Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10.Bölüm: "Bulutların Üstünde"

@uuykusuzvedengesiz

Hani hayatınızda kendinizi bulutların üzerinde hissettiğiniz anlar olur. Böyle tarifi zor mutluluklar yaşadığınız anlar. Üstünden yıllar geçse bile her aklınıza geldiğinde size iç çektirecek ve yüzünüze bir gülümsemeyi konuk edecek türde anlar...

Öyle anlar yaşadığınız günün gecesi heyecandan veya mutluluktan uyumak bile zor gelir. Göz kapaklarınız kapanmak için can atar vaziyettedir fakat içinizdeki kıpırtılar buna engel olur. Yine de öyle böyle uyuduğunuz o gecenin sabahında uyanmak bile bir başka güzeldir. Hayatın içinde güzel olan ne varsa genelde gözünüzün önüne serilmiştir. Bu sebeple o geceki mutluluk, ilk heyecanını yitirip yerini genellikle derin bir huzura bırakır.

Yatağımda dönerek bakışlarımı camdan tarafa çevirdiğimde gözlerimi kırpıştırarak gülümsedim. Hâlâ daha uykumdan tam olarak sıyrılmış sayılmazdım. Dışarıda rüzgâr yaprakları savuruyor, dalların camlara vurmasına sebep oluyordu. Bu havalar normalde tüm günümü etkileyecek derecede beni etkisi altına alabilsede şu an bu bile mutluluğuma zeval veremiyordu.

Dudaklarımdaki tebessümü bozmadan iç çektiğimde olduğum yerde huzurla daha da kıvrıldım. Üstümdeki yorgan bile bazen ısınmama yetmezken sadece onu düşünmek bile içimi sıcacık yapabiliyordu. Her geçen gün onun kalbinin kalbime denk olduğunu daha iyi anlıyordum. O hep bahsedilen ruh eşini bulduğuma olan inancım da bununla doğru orantılı artıyordu tabii.

Kulaklarıma dolan alarm sesiyle birlikte üstümdeki yorganı kenara doğru iteleyip doğruldum. Önce uzanıp alarmı kapattım. Gözlerim ekran kapanmadan bildirim panelindeki bildirime takıldığında yüzümdeki tebessüm açan bir çiçek gibi büyüyüp güzelleşti. Feza'dan gelen günaydın mesajına cevap yazdıktan sonra yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadım.

Birlikte yemek yaptığımız gün restorandan çıkmadan bu aramızda olan, fakat bir isim veremediğimiz, bu durumun şimdilik aramızda kalmasını istediğimi söylemiştim. Feza'ysa bu isteğimi olgunlukla karşılamış ve kararıma saygı duyarak kabul etmişti.

İlk başta onu kırıp kırmadığımı kendi içimde dert edinsem de o yine benim içimi rahatlatmış ve aramızın iyi olduğuna beni ikna edip öyle restorandan ayrılmamızı sağlamıştı.

Sallana sallana ve sessiz adımlarla mutfağa geçerken içimdeki dans edip zıplama isteğini zorlukla bastırıyordum. Demek mutluluktan ne yapacağını bilemeyecek raddeye gelmekte varmış kaderde...

Keyifle kahvaltıyı hazırlamaya başladığımda hareketlerim oldukça yavaş ve telaşsızdı. Bardakları dolaptan çıkarıp masaya bıraktım ve çatalları almak için arkamı döndüm. Karşımda gördüğüm bedenle bir elim kalbime giderken diğer elimle damağımı yukarı ittim.

"Allah seni ne etmesin abi! İnsan bir ses verir!"

Abim bana tuhaf tuhaf baktıktan sonra başını iki yana sallayarak sürahiden bir bardak su doldurdu kendine.

"Kızım davul çalarak mı geleyim yanına ? Normal geldim işte."

Abime gözlerimi devirip arkamı dönerek işime devam ederken abimin peşinden diğer aile üyeleri de sırayla mutfağa geldi. Yaptığım işleri hızlandırırken abim de yanıma gelip bana yardım etmeye başlamıştı. Böylelikle kısa bir süre içinde kahvaltıyı hazırladığımızda hep birlikte kahvaltıya başlamıştık.

"Dün alabildin mi gereken belgeleri kızım ?"

Babamın sorusuyla önümde olan bakışlarım ona çevirilirken başımı salladım.

"Aldım baba."

Babam da beni başıyla onayladığında hissettiğim rahatsızlıkla yerimde kıpırdandım. Şu an bu masada Feza ile olan ilişkimi bilmeyen tek kişi babamdı. Aslında tek istediğim hem kendi açımdan, hem de Feza açısından temelleri kuvvetli bir ilişki inşaa etmekti. Bunun içinde bana kalırsa zaman kesinlikle gerekliydi. Fakat ben şu an onu, her ne kadar amacım böyle olmasa da, istemsizce kandırıyor gibi hissediyordum. Yine de yapabileceğim bir şey henüz yoktu. Daha sadece birkaç gündür beraberdik ve ben her şeyden emin olup öyle babamın karşısına çıkmak istiyordum.

"Bugün ne yapacaksın ?"

Annemin sorusuyla birlikte bu sefer ona döndüm. İç çekerek günlük planımı kısaca özet geçtim.

"Önce okula gidip staj için eksik olan belgeleri tamamlayacağım. Ondan sonra da kızlarla biraz vakit geçiririz herhalde."

Kızlardan bahsederken istem dışı bakışlarım abime dönerken yüzünde hiçbir mimiğin değişmediğini gördüm. Uzun zamandır öylesine alışmıştı ki o maskesini yüzüne takmaya, bana kendisi anlatmış olmasa, yine anlayamayacağımı düşündüm.

Abim hiçbir açık vermeden kahvaltısına devam ederken bende onun gibi davranmaya çalıştım. Zira abim bana bile unut diyorsa gerçekten kimse bilmesin istiyordu, ve bende onun isteğine saygı duyarak bunun için elimden gelen ne varsa yapacaktım.

Annem beni onayladıktan sonra babamla başka bir konudan konuşmaya başladığında abime doğru eğildim.

"İşe giderken beni de okula bırakır mısın abi ?"

Abim başıyla beni onayladıktan sonra masadan kalkıp hazırlanmak için odasına geçti. Ben de abimin peşinden kendi odama geçtiğimde özenle giyeceğim kıyafetleri seçtim.

İçime beyaz bir kazak geçirip üstüne koyu mavi kot gömlek ve eteğimi giydim. Beyaz çantamı da aldıktan sonra heyecanla iç çektim ve aynadan kendime son bir kez bakıp odamdan çıktım.

Annemlerle vedalaştıktan sonra abimle birlikte arabaya bindiğimizde arkada ses olsun diye radyodan bir şarkı açıp arkama yaslandım. Yandan bakışlarım konuyu açıp açmamakta kararsız olduğumdan abimin üzerinde gidip gelirken iç çektim. Parmaklarımı birbirine geçirip bakışlarımı önüme çevirdiğimde abim kıvranışlarımdan olsa gerek bir şey olduğunu fark etti.

"Söyle söyle, içinde kalmasın."

Nefesimi sesli bir şekilde verip hafif abime doğru döndüm. O konuyu açmamamı söylemişti o gece fakat her gece yatmadan o bakışları aklıma geliyordu ve kalbim her gece abim için sızlıyordu. Elif'e bir şey sormama da müsaade etmemişti. Elim böyle bomboş onun neler hissettiğini bile bile durmakta artık ağrıma gitmeye başlamıştı.

"Biliyorum bu konu bir daha açılmasın dedin ama, izin ver senden bahsetmeden bir ağzını arayayım."

Abim açılan konudan mütevellit nefesini sıkıntıyla verip bir elini direksiyondan çekip saçlarına attı. Saçlarını karıştırıp bakışlarını birkaç saniye bana çevirdikten sonra tekrar camdan dışarıya dikti.

"Senin arkadaşın, istediğini sorabilir ve konuşabilirsin. Bana sormana gerek yok Ecmel."

Sözlerini bitirir bitirmez işaret parmağını kaldırıp havada salladı.

"Ama beni karıştırma. Tamam mı ? Sakın."

Abimi hevesle başımı sallayarak onayladıktan sonra yapacağım konuşmayı kafamda planlamaya başladım. Hem konuşmamın ucunun abime dokunmaması gerekiyordu, hem de Elif'in asıl derdini bunu bildiğimi söylemeden sormam gerekiyordu. Nefesimi sesli bir şekilde vererek başımı cama yasladım. Başım cama hafif hafif vururken kafamda bir sürü tilki dolanıyor, ve maalesef ki hepsinin kuyruğu birbirine dolanıyordu.

Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan arabanın durmasıyla bakışlarımı daldığı yerden çektim ve etrafa bakındım. Anlaşılan ben kafamda kurup olan yapana kadar okula gelmiştik bile. Derin bir nefes alıp abime döndüğümde gülümsedim ve yanağına bir öpücük bırakıp teşekkür ettim. Abim de bana karşılık verdikten sonra el sallayarak vedalaştık ve abim kampüsten çıkmak üzere tekrar arabayı hareket ettirdi. Giden arabanın arkasından kısa bir süre baktıktan sonra yönünü fakültenin girişine çevirip ilerlemeye başladım. Yeni hızlandırdığım adımlarım gördüğüm yüzle birlikte yavaşladı ve duraksadı.

Bakışlarıma denk düşen bakışları saniyeler sürse de benim heyecandan elimi ayağıma dolamaya yetmişti. Evet... Kalbimin yerinden çıkacak gibi atmasının sebebi karşımdaki adamdı. Kahverengi gözleri, koyu kumral saçları ve tıraşlı olduğundan pürüzsüz gözüken yüzü...

Bir insan nasıl böyle güzel olabilirdi aklım almıyordu. Bir insanın kalbi nasıl böyle güzel olur, gözleri nasıl böyle güzel bakar bilmiyordum. Ben ona ne ara bu kadar tutulmuştum onu da bilmiyordum.

O beni bilinmezliklere sürüklüyordu.

Bana daha önce tatmadığım duyguları tattırıyordu. Bu yeni öğrendiğim duyguların her biriyse, damağımda bal yemişim gibi bir his bırakıyor, beni o tadın müdavimi yapıyordu.

Yutkunarak ona doğru adım atmak için hareketlendim. Sesini duymak için bu kadar hevesli olduğumu, can attığımı bile şu an fark ediyordum.

Fakat karşıdan gelmesini beklediği kişinin geldiğini görünce adımlarım yarıda kesildi. Bu kimse bilmesin zırvalığını neden çıkarmıştım ki sahi ? Hadi ben bu fikri ortaya atmıştım, o neden kabul etmişti ?

Derin bir nefes alarak omuzlarımı düşürdüm. O benim rahat hissedebilmem için bunu kabul etmişti. Ve biliyordum ki sözünde de dururdu. Çünkü o sözünün eri bir adamdı. Bense kendin emin olamayan güvensiz bir kadın. Bu şartın sunulmasının ve kabul edilmesinin sebepleri bunlardı. Peki şimdi gidip vazgeçtiğimi söyleseydim, herkese duyurmak istediğimi... Kabul eder miydi ?

Ben, nasıl sevdiğimi, nasıl sevildiğimi herkes bilsin istiyordum. Gözlerime nasıl baktığını herkes görsün istiyordum. Ben bizi tüm dünyaya ilan etmek istiyordum.

Ben gerçekten onunla olmak istiyordum.

Bakışlarımı dayısı, yani benim hocamın, ve onun üstünden çektiğimde bir yabancı gibi yanından geçip gidecek olma fikri içimi yaktı. Dünden bugüne değişen şey neydi bilmiyordum fakat artık hislerimin anlık bile değişebildiğine şahit oluyordum. Aslında bu benim gibi kararsız bir insan için belki garipsenemeyecek bir olay sayılabilirdi. Fakat ben tüm bu kararsızlıklarımın yanında hislerimin bu kadar değişken olmasına alışıkta değildim.

Her ne kadar bunu kabullenmek zor gelse de Feza beni değiştirmeye başlamıştı bile, ve ben bu değişimin farkında olmama rağmen bu beni rahatsız etmiyor, hatta zaman zaman hoşuma bile gidiyordu. Onunla geleceğim hâl beni korkutmuyor, aksine bazen kendime karşı dahi merak duymama sebep oluyordu.

En sonunda ayaklarıma komut verip onlara doğru ilerlemeye başladığımda içimin kıpır kıpır olduğunu hissettim. Şimdi hiçbir şey bilmediği için sadece hocama selam verip geçip gidecektim. Fakat ya öğrendiğinde ne yapacaktım ? Zaman zaman derste söz almaya bile çekinen insandım ben, ki gidip öğretmenimin yanında yeğenine sevgilim mi diyecektim ?

Boğazımı temizleyerek dudaklarıma bir tebessüm kondurup kalbimin tüm feryatlarına aldırmamaya çalışarak bakışlarımı ona değdirmeden öğretmenime çevirdim.

"Merhaba, nasılsınız hocam ?"

Uğur hoca her zamanki güler yüzlülüğüyle beni fark eder etmez bana döndü.

"İyiyim Ecmel, çok sağ ol. Sen nasılsın ?"

Başımı bir kez eğerek dudaklarımı araladığımda sesini duymayı beklemediğim halde bir o kadar da sesini duymak istediğim kişi araya girdi.

"Evet, siz nasılsınız Ecmel Hanım ?"

Gözlerimi irileştirerek yutkunarak ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışarak gözlerine baktım.

"İyiyim. İyi olmaya çalışıyorum." diye mırıldanıp başımı hafifçe iki yana salladım.

"Siz ?"

Feza az önce benim yaptığım gibi başını bir kez eğdi ve dudaklarındaki gülümsemeye hakim olmaya çalışır gibi dudaklarını ıslattı.

"İyiyim. Teşekkür ederim."

Uğur hoca ikimiz arasında gidip gelen bakışlarını en nihayetinde sormayı mantıklı bulmuş olacak ki yeğeninde durdu ve ikimize hitaben konuştu.

"Siz tanışıyor musunuz ?"

Feza başını sallayarak dayısını onayladı ve gülümsedi. Gülme. Gülme. Bakasım geliyor gülme.

"Fırat'ın kuzeni, Ecmel Hanım."

Resmiyetle konuşması her ne kadar gülmek istememe sebep olduğundan gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Uğur hocaya dönüp tebessüm ettiğimde o da başını sallayarak anladığını belirtmişti.

"Hayırdır, sen neden okuldasın ?"

Bakışlarımı Feza'dan çekip Uğur hocaya döndüm tekrar. Gözlerim ilk fırsatta gözlerini buluyordu ve eminim bu bile aslında dışarıdan bakan birine dahi çok şey belli ediyordu.

"Staj yerim için eksik belgelerim vardı. Onları tamamlamak için geldim hocam."

Uğur hoca mutlulukla gülümsediğinde bende aynı şekilde karşılık verdim. Uğur hoca öğrencilerinin mutluluğunu kendi mutluluğu yapan hocalardandı. İyi niyetli, eğitimli ve iyi bir eğitimciydi.

"Çok sevindim senin adına. Neresi peki ?"

Ayaküstü yaptığımız bu kısa muhabbetin ucu bile ona uzanıyordu. Ve büyük ihtimal, az önceki bakışlarımdan şüphe etmiş olsa bile staj yerimi duyduğunda kesinlikle bir şeylerden emin olacaktı.

"Restoranda. Feza," diyip durakladım ve birkaç saniye bakındıktan sonra ne diyeceğime karar vererek devam ettim.

"Feza Bey'lerin restoranda."

Uğur hoca gözlerini kısıp birkaç saniye durdu. Akabinde dudakları şaşkınlıkla aralandı ve bir elini aralanan dudaklarına kapattı.

"Filiz'in dediği kız sensin!"

Bakışlarımız Feza'yla kesiştiğinde zorlukla yutkundum. Filiz teyze benden mi bahsetmişti ? Ve bahsettiyse ne diye bahsetmişti de Uğur hoca bu kadar büyük bir şaşkınlık yaşıyordu ?

Derin bir nefes alıp yanaklarımın yanmaya başlamasına aldırmayıp dudaklarımı araladım. Fakat Feza bana fırsat bırakmadan dayısına döndü.

"Annem sana ne dedi dayı ?"

Uğur hoca söylememesi gereken bir şey söylemiş gibi dudaklarını birbirine bastırdı.

"Hiç bir şey."

Feza kaşlarını kaldırarak bakışlarını dayısına diktiğinde Uğur hoca çöken omuzlarıyla bakışlarını yeğeninden kaçırdı.

"Gelinim, dedi."

Duyduğum kelimeyle kafamı önüme eğerek parmaklarımı birbirine geçirdim. Şu son seneye kadar sınıfta söz alırken bile heyecanlandığım adam gelmiş bana karşı nasıl hitap ediyordu. Şu an nasıl utanmayabilirdim ki ?

Feza başını iki yana sallayıp nefesini sesli bir şekilde bıraktı.

"Allah'tan kimseye söylemeyecekti."

Uğur hoca gülerek bakışlarını ikimizin üzerinde gezdirdi.

Sanırım alnımıza yazıp dolaşsak öğrenen daha az olurdu.

"Var ya ben yakıştırdım sizi,"

Elini yeğenin omzuna birkaç kez vurdu ve göz kırptı. Hemen sonra elini kaldırıp dudaklarına siper ederek, elbette benim de duyabileceğimi biliyor olmalıydı, ses tonunu biraz kısarak konuştu.

"Ne zaman kız görmeye gidiyoruz ?"

Feza ne hâlde olduğumu gördüğünden olsa gerek boğazını hafifçe temizleyip tebessüm etmeye çalıştı. Garibim, ben zor durumda kalmayayım diye bir an önce konuyu kapatma telaşına girmişti.

"Zamanı gelince dayı."

Dayısına cevabını verir vermez bana döndüğünde içten bir şekilde gülümsedi. Bense utancımı bile unutup gülüşüne takılı kaldım.

Yutkunarak bakışlarımı zorlukla ondan çektiğimde ellerimi cebime yerleştirdim. Zira karşımda o varken ellerimi bile nereye koyacağımı bilemez hâle geliyordum.

"İstersen bekleyelim biraz, işin bitince gideceğin yere bırakırız seni de."

Başımı hızla iki yana sallayarak teklifini reddettiğimde neden kabul etmediğimi anladığını biliyordum da bir nebze içimi öyle rahatlatabiliyordum.

"Yok, benim işim ne kadar sürer belli olmaz. Yine de teşekkür ederim."

Feza başını eğerek beni onayladığında Uğur hoca arabaya doğru hareketlenmeden hemen önce son kez bana hitaben konuştu.

"Hadi görüşürüz Ecmel hanım,"

Feza'ya bir bakış atıp önüne döndü fakat sözlerine devam etmekten geri durmadı.

"Okulda olmazsa başka bir yerde illa karşılaşırız nasılsa."

Feza kısa bir süre dayısının arkasından baktıktan sonra bana döndü ve bakışlarını yüzümde gezdirdi.

"Seni seviyorum,"

Tam kasılan vücudum gevşemeye başlarken duyduğum cümle nefesimin bir yumru gibi boğazımda kalmasına sebep olurken hareketsizce gözlerine bakakaldım. Kalbim onu her gördüğümde olduğu gibi hızlandı, yanaklarım ısınmaya başladı, vücudum yine bir süre öncesine kadar yabancı bildiği tepkiler verdi.

"Görüşürüz."

Benden bir cevap beklemeden geri geri adımladı ve ayağı yerdeki bir taşa takılana kadar arkasını dönmedi. Ben ona bir şey olması düşüncesiyle olduğum yerde irkilirken o bu hâli komiğine gitmiş gibi gülüşünü büyüttü ve nihayet arkasını döndü. Saniyler sonra içime derin bir nefes çekmeyi akıl edebilirken anlamsız bakışlarım hareket eden araba dahil etrafta gezindi boş boş. Şu ana kadar bile koşulsuz hissettirmekten geri durmadığı sevgisini ilk dile getirişiydi.

Feza gideli dakikalar oluyordu belki, fakat o görüntü zihnimde oynamaya devam etti. Sesi kulağımdan gitmedi ve kalbim o sözleri yeni duymuş gibi saniyelerce sakinleşmeden hızla atmaya devam etti.

Adımlarımı zorlukla okula çevirdiğimde birkaç saniye olduğum yerde buraya ne için geldiğimi sorguladım. Sanki az önce yaşadığım andan öncesi bir toz bulutu gibi dağılmıştı zihnimde. O toz bulutu dağılmış ve yalnızca o anı bırakmıştı.

Tam da o an çalan telefonumla birlikte dikkatimi nihayet o andan başka bir şeye verebilmiştim. Telefonumu çantamdan çıkarıp açtım ve kulağıma yasladım.

"Neredesin Ecmel, kantinde bekliyoruz seni hadi."

Sanem'in sesiyle birlikte nihayet neden okula geldiğimi hatırlarken adımlarımı kantine çevirdim ve yürümeye başladım.

Başımı iki yana sallayıp yutkundum ve gülümsedim.

Bu adam kesinlikle haklıydı.

Aşk gerçektende insanın aklını başından alıyordu.

 

-Bölüm Sonu-

 

Selamün aleyküm ben geldimm! Aslında her zamanki yazdığım kelime sayısına ulaştım ama hiçbir şey olmamış gibi de 🤦🏻

Bu ikilemi anlayamıyorum 😅

İlk seni seviyorum Feza'dan geldi, şaşırtmadı fndncjdnf

Peki Filiz teyzenin ağzının sıkılığı 👌🏻

Bölüm çok yarım gibi kaldı ama her neyse, maksat daha fazla bekletmemek, belki daha da uzardı ama hasta kafayla bu kadar oldu. Hatalar varsa affola. Umarım keyifle okuduğunuz bir bölüm olmuştur 🦋

 

Desteklerinizi eksik etmeyiniz lütfenn 🍀

 

Loading...
0%