya bakın!” üçümüz siyahlar içinde çok sevdiğimiz birinin eserini heyecanla beklerken fotoğrafımızı çektim. Bu anı Vi’ye göstermem gerekiyordu.
Müzik çalmaya başladı, Victoria’nın tasarladığına bunu bilmesem de inanacağım bir elbiseyle ilk manken çıktığında resmen tüm odağımı aldı. Sonuna geldiğimizde Vi de minik bir selam verdi, onu deli gibi alkışlarken göz ucuyla Zade’e baktığımda yüzünde çok mutlu bir ifade olduğunu görerek rahatladım. Gördüğüm her elbiseye -elbise demek bile yanlıştı, resmen harikalar yaratmıştı- vurulmuştum. Bizden gizli bu kadar güzel şeyleri nasıl yetiştirebilmişti hala şok oluyordum. Bir elbisenin üstüne ve mankenin saçlarına diktiği kelebek kanatlarına bayılmıştım. Cody’nin resmen ağzı açık kalmıştı, hatta Vi’nin babasının bile gözlerinin dolduğunu görmüştüm. Yerimizden kalkıp dışarıda ayrılan alana geçtiğimizde annem yanıma geldi. Bir kez daha bana sarıldığında güldüm. “Anne, beni bu kadar çok özlediğini bilsem gelirdim” dedim. “Yalan söyleme, gelmezdin. Doğru düzgün konuşamıyoruz bile, ne var ne yok?” Dedi. Şampanya kadehini dudaklarına götürürken bana ölçülü bir bakış attı. Bu bakışı bilirdim, kesinlikle yalan söylediğimde anladığı o bakıştı bu. “Aynı, okulla uğraşıyorum. Güzel gidiyor” dedim. Fazla acele bir cevap verdiğimi düşünürken bunu kanıtlarcasına gözlerini kıstı. “Bu kadar mı?” “Evet anne, bu kadar” derin bir nefes aldım. “Hem ne olması gerekiyordu ki?” “Ben bir şey demedim, sen dedin. ne olması gerekiyor?” Ona panik içinde baktım. “Anne! Hiçbir şey yok, beni strese sokuyorsun. Hayatım gayet iyi gidiyor” Onun bakışlarından kaçabilmek için etrafıma bakındım. Bana hafifçe güldü. “Öyle olsun, evde durumlar nasıl?” Dedi. “İyi, beraber yaşamaya alıştık” dedim. Kimi kastettiğimi anlamaması için dua ettim, öyle de oldu. “Cody ile anlaşacağını biliyordum, abin onunla kalmanı teklif eden kişiydi sonuçta. Zade zaten uyumludur” dedi. Bakışları iki masa ilerideki Zade’e ve Derek’e dönmüştü. “Öyle, iyiyiz yani” diye kestirip attım. Herkesin bir anda Zade ve benimle ilgili konuşması oldukça alışılmadıktı… Babam yanımıza geldiğinde bana gülümsedi. “Seni özledik, geçenki yemeği Derek’in durumu yüzünden erteledik ama bu hafta biz döndükten sonra geliyorsunuz. Annen itiraz istemiyor, Derek de gelecek. Ayrıca seni evde özledim kızım” Hafifçe güldüğümde kendimi yine sıcacık hissettim, o da bana güldü. Bana okulla ilgili başlarda pek destek vermese de şimdi aramızın normal olduğunu anlayabiliyordum. “Geliriz, boşum zaten bu hafta. Cody de müsaitse neden olmasın?” “O zaten müsait, Victoria işe evlenecekleri haberini hala kutlamadık, kesinlikle gelmek zorundalar” güldüm. Annem Victoria’nın annesi Susannah ile konuşuyordu. Bir an Zade’in sonsuza kadar hayatımda kalacağı tekrar yüzüme çarptı, kalmasa da hep duyacaktım. Bu beni korkuttu, her şeyin iyi gideceğine dair inancı olan tiplerden değildim, genelde sonunu düşünüp her türlü önlemi almaya çalışanlardandım. Ama şu an öyle bir önlem yoktu ve ben korkudan deli oluyordum. Yine de bundan vazgeçecek cesaretim de yoktu. Zade’in annemle konuştuğunu gördüğümde onları izledim, annemin bize pek göstermediği yumuşacık yanı Zade’e her zaman açıktı. Onu koruyup kolladığı, veli toplantılarına gittiği o kadar çok zaman olmuştu ki sınıflarındaki herkes onları Cody ile kardeş sanıyordu. Birbirlerine hiç benzemeseler de mükemmel bir ikiliydiler. Zade’in mahcup gülümsemesini, gözlerindeki parıltıyı izledim. Ona annelik yapmış birine böyle bakıyorsa kendi annesine nasıl bakardı acaba diye düşünmeden edemedim. İçime çöken üzüntüyü gülümsemeye çalışarak dağıttım, annem bana döndüğünde göz göze geldik. Beni yanına çağırınca bir an kasıldım, son isteyeceğim şey rol yapmaktı ve bu gece fazlasıyla yapmıştım. İstemeye istemeye ayaklarımı onlara doğru ilerlemeye zorladım. “Orada dikilmiş napıyorsun Dina, gelip bizle sohbet etsene. Zade ve sen de kavga etmeden iki üç kelime edersiniz en azından” Tanrım, bir bilseydi… “İyi anlaşıyoruz anne” gözlerimi devirmemi keyifle izledi. “İyi iyi, Zade haftaya yemeğe gelmeyi kabul etti. Bir kaç gün kalırsınız, sonra dönersiniz. Babanın işe dönmesi gerektiği için biz bu gece dönüyoruz” dedi. “Daha yeni geldiniz, bir kaç gün kalsanıza” dedim. “Tatlım Cody ve Zade zaten çalışıyor. Sen de okula gidip geliyorsun, New Jersey’de bolca görüşeceğiz” dedi. Aramızda 2 saat bile olmamasına rağmen onlara hiç gitmediğim için kendime kızdım. “Peki” dedim uzatarak. Victoria nihayet yanımıza geldiğinde ona sarıldım. “Her şey mükemmeldi!” Dedim. Banq kocaman gülümsedi, yüzünde kendiyle gurur duyduğu belli olan bir ifade vardı. “O kadar heyecanlandım ki anlatamam Dina! Neyse ki her şeyi yetiştirebildim” “Harikaydı! Gördüğüm en güzel tasarımlarındı” Dudaklarını ısırdı. “Teşekkür ederim bebeğim” Zade yanımıza geldiğinde Victoria’ya sarıldı. “Harikaydı, seninle gurur duyuyorum” dedi. “Bunu senden duymak benim için onur kuzen, genelde bu cümleyi ben sana kurardım” Vi mutlu bir kahkaha attı. Zade’in gülümsemesi mükemmel dişlerini ortaya serecek şekilde genişledi. “Rolleri değişiyoruz, ailenin başarılısı olmaktan sıkılmıştım zaten” dedi. Ben de hafifçe güldüğümde sıcak gözleri bana döndü, gülüşüm yüzümde asılı kalırken onu izledim. Aramızın kötü olmasından kesinlikle nefret eder olmuştum, önceleri buna nasıl da alışıktım oysa… Derin bir nefes alıp bakışlarımı kaçırdığımda Victoria’nın delici gözleriyle karşılaştım, bana imalı bir bakış attıktan sonra gözleri ikimizin arasında bir kez gidip geldi. Anladığını biliyordum, onun anlamasını sorun etmiyordum da. Soru sormadığı sürece sıkıntı değildi, henüz hazır değildim. “Siz takılın, benim biraz işim var” dedi yanına gelen asistanlardan biri kulağına bir şeyler fısıldadığında, sonra topuklularını yere vura vurs yanımızdan uzaklaştı. Elimdeki şampanya bardağını çevirdim, köpüklü içkiyi izlerken gergindim. “Özür dilerim” dedim. Gözlerimi onunkilere çevirdiğimde beni ifadesiz bir yüzle izliyordu. “Sorun değil, bir şeylerin bir ileri bir geri olmasından sıkıldım Dina” dediğinde kaşlarım çatıldı. “Geri gittiğimiz falan yok” diye savunmaya geçtim. “İleri gittiğimiz de yok Dina” “Zade, korkuyorum. Cody ile neler yaşayabileceğimizi, senin neler yaşayabileceğini biliyorum” dedim. Bana dümdüz bakmayı sürdürdü. “Korkak olmak için geç kaldık” dedi. Haklıydı, sesi içimde bir şeyleri yaktı. Belki kontrollü yanımı ateşe verdi, yok etti. Bilemiyorum ama içime işledi. “Evde konuşuruz” dedi sonra. Konuyu kapatmasına memnun olmuştum, evde konuşurduk zaten.
Gece ilerlerken yorgunluktan öldüğüm için eve gitmeye karar vermiştim. Vi ve annemlerle vedalaştıktan sonra Zade’i göremediğim için ona çıkacağıma dair mesaj attım. Mekandan çıktığımda saat gece 1’i geçiyordu. Telefonum çaldığında açtım. “Efendim Zade?” Dedim yolu izlerken. “Bekle beraber gidelim, çıkıyorum şimdi” dedi. “Ben kendim giderim, sen baban ve Vi ile kal hem” “Her şeye itiraz etme Dina, geliyorum dedim. Kaç saattir buradayım zaten” dedi. Sonra telefonu çat diye kapattı. Bu adam bu kabalığından bir şey kaybetmese de nasıl bu kadar düşünceli olabiliyordu acaba? Bedenimi kapıya döndürdüğümde çoktan çıkmıştı. Uzun bacakları bir kaç adımda onu yanıma ulaştırdı. Vale arabayı getirdiğinde Zade beni şaşırtan bir şey yaptı, kapıyı açtı. Ben aptal aptal suratına baktığımda dudaklarının bir kenarı yukarı kıvrıldı. “Bin hadi Dina, tüm gece şok içindeki tatlı suratını izleyemem” Yüzüm daha da komik bir hal almış olacak ki gülümsemesi büyüdü, eli elbisenin açık bıraktığı sırtıma kaydı ve beni hafifçe binmem için ittirdi. Dokunuşu altında ürperdim, ensemdeki tüyler diken diken oldu. “Ne centilmen ama” dedim kendi kendime. Arabanın önünden dolaşıp bindiğinde gülmeye başladım. “Sen bana az önce tatlı mı dedin?” Keyifle gülümsedim. “Evet, bir daha duyamayacağın tarzda bir iltifattı. Kolay kolay tatlı olamadığını biliyoruz” dedi. Arabayı çalıştırdığında yapmacık bir sinirle ona döndüm. “Niyeymiş o? Gayet oluyorum. Tatlı olmuyorsam ne oluyorum” dedim küçük bir kız çocuğu gibi burun kıvırırken. Yan profiline bakarken onun da keyiflendiğini, aramızdaki buzların eridiğini gördüm. “Güzel,sinirli, komik” bakışlarını bana çevirdi, vücudumu süzdüğünde “seksi, daha sayayım mı? Tatlı olmuyorsun yani ama bunlarla da idare edebiliriz” dedi. “Eh, en azından araya iyi şeyler de kattın.” Dedim. Başını iki yana sallarken hala gülümsüyordu. Eve ulaştığımızda sessizce indik ve eve girene kadar da konuşmadık. “Ben biraz acıktım” dedim çantamı bırakırken. Bana döndü “yemek yiyebilirdik bir yerlerde, daha önce neden söylemedin?” Ceketini çıkarmasını izledim. “Sorun yok, pizza söyleyeceğim. İstiyor musun?” Dedim. Çoktan sipariş ekranına geçmiştim bile telefonumdan. “Olur” dedi kısaca. Sonra odasına ilerledi, arkasından bakarken gömleğinin düğmelerini çözdüğünü gördüm. “Oradan beni dikizlemeye devam edecek misin?” Dediğinde kıpkırmızı kesildim. “Seni dikizlediğim falan yok!” Arkasını dönmedi “Hala bakıyorsun Dina” Pislik! Odasına girerken kıs kıs gülüyordu! Yüzümde saçma sapan bir sırıtışla kendi odama girdim. Üstümdekileri çıkarıp dolabımdan bir pijama takımı aldığımda aklıma gelen şeyle sırıttım. Pijama takımını yerine koydum, demek ben bakıyordum öyle mi? |
0% |