@uykuluhatun
|
Gözlerimi yavaşça kapattım , akan gözyaşlarım herşeyi anlattı. O benim annemdi, her şeyimdi 20 yıl bana bakandı. Nasıl silebilirim ki onu ? Annem özür dilerim. Canımın diğer yarısı, kim bir nasıl üzülmüştür nasıl acılar çekmiştir. Firuze Hanımın çektirdiği acılar yetmezmiş gibi bende ona acı çektirmiştim. Nelere katlanmıştı ben küçükken Allah bilir ben daha fazla devam edemezdim. Benim anneme daha fazla acı çektirmemem gerekiyordu yataktan kalkıp elimin tersiyle yüzümü sildim. Gece anne krizine girmiştim, ondan uzak kaldıkça yaptığımın çok normal olmadığını görebiliyordum.. Bana yaptığının telafisi yoktu fakat o benim annemdi. Cennet kokulumdu, yıllarca benim güzel büyümem için çabalamıştı ve ben onu tek bir hata da silip yanından uzaklaşmıştım..
Günlüğü yastığın altına koyup kapıyı kilitleyerek merdivenlerden inmeye başladım. Bir yandan burnumu çekip bir yandan annemden nasıl af dileyeceğimi düşünüyordum. Sadece bir kapının altından ışık geliyordu sanırım oda Asaf'tı. Ondan medet ummaktan nefret ediyordum. Kapıyı yavaşça tıklattıktan sonra çıplak ayaklarının yere değmesini duydum, demek ki oda uyumamıştı. " Kim o? " dedi uykulu bir sesle. " Benim Mihrimah" dediğimde kapının kilidi açıldı. Yavaşça kapıyı açıp arasında kafasını çıkardı. Dağınık saçları uyku mağduru gözleri şişik dudakları dikkatimi çekti. Beni neden ilgilendiriyorsa onun dudakları! " Şehirli gece bu saatinde umarım iyi bir nedenle beni uyandırmışındır" dediğinde burnumu çekmek zorunda kaldım. Göz musluklarımla beraber burunumunkiler de açılmıştı. " Hey ! Ne oldu iyi misin ?" sanırım ağladığımı fark etmişti kapıyı tamamen açtığından pijama ve bol turuncu tişörtüyle olduğunu gördüm. Kendime hakim olamadım ve beline sarıldım. " Asaff " dedim hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. " Şşşşttt sakin ol , içeri geç bakim. " başımı olumlu bir şekilde salladım. Ama başımı göğsünden çekmedim, portakal kokusu beni rahatlatıyordu. Kapıyı yavşaca kapattı. Hala ona sarıldığımı hatırlayınca ayrıldım ondan izin almadan yatağına oturdum , komidinin üzerindeki kalp şeklindeki çakıltaşı kolyesini görünce sol yanım sızladım. O anneme aşık küçük bir çocuktu hala. " Neler olduğunu anlatacak mısın şehirli ?" " Ben annemi özledim. " dedim ona doğru baktım. Kaşlarını çatıp ciddi misin bakışı attı, derin nefes verdi. " Gecenin bu saati için mi uyandırdın beni ? Git ara! " birazcık sinirlenmişti, birazcık.. " Telefonum yok telefon Sonayların orda var bir tek. " " Komidini üzerinde ki telefonu al konuş." " Dışarı çıkabiliri miyim ? burada rahat edemem. " " Peki kapıyı kilitlemiyorum, uykum çok hafif ve yarın çok işim var. " oflayarak kendini yatağa attı. " Söz veriyorum ruhum bile duymayacak, bu arada ışıkla mı uyuyorsun?" o yatak da dönerken ben kalktım. " evet başka soru?" dedi yastığa sarılarak. derin nefes alı kapıya yöneldim. Yavaşca kapıyı açıp örttüm, iyi ki şifre falan koymamıştı. Bahçeye çıktığımda hayvan seslerinden başka ses yoktu, burası gece daha mı güzeldi ne ? Sessizliği dinlemek daha yaşanır kılıyordu burayı. Babamın yaşadığı eve baktım ve bizim yaşadığımız ev aklıma geldi. Onlar yedikleri önünde yemediklerinde arkasında olurken bizim kuru ekmekle su içtiğimiz günler aklıma geldi. Hatırlıyorum da 15 yaşındayken çok sıkışmıştık başımızda dedem yok annemin çalıştığı evin giderleri binanın aidati için bitiyordu çabuk. Birde ben lise yeni başlamıştım kitap defter derken baya durumumuz kötü olmuştu annem dedemden kalan evi satmayı bile düşündü. Açlıktan artık ağlamaya başlamışken fırından taze ekmek kokusu midemin içindeki canavarı çoşturmuştu. Fırından çıkan teyze parasını cüzdanına koyarken düşürmüştü 100 lira bizi neredeyse 1 ay ekmek için idare edebilirdi. Parayı aldım karnım kuruldamaya başladı midemi tutarken birde fırındaki ekmeklere göz attım. Yapamazdım harama dokunamazdım annem bu kadar yıl uğraşmışken aç karnım için şerefimi ayaklar altına atamazdım. Harama el uzatamazdım. " Teyzee paranı düşürdünnn" diye bağırmıştım. Teyze dönüp gülümsedi " Allah razı olsun kızım beyimin ilaç parasıydı o " demiş bana dua etmişti. Sanırım fırıncı amca görmüş beni halimden de anlamıştı. O gün karnımı bir güzel doyurmuş ve baya ekmek vermişti. Bu anıyı hatırlayınca çok kötü oldum, anneme olanları anlattığımda öpüp ağlamaya başlamıştı. Annem Aysima Sultanım onunla gülüşmeyi sarılmayı omzunda ağlamayı özlemiştim. Tekrar dolan gözlerimi silip annemin numarasını tuşladım. Uyku mağduru bir ses "Alo kimsiniz? " dedi endişeli bir şekilde. " A- anne " dediğimde derin nefes aldım. Gözlerimden akan her yaşın yerine bir yaş daha geliyordu. " Mihrimahh!" dedi canından koparcasına. Beni özlediği sesinden belliydi. " Annem nasılsın?" " Sesini duydum nasıl kötü olurum!" ağlıyordu. " özür dilerim seni çok kırdım annem." " Anneler çocuklarına kırılır mıymış ? Gözümün nuru çok özledim sadece. Burnumda tüttün kaç gündür." Hıçkırarak söylemişti. Neredeyse bağıra bağıra ağlayacak herkesi başıma toplayacaktım. " Melek annem benimm" " Gü Güneş kızı olduğunu kabul etti mi?" babamın ismini nasıl kalpten söylemişti. " Daha bilmiyor , cesaret edemedim. Ama kanı çok ısındı Hilal'e benziyorum diye Sait bey beni o sandı tabi ki Firuze Hanımda bu yüzden benden nefret etti. " sonunu fısıldayarak söylemiştim ne olur ne olmaz. " Hiç değişmemiş! " sesi sitem dolu gelmişti. " Anne sence beni sever mi? " " Baban, ... sever kızım belki de çoktan sevmiştir." " Hala aşık biliyor musun " " Ba bana mı ? " sesindeki umut kırıntıları yeşerecek annecim siz tekrardan birlikte olacaksınız. " Evet , ne çok aşığın var senin! " dedim kıkırdadım aslında canım sıkkındı. Neden Asaf Azer ona aşıktı ki. " Azer.. kocaman delikanlı olmuştur o. Nasıl anlaşabiliyor musunuz ?" " Hayır çok sinir bozucu" dediğimde imalı bir şekilde hmmm sesi çıkardı. " Anneee " dediğimde kıkırdadı. "Seni çok seviyorum minik farem " dedi birden duru bir şekilde. " Bende seni çok seviyorum annelerin sultanı.. " " Her gün arasana bu yeni numaran mı ? " " Hayır Asaf'ın ben evde bıraktım biliyorsun. " " Bu saate rahatsız mı ettin çocuğu ?" dedi neşeli bir şekilde. " Özlemim arsızlaştı , sabahı bekleyemedim. " " Annesinin minik faresi bol bol ara bülbül sesinden mahrum bırakma " " Seni çok seviyorum kalbin kırdığımın için özür dilerim " dedim tekrar ağlamaya başladım. " Mihrimah bebeğim " burnumumu çekip " görüşürüz " dedim aramayı sonlandırdım. Başımı göyüzüne çevirdim hafif bir şekilde aydınlanan gökyüzünü izlemeye başladım. Birisi güneşti birisi ay. İkisinden bağımsız bir o kadarda bağlıydı. " Senide mi uykun tutmadı ufaklık ?" sesle düşüncelerime ara verdim. Baba ? bu saate neden ayaktaydı ki? " e-evet " diye kekeledim. Beni duymuş olabilir miydi? " Kiminle konuştu birazdan sabah ezanı okunur " " Annemle " dedim düz bir şekilde kaşları yukarını kaldırdı. "Sabahı bekleseydin rahatsız etmeseydin korkmuştur kadıncağız. " " Çok özledim dayanadım. " " Gurbette çalışmak kolay değildir. Belin nasıl oldu daha iyi misin?" " Evet daha iyiyim, teşekkür ederim." baba.. " Yürüyüş yapalım mı? " konuyu değiştirmek istediği belliydi. belki de babam olduğunu söylemek için iyi bir fırsattı. Belimde ki sızıda çoktan geçmişti. " Tabi ki kendime gelirim hem , telefonu bırakıp geliyorum " başını olumlu bir şekilde salladı. Üstümdeki bol kıyafetlerden de kurtulmam gerekiyordu. Asaf'ın odasından yavaşca girdim. Dağınık bir şekilde uyuyordu. Uyurken daha mı masumdu ne ? Söylemek istemesem de her haliyle tatlı ve yakışıklıydı. Yanık buğday tenine turuncu rengin bu kadar yakışması haksızlık! Yavaşca komidin üzerine telefonu koydum , açılan pikeyi yavaşca üzerini örttüm. " Hala aşık olmasaydın, belki bir şansım olabilirdi. Merak etme aşkınla arana giremem. " yavaşca fısıldadım aslında duymasını çok istiyordum bir o kadarda istemiyordum. Gülfidan yüzündendi her şey eşeğin aklına karpuz kapuğu sokulur mu hiç? ,İlk gördüğünde için gitmemişti sanki! kesinlikle Gülfidan sokmuştur aklına, dudakları gözleri, kokusu, sesi zihninde değil dimi Mihri? Zihnim kendine bu soruyu sormuştu, cevabı bildiği halde.. Terliklerimi çıkarıp koşa koşa yukarı çıktım eşofman ve üzerine tişört giydim. Üşürüm diye ince hırkayı belime bağladım. Buranın havası insanları gibi dengesizdi güven olmuyordu. Spor ayakkabılarımı elime alıp koşa koşa aşağı indim kapıdan çıkmadan ayakkabıları ayağıma geçirdim. Hava biraz esiyor olsa da yürürken ısınmış olacaktım. Babam da gidip eşofman takımını giymiş beni bekliyordu. Baba kız yürüyüşe çıktığımızı keşke annemde biliyor olsaydı nasılda sevinirdi. ilk olarak bir süre ısınmak için yürüyüş yaptık sonra koşmak için inatlaştık, onu yenemeyeceğimi düşünüyordu. " Hazır mısınız Güneş Bey ? " amca de hazır olacağım , beni yeneceğini de düşünme küçük hanım ! " " Göreceğiz Amcacım." babacım! " Var mısın turlamaya ? " " Yaşlı olan sizsiniz " dedim kendimi tutamadım. " Ah sanırım bu sözü hatırlatacağım 1 2 3 koş! " ve koşmaya başladık. Birisi bana neden arsanın bu kadar büyük olduğunu söylemedi? Havanın temiz olması sayesinde astımım azmamıştı. Tam tersine ciğerlerim orman havasını soludukça daha da fazla enerji toplamıştı. Daha bitmemişti çevresi kaç km bunun! En sonunda dayanamadım duraksadım eğildim ellerimi dizlerime koyarak soluk alışımı düzene sokmaya çalıştım. Babam benden birkaç metre uzaklaştı benim gelmediğimi farkedince duraksayıp arkasına baktı bense yere kendimi bırakmıştım. Derin derin ve hızlı nefes almaya başladım başımı kaldıracak gücüm yoktu. " Mihrimaah! " diye bağırarak yanıma gelmişti. " İyi misin! " diye bağırdı endişeli bir şekilde. " Gençlere taş çıkaran yaşlı olduğunuzu söylemeyi u-unuttunuz mu Gü-Güneş Amca " gülümsedi ama endişelendiği yüzünden belliydi. " Senin neyin var ? " " Astım hasta-tasıyım " nefesim düzene girmişti babamın dizinde yatıyordum ve uykum gelmişti. " Deli misin kızım ya tıkansaydın ?" bağırarak söylese mde sadece kızım lafına takıldım. Bana kızım demişti, babamın ağzından kızım lafını duymuştum! Evett şu an ölsem gam yemezdim, zihnimde ki küçük mihri gülüşlerle etrafında dönüyordu. " Değerdi." dedim gülümsedim. " çok çok uykum gel- geldi benim." sonunu fısıldamıştım resmen. Göz kapaklarımın üzerine konan filler galip gelmişti. Gözlerimi bir süre kapattığımda yerde uyuduğum aklıma bile gelmemişti. Gözlerimi aralamaya çalışsam da ağladıktan sonra uyunan uyku kadar tatlı bir uyku yoktu atan kalp sesi bile ninni gibi gelmişti. Sarsıntıdan sonra yumuşak yere yatınca sağ gözümü kısarak açmaya çalıştım ama hareket edemiyordum. " neden bu kadar onu hatırlatıyorsun ? Bakışın gülüşün el hareketlerin ? Sen kimsin Mihrimah , kimsinn? " diye fısıldayan sese cevap vermek istesem de gözlerim uykuya çoktan kollarını açmıştı.
|
0% |