@uuykusuzvedengesiz
|
Hayat hiçkimseye eşit davranmıyordu. Bazılarımızı mutluluktan bulutların üzerinde dolaştırırken, bazılarımızı da yerden yere vuruyordu. Misal abim ve ben şu an böyleydik. Ben günlerdir kalp ağrım olan adamdan hislerime karşılık bulmuştum ve ayaklarım yere değmiyordu sanki. Fakat abim... Abim tam olarak o hayatın yerden yere vurduğu kulvardaydı. En son belki de çocukken ağladığını gördüğüm abimi, seneler sonra bugün ağlarken görmüştüm. Hemde içini çeke çeke, hıçkıra hıçkıra... O gözyaşlarını akıtmadan önce söyledikleri belki de ölene kadar zihnimden silinmeyecek, gözümün önüne her geldiğinde gözlerimi dolduracaktı. "Elif'e olan bakışlarını gördüm ben abi. Neden şansını denemiyorsun ?" Abim bakışlarını benden kaçırarak camdan dışarıya çevirdi. İç çekerek yutkundu ve başını iki yana salladı. "Denemedim mi sanıyorsun ?" Soruma aldığım cevap beni tam olarak dumura uğrattığından bir süre sessiz kaldım. Benim iki hafta dayanamadığım ağırlığı abim ne zamandır taşıyordu ? "Ne zamandan beri var bu hislerin ?" Abim diliyle dudaklarını ıslatıp derin bir iç çekti. "Bir gün sokakta giderken köpek takılmış peşine. Baktım o önden köpek arkadan koşuyor. Köpek bağırdıkça o da bağırıyor." Abim dudaklarındaki tebessümle duraksadığında sanki o güne dönmüş gibi bir noktaya dalıp gitmişti. "O sokakta rastladık birbirimize işte. Bana doğru koşuyordu. Ben köpeği kovalayınca hayvan döndü gitti. O arkama sinmişti. Köpek gidene kadar çıkmadı arkamdan. Çok masumdu. O an onu korumayı istedim." Başını arkaya atıp duvara yasladıktan sonra yutkundu. "O günden sonra onu korumak içgüdüsel bir şey haline gelmişti. İlk zamanlar onu da kardeşim gibi görüyorum diyip kendimi kandırmayı seçtim. Diğer türlüsünün benim için felaketim olacağını bilirmiş gibi..." İç çekip bakışlarını ellerine indirdi. "Ama zaman geçti üstünden, ben onun gülüşünü izlerken yakalamaya başladım kendimi. Gözlerimi kapatınca zihnimde direkt o belirmeye başladı. O zaman itiraf ettim kendime." Dudaklarını birbirine bastırıp kısa bir süre sessiz kaldı. "Bilmiyorum. O da beni görünce samimiyetle karşılık veriyordu. Gülümsüyordu mesela bana. Konuştuğumuz iki kelamda bile gözlerini kaçırıyordu utanmış gibi." Bakışlarını bana çevirip alt dudağını büktü. "Ben, o da bana karşı boş değil sanmıştım." Öyle olmadığını acı bir şekilde öğrendiğini son cümlesi yeterince belli etse de araya girerek başka bir şey sordum. "Peki ne zaman açtın ona duygularını ?" Abim bakışlarını ağır ağır gözlerime çevirdiğinde odamın karanlık olmasına rağmen, sadece dışarıdan içeriye vuran sokak lambasından gelen ışık bile gözlerinde duran yaşları açık ediyordu. "Geçen sene. Doğum günün için bize geldiklerinde." Abim tekrar yutkunup tıpkı benim yaptığım gibi parmaklarını birbirine bağladı. "O kadar güzel gülmüştü ki o akşam bana... Ben hislerimin karşılıklı olduğuna emin olmuştum kendimce. Bir cesaret söyledim. Anlatabildiğim kadar anlatmaya çalıştım." Gözlerinde bekleyen yaşlardan ilki yanağından aşağı yuvarlanırken çaresizce devam etti. Devam etti fakat o çaresizliği benim kalbimi kırdı. Benim içimi parçaladı ve darma dağın etti. "Ama o sözlerimi bitirmeme bile izin vermedi. Gülüşünün bana olmadığını, benim üstüme alındığımı, yanlış anladığımı söyledi." Abimle birlikte bende ağlamaya başladığımda ellerini çözüp yanağımdan çeneme yol alan yaşı sildi. "Kalakaldım öyle. Tek kelime edemedim karşısında." Abim burnunu çekip üstündeki kazağın bilekleriyle gözlerini silip omuzlarını silkti. "O da arkasına bakmadan gitti." Beni ikna etmeye çalışır gibi başını aşağı yukarı sallayarak başını kaldırdı. "Ben onu bitiremedim içimde. Ama aşk iki kişiliktir. Tek tarafla bir şey olmayacağının farkında olacak yaştayım. Ve unutmak için gerçekten çabalıyorum. İnan bana." Küçük bir çocuk gibi beni ikna etmeye çalışmasına karşılık boynuna atıldığımda ellerimi sırtında gezdirerek sıvazladım. Allah'ım benim canım nelerle mücadele etmişti ? Neler yaşamıştı da benim ruhum duymamıştı. Fakat benim canım acır acımaz o ilk günden fark etmişti. Ben abimden daha beter bir şekilde hıçkırarak zorla dudaklarımı araladığımda pişmanlıkla iç çektim. "Özür dilerim abi. Ben fark edememişim. Görememişim gönlünün acısını, ruhunun sancılar içinde kıvranışını görememişim ben. Özür dilerim." Abim de kollarını bana dolayarak aynı şekilde karşılık verdiğinde saçlarıma bir öpücük bıraktı. Şimdi bile benim ona merhem olacağım yerde o beni teselli ediyordu. "Neden bana bir şey söylemedin abi ?" Kısık sesli mırıltım gecenin karanlığına karışıp yok olurken abim dağılmış haliyle arkasına yaslandı. "O senin en yakın arkadaşın. Benim yüzümden arkadaşlığınız bozulsun istemedim." Nefesimi sesli bir şekilde verip başımı omzuna yasladım. "Sen benim canımsın abi. Elif'i çok seviyorum ve o benim arkadaşım. Merak etme bizim aramız senin yüzünden bozulmaz." Abim güler gibi bir ses çıkartıp eliyle yanağımı okşadı. "Gidip neden abimi sevmedin diye dikilme de kızın karşısına." Gülerek üstünü örtmeye çalıştığı duygular içimi beni daha da kötü yaparken yine hıçkırmamak için alt dudağımı dişlerimin arasına sıkıştırdım. O sözlerin ağzından çıkana kadar boğazına diken olup battığını hissettim. Her bir kelimenin onu yakarak dışarıya vuruşunu anladım. Ve bu zamana kadar nasıl bunu fark etmediğim için kendime bir kez daha kızdım. "Yok yapmam." Derin bir nefes alarak bunu söylemek ne kadar doğru bilemesem de belki kendini sevilmeyecek biri gibi görmesini engeller diye dudaklarımı araladım. "Elif her zaman hayatında birisini istemediğini söylerdi bu gönül işlerinden konu açıldığında." dedim ve daha kısık sesle devam ettim. "Artık şart oldu ama nedenini sormak." Odada ikimiz dışında ses çıkaran başka bir şey olmadığından ses tonumu alçaltmama rağmen abim onu da duymuştu. "Ecmel lütfen," Yutkunup başımı omzundan kaldırmamı sağlayıp gözlerimin içine dikti gözlerini. "bu gece konuştuk ve konu kapandı. Bir daha açılmayacak." Abimin böylesine acı çektiğini bile bile nasıl bu gece yaşanmamış, bunları konuşmamış gibi davranacaktım ben ? Abim burnunu çekerek tebessüm etti ve az önce yaptığı gibi saçlarımdan öpüp sesli bir nefes verdi. "Anlat bakalım. Feza bir şeyler söyledi ama ben bir de kardeşimden dinleyeyim." Yanaklarım hafiften ısınmaya başladığında bakışlarımı abimden kaçırarak dışarıya çevirdim. "Aslında ben seninle konuştuktan sonra vazgeçmiştim. Kendime daha fazla acı çektirmemek için bir daha düşünmemeye çalışacaktım. Denedim de inan bana" İç çekerek başımı iki yana salladıktan sonra sağ omzuma doğru eğdim. "Sonra kızlar geldi. Onlarla konuştuktan sonra Eslem Fırat abimi aradı ağzından laf alabilmek için ama o hiçbir şey söylemedi." Kış gibi ötmeye başladığımı bunları söyledikten sonra fark ettiğimden bakışlarımı yavaşça abime çevirdim. Biraz fazla mı detay vermiştim ? Abime döndüğümde kaşlarını kaldırarak bana baktığını görünce işaret parmağımı havaya kaldırıp gerginlikle fısıldadım. "Bundan Fırat abimin haberi olmazsa çok sevinirim." Abim yüzündeki tebessümü büyüterek gözlerini açıp kapattı. Bunu bir onay olarak kabul ederek dudaklarımı ıslattım. "En sonunda Buse gidelim ben halladeceğim dedi. Uyduk onun aklına gittik işte sonra. Şarkı ithaf edeceğiz dedi. Sonra şarkı ismini verip söylemesini istedik. Feza anladı zaten." Abim kaşlarını hafifçe çatarak kafası karışmış gibi bana baktı. "Başkasını sevdiğini düşündüğünün birisine bunu yapmazsın sen. Ne oldu da böyle bir şeye kalkıştın ?" Bunu açıklamak için daha fazla detay vermem gerektiği için yerimde rahatsızca kıpırdandım. Abim altından daha ne çıkacağını merak ediyor olacak ki gözlerini devirdi. "Aramızda. Anlat hadi." Abime güvenim sonsuzdu. Fakat bir gün ağzından kaçırırsa bizim için pek iyi olmayacaktı. Yinede şu an sadece bunun olmamasını ummakla yetinecektim. "Eslem Fırat abimle konuştuktan sonra Fırat abim telefonu kapatmamış Eslem kapadı diye. Biz de ses duyunca dinlemiş bulunduk." Utançla gözlerimi kaçırarak bu sefer gözlerini ellerine çeviren bendim. "Doğru olmadığını biliyorum ama ne yapayım. Zaten ben istemesem bile kızlar dinlemezdi." İçimi rahatlatmak için kendime sunduğum bahaneye bir de kendimi inandırmıştım. Abim gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı ve başını iki yana salladı. "Sonra ?" Derin bir nefes alarak yerimde kıpırdandım. Öncesinde Sanem'in söylediklerini özet geçtim. "Sonra, Fırat abim de Feza ile birlikteymiş. Dedi ki, bir an Sanem kendi için sordu sandım korktum. Bizde buradan anladık ki gönlündekini kişi Sanem'e çok yakın biri. Yani ya bendim, ya da Elif." En son Elif'in ismini biraz çekinerek söylediğimde kısa bir es vererek abimin tepkisini ölçtüm. Abimin yüzünde mimik oynamadığını görünce yüzüne her zamanki maskesini taktığını anladım. "Sonra Buse'nin dediğini yaptık." Abim kaşlarını çatarak alt dudağını büktü. "Hangi şarkıyı istediniz de direkt cevabı aldınız anlamadım ?" Bu sefer gerçekten utanarak ellerimi kızarmış yanaklarıma bastırdım. "Gülşen'in Be Adam şarkısı." Abim birkaç saniye durduktan sonra püskürerek gülmeye başladı. "Ya abi ya..." Gözlerimi kapatarak kısık sesle söylenmem bile abimin gülüşünü dindirmezken en sonunda gözlerimi araladım. Az önce ağlayan o değilmiş gibi şimdi sesli bir şekilde gülüyordu. Abimin durup durup güldüğü dakikaların sonunda nihayet gülüşleri dindiğinde abim ellerini dizlerine vurarak yatağımdan kalktı. "Yat hadi sen de artık. İyi geceler güzelim." Gülümseyerek gözlerimi açıp kapattım ve yorganımı açıp içine girerken mırıldandım. "İyi geceler abi. Seni seviyorum." Abim tebessüm ederek başını salladı ve mırıldanıp odamdan çıktı. "Bende seni seviyorum. Hadi Allah rahatlık versin." Derin bir nefes çekip ayaklarımı yataktan sarkıttım ve birkaç saniye boş boş etrafa bakındım. Dışarıda yağan yağmur damlalarını cama vururken yüzüme saf bir gülümseme yayıldı. Bu ani duygu değişimleri benim için normal olduğundan az önce uyanır uyanmaz üzülen ben değilmişim gibi oradan oraya atlayabilmek benim için garip olmamıştı. Dün akşam yaşadıklarım zihnime doluşurken iç çekerek kendimi tekrar yatağıma bıraktım. Gözlerimi kapatıp ellerimi kalbimin üzerinde birleştirip iç çektim. Sevgim karşılıklıydı. Gönlüme zamansız izinsiz giren adamın gönlünde olan da benmişim meğer, öğrenmiştim. Kalbim günlerce çektiği sancıların meyvesini veriyor gibi öylesine hafifti ki... Asıl şu an tam olarak leyla gibi olduğuma emindim. Çalan alarm sesiyle yatağımdan kalkıp alarmı kapattım ve hırkamı üzerime geçirdim. Saat oldukça erkendi. Daha evdekilerin uyanmasına bir saat vardı. Ocağa kaynaması için su koyup kahvaltıyı hazırlamaya başlayacaktım ki dün bana söylediği şey aklıma gelince yönümü değiştirip dolaba ilerledim. Madem kurabiyelerimi beğenmişti, ben de ona tekrar yapacaktım. Dolabın önüne geldiğimde duraksayarak birkaç saniye dolaba baktım. Bu seferde başka bir şey yapamadığımı düşünür veya bıkarsa ? Yaşadığım ikiliği en son boş vererek sonlandırıp kurabiye için gerekli malzemeleri çıkarttım. Hamurunu yoğurup şekil verdikten sonra kurabiyeleri fırına verip kahvaltı hazırlamaya geri döndüm. Tam saatinde annem uyanıp mutfağa geldiğinde hazır masayı gördü ve kaşlarını kaldırarak bana baktı. "Günaydın. Hayırdır kızım," Annem yanıma gelerek yüzüme eğilerek bir süre suratıma bakıp doğruldu. "Neden öyle bakıyorsun anne ?" Annem parmaklarını masaya vurup gülerek fırına döndü. "Hasta mısın diye baktım. Normal gelmedin de." Anneme gözlerimi devirip bende onun gibi fırına döndüm. "Aşk olsun anne, sanki hiç yapmıyorum." Annem kollarını göğüs hizasında birbirine bağlayıp ciddiyetle fırına baktı. "Peki bunlar ne için ?" Mutfağa kısa bir sessizlik hakim olurken kapıdan giren abim Hızır gibi yetişmişti. "Geçen yaptığında beğendiğini söylemiştim. Akşam yemeğe gidilecek ya, Ecmel de bir taşla iki kuş vurmak istemiş herhalde." Abime minnetle baktıktan sonra bana bakan anneme dönüp başımı salladım hemen aşağı yukarı. Annem alt dudağını dışa doğru bükerek tek kaşını yukarı kaldırdı. Bir elini omzuma koydu. "Birden yüklenme kendine bu kadar yavrum, yorgun düşersin falan mazAllah." Annem sözlerini bitirdikten sonra babamı uyandırmak için olsa gerek mutfaktan çıktı. Abimle göz göze geldiğimizde ikimizde başımı iki yana sallayarak masaya geçtik. Dakikalar sonra kadronun tamamlanmasının ardından kahvaltıya oturmuştuk. Kahvaltıdan sonra gün hızla geçtiğinden çabucak akşamı ettiğimizden şimdi de hazırlanmak için odama geçmiştim. Dolabımın karşısına geçip telefonumdan kısık sesli bir şarkı açtım. Kendimce dans hareketleri yaparak bir yandan da dolaptan kıyafetlerimi çıkarıp geri asıp duruyordum. En sonunda beyaz düz gömleğim, altına üstünde ufak çiçekleri olan haki yeşili eteğimi çıkartıp yatağımın üstüne bırakmıştım. Çekmeceden haki yeşili şalımı da çıkartıp ütüledikten sonra giymek için çıkardığım kıyafetleri özenle giymiştim. Tamamen hazır olduğum sırada odamın kapısının tıklanma sesiyle gidip kapıyı açtım. Abim gözlerini üzerimde gezdirip alt dudağını dışa büktü. "Vay vay, bu ne güzellik be!" Eteğimi iki yandan tutup eğilerek selam verdiğimde abim gülerek dudaklarını araladı. "Yalnız şimdi bu güzellikle başımıza bir iş gelmesin ? Fırat en son Filiz teyze için Feza evlensin istiyordu yanlış hatırlamıyorsam." Abimin sesi evde yankılanırken kocaman açılan gözlerim ve şaşkınlıkla aralanan dudaklarımla belki de tam bir şaşkın ördek gibi abime bakıyordum. "Abi ne diyorsun sen ?" Kısık sesli feryadım yalnızca abimin duyacağı yükseklikte olduğundan koridorun sonunda babam göründü. "O ne demek ?" Abim ellerini kaldırıp babama doğru tuttu. "Güzel, becerikli, neredeyse okulu bitecek, iyi kalpli." Abim her saydığı özellikte bir parmağını kapatırken en son ellerini salladı. "Yani bence gelin arayan bir kayınvalide için ideal gelin adayı!" Babam elindeki saati takmayı bırakıp buruşan yüzüyle arkasını dönüp odaya doğru seslendi. "Melek ben vazgeçtim! Ara bir işimizin çıktığını söyle hadi!" Annem de şaşkınlıkla koridora geldiğinde ellerini beline koydu. "Ne işimiz varmış pardon ?" Babam bakışlarını etrafta dolaştırıp mutfakta duraksadı. "Sen çeşmeyi tamir etmemi istemiştin. İşim var benim." Annem başını iki yana sallayarak sabır diler gibi gözlerini kapattı. Abim ve bense önümüzde bir tiyatro oynuyormuş gibi ikiliyi izliyorduk. "La havle!" Annem babamın elindeki saati sert bir şekilde çekip koluna taktı ve bakışlarını yüzüne çevirdi. "Yani Haluk! Sen de Emir'in oyununa geliyorsun ya, pes!" Babam abime ters bir bakış atıp montunu üzerine giyip evden çıktı. Abimde gülerek babamın peşinden çıktıktan sonra bende çantamı ve kurabiyeleri alıp çıkmıştım. En son annemde geldiğinde nihayet arabaya binebilmiştik. Yarım saatten daha kısa bir sürede evlerinin önüne geldiğimizde heyecanla arabadan indim. Büyük ihtimal erkek ve kadınlar ayrı oturacağından çok fazla denk gelemeyeceğimizi biliyordum. Yine de aynı çatı altında olacağımızı bilmek bile kalbimin hızla çarpmasına sebep oluyordu. Annem en önde zili çaldıktan kısa bir süre sonra kapı açıldığında kapıyı güler yüzüyle Filiz teyze açmıştı. Sırayla içeriye geçtiğimizde selam vererek herkes bir yerlere geçmişti. Elimdeki kurabiyelerin durduğu kabı hafifçe kaldırıp tam ne yapmam gerektiğini Filiz teyzeye soracaktım ki Feza kapıda göründü. Göz göze geldiğimizde nefessiz kalmış gibi iç çektiğimde gözlerimde olan bakışları elimdeki kaba kaydı ve içindekilerin kurabiye olduğunu fark etti. Dudağının kenarında minik bir tebessüm yer ederken bakışları tekrar beni buldu. Onun için yaptığımı anlamıştı ve açıkça belli oluyordu ki bundan oldukça memnun olmuştu.
-Bölüm Sonu-
Herkese merhaba! Ben geldiim! Aslında yemek sahnesini de yazıp bölümü atacaktım ama daha fazla bekletmemek için burada kestim. Ee, Emir'e üzülenler ? Ben üzüldüm 🥺 Emir ve Ecmel'in arasındaki abi-kardeş bağı, bunu yazmayı çok sevdim 😌 Peki Elif ? Bu hikâyede yanan hangisi ? 🤦🏻 Bu günlük bu kadardı efendim. Destekleriniz için hepinize teşekkür ederim. Allah'a emanet olun! Bu arada 5 oy lütfen 🤲🏻
|
0% |