@thepurposeles
|
Aynada kendisini süzüyordu. Dedikleri kadar varmışım diye düşündü. Yüzündeki gülümseme de bunu taçlandırıyordu. Hoşnut olması gereken bir durum kesinlikle yoktu ortada. Arkadaşının pervasızca odaya dalmasıyla kendini topladı. Beğenisini sonra dile getirirdi. Şuan daha mühim işleri vardı. Düğünden kaçmak gibi(!) Endişeli gözlerle baktı " Ne olursun hallettim de!" "Başka bir yol bulmalıyız. Aşağısı ana baba günü gibi." Sıkıntıyla iç çekti. Heyecandan midesi bulanıyordu ve olduğu yere kusma potansiyeline sahipti. "Her an aşağıdaki adamla evlenebilirim biliyorsun değil mi? Çabuk ol!" Kendisi gibi arkadaşı da heyecandan ne yapacağını bilmiyordu. Bir çıkış yolu bulamazsa istemediği biriyle sırf inadı uğruna evlenecekti. Bu son şansıydı ve denemekten başka çaresi de yoktu. "Üzerini çıkart." Çoktan duvağını çıkartmaya başlamıştı bile arkadaşının bir şey demesine fırsat vermeden. "Ne? Evlenmeden olmaz!" Biraz olsun gergin olan ortamı yumuşatmak istemişti. Ama şuan kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu ve bu yaptığı çılgınlıktan başka bir şey değildi. " Sen gelinliği giyeceksin , ben de senin üzerindekileri." Anlaması biraz zaman almıştı. İtiraz edecek durumda değildi bu işe kalkıştığında koşulsuz ne olursa olsun kabul edecekti zaten. "Fena olmadım ha?" Diye dürttü kendisini süzen arkadaşını. "Mor kesinlikle senin rengin değil Aslı." Üzerindeki mor derin yırtmaçlı elbiseye bakıyordu. Bedeni elbette olmamıştı. Bu durum onu güldürmüş beraberinde arkadaşını da güldürmüştü. Birbirleriyle her durumda eğlenebiliyorlardı. Yoksa katlanılmaz derecede bu kasvetli durumun içinde sürükleneceklerdi. Bir yandan kapıyı gözlüyor diğer yandan çantasını hazırlıyordu. 'Bir miktar para , iki parça kıyafet." "Topuklu ayakkabıyı giyme. Boy farkımız belli olmasın. Hoş omuz genişliğin yeter ama." Yakalanmamak pahasına şuan arkadaşını harcıyordu aynı durumda o olsa bu fedakarlığı yapar mıydı? Evet. "Nereye gideceksin ?" Gerçekten bilmiyordu. Buradan uzaklaşsa yeterdi. " Bilmiyorum. Taksi hazır değil mi ? " Cep telefonundaydı gözü, haber bekliyordu. Gergin bekleyiş başlamıştı. Gürültülü ses ortamı doldurduğunda iki kız da yerinden sıçramıştı. "Kendine dikkat et olur mu ? Bana haber vermeyi sakın unutma." Endişe ediyordu elbet. Elbisesinin eteklerini toplayarak kapıyı araladı. Arkadaşının bahsettiği personel odasına yönelmişti. Şansı varsa kimse fark etmez ve kaçabilirdi. Üzerinde kabarık gelinliğinin olmaması onun için avantajdı. Hızlı adımlarla personel odasına girdi ve kapıyı aralık bıraktı ortalığı gözetleyebilmek için. Derin bir nefes aldı. Ortalıkta sağa sola koşturan küçük çocuklardan başka kimsenin olmaması ona cesaret verdi. Çıktı personel odasından. "Öhöm." Duyduğu öksürük sesi olduğu yerde bayılmasına sebep olacaktı. " Burası personel odası, size salona kadar eşlik etmemi ister misiniz ?" Tuttuğu nefesini sakin olmaya özen göstererek bıraktı. " Aslında ben personel çıkışını arıyorum. Bana yardımcı olabilir misiniz rica etsem. " Yavaşca arkasını döndü. Uzun boylu henüz ergenliğinin ortalarında genç bir çocuktu onu bu kadar korkutan. Aynı şekilde genç çocukta onu süzüyordu. Anlamaya çalışıyordu salon çıkışı varken neden personel çıkışından çıkmak istediğini. Sorgulamadı. "Ben kuru pasta servisine başlamalıyım. Ama siz dümdüz ilerleyip soldan ikinci kapıyı açarsanız çıkışa ulaşabilirsiniz." Şans bugün Aslı'nın yanındaydı. Gülümseyerek teşekkür etti ve eteklerini sürüyerek çıkışa doğru yürüdü. Gözleri taksiyi aradı fakat bulamadı. Beklememişti. Telefonundan arkadaşının numarasını tuşladı. "Taksi beni beklememiş , hani gelmişti?" "Olduğun yerde bekle, geliyorum sevgili nişanlım." Sesini duyduğunda buz kesmişti. Yutkunmakta zorluk çekiyordu. Cevap vermeden telefonu yüzüne kapatmıştı. İstese de cevap veremezdi ses telleri birbirine yapışmıştı. Panik olmuş halde yukarı doğru koşmaya başlamıştı. Önüne bakmıyordu gerçekten şans ondan yanaysa kaçabilirdi. Yoksa çekeceği vardı. "Aslı!" Gür sesi sokakta yankılanıyordu. İliklerine kadar korkuyordu ama geri dönemezdi. Ya hep ya hiç. Geri dönmek için kaçmamıştı. Hızını kesmeden devam etti koşmaya. Bir ara sokak bulup dinlenmeliydi. "Ben seni bulmadan sen bana gel, gel ki canını yakmayayım!" Zorba. Sesi daha yakından geliyordu. Görünürde kimse yoktu ama sesi çok yakındı. "Allahım sen bana güç ver, ver de ben kendim için en iyisini yapayım." Duası içtendi. İçine sinmeyen bir evlilik istemiyordu. Özellikle mahallesinin kabadayısıyla hiç istemiyordu. " Senin için en iyisi benim." Bu kadar çabuk olmamalıydı. Aralarında bir kaç metre vardı. Artık koşsa da bir işe yaramayacaktı. Çıkmaz sokak değildi tabii. Sadece ana caddeye bir kaç adım vardı. " Seninle evlenmek istemiyorum!" İstemiyordu. Abisinden farkı yoktu. O sadece komşularının oğlu Yağızdı. Yağız abisi. " Ama evleneceksin." Sakince söylemişti. Bağırmasının anlamı yoktu duyabilecek mesafedeydi. Emir verilmesinden, istemediği duruma mecbur bırakılmaktan hiç haz almıyordu Aslı. Alayla güldü. Evlenmek mi ? Bir kere kaçmış geri döner miydi hiç? Dönmezdi. Yağız ona doğru bir adım attığında o kaldırımdan inmişti bile. Üzerinde emanet duran elbisenin eteklerini toplamış koşmaya hazırlanıyordu. Hesaba katmadığı tek şey caddede hız kesmeden ilerleyen arabalardı. "Saçmalama Aslı, gel buraya." Sinirlenmişti. Aslı siniri gözlerinden okunan adama göz ucuyla baktı kolunu uzatsa yakalayacak mesafedeydi. Öyle de oldu ama bu kez Aslı daha hızlı davranmıştı yakalamasına fırsat vermeden caddeye atılmıştı. Mantığını kullanmayı bugün bırakmıştı. Karşıdan karşıya geçmek akıl kârı değildi. Yeşil ışıkta. Yağız geri gelmesi için tatlı dilini kullanmaya başlamıştı. Ne de olsa tatlı dil yılanı deliğinden çıkarırdı. Ama bu yılan başka yılandı. Aksi, inatçı , huysuz ve çocuk. Aslı ona boşuna konuşmaması gerektiğini söylemek için ona doğru döndü. Belki de hayatının hatasını yaptı. " Beni rahat bırak! Yağız ab-" cümlesini yarıda kesen son sürat gelen bir arabanın ona çarpmasıydı. |
0% |