Yeni Üyelik
23.
Bölüm

23. Bölüm: "Geçmişle Tanışmak"

@uuykusuzvedengesiz

Derin bir nefes alarak yanımdaki kanepede oturan adama döndüm. Evimizi sanki ilk defa gelmiş gibi inceliyordu. Ayla annem Alper'i gördüğünde bayıldığı için Ahmet babam, annem ve babam hastaneye gitmişlerdi. Ahsen ve Azra abilerini gördükleri an bir süre şaşkınlıktan sessiz kalsalar da ilk şoku atlatır atlatmaz abilerine sarılmışlardı. Fakat saat geç olduğu için Alper'in de ısrarıyla misafir odasına yatmaya gitmişlerdi. Tuğrul yol boyunca inanamıyormuş gibi arkasını dönüp dönüp Alper'e bakmış, eve gelene kadar neyseki hâlâ yaşadığına ikna olabilmişti. Çocuklar biz gelene kadar uyumuştu. Yarın sabah onları büyük bir sürpriz bekliyordu. Gerçi bizde yarın sabah Alper için ne olup olmadığını anlamak adına kontrol için hastaneye gidecektik.

Alper'e dönüp yerimde kıpırdanarak bir şey söyleyeceğimi belli ettim. Alper yanındaki hareketlilikle etrafta olan bakışlarını bana çevirdi.

"Acıkmışsındır. Yemek hazırlayayım mı sana ?"

Alper bakışlarını yüzümden çekmeden başını salladı.

"Olur," diye kısık sesle mırıldanıp peşimden ayağa kalkarken devam etti.

"Bende sana yardım edeyim."

Alper beni takip ederek mutfağa geldiğinde masaya yaslanarak birazda mutfağı inceledi. Ben yemek için malzemeleri çıkartırken bakışlarını malzemelerde gezdirip yandan bana baktı.

"Belki evliyken yaptığımız şeyleri tekrarlarsak hatırlamama yardımcı olur." Bakışlarımı ona çevirip alt dudağımı büktüm.

"Olabilir."

Alper önümdeki biberi kendi önüne çekip doğramaya başlarken bir taraftan da konuşuyordu.

"Evliyken en çok ne yapardık mesela ?"

Tezgahın diğer ucundaki domatesi önüme çekerken aklıma ilk gelen şeyi düşünmeden söyleyiverdim.

"Çocuk."

Alper cevabıma sesli bir şekilde gülerken hafif kızaran yanaklarımla ona baktım.

"Dördüncü mü ?"

Alper'e ters bir bakış atıp gözlerimi devirerek önüme döndüm.

"Hayır tabii ki. Boş bulundum bi an sadece."

Alper az önceki cevabıma hâlâ gülerken içeriden gelen ağlama sesiyle ellerimi mutfak havlusuna sildim.

"Ben bir Zeynep'e bakıp geleyim."

Aceleci adımlarla kızımın odasına girdiğimde önce ışığı açtım. Işıkla aydınlanan oda ilk başta gözlerimi alsa da, kızımın kızarık gözlerini görmemle beklemeden yerini bildiğim yatağa ilerledim. Zeynep hemen kucağıma gelmek için kollarını uzattığında şefkatle gülümseyerek onu kucağıma aldım. Beni görmeyeli saatler olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda çok bile dayanmıştı.

Zeynep'i kucağıma aldıktan sonra onu teselli ede ede mutfağa geçtim. Kızım ilk defa babasıyla tanışacaktı.

Heyecanla iç çekerek mutfağa girdiğimizde Alper'in bakışları direkt Zeynep'i buldu. Zeynep kokumla sakinleştiği için gayet uslu bir şekilde duruyordu. Alper hayranlıkla bakışlarını Zeynep'in üzerinde gezdirip iki parmağının dışıyla yanağını okşadı. Ben heyecanla onları izlerken Zeynep kendini geri çekerek sineme saklanmayı tercih etti. Alper'in yüzündeki gülümsemenin gölgelendiğini görünce aceleyle konuştum.

"Alışır merak etme. Sadece biraz zaman."

Alper başını sallayarak beni onayladı. Bakışları hâlâ Zeynep'te olduğundan bende kucağımdaki kızıma bir bakış atıp geri Alper'e döndüm.

"Kucağına almak ister misin ?"

Alper sorumla kararsızca bana baktı ve yutkundu.

"Bilmem. Zarar vermeyeyim ?"

Gülerek başımı iki yana sallayıp Zeynep'i kucağına verdim. Zeynep önce biraz mızırdansa da sonradan Alper'i sevmiş olacak ki ellerini sakallarına koyup oynamaya başladı. Alper Zeynep'in kokusunu içine çekip baş parmağıyla yanağını okşadı.

"Merhaba kızım, ben baban."

Sol gözünden bir damla yaş akarken iç çekerek devam etti.

"Biraz geç bir tanışma, kusura bakma. Ama merak etme, arayı kapamak için elimden geleni yapacağım."

Zeynep ne olduğunu anlamadan babasına bakarken Alper'in ağladığını görünce o da dudaklarını büktü. Zeynep'in ağlamaması için parmağımı şıklatıp dikkatini üzerine çektim. Gözlerimi mutfakta gezdirip aradığımı bulunca gülümsedim. Dolabın üstündeki emziği alıp Zeynep'in ağzına verince ağlamaktan vazgeçen kızıma gülümsedim.

"Emziğini çok seviyor." kısık sesli mırıldanmamla Alper bana döndü.

"Sen almıştın. İşten dönerken."

Alper burnunu çekerek bakışlarını etrafta gezdirdi. Dakikalar sonra dudaklarını araladığında pür dikkat ne diyeceğini bekledim.

"Tuhaf geliyor."

Kaşlarımı çatıp arkamdaki tezgaha yaslandım.

"Ne tuhaf geliyor ?"

Alper çenesini Zeynep'in başının üstüne yasladı.

"Sabah uyandığımda başka bir şehirdeydim. Yalnızdım. Tanıdığım kimse yoktu yanımda. Sadece Alper'dim işte." dedi alt dudağını büktü.

"Şimdi bambaşka bir şehirdeydim. Bir karım ve üç çocuğum var. Ailem var."

Gözlerim sözleriyle birlikte dolduğu için birkaç saniye konuşamadım. Kısa bir süre sonra nihayet gözyaşlarımı geri gönderdiğimde dudaklarımı araladım.

"Keşke gelmeseydin, beni bulmasaydın mı diyorsun ?"

Alper başını Zeynep'in başının üstünden çekip iki yana salladı.

"Hayır tabii ki. Beyza, ben sadece şaşkınım. Bir gün içinde tüm bu yaşadıklarım... Durup düşündüğüm an ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. O kadar hızlı bir değişti ki her şeyim."

Bu sefer kendimi tutamadığım için gözlerimden yaşlar akarken zorlukla yutkundum. Aklım ne kadar bilirse bilsin, dilim bu gerçeği söylemekte zorlanıyor, kelimeler adeta ağzımı yakıp kavuruyordu.

"Hatırlamıyorsun da zaten beni."

Alper kesik kesik iç çekerek elini önce şakağına, sonra da kalbinin üstüne koydu.

"Evet aklım hatırlamıyor seni, aklıma yabancısın. Ama burası tanıyor seni, sen buraya tanıdıksın Beyza. Hissediyorum. Akıl unutabiliyormuş ama kalp unutmuyormuş demek ki. Öyle olmasa burda işim ne ?"

"Gerçekten mi ?" diye kısık sesle inanmak isteyerek sormuştum.

Alper bir eliyle yanağımdan akan yaşı sildi ve beni kolunun altına alıp kendine çekti. Sağ şakağıma bir öpücük bıraktığında hıçkırmamak için dudaklarımı ısırdım.

"Sen beni hep sağ şakağımdan öperdin."

Alper sözlerime karşı sessiz kaldı. Bende hiç istemesemde kendimi geri çektim. Daha neyi olduğunu bile bilmiyordum. Ona nasıl davranmam gerek bilmiyordum. Gerçekten unuttuklarını hatırlayabilir mi bilmiyordum. Ve bilinmezlikler öyle can sıkıcıydı ki...

Alper benim ondan ayrılmamın ardından bakışlarını Zeynep'e çevirip onunla ilgilenmeye başladı. Zeynep ilginç bir şekilde Alper konuştukça huysuzluğunu bir kenara bırakmış, hatta ona gülmeye başlamıştı. Bir taraftan önümdeki sebzeleri doğrarken bir yandan da onlara bakmaya çalışıyordum.

Elimdeki bıçak sebzeyi teğet geçip parmağıma değdiği an canımın acısıyla hızla bıçağı bırakıp parmağımı kendime çektim. Dudaklarım arasından bir inleme çıkarken Alper hemen ayağa kalkmış ve yanıma varmıştı bile.

"Elini mi kestin ?" diye söylendi ve tahmininin doğru çıktığını görerek bana ters bir bakış attı. Saniyler sonra boşta olan eliyle çeşmeyi açtı ve kestiğim elimi tutup suyun altına soktu. Benim bakışlarım onun yüzünden ayrılmazken bana yan bir bakış atıp suyu kapattı ve parmağımı yüzüne yaklaştırdı.

"Acıyor mu çok ?"

Başımı iki yana sallayıp boğazımı temizledim.

"Sadece ilk hissettiğimde biraz yandı."

Alper bakışlarını parmağımdan çekip yüzümde gezdirdi.

"Yara bandı var mı ?"

Başımla onu onaylayıp yukarıdaki dolabı gösterdiğimde kolayca uzanarak dolabı açtı. Zeynep de benim gibi hipnoz olmuşçasına sessizce babasınının hareketlerini izliyordu. Ben onun bu haline gülümserken Alper yara bandının paketini dişiyle açıp kağıtlarını çıkardı. Hiçbir hareketini kaçırmak istemediğim için gözlerimi üzerinden ayırmadan dikkatle onu izlemeye devam ettim. Alper bandı parmağıma yapıştırdıktan sonra kolumdan tutup sandalyeye oturttu. Oturunca tezgahın üstündeki malzemeleri görmemle tekrar ayağa kalktım.

"Yemek yapıyordum ben ama."

Alper omuzlarımdan tutup tekrar beni sandalyeye oturturken konuştu.

"Yaralandın sen. Ben yaparım."

Başımı omzuma yatırıp sadece ona bakmakla yetindiğimde Alper bakışlarını kucağında ona yapışmış bir halde duran kızımıza çevirdi.

"Hadi sen biraz anneye git bakalım."

Alper Zeynep'in başına bir öpücük bırakıp bana doğru uzattığında Zeynep bana sırtını dönerek kollarını babasının boynuna doladı. Ben şokla bu hareketine bakarken Alper de şaşkınlıkla bana baktı.

"Bu ne şimdi ?" diyerek Alper'in etrafında dönüp Zeynep'in bana bakmasını sağladım. Ellerimle gel gel işareti yapıp gülümsedim.

"Gel hadi annem ?"

Zeynep bu sefer diğer tarafına dönerek beni yine arkasında bıraktığında yediğim darbeyle elimi kalbime koydum.

"Ama ben senin annenim!"

Alper sözüme gülerek Zeynep'i tekrar bana uzattı. Bir taraftan Zeynep'i kucağımda hoplatırken bir taraftan da susması için onu ikna etmeye çalıştım.

"Annem, lütfen abilerin uyanacak şimdi ama ya!"

Zeynep susmanın aksine daha çok ağlamaya başlayınca mecburen Alper'in kucağına verdim. Alper Zeynep'i kucağında sallayıp kulağına bir şeyler fısıldarken kapı tarafından gelen seslerle kapıya döndüm.

Görkem elindeki oyuncak ayısı, Gökalp de elindeki oyuncak tavşanıyla kapıda dikiliyordu. İkisinin de ağızları açılmış, şaşkınlıkla Alper'e bakıyorlardı. En sonunda Görkem kuruyan ağzını kapatarak kardeşinin elini tuttuğu kolunu kardeşinin koluna vurdu.

"Gökalp, sende benim gördüğümü görüyor musun ?"

Gökalp Görkem'in sorusundan sonra ancak ağzını kapatıp kendine gelebildiğinde kırpmayı unuttuğu gözleri acımış olacak ki gözlerini kırpıştırdıktan sonra anca kardeşine cevap verebildi.

"Sen ne görüyorsun ki Görkem ?"

Görkem dudaklarını ıslatarak babasını baştan aşağı süzdü fakat gözlerini Alper'in üzerinden çekmedi.

"Ben babamı görüyorum."

Gökalp şaşkınlıkla Görkem'e döndü ve heyecanla birleşik olan ellerini salladı.

"Bende görüyorum Gökalp!"

Sözleri biter bitmez gülen yüzü asılırken bakışlarını tekrar babasına çevirdi. Başını kardeşinin omzuna yaslayıp derince bir nefes bıraktı.

"Rüya olmasın bu yine Görkem ?"

Gökalp'in fikriyle Görkem'in de yüzü düşerken Alper'de bende sessizce kendi aralarındaki konuşmalarını dinliyorduk. Fakat son sözleriyle Alper'in de benim gibi donup kalmıştı. Daha önce böyle bir rüya gördüklerinden bile habersizdim.

Görkem tek kaşını kaldırarak bir süre babasına baktı ve dudaklarını araladı.

"Dokunalım o zaman Gökalp. Gerçekse gitmez."

Görkem'in önerisi Gökalp'e de mantıklı gelmiş olacak ki senkronize hareketlerle babalarına adımladılar. Gökalp Görkem'e yandan bir bakış atarak ağzının içinde mırıldandı.

"Üç diyince. Üç!"

İkiside ellerini aynı anda Alper'in bacaklarına koyduğunda Gökalp'in gözleri, akabinde Görkem'in de gözleri açıldı.

"Gerçek bu!" diye bağırış sesleri mutfakta yankılandığında Alper Zeynep'e dikkat ederek dizinin üstüne çöktü. Onları hatırlamadığını belli edip etmeyeceğini bilmiyordum. Fakat olur da onları hatırlamadığını söylerse çok üzüleceklerine emindim.

Alper dudaklarını ıslatsada bir şey söylemedi. Ne yapacağını şu an deli gibi merak ediyordum. Eğer ikizlerin babalarını hatırladıkları ilk karşılaşmaları onlar için bir hayal kırıklığı olursa bunu nasıl düzeltebilirdim bilmiyordum. Fakat korktuğum olmadı, Alper onları hatırlamadığını belli etmek şöyle dursun, onlara kollarını açtı. Gökalp boş olan koluna kendini atarken Görkem Zeynep'in tutunduğu koluna atıldı. Fakat Görkem doya doya sarılamamıştı ki Zeynep'in sıkkın bağırışıyla geri çekilmek zorunda kaldı.

Görkem sinirle bir ayağını yere vurdu ve ellerini beline yasladı.

"Sen zaten biz gelene kadar sarılmışsın Zeynep! Bırakta biz de sarılalım!"

Görkem'in haklı tepkisine gülüp Alper'e baktım. Vuran ışıktan gözlerindeki yaşlar parlıyordu. Bu görüntüye içim giderken sıkıntıyla yutkundum. O gözlerin çocuklarıma sarıldığında hüzünle değil saf şefkatle parlamasını istiyordum eskisi gibi. Gözlerime suçlulukla değil sevgiyle baksın istiyordum. İşte tam o an kendime bir söz verdim. Alper'in kendini bulabilmesi için elimden gelen her şeyi yapacaktım.

Alper dudağındaki ufak tebessümünü büyütüp Görkem'in bu haline güldü. Bu sefer mızırdanmasına kanmayarak Zeynep'i benim kucağıma verdi. Zeynep yine huysuzlansa da en sevdiği oyuncağını eline verip mama sandalyesine oturtturdum. Bir süre sonra kimsenin onu almayacağına ikna olduğunda zaten kendi kendine susmuştu. Onun bu haline gülüp ikizlerin babalarını sorularıyla zora soktuğunu fark ettim. Fakat Gökalp'in sorduğu soruyla istemsizce bir gülüş peyda oldu dudağımda.

"Peki biz neden ikiziz de, Zeynep tek ?"

Boğazımı temizleyip bakışları üstüme topladığımda tek kaşımı kaldırarak konuştum.

"Bu konuyu kapattığımızı sanıyordum ?"

Görkem gözlerini devirip ellerini yanaklarına koyup aşağı doğru kaydırdı.

"Ama biz bir de babama sormak istemiştik!"

Bu sefer ben ona gözlerimi devirdiğimde elimi öne uzatıp alt dudağımı büktüm.

"Tamam. Bir şey demiyorum ben."

Alper 'yapma' der gibi başını omzuna eğdiğinde omuzlarımı silktim. Belki onlara benden daha mantıklı bir cevap verebilirdi de ikna olurlardı.

Alper benden bir şey çıkmayacağını anlamış olacak ki başını çocuklara çevirdi. Tereddütle dudaklarını araladığında vereceği cevabı bende çocuklar gibi pür dikkat bekliyordum.

"Çünkü Allah öyle istemiş ?"

Duyduğum cümleyle sesli bir şekilde güldüğümde Alper sorarcasına bana döndü. Gülüşlerime nihayet ara verebildiğimde bakışlarımı bakışlarına diktim.

"Kelimesi kelimesine aynı cevabı vermiştim."

Alper şaşkınlıkla kaşlarını çatarak ikizlere döndüğünde Görkem de Gökalp gibi sıkıntıyla başını aşağı yukarı salladı.

"Annemde aynısını söylemişti."

Alperle göz göze geldiğimizde sadece buruk bir gülümseme yerleştirebildim dudaklarıma.

Gökalp gözlerini ovalayarak tezgahın üzerine baktı. Ellerini göbeğine götürüp göbeğini okşadı ve parmak uçlarında kalkıp tezgahın üstüne baktı.

"Yemek mi yapıyorsunuz ? Bende biraz acıkmıştım zaten."

Görkem de Gökalp'i onayladı ve masadaki yerlerine oturarak bana bakmaya başladılar. Annemlerin onları aç bırakmayacağına emindim. Fakat bazen öyle şeyler oluyordu ki yemek insanın aklına bile gelmiyordu. Ve bizde tam olarak 'öyle şeyler'"den birini yaşamıştık.

Alper dudaklarını aralayarak tezgaha ilerledi.

"Bu sefer yemekler benden. Ne istersiniz bakalım ?"

Gökalp ve Görkem birbirlerine bakıp aynı anda başlarını salladı ve yine aynı anda bağırdılar.

"Menemen!"

Alper aldığı cevapla bir an duraksasa da sonradan gülümsedi.

"Benim de en sevdiğim kahvaltılık yemek."

Dudaklarımdaki gülümsemeyle onları izlerken masadaki tek boş sandalyeye gitti gözlerim. Bir yıldır boştu o sandalye. Ve biz ilk defa tam bir şekilde bu masada oturacaktık. Yüzümdeki gülümseme daha da büyürken bakışlarımı biberleri doğrayan kocama çevirdim. Dikkatini işine verdiği için onu izlediğimin farkında değil gibi duruyordu. Anlaşılan bu bir yıl ondan mesleği kaynaklı bazı reflekslerini de götürmüştü. Dakikalar sonra Alper elindeki menemen tavasıyla birlikte masaya geldiğinde bende ekmekleri dağıttım. Çocuklar hevesle yemeğe başlarken Alper'in yemek yerine çocukları izlediğini fark ettim. En sonunda bakışlarımın onun üzerinde olduğunu fark edince o da bakışlarını bana çevirdi. Bakışmamızı yabancı bir telefon sesi böldüğünde kaşlarımı çatarak etrafa bakındım. Fakat bu ses Alper'e yabancı olmayacak ki benim verdiğim tepkiyi vermemişti. Alper içeriye gittikten sonra ses kesildiğinde çocuklara devam etmelerini söyleyip bende peşinden gittim. Telefon sesi son bulduğunda Alper telefonu kulağına yasladı. Benim peşinden geldiğimi bilerek bakışlarını bende gezdirdi. Karşı tarafı dinlemeye başladığında telefondan gelen kadın sesini ben bile rahat bir şekilde duymuştum. Yüksek sesle konuşan kadının ağladığı belliydi. Bu kaşlarımın çatılmasına sebep olurken kulaklarıma gelen sözler gerilmeme yetmişti de artmıştı.

"Alper nasıl gidersin sen! Benim sana söylemem gereken önemli bir şey vardı!"

 

 

-Bölüm Sonu-

 

Kimdir bu arayan münasebetsiz kadın sizce ? Var mı tahmin ?

Alper'in eski samimiyetini özleyenler ?

Yine hatırlamamasına rağmen uysal davranıyor diyenler ?

Ben yine iyi idare etti diyorum ✋🏻

Ve desteklerinizi esirgemeyiniz diyerek kaçıyorumm.

 

Loading...
0%