Yeni Üyelik
11.
Bölüm

10.Bölüm

@uykuluhatun

#Siyah İnciler

 

Köşeye sıkıştırılmış duygularım, zihnimin içinde ki kavgalarım hiç kesilmemişti. Buraya geleli 10 günü olmuştu belki de daha uzundu. Güneş bey yani babam firuze Hanıma olayları yetiştireceğimi zannediyordu ki yüzüme bakmıyordu.

Cadı yani babannem olacak şahıs sabrımı zorluyordu onu görmeyi bırak adını duymak bile sinir seviyemi hat safhaya çıkarıyordu.

 

Bu düşünceleri kenara bırakıp zihnimde dolanan cümleyi yine tekrarladım, neden babama ve ya anneme kızamıyorum ? annemi çok özlemiştim, ona sarılıp bunların geçmesini istiyordum. İstediğim bu muydu ? saçma bir dizinin başrolü gibi hissediyordum!

Ne annem ne babam suçluydu en büyük suçlu olan bendim, ben olmasaydım belki kaçmayacaktı babam her şeyi anlatacaktı belki de of! Bunlar için çok geçti, çok!

Masada tek başına oturmuş Hicran annenin bana hazırladığı sütlaç karıştırıyordum. Çok sevsemde canım istemiyordu.

" Kızım Mihrimah yesene tatlını beğenmedin mi ? "

" Beğendim ama canım istemiyor "

" Ona kızma terkedildi aşık olduğu kadın tarafından. " sanki zihnimde ki düşünceleri duymuş gibi.

" Ben bilmiyorum sadece ispiyoncuymuşum gibi takip ediyor bir haftadır." diken üstündeydim konuşmak için yaklaştığım da ise hemen başka işlerle ilgileniyordu ve yanına gidemiyordum.

" Güneş Bey en son kuzenine anlatmıştı anneni, kuzeni hemen yetiştirmişti, az kalsın diğer kuzeniyle evlendirecekti Firuze Hanım. O sadece bir kişiye açmıştı kalbini oda terkedip gitti. Çok yanlış yaptı annen çok bana anlatacaktı benimle kalacaktı ama inat etti."

" Keçi gibidir inadından döndüremezsin bazı konularda ona çekmişim kabulde Allahtan o kadar inatçı değilim. "

" Sende hala çocuksun valla Asaf la çocuk gibi tartışıyorsunuz Gülfidan'la tartışmadı bu kadar. "

" Senin de oğlun çok uyuz sürekli gıcık etme peşinde ben napayım." Bir haftadır davranışları daha farklıydı onunda bir bakıyorum dünyanın en iyi insanı bir bakıyorum en gıcık insanı, havasında mı suyunda mı bilmiyorum ama burada insanlar çok garip.

Dediğimde bir öksürük sesi geldi. Başımı kaldırdığımda Asaf kollarını göğsünde birleştirmiş kapıya yaslanmıştı. Ağzımdaki kaşıkla birden gülümsedim.

Kaşığı çıkardım " Sende mi buradaydın."

" Evet sen beni çekiştirirken de buradaydım o kadar dalmışsın ki görmedin ben." dedi, sandalyeyi çekip karşıma oturdu.

" Anne bana da versene sütlaç " dedi masanın üzerindeki meyvelerle oynamaya başladı.

" Sana afiyet olsun Firuze Hanımın masaj saati geldi. "

İnsan bir teşekkür ederim der nerde odun. Hasbinallah.

Firuze Hanım'a masaj yaparken aklımda annem vardı bu kadına 3 yıla yakın nasıl katlanmıştı anlamış değilim. Üzerimi değiştirip dinlenme odasında çıktım. Merdivenlerden inerken Güneş Bey yukarı çıkıyordu.

" Şey Mihrimah baksana bi " merdivende duraksayıp yüzüne baktım. " Buyrun Güneş Bey " dedim mesafeli bir şekilde.

" Özür dilerim ben biraz paranoyak oldum. " Biraz mı?

" Önemli değil sonuçta burada çalışanım. " bu arada Sait Bey içeri doğru girdi. Yüzüme bakıp gülümsedi ve salona doğru geçiş yaptı. " Ben annem gibi değilim sonuçta bende emir altında çalıştım."

" Güneş Bey izninizle gidebilir miyim ? " dedim başımı eğerek. " Tamam yarın izinlisin anneme derim sana uyar mı ? "

" Teşekkür ederim efendim. "

" Güneş Amca'ya ne oldu ? " eliyle çenemi tutup kendine çevirdi. Öksürük sesiyle elini çekti. Asaf'ın çehresi kaskatı gözüküyordu sağ gözü seyirmişti. Niye durduk yere sinirlenmişti ki ?

" Asaf yarın Mihrimah'ı at binmeyi öğretirsin sonra bende size katılacağım." gülümsedim. Aşağı yavaş yavaş indim.

Asaf'ın yanından teğet geçecekken kolumu tuttu " Senin amacın ne ? " burnundan nefes alıyordu ve çok sinirliydi. " Bıraksana kolumu deli misin nesin sen ? "

" Niye Güneş Bey'e yaklaşmaya çalışıyorsun ? Amacın ne " tek kaşımı kaldırarak ;

" Ne demeye çalışıyorsun ? Babam yaşında o adam ! Gerzek Herif ! "

" Benimle düzgün konuş," dedi burnunda nefes vererek. " Senin problemlerin var biliyorsun değil mi? Ben senin geçmiş travmalarınla uğraşamam."

Kolumu sertçe çektim. Mal işte bildiğin sığır ağlayarak yukarı çıkacaktım Gülfidan önüme çıktı. " Mihri noldu ? "
" Ne olacak abin! " dedim elimin tersiyle gözümü silerken. " Odana gidelim mi içini dök ? Olur mu ama Refet huysuz oda gelse ? "

" Tabi ki " dedim belki gerçek yaşıtım biriyle konuşmak iyi olabilirdi. Bir elini sırtımı sıvazlarken diğer eliyle oğlunun elini tutuyordu.

 

Odaya geldiğimizde Refet oyuncaklarıyla oynamaya başladı sonra yatağın üzerine oturdu.

" Abim iyi ki burayı almamış her sabah kafasını vururdu tavana " dedi güldü yüzüne dik dik bakınca utandı gülmeyi bıraktı. Biz masaya oturduk, Refet ise yatağıma yöneldi.

" Anlat o güzel yüzün niye asıldı bakalım ? "

" Asaf Azer " dedim gözlerimi devirdim.

" Valla annem anlatıyor da çocuk gibi didişiyomuşsunuz. " dedi gülerek.

" Ya çok uyuz ediyor takmış gitmeme "

" Tuhaftır biraz takma kafana. "

" Bugün Güneş Bey merdivende durdu halimi hatırımı sordu bide at binmeyi öğret dedi abine bana Asaf ne dedi biliyor musun ? Güneş Bey'e resmen yürüdüğümü ima etti. O ise beni kızı gibi görüyor. "

" Ne?" dedi tiz bir sesle. " Ne ne işte babam yaşında o adam."

"Asaf Azer Miran seni mi kıskanmış ? Bak şuna sen." dedi kıkırdayarak.

" Saçmalama ne kıskanması. " dediğinde sesimde yumuşamıştı, salak mıyım ben? Bence salağım da.

" Sana ilgisi olmasa seni görmezden gelir aşk kokusu var aşkk " ellerini birbirine vurarak.

" Ya kızım saçmalamasana " sesimde ki cilve duyuldu mu ? umarım duyulmamıştır çünkü lütfen.

" Ah bu şehirlilerin hepsi mi değişik olur . " dedi saçını arkaya atarak. " Sensin değişik " dedim gülerek

Ya akıllısı beni bulmaz ki.

" Olacak bu iş Gülfidan demişti dersin ya bu arada seninle arkadaş olmak istiyorum mevsim işleri olmasa hiç arkadaşım yok." Bi anda duraksadım bunu beklemiyordum.

" Ne kadarda açık sözlüsün Asaf'ın abin olduğu ne kadar belli."

" Öyleyizdir Refet annem kalkalım yoksa kovacak müstakbel yengemiz." dedi kıkırdayarak.

" Gülfidaan " dedim sert bir şekilde. " Gülfidan ben abine aşık oldum dediğin günü bekliyor olacağım canım arkadaşım." dedi göz kırparak. Sonra ayaklanıp yatağa doğru ilerledi.

Düşündüm, Asaf ile ben ? Evet boşluğuma denk geldi ve hayal ettim.

Düşüncesi bile korkunç.

Gülfidan'ın yanına gittiğimde oğlunu kucağına almaya çalışıyordu. " Uyuya kalmış kusura bakma böyle bir şey yapmaz normalde bensiz yatmaz." yanındaki maymunumu görünce gülümsedim.

" Rıfkıyla uyumuş sanırım aslında çantamdan çıkarmadım buraya geldiğimden beri nerden çıktı anlamadım "

" Refet çanta falan karıştırmaz " dedi oğlunu savunmaya geçti birden.

" Karıştırdı demedim ki ben çıkarmışımdır dolapta normalde çantam, bırak burada kalsın bu gece " dedim ortamı yumuşatmak için.

" Olmaz rahatsız olursun."

" Gülfidan arkadaşız diyordun güvenmiyor musun bana ? "

" Yok ya uyanır ağlar. "

" Uyanırsa getiririm. "

" Tamam ama uyanırsan hemen getir olur mu ben uyanırım hemen, hadi iyi geceler. " kapıya yönelirken.

Gülümsedim bence uyuyamayan o olacaktı.

" İyi geceler sabah görüşürü. " dedim kapıyı kapatıp kilitledim. Ay ışığı tamda benim cama vuruyordu. Ağaçların gölgeleri duvara yansıyordu. Terliklerimi çıkarıp Refet'in yanına uzandım. Rıfkı'yı aramazdan çıkarıp sarıldım.

Annem küçük maymunu bana almıştı ' baban sana hep böyle hediye almak istemişti bana nasipmiş' demişti. Bende sanki babam bana almış gibi yanımdan ayırmazdım ama valizime attığımı hatırlamıyordum. Saçını okşayıp öptüm " Senin acını anlıyorum küçük adam. Babasızlık çok zor kendini konuşmayarak yada yemek yemeyerek cezalandıramazsın. " içimden bir ses beni duyduğunu söylüyordu. " sen benden daha çok şanslısın bunu biliyor musun ? Benim başımda annem vardı. Sen baban ve dedeni kaybettiğin yaşlarda bana sevgi gösteren tek adamı kaybettim doğmadan da babamı. Beni nasıl dışladılar bilemezsin ama sen anneannen dayın ve sana yalan söylemeyen bir annen var. Refet bitanem annen ona anne demeni özlemiştir. Annannen ona seslenmeni dayın ise mızmızlanmanı. Onlara haksızlık olmuyor mu ?" dediğimde bir hıçkırırık sesi duydum.

" Ben buradayım küçük adam. " dedim saçlarını koklayarak öptüm. Hala bebe şampuanıyla banyo yapıyordu mis gibi kokuyordu.

" Konuşmaya başla sana söz okuma yazma problem çözmeyi öğreteceğim. " dedim iç çektim. " ben veteriner olmak istiyordum ve o bölümü kazanmıştım ama gidemedim annemi bırakacak kimsem yoktu. Ona kazanamadım dedim önemli değil sen yeter ki iyi ol demişti. Kazandığı bilse her türlü yollamaya çalışırdı biliyorum onu emanet edecek kimsem yoktu. Ama senin anneni bırakacak çok insan var ve sen küçük adam büyük işler yapacaksın, deden ve baban seninle gurur duyacak " dediğimde Refet bana dönüp sarıldı ağlamaya başladı.

Onu en iyi ben anlardım babasız büyüyen bir ben.

**

 

Gözlerimi araladığımda Refet beni izliyordu.

" Günaydın Refet " dedim ondan cevap almak istesem de gülümseyerek bana cevap vermişti. Şimdilik buda yeterdi.

Saatime bakıp 11e geldiğini gördüm " Oww kahvaltıyı kaçırmışız hadi in aşağı üstümü değiştirip geliyorum. " dediğimde başını sallayıp kapıya yöneldi. " Refet dur " dedim kilidi açıp kapıdan çıkacakken. Yerdeki Rıfkı alıp ona fırlattım. " Rıfkı artık beni istemiyormuş seninle uyumak daha çok hoşuna gitmiş. " gülümseyerek başını salladı ve ona sımsıkı sarıldı. Gülümseyerek ona baktım içim hafiflemişti.

Bu çiftlikte bir şey vardı insanlarında bir şey vardı. Beni buraya bağlayan bir şey vardı.

Siyah eşofman giydim üzerine turuncu sade bir tişört giydim. Elimi yüzümü yıkayıp mutfağa yöneldim.

" Günaydınlaaar " diye içeri bodaslama dalınca. Asaf, Gülfidan, Hicran Anne , Mehmet Dayı bana tuhaf bakış attı. Kıpkırmızı olduğuma kalıbımı basabilirdim.

Herkes bir ağızdan günaydın dese de utangaçlığım geçmemişti.

" Refetle nasıl uyudun rahatsızlık verdi mi ? "

" Refet ve rahatsızlık aynı cümle içinde kullanılmaması gerek. " dedim gülerek. Mehmet Dayı ve Hicran Anne mutfaktan çıkıp gitmişti bende boş olan yere oturmuştum.

İki çaprazımda erkekte bana tuhaf tuhaf bakıyordu.

" Annesi biliyormusun biz çok acıktık Refet'le. O bana söz verdi artık adam akıllı yemek yiyecek. " dediğimde Refet gülerek başını aşağı yukarı sallamıştı.

Eğlenceli yemeğini yesin diye patates kızarmasının üzerine ketçap ve mayonezle gülen surat sıkmıştım. Biz Refetle kahvaltı yaparken annesi bizi dayısı telefonu inceliyordu.

Ya ne işi var bu kadar uzun o telefonla.

Ne diyorum ben ya ! Hep bu Gülfidan'ın yüzünden bunlar. Eşeğin aklına karpuz kabuğu sokulur mu hiiç.

Masayı kaldırırken Gülfidan elimi tuttu ve sarıldı. " Çok teşekkür ederim ilk defa bu kadar iştahla yedi ne yaptıysan işe yaradı Allah bin kere razı olsun. " ağlamaklı bir sesle.

" Merak etme eskisi gibi olacak o " dedim ayrılırken. " Ve sen Asaf Azer bana at binmeyi öğreteceksin. " elinden telefonu kapıp masaya bıraktım.

" Vallahi şehirli fena belasın. " alay ederek gülümsedim önden ben çıktım. İlk defa ata binecektim çocuklar gibi hoplaya zıplaya giderdim de ayıp kaçar. Dün olanlanlardan sonra ikimiz de bir şey olmamış gibi davranmıştık.

Direk Uslu'nun yanına gittim.

" Merhaba asi Uslu nasılsın ? Asilik yeter değil mi artık seninle özgür olacağız. Babam sayesinde" sonunu fısıldayarak söylemiştim.

" Ona binmeyi düşünmüyorsun değil mi ? "

Omzundan ona baktım solmuş kırmızı ve eski kot pantolanuyla karşımdaydı. " Tam olarak da öyle yapıyorum. " dedim gülümseyerek.

" Benden günah gitti düşünce ağlamada "

" İnan ki ağlamayacağım. " ağlarım ki hem de çok.

" Düşücen yani hoş düz yolda düşmüşlüğün var. " dedi hafif tebessüm ederek.

Duvardan asılı bir şeyi eline aldı bana doğru yaklaştı. " Bunsuz binmeyi düşünmüyorsun değil mi? "

" o ne "

" Yular deriz biz, atların başına geçiriz onu tutabilelim diye" dudaklarımı birbirine bastırarak dinlemiştim.

" Onu ağzına takmasana canı yanar hem istemiyor baksana " siyah inciler bana ters ters baktı.

" Sen istedin karışmıyorum " normal başımdan geçirdi. Atın kapısını yavaş yavaş açtık.

" Uslu bebeğim " dedim burnuna dokunurken. O kadar yavaş hareket ediyorduk ki bir an kırılacak sandım.

" Eyeri takayım öyle bindircem seni , sen atı tut. "

Bunların dillerinde anlamıyorum ne tuhaf konuşuyorlar. Dediğini yapıp atı sıkıca tuttum. Boynunda sevmeye başladım kendimi nedensizce çok mutlu hissediyordum.

Eyeri takıp atı yan çevirdi binmem için kaş göz işareti yaptı. " İlk defa at görmüş ve yaklaşmış bir insan, ata ilk seferde nasıl binebilir sorarım sana " sinirle başını salladı.

" Dikkatli izle beni " dedi. Ayağını demire koyup tek seferde kendini yukarı çekti..

" Vay canına tek seferde ! " bana bıyık altından gülerken kendini kasmaya başladı. Bilen bilmeyen atomu parçaladı sanar.

" Bende yaparım ne var bunda " dedim o kendindn emin bir şekilde.. Bir elimde eğerin başını diğer elimle arka kısmındaki yeri tuttum. Ayağımıda demire geçirdim kendimi yukarımı çekmeye çalıştım gerçekten çalıştım. Yok götüm yukarı kalkmıyor ne ağırmışım bee.

Arkamdaki kıkırdama sesi duyunca " Ne gülüyorsun ya tek ayakla tekme atarım sana" sesim kızgın çıkmıştı.

" Yardım edebilirim istersen bacaklarından tutacağım merak etme."

" Bacaklarımdan sadece, ellerin yukarı çıkarsa tekme atarım. " dediğimde gülmeye başladı. Görmesem bile o dolgun dudakları harika gözüküyordur. Ne pislik iç sesim varmış iyi ki Gülfidan gaz verdi , yoksa iç sesim kime yürüyecekti.

Elini bacaklarıma koydu çok saçma şekilde duruyordum. " Kendini yukarı kaldır 3 diyince " başımı olumlu bir şekilde salladım. " 1 2 3" dedim kendimi yukarı çektim. Nasıl çektiysem diğer tarafa devrildim , ayağım geçirdiğim demire takılmasa kesinlikle baş üstü düşecektim. Asaf kahkahalar gülerken çığlığım onun gülüşüne karıştı. " Gülme ya! Kaldırsana ben! " gülerken kol altımdan tutarken kaldırdı beni. " Gülmesene ya " gülmekten kıpkırmızı olmuştu.

" Bugün gülmekten ölmezsem hiç bir zaman ölmem. " gülmeye ara verip. Konuyu değiştirmek istedim hemen,

" Bugün salı değil mi?"

" Perşembe bugün? " dedi sorarcasına.

" Hadi ya 15 gündür buradamıyım ben. İnşallah gülmene izin vermem. " dedim dudaklarımı büzerek. Günü bastırarak söylemiştim, 3 güne gidersin demişti çünkü.

" Çetin ceviz çıktın bugün çok düşeceksin gibimi geliyor. " dedi gülerek.

Bildiğiniz dil çıkardım , kaç yaşındayım ben 5 mi? başını sallayarak güldü. Sürekli laf sokması hoşuma gitmiyor nr yapayım bazen yetişemiyorum ona. Uslu'nun üzerindeydim zor şartlarla binmiş olsam da, sonunda eyerin üstündeydim. Uslu'yu yavaşca sevdim içimde ki sevgi patlaması çok iyi hissettirmişti.

Atın üzerinde uçuyormuşum gibiydi. O kadar özgür o kadar bütün, nedense Uslu beni dinliyordu. Dur dediğimde duruyor yuları çekmeden ilerliyordu. Aslında isminin hakkını veriyor diyebilirdik.

Asaf'ta benim öğrendiğime emin olunca Şimşekle turlamaya başladı. Birden hava kararınca atlar kadar Asaf'ta huysuzlandı.

" Dikkat et sıkı tut " diye bağırdığında birden gök gürüldedi ve Uslu şaha kalktı. O korkuyla tutunamadım veri yeri boyladım. At ise koşarak uzaklaştı.

" Sırtım!" kaburgalarım kırılma ihtimali %80'di. Asaf bir andan kendini dizlerinin üzerine atıp yanıma kaydı. Filmlerdeki gibi dizlerin üzerinde kayarak yaklaştı.

" Mihrii " diye bağırdı elini başımın arkasına koydu.

" Ben özür di dilerim dinlemedim se seni " dedim kekeleyerek. Gülümsedi benim ise gözlerimden yaş geliyordu. Canım fazlasıyla yanmıştı. Portakal kokusu burnuma dolunca iyi hissettim neredeyse kokusu ağrı kesici gibi gelmişti.

" İyi misin? " diye sordu endişeli bir şekilde gözleri korkuyla bana bakıyordu gözleri çok güzeldi.. siyah inciler beni büyülemişti..

" Mihrimah! iyi misin ?" diye tekrarladı ben ise gözlerinin güzelliğine dalmıştım.. ah sırtımı unutmamak gerek!

 

Loading...
0%