@uuykusuzvedengesiz
|
Bölüm şarkısı Yalın-Kasma. Ben onu dinleyerek yazdım, sizde dinleyerek okursanız gözünüzde canlanır belki. Herkese keyifli okumalar! • Zaman öyle çabuk geçiyordu ki, günler su gibi akıp gidiyordu sanki. Aradan geçen bir haftada kendimi Ömer'e dosdoğru ifade edecek bir fırsat bulamamıştım. Hatta karşılaştığımızda selamlaşmaktan öteye gitmemiş, benimle sohbet etmekten de itinayla geri durmuştu. Bu süreçte bu tavrının gayet yerinde olduğunun bilincinde buna karşı alınmaktan da kendimi alıkoyamamıştım. Derin bir iç çekerek bakışlarımı önümdeki bilgisayar ekranında gezdirdim. Tam yarım saat önce çocuklarla prova yaparken çektiğim videoyu izlemek için bilgisayarın başına oturmuştum. Aslında izleyeceğim video sadece beş dakika kadardı. Alt tarafı o beş dakikalık videoyu izleyip son kez karegrafiyi gözden geçirip kalkacaktım. Fakat video başladıktan genelde iki üç dakika sonra aklım başka yere kaydığından bir türlü videoyu izlemeyi bitiripte kalkamamıştım. Bakışlarım son günlerde sık sık uğradığı gibi yine pencereyi bulduğunda göremeyeceğimi biliyordum. Fakat buna rağmen yine de sık sık kendimi pencereye bakarken yakalıyordum. Yerimde kıpırdanarak çok düşünmeden ayaklanıyıp pencerenin dibine tünedim ve bakışlarım direkt odasının olduğu tarafı buldu. Meraklı bakışlarım ışığı açık odada dolaşırken ışık kapandı, odanın balkonunun kapısı açıldı ve Ömer balkona çıktı. Karanlıktan mütevellit sadece bir silüet halinde gözükürken yanan sigaranın parlak ucu balkonda ufak bir ışık saçıyordu. O ışığın yüzünü aydınlatamadığına bir miktar üzülürken yutkundum. O gün söylediklerim yanlış değildi belki, fakat söyleyiş biçimim daha kibar olabilirdi. Bu yüzden içten içe bir haftadır kendimi suçlamaktan da vazgeçmemiştim. Birkaç dakika sonra o ufak ışıkta söndüğünde omuzlarım çöktü. Perdeyi kapatmak üzereyken bir dış kapı sesi olunca perdeyi hemen tekrar araladım. Açılan kapıdan çıkan Ömer, saniyeler içinde arabaya binip gözden kaybolduğunda kaşlarım çatıldı. Gecenin bu saatinde nereye gidiyordu böyle ? Düşünceli bakışlarım odanın içinde turlarken gözüme çarpan telefonumla birlikte kararsızca durakladım. Fakat bu duraklama çok uzun sürmedi ve telefona uzandım. Parmaklarım ekranda hızla dolaştıktan sonra telefonu kulağıma yasladım. İkinci çalışta açılan telefonla duruşumu dikleştirdim. "Poyraz abi nasılsın ?" Telefondan gelen birkaç hışırtıdan sonra sorumun cevabı gecikmedi. "İyiyim abiciğim, sen nasılsın ?" Yutkunarak normal davranmak için üstün bir çaba harcıyordum. "İyiyim bende, sağ ol. Evde miydin, rahatsız etmiyorum değil mi ?" Bunu yaptığıma inanamıyordum fakat Ömer'le olup olmadığını öğrenmek için ilk aklıma gelen buydu. Poyraz abim olumsuz bir ses çıkarttı ve yine sorularımı cevapladı. "Yok yok, olur mu öyle şey. Evdeyim, müsaitim de." Omuzlarım aldığım cevapla çökerken gece gece onların evinde olmayacağını bildiğim için nereye gittiğini öğrenme şansım da uçup gitmiş oluyordu. "Deniz, Deniz yanında mı abi ?" Poyraz abim bir şey demeden telefon el değiştirirken yaşıtım olan kuzenimin sesini duyduğum gibi söze girdim. "Deniz, sana işim düştü. Senden bir şey isteyeceğim." Deniz beni onaylayan mırıltılar çıkardıktan sonra yutkundum ve daha önce bundan ona bahsetmememe rağmen oldukça sıradan bir şey söylüyormuşum gibi söyledim. "Abin Ömer'in nereye gittiğini biliyor mu ağzını arar mısın ?" Birkaç saniyelik sessizlikten sonra Deniz'in şaşkın sesi duyuldu. "O ne alaka ya ?" Nefesimi sesli bir şekilde verip omuzlarımı düşürdüm. "Anlatırım, sen dediğimi yapacak mısın ?" Deniz beni cevapsız bıraktı ve telefondan bırakıldığını anlamam sebep olacak hışırtı sesleri geldi. "Abi ?" Biraz olsun uzaklaşan sesiyle dediğimi yapacağını anlayarak heyecanla olduğum yerde dikildim. "Hı ?" Poyraz abimin biraz umursamaz çıkan sesine karşılık Deniz bunu umursamadan devam etti. "Az önce Ömer abi arabayla çıktı da, nereye gitmiş bu saatte biliyor musun sen ?" Deniz'in direkt konuya girmesiyle elimi alnıma vurup başımı iki yana salladım. Allah'tan ağzını ara demiştim. "Yok, bilmiyorum." Birkaç saniye sonra Poyraz abimin sesi tekrar duyuldu. "Niye sordun ?" Deniz üste çıkmak için sesini yükseltirken bunu abisine arada yapıyor oluşunu bildiğimden takılmadım. Eminim Poyraz abim de takılmayacaktı. "Merak ettim ya, ne olmuş ? Merak edemez miyim ben hiçbir şeyi ?!" Deniz telefonu eline alıp yine yüksek sesle konuştu. "Al telefonunuda, ben gidiyorum!" Telefondan hızla uzaklaşan ayak seslerinin ardından Poyraz abimin yüksek sesi duyuldu. "Deniz nereye bu saatte ? Deniz!" Deniz'in bağırtısı kulaklarıma dolarken bunun karşıdaki evden bile duyulabileceği şüphesine düştüm bir an. Zira Deniz ses tonunu pek ayarlayabilen biri değildi. "Nereye gidebilirim acaba bu saatte ? Bihter'lere geçiyorum biraz, geç kalmam!" Telefonun artık Poyraz abimde olduğunu hatırlayarak telefonu hemen kapattım ve perdeyi aralayarak Deniz'in bizim eve gelişini izledim. Evin içinde yankılanan zil sesiyle birlikte kapıyı açmak için hareketlenmiştim ki kapının açılma sesini duyup vazgeçerek yatağıma oturdum. Aradan geçen bir iki dakika sonra hızlı hızlı çıkılan merdiven sesi evi doldurdu. Hemen ardından odamın kapısı arkaya çarparak kadar şiddetli bir şekilde açıldığında bunu beklememe rağmen irkildim. "Ne demek Ömer nerede ?!" Kıstığı sesiyle birlikte aynı zamanda bağırır gibi konuştuğunda başımı geri yatırdım. Birkaç saniye öyle durduktan sonra başımı kaldırdım ve omuzlarımı silktim. "Merak ettim, ne olmuş?" Onu kendi silahıyla vurmama karşılık elini göğsüne koyup acı içinde bir ifadeyle yüzüme baktıktan sonra üzerindeki montunu çıkardı ve odadaki tekli koltuğun üzerine bırakıp yanıma, yatağa geldi. Yatağa iyice yerleştiğinde telefonunu yatağın yanındaki komodinin üzerine bıraktı, kaşlarını kaldırıp indirdi ve ellerini birbirine sürttü. "Dökül bakalım, Bihter Hanım." Tanışmamızın farklılığıyla birlikte, Deniz'e en baştan bizi anlatmaya başladığımda oldukça komik bir hikâyemiz olduğunu da fark etmiştim. Anlatmayı dakikalar sonra bitirdiğimde Deniz birden gülmeye başladı. "Vay be, Ece'ye bak sen! Git abini at diye öğretmeninle tanıştır, üstüne bir de başgöz etmeye çalış!" Başımı iki yana sallayarak bende güldüğümde Deniz bir tespit yaparcasına gözlerini kıstı. "Yani, Ömer'e derdini biraz daha yumuşak bir şekilde ifade edebilirdin tabii." Yüzümdeki gülümseme solarken omuzlarımı silktim. "O konuşmanın üzerine gelince birden ona patladım," Yutkunarak bakışlarımı gözlerine çevirdim. "Ama gözlerindeki hayal kırıklığını hatırladıkça benim kalbim kırılıyor sanki." Deniz kaşlarını kaldırarak omzuyla omzumu itti. "Kız ne yaptı, Ece emellerine ulaştı mı yoksa ?" Nefesimi sesli bir şekilde verip başımı omzuma eğdim. "Anlamadım ki, söyleye söyleye kırkı mı buldu, dua saatine mi denk geldi, çok mu kalpten istedi anlamadım işte. Ama reddetmenin bir mantığı yok, aklımdan çıkmıyor işte." Deniz omuzlarını sallaya sallaya yataktan kalkıp oynamaya başlarken tuhaf tuhaf ona bakmaya başladım. Telefonuna uzanıp bir roman havası açtı ve iyice coştu. Ne yapıyordu gece gece bu ? "Ne oluyor be ? Ne yapıyorsun gecenin bu saatinde ?" Deniz imalı bakışlarını bana çevirip ters bir şekilde önümde eğildi. Onu boş çevirmemek için alnından öptüğümde geri kalktı ve ellerini birbirine vurdu. "Düğüne hazırlık." Cevabına karşılık boş bulunarak saf saf konuştum. "Kimin düğünü ?" Deniz bana gözlerimi devirip masamın üzerindeki üstü kapalı su bardağının üzerine açıp bana uzattı. "Yazık, aşk acısı adamı aptal eder diye duymuştum ama görmek hiç nasip olmamıştı," Uzattığı su bardağını alıp kafama dikerken arsızca devam etti. "Ömer'le sizin düğünü diyordum akıllım." İçtiğim su boğazımda kaldığında şiddetle öksürmeye başladım. Deniz bu hâle düşmemin sebebi o değilmiş gibi oflaya puflaya dibime gelip sırtıma vurmaya başladığında suyu yutup biraz olsun nefes alabildim. Derin nefesler alıp nefeslerimi düzene sokmaya çalışırken Deniz elini sallayarak konuşmaya başladı. "Ohoo, bizimki çoktan kaptırmış kendini. Bana da yapacak tek bir şey kalıyor." Korka korka dudaklarımı araladığımda aslında alacağım cevabın beni utandıracak bir şey olduğundan emin sayılırdım. "Ece kankimle birlik olup bu ilişkinin mimarları olmak!" Deniz'e gözlerimi devirip yanaklarımı havayla doldurdum ve kafamı arkamdaki duvara bir kez vurdum. "Allah sizin elinize düşürmesin kimseyi, bu ne ya!" Başımı kaldırıp yüzümü buruşturdum. "İyi ki daha önce anlatmamışım, yoksa şu an nikâh masasında olabilirdim." Deniz gözlerini devirip elinin tersini bana doğru savurdu. "Cahil cahil konuşma, bu saate açık nikâh dairesi mi kalır ? Yarına sarkardı o iş." Başımı iki yana sallayıp yatağıma uzandım ve üst üste koyduğum ayaklarımı sallamaya başladım. "Ne yapacağım ben ? Gönlünü alıp derdimi daha kibar bir şekilde ifade etmem lazım." Deniz masanın üzerindeki meyvelerden birini ağzına atıp çiğnemeye başladı. Yuttuktan sonra gözlerini kısarak parmaklarını şıklattı. "Al iki alyans, dayan kapısına! De ki yorulduysan gel şöyle otur yiğidim de," Ekleme yapıyormuş gibi işaret parmağını çevirdi ve devam etti. "Bunu söylerken mantıklı olması açısından nikâh masasını göstermelisin ve iş çıkış saatine denk getirirsen daha iyi olur bak." Ellerimle yüzümü ovalayıp düz düz yüzüne baktım. "Hata bende, oturdum senden ciddi bir tavsiye istiyorum." Deniz hiç oralı olmadan telefonundan değişen şarkıyı kapattı. Şarkı sesinin kesilmesinin ardından sokakta yankılanan araba sesiyle saniyler içinde yatağımdan kalkıp pencerenin önüne geçtiğimde görünmeyeceğimi bilerek perdeyi bir karış kadar yana çektim. Park edilen arabadan önce Ömer, sonra da yan taraftan bir kız indiğinde dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Bir an içimden Emel gibi Deniz'den bir Müslüm Gürses açmasını istemek geçerken durdum. Gecenin bu saatinde almaya gittiğinde ve kızı bu saatte evine getirdiğine göre akrabası ya da çok yakını olmalıydı. Bakışlarımı onlardan çekmeden hemen elimle Deniz'i yanıma çağırdım. "Koş! Çabuk koş! Bir kızla geldi eve bu! Kim o kız ?" Meraklı sesime karşılık Deniz'de saniyler içinde yanımda yer bulduğunda perdeyi yarıya kadar açtı ve aşağı doğru baktı. "Aa, Pelin abla mı gelmiş ?" Kaşlarımı çatarak az önceye nazaran daha kısık sesle mırıldandım. "Pelin kim ?" Deniz bana dönüp bir dakika işareti yapıp ben ne olduğunu anlamadan pencereyi açtı. Ellerini hızla sallarken aşağı doğru eğilip seslendi. "Pelin abla, hoş geldin!" Deniz'in Pelin abla diye seslendiği kadın sesin geldiği yöne doğru döndüğünde Deniz'i görmesiyle gülümsedi. Ortada direk gibi dikildiğimi fark edince yutkunarak ayıp olmasın diye bende kendimi mecbur hissederek konuştum. "Hoş geldiniz!" Pelin abla gülümsemesini bozmadan başıyla beni selamladı. Ömer'in bakışlarının da bu tarafta olduğunu bildiğimden hiç ondan tarafa bakmadım. Resmen adamı izlediğimiz ortaya çıkmıştı! Ve her ne kadar şu an bu göze batmasa bile düşündüğünde bunun farkına varacağını biliyordum. "Bihter, benim teyzemin kızı. Buraya taşındılar!" Deniz kısaca beni Pelin ablaya tanıttıktan sonra Pelin ablanın gözleri hızla irileşti ve saniyler içinde Ömer'e bakıp tekrar bize döndü. Ellerini birbirine vurdu, ardından bir elini ağzına kapattı. Elini ağzından çektikten sonra işaret parmağıyla beni işaret ederek konuştu. "O Bihter sensin!" Ömer eliyle yüzünü kapatıp yan döndüğünde anlamayarak karşımdaki kadına baktım. Deniz benden önce davranarak olabilirmiş gibi biraz daha sarktı. "Hangi Bihter, ben anlamadım abla ?" Pelin abla eliyle Ömer'i işaret etti ve güldü. Acaba bu ailede bu ani tepkileri vermek huy falan mıydı ? "E arabada gelene kadar anlattığı Bihter işte!" Ömer susması için olsa gerek Pelin ablanın kolundan çekelerken saf saf güldüm. Demek yol boyunca beni anlatmıştı. Deniz elini havada salladı ve sonra beni işaret ederek Pelin ablaya karşı konuştu. "E bu da kaç saattir Ömer'i anlatıyor!" Deniz'in sözleriyle gözlerim irileşirken bir an onu içeri mi çeksem yoksa tam tersi tutup atsam mı bilemedim. Fakat hızla onu içeri çekmenin mantıklı olan olduğuna karar verip zorla içeri doğru çekeledim. İki güldük diye beni adama rezil etmişti iyi mi! Ömer, Deniz'in sözlerinin ardından dakikalardır ilk defa başını kaldırıp bana bakmıştı. Bakışları karşısında yanaklarım ısınmaya başlarken Deniz'i içeri çekemediğimden koluna vurdum. "Ne diyorsun lan sen! Rezil ettin beni!" Deniz beni tınlamadan aşağıya doğru eğik durmaya devam ediyordu. "Siz başkalarına beni mi anlatıyorsunuz Bihter Hanım ?" Ömer'in tek kaşı kalkık bir şekilde sorduğu soruya karşılık kalakalırken ortama bir ses daha dahil oldu. "Öğretmenim, sonunda sevdiniz mi abimi ?" Camdan çıkıp bana elini sallayarak kendini göstermeye çalışan Ece'ye karşılık başımı cama vururken bizim alt katın camı açıldı. "Abla ne diyor bunlar, senin Ömer abiyle aranda ne var ?!" Duyduğum Begüm'ün sesiyle iyice battığım resmiyet kazanırken Pelin abla saçma bir şekilde araya girdi. "Bihter neyi itiraf edecek Deniz Hanım, Ömer'le ne ilgisi var ?!" Deniz, Pelin ablanın kullandığı repliğe karşılık gülerken tüm mahallelinin bu saate kadar uyumuş olmasını umuyordum. "Bihter Hanım ?" Ömer'in sorgularcasına bana baktığını fark ettiğimde bir hırsla Deniz'i geri çekip bu sefer ben camdan sarktım. "Ömer Bey, hiçbir şey göründüğü gibi değil!" Ece tekrar ellerini havada sallayıp camdan seslendi. "Öğretmenim, bir haftanın üstüne bir hafta daha geçti. Belli oldu mu kısmetiniz ?" Gözlerimi kısarak birkaç saniye küçük çöpçatana bakıp başımı iki yana salladım. "Hayır Ece, daha değil!" Ece oflayarak ellerini saçlarına attı. "Ama öğretmenim bana bir şey söyleyin, ona göre Emel'e söyleyeceğim!" Gerçekten, bu kızın Emel'le alıp veremediği neydi ? "Ece! Burada duyduğun hiçbir şeyi okulda duymayacağım tamam mı ? Lütfen!" Ece memnuniyetsizce başıyla beni onayladı ve camı kapatıp içeriye girdim. Alt kattan bu sefer benim kardeşimin sesi yükseldi. "Abla! N'oluyor burada bana da bir şey söyleyecek misin artık ?" Sinirle aşağı doğru sarktım ve kardeşimi görememe rağmen görüyormuş gibi el kol yaparak söylendim. "Begüm gir çabuk içeri! Gece gece delirtme beni!" Begüm çarparak camı kapattıktan sonra yine dördümüz kaldığımızda yutkundum. Allah'ım ben ne yaşıyordum şu an ? Pelin abla Ömer'e bir bakış atıp ona arkasını döndü ve iki işaret parmağını birbirine sürtüp başını iki yana salladı. Utançla gözlerimi ondan kaçırdığımda etrafımda bir tane normal insan olup olmadığını düşünmeye başlamıştım. Ömer boğazını temizleyip kendini belli ettiğinde bakışlarım ona döndü. "Hayırdır, kısmetiniz mi var Bihter Hanım." Başımı hızla iki yana sallayıp aceleyle konuştum. "Yok Ömer Bey, ne kısmeti!" Deniz arkamdan kafasını uzatıp seslendi. "Yalan söylüyor Ömer abi! Daha iki gün önce Hamdiye teyze oğlu için sormuş teyzeme!" Ömer'in kaşları hızla çatılırken bir an boş bulunduğundan olsa gerek sesli bir şekilde söylendi. "Yürüsün gitsin, gelmiş kırk yaşına oğlu! O oğluna kız almayı düşüneceğine baston alsın!" Her ne kadar sözlerine gülmek istesem de ortam zaten tuhaf olduğundan konudan konuya atlamakta bir sakınca görmeyerek söze girdim. "Ömer Bey, ben kendimi size biraz yanlış ifade ettim geçen gün! Özür dilerim!" Nihayet özrümü dileyebildiğimde Ömer etrafta gezdirdiği bakışlarını bana çevirdi. "Öyle mi diyorsunuz ?" Başımı aşağı yukarı sallayıp onu onayladığımda birkaç saniyelik bir duraksamanın ardından cebinden telefonunu çıkardı. Kısa bir süre telefonuyla ilgilendikten sonra başını kaldırıp tekrar bana baktı. Telefonunu kaldırıp salladığında camdan içeriye girip telefonumu aldım. İnternetimi açtığım anda ekrana düşen bildirimle gelen mesajı açtım. 'Yarın sabah saat 07.00'de, Begonvil Sokağı'nda.' Mesajı okur okumaz başımı telefondan kaldırıp ona baktım. Yüzündeki gülümseme bana olan kırgınlığının geçtiğini belli ederken bende rahatlayarak gülümsedim. Heyecanla iç çekerken bizim haricimizde birilerinin de yanımızda olduğunu unutmuş gibiydim. Ta ki onlar kendini hatırlatına kadar. "Bu iş olur diyorum ben!" Başımı gülerek iki yana salladığımda ikimizde aynı durumdaydık. Kalbim hızla çarparken yüzümdeki gülümseyi düşürmeden derin bir nefes aldım. Sevmek böyle bir şey miydi ?
-Bölüm Sonu-
Herkese merhaba, ben geldim! Ah nasıl mutluluk! Bölümü gülerek yazdım, dahası yazdıklarım gözümün önüne gelerek yazdım. Biraz da kendimi yaz dizisi yazıyormuş gibi hissettim yalan yok fnsmfjsmf Neyse, sözü uzatmadan yine kaçayım ben. Destekleriniz için çok teşekkür ederim, eksik olmayın. Allah'a emanet olun! 🌺 İnstagram: uuykuluvedengesizz
|
0% |