Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.Bölüm: "Yüksek İrtifa"

@uuykusuzvedengesiz

Hani bazı anlarda söyleyecek hiçbir şey bulamazsınız, söylenecek tek kelime kalmamıştır çünkü. Sadece omuzlarınızı silker ve belki başınızı hafifçe iki yana sallayabilirsiniz. Elinizden bir şey gelmediğinden dilinizden de bir şey çıkmaz.

Yutkunarak omuzlarımı silktim ve başımı omzuma doğru eğdim. Şu an kendimi yaramazlık yapıp annesine açıklama yapması beklenen çocuklar gibi hissediyordum. Aslında yaptığım çocukça bir şey yoktu, hatta üstüne üstlük küçük bir çocuğun yazdığı senaryoyu oynuyor gibiydim iki gündür. Parmağımdaki kuruyan hamur yüzüğü kırılmamasına dikkat ederek kıpırdata kıpırdata parmağımdan çıkardım. Şu an Ece'nin o melül bakışlarından çok annemin bakışları bana tesir ettiğinden Ece'ye sadece gözlerimi açıp kapatabildim. Yaptığım şeyde anormal hiçbir şey olmadığı hâlde kendimi kötü hissetmeme sebep oluyordu bu çocuk.

Ece'nin o bilgilendirici açıklamasının ardından çok geçmeden babam evin içinden tanımadığım bir adamla çıktığında derin bir iç çektim. Şükür ki babam gelmeden biri fark etmişti de o yüzüğü çıkarabilmiştim. Babamdan korktuğuma değildi ya, ben açıklamaya çalışırken biteceğimden iyi ki diyordum.

"O zaman anlaştık, en kısa zamanda tapu dairesine gideriz."

Bakışlarımı babamın sözleriyle artık yeni evimiz olduğunu anladığım eve çevirirken iç çektim. İki katlı, gül kurusu renginin açık tonlarında, oldukça hoş görünen bir evdi. Babam evin sahibiyle teoride anlaştığına göre onlar da beğenmiş olmalıydılar zaten.

"Kızım, hoş geldin."

Babamın sesiyle ona dönüp gülümsedim ve birkaç adımda yanına varıp kollarımı beline doladım.

"Hoş buldum baba."

Babam şalımın üzerinden başıma bir öpücük bırakıp sırtımı sıvazladı. Dudaklarımdaki gülümseme büyürken küçük bir kız çocuğu gibi ona böyle sığınmaktan hiç vazgeçemeyeceğimi düşündüm.

"Hadi geç sende gez, bir bak bakalım beğenecek misin ?"

Babamı onaylayıp ondan ayrıldıktan sonra anahtarı alıp heyecanla eve doğru adımladım. Nesrin teyze annemleri çaprazda kalan eve çekerken arkamdan gelen ayak seslerini umursamadan gülümseyerek kapıyı açtım. Birinci katla ikinci kat ayrı olduğundan önce birinci kata girdim. Adımlarım evi biliyormuş gibi duraksamadan sağa yöneldiğinde bir tarafı yere kadar uzanan cam olan bir odayla karşılaştım. Gözlerim odayı üstün körü incelerken buz mavisi duvarlarda gezdirdim bakışlarımı. Ev içine girince sanki dışarıdan gözüktüğünden daha da büyük gibiydi.

"Beğendiniz mi Bihter Hanım ?"

Duyduğum sesle olduğum yerde sıçrarken gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. Hızla arkamı dönüp Ömer'le göz göze geldiğimde aralanan dudaklarımı ıslatıp kaşlarımı çattım.

"Sizin ne işiniz var burada Ömer Bey ?"

Ömer omzunu, yaslandığı kapıdan ayırdı ve birkaç adım içeriye geldi. Bu adam bir de kapıya yaslanmış beni mi izlemişti ?

"Cemal amca diğer anahtarı bana teslim etti. Onu vermek için gelmiştim."

Nefesimi sesli bir şekilde verip tam bunun uygun olmadığını söyleyecektim ki içeriden yükselen ses buna mani oldu.

"Abi, bil bakalım ben neredeyim ?"

Dudaklarım tanıdığım bu sesle kıvrılırken başımı hafifçe iki yana salladım. Sesin sahibi elbette Ömer Bey'in ekürisi Ece Hanım'a aitti.

"Neredesin abim ?"

Ömer yerinden kıpırdamadan kardeşini cevapladığında işaret parmağımı kaldırıp sesin geldiği yönü işaret ettim.

"Gidip bakmayacak mısınız ?"

Ömer gülerek başını iki salladı ve elini kaldırıp sırayla parmaklarını kapattı. Beş parmağının hepsini kapattığında koridorda koşma sesi yankılandı ve hemen ardından küçük çöpçatan arkasından abisinin bacağına yapıştı.

Nefes nefese kalmış bir halde gülerek biraz abisinin yamacında soluklandı. Ömer kardeşini kolundan tutup önüne çekerken birlikte yaptığımız, fakat koşturduğundan mütevellit çıkışmış saçlarını arkasına doğru çekti.

"Neden bu kadar koşturdun bakayım ?"

Ece omuzlarını silkerek kıkırdadı ve hevesle kafasını geriye atıp abisinin yüzüne döndü.

"Canım koşturmak istedi."

Ömer alt dudağını bükerek kaşlarını kaldırdı ve başını aşağı yukarı salladı.

"Gayet makul bir sebep."

Önümdeki manzara kendimi olmaması gereken düşüncelere iterken yutkunarak bakışlarımı onlardan çekmeye çalıştım. Sanki, sanki biz bir aileymişiz ve ev bakıyormuşuz gibi...

Boğazımı temizleyip camdan dışarıya doğru döndüğümde Ece seke seke yanıma geldi ve başını kaldırarak bana baktı. Bende ona döndüğümde gülümsedim ve yanağını okşadım.

"Öğretmenim, şimdi biz sizinle komşu mu olduk ?"

Ece'nin sorusuyla bakışlarımız abisiyle kesiştiğinde onun oldukça keyifli olduğunu fark ettim. Anlaşılan o bu durumun benden çok daha önce farkına varmıştı.

Başımla Ece'yi onaylayıp ellerimi birbirine vurdum.

"Evet, komşu olmuş olduk!"

Ece bana arkasını dönüp zıplaya zıplaya koridora doğru ilerlerken bir yandan da söylenmeyi ihmal etmiyordu.

"Yarın o Emel'e söyleyeceğim! Öğretmenim ve ben komşu olduk diyeceğim! Görsün o gününü!"

Kaşlarımı kaldırarak gittikçe uzaklaşan çocuğa karşı ne diyeceğimi bilemeyerek duraksadım. Emel ile aralarında böyle bir çekişme olduğundan habersizdim. Kendime çocukları daha dikkatli gözlemlemeyi not edip yanımdaki adama döndüm.

"Gitsek mi bizde ? Daha sonra gezerim ben."

Ömer başını bir kez eğip kapının oradan çekildi ve bana yol verdi. Bu hareketine karşılık başımı eğip tebessüm ettim. Benim odadan çıkmamın ardından arkamdan bir iç çekiş sesi geldiğinde hafifçe boğazımı temizledim. Ece'nin utangaç diye bahsettiği başka bir abisi olabilir miydi ? Zira bu adam utangaç falan değildi.

"Beğendiniz mi buraları Bihter Hanım ?"

Başımı hafifçe arkaya çevirip tek kaşımı yukarı kaldırdım.

"Beğendim. Neden sordunuz Ömer Bey ?"

Ömer başını omzuna doğru eğdi ve sevimli bir şekilde gülümsedi.

"Sokağın sonunda da bir ev var, çok güzel. Bir de oraya bakmak istersiniz belki diye."

Kaşlarım hafifçe çatılırken dış kapıyı açıp arkama döndüm.

"Anlamadım, o eve neden bakmak isteyeyim ?"

Ömer sesli bir şekilde gülerek kaşlarını havaya kaldırdı. Bu ifadenin altından bir hinlik çıkacağını tahmin edebiliyordum.

"Belki ileride orada da yaşamak istersiniz."

Yüz ifadem değişmezken Ömer kardeşini önüne alıp açtığım kapıdan çıktı ve kıstığı sesiyle devam etti.

"Ev bizim."

Çatılan kaşlarım saniyeler içinde demek istediğini anlayınca anında değişti. Bu bir evlilik teklifi miydi ?

Ece, ya sen abini hiç tanımıyorsun, ya da başka bir abin daha var yavrum.

Yutkunarak bende evden çıktım ve kapıyı kilitledim. İkilinin yanından geçerken Ömer'in duyacağı bir tonla mırıldandım.

"Çok beklersin."

Ömer'in arkamdan gelen gülme sesiyle birlikte benimde dudaklarımda bir gülümseme filizlenirken içimdeki hareketliliğin git gide içime yerleştiğini hissediyordum. Sanki o konuştukça vücuduma mutluluk hormonu aşılıyorlardı.

"Beklemez miyiz hiç Bihter Hanım."

Duyduğum sözlerin üzerine kalbim hoplarken sakin olabilmek için yutkundum. Yok, bu adam gerçekten benim ayarlarımı bozmaya başlamıştı.

Çantamdan telefonumu çıkarıp annemi ararken ikili karşıya geçip bahçeye girdi. Aynı zamanda annem de telefonu açıp karşı evde olduklarını söylemiş, üstüne benim de oraya gitmemi söylemişti.

Dudaklarımı ıslatarak hâlâ bahçede olan adamı görmezden gelerek karşıya geçtiğimde kendimi teselli etmeye başlamıştım. Sonuçta çok beklersin dediğim yer bu evde değildi. Dolayısıyla ben lafımı yemiş olmuyordum. Evet, evet kesinlikle.

Boğazımı temizleyip bahçeye girdim. Gözlerim Ömer'e kayarken sadece bir kez yandan bir bakış atacağım konusunda kendimi ikna edip ona bakmıştım ki göz göze gelmemizle kalbim hızlanmaya başladı. O da bana bakıyordu... Hatta o benden önce zaten bana bakıyordu. Evet, bu da oldukça normal bir şeydi. Göz göze gelen ilk insanlar biz değildik ya... Peki ben neden böyle heyecanlanmıştım ?

Derin bir iç çektiğimde Ömer henüz bitmemiş olmasına rağmen sigarasını söndürüp çöp kutusuna attı ve elini öne uzatarak konuştu.

"Buyurun öğretmen hanım."

Kaşlarım hitabıyla hafifçe çatılırken boğazımı temizleyip bir şey demeden devam ettim.

Hayır, hoşuna gitmedi Bihter. Gülümseme. Hayır gülümseme.

İçeriye girip ayakkabılarımı çıkardım ve istemsizce içeriyi incelemeye başladım. Etrafta dolanan bakışlarım Ece'nin bana seslenmesiyle bölünürken bakışlarımı küçük çöpçatana çevirdim.

"Öğretmenim size odamı göstereyim mi ?"

Çocuksu bir hevesle sorduğu soruya karşılık gülümsedim. Onu kırmamak için başımla onu onaylayıp peşine takıldım. Sırtımda olan bakışların farkında olarak...

Ece odasına gidene kadar geçtiğimiz her odayı bana tanıtırken saçma bir şekilde kendimi yeni gelin gibi hissetmiştim. Bana oldukça tezat bir şekilde bakışlarım etrafta çekingenlikle geziniyor ve ilgiyle dolanıyordu.

"Burası da Ömer abimin odası."

Ece'nin işaret parmağını kaldırıp gösterdiği odaya istemsizce kayan bakışlarımı çevirdiğimde gri ve mavi tonlarındaki odayı gördüm. Fakat çok geçmeden boğazımı temizleyip dibimde dikilen çocuğa döndüm.

"Senin odana bakacaktık ya tatlım."

Ece yeni hatırlamış gibi iki adımda yan odaya koştu ve kapıyı açıp hızla içeriye daldı. İçeriden bana seslenmesiyle başımı iki yana sallayarak gülümsedim ve peşinden bende odaya girdim.

"Nasıl öğretmenim, beğendiniz mi ?"

Bu çocuk neden sürekli bana bir şeyler beğendirmeye çalışıyordu ya hu ?

İtiraf et Bihter, gösterdikleri arasından en çok abisini beğendin.

Boğazımı temizleyip bakışlarımı pembe ve krem rengi ağırlıklı odada gezdirdim. Parmaklarım duvardaki iki raflı kitaplığa giderken gülümsedim.

"Ne kadar güzelmiş kitaplığın Ece."

Ece gülerek yatağına atladı ve evine misafir gelen bir çocuğun zıpırlığıyla birkaç defa zıpladı.

"Onu abim yapmıştı öğretmenim."

Kaşlarımı hafifçe çatarak Ece'ye döndüm.

"Senin başka abin mi var ?"

Ece son kez zıplayıp kendini yatağına bırakırken beni cevapladı.

"Bir tek Ömer abim var işte."

Aralarındaki yaş farkına karşılık alt dudağımı dışarı doğru bükerken bunun oldukça özel bir konu olduğunun bilincinde sessiz kaldım.

"Hadi annenlerin yanına geçelim, gel."

Elimi ona uzatıp beklediğimde hızla yatağından kalktı ve elimi tuttu. Birlikte seslerin geldiği mutfağa girdiğimizde bakışlar doğal olarak üzerimize dönüşmüştü. Herkesle hoş geldin, hoş bulduk faslını gerçekleştirdikten sonra bende bir köşeye geçip ortamdaki muhabbete ayak uydurmaya çalıştım. İlk başta ortada dönen konuyu anlamak için sessiz kalmayı tercih etsem de duyduklarımla bir an duraksadım.

Allah'ım, daha az önce içimden geçirdiğim sorunun cevabını veriyordu resmen karşımdaki kadın!

"Ömer o kadar yaramaz bir çocuktu ki, ikinci çocuğu hiç düşünmeye vaktim olmadı. Sonra Ömer yirmi yaşına gelince bizde dedik birkaç seneye evlenir gider, evde çocuk sesi olsun. Belki onun kadar hareketli olmaz dedik."

Ece annesinin sözlerinde ne kadar yanıldığını göstermek için çabalıyormuş gibi zıplaya zıplaya annesinin yamacına gitti ve kadının beline sarılıp annesini de kendisiyle birlikte sallamaya başladı. Nesrin teyze düz bir şekilde önüne bakarken dalgınca dudaklarını araladı.

"Gördüğünüz gibi, iki teorimde de yanılmışım."

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken teyzem yılların komşusu olmanın rahatlığıyla sesli bir şekilde güldü. Annem bakışlarını bana çevirip kaşlarıyla Ece'yi işaret etti.

"Okulda da bu kadar hareketli mi ?"

Başımı iki omzuma eğerek elimi salladım.

"Eh işte, bu kadar değil aslında."

Nesrin teyze bilmiş bir şekilde başını salladı ve konuşmak için dudaklarını araladı. Fakat küçük kızı ona fırsat vermeden atıldı.

"Çünkü annem okula gitmeden beni 'Okulda yaramazlık yapma kızım.' diye tembihliyor!"

Nesrin teyze tek kaşını kaldırıp başını aşağı yukarı salladı.

Bu hallerine gülümsediğimde teyzem koluma vurarak bana göz kırpmıştı. Başımı iki yana sallayarak neden göz kırptığını sorduğumda teyzem muziplikle konuştu.

"Aşk olsun Bihter, o kadar yüzük takmışsınız ama bize haber bile vermemişsiniz."

Gözlerimi büyüterek teyzeme bakarak boğazımı temizlediğimde zorla güldüm.

"İlahi, yani sende teyze! Hamurdan yüzük sonuçta!"

Ece omuzlarını silkerek annesine döndü.

"Anne ?"

Nesrin teyze kızına dönüp yanağını okşadı.

"Efendim ?"

Ece bana bir bakış atıp başını kaldırarak tekrar annesinin yüzüne döndü.

"Evlenecek insanlar aynı evde yaşar değil mi ?"

Nesrin teyze başını aşağı yukarı sallayarak kızını onayladığında bu sorunun altından bile bir şey çıkabileceğinin korkusuyla beklemeye başladım. Beni rezil edecek bir şey olmaması için içimden dua ederken Ece çocuktan al haberi sözünün hakkını verircesine annesinin cevabından sonra bana bir bakış atıp diğer sorusuna geçti.

"Abim öğretmenim de evlenince başka evde yaşayacak o zaman."

Ellerimle yüzümü kapatmamak için zor dururken oturduğum yerde kayarak biraz olsun gizlenmek istedim. Bu çocuk her konuştuğunda beni utandıracak bir şey mi söyleyecekti gerçekten ?

Annem 'Beğendin mi yaptığını ?' der gibi bana baktığında elimden omuzlarımı silkmekten başka bir şey gelmedi.

Seslene seslene mutfağa gelen Ömer kapıdan annesine boş çay bardaklarını verip beklemeye başlarken ayaküstü annem ve teyzemle de sohbet etmişti. Nesrin teyze çayları verdikten hemen sonra hâlâ oğlunun parmağında duran eciş bücüş yüzüğe baktı.

"Hayırdır oğlum, çok mu hoşuna gitti yüzük. Çıkarmamışsın."

Ömer annesinin hatırlatmasıyla hatırlamış gibi bakışlarını parmağına çevirdi. Hemen sonra bakışları bana döndüğünde boş parmağımı görmüş olacak ki tekrar annesine döndü.

"Kalmış öyle,"

Yutkunup mutfaktan çıkarken devam etti.

"Çıkarırım."

Ses tonundan akan memnuniyetsizlik herkesin aklına karpuz kabuğu düşürecek türdendi. Fakat neyseki mutfaktaki kimse bu mevzuyu uzatmadı ve konu kapandı. Kadınlar kendi aralarında biraz daha sohbet ettikten sonra biz kalkmıştık. Kapı ağzında da edilen ayaküstü muhabbetlerini ettikten sonra, kesinlikle annemin bize de beklediğine dair temennilerini belirtmesini bekledik. Bizim ardımızdan ev ahalisi de peşimizden bizi geçirmek için çıktığından bahçeden çıkmak bile dakikalarımızı almıştı. Ömer fırsatını nasıl bulduğunu bilmediğim ve ne ara bu kadar yaklaştığını anlamadığım bir şekilde dikkat çekmeden yanıma yaklaşmıştı. Kısık sesli fısıltısı yalnızca benim duyabileceğim seviyedeydi.

Hızlanan kalbimle ne yapacağımı, nasıl tepki vereceğimi bilemeyerek olduğum yerde kalakalmış bir şekilde durdum ve sözlerine dikkat kesildim.

Allah'ım! Bu adam yakınımdayken normal bir şekilde nefes almak bile zor olmaya başlamıştı!

"Parmağınız boş kalmış Bihter Hanım."

Benimde bakışlarım boş olan parmağıma kaydığında omuzlarımı silkmekle yetindim. Dilimi yutmuş gibi ses bile çıkaramıyordum.

"Ben size yüzüğü çok yakıştırdım. Bence çok fazla boş kalmamalı."

Gözlerimi irileştirerek yanımdaki adama döndüğümde şokla yüzüne baktım. Neyseki ilk şoku kısa sürede atlatıp dudaklarımı aralayabilmiştim.

Boğazımı temizleyerek bakışlarımı ondan çektim, fakat ona hitaben konuştuğumu anlayacağını bildiğimden buna takılmadım.

"Dün bir bugün iki Ömer bey, çok yüksekten uçuyorsunuz. Dikkat edin de yere çakılmayın."

Ömer cevabıma karşılık gülümsediğinde komik bir şey varmış gibi saçma bir şekilde bende güldüm. Anlaşılan bu adam benden daha fazla uçmuştu. Fakat sorun şuydu ki, ben onun yere çakılmasındansa onunla uçmayı tercih edecek gibiydim.

Ömer az önceki gibi kısık sesle tekrar konuştuğunda kalbim sesini duymasıyla tekrar hızla çarpmaya başladı. Nefeslerim hızlandı.

"Siz ne zaman isterseniz öğretmen hanım."

Başımı omzuma doğru eğdiğimde bahçede yüksek bir ses yankılandı.

Ece.

Hayır yavrum.

"Anne! Kızlar mı erkekleri istemeye gider yoksa erkekler mi kızları ?"


-Bölüm Sonu-

İnstagram: Uuykuluvedengesizz gerçi o da kapandı ama xjsncjdnfj



Anlık Ömer xjsncjdj


Resimler gözüküyor mu ?

Loading...
0%