Yeni Üyelik
4.
Bölüm

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

@tgceymn

Beni instagramdan da takip etmeden geçmeyinnn ---tug.cesrgl----

Bu arada yukarıdaki hayalimdeki Aren'in gözleri. Çok güzel değil mi?

Aren öğlen arasından sonraki son derste sınıfta dalgın bir şekilde otururken kız kardeşinin ne kadar mutlu göründüğünü düşünüyordu. Uzun zamandır gözleri öyle parlak bakmamıştı. Neden kızın evinde yemek yediğini sormak istediğinde kaçamak cevaplar vermiş ama bir sorunu olduğunu gizleyememişti. Aren kız kardeşini bunaltmak istemiyordu. Sonunda elbet ne olduğunu anlayacaktı.

O kıza minnettardı. Getirdiği yemekleri hem kendisi hem de babası yemişti. Babasıyla konuşmasa da yemek yemesini sağlamıştı. Dışarıdan aldıkları ev yemeklerini saymazlarsa uzun zamandır böyle yemekler yememişlerdi. Gerçi dışarıdan aldıkları ev yemekleri evde pişen gibi olmuyordu.

"Bu kadar düşünceli olmanın sebebi var mı?" diye sordu Yankı hemen yanındaki sıradan. Yine gözlerinde hınzır bir ifade vardı. Onun ne zaman nasıl davranacağını asla anlayamazdınız. Aren onun kızlara nasıl davrandığını görmüştü. Bazen birden fazla kızla görüştüğü oluyordu. Onları başından savmak istediğinde Atlas olduğunu söylüyor, onları bir türlü ayıramayan kızlarda buna inanarak durmadan ikisinin arasında gidip gelmekten bıkarak ondan uzaklaşıyordu.

Atlas'ın ise kızlarla fazla işi olmazdı. Bir keresinde sevgilisi olacak kızın onu Yankı'dan ayırabilmesi gerektiğini söylemişti. Lise birden bu yana sevgilisi olmamasına bakılırsa hala o kızı bulamamıştı.

"Sadece dersin bitmesini bekliyorum," diye cevap verdi Aren arkasına yaslanarak. Basketbol takımından ayrıldıktan sonra onunla konuşan sadece Yankı ve Atlas vardı. İkizler takımda as kadrodaydı ve ayrıldıktan sonra geri dönmesi için en çok ısrar edenlerin başında geliyorlardı.

Yankı inanmamışçasına güldü. "Sende başka bir şey var," dedi arkadaşı başını eğmiş onu inceliyordu. "Daha parlak görünüyorsun," dedi en sonunda doğru kelimeyi bularak. Açıklamasından memnun kalmış bir halde ağır ağır başını salladı.

Aren ona cevap veremeden hoca araya girdi.

"Yankı konuştuğuna göre çoktan bu bilgilere sahipsin. Gelip buraya arkadaşlarına da anlat," dediğinde Yankı masasında doğruldu ve hocayla sınıftakilerin kahkaha atmasına neden olacak bir diyaloğa girdi. Aren bakışlarını pencereden dışarı çevirerek onları dinlemedi. Bahar geldiğinden mi nedir içindeki boşluk daha da büyümüş gibi hissediyordu.

Yine öğlen karşılaştığı kız düştü aklına. Onunla aynı okulda karılaşacağını tahmin bile edemezdi. Oysa öğlen saati her zaman ki gibi başlamıştı.

Zil çaldığında Yankı ve Atlas'ı da yanına alarak dışarıda yemek için okuldan çıkmaya karar vermişlerdi. Yemekhanelerinde her zaman sağlıklı yemekler olurdu oysa onlar damarlarında donma yapacak yemeklerden istiyorlardı. Aren için fark etmezdi gerçi ama arkadaşlarının yanında olmak istiyordu. Çantasından aldığı çilekli sütü içerken diğerlerinin peşine takılmıştı.

Lise üçüncü sınıf oldukları için derslikleri birinci kattaydı. Giriş katta son sınıflar olurdu. İkinci sınıflar üçüncü katta, birinci sınıflar ise son katta eğitimlerini alıyordu. Bu düzenin böyle olmasının nedeni sahaya ve salona yakın olması gereken sınıfların derecesine göre sıralanmasıydı.

Bu yüzden merdivenleri indiklerinde kendilerini giriş katta bulmuşlardı. Yankı durmadan geçen antrenmanda olanları anlatarak Aren'in ilgisini çekmeye çalışıyordu ama arkadaşı onun basketboldan uzak kalmak için ne kadar zorlandığını anlamıyordu. Belki de anladığı için onun direncini kırmaya çalışıyordu kim bilir. Aren geçen zamanda onun söylediklerini kulak arkası etmeyi öğrenmişti.

Okulun kapısından çıkmadan önce nöbetçi masasının başında dikilen kızı görmüştü ama önemsemeden arkadaşları ile beraber dışarı çıkmıştı. Arkasına dönüp camdan kıza baktığında onun aceleyle çekmece de bir şeyler aradığını görmüş hemen o anda kızı hatırlamıştı. Diğerleri ilerlerken onlara seslenerek kızın yanına gitmişti.

Tabi Yankı'da gelmese daha iyi olurdu ama bir şekilde kıza teşekkür etmek istemişti. Kızı daha çok korkutmuşta olabilirdi orasından emin değildi. Spor lisesine girince antrenmanlar, eğitimler ve karşılaşmalar öğrencilerin tüm vaktini alırdı. Bu yüzden her zaman diğer lise de eğitim alan öğrencileri kıskanırlardı. Gençliklerini yaşıyor, duygularına göre hareket ederek eğlenebiliyorlardı. Yemekleri hatta uykuları bile planlı değildi. Üstelik karşı cinsle iletişime geçebilir, sevgili bile olabilirlerdi.

O karşılaşmadan sonra durmadan Yankı'nın sorularını dinlemişti? Kız kimdi? Nereden tanıyordu? Ondan hoşlanıyor muydu?

Aren bıkmadan onun sorularını yanıtlıyordu. Adını bilmiyordu, sadece kız kardeşine yarım etmişti, ondan hoşlanmıyordu. Kimse Yankı kadar şıpsevdi olamazdı.

Bakışları gökyüzündeki bulutlara takıldı. Birinden hoşlandığı zamanlarda vardı. Hatta onunla sevgiliydi. Şimdi düşündüğünde o zamanlar çok uzakta artık geride kalan benliğinin yaşadığı hayat gibi geliyordu. Onunlayken daha pervasız daha heyecanlı biriydi. Oysa artık o kişiden oldukça uzaktı. Yaşadıkları onu birkaç yaş olgunlaştırmıştı.

Her zamanki saatte zil çaldığında Yankı, hoca ile birlikte sınıftan çıkmıştı. Onun fırça yiyeceğini düşünerek acele etmeden çantamı toparladı. Yarın cuma olduğu için giydiğim diğer formayı eve götürmeliydi. Artık eskisi kadar antrenman yapmadığım için daha az kirleniyorlardı. Hafta sonu temizlik zamanıydı. Bu işten bir şey anlamasa da zamanla işi kıvırabileceğini düşünüyordu. En azından kardeşine temiz kıyafetler giydirebiliyordu.

Merdivenlerden inip diğerlerinin arasına katıldı. Biraz ileride Yudum'u arkadaşlarıyla konuşurken gördü ama kendisini görmemesi için adımlarını hızlandırdı. Yudum basketbol takımının antrenörünün yardımcısıydı. Aktif olarak spor yapsa da ileri de spor yönetici bölümünü okumak istiyordu. Onun gibi lise üçüncü sınıf öğrencisiydi. Onun hakkında bunları biliyordu çünkü Yudum onun eski sevgilisiydi.

Görünmeden kendini bahçeye attığında Yankı'nın çoktan hocadan kurtulmuş olduğunu gördü. Yanında Atlas ile biriyle konuşuyordu. Aren acele etmeyen adımlarla yürürken onların konuşmayı bitirmesini bekledi ama Yankı hareket ederek konuştuğu kişinin önünden çekildiğinde Aren neredeyse adımlarını karıştırıp düşüyordu. Konuştukları kişi o kızdı.

Adımlarını hızlandırdı. Tam onlara seslenmeden önce kızın cümlesini duydu.

"Evet," dedi kız sert bir sesle Atlas'ın gözlerine öfkeyle bakarken. "Senin kesinlikle konuşman yasak."

Aren derin bir nefes aldı. Atlas yine olur olmaz konuşmuş olmalıydı. Yankı kahkaha attı sonra da gözleri parlayarak kıza baktı. "Bu kızı sevdim."

Onun her kıza yanaşması sinirlerini bozuyordu. "Yine mi siz?" diye sorarak aralarına girdi. Kız bakışlarını ona çevirdiğinde sert ifadesi biraz daha yumuşamıştı. Herhalde iki tuhaf gencin ardından Aren tanıdık olduğu için rahatlamıştı.

"Kızla daha dün tanıştım onu bunaltmak zorunda mısınız?" diye sordu bıkkın bir ifade ile. Tamam Yudum'dan sonra arkadaş olarak bile herhangi bir kızla konuşmamıştı ama arkadaşları abartıyordu. Belki de onun normale döndüğünü düşünerek seviniyorlardı.

Atlas umursamaz bakıyorken Yankı hala kocaman bir gülümseme ile kıza bakıyordu. Aren içinden sabır dileyerek kıza baktı. "Bu sinir bozucu ikizlere aldırma lütfen çoğu zaman ne dediklerini bilmezler." Onları tanıdığı ilk andan itibaren böylelerdi. Değiştirmek kesinlikle işe yaramıyordu.

Kız cevap vermek yerine omuz silkince ikizlere onları öldürecek gibi baktı. Onca zaman sonra kardeşine yardım eden biri çıkmıştı ve iki turp kafalı kızı korkutarak yapabilecekleri en kötü şeyi yapmışlardı.

Kız gitmek için döndüğünde hemen peşine takıldı. Kızın yardımlarından sonra onunla arası tuhaf olsun istemiyordu. Arın'ın bir abiden çok bir ablaya ihtiyacı vardı. Belki kızla arkadaş olursa kardeşi için daha iyi olurdu. Tabi kızı kullanmayı asla düşünmüyordu. Arkadaş olduklarında ona hemen söyleyecek ve yardımını isteyecekti. Kendisini nedense ona karşı bu konuda rahat hissediyordu.

"Bu arada tanıştık ama adının ne olduğunu hiç sormadım," dedi başını eğerek yüzünü kıza çevirmişti. Onun yüzünü yakından görünce fark ettiğinden daha güzel olduğunu düşündü. Diğerlerinden farklı bir güzelliği vardı. Yankı'nın neden ona böyle davrandığını anlamak zor değildi.

"Adım Leyla," dedi bakışlarını yürüdükleri yola çevirerek. "Leyla Aydinç."

Aren kıza uzun süre bakmasının tuhaf olacağını düşünerek bakışlarını çevirdi. O da kız gibi yürüdükleri yola bakıyordu. Bende Aren Yalazan. Geçte olsa tanıştığımıza memnun oldum." Basketboldan kalma bir alışkanlıkla kızın önüne geçip elini uzattı. Yüzünde samimi bir gülümseme vardı. Kız bir süre beklese de onu reddetmeyerek elini sıktı.

"Bende memnun oldum."

O gün Aren özlemini çektiği sıradan hayatına daha da yaklaştığını bilmiyordu.

***

Leyla ile yolun geri kalanında konuşmamış olsalar da yan yana yürümek iyi hissettirmişti. Sessizliği doldurmak için konuşan insanların yanında boğulduğunu hissederdi. İşe gitmek için yürüdüğü yolu uzatmış ve olabildiğinde kızın yanında yürümüştü ama bir yerden sonra yolunu değiştirmek zorunda kalmıştı.

Ona 'Daha sonra görüşürüz' dediğinde kız sadece başını sallamakla yetinmişti.

Şimdi siparişleri alırken onunla karşılaşmalarının kader olup olmadığını düşünüyordu. Uzun zaman sonra daha çok kendine benziyordu ve neşeli hissediyordu. Bunun nedeni Leyla'nın onlara bir şekilde yardım eli uzatmasıydı. O kadar zamandır kendi başlarının çaresine bakmışlardı ki birinin onlara yardım edebileceğini düşünmemişti bile.

O da kızın yardımlarını elinden geldiğince ödeyecekti. Bunu nasıl yapacağını bilmiyordu ama borçlu hissediyordu.

Kafedeki mesaisini doldururken aklı kız kardeşine kaydı. Onun iş sonrası çalışırken evde yalnız kalmasından hoşlanmıyordu ama ne kadar eve yakın iş bulmaya çalışsa da en yakını o an çalıştığı işti onda bile on beş dakika yürümesi gerekiyordu. Kız kardeşi büyüdüğünde yaşadığı bu yılları hüzünle hatırlamasın diye her şeyi yapardı. Annesine bu kadarını borçluydu.

İşten sonra hızlıca üzerini değiştirdi. Arın'a götürmek için meyve almayı düşündü. Aren ne kadar çilek seviyorsa Arın'da elma aşığıydı. Onun için kırmızı elmalar almaya karar verdi. Belki kendine de çilek alırdı. Kardeşi boy atmaya başladığından bu yana oldukça zayıf görünüyordu. Bunun diğer bir nedeni ise hazır yemekleri sevmiyor oluşuydu.

Kafeden çıktı. Mahalleye gitmeden açık manavdan istediklerini aldı. Parasını akıllıca harcamalıydı yoksa sorunla karşılaşabilirlerdi. Hala ödedikleri birkaç borç vardı ama babasıyla ikisi çalıştıkça bir şekilde yaşamlarını sürdürebilirlerdi.

Eve doğru giderken akşam karanlığı yavaş yavaş çökmeye başladı. Serin bir bahar rüzgarı eserken sokak lambaları kızaran gökyüzüne rağmen yanmaya başladı. İnsanlar işlerinden çıkıp evlerine aceleyle varmaya çalışıyordu. Mahallenin sokaklarını evlerden dışarı taşan yemek kokuları sarmıştı. Aren derin bir nefes aldı. Aldığı koku yüzünden karnı guruldadı. Çalıştığı yerde yemek verilmesine rağmen yemiyordu. Yemeği kardeşiyle beraber yemek daha iyi bir seçenekti.

Sonunda apartmanına geldiğinde ağır apartman kapısını iterek açtı. Üçüncü kattaki dairede oturuyorlardı bu yüzden ağır ağır merdivenleri tırmandı. Bina eski gibi görünse de sağlamdı. Sadece biraz bakımsız bırakılmıştı.

Kaldıkları evin kapısına geldiğinde anahtarını çıkardı ama kardeşinin kilit açılma sesini duyunca korkabileceğinden endişelendi. Her akşam olduğu gibi zile basarak beklemeye başladı.

Çok gelmeden kapı açıldı ama karşısındaki kişi görmeyi beklediği kardeşi değildi. Kapıyı açan kişi üzerinde mutfak önlüğü, yanakları kızarmış, elinde tahta kaşıkla Leyla'ydı.

Loading...
0%