Yeni Üyelik
21.
Bölüm

20.Bölüm

@uykuluhatun

 

 

Bana baka gözler beni heyacanlandırmaktan çok korkutmuşlardı, babam bir yanımda Asaf bir yanımdaydı. Gözlerim Firuze cadısını aramıştı. Burada olması nefes almama sağlamıştı onu görmek istemiyordum. Gözlerim diğer gözleri taradı tanıdık değildi simaları. Bana sıcak gülümsemesi ile bakan Dedemle buluştu gözlerim, tebessüm etti.

" Hoş geldiniz." dedi Sait dedem, dedem ay ne kadar güzel bir kelime. " Hoş bulduk." dedi babam diğerlerine baktı, gözleri birinde takıldı. O kişi ise başını aşağı eğdi. " Size torununuz Mihrimah Sancak'ı tanıtmaya geldim." dedi birden Asaf'ın tişörtünün ucundanda tutmayı ihmal etmedim bu arada.

Sait Sonay ayağa kalktı, şaşırmıştı ama memnuniyetle gülümsedi. " Nasıl yani Aysima'nın kızı mı ?" babam başını olumlu salladı. Diğerleri çokca şaşkındı. Hızlı adımlarla yanıma yaklaştı ve sarıldı.

" Adamın bir haftaya düğünü var, adam gayrimeşhur kızını bulup getiriyor." dedi bir kadın. "Ayfer!" diye ikaz etti. Evet, o vardı babam evleniyordu, ben bu olayı nasıl unuttum. elimi çektim, zorlada olsa çektim. " Az mirasçı vardı yenisi eklendi." diye homurdadı. Babamdan daha büyük duruyordu. Önünü eğen hiç konuşmamdı benimle göz teması bile kurmadı. " Bakın bakın burada kimler varmış." diye tanımadığım bir kadın sesi duydum. Elinde poşetlerle içeri girdi ardından Hicran anne, Gülfidan girdi. "Ay yemeğe yetişemedik." sesini duydum. Bedenim buz tutmuştu. Firuze de gelmişti. "Noluyor burada?" sesi duraksadı ve gözleri beni buldu.

" Bunun ne işi var ? bi anda işi bırakıp gitti."

" Torunun muş anne." dedi Ayfer denilen kadın sözde halam olacak şahsiyet. " Ne saçmalıyor bunlar Güneş?"

" Doğru diyorlar anne, Mihrimah benim kızım."

. " Ciddi misin sen? " dedi babamı itti.

" Kimden olduğu belli olmayan piçi nasıl Sonay çiftliğine getirirsin? Nereden belli senin kızı olduğu, salak mısın oğlum bu kız masör olarak geldi buraya! " sonra dönüp bana baktı.

"Anne o olay öyle değil bir dinle!" sesi yükselmişti.

" Sen nasıl bir kızsın ya! Kızıymış peh, zengin avsı!"

" Siz nasıl bir kadınsınız? Hiç mi vicdanınız yok? Ne kadar zenginsiniz ya bu özgüven nereden geliyor? İnsan sonradan görünce böyle oluyor demekki!" dediğimde mavi gözleri ateş fışkırdı.

" ne dedin sen?" diye bağırdı.

" Dediklerimi duydunuz siz -" cümlemi tamamlamadan bana bir tokat attı.

" Anne!" diye bağırdı. " Sakın bir daha böyle bir şeye kalkışma!" diye bağırdı babam. Asaf gerilmiş ellerini yumruk şekline getirmişti. " Siz kalitenizi belli ettiniz." diyerek gülümsedim. Tekrar elini kaldırdığında Asaf babamdan önce Firuze'nin elinde tutmuştu.

" Sakın Firuze Hanım, sakın bir daha o el Mihrimah kalkmasın yoksa büyük dinlemem!" dediğinde şoka uğramıştı o ve diğer akbabalar ay pardon akrabalar.

Boşta kalan Asaf'ın eline dokundum. Sait Bey araya girdi, "Ağzını topla Firuze bi sus ya yeter!" dedi gözlerim ona kaydığında mahçup şekilde baktı.

" yıllardır koynumızda yılan beslemişiz! " dedi elini başına koyup ağıt yakmaya başladı. " Anne!" diye kükredi babam, " Sen.. Sen hep böyle kötü müydün ? Sana yakıştıramadım, annem yapmaz dedim. aptalın en önde gideniymişim! Belki de Aysima beni, bırakmak da haklıydın sana kim dayanır ki? " geri kalanları duymak istemiyordum.

Asaf bileğimi tutup çekmeye başladı. Bende başım yerde eğik onu takip ettim...

Attığı tokat canımı yakmamıştı.. İncitmişti, kırmıştı. Nereye ait olduğumu hissettirmişti. Ben buraya ait değildim. Hiç olmamıştım.

Dışarı çıktığımızda nefes alabilmiştim, "eğer onlar yüzünden bir damla gözyaşın akarsa, bu çiftliğe onlara dar ederim. Yakarım kül ederim." dedi yüzümü avuçladı. " Asaf." dedim titreyen sesimle. " Özür dilerim o tokatına sana değmesine engel olamadım." tebessüm edebildim. " Şuradaki ağaca gidelim mi?"

Sorgusuz ilerledi. Ağacın delik kısmından elimi sokmaya çalıştım. Yaptığım hareketi garipsedi. Parmağıma bir şey değdinde, " Burada!" diyebildim. "Ne orada? Konuşacak mısın şehirli?" sabırsızşlanmıştı.

"Alamıyorum buurada bir şey var.." elimi çıkardım geri çekildim. Asaf zorlanmadan şişeyi buldu. Cam şişe içinde bir kağıt parçası ve tıpa vardı.

Gözlerim aydınladı ve annem haklıydı bu üzmüştü.

Babam annemden o kadar nefret etmekle meşguldü ki geride bir şey bıraktı mı diye düşünmedi bile.. elimde ki şişeyi sımsıkı kavradım ve koşmaya başladım ardımdan Asaf'ta öyle. bana yetişip durdurdu. " Buradan gideceğiz ama bir şeyler netleşsin." dediğimde kolumu bırakıp başını olumlu salladı.

Yemek odasına girdiğimde hala kavga vardı, babam annesiyle ağız tartışmasıyla devam ediyordu. "Düğüne bir hafta kalmış sen neler diyorsun!" diye bağırdı o sonradan gelen kadın.

" Seninle evlenmek istemediğimi biliyorsun yıllardır kabul etmedim Ayşe.."

" Şimdi niye kabul ettin o zaman ?" babam susmuştu. Cevap verememişti. Yere attığım şişe herkesinin susması sağlamıştı, o tuza buz olurken derin bir nefes aldım. "Bu annemin 22 yıl önce kaçarken bıraktığı bir mektup ama babam, annemden o kadar nefret etmekle meşguldü ki onların ağaçlarına hiç bakmadı bile." yere eğilim cam kırıkları arasından mektubu aldım.

 

Güneşim...

İlk yağmurum, ilk kar'ım.. İlk ve son aşkım.. Bunu ne zaman buldun inan bana çok merak ediyorum 20 yıl sonra mı? Yoksa 1 yıl mı? Yoksa hemen mi?
Var mısın iddaya 10 yıldan aşağı bulamazsın. Seni tanıyorum ilk kışım.. Ama gerçekler göründüğü gibi değil.. Bunu anla olur mu? Ben seni bırakmadım.. Senden vazgeçmedim.. Ben hayatı bıraktım yaşamaktan vazgeçtim.. Bunu unutma.

Ben sadece karnımdaki bebek için vazgeçtim kendimden.. Sırf senden bir parça için... Doktor bir daha ki. Düşük tehlikesi geçirirsem bir daha çocuk sahibi olmam ihtimali düşükmüş hatta yokmuş.. Ben sadece merdivenden düşmedim.. Karnıma sayısız tekme yedim.. İnanmıyorsun değil mi? İnanmamı beklemezdim.. Annen her zaman beni küçük gördü, hele de durumumuz düzeldikçe.. Seni kuzenin Ayşe ile evlendirmeyi düşünüyordu. Ben Sonay çocuğu taşıyacak biri değilmişim.. Eğer bu bebek doğarsa canlı canlı gömerim dedi.. Hiç unutmam... O kadar nefret ediyor sen düşün.. Ben karnımda ki Rabbimin lütfu için gittim senden.. Hoş hala sende kalmıştım.. Beni bul, benden af dile.. Ben hazırım affetmeye.. Karnımızda ki de öyle.. Onu sensiz büyüttüğüm için özür dilerim sevdiceğim.. Bir gün karşılaşırsak ve bu geç olursa ben bu hayatta olmazsam ya da, seni çok sevdim, seni canımdan çok sevdim ama karnımda ki minik o çiftlikte doğamaz annene güvenmiyorum.. Hilalime Hicran Anneme hatta küçük Asaf'a onları ne kadar sevdiğimi söyle belki bunu bulduğunda bu dünya da olmayacağım..Onlar onları sevdiğimi onlardanda vageçtiğimi düşünmesinler, kimseye bir şey diyemedim, demedim.. Her şeyi düşünmek gerekir. Ben bu can içi canımdan bile vazgeçerim ikimiz canı o.. Bulut konusuna gelirsek , onu şuan affedemiyorum annenin kuklası küçük bir çocuktu neticede benim gitmem için zorladı. Olanları biliyor musun bilmiyorum ama herkesi Allaha havale ediyorum.. Gidiyorum Güneş'im içim kan ağlaya ağlaya kopuyorum senden.. Benim en sert kışım sensiz donuyorum..

İlk sevdam
İlk mutluluğum.
İlk acım.. Hoşçakal ay yüzlün ay güzelin..

İç çekerek ağlamaya başladım. Asaf beni kendine çekmişti..

 

" Firuze Hanım! " diye bağırınca herkes bana baktı." Siz nasıl birisiniz? "
Asaf'tan uzaklaşıp adımlarımı hızlandırarak yanlarına yaklaştım. " Ne istediniz annemden? " beni öldürecek gibi baktı.

" bu uyduruk mektuba kim inanacak! "

" Sancak ailesini hep kıskandınız. Kızını gelin olarak değil hizmetçi olarak gördünüz. "

" Mihrimah sen bu işe karışma. " dedi sertçe babam. Bu sırada portakal kokusu burnuma doldu ve parmaklarını kollarımda hissettim. "Asıl sen karışma Güneş! " dedi Sait Bey. " İlk bir dinle, sen zaten annen dışında kimseyi dinlemedin kimseyi görmedin! Şimdi kızını dinle!" diyerek bağırdı.

" Bu işe karışması gerekiyor, Güneş Bey. Yıllardır eşiniz suçladınız. " diyerek araya girdi Asaf.

" Sen onu neden anlamadın ba-ba? " gözlerim yanıyordu artık o kelimeyi söylemiştim. " Mihrimah haddini aşmaya başladım kızım. Büyükler konuşuyor burada!" dediğinde acıyla gülümsedim.

Derin nefes aldım. " Evet haddimi aşıyorum gözlerini aç diye!" Âsaf İyiyce yanıma gelince güç aldım. Her şeyi gün yüzüne çıkarabilirdim.

" annen olacak şahıs o gece plan kurmuş.. Bulut amcamı odasına göndermiş. Eğer bu evden gitmezse beni odasına çağırdı deriz demişler hepsi plan! Sırf senin anneme olan güvensizliğinden yaralanmışlar! Sen nasıl aşıksın ki ?Böyle aşk mı olur insan aşık olduğu insana nasıl güvenmez! Bu kadın sana güvenemediği için kaçıp gitti, aklında küçük şüphe duyarsın da senden nefret etmemek için gitti... KADIN SENDEN NEFRET ETMEMEK İÇİN GİTTİ." sonuna doğru sesime yükselmişti. " Kardeşim doğmamış kardeşim.. O Firuze Hanım yüzünden ölmüş olabilir ama onuın diğer katilide sensin annemi sahipsiz bıraktığın için! KATİLSİN HEM ÇOCUKLUĞUMUN HEM ÖLEN KARDEŞİMİN!" babam çenesini sıktı ve bana bir tokat attı. Bu sırada Firuze hanım tebessüm etti. Asaf babama saldırmak için fırsat arıyordu, önüne geçtim. " Keşke annem sana aşık olmasaymış Güneş Sonay! " Asafı ittirdim. " Firuze Sonay'ın oğlu olduğun o kadar belli ki!" dedim elimde ki mektubu göğsüne yapıştırıp uzaklaştım.

" Anne Gülfidan hazırlanmanız için yarım saatiniz var. Buradan gidiyoruz."

" Giderseniz, bir daha dönemezsiniz. " dedi firuze. ." Siz Sonayların sorunu bu. " dedi Asaf küçüser bir şekilde güldü. Tam gidecekke durdum. " Mirasınızda yerin dibine batsın sizde öyle..Keşke senin yerine o mezarda ki babam olsaydı ve ben bunları yaşamasaydım." dedim ve yürümeye başladım.

Diğerleri zaten hazırlanmışlardı, taşınma planını sadece öne çekmişlerdi o kadar. Annemin günlüğünü alıp çantama attım onu burada unutmuştum. üstümden koca bir yük kalkmıştı. Ben bu çiftlikte çok şey öğrenmiştim be bunların hepsi dersti.. Asaf bir arkadaşını aramıştı, bizi almaya gelecek oydu. Çiftlikten çıktığımda derin bir nefes aldım, burnumun direği sızladı. İki tokat atıldı bana birisi kalbime denk gelmişti, o cam şişe gibi tuzla buz olmuştu..

" Mihrimah. " bu Sait beyin sesiydi.
Geri döndüğümde gözü yaşlı bir şekilde bana bakıyordu." Bana bir kere de olsa dede deyip sarılır mısın ?"

" Dede. " kelimesi dudaklarıma döküldü. Kollarını bana açınca koşup ona sımsıkı sarıldım... Annemin dedesi öldüğünden beri böyle kimse sarılmamıştı bana. " Seni hilale benzettim evet ama torunum Mihrimah olarak sarılmak harika bir duygu.. " deyince yanağına öpücük kondurdum.. " Seni ziyarete gelebilir miyim? " diye sordu masumca. " Sizi ararım.. " deyince alnıma öpücük kondurdu.. Ayrılınca çantamdan çıkardığım günlüğü uzattım . " Bunu Güneş beye verin. " dedim arkama bakmadan hızlı bir şekilde yürüdüm.. Sonay çiftliğine geldiğim gibi gitmekte varmış...

Hoşçakal baba.. Hoşçakal uslu.. Hoşçakal olmayan çocukluğum.. Hoşcakal dede..

 

 

Yorumalarınız ve oylarınızı bekliyorum :* yorumlarda hep birlikte Güneşe sövebiliriz arkadaşlar kjcsanvajkvvns

 

 

 

 

Loading...
0%