Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14.Bölüm

@uykuluhatun

**

" Mihrimah bugün seni yollayan firma beni aradı, aslında sen bugün yeni yola çıkmışsın. " evet arkadaşlarm güzl bir filmdi fakat sona gelmiştik..

" Güneş Bey be-"

" Mihrimah sen kimsin ! Bu çiftlikte ne arıyorsun?" diye bağırdığında gözlerim dolmuştu. Tanıdığım babam değildi gözleri bambaşka biri gelmişti ve benim kaçacak yerim kalmamıştı..

" Adın Mihrimah'da değil öyle mi? " diye ekledi. Elimin tersiyle gözyaşlarımını sildim.

" Hayır a-adım Mihrimah, Mihrimah Sancak! " diyip gözlerinin içine baktım. Onunda gözleride dolmaya başlamıştı, geri gitmeye çalışırken kayıp düştü. Dünya ayağımın altındn kaymıştı, ona kızı olduğumu bu şekilde söylemek istememiştim.. Bu tepkiyi almak istememiştim.

"Güneş Bey iyimisiniz ? " elleriyle başını tuttu. " Aysima Sa-Sancak neyin oluyor ?" dedi sesi titremeye başladı.

"Annem! " dedim sanki heryer sessiz benim sesim eko yapıyordu. Dolu gözlerle bana bakıyordu, derin nefes aldım kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.

" Bu bu yüzden çok benziyorsunuz." gözleri dolarak etrafa bakındı olayları idrak etmeye çalışıyordu. "ne işin var burada ! " diye bağırarak ayağa kalktı. " Neden yolladı bunca sene sonra seni ! Git evimden ! Defol senin yanın ailenin yanı! "

İç çekerek ağlamaya başladım ne yaptığının farkında mıydı? Beni paramparça etmişti.. Nefes alışverişlerim sıklaşmaya başladı şimdi kriz geçiremezdim. Nefesimi dizginliyip herşeyi bir bir anlatacaktım.

 

"Sen, sen benim babamsın.. " etrafa bakarken birden durdu ve yüzüme baktı. Dudakları alayla kıvrıldı !

" Gerçekten mi? bence annen para yürütmek için bunu demiş olmasın ? Benden para yürüttükten sonra kimi baba diye kandıracaksınız ?" dediğinde kalbime sanki bıçak darbesi yemiş gibi nefesim kesildi. Ne demek ! Allah'ım bunca zaman sadece babamı yanlış mı tanışmıştım?
Bu adam benim babam olmazdı , annemin namusunu bu kadar çabuk kirletemezdi!

Buraya geldiğimde aklımın ucundan geçmezdi bana böyle davranması.

Babam anneme ne ile itam ediyordu! Lanet olsun neden bulmuştum ki o günlüğü. Neden !

Keşke annemi dinleseydim.. anneme babam bile inanmıyordu. Bir insan aşık olduğu insana nasıl inanmaz aklım almıyor! Annem bu kadar yara alacağımı söylese dinlemez miydim onu ? Dik kafalıyım kahretsin !

Özür dilerim anne.. seni bir hiç uğruna üzmüşüm.
Kalbini boşuna kırmışım, seni bensizlikle boşuna sınamışım!

" Üzgünüm Güneş Bey annem para uğruna beni buraya yollamış olsaydı, 23 yıl önce 17 yaşında olmasına rağmen sizinle evlenmezdi! Ailesini yok sayıp size kaçmazdı. Düşük olan kardeşim gibi olmayayım diye beni de alıp kaçtı. İyi ki de kaçmış sizin gibi insanların içinde büyümektense kuru ekmekle mutlu bir evde büyümüşüm! Annemi seviyor olsaydınız ona inanırdınız, ona güvenir peşinden giderdiniz! Sizin gözünüz gerçekten kör ! Para gözlerini kör kulaklarınızı sağır etmiş ! üzgünüm buraya size baba demek için gelmiştim amma velakin ben ölü bildiğim babam bana daha çok babalık yaptı. Bu konuşmayı yapmadık ben buraya hiç gelmedim varsayın ! " dedim bağırarak..

Can çekişen kalbimi huzura erdirmek isterdim ama elimden sadece ölmesine yardım etmek geliyordu. Nefes almaktan nefret ettim, kendimden her şeyden !

Arkamı dönerek yürümeye başladım artık buraya ait değildim ! Zaten hiç olmamıştım. Yürümeği bırakıp koşmaya başladım hemen şimdi buradan gitmek istiyorum !

Bunları duyacağıma nefesim tıkanıp ölseydim daha iyiydi. Hayalimdeki babamla iyiydik biz nerden çıktı ki bu günlük.

20 yıl baba özlemiyle büyüyen biri bunları haketmemeli, annemin neden 20 yıldır babamı öldü diye bildiğini anca bugün aldım. Annemi anlamam için onun gibi yaralanmam gerekiyordu ve bu yara kapanacak gibi değildi. Asaf ve Gülfidan'ın yanıdan ağlayarak geçtiğimde, ikiside ağladığımı farkedip bağırmaya başladı. Merdivenlerden nasıl çıktım odaya girip nasıl kapattım anlamadım. Valizime gelişi güzel kıyafetlerimi doldururken kapı kırılacak gibiydi.

" Mihrimah noldu! " diye bağırdı siyah incilerin sahibi.. Onun öfkeli bakan siyah incilerini özleyeceğim. Güldifanın gülüşü özleyeceğim, Hicran annenin yardımseverliğini özleyeceğim. Sait Dedemin bakışlarını özleyeceğim.. Lanet olsun bu çifliği özleyeceğim. Tam valizimin fermuarını kapatırken kapının kırılma sesini duydum. Asaf onun arkasında Gülfidan onun arkasında Hicran anne.. Korkuyla yüzüme bakıyorlardı..

" Asaf sen haklıydın sonradan gelenler burada kalamıyorlar. " Asaf'ın koluna değerek merdivenlerden koşarak aşağı indim.. Hicran Anne ne yaşadığımı anlamış gibi Gülfidan'ın kolunu tutmuştu.

Refet'in yanından geçerken elimi tuttu. " bana veda etmeyecek misin?" dedi masum bir şekilde. Bana verdiği sözü tutmuşltu. Konuşmuştu, gözlerim bu sefer mutlulultan dolmuştu.

Valizi bırakıp küçük bedenine sarıldım. " konuşuyorsun" başını olumlu bir şekilde salladı. Yanaklarını öpücük yağmuruna tuttum " O gece sen uyurken konuşmaya başladım ama sonra korktum konuşmaya " dedi boynuma sarıldı.

" Sen korkak değilsin Küçük Adam " kokusunu içime çektim.

" Gitme abla " dedi çaresiz bir şekilde.

" seni görmeye gelceğim söz veriyorum.. " diyerek ondan ayrıldım. Koşarak atların oraya gittiğimde mehmet Dayı Uslun'un boynuna yuları çıkarmaya çalışıyordu.

" Dayı at lazım " dedim göz yaşlarımı sildim. Valizimi kuluplarını koluma taktım. Şimdilik sırt çantası gibi durarsa benim için daha iyiydi.

" Olur kızım hayırdır nereye ?"

" Gidiyorum dayı nolur Uslu'ya bineyim o geri gelir"

" Haydaaa noldu?"

" Dayı noluur bak gitmem gerek acil annem fenalaşmış! " son bir yalan daha iştee

" Tamam elime bas kendini yukarı çek tamam mı ?"

" Dayı bişi olmasın ?"

" İşin acilse yap şunu kızım hadi kimse görmeden" dediğini yapıp elini tek ayağımla basıp kendimi yukarı çektim Uslu'nun yelesinden tuttum.

" Hakkını helal eyle Dayı artık geri gelmem. "

"Helal olsun güzel kızım unutma bizi. " dedi atın kalçasına vurdu. Yuları sıkıca tutup " Dehh Uslu " dedim hafif hızlansada daha fazla hıza ihtiyacım vardı.

" Bu yaptığım şey için özür dilerim oğlum " dedim yuların ipiyle kalçasına vurdum. At o kadar hızlandı ki dengede zor durdum . Zaten beni biri görse ata resmen sarıldım zannederdi.

Kene gibi yapışmıştım ata. Uslu hızlandıkça saçlarım rüzgarda uçuştu gözyaşlarım yanaklarımdan akarken içimde ki hayal kırıklığıyla başa çıkamıyordum.. Başta tanıdığım Güneş Sonay'a ne olmuştu? O adam annemin adını duyduğu an bambaşka bir insana dönüşmüştü ve Firuze'nin oğlu olduğu belliydi. İçimde bir şeyler ölüyordu, küçük kız çocuğun gülüşleri yerine hıçkıra hıçkıra ağlayışı yankılanıyordu zihnimde.. Özür dilerim küçük Mihri, çok özür dilerim!

 

 

Kulağıma gelen atın ayak sesiyle arkama baktığımda , Asaf Şimşekle bana doğru geliyordu hemde dörtnala.

" Uslu burdan sen nasıl ineceksen in oğlum " dedim hafif boynu vurdum. Yaşlı teyzeler gibi yavaş yavaş inemeye başladık. Asaf'la konuşmak istemiyorum ne diyebilirim ki ?

Sapasağlam indiğime şükrederken Asaf o tepecikten bana baktı, bana yetişmek için hızlı inerken düştü, dudaklarımdan kaçan çığlığa hakim olamadım, ben düşsem canım bu kadar yanmazdı..

"Asaff!" diye bağırarak attan atladım. Şimşekler birlikte yuvarlandı Allahtan şimşek hemen ayaklandı. Yoksa altında kalması onu inciltebilirdi , şimşek yanımdan koşarak geçti. Asaf'ın yanına çömelip başını tuttum.

" Asaf !"

" İyi misin Asaf!" endişeli bir sesle bağırmıştım.

" Şehirli kulaklarım bana lazım sesini kıs biraz.. " ağlarken gülmeye başladım. Bana laf sokmazsa olmazdı zaten, senin çok özleyeceğim portakal kokusu.

" At gibisin maşallah sana bir şey olmaz. " dedim yanından kalktım, Usluya bir daha binemezdim bende yürümeye başladım. İlla Allah'ın bir kulu geçerdi buradan.

" Nereye gidiyorsun " diye sordu Asaf durgun bir şekilde.

" Evime gidiyorum , buraya ait değilim " sen öyle demiştin, buraya ait olmadığımı binkere yüzüme vurmuştun..

" Aslında buraya aitsin " dediğinde kolumdan tutup kendine çekti. Nefes alışverişlerim arsızlaşınca krizin yaklaştığını anladım Asaf'ı itip fısfısı ağzıma sıktım. " Haklıydın işte sonradan gelenler sessizce giderler bırak beni karanlık çökmeden araba bulmam lazım. "

" Güneş bey sana ne dedi? " dedi dişlerini arasından çenesini sıktığı bellydi. " Ne dedi de gitmeye kara verdin ? Bana bir sebep söyle "

" Neden seni bu kadar ilgilendiyor ?"

" Bana umut verdin bir daha sevmek bir daha yaşamak için, nasıl gitmene izin verebilirim ?" dediğinde bir süre kalbim atmayı bırakmıştı, bir daha sevmek yaşamak mı demişti? Hemen yeşeren umutlarım annemin verdiği kalbi boynunda görene kadardı, ona inanmamayı tercih ettim. Onun kalbi hala annemindi, onun çocukluk aşkıydı.

" Dilin bunları söylerken siyah incilerin ve kalbin " dedim elimi kalbinin üzerine koydum. " dediklerinin yalan olduğunu söylüyor, uzak dur bende ASAF AZER MİRAN ! " dedim bu sırada beni buraya getiren amca yanımızda geçiyordu.

" Amcaaa bekleee! " diye bağırdım.

Adam son anda beni fark etti ve durdu, " Beni merkeze bırakır mısın amca ? parası neyse veririm " dedim sevecen bir şekilde.. " Olur mu kızım atla ne parası " dedi yavaşca yukarı çıktım. Traktörün lastiğinin üzerindeki yere oturdum.

Traktör hareket etmeye başlarken Asaf Uslu'ya binmeye çalışıyordu. Birden gökgürüldemeye başladı.

İlk geldiğim gün ve giderkende yağmur yağıyordu..

Asaf Uslu'yla beraber traktöre yanaştı. " Yemin ediyorum doğru söylüyorum. "

" Bir faydası yok Asaf bırak peşimi! "

" Ama kalbim izin vermiyor seni bırakmaya! " dedi, amcanın yanında yerin dibine girdim. Ayıp yahu..

" Boynundaki kolyeyi sana veren kişi benim annem Asaf Azer ! Bırak şimdi beni ! " dediğimde atı durdurdu. Uslu bir o yana bir bu yana giderken Asaf tek eliyle yuları tutup diğer eliyle kolyeyi sıkıca tuttu. Sessizce önüme dönerken ağlamaya başladım, ses çıkarmadan usulca.. Ondan ayrılmak zaten zorken neden aklımı karıştırdı ki ? Bana bunları söyledikten sonra gitmek bana işkence gibiydi.. Dert etmem gereken bir sürü şey varken üstüne bir de bunun eklenmesini istmiyordum..

Amcaya teşekkür edip traktörden inmiştim, terminal az ileride kalıyordu. Başıma bir şey gelmeden bu lanet yerden gitmek istiyordum. Sadece uzaklaşmak annemin dizinde ağlamak istiyordum.. Otobüs hareket ettiğinde bir parçamın burada kaldığına emindim artık, keşke Asaf gelse gidemezsin dese.

Ama o Çiftliğe nasıl dönecektim hangi yüzle? Babam beni istemiyor, Asaf çocukluktan beri anneme aşık. Cama başımı dayadım beynimin içi zonkluyordu.

Güneş Sonay'ı ilk gördüğüm an içim umut dolmuştu ama şimdi ? Kırık kanadım yetmezmiş gibi kırık bir kalbe de sahiptim! Babam yetmezmiş gibi birde Asaf Azer aklımı bulandırıyordu! Tartışmalarımız didişmelerimiz birbirimize laf sokma çabalarımız hem güldürüyor hem ağlatıyordu ! İki saatlik yolu uyuyarak geçirecektim gözlerim ağlamaktan bir hal olmuştu. Değişen ruh halimde cabası.

" Mihrimah " dedi meledik bir sesle Asaf. " Senin ne işin var burada ? " dedim sert bir şekilde. " Benden kaçabileceğini mi sanıyorsun ? Benden kaçtın diyelim peki kalbinden ? Ondan kaçabilecek misin ? "

" Ne diyorsun Asaf ? " Benim ne işim vardı ben arabada uyuyordum ! İlk tanıştışımız yerde ne halt işliyordum?

" Kalbindekileri tercüman ediyorum, sen babana kızgınsın ama en çok bana kırgınsın. " dedi. Siyah incilerinin içi parıldıyodu. " Saçmalık " diyebildim. Ona neden kırgın olduğumu sanıyordu ki ?

" Gitmemeliydin, bu çiftliği bırakmamalıydın ama sen arkana bakmadan gittin. " dedi acınası bir şekilde.

" Babamın itamlarını ben duydum sen değil ! "

" hemen pes etmemeliydin. "

" Üzgünüm pes etmeyecek kadar güçlü değilim." dedim etrafa bakındım.

" Babanı , annemi , kardeşimi, yiğenimi, beni sevdiğin halde bırakıp gittin. " dedi eliyle çeneme dokundu. Bana böyle yapması kalbimde ateşe odun atmasını sağladı. " Başlamadan böyle bitemez. "

" Sen anneme aşıksın Asaf biz birlikte olamayız. " dediğimde Asaf geri geri gitmeye heryer karamaya başladı.

" Asaaf! "

" Hanımefendi uyanın. " sesiyle gözlerimi açtım. " Ne oldu? "

" Geldik efendim istanbul otogarındayız. " başımı olumlu bir şekilde salladım. Alnımdaki teri silim kendime gelmeye çalıştım.

Harbi manyak herif bilinçaltıma kadar yerleşmiş. Valizimi alıp otogara göz gezdirdim merhaba gürültülü şehir diye geçirdim. Cebimdeki son parayla dolmuşa bindim nasılsa bizim sokaktan geçiyordu.

Kaç kişi olursa olsun gece tek başıma seyahat etmekten tırsıyordum, böyle bir yerde kadın olmak gerçekten çok zordu.

İçimden duaları okumaya başladım. Rabbim böyle bir dert vermişse dermanını da unutmamıştır.

" Müsait bir yerde " dedikten sonra dolmuştan indim. Çocukluğum bu mahallede geçmişti yeşilde binada oturan Cemile teyze her zaman bize yardımsever olmuş Allah rahmet eylesin. Derin bir nefes aldım burayıda özlemiştim hele annemi.. Ama çiftlik farklıydı hatta bambaşkaydı.
Mahallenin yarısının ışıkları yanmıyordu birazcık geç olmuş olabilir. İnşallah annem benim yüzümden korkmazdı. Apartmana girip 2. kata çıktım annemden ne kadar özür dilesem azdı. Bundan sonra sözünden çıkmayacaktım yarında tekrar iş aramaya çıkacaktım. Anneme yük olmak yerine destek olacaktım ve son 3 haftayı hafızamdan silecektim. Hiç var olmamış gibi..

Derin nefes alıp zile bastım. Annem sanırım korkmuştu gece gece manyakmıdır bilemezsin..
Bir kere daha bastım " Anne benim Mihrimah " dediğim an kilit hızlı bir şekilde açıldı.

Annemin yeşil gözleri kızarmış ve dolmuştu..

" Kızımmm! " diyerek boynuma atladı. Annemin cennet kokusunu çekerken, kalbime batan gözyaşlarımı salıverdim.

 

Loading...
0%