İçimden kıs kıs gülsem de yüzümü sabit tutmaya çalıştım, durumumuz gerçekten komikti.
Odamdan siyah saten mini bir gecelikle çıktığımda Zade’in yüz ifadesini görmek kesinlikle beni tatmin etse de gururumu okşadığını da söylemem gerekirdi. Beni inekli pijamalarımla görmeye alışkındı ve bu güzel geceliklerim olmadığı anlamına gelmiyordu. Elbisenin tek açık olan yanı sırtındaki çapraz askılarıydı, onun dışında sade düz mini bir gecelikti ve kesinlikle beni güzel gösteriyordu. En azından bu kadarına üstü kapalı bir şekilde meydan okuma denilebilirdi, karşısında daha zorlama bir gecelikle oturacak değildim.
Bacaklarımı koltukta uzatmış kucağımdaki pizza kutusundan bir dilimi ona uzattığımda bana baktı.
“Alsana” dedim.
“Tokum” Gülmemek için kendimi zor tuttum.
“Hala bakıyorsun Zade” dedim önüme dönerken.
“Ne?”
“Gözlerinle beni değil de yemeğini ye” dediğimde yüzünde bir gülümseme oluştu.
“İlkini tercih ederim” ona döndüğümde kolumu yakaladı, ağzımdaki lokmayı yutamadan beni yan koltuğa çekti, kucağına oturduğumda resmen boğulacaktım.
Hafifçe öksürdüğümde elleri bacaklarıma kaydı, “yemeğini çabuk bitir”
Ağzımdaki lokmayı o kadar hızlı çiğnedim ki çenem acıdı.
“Bitti mi?” Ona düz düz bakmayı sürdürdüm. Elleri baldırlarımdan yukarı çıktı ve kalçalarımda durdu. Göz bebeklerimin büyüdüğünü hissettim.
“Tatlı Dina meydan okumayı da biliyormuş” dediğinde gözlerimi kıstım.
“Benden aksini mi bekliyordun?”
“Asla, kapışmayı ne kadar sevdiğini unutmak mümkün mü?” Dudakları benimkilere yaklaştı, vücudum ona doğru eğildi, bu resmen içgüdüseldi. Onun karşısında aptal hormonlarımdan başka bir şeyi dinleyemez oluyordum, düşünceler yoktu.
“Tekrar özür dilerim” dedim konuyu dağıtırken. Düzgün bir özür dilemeden bir şey yapmak daha istemiyordum.
Biraz geri çekildi “ne için?” Ne için olduğunu bilse de benden duymak istediğini anladım.
“Öyle dediğim için, aramızı bozduğum için”
Bana dikkatle baktı, yüzünden herhangi bir düşünce okunmuyordu.
“Aramız bozulamaz” dedi. Güldüm
“Zaten hep bozuk” dedim ona dil çıkarırken. Çıkardığım dilime baktı, bir an bundan pişman oldum.
“Bu aralar daha az en azından” dedi bakışlarını dudaklarımdan çekmeden.
“Zade” adı dudaklarımdan her zamankinden farklı çıktı sanki.
“Efendim?”
Mavi gözleri benimkileri bulunca gözlerinde kıyameti gördüm sanki. Bu beni daha da cesaretlendirdi, basit bir şey istemiyordum zaten.
“seni seviyorum” dedim. Gözlerinde bir şey parladı.
“Bunu söylersen geri dönüşü olmayacağını biliyorsun değil mi?” Dedi.
“Biliyorum, olmasın zaten. Artık geri dönemeyiz”
“Seni seviyorum Dina, gerisi umrumda değil. Hallederiz” dedi.
Adımı yine, yine beni kesinlikle delirtecek şekilde söylese de bu sefer ilgimi çeken şey seni seviyorum kısmıydı.
Dudaklarına benimkileri değdirdiğimde bir an gülümsedi, gerilen ağzı benimkilere hızla ayak uydurduğunda elleri kalçalarımı yakaladı. Üstüne daha rahat bir pozisyonda oturmamı sağladığında inledim. Bununla birlikte geri çekildi.
“Biri öğrenirse-“ sözünü kestim.
“Hakimse öğrenmeden biz söyleriz” dedim. Düşündüğüm tek şey buydu.
Dudaklarına tekrar yapıştığımda hırıltılı nefesini duydum.
“Bu gecelikle amaçladığın bu muydu?” Dedi nefes almak için durduğumuzda, dudakları hala benimkilere temas ederken konuşmuştu.
“Eh, artı puan kazandırdı diyelim” kıkırdadım. Alt dudağını dinlediğimde benimle birlikte kalktı, bacaklarımı beline doladım. Bir eli popomun altında duruyorken düşmemi engelliyordu, diğeri boynuma kaydı ve başımı mümkünmüş gibi kendine daha fazla çekip dudaklarımı talan etmeye devam etti. Sırtım kapıya çarptığında inledim, Zade beni duvara yasladı. Dili ağzımdan içeriye mükemmel bir kıvraklıkla girdiğinde nefesimi dışarı verdim. Bayılacaktım!
Dudakları çenemden boynuma kaydığında öpücüğü tenime yarın büyük bir morluk bırakacak sertlikteydi. Ellerimi saçlarına daldırıp onu kendime çektim ve dudaklarından daha fazla uzak kalamıyormuş gibi öpmeye devam ettim.
Kucağında benimle tekrar hareket etti ve sırtımı yatağa yasladı, bacaklarım hala onun beline dolanmış vaziyetteydi. Bacaklarımın arasındaki sertliği kasıklarımın zonklamasına sebep olacak kadar tahrik ediciydi.
Dudaklarımı bırakıp yatakta doğruldu, gömleğinin düğmelerini çözerken her hareketini iç çekerek izledim. Hafif esmer teni ve kaslarının belli çizgileri gözlerimin önüne serildiğinde gömleği vakit kaybetmeden çıkardı, pantolonu da onu izledi. Tekrar üstüme eğildiğinde parmak uçları dudaklarımda gezindi.
Ağzım istemsizce aralandığında dilim parmak ucuyla temas etti. Göğsünün hızla inip kalktığını gördüğümde heyecandan bayılacaktım. Birini böyle arzuladığımı hatırlamıyordum ve bunun Zade Walkers oluşunda daha da tahrik edici bir şeyler vardı. Her zaman yakışıklı bir adamdı ama buraya geldiğimden beri onun kesinlikle sıradan bir yakışıklılığı olmadığını anlamıştım. Şu an bana bakan ve alev alev yanan gözlerinde sıradanlıktan eser yoktu. Dudaklarını boynumdan aşağıya indirdiğinde elbisenin askılarını da yavaşça aşağıya çekti. Elbise göğüs uçlarıma takılıp kaldığında nefes alışverişini duydum, gözleri o noktaya takıldı. Dişlerini elbiseye geçirip aşağıya çekiştirdiğinde gözlerim istemsizce kapandı. Açıkta kalan her yeri öperken odayı benim seslerim ve onun beni öperken çıkardığı sesler dolduruyordu.
Elbiseyi nihayet en aşağıya çektiğinde onu da kendi kıyafetleri gibi yere attı, sadece altımdaki siyah dantelli çamaşırımla kalmıştım.
Göğüs uçlarımdan birini ağzına aldığında saçlarını çekiştirdim.
“Zade!”
Şu an olan hiçbir şeye inanamıyordum… rüyada gibiydim ve kesinlikle uyanmamak gerekiyordu.
Diliyle karnıma doğru bir yol izlediğinde parmaklarını çamaşırımın iki yanına geçirdi ve hızlıca aşağıya çekti. Karşısında tamamen çıplak kaldığımda utanacak bir şeyim de kalmamıştı.
Doğrulup beni bir süre izlediğinde vücudumun kızardığını hissettim.
“Bu kadar güzel olduğunu daha önce fark etmediğim için tam bir aptalmışım” dedi, cümlesi içimde bir yere dokundu. “Benim için yaratılmış gibisin” Çocukluğumuzdan bu yana ettiğimiz kavgaların üstünü çizercesine kurduğu cümle beni gülümsetti.
“Aynı fikirdeyiz” dedim nefes nefese.
Altındakini çıkardığında çekmeceden bir şey aldığını gördüm. Tekrar üstüme eğildiğinde prezervatifi takmıştı.
Tamamen ıslanmıştım ve tüm bedenim zonkluyordu, tenim karıncalanıyor gibi hissediyordum.
Gözlerime baktığında omuzlarından tutup onu kendime çektim, aynı anda o da içime girdiğinde bir an gözlerim büyüdü. Vücudum ona alıştığında içimde yavaşça hareket etti, aynı anda onun gözlerinin kapandığını gördüm.
“Ah!” Zade’in inlemesi şu güne kadar duyduğum en erotik sesti.
Ritmik hareketine devam ederken tenimiz ince bir ter tabakasıyla kaplanmıştı. Hızlandıkça hızlandı.
Zade vücudunu benimkiyle uyumlu bir şekilde hareket ettirirken gözlerim kararıyordu, omurgam aldığım zevkle titriyordu.
Elini bacaklarımın arasına kaydırdığında ve hassas noktalarımı okşamaya başladığında çığlık attığımı duydum, bilincim resmen gitmişti.
En tepeye çıkıp kendi adımı bile unutacağım bir noktadan aşağıya düşerken benimle birlikte yuvarlandı. Ben onun sırtına tırnaklarımı geçirmişken beni öpmeye devam etti, tenimi sımsıkı saran elleri kesinlikle iz bırakacağından emin olduğum bir baskı uyguluyordu.
Hırıltıları kulaklarıma bir şarkının en güzel melodisi gibi geldiğinde titrediğini gördüm. Sona ulaştığında ikimiz de nefes nefeseydik, bu kesinlikle şimdiye kadar yaşadığım her türlü şeyden daha farklıydı. Aklım yerinden gitmişti resmen!
Yanıma uzanıp beni üstüne çektiğinde bedenim onun bedeninin üstüne bir yapbozun parçası gibi oturdu. Göğsünde yatarken nefeslerimin düzene girmesini bekledim.
Elleri çıplak sırtımda geziyor, parmak uçlarıyla gezdiği yeri gıdıklıyordu.
Çenemi kaldırıp ona baktım, dudakları öpüşmemizden dolayı kızarmıştı, bu haliyle her gün gördüğüm iş adamı değil de kesinlikle eskiden tanıdığım Zade’e benziyordu.
“Çok güzel görünüyorsun” dediğinde hareket eden dudaklarını izliyordum. Her şeyden o kadar büyülenmiştim ki ne dediğini anlamam bir kaç saniyemi aldı.
Cevap veremedim, sadece gülümseyebildim. Tüm kaslarım uyuşmuş gibiydi, onun sıcak bedeninin üstünde yatarken kesinlikle hareket edemiyordum, bir şey diyemiyordum. Yalnızca içinde bulunduğum anın tadını çıkarmaya odaklandığım için bundan şikayetçi de değildim, bedenimin onunkinin üstünde erimesine ve ona karışmasına müsaade ettim.
Sırtımda gezinen parmak uçları hareketine devam ederken kendi içinde bir ritim tutturmuş gibiydi, saçlarımın arasına bir öpücük kondurduğunu hissettiğimde göğsüm heyecanla inip kalktı.
“Bunu Cody’e ben söylemeliyim gibi hissediyorum” dedim. Benden duyması en iyisi olurdu, en azından bana vereceği tepki Zade’e olandan daha hafif olur gibi geliyordu. Bana bir noktada kıyamazdı.
“Hayır, bunu beraber söyleriz. Sonuçta hepimizi ilgilendiriyor, tek başına söylemene gerek yok.” Makul tavrı benim de rahatlamamı sağladı.
Başımı olumlu anlamda salladım, en azından Cody’nin yüz ifadesini gördüğümde elimi tutacak birine ihtiyacım olabilirdi.
“Önce Vi’ye söylemek daha iyi olabilir” dedi, buğulu sesi uykumu getiriyordu ama konumuz uyuyamayacağım kadar rahatsız ediciydi.
“Olabilir, yine de söylemek istemiyorum ona. Sevgilisinden bir şey gizlemek zorunda kalacak bizim yüzümüzden, Cody onun daha önceden bildiğini öğrenirse sinirlenebilir” dedim.
“Sen hep bu kadar düşünceli miydin Dina?” Başımın tepesine bir öpücük daha kondurduğunda saçlarımın arasından bir nefes çektiğini de duydum.
“Öyleydim, sana karşı değildim o kadar” kıkırdadım.
“Bana karşı da öyleydin, çocukken en azından” dedi. Devam etmesi için bekledim “seninle uğraştığımda sesini bile çıkarmadığın bir dönem oldu, bunu başlarda bana üzüldüğün için yaptığını sanıp daha çok sinirleniyordum ama sonra anladım. Beni anladığın için yapıyordun, tek eğlence kaynağımın sen olduğunu anlıyor gibiydin. Ya da eğlenmeye ihtiyacım olduğunu anlıyordun” dedi.
Çenemi göğsüne yasladım ve yüzüne baktım.
“Anlıyordum Zade, yine de sinirlenmiyor değildim. Çocuktuk, kendimizde bir yöntem bulmuştuk işte” dedim.
Gür kirpikleri gözlerinin üstüne düşmüştü, yarı kapalı gözleriyle mükemmel bir portreyi andırıyordu.
“Geriye dönsek hiçbir şeyi değiştirmezdim, hiçbir detayı” cümlemin yarısında gülüşü büyüdü.
“Ben de”
Başımı tekrar ait olduğu yere koydum, göğsüne. Genzim onun kokusuyla doluyken gözlerimi kapattım, uzun zamandır uyuduğum en iyi uykuyu uyudum sonra.
Gözlerimi açtığımda yanım boştu, gözlerim yanımdaki komodine kaydığında gördüğüm şeyle gülümsedim. Bir tepsinin üstünde pankekler ve şurup duruyordu.
Zade kesinlikle kendini aşıyordu…
Tepsiyi kucağıma çektiğimde ağzım sulandı, uyanır uyanmaz bir şey yemekten nefret ederken nasıl da karnım guruldamaya başlamıştı acaba…
Zade’in elinden çıkan hiçbir şeye hayır diyemeyeceğim bir noktadaydım zaten bu yüzden koca bir çatalı ağzıma götürdüğümde şuruplu hamurun tadıyla iç çektim. Çok iyiydi!
Kesinlikle dün gecenin bıraktığı hisle yarışırdı.
Gülümsememe engel olamadan kahvaltı yaparken Zade’e kucağımda tepsiyle bir fotoğraf attım.
“Mükemmel olmuşlar” yazıp gönderdiğimde mesajımı anında gördü.
“Afiyet olsun bebeğim” mesajını okudum.
İçim bir tuhaf oldu, sanki uzun zamandır bunu bekliyormuş gibi gevşedi bedenim.
Sırıtmayı kesip boş tepsiyle birlikte yataktan çıktım, çıplak ayaklarım buz gibi zeminde üşüse de bedenin ateş gibiydi. Üstümde Zade’in siyah tişörtü vardı ve kalçalarımı zor kapatıyordu bu yüzden tepsiyi bıraktıktan sonra odama gittim ve dolaptan bir tayt ve kazak çıkardım. Bugün dersim yoktu bu yüzden tek planım tüm gün evde yatmaktı.
Tişörtü çıkarttıktan sonra güzelce katlayıp dolabıma koydum, onu geri vermek niyetinde değildim. Çıkardıklarımı giymeden önce temiz çamaşırlar giyindim.
Boynumdaki morluğu fark ettiğimde aynada saçlarımı toplamakla meşguldüm. Başımı hafifçe yana eğdiğimde hafifçe morarmaya başlamış tenim dün gece neler yaşadığımı yeniden bana hatırlattı.
Kendime daha fazla bakamadan aynanın önünden ayrıldım, ondan yeterince uzak kalmaya çabalamıştım. Artık pek de umurumda değildi, birbirimizden nefret ederken yeterince uzak kalmıştık.
oy ve yorum bırakmayı unutmayııın, oy çok az geliyor :((( yeni bölümde görüşürüzzz