Yeni Üyelik
24.
Bölüm

24. Bölüm: "İpin Ucu"

@uuykusuzvedengesiz

Hayat bazen bizi öyle durumlara düşürüyor, öyle konumlara getiriyordu ki insanın kendisi bile inanamıyordu. Mesela o kızı gördüğüm ilk anda hissettiğim kıskançlıkla, şu an hissettiğim acıma duygusunun alakası yoktu. Başka şartlarda belki kanlı bıçaklı olabileceğim bir kadın, şu an evimin salonunda kocamın karşısında oturuyordu. Ve onun bu haline benim yalnızca içim acıyordu. Çünkü bahsettiğim kadın, yüzü gözü morluk içinde, bir elinde kolunda iki tane kırık olduğuna dair bir röntgen filmi ile oturuyordu karşımızda.

"Huzurunuzu kaçırdığım için üzgünüm. Ama artık dayanamadım."

Kısık sesli başladığı cümlesi gözyaşlarının başlamasıyla birlikte iç çekişlerle son bulduğunda Alper'in bakışları kızın elindeki röntgen filmindeydim.

"Yok, hata bende. İki dayak yedi diye vazgeçer sanan benim."

Özge başını iki yana sallayarak hıçkırdı.

"Sen gidince cesaret buldu yine. Ondan daha güçlüsü kalmadı ya orada."

Yutkunarak karşımda ağlayan kızdan gözlerimi çekip bakışlarımı Alper'e çevirdim. Telefonda ağlaya ağlaya, bağıra çağıra haykırdığı şeyin sebebi buydu. Babasından sık sık şiddet görüyordu. Alper'de bunu görünce adamı dövdüğü için adam bir süreliğine Alper'den korkusuna kıza bir şey yapamamış, Alper oradan gider gitmez de bunu fırsat bilerek kızı yine dövmüştü. Özge'nin bahsettiği önemli şeyse babasının, Alper'in kendisini dövdüğü için Alper'den şikayetçi olacağını söylemiş olmasıydı. Fakat adam böyle bir şeyi yapamazdı zira Alper resmi kayıtlara göre yaşamıyordu.

Dudaklarımı ıslatarak boğazımı temizledim. Dikkatleri üzerime toplayınca konuştum.

"Bunun için şimdilik endişe etmeye gerek yok. Çünkü Alper resmi olarak yaşamıyor."

Alper bakışlarını bana çevirip birkaç saniye baktı ve dizlerine yasladığı dirseklerini dizlerinden çekti. Sağ elini kaldırarak sakallarını sıvazladı. Bir şey düşünürken her zaman bunu yapardı. Gözleri bir yere odaklanır ve sakallarını sıvazlardı. O her ne kadar hatırlamazsa hatırlamasındı. O aynı Alper'di.

"Beyza doğru söylüyor, o yüzden şimdilik bunu erteleyebiliriz. Önce seni güvenli bir yere yerleştirelim." dedi ve sıkıntılı bir şekilde devam etti.

"Sonra sen de gidip şikayetçi ol artık. Kaç kez dedim sana, ben hep çevrende olmayacağım git şikâyet et diye. Geç bile kaldın zaten."

Özge hızla ortaya atılarak başını iki yana salladı.

"Alper yapamam! İçeriye almazlarsa bir de onun için dayak yerim! Belki bu sefer daha bile ileri gider. Yapamam!"

Alper başını koltuğa yaslayıp gözlerini kapattı. Elleri yüzüne kapanırken kendi kendine bir çare aradığını biliyordum. Koltuğun arkasına geçip parmaklarımı şakaklarına bastırdım. Önce gözlerini açıp alttan bana baksa da, sonra yine gözlerini kapattı. Parmaklarımı hareketlendirip masaj yapmaya başladığımda Özge'nin bakışları da bizim üstümüzde geziniyordu. Hâlâ kesik kesik iç çekiyordu ve gözyaşlarının yanaklarında bıraktığı izler belliydi.

Dakikalar sonra parmaklarım yorulduğunda, masaj yaptığım şakaklarına birer öpücük bırakarak ellerimi geri çektim. Alper masajın bittiğini anlayıp gözlerini araladığında bakışlarımız direkt birbirini buldu. Birkaç saniye öylece birbirimize baksak da Alper dudaklarını aralayarak bozdu.

"Seninle bir içeride konuşabilir miyiz Beyza ?"

Başımla onu onaylayıp kanepeden kalkmasını bekledim ve önden yürüyerek mutfağa yöneldim. Ada tezgahın başına geldiğimizde Alper sandalyeye oturdu. Ben oturmadan ayakta durduğumda Alper oturmayacağımı anlayarak dudaklarını ıslattı. Sıkıntıyla kaşını kaşıdı.

"Açıkçası aklıma gelen şey burada kalması. Başka güvenli bir yer aklıma gelmedi. Babamlarda kalsa, babası kapıya dayansa bir şey yapsa buna ben önayak olmuş olurum. Vebaliyle duramam. Ama burda kalırsa evde ben varım. Bana bir şey yapamaz o herif."

Alt dudağımı büküp başımı sağ omuzuma eğdim. Kendince mantık yürütüp mantıklı kararlar almaya çalışıyordu. Belki gerçekten fikri de mantıklıydı fakat o adam o evde yokken kapıya dayansa ne olacaktı ? Ben çocukları mı koruyacaktım yoksa bizi mi savunacaktım ?

"Ya sen yokken gelirse Alper ? Çocuklara bir şey olursa n'olacak ?"

Alper'in omuzları çökerken onu da ikilikte bıraktığımı biliyordum. Fakat ben herkesten önce evlatlarımı düşünmek zorundaydım.

"Benim askerden falan hiç arkadaşım yok muydu ? Onlardan yardım isteyelim."

Cevabını düşünmeye bile ihtiyaç duymadığım bu soruyu anında cevapladım.

"Var. Var tabii ki. Enes var mesela. O yardımcı olur." dedim ve gülerek nefesimi verdim.

"Yaşadığını duyunca o kadar sevinecek ki. Kendini suçlayıp duruyordu."

Alper kaşlarını çatarak elini avcuna yasladı.

"Neden kendini suçluyordu ki ?"

Bakışlarım hüzünle kahvelerine tutunduğunda duygusal bir sebebi olduğunu anladığını biliyordum.

"O gün o operasyon yerinde seni bir an kaybetmiş. Çok aramış ama bulamamış. Sen de operasyon yerine varmadan bizi sana bir şey olduğu takdirde ona emanet etmişsin. Ben nasıl Alper'in o sözlerine karşı onu kaybettim diye kendini yiyip bitiriyordu."

Alper gözlerini kapatıp yutkundu. Son iki gündür bir yıldır kayıp olan hayatını bulmuştu ve ayak uydurmaya çalışsa da hâlâ daha zorlanıyordu.

"O zaman bu gecelik burda kalsın olur mu ? Yarın dediğin arkadaşla konuşuruz."

Başımla Alper'i onayladıktan sonra sessiz adımlarımı kapıya çevirdim. Mutfağın eşiğine geldiğimde içeriye doğru bakmamla duvar kenarından sadece ucu belli olan siyah etekle kaşlarım çatıldı. Önce kapıyı çalmadan içeriye girmek, sonra da kapı dinlemek.

Gözlerimi birkaç saniye kapatıp sakinleştikten sonra geri açtım. Bir nedeni yoktu ama bu kıza karşı bir türlü iyi niyetli olamıyordum. Onda beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Nedense samimiyetine güvenemiyor, bir türlü tam olarak inanamıyordum. Ama durumda ortadaydı.

İçeri girdikten sonra yerine yerleşmeye çalışan kıza çevirdim bakışlarımı.

"Burada yatabilirsin değil mi ? Maalesef kalabileceğin başka boş yer yok."

Özge bakışlarını önce onaylaması için olacak ki Alper'e çevirdi. Fakat Alper'den bir dönüt alamayınca geri bana döndü. Kollarım birbirine bağlı göğüs hizamda dururken beni onaylanmasını bekledim. Kabul etmeme gibi bir şansı olmadığını buradaki herkes biliyordu. Ama yine de o, bunu benden duymak yerine Alper'den duymayı tercih ederdi anladığım kadarıyla.

Özge başıyla beni onayladıktan sonra tekrar Alper'e çevirdi bakışlarını.

"Buraya gelemez di mi ? Bir şey yapamaz burada bana."

Kaşlarım sözleriyle çatılırken kendimi onun yerine koymaya çalıştım. Babamdan şiddet gördüğümü ve canımı kurtarmak için başka bir şehire gidip, yabancı bir eve sığındığımı. Düşününce, ne kadar zor olduğunu söylemeye bile gerek yoktu. Fakat böyle bir mecburiyetim olsa, en azından kendim için şunu söyleyebilirdim ki; en az kendim için korktuğum kadar o evdeki her insan için korkardım. Ve bu korku büyük ihtimal benim belimi daha da büker, o evdekilere olan minnetimi ve mahcubiyetimi arttırırdı.

Şimdi dönüp Özge'ye bakıyordum. Yüzünde, bakışlarında, halinde ve tavrında, ne minnet ne mahcubiyet vardı. Belki de samimiyetine inanamama sebebim buydu bilemiyordum.

Boğazımı temizleyip Alper'e döndüm.

"Hadi sen geç odamıza sevgilim. Geç oldu artık. Bende Özge'ye yatağını yapıp gelirim."

Alper başıyla beni onaylayıp başıma bir öpücük kondurup odaya geçti. Bende Özge'ye dönerek gülümsedim.

"İnsanın hayatında gerçekten sevildiğini hissettiren birisinin olması çok güzel."

Sözlerimle yüzü ifadesizleşirken yutkunarak bakışlarını bana çevirdi.

"Öyle gerçekten, doğru söylüyorsun. Yine de böyle olduğunda insan sevdiklerinden ayrı kalmaz ama değil mi ?"

Sözleriyle bu sefer yutkunma sırası bendeydi. Ve işte bu gerçek bir meydan okumaydı. Fakat unuttuğu bir gerçek vardı ki; burası benim evimdi, Alper benim kocamdı ve o göz diktiği hayat benim hayatımdı.

"Elbette kalmaz. Fakat normal şartlarda."

Son sözümü söyleyip onun başka bir şey söylemesine fırsat vermeden salondan çıktım. Adımlarım misafir odasını bulduğunda üstünde sadece boş bir sepet duran yatağa gitti gözüm. Yatağın üstünde bir sepet vardı işte. Ve benim o sepeti kaldırmayı canım istemiyordu. O yüzden bir misafir ağırlamak için uygun da değildi.

Gözlerimi sepetten ayırıp yüklük dolabına yöneldim. İçinden gerekli eşyaları alıp kucaklayarak odadan çıktıktan sonra salona varır varmaz koltuğun üstüne bıraktım eşyaları. Özge dik dik eşyalara bakarken içimden sabır çekip bende tavana baktım. Birkaç saniye tavana boş boş bakıp geri ona döndüğümde hâlâ eşyalara baktığını gördüm. Boğazımı temizleyerek en sonunda dikkatini üstüme çekebildiğimde yüzüne dik dik bakmamak için kendimle savaş verdim.

"Kalkarsan hani," diye mırıldanıp gözlerimle koltuğu işaret ettikten sonra aheste aheste kalkıp yan koltuğa geçişini izledim. İçimden bir sabır çekip eşyaları koltuğa yerleştirmeye başlarken ev hakkındaki boş yorumlarını dinledim.

Kolunda iki kırık olduğunu söylüyor, yüzünün gözünün mosmor olduğunu iddia ediyor, ve ölmekten korktuğu için buraya geldiğini belirtiyordu. İlginçti gerçekten.

Nihayet kısa sürede yaptığım yatağı görünce sustuğunda yüzüne bakmadan salonun anahtarının yanına adımladım.

"İyi geceler." diye mırıldanmama karşılık koca bir sessizlikle karşılaştığımda net bir şekilde emin olmuştum. Bu kızın benimle bir derdi vardı. Alper'e karşı da böyle olsa, demek ki oluru bu diyip belki daha fazla sabır gösterebilirdim fakat Alper'e olan davranışlarını da görmüştüm. İşte o yüzden artık emindim.

Salonun ışığını kapatıp odaya doğru geçerken ışığın tekrar açılmasıyla salona döndüm.

"Karanlıkta uyuyamıyorum."

Sakin kalabilmek için dudaklarımı ısırdım. Sinirden gülümseyerek aramızda birkaç adım kalacak kadar ona yaklaştım.

"Bak, normal şartlarda evime gelen misafirin başımın üstünde yeri vardır. Rahat edebilmesi için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışırım her zaman. Ama misafir, misafirliğini bildiği sürece bu böyledir." dedim ve dudaklarımı yalayıp, nefeslenip devam ettim.

"Sana gösterdiğim iyi niyetimi suistimal etme Özge. Burada kalacağın alt tarafı bir gün, o da kötü geçmesin. Ne sen buraya geldiğine pişman ol, ne de ben seni evime aldığıma. Anladın mı ?"

Sözlerimle Özge'nin gözleri dolarken bakışlarını bakışlarımdan çekti.

"Merak etme, sığıntı olduğumun farkındayım. Daha fazla rahatsızlık vermemeye çalışacağım."

Aldığım cevapla söylediklerime anında pişman olurken yutkundum. Çok mu ileri gitmiştim ? Amacım onun canını yakmak değildi, sadece aramızda bir hır gür çıkmasın istemiş ve daha düzgün davranmasını istemiştim.

"Sana sığıntı demedim ben Özge. Sözlerimi iyi düşün iyi anla." diyerek ona arkamı dönüp tekrar odaya yöneldim. Odaya girer girmez kapıyı kilitleyip kendimi öyle yatağa attım. Çocuklar da bizim odamızda olduğundan içim bir nebze daha rahattı.

Alper bu halime kaşlarını çatarak baktığında sessiz kalmayı tercih ettim. Fakat Alper illa bir cevap bekliyor olacak ki çocukların uyumuş olmasına dikkat ederek kısık sesle mırıldandı.

"N'oldu Beyza ? Canını sıkacak bir şey mi oldu ?"

Omuzlarımı silkip başımı iki yana sallarken dudaklarımı araladım.

"Yok bir şey olmadı."

Derin bir nefes alarak giyinme odasına geçtim. Üstüme pijamalarımı giyip çıkmak için kapıya döndüğümde karşımdaki bedenle irkildim. Ellerimin biri korkudan hızlanan kalbimin üstüne giderken, diğeri de damağıma gitti. Damağımı yukarı itip bakışlarımı tekrar Alper'e çevirdim.

"Aklımı aldın Alper!"

Alper yanıma adımlarken yüzündeki tebessümüyle dibime kadar girdi.

"Aslında, bunu biliyorum."

Sözlerini idrak eder etmez koluna çok sert olmayacak bir şekilde vurdum. Kaşlarımı çatarak ona baktığımda bu halime gülüp önüme gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

"Bir huzursuzluk var sende. N'oldu ?"

Omuzlarımı silkip bakışlarımı bakışlarıyla birleştirdim. Oflayarak başımı iki elimle iki yandan bastırdım.

"Bilmiyorum neden ama bu kızda beni rahatsız eden bir şeyler var. Yani böyle bir durumdaki bir kadına karşı bu şekilde hissettiğim için kendimi de kötü hissediyorum."

Alper ellerimi başımdan ayırıp, kendi ellerini yanaklarıma koydu.

"Benim için ne kadar zorsa senin içinde zor. Kendine biraz zaman ver."

Gözlerinin içine bakarak başımla onu onayladım. Başımı göğsüne yasladım. Memnuniyetsizce nefesimi geri vererek kucağına daha çok yerleştim.

"Doktora da gidemedik zaten. Bir taraftan ailelerimiz bir taraftan çocuklar, Özge'de geldi. İyice yattı."

Alper saçlarımı okşayarak bir öpücük kondurdu.

"Gideriz merak etme." dedi ve nefeslenip devam etti.

"Bu süreci ikimiz içinde kolaylaştırabilmek için elimden geleni yapacağım."

Başımı göğsünden kaldırıp, başımı kaldırdığım yere bir öpücük bıraktım.

"Seni bulan adama da bir teşekkür edemedik. Arasana o adamcağızı da, evimizde ağırlayalım. Hem ailecek bir teşekkür etmiş oluruz, hem de tanışmış oluruz."

Alper beni onaylayıp cebinden telefonunu çıkardı. Birkaç saniye sonra telefondan aradığına dair bir ses gelirken bende onunla birlikte sessizce açılmasını bekledim. Karşı taraf birkaç saniye sonra telefonu açtığında Alper'in sırtımda gezinen eli durdu.

"Nasılsın Orhan amca ?"

Karşı taraftan Alper'in sorusuna cevap geldikten sonra Alper durumu açıkladı ve çok hızlı geliştiği için haber veremediğini söyledi. Ondan sonra da adamı evimize davet ettiğinde biraz ısrar sonucu adam kabul etti. Alper vedalaşıp telefonu cebine koyduktan sonra geri çekilip elime uzandı. Kendisi önde ben arkada odaya geçtiğimizde bizde çok oyalanmadık. Işıkları kapatıp gece lambasını açtığımızda ikimizde çocuklara dikkat ederek yerlerimize geçtik. Fakat ne kadar gözlerimi kapatsam da uyuyamadığım için sıkıntıyla nefesimi verip gözlerimi açtım. Aradan ne kadar zaman geçtiğini görmek için bakışlarımı komodinin üzerindeki saate çevirdim. Yatalı tam on dakika oluyordu ama gözüme gram uyku girmemişti. Geri dönerek yastığa başımı koyduğumda kapı kolunun aşağı inmesiyle kalbim korkuyla kasıldı. Fakat saniyeler sonra kapıyı kilitlediğim aklıma gelince biraz olsun rahatlayıp kolun tekrar inip inmeyeceğine baktım. Kapının kolu saniyler sonra tekrar aşağı indiğinde öfkeyle gözlerimi kapattım. Bu cüretti ? Bir insan misafir olduğu evin yatak odasına, gecenin bir saati ne gibi bir sebeple girebilirdi ?

Alper'i dürtmek için yan tarafıma döndüğümde işaret parmağını dudaklarının üzerine koymuş kocamla karşılaşmıştım. Anlaşılan o da benim gibi davetsiz misafirimizin bu hadsizliğine şahit olmuştu.

Yaklaşık iki dakika boyunca gittiğinden emin olmak için bekledikten sonra bakışlarımı tekrar Alper'le birleştirdim. Elimden geldiğince kısık tuttuğum sesimle konuştum.

"Buna ne diyorsun ?"

Alper yutkunarak bakışlarını üstümde dolaştırdı.

"Bilmiyorum. Anlamıyorum da."

Nefesini sıkıntıyla verip başını geri yastığa koyduğunda bende aynı şeyi yaptım. Artık nasıl olacaksa, biraz olsun uyumaya çalışacaktım. Alper'in beni kendine çekmesiyle tebessüm ederek başımı göğsüne yasladım. Belki böyle tüm yorgunluklarım dinerdi.

 

•••

 

Yeni bir güne gözlerimi araladığımda huzurla yatakta yan tarafıma döndüm. Fakat boş olduğunu görmemle kaşlarımı çatarak yatakta oturur pozisyona geldim. Etrafa bakıp çocuklarında olmadığını görünce komodinin üzerindeki saate çevirdim bakışlarımı. Saatin 10.00'ı geçtiğini görünce gülümsedim ve ayaklandım. Üstümü değiştirip hırkamı da aldım ve mutfağa doğru yöneldim. Gelen seslerle mutfağın kapısına mutlu bir şekilde geldiğimde ilk bir gülümsemem yüzümde donup kaldı. Alper tezgahta domates doğruyor, çocuklar masadaki yerlerinde oturuyor, Özge'de bir yandan çocuklarla konuşuyor, bir yandan da Alper'i izliyordu. Dilimi sinirle dişlerimin üstünde gezdirirek bile isteye ses çıkartarak mutfağa girdim. Alper'in bakışları direkt beni bulunca gülümsedi ve yanına gittiğim an alnıma bir öpücük bıraktı.

"Günaydın."

Ona elimden geldiğince gülümsemeye çalışıp çocuklara döndüm.

"Günaydın. Anneye birer öpücük yok mu ?"

Görkem bir yanağımdan, Gökalp de diğer yanağımdan hızla öperken sesli bir şekilde güldüm. Bakışlarım Özge'ye değdiğinde burnundan soluyarak bana baktığını fark ettim. Benim ona baktığımı fark ettiği gibi yüz ifadesini değiştirip yüzüne bir tebessüm kondurarak bana baktı. Am ben öğrenecektim. Karın ağrısı neymiş ben ne yapıp edip öğrenecektim.

 

•••

 

Nihayet kahvaltı faslını da bitirdiğimizde Enes'i arayıp eve çağırmıştım. Şimdi saatler sonra çalan kapıya da o yüzden kim olduğunu bilerek gidiyordum. Fakat kapıyı açtığımda tanıdık bir yüz yerine tahmini ellili yaşlarında, kirli sakallı, saçlarının çoğu beyazlamış bir adamla karşılaştım. Kaşlarımı hafif çatarak adama bakmayı keserek boğazımı temizledim.

"Buyurun kime bakmıştınız ?"

Arkamdan gelen ayak sesleri kapıdaki adamı görür görmez daha hızlanarak kapıya varırken ben sadece izlemekle yetiniyordum. Alper gülümseyerek kapıdaki adama sarılıp sırtına vurdu birkaç kez.

"Orhan amca ? Hoş geldin!"

Adamın Alper'i bulan adam olduğunu anlayarak bende tüm minnetimle adama karşı gülümsedim.

Orhan amcanın da yüzünde hoş bir gülümseme peyda olduğunda, gözlerini kapatarak o da Alper'in sırtına vurdu. Saniyeler sonra ayrıldıklarında elimle içeriyi işaret ettim ve gülümseyerek konuştum.

"Buyurun lütfen, kapıda kalmayın."

Alper'de benim gibi onu onaylayıp içeriye davet ettiğinde yaşlı adam içeriye girdi. Mahçup bir şekilde ellerini birbirine bağlayıp konuşan adama tebessüm ederek baktım.

"Böyle de pek olmadı ama, aradığın akşamın sabahı hemen gelmek." dedi ve ellerini iki yana açtı.

"Seni merak edince duramadım oğlum."

Alper Orhan amcayı kolunun altına alarak kendine çekti.

"Zaten gel diye çağırmadık mı ? Sen hiç kendine sıkıntı etme böyle şeyleri tamam mı ? Lütfen."

Yaşlı adam onu başıyla onayladı ve bana çevirdi bakışlarını.

"Lavabo ne tarafta kızım ? Bir ellerimi yıkayayım ben."

Adamı bekletmemek adına hemen koridorun başına geçip tarif etmeye giriştim.

"Koridorun sonunda, hemen sola dönünce ilk kapı."

Yaşlı adam beni başıyla onaylayıp tuvalete gittiğinde bende Alper'in yanına geçip oturdum. Fakat oturmam kalkmamla bir olmuştu.

"Ay galiba ben temiz havlu koymayı unutmuştum Alper!" diye yakınarak konuştum ve alelacele bir yandan yürümeye başlarken bir yandan da devam ettim.

"Hemen havluyu bırakıp geleyim."

Bizim odamızdaki banyodan temiz havlu alıp tuvaletin önüne doğru gitmeye başlamıştım ki duyduğum konuşma sesleri beni olduğum yere çivilemişti.

"Sakın Özge! Sakın onlara bir zarar vereyim deme! Seni kendi ellerimle mahvederim!"

 

 

 

-Bölüm Sonu-

15 oy 10 yoruma yeni bölümü atarııııım

Beğendiniz mi bari bölümü ? Doğru düzgün vakit ayıramadığım için istediğim uzunlukta olmadı ama ancak kesebileceğim yere kadar yazabildim. 🥺

Özge hakkında düşünceleriniz neler ? O kadının Özge olduğunu anlamıştınız ama bu şekilde gelmesini bekliyor muydunuz ?

Peki Orhan amca ? İyi mi geldi dersiniz ?

Valla ben bir şey demiyorum ama iyi gelecek gibi 🤭

Ay bunu daha önce de demiştim ama, ben tam kafamdaki Beyza'yı buldum. Sizin hayalinizde nasıllar ?

Neyse daha fazla konuşmayayım. Ama siz yine desteklerinizi eksik etmeyiniiz.

Hadi Allah'a emanet!

 

Loading...
0%