Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm: "Kalp Yarası"

@uuykusuzvedengesiz

Destek olan herkese teşekkürler!Desteklerinizi eksik etmeyiniiz!

Keyifli okumalar! 🌼

İnsan doğası gereği her şeye alışırdı. Varlığa, yokluğa, yoksulluğa, kayıplara... Her şeye alışırdı. İnsan bir kere ölümlere alışırdı. Unutmazdı ama alışırdı. Yanının boş kalmasına, o kişinin yüzünü fotoğraflardan başka bir yerde göremiyor oluşuna, bir daha nefesini ensesinde hissedemiyor oluşuna... Acı geçmiyor, hatta belki gün geçtikçe seninle birlikte daha da büyüyordu fakat öğreniyordun. O acıyla yaşamayı öğreniyordun.

İçime derin bir nefes çekerek birkaç saniye bekledim ve yutkundum. Artık bir yaşını doldurmuş olan kızımın tombul yanaklarına öpücükler kondurdum. Kokusunu içime çekerek önümdeki tabaktan ağzına peynir verip yutmasını bekledim. Gökalp koştura koştura yanımıza gelerek kardeşini sıka sıka öptü. Zeynep bu sevgi selinden hoşlanmamış olacak ki anında dudaklarını büktü. Başımı arkaya doğru atıp gelecek sesli ağlamayı bekledim. Fakat aradan birkaç saniye geçmesine rağmen beklediğim şey olmayınca, hatta tam zıttı kahkaha sesleri duyunca şaşkınlıkla tek gözümü açarak başımı kaldırdım. Görkem elinde Zeynep'in en sevdiği oyuncağıyla kardeşini ağlamaktan vezgeçirmiş, üstüne güldürmeyi bile başarmıştı. Nefesimi sesli bir şekilde üfleyerek gülümsedim. Görkem ve Gökalp de sonunda oyunlarına ara vermiş olacaklardı ki masaya oturdular. İkisi de birbirleriyle uğraşa uğraşa ve arada benim uyarılarımdan etkilenerek düzgün bir şekilde kahvaltılarını yaptılar. Onlar kahvaltılarını yapana kadar Zeynep' de kahvaltısını bitirdiği için önce ikizlerin giyinmesine yardım edip, daha sonra onlara rahat durmalarını tembihleyip yan odaya geçtim. Dolaptan Zeynep için de kıyafet seçip çıkardım ve pusetinde sessiz sessiz beni izleyen kızıma döndüm.

"Ne oldu annem ?"

Zeynep onunla konuştuğumu anlayarak heyacanla bacaklarını hareket ettirdi ve ellerini birbirine vurdu. Bu haline gülümsediğimde hissettiğim eksiklikle gülüşüm hafif sekteye uğrasa da hızla gülüşümü tekrar büyüttüm. Ellerimi minik bedeninin üzerinde gezdirip tam karın boşluğunda durdurdum ve onu gıdıkladım. Zeynep'in kahkaları odayı inletirken bende ona katıldım. Tıpkı babasının gıdıklandığı yerden gıdıklanıyordu ve bu saçma bir şekilde beni mutlu ediyordu.

' Ellerim yanlışlıkla değdiği karın boşluğunun geri çekilmesiyle şaşkınca Alper'e baktım.

"Alper ?"

Alper yakalanmış olmanın verdiği sıkıntıyla bakışlarını bana çevirdi. Gülmemek için kendimi zor tutarak daha çok yamacına sokuldum.

"Sen karnından gıdıklanıyor musun yoksa ?"

Alper nefesini sesli bir şekilde vererek bakışlarını ben hariç odanın her yerinde dolandırdı.

"Belki."

Ellerim karnına giderken tek eliyle iki elimi de yakaladı.

"Güzelim, yapma."

Alt dudağım saniyeler içinde değişen ruh halimle sarkarken üzüntüyle iç çektim.

"Sadece gülüşünü görmek istemiştim." diye mırıldandım.

"Kahkalarını seviyorum."

Alper tereddüt etmeden ellerimi bıraktı ve kollarını iki yana açarak yattığı yatağa daha da yayıldı.

"Tamam hadi, ne istiyorsan yap."

Heyecanlı gülümsemem saniyler içinde geri gelirken ellerim karın boşluğunu değil de boynunu buldu. Ellerimi boynuna sarıp başımı göğsüne koydum.

"Vazgeçtim, gıdıklamayacağım."

Alper başını biraz geri atıp yüzümü görebilmek için aşağı doğru eğdi başını.

"Neden ? Ne oldu şimdi küstün mü ?"

Omuzlarımı silkip yakasıyla oynamaya başladım. Bu yakalarda beni çeken bir şey vardı ama ne olduğunu bende bilmiyordum. Belki de sadece kokusunun oraya sinmesiydi.

"Yok, küsmedim. Öyle vazgeçtim işte."

Alper yatakta biraz aşağı kayarak yüzlerimizi aynı hizaya getirdi.

"Neden ama az önce çok eğleniyordun. Şimdi gülmüyorsun bile ?"

Tekrar omuzlarımı silkip bakışlarımı ondan uzak tuttum.

"Alper ben çocuk gibi mi davranıyorum ? Sence ben iyi bir anne olamaz mıyım ?"

Alper şaşkınlıkla birkaç saniye suratıma bakakaldı.

"Beyza ne alakası var ? Ben öyle bir şey mi dedim şimdi ?"

Omuzlarımı silkerek burnumu çektim ve yatakta ona arkamı dönerek yattım. Anlamsızca trip atmak istiyordum. Kulağa hiç normal gelmediğini biliyordum ama şu an yapmak istediğim şey buydu işte.

Alper arkamdan kollarını belime sardı ve omzuma bir öpücük kondurdu.

"Lütfen. Lütfen bana arkanı dönme. Zaten yüzüne, sesine, kokuna hasretim. Beni daha da hasret bırakma kendine." '

Yüzüme konan buruk gülümsemeyle birlikte pişmanlıkla iç çektim. Alper'in o sözünden sonra daha fazla diretmeyip ona dönmüştüm. Fakat ona arkamı döndüğüm o birkaç saniye için bile pişmandım şimdi. Keşke ona hiç arkamı dönmeseydim, keşke her saniyemizin kıymetini bilseydim ve hiçbir anımızı heba etmeseydim.

Kızımın sıkkın çığlığıyla irkilerek kendime geldim. Bu seferde Görkem Zeynep'i sıkıştırdığı için çığlığı basmıştı. Ellerimi birbirine vurarak dikkati kendime çektim.

"Çocuklar yeter bu kadar! Hem ne ara geldiniz siz buraya bakayım ? Hadi artık hazırlanmamız lazım. Biz anneanneye gidiyoruz, siz de kreşe! O yüzden marş marş odanıza!"

Görkem ve Gökalp sözümü ikiletmeden hazırlanmak için koşa koşa odalarına gittiklerinde memnuniyetle gülümsedim. Sözümü tekrarlatmadan dinlemelerini seviyordum ve bu kesinlikle şükür sebeplerimdendi.

Derin bir nefes bırakarak kızıma gülümsedim. Elimden geldiğince eğlenceli hâle getirerek üstünü değiştirdikten sonra gerekli her şeyi de çantasına koyup kapının yanına koydum. O kapının yanındaki dolaba, unutmamak için ikizlerin doğum çantasını koyduğumuz günü dün gibi hatırlıyordum. Yutkunarak çantayı bıraktım ve Zeynep'le ilgilenen ikizlerin yanına gittim.

"Hadi bakalım, artık gidebiliriz! Herkes arabaya!"

İkizler sırt çantalarını takıp açık kapıdan bağıra bağıra garaja doğru koşarak çıktılar. Arkalarından söylene söylene bir elimde puset, diğer elimde çantayla bende evden çıktım. Elimdeki puseti yere bırakıp kapıyı kilitledim. Puseti tekrar alıp arabaya yerleştirdim. Görkem pusetin sağında, Gökalp de solunda yerini aldığında arka kapıları kapatıp şoför koltuğuna geçtim. 'Bismillah' diyip arabayı çalıştırdıktan sonra yavaşça garajdan çıktım. Kapı arkamızdan kapandığı için arabayı kreş yoluna çevirip biraz hızlandım. Gökalp yerinde hareketlendiğinde sessizce gelecek soruyu bekledim.

"Anne ?"

Saniyeler sonra beklediğim sorunun geleceğini anlayarak tebessüm ettim.

"Efendim oğlum ?"

Gökalp ayağa kalkıp kafasını ortadan bana doğru uzattı. Kaç defa bunu yapmamasını söylememe rağmen vazgeçmeyişine karşılık kaşlarım çatılsada sorusunu bekledim.

"Şimdi biz Görkem'le iki taneyiz ya, Zeynep neden bir tane ?"

Gökalp'in sorduğu soruyla bir an şaşkınlıkla kala kalsam da birkaç saniye düşünüp tereddütle dudaklarımı araladım.

"Çünkü siz ikizsiniz, Zeynep tek ?"

Bu sefer Görkem de başını uzatıp konuya dahil oldu.

"İşte neden biz iki taneyiz de o bir tane ? Biz de onu soruyoruz."

Sıkıntıyla nefes alıp sağ şakağımı kaşıdım. Tam olarak neyi sorduklarını anlamamam bir yana, sordukları şeye nasıl bir tepki vermem gerek onu da bilemiyordum. Fakat sanırım onlar için oldukça anlamlıydı ki ikisi de üsteliyordu.

"Çünkü Allah öyle istemiş annem."

Gökalp kaşlarını çatarak bir süre aldığı cevabı düşünüp başını salladı ve yerine oturdu.

Görkem omuzlarını silkerek Zeynep'e baktı ve konuştu.

"Keşke Zeynep'ten de bir tane daha olsaydı. O zaman onunda oyun arkadaşı olurdu."

Boğazımda takılı kalan yumru git gide kendini daha da hissettiriyordu.

' "Peki sen ? Sen neden kabul ettin ?"

Alper Asel'de olan dikkatini bana verirken kendinden emin bir şekilde cevapladı. Sanki bu soruya daha önce çalışmış gibi.

"Çocuk istediğime karar verdim."

Zorlukla yutkundum.

"Dört tane."

Ben neyin dört tane olduğunu anlamadan ona bakarken o anlamadığımı fark etti ve gülümsedi. Ben onun gülüşüne takılırken o ayakkabılarını giydi ve kapıdan çıktı.

Ve tam o sırada neyin dört tane olabileceği aklıma geldi. Dört tane çocuk...

Demek istediği şeyi anladığımda anında kızaran yanaklarımla bakışlarımı ondan çektiğimde kastettiği şeyin ne olduğunu anladığımı anladı ve daha büyük gülümseyerek evden çıktı. '

Sol gözümden bir damla yaş dudaklarımın arasından içeri sızdı.

' Başımı sallayıp heyecanla bir nefes verdim ve kapıdan geçmesi için yana kaydım. Alper Gökalp'i de boş olan beşiğe yatırıp yanıma geldi ve ses çıkarmamaya dikkat ederek aşağı indik. Alper omzumdaki koluyla beni iyice kendi bedenine yapıştırıp güldü.

"Geriye kaldı iki." '

Bir elim hemen dibimdeki camın düğmesine gitti.

'Her ne kadar az önce öğrenmiş olsa da, duyunca mı anca gerçekliğine inanabilmişti bilinmez, kahkaha atarak güldü. Gözleri dolu dolu yüzümün her yerine öpücükleri bırakırken minnettarlığını kalbimde hissettim. Birkaç dakika sonra nihayet kendine gelebildiğinde gözünden akan yaşı sildi ve o muzip ifadesini takındı.

"Dörtte üç ha ?" diye mırıldanıp alt dudağını 'vay be' der gibi büküp başını salladı. Kolunun altına aldığı bedenimi daha sıkı sardı ve devam etti.

"Biz bu gidişle üç sene içinde hedefi tamamlarız güzelim." '

Soğuk hava bir nebze beni kendime getirdiğinde camı kapattım ve aynadan çocuklara bir bakış atıp geri önüme döndüm.

"Üç kardeşsiniz siz annem, daha ne ?Siz Zeynep'in abisisiniz, oyun arkadaşı da olursunuz olmaz mı ?"

Görkem başını omzuna eğerek kararsızca mırıldandı.

"Olur. Biz onunla da oynarız. Ama biz onun abisiyiz ya hani, ya o da abla olmak isterse ?"

Sıkıntıyla yutkunup parmaklarımı direksiyona bastırdım.

"Öyle düşünürsek sonra Zeynep'in kardeşi de abla veya abi olmak isterdi değil mi ? Ve onun kardeşi de. Böyle sonu gelmez ki bunun. Değil mi annem ?"

Gökalp parmaklarıyla hesap yaparak sıkıntıyla konuştu.

"O zaman kaç kardeş olmamız gerekir yani ?"

Onun bu haline gülerek kreşin önüne geldiğimiz için arabayı durdurdum.

"Kafanızı daha fazla buna yormanıza hiç gerek yok, çünkü siz üç kardeşsiniz! Ve öyle kalacaksınız, tamam mı ?" dedim ve bir onay beklemeden devam ettim.

"Evet, bu konuyu da burda noktaladığımıza göre artık gidebiliriz öyle değil mi ?"

İkizler kreşe geldikleri için zaten konunun kapanıp kapanmamasıyla çok da ilgilenmeden heyecanla arabadan indiler. Ben de peşlerinden Zeynep'i kucağıma alarak kapıları kapattım ve sınıfın giriş kapısına kadar gittim.

"Bir şey olursa öğretmeninize söylemeniz yeterli." diyerek el ele kapıda sözümün bitmesini bekleyen oğullarıma gülümsedim.

"Ve bir vukuat istemiyorum tamam mı ? Lütfen."

İkiside içeriye bir bakış atıp hızla başlarıyla onayladılar. Her ne kadar şu an içeriye girmek için sabırsızlandıklarından dolayı benim söylediklerimi dinlemediklerini bilsem de söyleyeceklerimi söylemeliydim. Sonunda tembihlerim bittiğinde ellerimle alkış yaptım.

"Hani anneye öpücük ?"

İkisi de iki yandan yanaklarımı öptüklerinde sevgiyle gülümsedim. Daha sonra bende ikisini de iki yanaklarından da öptüm ve ayağa kalktım.

"Hadi bakalım, Allah'a emanet olun!"

İkizler daha sözümün bitmesini beklemeden koşa koşa içeriye girdiklerinde başımı iki yana salladım. Arkadaş edindikleri için buraya gelmeyi seviyorlardı. Ben de onlar mutlu olduğu için gayet mutluydum.

Zeynep'le birlikte kreşten çıkıp tekrar arabaya bindikten sonra gelişimize tezat oldukça sessiz bir yolculukla annemlere varmıştık.

Arabayı park edip arabadan indim ve Zeynep'le çantayı alarak arabayı kilitledim. Hızlı adımlarım evi bulduğunda parmağım zile dokunur dokunmaz kapı açıldı. Annem bir yandan 'Hoş geldiniz!' derken bir yandan da Zeynep'i kucağına aldı. Bende karşılık verip eve girdim ve peşlerinden salona geçtim. Fakat daha oturmaya fırsat bulamadan çalan telefonumla gözlerimi devirerek ceketimin cebine uzandım. Telefonun ekranına baktığımda arayan kişiyle kaşlarım çatıldı. İkizlerin kreşteki öğretmeniydi arayan. Anında aklıma üşüşen binbir türlü felaket senaryosuyla kalbim ağzıma geldi. Aceleyle telefonu açtığımda karşıdaki kişiden bile önce atıldım.

"Bir şey mi oldu Lale Hanım ?"

Lale hanım sesli bir nefes verişin ardından konuştu.

"Biliyorum yeni gittiniz daha ama bir buraya gelmeniz gerek Beyza Hanım. Gökalp ve Görkem bir arkadaşlarıyla kavga etmişler. Üstelik Görkem arkadaşını itmeye kalkmış. Gökalp de bağıra bağıra ortalığı ayağa kaldırdı. Kısacası bir an önce buraya gelseniz çok iyi olur."

Soluksuz dinlediğim öğretmenin ardından onu onaylayan birkaç şey söyleyip telefonu kapattım. Benden bir açıklama bekleyen anneme kısa bir özet geçip Zeynep'i anneme emanet ederek evden çıktım. Yarım saatin ardından kreşe geldiğimde hızlı adımlarla arabadan indim. Hızımı kesmeden müdürün odasına girdiğimde Lale Hanım'ı da burda bulmuştum zaten. Müdürün masasının önündeki ikili koltukta oturan ve sinirli oldukları her hallerinden belli olan oğullarımı sapa sağlam görmekse her şeye rağmen bir yanımı rahatlatmıştı.

"Çocuklar ?" diye soru sorar bir tonlamada konuştuğumda ikizler yere eğik olan başlarını kaldırarak bana baktılar. İkisi de ayağa kalkıp hızla sineme saklandıklarında bir müddet beklesem de geri çekilmeye niyetleri olmadığını anlayınca ben geri çekildim.

"Ne oluyor bakalım burda ?"

Gökalp hiddetle söze girecekti ki müdür beyin sesiyle susmak zorunda kaldı.

"Lale Hanım, siz çocukları alın çıkın. Biz veli ile bir konuşalım."

Lale Hanım müdür beyi başıyla onaylayıp çocukları da alarak dışarıya çıktı. Müdür bey kapının kapanmasının ardından eliyle koltuğu gösterdi.

"Buyurun lütfen."

Müdür beyin gösterdiği yeşil koltuğa oturup konuşmasını bekledim. Sıkıntılı hali her yandan belli olan adam en sonunda boğazını temizleyerek konuştu.

"Gökalp ve Görkem normalde oldukça uyumlu çocuklar. Fakat bugün yaşanan olay, takdir edersiniz ki sınıfın huzurunu bozacak cinsten."

Arkama yaslanarak kendimden emin bir şekilde dudaklarımı araladım.

"Benim çocuklarım durduk yere kavga edecek çocuklar değiller müdür bey. Sebepleri her neyse kavgayı haklı çıkaracak bir şeydir demiyorum ama sebepsiz yere de böyle bir şey yapmazlar."

Müdür bey boynundaki kravatını çekeleyerek masanın üstüne duran ellerini birbirine bağladı.

"Çocuklarınızı tanımanız ve arkalarında durmanız çok hoş fakat bu yaptıklarını değiştirmez öyle değil mi ?"

Başımı aşağı yukarı sallayarak konuştum.

"Neden böyle bir şey yaptıklarını soralım o halde." dedim ve ayaklandım.

"Müsaadenizle."

Müdür beyin bir şey söylemesine fırsat vermeden kapıyı açtım.

"Görkem! Gökalp! Buraya gelir misiniz lütfen ?"

Ciddi ses tonum ve yüz ifademden ötürü olacak ki Gökalp' de Görkem' de ciddi birer ifadeyle içeriye girdi. İkisi de masanın karşısında ayakta dikildi. Lale Hanım'da odaya girdikten sonra kapıyı kapattım ve önlerinde eğilerek onlarla aynı boya gelmeye çalıştım.

"Söyleyin bakalım, kavga etmenize sebep olan şey ne ?"

Gökalp az önceki hiddetinden zerre kaybetmemiş bir şekilde söze girdi.

"O çocuk bize gülerek dedi ki sizin babanız kötü biriymiş ki öldü! Sizin babanızın da silahı varmış gazetede gördüm bi kere dedi! Kötülerin silahları olurmuş ve onlar cehenneme gidermiş!"

Duyduklarımla kulaklarım uğuldarken Görkem'in devam etmesiyle yıkılmamak için kendimi zor tuttum.

"Hem de babam boşuna ölmüş öyle dedi! Oraya gitmeseymiş ölmezmiş nasılsa!"

Bu sözler beni başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi yakarken Gökalp'in tekrar sözü almasıyla dizlerimi yere yaslayıp kendime biraz zaman tanıdım.

"Anne babam boşuna mı gitti oraya ?!"

Kapattığım gözlerimi hızla aralayarak itiraz ettim.

"Tabii ki boşuna gitmedi o nasıl soru! Bizi korumak için gittiğini söylemiştim ya size ?"

Görkem Gökalp'e doğru dönerek başını salladı.

"Bak, ben demiştim ona değil mi Gökalp ?"

Gökalp başını sallayarak Görkem'i onayladı ve bana döndü.

"Babam kötü biri de değildi değil mi anne ? Kötü olduğu için değil bizi kötülerden korumak için silahı vardı bir kere babamın! Değil mi ?"

Başımı hızla sallayarak onu onayladım. Aslında ben onlara ne söylediysem şimdi bana geri onu söylüyor ve onaylattırıyorlardı.

"Evet. Tabii ki öyle."

Gökalp gözleri dolarak devam etti.

"O yüzden babam cehenneme gitmez değil mi anne ? Orası güzel bir yer değilmiş!"

Derin bir nefes bırakarak ikisinin de ellerini avcuma aldım.

"İnşAllah gitmez bebeğim."

Gökalp aldığı cevaptan tatmin olmuş olacak ki başını salladı ve başka bir şey söylemedi. Geri ayağa kalkarak çocukların sırtlarına dokunarak kapıya yönlendirdim. İkisi de demek istediğimi anlayıp kapıya yöneldi.

"Beni bekleyin içerde geliyorum şimdi annem."

Çocuklar odadan çıktıktan sonra burnumu çektim ve müdür beye döndüm.

"Görkem'le o çocuğu ittiği için konuşacağım, fakat tartıştıkları konu için onları azarlamamı beklemeyin benden. Ayrıca sebepsiz yere böyle bir şey yapmayacaklarını da size söylemiştim. Bu durumda fikirleri yüzünden konuşulması gereken biri varsa da, o kişi o çocuğun velisidir diye düşünüyorum." dedim ve koltuktan çantamı aldım.

"Size kolay gelsin. Gerekli konuşmayı karşı tarafla da yaptığınıza dair beni bilgilendirirseniz sevinirim." diyerek sözlerimi de tamamladıktan sonra başımla selam verip odadan çıktım. Gökalp'e sağ, Görkem'e sol elimi uzatıp ellerimi tutmalarını bekledim.

"Bugünlük bu kadar kreş yeter. Hadi gidelim bakalım anneanneye."

İkisi de bir şey demeyip elimi tuttuktan sonra kreşten çıktık. Çocuklar arabaya bindikten sonra bende ön tarafın kapısına uzanmıştım ki bariz bir şekilde bize bakan bir adamı fark ettim. Onu fark ettiğimi anladığı an gözlerini kaçırıp yan sokağa girdiğinde kaşlarım çatıldı.

Bu neydi şimdi ?

 

 

 

 

-Bölüm Sonu-

 

Alalım yorumlarııııı

 

Loading...
0%