@uuykusuzvedengesiz
|
Ruhum acılar içinde kıvranırken ayakata durmak için kendimi zorlamakla meşguldüm. Şu son birkaç gündür olduğu gibi. Kapıdaki o askerleri gördüğüm andan, mezarlıktan döndüğümüz şu ana kadar ki her an olduğu gibi... Yutkunarak, ellerim Alper'le birlikte boyadığımız bahçe kapısını buldu. Bir insana bir kapı bile acı verir miydi ? Veriyordu. Bir kapı, bir yemek veyahut hiçbirine fırsat bırakmayan sadece bir isim. İnsanı acılar içine hapsedip gömmeye sadece bir isim yetiyordu. Tekrar yutkunarak dişlerimi sıktım, kapıyı açtım. Arkamdaki herkes sabırla beklerken bahçeye iki adım atmıştım ki tanıdık bir yüz çıktı sokak tarafındaki ağaçların arkasından. Daha evlendiğimiz günün ertesi sabahı bahçede kahvaltı yaparken kafama top atan çocuktu bu. Uzun zamandır onu görmediğinden bir miktar şaşırsamda sadece el sallayabildim. Her ne kadar aradan iki yıl geçmiş olsa da hâlâ küçük bir çocuktu. Adımları yavaş yavaş bizi bulduğunda bir metre kadar uzağımda durdu. Gözleri sanki bir şeyi arıyormuş gibi sürekli etrafta dolanıyordu. En sonunda aradığı şeyi bulamamış olacak ki bana çevirdi bakışlarını. "Biz yine buraya geldik de, biz o abiyle oyun oynayacaktık. Söz vermişti bana. Benimde canım sıkıldı da, oynar mı şimdi benimle ?" Hiç kimse tam olarak ne olduğunu anlamamış olsa da, çocuğun kimi sorduğunu herkes gayet net anlamıştı. Dudaklarım acı bir tebessüme ev sahipliği yaparken güçlü olmam gerektiğini sürekli tekrar ettim kendime. "Oynayamaz." Küçük kız alt dudağını bükerek yerinde sallandı. "Neden ki ? Ama söz vermişti ?" Gözlerimi kapatarak kendime biraz zaman tanıdım. Kendimi bu kadar zorlamam ne kadar doğru bilmiyordum. Fakat ağlamayacaktım. Gerekirse kaskatı olana kadar kendimi sıkacaktım, ama yine de ağlamayacaktım. "Alper gelemeyecek. Bir süre sonra biz onun yanına gideceğiz." Küçük kız kısa bir süre düşündü ve kararsız bir ifadeyle bana baktı. "Dedem gibi mi ? Geçen sene dedemde gitmişti. O da bir daha gelmeyecekmiş, annem öyle demişti. Daha sonra biz de oraya gidecekmişiz." Onu sadece başımla onaylayabildiğimde konuşmamızın başından beri sadece hıçkırık seslerini duyduğum Ayla annem elini belime koydu. "Hadi kızım üşüdü çocuklar da, girelim artık." Küçük kıza elimi sallayarak eve ilerledim. Kapıyı açıp geri çekilerek onlara yol verdiğimde herkes sırayla içeri girdi. Benim aklımsa bu eve ilk girişimizdeydi. ' "Buyurun hanımefendi." Alper bir elini arkasına atıp bir elini öne doğru uzatarak reverans yaptı. Yüzümdeki kocaman gülümsememle bende hafif dizlerimi kırarak selam verdim ve evimize ilk adımımı attım. Daha evimizin camları bile yoktu. Kapısı da daha yeni takılmıştı. Yani ev aslında yarım yamalak, toz pislik içindeydi. Fakat huzuru şimdiden hissetmiştim. Yaşayacağımız onlarca güzel anıların, gelecek o güzel günlerin habercisi olduğunu belli edecek kadar hissetmiştim. Yüzümdeki gülümsememi bozmadan arkamda kalan kocama döndüm. "Şimdiden çok güzel." Alper saniyeler içinde yanıma vardı ve sağ şakağıma bir öpücük bıraktı. "Senin yanında lafı bile olmaz." ' Sımsıkı yumduğum gözlerimi aheste aheste aralayarak bende içeriye girdim. Herkes salonda toplanmıştı. Çocuklar her şeyden habersiz o gün oyun halısının üstünde kalan oyuncaklarıyla oynamaya başlamışlardı. Yutkunarak boş kalan tekli koltuğa geçtim. Bakışlarım çocuklardaydı. Kimseden çıt çıkmıyordu. En sonunda bu sessizliği annem bozdu. "Kızım doğuma kadar sırayla biz yanında kalırız dedik. Hem çocuklara bakmana da yardım ederiz. Ne dersin annem ?" Annemi sadece başımı sallayarak onayladığımda etraftaki sessizliği, televizyon kumandasını ne ara bulduğunu fark etmediğim Görkem kumandanın düğmesine basarak bozdu. Televizyon açıldı. En son açık kalan o haber kanalıydı. Yine aynı adam haber sunuyordu. Sesler duyuyordum ama ne dediğine dair hiçbir fikrim yoktu. Benim bu dalgınlığımı bozan şey de Gökalp'in heyecanlı bağırışı oldu. "Baba!" Gökalp minik parmağını ekrana uzatmış, resmini gördüğü babasıyla heyecandan yerinde kıpırdanmaya başlamıştı. Onun sesiyle herkesin bakışları ekrana dönerken Ayla annemden sesli bir yutkunma geldi, Ahmet babamdan bir burun çekiş sesi, Ahsen ve Azra'dansa tüm salonu dolduran hıçkırık sesleri. Ben mi ? Ben sadece ekrana bakmaya devam ediyordum. Tek bir ses çıkarmadan, tek bir damla yaş akıtmadan ekrana bakıyordum. Bir haber kanalına çıkacak şeyler yaşayan sevdiğim adama. Şu an yanımda olmayan, veda bile edemediğim adama... Ekran birden karanlığa gömüldüğünde bakışlarımı bunu kimin yaptığını görmek için salondakilere çevirdim. Tuğrul bakışlarını bende tutarak elindeki kumandayı önündeki sehpaya bıraktı. Başını sağ omzuna doğru yatırdığında benim ağlamam için yaptığını anlayarak gözlerimi kaçırdım. Gökalp bu duruma benden daha çok bozulmuş olacak ki elindeki oyuncağını yere fırlatarak tektar bağırdı. "Aç!" Yere eğilip Gökalp'i kucağıma çektim. "Hayır annem. Televizyon izlemek zararlı. Açmak yok." Gökalp dudaklarını bükerek başını göğsüme dayadı. Elleri gömleğimin yakasıyla oynuyor, beni bir şeylere ikna etmeye çalışıyor gibiydi. "Anne aç!" Yutkunarak başını okşadım. Kulağına eğilip kısık sesle, "Hayır bebeğim." mırıldandığımda kararlı olduğumu anlamış olacak ki daha fazla tekrarlamadı. Başına bir öpücük kondurup ayağa kalktım ve aynı şekilde Görkem'in de başını okşayarak öptüm. Bakışların hepsi bana döndüğünde salonun çıkışına doğru ilerledim. "Çocuklara bakarsınız di mi ? Ben namazımı kılıp biraz uzanacağım." Annem hızla beni onaylayan bir şeyler söylediğinde bir karşılık vermeden odamıza geçtim. Adımlarım odanın kapısında duraksadığında Alper'in sesini işitti sanki kulaklarım. Bir yerde bana 'güzelim' diye sesleniyor, bir yerde canımın bir şey isteyip istemediğini soruyor, bir yerde gezeceğimiz yerlerin planlarını yaptığını anlatıyordu. Biz o gezmeyi planladığımız hiçbir yeri gezememiştik. Alper söz verdiği o çocukla oynayamamıştı, biz o dört çocuğu yapamamıştık. O kadar yarım kalmıştık ki, ne yapmalı ne demeli bilemiyordu insan. Sadece öyle düz duvara bakıyor, sessizce yutkunuyordu. Durduğum yerden sonunda ayrılıp yatağa oturduğumda bakışlarım onu tarafını buldu. Bu yatakta belki de onunla yattığımdan çok yalnız yatmıştım. Şimdi hep mi yalnız yatacaktım ? Düşünceler nefesimi kesip artık beni nefessiz bıraktığında adımlarım direkt küçük balkonumuzu buldu. Karşılıklı duran sandalyelerin benim olanına kendimi bırakırken bile gözlerim karşımdaki sandalyedeydi. Boştu. Tıklatılan kapıyla gözlerimi kapıya çevirdim. Çocuklar Tuğrul'un iki yanında ellerini tutmuş bana doğru geliyorlardı. "Durmadılar salonda. Getirmek zorunda kaldım abla." Başımla onu onaylayıp sandalyeden kalktım ve kollarımı açtım iki yana. "Gelin bakalım." Gökalp sağ kolumun iç tarafına, Görkem de sol kolumun iç tarafına girdi. İkisini de sineme çekerek kokularını içime çektim. Birkaç saniye aynı pozisyonda kaldıktan sonra geri çekildim. Duvarı kaplayan, her bir kitabını Alper'le birlikte yerleştirdiğimiz kitaplıktan ikisinin de peluş oyuncaklarını alıp geri eğildim. "Alın bakalım. Ben namaz kılana kadar dayınıza oyuncaklarınızı gösterin tamam mı ?" İkisi de başlarını sallayıp tekli koltukta oturan Tuğrul'un önüne gitti. "Çocuklar da sana kaldı hep. Hiç sormadım da işin falan var mıydı ablam ?" Tuğrul başını iki yana sallayarak olumsuz bir ses çıkardı. "Hayır hayır, hiçbir işim yok. Hem onlarla ilgilenmek bana da çok iyi geliyor." Tuğrul'a minnet dolu bakarak başımı salladım. Tuğrul ikisini de iki dizine oturtup ilk defa görüyormuş gibi oyuncakları incelemeye ve yorum yapmaya başladı. Bir sorun olmadığına kanaat getirdikten sonra odaya ek olan banyoya girdim ve abdest aldım. Banyodan çıkıp giyinme odasından da gerekli eşyaları aldıktan sonra çıkacaktım ki gözüm girişin hemen yanındaki şeffaf kapaklı dolabın içindeki üniformayı buldu. Daha üç gün önce Alper işe gidecek diye iki takımını da yıkayıp ütülemiştim. Tabii birini giyip gittiği için biri kalmıştı dolapta. Gözlerim hızla dolarken kapağı açtım ve üniformayı askısından bile çıkarmadan burnuma yasladım. Bir nebze kokusunu alsam yeterdi... Boğazıma dizilen yumruyla yutkunmaya çalıştım. Kendime güçlü olmam gerektiğini hatırlatıp zar zor çöktüğüm yerden kalktım. Üniformayı aldığım yere astım. İçeri girmeden önce toparlanabilmek için kendime biraz zaman tanıdım. Her ne kadar gözlerimin kızarıklığı ağladığımı açık etse de hiçbir şey olmamış gibi davranmaya kararlıydım. Kısa bir vakitten sonra giyinme odasından çıktığımda Tuğrul'a hiç bakmadan dolaptan seccadeyi çıkardım ve yaydım. Namazımı kıldıktan sonra çocuklara bir bakış atıp yatağa oturdum. Artık uykuları gelmişti ve ikisi de oyun uğruna gözlerini açık tutabilmek için büyük bir savaş veriyordu. İkisine de bakıp gülümseyerek boğazımı temizledim. "Çocuklar hadi uyku vakti. Gelin bakalım birlikte uyuyalım." Çocuklar dayılarının kucağından inip yatağa tırmanarak yanıma geldiler. Bakışlarımı Tuğrul'a çevirip tebessüm ettim. "Sende çok yoruldun. Hadi git dinlen sende. Çocukların odası müsaittir." Tuğrul başını sallayarak önce yanımıza geldi. Çocukları öptükten sonra benim de başıma bir öpücük bırakıp odadan öyle çıktı. Şu son birkaç gündür bana öyle destek olmuştu ki, o olduğu için şükürler etmiştim. Sanki ben onun ablası değilmişim de o benim abimmiş gibi, gölgesini arkamdan bir an eksik etmemişti. Çocuklarla sürekli ilgilenmiş bir kere of dememişti. Ufak mızırdanmaların ardından dürtülerek kolumdan çekilmemle başımı o yana çevirdim. Gökalp elini yastığa vurarak başını koydu. Bizim de yatmamızı istiyordu. Görkem de önce kendi ağzındaki emziği, daha sonra da kardeşinin ağzındaki emziği çıkarıp komodine bıraktı ve kardeşini dinleyerek yattı. Bende aynı onlar gibi başımı yastığa koydum. İkisi de çat pat kendi kendilerine bir şeyler anlatıyorlardı. İkisi de konuşmaktan yorulana kadar konuştular. Nihayetinde on dakika kadar sonra ikisi de uyumuştu. Ben de bir süre onları izleyip ruhuma şifa bulmaya çalışarak gözlerimi yumdum.
-Bölüm Sonu-
Bölümün bir kısmını ağlayarak yazdığım doğrudur 🥺 Ama belli bir süre boyunca bu kadar peş peşe duygu yüklü bölümler yazamam herhalde. Kaldıramam yani. Yemek yerken, yatarken bile kurgu aklımda, sanki gerçekten varmışlar gibi aklımdan çıkmadıkları için biraz daha sakin bölümler bizi bekliyor diyebiliriz. Alper'e gelince, flashback sahneleriyle idare edeceğiz diyebilirim 😐 Bu arada sıralamalarda git gide geriliyoruz 😶 Bu yüzden desteklerinizi eksik etmeyiniz lütfen. Bir dahaki bölüme kadar Allah'a emanet olun ✋🏻
|
0% |