Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@sudesi

Uyandığımda burnuma gelen kokularla karnım guruldamaya başladı.

Biri mükemmel bir şeyler pişiriyordu ve evde sadece benle Zade olduğu için buna inanamadım. Hızlıca yataktan çıkıp kapıyı açtığımda onun gerçekten de mutfakta kahvaltı hazırladığını gördüm.

Daha doğrusu çıplak sırtını gördüm.

Belinden düşmek üzereymiş gibi görünen grip bir eşofmandan başka bir şey giymiyordu ve omzunda bir el havlusu asılıydı.

Gözlerimi kısıp o görmese de ona kötü kötü baktım.

“Evin içinde soyunmama kuralı getirmiştik diye hatırlıyorum” dedim kendime engel olamadan.

Bana dönmeden cevap verdiğinde elindeki çırpıcıyla bir şeyler karıştırdığını gördüm.

“O kural senin için geçerli”

Yeni uyandığı için saçları hala dağınıktı ve mutfakta elindeki şeylerle ne kadar çekici göründüğünün farkında mıydı acaba?

Onu çekici bulduğum için aklımı kaybettiğimi düşünmeye başlayacaktım.

Bar taburesine oturdum.

“Ne yapıyorsun?” Diye sordum.

“Pankek, ister misin?” Dedi çırpma işine ara verip bana döndüğünde.

Başımı hızlıca olumlu şekilde salladım.

“Buna hayır demeyeceğimi çok iyi biliyorsun. Zehir katmaya falan çalışma, her türlü yerim” dedim.

Başını iki yana sallayıp arkasını döndü ve hamurdan alıp tavaya döktü.

Önüme bir kase koyduğunda mükemmel kokunun nereden geldiğini anlamıştım.

Çilekleri şekerle ısıtıp sos yapmıştı. Bu sosa bayılıyordum.

“Ne zamandır böyle güzel şeyler yapabiliyorsun sen?” Parmağımın birini sosa batırıp ağzıma götürdüm.

Tanrım, mükemmeldi. Tatlı kahvaltılara bayılırdım.

Pişirdiklerini tabağa koyuyordu. Bir parmağımı daha batırdığımda bana dönmüştü.

“Uzakta yaşadığımızdan beri. Abinin tam bir beceriksiz olduğunu biliyorsun, açlıktan ölmemek için öğrendim” dedi.

“Hm” dedim. Odağım parmağımdaki soslardı. Parmağımı ağzıma götürdüğümde Zade kaşlarını çattı. Bana bakmayı sürdürdü, tam emdiğim parmağıma.

“Şunu yapmayı kes.” Boğuk sesini duyduğumda şaşkınca ona döndüm.

Hafifçe yutkunduğunu gördüğüm zaman bu sefer kaşlarımı çatma sırası bendeydi.

Gözlerime tekrar baktı, sinirlenmiş gibi görünüyordu. Bakışlarında anlam veremediğim bir sıcaklık vardı.

“Her şeye karışma. Güzel olmuş napabilirim?” Dedim. Sırf gıcıklık olsun diye parmaklarımı bir kez daha yaladığımda arkasını döndü ve havluyu tezgaha fırlatıp pankekleri pişirmeye devam etti.

Hafifçe kıkırdayıp odama yürüdüğümde onu sinirlendirmenin bu kadar kolay olmasına gülüyordum.

Üstüme bol bir jean ve beyaz askılı bir üst giydim. Kahve çantama kitaplarımı ve cüzdanımı atıp hazırladım.

Parfüm sıktım ve makyajımı yapıp mutfağa geri döndüm.

Zade masaya bir tabak daha koyduğunda kendime bitki çayı yapmak için sıcak su hazırlıyordum.

“İster misin?” Dedim.

“Kahve içeceğim”

Karnım ağrıdığı için bitki çayı bugünü kurtarabilirdi.

Kadın olmaktan nefret ettiğim bir hafta başlamıştı, bu yüzden sinirlerim de tepemdeydi.

Zade ve ben sessizlik içinde hazırladığı mükemmel pankekleri mideye indirirken ona bu konuda hakkını vermeliydim. Aşırı iyi olmuştu.

“Çok güzel olmuş” dedim kibarlık yapıp.

“Sevindim” dedi. Uyuz şey, hala sinirli görünüyordu ve kahvaltı boyunca bana bakmadığını fark etmiştim.

Böyle olacaksa her gün onu sinirlendirecek bir pislik yapabilirdim.

“Ben çıkıyorum” dedim tabağımı sudan geçirdiğimde.

“Dikkatli ol” dedi. Ayakkabılarımı ayağıma geçirip ona döndüm.

“Ne konuda?”

“Arkadaşların konusunda mesela”

Yüzünde sinsi bir sırıtış gördüğüme yemin edebilirdim.

Ona yüzümü buruşturdum ve gözlerimi devirip kapıyı kapattım.

Aptal!

 

Dersten çıktığımızda Riley telefonundan birine mesaj yazmayı sürdürüyordu.

“Akşam bir şeyler yapalım mı.” Dedi yüzündeki aptal şırıltılı bozmadan.

“Sen kiminle konuluyorsun bu aşık bakışlarınla.” Kaşlarımı kaldırdığımda kıkırdadı.

“Biriyle tanıştım ama henüz çok yeni o yüzden detay vermeyeceğim, sonra saçma sapan biri çıkıyor ve boş boş hevesleniyorum”

“Pekala, ama ilk buluşmadan sonra anlatmama hakkını kaybedersin” dedim. “Akşam boşum bu arada”

Bella da yanımıza geldiğinde onun da boş olduğunu öğrendik.

“O zaman akşam tam bir kızlar gecesi yapıyoruz” dedi sırıtıp.

“Nerede buluşacağımızı yazarsınız, ben eve geçiyorum” dedim. Yorgunluktan ölecektim ve eve gidip biraz uyumak istiyordum.

Yürüyerek eve ulaştığımda saat akşam üzeriydi.

Üstümü değiştirdim ve bir şeyler hazırlamak için salona girerken durdum. Zade’in odasının kapısı aralıktı ve normalde kapatıp çıkardı. Kaç haftadır aklıma gelmeyen bir şey yapacağım için kendimden utandım ama merakıma yenik düşmüştüm işte. Evde kimse olmamasına rağmen sanki yakalanbilirmişim gibi sessiz adımlarla odasından içeri süzüldüm. Odası beni asla şaşırtmayacak seviyede düzenli ve temizdi. Çocukluğumuzdan beri Zade ile ilgili hatırladığım tek şey ben hariç herkese bir yetişkin gibi görünmesiydi. Annesinin ölümünden miydi bilmiyorum ama onu asla aşırıya kaçan bir şeyler yaparken görmemiştim. Her zaman çok sakin ve tutarlıydı. Bu oda bana bundan başka bir şey düşündürmedi.ortada duran çıktı kişilik yatağında koyu gri çarşaflar seriliydi. Komodini saati ve bir biblo vardı.

Çalışma masasına ilerlediğimde üstünde yine bilerek hizası dizilmiş kitaplar duruyordu. Masanın üstünde duran kolye dikkatimi çekti, minik pırlanta bir kalp şeklindeydi. Bir kadının kolyesini odasında tutması içimde tuhaf bir şeyin harekete geçmesine sebep oldu. Elim ateşe değmiş gibi kolyeyi bıraktım.

Beni ilgilendirmezdi.

Odayı incelemeye devam ettim, dolabı da koyu tonlardaydı. Oda da onun gibi soğuktu, buraya giren herhangi biri onunla ilgili en ufak detayı keşfedemezdi. Yalnızca okuduğu kitaplar onunla ilgili bilgiler veriyordu. Masasının çekmecesi kilitliydi bu yüzden kendimi daha fazla suçlu hissetmemek adına açmaya çalışmadım.

Buram buram kokusuyla dolu olan odadan çıktığımda bunu niye yaptığımı bile bilmiyordum. Merak ettiğim kişinin Zade olması bile kendime ettiğim bir ihanet gibiydi.

Aklıma masada duran kolye geldiğinde kaşlarım çatıldı, önemli birinin olduğunu anlamamak için salak olmak gerekirdi.

Mutfağa gitmekten vazgeçip odama yöneldim, iştahım kaçmıştı zaten. Yatağa girdiğimde kafamdaki tek düşünce kolyenin kimin olabileceğiydi.

 

Birinin kolumu dürtmesiyle gözlerimi kırpıştırarak açtığımda karşımda gördüğüm koyu mavi gözler kesik bir soluk çekmeme sebep oldu.

Zade gözlerini benimkilere dikmiş yüzü yüzüme santimler kala durmuş beni izliyordu.

“Telefonun çalıyor bir saattir, uyanman gerekiyordu” dedi titreyen telefonumu işaret edip. Hafifçe doğruldum.

Üstüme eğilmiş bedeni miydi doğru düşünmemi engelleyen yoksa henüz uyanmamış algılarım mıydı bilmiyorum ama bir an öylece kalakaldım. Düz düz suratına bakmayı sürdürdüğümde komodinimde duran telefonumu alıp kucağıma koydu.

“Açmayacaksan bile kapat en azından” dedi.

Arayan Riley idiı.

Odam karanlıktı, Zade ışığı açmamıştı ama koridordan gelen ışık yüzünü net görmemi sağlıyordu. Meraklı bir şekilde beklemeye devam ettiği için daha fazla zaman kaybetmeden telefonu açtım.

“Efendim?” Dedim saçlarımı kulağımın arkasına tıkıştırırken.

“1 saattir seni arıyoruz Dina, endişelenmeye başlamıştım. İyi misin?” Dedi.

“İyiyim, uyumuşum. Kaçta çıkacağız?” Diye sordum yeni hatırlayarak.

“1 saate hazır olursan seni alacağım” dedi.

“Tamam şimdi kalkıyorum”

Telefonu kapattığım zaman Zade hala aynı yerde bekliyordu.

“Neden hala bekliyorsun?”

Örtüyü üstümden atıp kalktığımda kollarını kavuşturmuş ve her zamanki gıcıklığıyla kapıma yaslanmıştı. Gerilen kol kaslarını görmezden geldim. Zade Walkers sabrımı sınamak için uygun bir saat seçmemişti.

“Zade?” Dedim yeniden.

“Nereye gidiyorsun?” Dedi. Gülmeye başladığımda kaşları çatıldı, bakışlarındaki sertleşmeyi görmezden geldim.

“Hayırdır Zade? Abim bitti sen mi başladın. 15 yaşında değiliz, sana ne oluyor?” Dedim sesimi yükseltmemeye çalışıp.

“Bu kadar gerilmene gerek yok. Bir saattir arayan biri yüzünden gelip salyalarını akıtarak uyuyan seni uyandırmak zorunda kaldığım için bu kadar önemli ne olabilir diye merak ettim” dedi.

Bana bugüne kadar kurduğu en uzun cümle oluşunu görmezden geldim, salyalarını akıtarak mı demişti o?

“Benim salyalarımı akıttığım falan yok, uydurma pislik. Ayrıca odama da girme, sebep ne olursa olsun!” Dedim önünde dikilip. Hala çıkmıyordu, bu odada takılmayı kendine hobi edinmişti.

“Bir dahakine fotoğrafını çekeceğim, belki o zaman gözlerime üzülüp bana daha tatlı yaklaşırsın.” Dedi. Gerçekten gülüyordu!

Ona yalandan bir gülümseme yolladım.

“Bir dahakine gözlerini oyacağım, defol!”

Sözlerimi bitiremeden çoktan kendi odasına girmişti bile.

Bir de bana çocuk derdi…

Kapıyı kapatıp dolaptan bir jean ve şifon kumaşlı sırtı açık askılı bluzu çıkardım. Saçlarımı sımsıkı bir topuz yapıp üstümü giyindim.

Hafif bir makyaj yaptıktan sonra küçük siyah çantama kartımı ve kimliğimi koydum.

Ayağıma topuklu ayakkabılarımdan birini geçirdiğimde hazırdım.

5 dakika sonra Riley aşağıda olduğuna dair bir mesaj atmıştı.

Odamdan çıktım ve kapıya ilerledim.

Zade salonda telefonuyla oynadığı için bir an başını kaldırıp bana baktı. Üstümü bacaklarımda bir karıncalanma peyda olana dek süzdüğünde adımlarımı hızlandırdım.

“Görüşürüz” dedim beceriksizce ve anahtarımı alıp çıktım.

Bu evin içinde yaşadığım gerilim beni içten içe sinirlendirmeye başlamıştı. Kendime daha çok sinirleniyordum.

 

Yuvarlak yüksek masalardan birine oturduğumuz zaman Bella gelemeyeceğine dair bir şeyler yazmıştı.

“Başka bir buluşması varmış, unutmuş” dedi Riley.

“Başka bir zaman üçümüz çıkarız” dedim gülümseyip.

Onunla sohbet ederken bana geçen hafta kafede tanıştığı kişiden bahsetti.

“Hemen heveslenmeyeceğim demiştim ama buluşmak için ölüyorum Dina!” Dedi.

Kesinlikle kız kıza sohbet etmeyi hiçbir şeye değişmezdim.

“Ne güzel işte! Ne zaman görüşeceksin?” Dedim elimi çeneme yaslayıp.

“Bilmiyorum, bugün görüşmek istedi ama planımız olduğu için erteledim”

“O zaman bir dahaki buluşma için çok beklemenize gerek yok, bu kadar hevesliysen kendini kasma” dedim.

Başını salladı.

“Korkuyorum işte, hüsranla sonuçlanan çok fazla ilişkim oldu”

“Seni anlıyorum” diyebildim.

Biraz daha konuştuktan sonra ona sonunda Nate’den bahsedebilmiştim.

Sonrasında abimden ve ne kadar istemesem de ev arkadaşımdan…

“Nasıl biri? Yakışıklı mı bari?” Diye sordu. O kadar anlattığım şeyden sonra tek merak ettiği bu muydu?

“Sen beni dinlemiyor musun Riley? Adamla birbirimizi boğmamak için her gün ne kadar efor sarf ediyoruz biliyor musun, yakışıklılığı konumuz mu?” Dedim gözlerimi devirip.

“Ama reddetmedin de?” Kaşlarını kaldırdı “demek ki yakışıklı”

“Kapa çeneni! Neredeyse 10 yıldır tanıyorum, tüm ergenliğini gördüm. Gözüme yakışıklıdan çok..” kelime bulamadım.

“Çekici mi geliyor?” Riley ölmek istiyordu sanki.

“Sen beni gerçekten dinlemiyorsun!” Dedim sandalyemde geriye yaslanırken.

“Sadece şaka yapıyorum hayatım. En azından yakışıklı bir ev arkadaşın var. Benimki beni her gün pislikten öldürmeye çalışıyor sanırım.” Dedi.

Ev arkadaşı problemli kızın tekiydi, bu yüzden bu konuyu uzatmadan kapattım.

İçkilerimiz geldiğinde müziğin sesi biraz daha yükselmişti.

 

Gecenin ilerleyen saatlerinde Riley ile içkileri biraz fazla kaçırmış olacağız ki deli gibi gülüyorduk. Ya da yalnızca muhabbetimiz çok iyiydi.

Telefonum titrediğinde ekrandan Zade yazısını okudum. Vücudum anında gerildi, ellerim ısındı sanki.

Mesajı açtığımda gerginliğim yerini anlamsız bir öfkeye bıraktı.

“Neredesin?”

 

Mesajı yanıtsız bıraktığımda bu sefer telefonum çalmaya başladı. Arayan Cody’di.

“Efendim” dedim.

Zade bu yüzden mi yazmıştı acaba?

“Napıyorsun Dina? Evde değilmişsin sanırım, senden önce Zade ile konuştum” dedi. Arka plandan gelen gürültüyü bastırmak için sesimi yükselttim.

“Evet, okuldan arkadaşımla dışarı çıktım. Sen napıyorsun”

Bir süre daha gelmeyeceğini anlattı. Bir sıkıntı olup olmadığını sorarken tam olarak Zade ile birbirimize girip girmediğimizi öğrenmeye çalışıyordu.

“Hayır, henüz birbirimizi öldürmedik Cody. Ama çok zaman almayacak gibi görünüyor bu da” dedim göz devirerek.

“Her şeyi abartma Dina. Öptüm seni, dikkat et” telefonu çat diye kapattı. Kulağımdan çekip ekrana kötü kötü baktım.

 

Saat 1’e yaklaşıyorken başım dönmeye başlamıştı. İçkiye dayanıklı bir bünyem olmasına rağmen kaçıncı kokteylimizi içtiğimizi sayamamıştım. Yarın okula gitmeyeceğimiz için abartmıştık.

Riley neredeyse söylediğim her şeye gülüyordu.

Telefonum tekrar titrediğinde bıkkınca elime aldım.

“Kimle olduğunu söylemediğin için yazıyorum. İyi misin?”

 

Zade hangi ara bu kadar düşünceli olmuştu?

 

Sadece susması için parmaklarımı hızlıca klavyede gezdirdim.

 

“Okuldan arkadaşımlayım Zade, evet iyiyim. Merak etme”

 

Gönderdiğimde telefon anında titredi. Mesajı okudum ve dudaklarımı dişledim.

 

“Geçen gelen arkadaşınla mı?”

 

Evet, anlaşılan sohbetimiz buraya kadardı. Telefonu kilitleyip masaya koydum. Beraber hesabı ödeyip kalktığımızda bir taksi durdurduk. Riley zor da olsa evinin adresini verdi ve önce onu sonra da beni bırakması için taksiciye adresleri söyledim.

Hala başım döndüğü için kendimi yatağa atıp uyumak istiyordum.

Taksi evin önünde durdu, vakit kaybetmeden inip asansöre bindim.

Dağılmış saçlarımı elimle düzelttim.

Kendi kendime gülüyordum, Zade’in diline düşmemek için sessiz olmaya çalışarak kapıyı açtım.

Ayakkabılarımı çıkarıp salonun önünden geçerken Zade bir anda önüme çıktı. Göğsüne tosladığımda ağzımdan saçma sapan bir “ah” nidası çıktı.

“Dikkat etsene ya!” Dedim dilim dolanırken.

“Sen mesajlara cevap verme huyunu ne zaman bıraktın?” Dedi geçmemi engelleyecek kadar dibime girerken.

Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Kendimi aptal gibi göstermemek için dilimi tutmaya çalışıyordum çünkü beynimin çalışan kısımları sarhoşken rezil olmamı engellemeye çabalıyordu.

“Sen ne zamandan beri beni merak eder olduysam o zamandan beri” dedim nefesimi dışarı verip.

Sadece yatağa girip uyuyamaz mıydım?

“Kiminle olduğunu söylemedin”

Kafayı mı yemişti bu?

“Ne zamandan beri sana hesap veriyorum ben Zade?”

Ona gerçekten sinirli bir bakış attım ve yanından geçtim. Kolumu yakaladığında öfkem boğazıma tırmanmaya ve ağzımda acı bir tat bırakmaya başlamıştı.

“Geçen gelen çocukla mıydın?”

“Sana ne Zade? Delirdin mi sen? Kafana ne düştü? Ergenliğimizde bile beni annemlere ispiyonlarken birlikte olduğum çocukları sorgulamıyordun?”

“Cevaplasan ölür müsün Dina? Beni zorlama” dedi.

Yüzüne bakarken kahkahalarımı tutamadım.

“Seni zorlamayayım mı? Asıl sen beni zorlama Zade.”

Onun bu dengesiz tavırlarını çekemezdim, üstelik pişman ederdim ben.

Kolumu elinden kurtarıp odama ilerledim.

“Evet onunlaydım bu arada. Mesajına cevap yazamayacak kadar da meşguldüm. Oldu mu? Şimdi merakını giderdiysem uyuyacağım” dedim. Bu bir süre çenesini kapatmasını sağlardı.

Sinirle üstümü değiştirirken içten içe söylediklerime pişman olmuştum. Az önceki neşeli ve çakır halimden eser kalmamıştı.

Yalan söylemekten nefret ediyordum ama anlam veremediğim tavrı yeterince tuhaflaşmaya başlamıştı. Sadece kavga etmek için onunla konuştuğumuz dönem benim için daha iyiydi. En azından ondan sadece nefret ediyordum, şu an olduğu gibi nefretle birlikte içimi sıkan duygular yoktu!

 

 


Herkese selam. Oy vermeyi vee yorum yapıp fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın lütfen. Benim için çok önemliii ❤️❤️❤️ şimdiden teşekkür ederim. Umarım beğenirsiniz... -Sude

Loading...
0%