Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.Bölüm: "Tesadüf Değil Nasip"

@uuykusuzvedengesiz

Şükür etmek, bana verilen tüm nimetler için benim teşekkürümdü. Ve benim bu hayatta şükür ettiğim birçok şey vardı. Ailem, sağlığım, maddi durumum, çevrem... Bunların arasına zamanla arkadaşlarımda eklenmişti. Benim için çalışıp çabalayan, hep iyiliğimi isteyen arkadaşlarım. Zamanla en yakınım haline gelen, iyi günümde de kötü günümde de yanımda olan arkadaşlarım.

Sanem gözüne taktığı gözlükleri düzelterek duvara astığı minik beyaz tahtaya vurdu.

"Evet arkadaşlar! Enişte beyin bulduğumuz bilgileri tahtada yer almakta! Şimdi bu bilgileri nasıl kullanabiliriz onu düşüneceğiz!"

Elif Sanem'i hızla başını sallayarak onayladı ve dikkatle tahtaya bakmaya başladı. Benim de gözlerim beyaz tahtaya döndüğünde alt dudağımı ağzımın içine yuvarladım.

Feza Dinçer.

26 yaşında.

İkinci üniversitesini okuyor. Gastronomi bölümünü bitirmiş ve şu an Edebiyat bölümü son sınıf.

Bakışlarımı tahtadan çekip arkadaşıma çevirdim. İçime derin bir nefes vererek kollarımı birbirine bağladım. Şu an aklındaki tilkilerin kuyrukları bile birbirlerine değmiyordu, emindim.

"Şimdi, her erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer tezi bizim için zor. Adam aşçı. O yüzden o yolu eliyoruz. E adam aynı zamanda edebiyatçı, methiyeler de düzemeyeceğini düşünerek bunu da eliyoruz. Bu yüzden elimizde tek bir yol kalıyor."

Aklıma gelen şeyin onunda aklına geldiğini fark ettiğimde Sanem'le göz göze geldik. Hafifçe başıyla beni onaylayıp yerinde doğruldu.

"Hadi gazan mübarek olsun yavrum!"

Elif yerinde kıpırdanarak bakışlarını ikimizin arasında gezdirdi.

"Neden gazası mübarek olsun ya, ben anlamadım ?"

Sanem elini göğsüne koyarak derin bir nefes aldı.

"Enişte beyin arkadaşının mekanına gideceğiz. O yer bildirimi yaptığı kafe var ya, işte oraya."

Üstünde oturduğu tekerlekli sandalyeyi çekerek Elif'e yaklaştırdı.

"Sonra bir bakmışız enişte bey orada! Aaaa! Tesadüfe bak! Hayat onları tekrar karşılaştırmış!"

Elif işaret parmağını kaldırıp Sanem'e sallarken olumsuz bir ses çıkardı.

"Sen çok fenasın!"

Sanem ayağa kalkıp bizi selamlayarak tekrar oturdu ve işaret parmağını şakağına vurdu birkaç kez.

"Kafa bu kızım kafa! Beyin bedava! Arkadaşımız aşık olmuş oturup bekleyecek değiliz, bir şeyler yapmak lazım!"

Boğazımı hafifçe temizleyerek ikisininde dikkatini çektiğimde gülümsedim.

"Bu akşam gidiyor muyuz o zaman ?"

Sanem ellerine birbirine vura vura ayağa kalktı ve kollarını arkamdan boynuma dolayarak yanaklarımı sıktı. Elif'te sarılışımıza ortak olduğunda kısa bir süre sarıldık. İlk geri çekilen Sanem olduğundan Elif'le ikimizi de ayırdığında başımızı iki yana salladık. Elleri bu sefer önden yanaklarımı bulduğunda bir annenin yavrusuna bakarkenki şefkatini gördüm gözlerinde.

"Bizim minik tavşanımız aşık mı olmuş bakayım ?"

Yüzümü geri çekerek kapıya doğru bir bakış attığımda ellerini geri tuttum.

"Yavaş ol biraz Sanem ya! Annem duyacak şimdi."

Sanem gözlerini devirip tuttuğu elimi bırakıp elime vurdu.

"Kendine gel kendine, gelmişsin yirmi iki yaşına. Öğrensin yani n'olacak ?"

Başımı iki yana sallayarak kabul etmediğimi belli ettiğimde bunu daha fazla uzatmadı. Bu konuda kapandıktan sonra önce babamdan kızlarla çıkmak için izin almış, daha sonra da akşam ne giyeceğime karar vermek için ciddi ciddi dakikalarca tartışmıştık. En sonunda soluk yeşil keten bir elbeside kadar kılmış, üstüne de hardal sarısı bir şal, şal ile aynı renkte bir çantayla kombini tamamlamıştık. Koluma da deri kordonu olan saatimi taktıktan sonra tamamen hazırdım. Yarım saatin sonunda kızlarla evden çıktığımızda arabaya atlayıp telefondan gideceğimiz mekanın yol tarifine bakarak istediğimiz yere geldik. Arabadan indiğimizde bakışlarımı merakla mekanın dışında dolaştırdım. Şu an olduğum yere inanamıyordum. Şu an yaptıklarıma inanamıyordum. Şu an bunları tanımadığım etmediğim, fakat bir görüşte beni alaşağı eden bir adam için yaptığıma inanamıyordum.

Gözlerimi kapatarak sakinleşebilmek için içimden ona kadar saydım. On saniye sonra gözlerimi araladığımda birkaç saniye boyunca bakışlarımın odağı boş yol olmuştu. Ve saymanın sakinleşmem için pek işe yaradığı söylenemezdi. Çünkü hâlâ heyecandan midem kasılıyordu ve yanaklarım sıcacıktı.

Derin bir nefes alarak kızlarla içeriye geçtiğimizde gözlerim kafenin içinde dolandı. Oldukça sakin ve hoş bir yer gibi duruyordu. Mekan duvarlar yerine camlarla çevriliydi. Camların önüne konulmuş masaların iki yanında da krem rengi koltuklar vardı. Tavandan sarkan, küçük toplara benzeyen avizeler ise içerisini aydınlatmaya çok yetmiyor gibiydi. Zira ortam aydınlık olmak yerine loştu.

Kızların kolumdan çekelemesiyle ayakta durup etrafı fazlasıyla dikkatli incelediğimi fark ettim. Cam kenarında ortalarda olan bir masaya geçtiğimizde gözlerim ortada duran yüksek basamakta duraksadı. Canlı müzik mi vardı ?

Masaya oturmamızın hemen ardından garson yanımıza geldiğinde biraz bekleyeceğimizi söyleyerek garsonu göndermiştik. Biz kızlarla kendi aramızda konuşurken etrafta yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Hemen arkamızdaki masada dolduğunda bizim masadaki sessizlikle oturan kızlarını rahatlıkla duyar hale gelmiştik.

"Bizde geçen hafta tesadüfen geldiğimizde gördük. Ama adamın sesi fena, kendisi daha fena! Bu gece gidip tanışacağım. Net!"

Kaşlarımız şaşkınlıkla kalkarken kızlarla aramızda kısa bir bakışma geçti. Fakat bizim bir şey söylememize fırsat kalmadan sahnede hareketlilikler başladı. Müzik aletlerini çalanlar yerlerine geçerken kızlar merakla vokalisti bekliyordu. Bense bakışlarım kapıda bu akşam onunda buraya gelmesini umut ediyordum.

İç çekerek kapıdaki bakışlarımı bu sefer camdan dışarıya çevirdiğimde istediğim yüzü sokakta da göremedim. İçimde garip bir sızı oluşurken zaman geçtikçe heyecanım sönmeye ve yerini umutsuzluğa bırakmaya başladı. Müzik aletlerinin sesleri kulağıma gelmeye başladığında arka masadan gelen konuşma sesleride arttı. Bunu umursamadan camdan dışarıya bakmaya devam ederken koluma gelen darbeyle irkilerek karşıma döndüm. Sanem kocaman açtığı gözleriyle sahneyi gösterirken aheste hareketlerle o yöne döndüm. Sahnede gördüğüm yüzle kalbim yine dört nala koşan atlar gibi hızlandı. Nefeslerim sıklaştı ve bedenimi bir ateş sardı. Sadece saniyler sonra sesi mekanın içini doldurdu.

Söyleyin de nasır tutmuş o kalbi beri gelsin

Ben vuruldum onun aşkına bendim çiğnensin

Ay tutuldu mendilimde dert olunca dokuz

Bir ağıt yaktım derinden duymuyor ki yavuz

Sözleri kulaklarımda çınlarken gözleri gözlerimi buldu ve kelimeler gözleri gözlerimdeyken firar etti dudaklarından.

Ben duramam, buralar dar efendi

Fırtınlar boyum aştı da göğü deldi

Ahımı al, sar sinene senin olsun

Bir umudum var, onu da soldurmam be canım

İçime zorlukla derin bir nefes çekip gözlerimi kaçırdım. Dudaklarından firar eden her kelime bir kıymık gibi yüreğime batarken Özlem'in sesi yankılandı zihnimde. 'Benim gönlümde zaten birisi var, yanımda hiç olmayacak olsa bile varlığı yetiyor. Umutlanıp boşuna üzülmeni istemem.' dedi ve başıyla selam verip gitti.'

Ben duramam, buralar dar efendi

Fırtınlar boyum aştı da göğü deldi

Ahımı al, sar sinene senin olsun

Bir umudum var, onu da soldurmam be canım

Aman, bezdim aman

Onun sesiyle tekrar kendime geldiğimde dalgın bakışlarım netleşti. O ise gözlerini gözlerimden çekip kapattı fakat ben onun yaptığını yapamadım. Gözlerim izinsizce onun üzerinde gezinmeye devam etti. Gözlerini açtıktan sonra bakışlarını etrafta gezdirip bana değdirmedi. Ta ki şarkının sözleri tekrar devam edene kadar...

Hep mi kadersiz hep mi imkansızlarda garip ömrüm

Kaçarken düşmanımdan dost elinde neyi gördüm

Ay tutuldu mendilimde dert olunca dokuz

Bir ağıt yaktım derinden, uyanır dağ deniz

Gözlerimin içine baka baka sarf ettiği sözler kalbimi sıkıştırdı. Nedenini bilmediğim bir şekilde kalbimi kırdı. İçim burkuldu. Bir bakışımdan ona olan ilgimi anlamış olamazdı değil mi ? Bu sözleri gözlerime bakarak söylemesinin sebebi, tıpkı Özlem'i reddettiği gibi beni de reddetmek olamazdı.

Ben duramam, buralar dar efendi

Fırtınlar boyum aştı da göğü deldi

Ahımı al, sar sinene senin olsun

Bir umudum var, onu da soldurmam be canım

Ben duramam, buralar dar efendi

Fırtınlar boyum aştı da göğü deldi

Ahımı al, sar sinene senin olsun

Bir umudum var, onu da soldurmam be canım

Aman, bezdim aman

Söylediği şarkı bittiğinde dakikalardır nefessiz kalmış gibi bir ihtiyaçla derin bir nefes aldım. Bu sefer gözlerini ilk çeken ben olurken dalgınlıkla bakışlarımı ellerime çevirdim. Küçük bir çocuk gibi mahcubiyetle yerimde kıpırdandım. Belki de adamı bakışlarımla rahatsız etmiştim. Sahi, bende birisini sevsem bir başkasının bana öyle bakmasını istemezdim. Yutkunarak kızlara döndüğümde Elif gözlerini kısarak ona bakıyordu. Bakışlarımı ona çevirdiğimi hissetmiş gibi bakışlarını onun üstünden çekerek bana çevirdi.

"Bu adam şarkıyı sana bakarak mı söyledi, bana mı öyle geldi ?"

Masaya doğru eğilerek yutkundum ve onlara baktım.

"Acaba ilgimi anladı da bana da mı kibarca vazgeç demek istedi ?"

Elif gözlerini kocaman açarak geri yaslandı.

"Yok artık! Nereden hemen anlasın da bunu düşünüp yapsın ?"

Sanem başıyla Elif'i onayladı ve bakışlarını bana çevirdi.

"Ayrıca ben hiç reddetmek için gözlerine bakarak şarkı söyleyeni duymadım!"

Elif Sanem'e dönüp kaşlarıyla beni işaret etti. Sanem sadece başıyla onaylamanın yeterli gelmediğini anlayarak söze girdi.

"Vallaha bende duymadım! Şarkıyla ilanı aşk edeni duydum ama, reddedeni hiç duymadım!"

Nefesimi sesli bir şekilde verip arkama yaslandım ve kollarımı göğsümde bağladım. Tek bir şarkı söyleyip sahneden inmişti ve şu an tam çaprazımızda kalan masada oturuyordu. Bunun bir tesadüf olduğunu düşünür müydü gerçekten ?

Tam arkamızdaki masada oturan kızın kalkıp yanımızdan geçmesiyle kızın şarkıcıya methiyeler düzdüğünü hatırlayarak yerimde dikeldim. Bahsettiği kişi Feza mıydı ?

Bana, içimden ona ismiyle hitap etmek bile bir garip gelirken o kadın şimdi ondan hoşlandığını söylemeye mi gitmişti ? Boğazımda bir yumruyla önümdeki manzarayı seyretmeye başladım. Ki o manzara, o kadın o kareye girene kadar gayette güzeldi fakat o gelince hiçbir güzelliği kalmamıştı işte. Bence onun yanına en çok ben yakışırdım, şimdi gidip bir başka kadınla yan yana oluşu bana nasıl güzel gelebilirdi ki ? Gelemezdi.

Bahsettiğim kadın kendinden emin adımlarla Feza'ya doğru ilerledi. İzin alarak olduğu masaya oturdu. Daha sonra yaklaşık bir dakika boyunca gülen yüzüyle bir şeyler konuştular. Gözlerimi kırpmadan önümde bir tiyatro oyunu sahneleniyormuş gibi ikisini izliyordum. Bir dakika boyunca kalbim ağzımda bir şekilde izlediğim sahne, kadının yüzünün asılmasıyla derin bir nefes vermeme neden oldu. Yüzümü kaplayan gülümsemeyle arkama yaslanarak yutkundum. Gün geldiğinde ona açılırsam belki beni de böyle reddedecekti fakat ben şu an bunu düşünüp kendimi darlamayı hiç mi hiç istemiyordum.

Kadın başını aşağı yukarı salladıktan sonra masadan kalktı ve geri kendi masasına geçti. Gülen yüzüm kadını takip eden gözlerimin tekrar ona dönmesiyle yüzümde kalırken aldığım nefes boğazıma takılıp kaldı yine. Çünkü gözlerimiz tekrar birleşti. Biz yine birkaç saniyeliğine de olsa birbirimizi gördük.

Bakışlarını gözlerimden çekip ayağa kalktı ve koltuktaki ceketini koluna attı. Fakat bizim olduğumuz taraftan gelen adamı gördüğünde dudaklarında minik bir tebessüm oluştu. Sadece arkadan gördüğüm adamla tokalaşıp sarıldıktan sonra aralarında kısa bir konuşma geçti ve dışarıya çıktı. Az önce sarıldığı adam yüzünü bizden tarafa döndüğünde şaşkınlıkla dudaklarım aralandı.

Fırat abimdi bu.

Fırat abim birkaç adımda bizim masamıza geldi ve yan tarafıma çöküp bana doğru uzandı. Az önce ona değen kolları bu sefer benim sırtımı bulduğunda saçma bir şekilde heyecanlandım. Şimdi bizde sarılmış sayılır mıydık ?

"Nasılsınız ?"

Geri çekildikten sonra sorduğu soruyla kendimi toparlamaya çalışarak boğazımı temizledim.

"İyiyiz. İyiyiz de, senin burada ne işin var ?"

Fırat abim gözlerini devirerek arkasına yaslandı.

"Dayımın içi rahat etmemiş, benden sende gidebilir misin diye rica etti. Sonra bir baktım dediği mekân benim askerlik arkadaşımın mekânı. Bende bir taşla iki kuş vurmuş olurum dedim ve geldim."

Söylediği onca şeyin arasından benim dikkatimi çeken tek bir şey vardı. Kaşlarımı hafifçe çatarak yerimde kıpırdanarak bakışlarımı yüzünde gezdirdim.

"Buranın sahibi senin askerlik arkadaşın mı şimdi ?"

Fırat abim başıyla beni onaylayıp bakışlarını içeride gezdirdi.

"Ee, beğendiniz mi bari burayı ?"

Onu sadece başımla onaylamakla yetinip dilimin ucuna kadar gelen soruları yutmak için kendimi tuttum. Fakat Sanem buna gereksinim duymamış olacak ki benimde meraktan yerimde kıpırdanmama sebep olan şeyi uzatmadan sordu.

"Az önce sarıldığın adam da askerlik arkadaşın mıydı Fırat abi ?"

Fırat abim oturuşunu dikleştirerek tek kaşını havaya kaldırdı.

"Feza mı ?"

Sanem hızla onu başıyla onayladığında tüm dikkatimi dudaklarının arasından çıkacak kelimelere verdim.

"Yok, Feza'yla okuldan arkadaşız biz. O okuduğu bölümü bitirdikten sonra başka bir bölüm daha okumak istediği için askerliğini yapmadı daha."

Hepimiz sözleşmiş gibi onu başlarımızla onayladıktan sonra Fırat abim ellerini dizlerine vurarak ayaklandı ve bana döndü.

"Ben daha buralardayım. Şimdi bir Feza'nın yanına geçeyim, gitmeden yine görüşürüz tamam mı ?"

Onu onaylayıp el salladıktan sonra mekândan çıkıp Feza'nın yanına gitmesini izledim. Merdivenlerin biraz ilerisinde sigara içen adamın yanına vardığında elini omzuna koydu ve sıktı. Daha sonra konuşmaya başladıklarında ben onu incelemeye devam ettim.

Listeye bir madde daha ekleyebilirdik. Sigara içiyordu.

"İnanamıyorum! Nereden nereye!"

Elif'in kısık sesli mırıldanmasıyla yutkundum. Hakikaten öyleydi. Daha birkaç gün öncesine kadar kalbim boşken, şimdi aklım da kalbim de sonuna kadar dolmuş gibiydi. Ben günlerdir onunla yaşıyordum. Onunla yatıyor onunla kalkıyordum.

Nefesimi sesli bir şekilde verip kızlara döndüm. Kalbinde birisinin olduğunu bile bile böyle davranmam ne kadar doğruydu. Bu bile bile lades demek değil miydi ? Ya kendimi daha çok kaptırırsam ve hislerimle başbaşa ellerim bomboş öylece kalırsam ? Bu ihtimal her ne kadar duygularımı özgürce yaşamak istesem de beni frenliyordu. Korkuyordum. Birisini sevmekten, karşılık alamamaktan, acı çekmekten...

Yutkunarak ellerimi başımın iki yanına koydum ve dirseklerimi masaya yasladım. Gözlerimi kapatıp birkaç saniye bu şekilde durdum. Kalbim ve aklım büyük bir savaş içinde gibiydi. Kalbimin tarafı belliydi, fakat sorun şuydu ki; bu savaşta aklım bile yenilgiye uğramayı çoktan kabullenmişti.

"Ben ne yapıyorum ya ?"

Kısık sesli mırıldanmam kızlara ulaştığında ilk kaşları çatılan Sanem oldu.

"Ne demek ben ne yapıyorum ?"

Omuzlarımı silkip bakışlarımı yüzüne çevirdim.

"Kalbinin dolu olduğunu bildiğim birisine tutuldum. Gözüm kör olmuş gibi kendi felaketime adım adım yürüyorum resmen!"

Elif masanın üstündeki ellerimi ellerinin arasına aldı ve tebessüm etti.

"Bundan korktuğunu biliyorum. Ama bundan daha çok kontrolünü elinden kaybettiğini fark ettin ve kendini bu kadar huzursuz hissetmenin nedeni bu."

Sanem başıyla Elif'i onaylayıp sözü devraldı.

"O kadar alıştın ki her şeyin kontrolünün altında olmasına. Her şeyi planlamaya ve bir aksilik çıkmamasına... Ama bir kez bıraksan, bir kez yaşayacaklarından korkmadan sadece yaşasan. Planların olmadan, kontrol etmeden, sonuçlarını düşünmeden... En fazla ne olabilir ki ? Üzülürsün, acı çekersin, ama bu acı seni büyütür. Kötü ihtimal bu. Bir de iyi olanı düşün. İşin ucunda çok mutlu olmak var. Hayatını geçireceğin eşini bulabilmek, sevmek, sevilmek var Ecmel. Aldığın riske değmez mi ?"

Yutkunarak kızlara bakıp ikisininde ellerini sıktım. Dudaklarımdaki silik gülümsemeyle sadece birkaç saniye düşündüm ve kararımı verdim. Bu verdiğim kadar beni nasıl bir yola sokacak bilmiyordum. Hayatıma nasıl etki edecek, ne sonuçlar doğuracak bilmiyordum. Fakat tüm bunlara rağmen o iyi ihtimal uğruna deneyecektim.

Başımla kızları onaylayıp dudaklarımı ıslattım.

"Tamam. Bu sefer korkularımın beni yönetmesine izin vermeyeceğim. Söz."

Sanem gülerek elini elime vurdu ve saatine bir bakış atıp ayaklandı.

"Güzel. Fakat artık kalksak iyi olur. Biliyorsunuz, annemler biraz pimpiriklidir."

Sanem'i onaylayıp hep birlikte eşyalarımızı toparladık ve hesabı ödeyip çıktık. Merdivenlerden inerken yavaş yavaş konuşma sesleri de kulağıma doluyordu. İşte tam o sıralarda duyduğum bir cümle de beni olduğum basamağa mıhlamaya, aldığım nefesin boğazımda takılı kalmasına ve verdiğim kararı tekrar düşünmeme sebep oldu.

"Artık ona olan bakışlarımdan anlayacak diye korkuyorum. Ben içimde tutamıyorum daha fazla."


-Bölüm Sonu-

211 🦋

Biraz daha tanıyalım bakalım bizimkileri 😌

Ne diyorsunuz nasıl olur bu ikiliden ?

Feza'nın on parmağında on marifet olması peki 🥲 Yazarken kendime gerçekte böyle biri yoktur diye hatırlatma yapıyorum. Aynısını Alper'de de yapıyordum cndncjd

Neyse geç oldu, hadi Allah'a emanet olun!

Bir de, desteklerinizi eksik etmeyiniz lütfenn 🌾🌿


Loading...
0%