@sudesi
|
Biraz kısa bir bölüm oldu ama vize haftası :(( Yeni kitabıma göz atarsanız çok sevinirim bu arada, profilimden bulabilirsiniz 💕💕
Sabırsız biri olduğumun farkındaydım her zaman ama şu son iki haftadır sınırlarımı zorluyordum. Belki de sandığım kadar sabırsız değildim… Aramalarıma asla dönmeyen sevgili abimin nihayet kapısına dayandığımda kıyamet gününden 18 gün geçmişti. 18 gündür eve geldiği de yoktu, telefonlarımı açtığı da. Ona zaman verme aşamasını geçmiştim, yaklaşık 3 gündür korkma aşamasındaydım. Ne olursa olsun o benim abimdi, yaptıklarımdan nefret edebilir kararlarımda arkamda durmayabilirdi ama beni böyle endişelendiremezdi. Onunla hiçbir zaman küsmemiştim, aramızın bok gibi olduğu dönemlerde bile birbirimizin telefonlarını açardık. Şu an bu davranışları aramıza ne kadar yüksek bir uçurum koyduğunun kanıtıydı bu yüzden bunu daha fazla uzatmamak için kapısına dayanmayı tercih etmiştim. Kapı nihayet açıldığında Vi uykulu gözlerle bana baktı. Saat henüz sabahın 8’i idi. “Cody çıktı mı?” Esnerken başını olumsuz anlamda salladı. “Hazırlanıyor” Ayağımı yere sabırsızca vurup duruyordum, gerginliğim Victoria’nın uykusunu dağıtmış gibiydi. “Geçsene içeri, hava buz gibi” dedi kollarını birbirine doladıktan sonra. İçeri girdiğimde Cody odadan çıkıyordu, beni gördüğünde yüzü hayalet görmüş gibi bembeyaz kesildi. “Tanrı aşkına Cody! Şu yüzünğ düzelt!” Sinifle konuştuğumda bana aynı şekilde karşılık verdi. “Ne işin var burada?” Beni yok sayarak yanımdaki portmantoya uzandı ve ceketini aldı. “Konuşacağız, bir bebek gibi iki haftadır kaçmalarını yok sayıyorum ama abim olarak beni dinlemek zorundasın” Ceketini üstüne geçirirken burnundan komik bir ses çıkararak güldü. “Hİçbir şey için zorunluluğum yok” Vi araya girdi “Cody, konuşmaya geldiyse konuşun işte. Uzatmamanı söyledim defalarca” Victoria kedi gözlerini devirmemek için zor duruyor gibiydi. “Hepiniz için bu durum normal mi? Ben mi anormalim? Siz insanı gerçekten delirtirsiniz” öfkeli sesi cesaretimin kırılmasına sebep oldu ve beni kapının önünden hafifçe iterken bocaladım. Aralık kapıdan çıkıp giden Cody’i algılamam biraz geç oldu. “Gerçekten yatıştırmayı deniyorum Dina” “Biliyorum bebeğim, teşekkür ederim. Seninle sonra görüşürüz” kapıdan çıkıp koştur koştur merdivenlerden inerken az kalsın kıçımın üstüne düşecektim. Hem kalbimin hem kıçımın kırılmasını çekemeyeceğim için adımlarımı daha sağlam atmaya çalışarak kapıdan çıktım ve bir kaç metre önümde yürüyen Cody’nin peşine takıldım. “Cody! Beklesene!” Sokağın ortasında, özellikle de sabahın köründe işine yetişmeye çalışan insanların ortasında bağırmaktan nefret etsem de adamın beklediği yoktu. “Dursana ya!” Kolundan tuttuğunda göz devirdi. “Söyle Dina” “Sen neden arabayla gitmiyorsun ki” nefes nefese soluklanmaya çalıştım. Cümlelerim kesik kesik çıktı. “Seni koşturmak iyi bir intikam planı gibi geldi de ondan belki” “Çok komiksin Cody” “Söyle Dina” Kurumuş dudaklarımı ıslatırken biraz zaman kazanmaya çalıştım, önceden defalarca kurguladığım cümleler zihnime aynı anda hücum etti. “Cody, sen benim için ne kadar belli etmesem de en saygı duyduğum kişisin. Senin her türlü fikrinş önemsiyorum, bir bildiği mutlaka vardır diye kaç yoldan döndüm sana danıştıktan sonra saymadım bile” soluk soluğa konuştuğum için nabzım da hızlanmıştı. Beni kolumdan tutup hafifçe kenara çekerek arkamdan koşar adım geçen birinden kurtardı. Sonra yüzüme bakıp devamını bekledi. “Bu konuda da sana danışmayı çok isterdim emin ol, benim için de şoktan beter bir durumdu. Yaşadığım şeyin ne olduğunu bile anlayamıyorum hala, basit değildi Cody. Kendim hemen kabullenseydim bunu sana anlatırdım. Ama o Zade!” Dedim. Yüzündd hiçbir ifade yoktu. “Onu seviyorum Cody, her zamankinden farklı bir sevgi. O hep aramızdaydı ve ben sadece görememişim.” “Bunu düşündüm Dina, gerçekten sizin açınızdan bakmayı deniyorum. Ama aynı evin içine girdikten sonra bunun olması bana çok yanlış geliyor, sanki ikinize de güvendiğim için aptalmışım gibi geliyor. Ben sizi baş başa bırakırken onun senş koruyup kollayacağını, benim gibş göreceğini düşünmüştüm. Aksini bana aska hissettirmediniz çünkü.” Dedi. “Haklısın Cody, hasızsın demiyorum. Ama oldu işte, bmyle olacağını bilseydik sence ben o eve gelir miydim? Ya da Zade gelmeme izin verir miydi? Ben o eve gelirken aklımızın ucundan geçti mi bu sanki?” Dedim. “Geçmediğini biliyorum” dedi. “O zaman sonradan olan şeyler yüzünden kendini aptal gibi hissetme. Sen bu işin başında beni evine çağırırken hiçbirimiz aynı kişi değildik” dedim. “Buna alış demiyorum artık Cody, kabullen de demiyorum. Ama seninle böyle olmayalım, en azından bize daha fazla kızma” Gözlerim dolduğu anda yüzü yumuşadı yine de geri adım atmadı “Kızma mı?” Alayla güldü “sence bu elimde mi Dina? Bunu onaylayacağımı mı sanıyorsun? Bu durumdan nefret ediyorum, düşündükçe sinirlerim oynuyor zaten. Kızma demek çok kolay sanırım” “Ben işe daha fazla geç kalmadan gidiyorum, sen de eve dön. Sonra konuşuruz” dedi. Bir şey dememe izin vermeden yanımdan geçip gitti. Bu sefer onu durdurmadım. Üşümüş ellerimi montumun cebine sokarken ben de ters yöne yürüdüm. Bu konuşma tam olarak ne işe yaramıştı acaba? Zade ile tamamen kaotik bir haldeydik, bunu düşünmek bile istemeyecek kadar kızgındım ona. Cody’nin benimle konuşsa da ona karşı asla normal olmayacağını biliyordum. Bu hali ne zaman geçecekti onu da bilmiyordum ama sıkılmıştım. Eve vardığımda üstümü hızlıca değiştirdim ve derse yetişmek için koştur koştur okula gittim. Finallerime az kalmıştı fakat ben okulu iyice boşvermiştim, bir an önce toparlanmam gerekiyorfu. Riley’nin yanına otururken aldığı kahvelerden birini bana uzattı. “Uykusuz görünüyorsun? Bir şey mi oldu?” Dedi. Son zamanlarda onunla da prk konuşamamıştık ve olanları anlatmam gerekiyorfu. “Dersten sonra işin yoksa bir yerlere gidelim, sana anlatacaklarım var” dedim. Gözlefi heyecanla parladı “umarım güzel şeylerdir” “Orasına daha karar vermedim, şimdilik biraz stabil diyelim” Güldü, kahvesinden bir yudum alırken başını olumlu anlamda salladı. “Olur, benim de sana anlatacaklarım var zaten. Bu ara okulu bıraktığını falan düşünmeye başlayacaktım” Hafifçe kıkırdadım “saçmalama” Amfi yavaş yavaş dolmaya başladığında dikkatimi derse ve hocanın anlattıklarına vermeye çalıştım ama gözlerim sürekli telefonuma gidiyordu, son bir haftadır Zade ile konuşsak da sadece nasıl olduğumu ya da eve geçip geçmediğini sorduğu için konuşasım bile gelmiyordu. Hala herhangi bir özür çabası da olmadığından benim de onunla iletişim kurduğum söylenemezdi. Ders bittiğinde yağmur başlamıştı, üstünde ince bir ceket olduğu için tam koruduğu söylenemezdi. Riley ve ben okuldan çıkıp 10 dakika mesafedeki tatlı kahveciye koşa koşa gittik, sıcak dükkana girdiğimizde ikimizin de saçlarından şıpır şıpır sular damlıyordu. Bir masaya geçip oturduk ve kahvelerimizin yarısına gelmeden ona olan biten her şeyi anlatmıştım bile. “Durum kötü ha?” Dedi, büyük gözleri kısılmıştı. “Hem de nasıl” “Yine de düzeleceğini sen de biliyorsun, hem Cody karşı çıksa ne olacak? Bunun hiçbir işe yaramadığını gördüğünde zaten faydasız olduğunu anlar” başımı iki yana salladım. “Yine de onun gözü önünde onu hiç umursamadan sevgililik oyunu oynayamayoz Riley, ikisi ben ve abimden bile yakındı, konuşmuyorlar. Konuşmamaya da devam edecekler, zaten ben de baştq böyle düşünsem de Zade biraz tuhaflaştı” “Nasıl yani?” “Rahat değil, Cody’i düşünüyor sanırım ya da olan durum ve tepkisi onu biraz afallattı. Yine de benden uzaklaşmasına hem üzülüyor hem de deli gibi sinirleniyorum. Böyle olacaksa niye en başından başladık ki? Birlikteliğimiz Cody’nin tepksine mi bağlıydı” Anlatırken bile sinirlendiğim için sustum. “Sen de haklısın ama o da haklı gibi Dina. Düşünsene, kaç yıllık arkadaşınla bir anda küsüyorsun ve bunun sebebi kız kardeşine aşık olman. Kendini suçlu hissetmesi kadar doğal bir şey yok ve bu yaşanırken sana normal davranamamış olabilir” “Ben de aynı durumdayım ama Riley” “Evet ama aynı tepkiyi vermek zorunda değilsiniz, yine de senden uzak durmaması gerekirdi elbette” kahvesinden bir yudum aldı. “Takılma, düzelmeyecek bir durum değil. Cody uzun süre bundan kızgın kalamaz, ne olmuş en yakın arkadaşıyla kız kardeşi sevgili olduysa? İkiniz de hayatındaki en güvendiği kişilerseniz birbirinizden iyisini mi bulacaksınız?” Onuz silktiğinde gülmeye başladım. “Cody’nin pek bu açılardan bakacağını sanmıyorum ama neyse, sende ne var ne yok?”
Onunla saatlerce sohbet ettikten sonra yanımdan ayrılmıştı, ben yağmurun biraz daha durmasını beklemek istemiştim ama giderek daha kötü oluyor gibiydi. Bu yüzden daha fazla zaman kaybetmeden yağmurun altına çıktım. Pantolonum anında sırılsıklam olmuştu, soğuktan titremeye başladığımdan telefonumu cebimde ıslanmaması için sıkıca tutuyordum. Taksi bulmak için yolun ortasında dikilirken hepsinin bu havada elbette dolu olduğuna şaşırmadım ama bu havada ece yürüyemezdim, kahvecinin beni pek de korumayan şemsiyesinin altında bir taksi bulduğumda teşneni şükredecektim. Arabaya bindiğimde oturduğum yer de anında ıslandı, taksicinin sonradan bana söveceğinden emindim. Eve vardığımda her yerimden sular akıyordu, anahtarı ararken arka arkaya üç defa hapşırdım. Lanet olsun! Hasta olacaktım kesin. Eve girdiğimde çamurlu ayakkabılarımı kenara koyup banyoya koştum. Ev sıcak olsa da hala çok üşüyordum bu yüzden ıslak kıyafetlerimi çıkarıp kendimi sıcak suyun altına bıraktım. Üşümüş bedenim rahatlarken gevşedim, ellerimdeki deri buruş buruş olana ve banyo tamamen buhar olana kadar banyodan çıkmadım. Sonunda çıktığımda salonun ışığı yanıyordu. “Cody?” Diye seslendim. Odasına doğru baktığımda tam karşıdaki odanın kapısı açıldı ve Zade kapıda göründü. Bedenim anında az önce kaynar suyla duş almamışım gibi buz kesti. “Bir kaç eşya almaya geldim, banyodaydın o yüzden duymadın kapıyı sanırım” dedi. Bir şey demeden suratına düz düz bakmaya devam ettim. Kaç gün sonra beni gördüğünde ilk söylediği bu muydu cidden… Bornozumq destek almak istercesine daha sıkı tutundum ve odama girerken bir hapşırık krizine daha girdim. Kapıyı kapattığımda resmen burnumun kızardığına emindim. Dolaba ilerleyip kalın bir sweat ve eşofman çıkardığımda burnumu çekiyordum. Bornozumun kuşağını çözeceğim sırada kapı açıldı. “Hasta mı oldun sen?” Zade’in gözleri benimkileri sorgularcasına bakıyordu, bu beni pek etkilemedi o yüzden omzu silktim. “Yağmurda kaldım” dedim. Kapıda dikilmeye devam ettiğinde çıkması için ona dik dik bakmayı kesip iç çamaşıt çekmecemden temiz çamaşırlar aldım. Saçımdaki havluyu çözdüğümde “çıkacak mısın Zade?” Dedim ters ters. “Sana ilaç alayım mı?” Diye sordu. Sadece çıksa olmuyordu çünkü. Göz devirdim ve üstümdeki bornozu çıkardım. Kendi bilirdi.:. Hiç acele etmeden iç çamaşırlarımı ve sinir bozucu bir yavaşlıkla eşofmanlarımı giydim. “Bu hızla giyinirsen daha beter üşüyeceksin” Zade’in gergin sesi gülümsememe sebep oldu. “Şikayetçiysen çıksaydın” “Bundan hiçbir zaman şikayetçi olamam” dedi. Bir şey demedim, şu an bu laflarından etkilenemeyecek bir haldeydim. Elimde havlularla yanından geçerken eli bileğimi yakaladı. Sonra nazik ellerinden biri alnımı buldu. “Ateşin çıkacak sanırım, salona geç. Ben sana ilaç alıp geleceğim” “Gerek yok Zade, sıcak bir şeyler içersem kendine gelirim zaten.” “Her şeyde inat etmek zorunda mısın Dina? Geç şu salona biraz uzan, 5 dakikaya gelirim” Elimdeki havluları aldı ve beni salona ittirdi. Gidip salona oturduğumda kendimi sinirlenmemek için tutmaya çalıştım, nasıl olsa gelip benimle konuşmak zorunda kalacaktı. O zaman geçen günün hesabını sorabilirdim. |
0% |