@uykuluhatun
|
Yanımızdaki cihaz çıldırmış gibi ses çıkarırken arkada gelen annemi görünce neden olduğunu anladım.. Neden bunca yıl hasret çekmişlerdi birbirilerine? Neydi bu gurur mu? Güvensizlik mi? Yıllardır onları ayıran ve ayrı tutan neydi? Babam diyebildi mantıklı yanım.. Acı da olsa böyle olmamızın sebebi o..Öldü zannetmiştim bir an tüm dünyam durmuştu, doya doya kızım kelimesini duymadan elimden kayıp gittiğini sanmıştım.. Acım nefretim kinim, o an gitmişti pek bir şey umursamamıştım. Babam yaşıyordu, yaşasın bana babalık etmese de razıydım. Bu yaşıma kadar babam olmamıştı zaten.. Annemle babam birbirine bakarken odadan çıkmanın ve onları yalnız bırakma zamanı geldiğini anlamıştım.. Gülümseyerek kapıya yöneldiğimde kapıda bizi izleyen bir adet siyah incilerle karşılaştım. Tebessüm edince beni kendine çekti Ah o portakal kokusu! " Kalp atışlarını sesi buraya kadar geldi Güneş Bey 'in. " dedi saçlarımı öperken. " Yıllara meydan okuyan yalanlara inat devam eden bir aşk onların ki " çok fazla kırılgan.. " Umarım Aysima abla affeder onu " dediğinde hafif uzaklaştım. " Dışarı çıkalım mı, nefes almam gerek. " diyerek omuz silktim. Büyük bir sorun vardı. Aşk çekilen bütün acıyı silip atabilir miydi? Annemin 21 yıldır çektiği acılar.. Affeder miydi babamı? Affetmeli miydi bilmiyordum, zihnim yayık ayranına dönmüştü. Dışarda bir süre bankta oturup etrafa bakındım sonra başımı Asaf Azerin omzuna koydum. 3 gün öncesini hatırlayınca yüreğim cız etti. Anneme ve Büşra olayı düğün sonunda öğrenmişlerdi. Büşra'nn en mutlu gününü zehir edemezdim her yıl bu şekilde anmasını istemezdim. Söylemedim diye çok kızmış olsa da en iyisi bu olduğuna arar vermiştik.. Asaf herşekilde yanımdaydı benimle uyudu benimle uykusuz kaldı.. Bu adam ilk kalbimi çaldı sonra bütün benliğimi... Sinirlenice kömür karasına dönen gözlerine ölürüm be. "Bence sen eve git kaç gündür harap oldun burada " dedi saçlarımı severken, mayışmıştım.. " Ama babam .." " Emin ol annen ona çok iyi bakar. " " Sence onu burada bırakmak ne kadar doğru, yani annemi. " " Bende buradayım sen merak etme ilk olarak seni eve bırakayım." " Ya zahmet etme ben giderim " deyince kaşlarını çatarak bana baktı. Bu bakışa hayır denilir mi? Ben diyemem yemez çünkü. Gülümsedim anneme haber vermeyi gerek duymadım nasılsa Asaf geri gelecekti. Metrobüsü Asaf hiç mi hiç sevmemişti yada dolmuşu. Çoçuk gibi mızmızlanıyordu " Ben şimşeği özledim en iyisi atla seyahat " dedi yüzünü buruşturarak. " Üzgünüm İstanbul gibi yerde atla ulaşım yok. " dedim dudaklarımı büzerek. " Biz çiftlikte yaşayalım buraya ayak uydurmak çok zor. " "Biz mi? " dedim şaşırarak. "Canım evlenme teklifi ettim kabul ettin hem seni yıllar sonra bulmuşum kaybedeceğimi sanmıyorsun herhalde" " Annemi bırakamam " " Çiftliğe gelir " " Sonay çiftliğine mi asla! " " Hayır canım Miran çiftliğine " dedi kendinden emin bir şekilde. " Nasıl yani " " Artık kendi çiftliğine kurma zamanı geldi tavukla başlayıp at inek devam ederim diye düşünüyorum. Sana uyar mı ? " " Ciddi misin ?" " Boşuna şehirli demiyorum çok safsın. " gözlerimi kısarak baktım. Gıcık herif. ** Asaf beni bırakıp hastaneye gitmişti o gittikten 1 saat sonra annem gelmişti. Ben duşumu almış saçlarımı kuruturken annemin yaşlı gözlerine baktım. Bir kadın 3 gün içinde bu kadar çökemezdi. " Annemm iyi misin?" dedim havluyu bırakıp koşarak ona sarıldım. Zorla gülümsemeye çalıştı " İyiyim minik fare " annem babam için çok üzülmüş ben uyusam da o uyumamıştı. " Haklısın bir şeyin yok birçok şeyin var" boynuna sarılıp öpücükleri kondurdum. " Babam benden af dilemek için gelmiş.. Sanırım Asaf'la konuştuklarımızı duyup vazgeçmiş " dedim omuz silktim. Gelmişti sonuçta kızından af dilemeye gelmişti. " Düşüncelerim çok karışık, ben biraz uyuyacağım kızım." dedi yanağıma öpücük kondurdu. Yamacına yattım hemen bende belimden sımsıkı sarıldım..
" Özür dilerim annecim her şey için." sadece derin nefes verdi.. Bende ona sarılarak gözlerimi kapattım..
** Sabah uyandığımda annemin patates kızartmasıyla kalktım, " Miss gibi kokutmuşsun evi Aysima Sultan." dediğimde kıkırdadı. mutfağa yönedim. yanağına öpücük kondurdum. " Ay uykucu tosunum benim hadi git elini yüzünü yıka." " bugün sevdiğim her şeyi yapmışsın kız hayırdır. " diyerek kıkırdadım. En sevdiğim domates sosunuda çıkarmış, yumurtada pişirmiş. " Misafirimiz mi var?" " Evet, Asaf oğlum gelecek.." gözlerimi büyüttüm. " Anne bunu şimdi mi söylüyorsun!" dediğimde kapı çaldı. " Banane uyansaydın." diyerek güldü. " Git kapıyı aç." Üstümde ki civcivli pijamaya bakıp anneme gözlerimi kısarak baktım. " Çapaklarını sil hayıra." " Sağol annem duydu artık." derken gözlerimi sildim. " Hoş geldin." dedim gülerek tazecik ekmek kokusu midemdee açlık sinyalleri gelmişti. " Hoşbulduk şehirli." dedi baştan aşağı süzdü yoksa civciv mi demeliyim? " Gir içeri." dedim kolundan çekerek içeri aldım.
" Aysima abla bu ne güzel kokular.. kaç yıl geriye gittim." dedi gülerek masaya geçti. " Ben ilk ellerimi yıkayım olur mu?" dediğinde annem kaş göz işareti yaptı. " Haaa çaprazda." dedim birden, gülerek tuvalete gitti. " Gör gör medeniyet gör." dedi annem başına sallayarak. alt tarafı yüzümü yıkamamıştım pes!
" Anne ya! " Anne ye ya denmez! " klasik anne lafları. " Ne diyim?" " Anneye cevap da verilmez." dediğinde derin nefes verdim. " Pes ediyorum sen solundan kalkmışsın bugün." gülümsedi. Çayları doldurduğu sırada Asaf içeri girdi. "Ellerinize sağlık şimdiden." " Afiyet olsun oğlum. " annem açılan tülbenti düzellti çayından yudum aldı. " Güneş Bey yarın taburcu oluyor. Durumu gayet iyi." dedi kahvaltısına başladı. Biz bunu sormayı bekliyor ama bir türlü soramıyorduk bizi bundan kurtartığı için müteşekkirdim. Kahvaltı faslı bittikten sonra çay içtik. Annem ilk Asaf'a sonra bana baktı. " Sende onlarla çiftliğe gidiyorsun Mihrimah. " dedi duygudan yoksun bir şekilde. " Neden ? Firuze Hanımın nefretini görmeye mi gideyim? Senin kızın olduğunu duyduktan sonra beni rahat mı bırakacak ?" sinirlerim tepeme çıkmıştı. Oraya gitmek istemiyorum. " Gidiyorsun dedim gider misin değil! Bir kerede benim sözümü dinle! " dedi sertçe. " Firuze hanım orada değilmiş. Baban özellikle söyledi. Ne konuşmuşlardı da böyle bir karar almıştı anlamamıştım. ** Bugün babam çiftliğe geri dönecekti tabi doğal olarak ben ve Asaf'ta. Onu ilk olarak bir yere götürmek istiyordum. Taksiciye yolu tarif etmiştim , mezarlığa geldiğimizde ikiside şaşkındı. İlk ben indim , " Sizi biraz bekletelim hemen geleceğiz." dedim taksiciye. " Burası neresi Mihrimah?" dedi babam.. " Biriyle tanıştıracağım." dedim önden ilerledim. Çantamda ki tülbenti çıkarıp başıma sardım, Güneş Diyar yazan mezarın önünde durduk. Dualarımı okudum, mezarlığı temizledim, Asaf olayı anlamış olacakki arkada durdu sessizce duasını etti. "Tanıştırayım, ölü diye bildiğim babam." Güneş Sonay olana baktım. " Ölü olarak sandığım babam." diyerek mezar taşına baktım. " Tanırım bu mezarlıktaki her şeyi, bak yeni bir mezar açılmış." diyerek orayı gösterdim. " Ben nerede ömrümün yarısını bu adama baba diyerek geçirdim. Anneme sürekli babamı soruyorum diye bana böyle bir çözüm sunmuştu.." " Onun için ölüden bir farkım yok." diye geveledi. " " Velhassıl kelam babamın yaşadığı öğrendiğimde ona veda etmeden gitmiştim, çok özür dilerim. Sizden çok daha emeği var üzerimde." dediğimden ona bakmadan oradan çıktım. Taksiye binerken hala orada bir şeyler konuştuğunu fark ettim. Galiba mezardaki adaşıyla konuşuyordu..Asaf taksiye bindikten sonra omzuma dokunup sevdi. " Seni eve bırakalım Güneş beyin kaldığı otelden arabayı alalım sonra yola çıkarız." dediğimde başımı salladım. Babamda bindikten sonra bizim evi tarif ettim. yakınına gelmeden indim. Eve girdiğimde annemi yatağında uzanırken buldum. " Mihrimah." dedi sesi güçsüz çıkmıştı. " Babamla ne konuştunuz da beni çiftiğe gönderiyorsun?" " Çok bir şey konuşmadık aslında sadece seninle zaman geçirmek istediğini söyledi. Çiftlikte iyi olursun hem Asaf orada." yüzünü avuçladım. " Ah annem ah." dediğimde zorla gülümsedi. " Ne zaman gideceksin?" " Gelecekler birazdan." " Şuradaki çantada kıayfetleri var. Hicran anneye o kahvaltık sostan koydum özlemiştir o." Cevap vermek istememiştim.
Annem dolu gözlerle bana bakıyordu.. Yeşil gözleri ağlayınca daha da koyulaşmıştı.. Ben onun ağlamasına dayanamam ki ! Ne kadar ağlatmış olsam da.
" annem yapma böyle gitmem bak." " Hayır efendim! gideceksin. Sadece sana doyamadım o yüzden.." " Anne ben o çiftliğe gitmek istemiyorum" " Gideceksin, bir sürede olsa gitmen lazım." " Tamam tamam ama seni her gün ararım tamam mı ? " " Tamam minik farem tamam. " dediğinde ona sarıldım. Asaf'ın aramasıyla çantamı elime aldım. " Ben buradan vedalaşayıp kapıya çıkmak istemiyorum." başımı olumlu salladım. Ona sarılıp aşağı indim mahalleme bir kez daha bakıp arabaya bindim. Belkide yağmurda bu kadar ıslanmam gökkuşağını hakketiğim anlamına gelirdi. Bir süre gittikten sonra bir ağırlık çökmüştü uykumu alsamda tekrar uyusam hayır demeyecektim. Geri yaslanıp uyuyacakken.. " Sana masal anlatmamı ister misin ? " diye sordu masumca dolan gözlerle başımı salladım.. İçimdeki kız çocuğu sevinçten çığlık attı. " Bana masal anlat baba.. İçinde huzur olsun mutluluk olsun " Onunda gözünün kenarından bir boncuk düştü.. Sonra sustu ne diyeceğini karar vermemişti. Arabanın sallanışı ile gelen uykuya yeni düşüyordum. " Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde.. Birbirine aşık Ay ve Güneş varmış.. Birbirlerine kısacık görebiliyormuş.. Güneş doğarken ay batıyormuş , ay doğarken güneş batıyormuş.. Bide onları kıskanan fesat mı fesat kara bir bulut varmış.. İkisinin ortasına geçiyormuş ama aşklarına engel olmamış.. Aşkları gün be gün büyümüş.. Ve aşkların yasak meyvesi ay parçası ve güneşin güzelliğini alan bir kızcağız doğmuş.. Ama karabulut mutlu olmalarına izin vermiyormuş..." derken gözlerim uykuya teslim olmuştu.. Saçlarım salıktı esen rüzgar saçlarımı uçuşturuken başımdaki papatya tacı bozulmasını engel oluyordu.. Asaf beni sallarken uzun beyaz elbisem uçuyordu.. " Daha hızlı Asaf daha hızlı salla " dedim çocuklar gibi.. Arkadan ona baktığımdan siyah incilere inat üzerindeki beyazlar yanık tenini daha güzel yapıyordu.. Karşıda beyaz atlara binen annem ve babam.. Etrafta koşuşturan beyaz eliseli çocuklar vardı.. Heryer yeşillik ve biz bembeyaz giyinmiştik nedensizce herkes gülüşüyor ve mutluydukk.. Beni salıncaktan indirip kendine yaklaştırdı Asaf.. Çenemi tutup kendine yaklaştırdı kalp atışlarım hızlanırken dudaklarımız yaklaştı.. " Kızım Mihrimahh Mihrimaaah " sesiyle tek gözümü açtım. Bana tuhaf tuhaf bakan bir adet babam vardı karşımda... " Hadi uyan geldik.." tam zamanında uyandırmıştı zamanlaması harikaydı gerçekten.. Asaf ıslık çalarken biz de arabadan çıkıyorduk.. Babamın Allah'a çok şükür sadece başı sargılıydı o sargıda 1 haftada çıkacaktı.. Birden atların sesini duymaya başladık.. MehmetDayı onları bağlamayı mı unutmuştu..? Biz tepeye çıkarken onlar çoktan bize yakalşmışlardı. 3nün asaleti hiçbir şeyde yoktu.. Şimşek Uslu diğeri neydiki? " Baba senin atın adı ne ? " " Ay güzeli " diyerek güldü.. Beni ata bindirmeye başta korkmuş olsalar da hepsini yüzünü kara çıkarmıştım.. Uslu yanıma az yakınlaşınca şaha kalkmış beni özlediğini göstermişti. Yanıma gelince de burnunu sürekli bana sürüyordu.. Uslu ve uzun saçlarıyla hepsini geçmiştim ya da geçmeme izin vermişlerdi beni ilgilendirmiyor ama! ** Gülerek içeri girdiğimde sonay ailenin yemek saati olduğunu biliyordum.. İçeri girince bir sürü gözle karşılaşmayı beklemiyordum.. " aaoo" dediğimden babam elimi sımsıkı tuttu. Bana güç verircesine gülümsesi.. " İşte bunlar baba tarafından akrabaların.."
Profilimde ki diğer kitaplarıma da beklerim canlarım <3 |
0% |