Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1.Bölüm: "Rastlaşma"

@uuykusuzvedengesiz

Hayat, her insan için farklı bir yolculuktu. Hepimiz için ayrı bir hikâye, hepimiz için ayrı bir dünyaydı. Benim dünyam ise ailem ve okulumdu. Okuduğum okulu seviyordum, okuduğum bölümü seviyordum. Okula geldiğim her gün yürüdüğüm bu yolu, her yürüdüğümde yanından geçtiğim bu koca ağacı ve her gün inip çıktığım bu dik yokuşu seviyordum. Sonbaharı, ve peşinden gelen kış mevsimini de seviyordum. Artık kış gelmişti fakat biz hâlâ sonbaharda kalmış gibi olduğumuzdan hava aşırı soğuk değildi.

İçime derin bir nefes çekerek kuru yaprakların çıkardığı sesleri dinleyerek okuluma yürümeye devam ettim. Rüzgâr her ne kadar şalımı uçurup inatla yüzüme çarpsa da, bende aynı inatla şalımı yüzümden çekip yoluma devam ediyordum. İndiğim merdivenler nihayet bittiğinde birkaç adımda fakülteye girdim. Kızlarla dün kantinde buluşmak için sözleştiğimiz için girişte boş boş dikilmeyi kesip kantine gitmek için aşağı kata indim. Kantine girer girmez bakışlarım tanıdık simayı ararken bana el sallayan arkadaşımla o tanıdığı bulmanın rahatlığıyla nefesimi verip masaya ilerledim. Küçük sırt çantamı koltuğun boş tarafına bırakırken bir yandan da masada hararetle dönen konuya odaklanmaya çalıştım.

"Hoş geldin, hoş geldin. Geç otur çabuk, heyecanlı bir durum var."

Sanem'in heyecanlı sesini duyduğumda merakla koltuğa çöktüm.

"Hayır mı ? N'oluyor ?"

Sanem kendine konuşacak bir konu bulmanın mutluluğuyla ellerini sallaya sallaya, bunu sormamı bekliyormuş gibi hızla lafa atıldı.

"Hani geçen gün fakültede görüp sana bahsettiğimiz yabancı bir çocuk vardı ya, yine gördük dışarıda!"

Sanem'e baygın bakışlarla bakarak omuzlarımı düşürdüm. Dördüncü sınıf olduğumuzdan artık az çok fakültedeki çoğu kişiyi sima olarak olsa da tanıyorduk. Bu yüzden yeni biri olduğunda kolaylıkla ayırt ediliyordu. Ve yeni bir yüz bizim monoton hayatımızda ufak çaplı bir aksiyon demekti. Evet, sadece yeni bir yüz görmek...

"Ya belki bir tanıdığı vardır. Belki sevgilisi, eşi bu fakültede okuyordur. Siz neden takıldınız bu adama bu kadar ?"

Elif başıyla beni onaylayarak elindeki çubuğunu yemeye devam etti.

"Ecmel doğru söylüyor. Bence de o adamı boş bırakmamışlardır zaten."

Sanem gözlerini kısarak bakışlarını üzerimde gezdirip alt dudağını dişleri arasına aldı.

"Ecmel ?"

Çantamdan çıkardığım notlarımı masaya koyarken ismimi duymamla işimi bırakıp bakışlarımı Sanem'e çevirdim.

"Efendim ?"

Sanem elini çenesine yaslayarak derin bir iç çekti.

"Şöyle sizi bir yan yana hayal ettim de... Çok yakışırdınız gerçekten!" diye hayıflanarak konuştuğunda az önce olduğu gibi tekrar gözlerimi devirdim.

"Yahu bekar olup olmadığını bile bilmediğin adamı ne diye bana yakıştırıyorsun sen ?"

Sanem nefesini üfleyerek sesli bir şekilde verirken baş parmağı ve işaret parmağıyla burun kemerini sıkıştırdı.

"Ya bir kere de bardağın dolu tarafından bak! Tüm hayat enerjimi sömürüyorsun!"

Sanem beni payladıktan sonra bakışlarını kantinin girişine doğru çevirmişti ki saniyeler sonra gözlerini büyüterek bana döndü. Gözleriyle o tarafı işaret ederken kıstığı sesiyle hızlı hızlı konuştu.

"Vallahi o! Bak! Çabuk bak!"

Belki de kullandığı emir cümlelerindendi fakat istemsizce sözlerine itaat ederek bakışlarımı kantinin girişine çevirdim. Bakışlarım iki kahve gözle kesiştiğinde mıhlanmış gibi birkaç saniye gözlerimi o gözlerden çekemedim. Kalbim nedenini anlayamadığım bir şekilde göğsümü dövmeye başlarken gözlerini ilk çeken ben oldum. Sanki... Sanki birkaç saniye daha o gözlere baksaydım yerle bir olacaktım.

Önüme dönüp zorlukla nefes aldığımda bakışlarımı boş boş masada dolaştırdım. İstemsiz en çok yaptığım şeyi, nefes almayı unutmuştum sanki. Ya da unutmak değildi bu, nefes kesilmesiydi. Kalbimin sekteye uğramasına, midemin kuvvetli bir şekilde kasılmasına, vücudumun farklı tepkiler vermesine sebep olan bir şeydi. Vücuduma bir anda adrenalin yüklenmiş gibiydi.

Sanem bakışlarını yüzüme çevirip muziplikle gülümsedi.

"Yakışıklı adam ama değil mi ?"

Arkadaşımın sesini kilometrelerce öteden duyuyormuşum gibi saniyler sonra dediklerini ancak idrak edebildim. Sudan çıkmış bir balık gibi boş boş suratına baktıktan saniyler sonra dilimi dudaklarımda gezdirdim.

"Burası beni bir boğdu sanki ya. Ben çıkıyorum." diye mırıldanıp çıkardığım notları gerisin geri çantama tıktım. Bakışlarım önlerindeki karton bardaklara kayarken yutkunarak ayaklandım.

"Sizde kahvelerinizi bitirip gelirsiniz tamam mı ?"

Kızların bir cevap vermesini dahi bekleyemeden ve bir daha ondan tarafa bakmadan hızlı adımlarla kantinden çıktığımda aheste aheste indiğim merdivenleri hızlı adımlarla çıktım. Aceleci adımlarım okulun kapısından çıkıp bahçeyi bulduğunda ilk işim derin bir nefes almak olurken yakıcı rüzgârın bir nebze olsun beni kendime getirmesini bekledim.

Günlerdir uykularımdan feragat ederek çalıştığım final sınavım hakkında şu an tek bir fikrim bile yok gibiydi. Dakikalar önce önüme ne koyarsalar koysunlar hepsini yapacağımdan emin olan ben değilmişim gibi şimdi aklımda iki kahve gözden başka bir şey yoktu. Zihnim yeni doğmuş bir bebeğin zihni kadar pirüpaktı.

Ellerimle yüzümü sıvazlayıp biraz olsun kalp atışlarımın düzene girmesini bekledim. Tüm bunların olması sadece dakikalar sürmüştü değil mi ?

Aradan ne kadar geçtiğini bilmediğim bir süreden sonra daha iyi olduğuma kanaat getirerek kolumdaki saate baktım. Sınavıma yirmi dakika kaldığını fark ettiğimde adımlarımı tekrar binaya yöneltmiştim ki metrelerce ötede duran onu gördüm. Bedenimin dengesi az önce olduğu gibi sarsılmamış olsada, basan sıcaklığı inkar edemezdim.

Bakışlarımı ondan çekip yanında ona bir şeyler anlatan kadına çevirdim. Ellerini sallayarak anlatması oldukça hararetli bir şeyler anlattığı kanısına varmama sebep olmuştu. Şu an aklıma gelen şeyle bakışlarım ellerine kaysada olduğum mesafeden parmağında yüzük olup olmadığını görmem zaten imkânsızdı.

Başımı iki yana sallayarak bunu düşünmemeye çalıştım. Sadece Sanem'in aklıma soktuğu fikir olduğu için gayri ihtiyari yaptığım bir hareketti. Evet, evet öyleydi.

Yanındaki kadın, elini koluna koymak için uzattığında bir adım geri çekilmesiyle dudaklarımda ufak bir tebessüm belirdi. Bu hareketi yanındaki kadına mesafeli olduğunu gösterirdi değil mi ?

Bir adım geri çekilmesinin ardından bakışları olduğum yöne kaydığında göz göze gelmemek için bakışlarımı kaçırdım. Yaptığım hareket utançla gözlerimi kapatmama sebep olurken içimden kendime hiçte iyi şeyler söylemiyordum. Hoş, o göz göze geldiğimiz andan itibaren kendimi çok kontrol edebildiğim de söylenemezdi zaten.

Bir insanın gözlerini kaçırmasının ayıp veya tuhaf bir şey olmadığını kendime hatırlatarak saniyeler sonra gözlerimi araladım. Gözlerim direkt az önce olduğu yeri bulduğunda karşılaştığım boşlukla birlikte hayal kırıklığıyla yerimde sallandım. Gitmiş miydi ? Elbette gitmişti. Adam zaten bir görünüp bir kayboluyordu. Fakat zaten şimdi nereye gittiği de beni ilgilendirmezdi. İlgilendirmemeliydi.

Elimi başıma sertçe vurarak binaya girdim. Beni ilgilendirmediğini bildiğim halde içimde peyda olan bu merak neyin nesiydi o zaman ? Buna hakkım var mıydı ?

Adımlarım alışkın olduğum sınıfı kolayca bulduğunda tanıdık simaları gördüğüm gibi o tarafa geçtim. Çantamı sıraya bırakıp üstümdeki kabanı çıkardım. İçimde harlanan ateş bedenimin dışına kadar taşmış gibiydi.

"Ecmel sen iyi misin ? Rengin atmış sanki senin."

Elif'in sorusuna cevap verecektim ki kapıdan giren kadınla sessiz kaldım. Üstünde olan kıyafetlerden direkt kim olduğunu anlarken yanındakilere bir şeyler anlata anlata gelen Özlem'i takip ettim bakışlarımla. Konuştuğu kadın Özlem miydi ?

Özlem arkadaşlarıyla birlikte önümüzdeki sıraya geçerken anlattığı şeye devam etti.

"Gittim, tanıştık. Sonra sohbet etmeye çalıştım işte ama nafile."

Sıkıntılı bir nefes verip omuzlarını silkti.

"Yani öyle konuşma arasında elimi koluna koymama bile müsaade etmedi. Bende direkt hislerimi açmaya karar verdim. Ama söylemeyeceğim şeyleri anlar anlamaz lafımı ağzıma tıktı."

Gözlerinin dolduğunu olduğum yerden rahatça görebiliyordum. Fakat benim şu an ilgilendiğim şey maalesef ki onun dolan gözleri değildi.

" 'Benim gönlümde zaten birisi var, yanımda hiç olmayacak olsa bile varlığı yetiyor. Umutlanıp boşuna üzülmeni istemem.' dedi ve başıyla selam verip gitti."

Duyduklarım nedensiz bir şekilde kalbimi kırarken kalbimin sıkıştığını hissettim. Saatler içinde tanımadığım etmediğim bir adam beni ne hale getirmişti ? Üstelik habersiz bir şekilde...

Gözümün önünde sallanan el ile birlikte irkilerek bakışlarımı Elif'e çevirdim. Saniylerdir ısırdığım dudaklarımı serbest bırakarak arkadaşımın sözlerine odaklanmaya çalıştım.

"Yok yok. Fazla çalışmaktan herhalde, sen hiç iyi değilsin."

Derin bir nefes alarak girdiğim ruh halinden sıyrılmaya çalıştım. Yaşadığım şeyin mantıklı hiçbir yanı yoktu. Sanki büyük bir fırtına çıkmış, içimdeki her şeyi yerle bir edip dağıtmıştı. Ve şimdi de o fırtına sonrası sessizlik çökmüştü üstüme. Bir saflık veya bilinmezlik hali.

Sahi, ben ne yaşamıştım öyle ?

"Arkadaşlar sıraların üstünde ve altında not bırakmayın! Telefonları kapatıp kaldırın lütfen hadi!"

Ben kızlara cevap veremeden gözetmen hocanın sesi sınıfta yankılandığında kızlara doğru eğildim.

"Çıkalım da şu sınavdan, anlatacağım."

Elif ve Sanem beni onaylayıp önlerine dönerken hocanın sınav kağıdını getirmesini bekledim sessizce. Kafamdan onu uzaklaştırabildiğim kadar uzaklaştırıp sınava odaklanmaya çalıştım. Neyseki sınav kağıdı önüme geldiğinde çalışmalarım boşa çıkmamış ve sonuç vermişti. Kırk dakikalık sınav süresince önümdeki kağıtta tek bir boş soru bırakmamış ve hepsini cevaplamıştım. Kırk dakikanın sonunda, rahatlayarak sınıftan çıkmamın ardından kızlarda peşimden çıktığında bir koluma Sanem bir koluma Elif girdi. Yan bir biçimde koridorda ilerlemeye başladığımızda Sanem heyecanla atıldı.

"Nasıldı sınav ? Benim fena değildi."

Elif'te başıyla onu onayladığında omuzlarımı silktim.

"En az doksan alırım herhalde."

Sanem omzuma vurarak alt dudağını büktü.

"Helâl olsun be! Ama var ya hakettin sen!"

Sözlerine tebessüm ederek teşekkür ettiğimde Sanem kolunu bedenime çarptırarak kaşlarını kaldırdı.

"Anlat bakalım şimdi derdini."

Bakışlarımı çıktığımız fakültenin etrafında dolaştırıp onlara döndüm.

"Biraz sabredin de bari şu kafeye geçelim. Orada anlatayım."

Kızlar hiçbir şey söylemeden bana ayak uydurduktan sonra iki dakika içinde bahsettiğim kafeye varmıştık. Ardından cam kenarındaki masalardan birine geçmiş ve hepimiz birer çay söylemiştik. İkiside beklentiyle bana döndüğünde derin bir nefes aldım.

"Ne olduğunu bende anlamadım."

Sanem'in kaşları şüpheyle çatılırken masaya doğru eğildi.

"Nasıl anlamadın ? Neyi anlamadın ?Ay! Ecmel cımbızla mı laf alacağız ağzından ?!"

Yutkundum. Bakışlarımı camdan dışarıda gezdirdim ve iç çektim.

"Sen diyince arkamı döndüğümde gözlerimiz kesişti. Altıüstü birkaç saniye sürdü ama beynimden ateşler çıktı sanki!"

Ellerimi kafamın iki yanına yaslarken gelen garsonla susmak zorunda kalınca garsona teşekkür manâsında başımı eğdim. Garsonun çayları bırakıp gitmesine kadar anlatmayı beklemek için sabrettim. Anlatmak ve bunun ne olduğu hakkında biri bir fikir versin istiyordum. Çünkü bana kalırsa, ben bu kafayla çok bulabilecek gibi değildim.

"Nasıl yani ? Biraz daha anlat, anlamadım."

Nefesimi sesli bir şekilde verip yüzümü buruşturdum.

"Kimyasal tepkimeye girmiş madde gibi bir değişik oldum işte! Elektrik çarpmış gibi de olabilir. Yani normal olmayan bir şey oldu işte! Anlatamıyorum ki!"

Sanem ellerini birbirine vurarak birkaç kişinin bize dönmesine sebep oldu fakat o bunu umursamadan arkasına yaslandı.

"Kızım sen ilk görüşte aşık mı oldun adama ?"

Duyduğum soruyla ağzımdaki tükürük boğazıma kaçarken bir anda öksürmeye başladım. Elif hemen ayağa kalkıp sırtıma vurmaya başladığında Sanem'de çantasından su çıkarıp bana uzattı. Öksürüklerimin dinmesinin ardından birkaç yudum su da içtikten sonra çok daha iyiydim. En azından hâlâ nefes alıyordum...

"Ne aşkı be ?" diye saçma bir şekilde cevap verdiğimde Elif dudakları aralanarak yüzüme baktı.

"Yok, gerçekten sana bir şeyler olmuş."

Sıkıntıyla yüzümü ellerimle kapatarak biraz düşündüm. Daha sonra şu an bana en mantıklı gelen şeyi söyledim. Çünkü buna inanmak istiyordum.

"Bu sınav için çok heyecanlıydım. Yani zaten adrenalin üretiyordu vücudum. Üstüne üstlük zaten stresli olduğum için midemde de bir burulma vardı. Onun da üstüne öyle bir göz teması yaşayınca vücudum bir anda fazla adrenalin üretmiştir ve ben böyle hissetmişimdir belki ?"

Sanem yürüttüğüm mantığa karşı gözlerini devirdi ve nefesini sesli bir şekilde üfledi.

"Güzelim, şu an hayatında birisini istemediğin için kabullenmek istemiyorsun sen. Ama birisini beğenmek, sevmek, aşık olmak kötü bir şey değil ki. Yani nereden bu fikre kapıldın bilmiyorum ama ne karşındakiyle direkt evlenmek zorundasın, ne de hayatını o kişiye adamak zorundasın."

Elif başıyla Sanem'i onayladıktan sonra işaret parmağını bana doğru salladı.

"Sen neden bu kadar önyargılısın bu işe onu bir söylesene."

Omuzlarımı düşürüp bakışlarımı önümdeki çay bardağına çevirdim. Parmaklarımı çay bardağının çevresine sararken yutkundum.

"Bugün kantinden çıkınca dışarıda onu gördüm. Kantinin diğer kapısından çıkmış herhalde o da. Gördüğümde Özlem'le konuşuyorlardı."

Sanem kısılan gözleriyle beni dinlerken duraksamamla birlikte beklentiyle başını eğdi.

"Konuştuktan sonra Özlem'de benim peşimden sınıfa geldi ya. Yanındakilere anlatıyordu. Ona karşı hisleri varmış. Gitmiş açılmış ama kibarca reddetmiş Özlem'i. Gönlümde başka biri var demiş."

Elif umutla boğazını temizleyip işaret parmağını kaldırdı.

"Belki peşinde dolanmasın diye öyle söylemiştir."

Sanem hızla başını sallarken parmaklarını şıklattı.

"Evet! Olabilir neden olmasın ?"

Alt dudağımı dışarı doğru sarkıtarak tekrar omuzlarımı silktim.

"Sanırım bunu bilemeyeceğiz çünkü bir daha ne zaman göreceğim ki onu ? Baksanıza kaç zamandır ilk defa bugün gördüm. Final sınavlarını veriyoruz. Bir dahaki dönem zaten okulda olmayacağız."

Sanem üfleyerek camdan dışarıya döndü ve saniyeler içinde gözlerini büyüterek kolumu dürttü.

"Aha seninki!"

Bakışlarım direkt camın ardına çevrildiğinde onu siyah bir arabaya binerken gördüm. Bölüm hocalarımızdan Uğur Hoca ön koltuğa geçerken o da şoför koltuğuna geçti. Araba saniyler içinde çalışıp gittiğinde hâlâ oraya bakmaya devam ettim. Allah'ım ben ne yaşıyordum ?

Yan taraftan kısık bir boğaz temizleme sesi geldiğinde bir transtan çıkmışım gibi irkilerek karşıma baktım. Sanem bakışlarıyla arka masayı işaret ettiğinde oraya dönmeme fırsat vermeden Sanem eliyle masadaki kişiyi yanımıza çağırdı. Saniyler sonra oturduğum ikili koltuğun yan tarafı dolarken bakışlarımı merakla masamıza ortak olan kişiye çevirdim.

Ebru'ydu. Özlem'in bugün reddedildiğini anlattığı arkadaşlarından biri.

Ebru selam verip gülümsediğinde her ne kadar onun gibi karşılık vermek istesem de yapamadım. Sadece biraz çenesi düşük bir kızdı o kadar. Başka hiçbir olumsuz özelliğini görmemiştim. Ve şimdi Sanem'in onu ne için çağırdığını bildiğimden nedense kızı kullanmış gibi hissetmiştim.

"Ebru sen bilirsin, bu Uğur Hoca'yla aynı arabaya binen adam kim ?"

Ebru tek tek bakışlarını üstümüzde gezdirdi ve yutkundu.

"Neden onu soruyorsunuz ki ?"

Elif hızla lafa girdiğinde benim için böylesine çabalamaları gerçekten beni mutlu etmişti.

"Yani yabancı biri. Birkaç oldu görüyoruz, bizde merak ettik."

Ebru yerinde kıpırdanarak masaya doğru eğildi.

"Umut Hoca'nın yeğeniymiş."

Ebru'nun cümlesiyle birlikte kızlarla göz göze geldiğimizde derin bir nefes bıraktım. Gerçekten, yıllar boyunca kimseye bir şeyler hissetmeyip, gidip okulumun son senesi kendi hocamın yeğenine mi tutulmuştum ?


-Bölüm Sonu-


Bismillah, girişi yaptık bakalıım.

Herkese merhaba,

97 okunma olmuş bile. Daha kurgu hakkında pek bir şey belli değil ama yazmak için can attığım sahneler var ve ben biraz sabırsız bir insan olduğum için elimden geldiğince o sahnelere çabuk gelmeye çalışacağım. Bu yüzden bölümleri yazdıktan sonra bekletmeden atacağım. Bakım Alper ve Beyza ikilisinden sonra Ecmel ve Feza ikilisini de sevecek misiniz ?

Ve son olarak, desteklerinizi eksik etmeyiniz lütfen. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere.🌾🌿


Loading...
0%