@uuykusuzvedengesiz
|
İnsan yaratılan varlıkların çoğundan üstün kabul edilen bir varlıktı. Öyle ki, insanın hizmetine yüzlerce, binlerce nimetler sunulmuş, ne özellikler bahşedilmişti. Bizler her ne kadar şükür etsek, ibadet etsek, dualar etsek bile, gün geliyordu bize haram kılınan için bunların hepsini unutmuş gibi yapıyorduk. Tüm bu nimetlerin karşılığında, biz nefsimize sahip çıkamıyorduk. Sanki bu bizim elimizde değilmiş gibi, bunun bize yasak olduğunu bilmiyormuşuz gibi... Ama insandık işte biz. Boşuna mı demişler beşer şaşar diye ? Şaşmamak lazımdı fakat, bazen öylesine zor geliyordu ki nefsine insanın, şaşmak işten bile olmuyordu. Aklım bana istek atan kişide kalmamış, dakikalarca profilinde dolaşmamışım, fotoğraflarını incelememişim gibi ters bir şekilde uzağımda durmuştu uzun bir bir süre telefonum. Öyle de güzel geliyordu ki, o an yanlış yaptığımın farkında bile olmuyordum. Yüzüne dalıp gitmek, saniyelerce bir ekranın ardından onu seyretmek... Yaptığım tam olarak buydu. Yanlış olduğunu bile bile bir yanım kalbimin böylesine hızlı atmasının nesinin günah olduğunu sorgularken bir yanım da aslında her şeyin farkındaydı. Şimdilik sadece bakıyordum. Bakıyordum fakat bu zamanla yetmeyecekti. Onu görmek, onunla buluşmak, elini tutmak, sarılmak ve belki de çok daha fazlasını istemeye başlayacaktım biliyordum. Yaptığım en ufak bir yanlış beni büyük bir günaha sürükleyecek, işi içinden çıkılmaz bir hale getirecekti. Ve ben her ne kadar vazgeçtiğimi söylesem de, onu her gördüğümde aslında vazgeçemediğimi anlayacaktım. Bu bana her defasında ona karşı girdiğim bu savaşların sonunda yenilgiye uğrayacağımı düşündürüyordu. Filiz teyzeyi ağırlamamızın üstünden yaklaşık iki gün geçmişti. Birlikte oldukça keyifli saatler geçirdikten sonra gitmişti ve giderken bizi de davet etmişti. Ve annemin ısrarı ile evdekilere yemeklerden de yollamıştı. Bu da demek oluyordu ki bu sefer kurabiyelerden yeme olasılığı çok daha yüksekti. Feza'nın attığı isteği de ne kabul etmiştim ne de reddetmiştim. Öylece istek kutusunda duruyordu. Onunla ilgili olan tüm düşünceler karnıma kramplar girmesine sebep oluyordu ve bu bile dengemi bozduğunun bir göstergesiydi. "Ecmel ?" Annemin oldukça yakından gelen sesiyle olduğum yerde sıçrarken baş parmağımla damağımı yukarı ittim. Hemen sonra anneme doğru döndüm ve boğazımı temizledim. "Efendim anne ?" Annem kaşları hafif çatılı yanıma varıp elini omzuma koydu. "Neyin var senin ? Çok dalgınsın bu ara." Yutkunarak gözlerimi annemden kaçırıp tebessüm etmeye çalıştım. "Demiştim ya anne, hep aynı şeyler işte." Verdiğim kaçamak cevap her ne kadar tam olmasa da yalan da değildi. Zira çok sık olmasa da okul da arada bir aklıma geliyordu. "Sanem ve Elif geldi, içerdeler. Ya sen içeriye gel ya onlar buraya gelsin." Annemi başımla onaylayıp oturduğum yerden kalkıp içeriye geçtim. Kısa bir hoş geldin faslından sonra kızlarla odama gitmeye karar verip ayaklanmıştık ki, çalan kapıyla birlikte kapıyı açmaya gittim. Kuzenlerim de bugün geleceğinden beklendik bir misafirdi gelenler. Fakat kapıyı açtığımda görmeyi beklediğim yüzler yerine abimi gördüm. Kaşlarım çatılırken geri çekilerek ona yol verip bir yandan da sorgulamaya başladım. "Abi, bu saatte evde ne işin var senin ?" Abim ellerini birbirine sürtmeyi bırakıp botlarının bağcıklarını çözmek için eğilip bir yandan da bana cevap verdi. "İşim erken bitti. Bende dinlenmek için eve geldim." Kısık bir 'hımm' sesi çıkardıktan sonra abimin montunu askıya asıp içeriye doğru ilerlemesini izledim. "Hoş geldin abi!" Biraz geç olsa da yüksek sesle seslenişim kızların da duyması içindi. Abim anlamsız bakışlarını kısa bir süre bana çevirdikten sonra ilerlemeye devam etti ve oturma odasına girdi. Odanın girişinde duraksayan adımlarının sebebi biliyordum ki kızlardı. Geleceklerinden haberi yoktu zira olsaydı eve zaten gelmezdi biliyordum. Abim yutkunup bakışlarını onlardan çekti. Karşılaştıkları için selamlaşmak artık mecburiyet haline büründüğünden abim dudaklarını araladı. "Hoş geldiniz kızlar." "Hoş bulduk Emir abi." Kızlar sözleşmiş gibi aynı anda konuşurken abimin bakışları bir anlık Elif'e döndü. Elif bakışlarını abimden kaçırıp yerinde kıpırdanırken abim de bakışlarını ateşe değmişçesine hızla çekmişti. Abim boğazını temizledi ve bana döndü. "Ben üstümü değiştirip çıkarım, siz rahat rahat oturun." Sanem abimin sözlerini duyar duymaz atıldı. "Olur mu öyle şey Emir abi ? O kadar işten gelmişsin, yorgunsun. Sen dinlen lütfen. Bizim için hiçbir sıkıntı yok." Abim kararsız bir şekilde birkaç saniye düşünüp başını bir kez eğdi ve izin isteyip odadan ayrıldı. Abim ve Elif arasındaki bu manâsız gerginlik daha önce gözüme batmamıştı fakat şu an fark edilmeyecek kadar da barizdi. Fakat sorun şuydu ki; abim ve Elif'in iletişimi benimle aynı ortamda bulundukları bu birkaç dakikalık karşılaşmalardan ibaretti. Tabii bildiğim kadarıyla... Abim odasına doğru yol aldıktan sonra çalan kapıyla bu sefer kızların olmasını umarak kapıyı açtım. Gelenlerin beklenen kişiler olduğunu görünce gülümseyerek ikisine de terlik verdim. Hepimiz direkt benim odama geçerken herkes kendine bir yer bulup yerleşti saniyler içinde. "Evet, anlat bakalım Ecmel hanım." Buse'nin konuşmasıyla bakışlarımı ona çevirdiğimde omuzlarımı silkerek bilgisayar sandalyemde döndüm. "Ne anlatayım ?" Buse gözlerini devirerek parmak uçlarını birleştirdi ve havada sallayıp tane tane konuştu. "Mesela şu Feza adlı beyefendinin seninle olan alakasından başlayabilirsin." Bu sefer gözlerini deviren ben olurken masamın üzerinden kalemimi alıp elimde çevirmeye başladım. "O beyefendinin benimle bir alakası yok ki. Gerçi anlam veremiyorum. Önce gözlerimin içine baka baka şarkı söyledi, ama öyle umut vadedici bir şarkı değildi, bir hafta sonra da istek attı. Bu kadar." Umutsuzluğum sesime yansırken Eslem çenesini dayadığı elini çenesinden çekip telefonumu işaret etti gözleriyle. "Açsana şarkıyı bir." Elim telefonuma giderken gözüm istek attığı sosyal medya platformunun logosuna gitse de bakışlarımı hemen çekip müzik uygulamasına girdim. Zira parmaklarım o ezber ettiğim fotoğraflarını tekrar görmek için o yöne doğru kayıyordu.
Saniyeler içinde odayı o gün söylediği şarkı doldururken derince bir iç çektim. Sanki gözlerimi kapatsam yine gözlerini görebilecektim ve bakışlarımız kesişecekti.
"Söyleyin de nasır tutmuş o kalbi beri gelsin Ben vuruldum onun aşkına bendim çiğnensin Ay tutuldu mendilimde dert olunca dokuz Bir ağıt yaktım derinden duymuyor ki yavuz"
Şarkının bu kısmı bittikten sonra şarkıyı durdurup ekranı kapattım ve masanın üstüne bıraktım. Derin bir nefes alarak geri kızlara döndüğümde Eslem gözlerini kısarak bana bakıyordu. Bu bakışların ardından bir şey geleceğini bilerek bekledim. Sadece birkaç saniye sonra Eslem dudaklarını araladığında sözleriyle dudaklarımın aralanmasına sebep oldu. "Bu adamın gönlünde olan kız sen olmayasın kız ?" Yutkunarak hiç aklıma getirmediğim bu ihtimale karşılık birkaç saniye duraksadım. Dudaklarım birkaç kez aralanıp tekrar kapanırken en sonunda sesimi bularak nihayet konuşabildim. "Yok artık. Nereden ben olayım ?" Sanem eliyle omzumu itip dikkatleri üzerine çekerken Eslem'e destek çıkarcasına konuştu. "Evet! Neden olmasın ? Daha önce de söylemiştim, yine söylüyorum; ben daha önce reddetmek için gözünün içine baka baka şarkı söyleyeni ne gördüm ne duydum!" Sadece birkaç saniyede içime ektikleri umut tohumları bu anı bekliyormuş gibi filizlenirken içime titrek bir nefes çektim. Allah'ım, olabilir miydi gerçekten böyle bir şey ? Elif kararsızlıkla konuşmaya dahil olurken omuzlarım çöktü. "Yahu kızı umutlandırıp durmasanıza! Bir başkası çıksa daha büyük bir hayal kırıklığı yaşayacak sizin yüzünüzden." Buse de konuya el atmak istercesine ellerini havaya kaldırarak herkesi susturdu. "Ecmel, sen Fırat abimle konuşuyorlardı biz kafeden çıkarken demedin mi ? Öyleyse Fırat abim biliyor kimi sevdiğini." Eslem başıyla Buse'yi onayladı. "Aynen, abim biliyorsa onun ağzından laf alabiliriz." Sanem telefonunu çıkararak Eslem'e döndü. "Abini arasana o zaman hadi! Benim okuldan bir arkadaşım için sormanı rica ettiğimi söyle. İşte çekindiğim için senden rica ettiğimi falan da söylersen takılmaz herhalde." Aslına bakarsak Sanem ile okuldan arkadaş olduğumuzdan ve o rica ettiğinden söylediğimiz şey yalan da olmayacaktı. Bu bir nebze kendi içimi rahatlatmama sebep olurken benden bağımsız kendi aralarında plan yapmaya devam eden arkadaşlarıma döndüm sessizliğimi koruyarak. Eslem telefonunu çıkarıp abisini ararken hepimiz nefeslerimizi tutmuş Fırat abimin telefonu açmasını bekliyorduk. Üçüncü çalışta nihayet açtığında Eslem telefonu hoparlöre alarak konuşmaya başladı. "Selamün aleyküm abi!" Arkadan gelen birkaç hışırtı sesinden sonra daha sessiz bir yere geldi. "Aleyküm selam abim. Buyur bir şey mi istedin ?" Eslem abisinin göremeyeceğini bile bile başını salladı. "Aslında evet. Bir şey isteyeceğim abi." Fırat abim sabırsızca konuşurken dışarıya çıktığını anladık. Eslem hızlıca konuya girerken dişe değer bir şeyler öğrenmek için olduğum yerde kıvranıyordum. "Ecmel'in bir arkadaşı var okuldan Sanem diye. Tanıyorsundur. Geçen hafta aynı kafede karşılaşmışsınız hatta. O akşam orada şarkı söyleyen bir adam varmış. Senin arkadaşın olduğunu da öğrenmişler. Daha önce okulda da görmüş. Bir sevdiği var diye bir şeyler kulağına gelmiş ama gerçek mi, gerçekse kim merak etmiş bir arkadaşı için. Benden rica etti o da. Sen bir şey biliyor musun ?" Eslem'in oldukça uzun olan açıklamasından sonra Fırat abim sesine dahi yansıyan şaşkınlığıyla konuştu. "Ecmel'in arkadaşı olan Sanem mi soruyor Feza'yı ?" Anlam veremediğim bu şaşkınlık karşısında ne düşüneceğime karar veremedim. "Evet. Bir arkadaşı için." Fırat abimden kısa bir süre ses gelmezken Eslem ekranı açıp hâlâ hatta olup olmadığını kontrol etti. "Var. Yani sevdiği bir var ama kim olduğunu söylemem doğru olmaz. O kadar çok merak ediyorsa arkadaşı, gitsin kendi sorsun. Tersleyip kovmaz." Fırat abimden daha fazla bir şey çıkmayacağını anladıktan sonra Eslem abisiyle vedalaştıktan sonra telefonu elinde çevirmeye başladı. Odayı büyük bir sessizlik kaplarken telefondan gelen sesle herkesin bakışları telefona kaydı. Fırat abim telefonu kapatmamış mıydı ? Sanem gözlerini büyüterek işaret parmağını dudaklarına yasladı. Hepimiz telefona dikkat kesildiğimizde Fırat abim konuşmaya devam etti. "Bir an Sanem kendi için soruyor sandım. Benim ödüm koptu lan." Gelen tıkırtılardan sonra farklı bir ses duyuldu. "Tövbe de." Bu sesin sahibini tanıyordum. Kalbimin ağzıma gelmesine sebep olacak, heyecandan elimi ayağıma dolayacak adama aitti. Eslem'in kaşları hafifçe çatılırken bakışlarını Sanem ve benim üzerimde gezdirdi. "Bir arkadaşı seni sormuş. Şu okulda sana açılan kız olmasın ?" Fırat abimin bahsettiği kişi büyük ihtimal ile Özlem'di. "Sanmam. Olmayacağını açıkça söyledim, neden ısrarla peşine düşsün ?" Sesini duymak saatlerdir susuz kalmış gibi yutkunmama sebep olurken sandalyenin kollarına tutundum. Şu an yaptığımız şey ne kadar doğruydu ? Doğru değildi. Hem de hiç. Fakat buna karşı da koyamıyordum. "Senin de bir kısmetin açıldı sanki ha bu ara. Filiz teyzemin duaları kabul olmuş olmasın ?" Fırat abimin şakayla karışık söylenmesiyle Feza'da güldü. O gülüş sesiyle bende tebessüm ettim. "Az kaldı hissediyorum, kendi ayaklarıyla gelecek bana." Duyduğum sözler içimi bir kor gibi yakarken parmaklarımı birbirine geçirdim. İşte, tam da abimin dediği gibi oluyordu. İki güldükten sonra hemen ardından bir acı göğsümü sıkıştırıyordu. Sevdiği kadından bir şeyler görmüştü ki çok yakında karşılık bulacağına inanıyordu. Bu durumda benim yolum, daha en başından ateşe verilmişti öyle mi ? Telefondan gelen bıçak sesleri dururken Fırat abimin sesi duyuldu tekrar. "Dur şarkı açayım bir yandan ses olsun." Eslem telefonu anında kapatırken ateşe değmiş gibi telefonu yanına bıraktı hızla. Daha sonra ellerini birbirine vurup bakışlarımızı üstüne topladı. "Şimdi! Abimin dediklerinden yola çıkarak çıkarım yapalım bakalım." Elif ayağa kalkıp masamdan bir defter bir kalem alıp Eslem'in önüne bıraktı. "Yaz kızım!" Eslem Elif'e güldükten sonra kalemin kapağını açıp deftere doğru eğildi. "Madde 1. Abim Feza'yı soran kişinin Sanem olduğunu düşününce korktuğunu söyledi. Bunun iki sebebi olabilir. Ya o bahsettikleri kız Sanem'e çok yakın bir kişi ki o kişi Sanem'in duygularından dolayı Feza'yı istemesin," dedi ve bakışlarını Sanem'e çevirip devam etti "ya da abimin Sanem'e karşı hisleri var." Sanem gözlerini büyüterek kendini geri attı. "Yok artık! Yoktur öyle bir şey!" Buse gözlerini kısarak başını iki yana salladı. "Biraz fazla yükseldin. Bir işkillendim ama konu Ecmel olduğu için çok kurcalamayacağım." Sanem elini havada sallayıp başka bir şey söylemeden sustu. Eslem bunu fırsat bilerek devam etti. "Peki, ikinci seçeneği elediysek birinci seçeneğe dönüyoruz." Eslem Sanem'e dönüp gözlüklerini düzelterek kalemi ona doğru çevirdi. "Okulda samimi olduğun kaç kişi var canım ?" Sanem eliyle bir beni bir de Elif'i gösterdi. "Bu ikisi işte. Yani konuştuğum ettiğim arkadaşlarım tabii ki var ama o kadar yakın olduğumuz sadece Ecmel ve Elif." Eslem Sanem'in cevabına karşılık ellerini birbirine vurdu. "O zaman yine iki ihtimal var. Birinci ihtimal, o kişi Ecmel. Eğer bu ihtimal doğruysa bu iş tamamdır. İkinci ihtimal, o kişi Elif. Eğer bu ihtimal doğruysa her şey batar." Elif'le göz göze geldiğimizde kalbimdeki sancıyı görüyormuş gibi başını iki yana salladı. "Nereden biliyorum bilmiyorum ama biliyorum, o kişi ben değilim. Ben hissediyorum, Ecmel o." dedi ve oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. Kollarını boynum dolarken başını başıma yasladı. "Eğer hiç beklemediği bir anda düştüyse kalbine vardır bir sebebi." Diğerleri de Elif'i onaylarken derin bir nefes aldım. Buse boğazını temizleyerek ayağa kalkıp odanın ortasına geçti. "Hadi o zaman kalkın hazırlanın!" Hepimiz anlamayarak boş boş ona baktığımızda gözlerini devirdi ve ellerini beline yasladı. "Benim aklıma bir şey geldi! Bu akşam öğreneceğiz bakalım Feza beyin sevdiği kadın kimmiş!" Kaşlarımı çatarak derin bir nefes aldım.
"Nasıl olacak o ?" Buse ellerini birbirine sürtüp güldü. "Bir gidip görelim bakalım Feza bey nasıl şarkı söylüyormuş." Ben hâlâ anlamadan ona bakarken Sanem tek gözünü kapatarak Buse'ye baktı. "Benim aklıma bir şey geliyor ama ?" Buse başıyla onu onaylayıp saçlarını omuzlarından geri attı. "Bu işe el koyuyorum. Bu gecenin sonunda ya kutlama yemeği yeriz artık, ya da cenaze yemeği." Elif elini masaya vurup kaşlarını çattı. "Ne cenazesi ya Allah korusun o nasıl laf ?!" Buse omuzlarını silkerek çenesiyle beni işaret etti. "Ecmel'in hislerinin cenazesi." Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım. Gerçekten bunu öğrenmeyi istiyor muydum bilmiyordum. Buna hazır mıydım bilmiyordum. Fakat böyle bir şeye nasıl kendimi hazırlarım onu da bilmediğinden, bu geceye kendimi hazırlayacaktım. Bu gecenin sonunda dananın kuyruğu kopacaktı!
-Bölüm Sonu-
Selamün aleyküm, ben geldiim! Bir dahaki bölüm ya ağlayacağız ya güleceğiz, göreceğiz artık 😅 Sizce Elif ve Emir ne alaka ? Ya da var mıdır bir alaka ? Peki Ecmel 👉🏻🥺👈🏻 Benim hüzünlü kekim. Elbet senin de bir gün yüzün güler. Ama o gün hangi gün olur acaba 😄 Neyse daha fazla uzatmadan, desteklerinizi eksik etmeyiniz efendim diyorum ve kaçıyorum ben! Allah'a emanet olunuz!
|
0% |