Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2.Bölüm

@uykuluhatun

Ne demişler; ne oldum demeyeceksin, ne olacağım diyeceksin. 20 yıldır bir yalan yüzünden geceler boyu kendime eziyet etmişim, geceler boyu sırf annem sesimi duymasın, benim üzüntüm onu üzüntüye mahkûm etmesin, canı yanmasın, canımın acısı canını yakmasın diye yastıkları ısırarak ağlamıştım. Her şeyi geçtim ben anneme güvenmiştim. Acısını acıma katarak acısını hafifletmek istemiştim. Ama babam zaten yaşıyordu. Çektiğim bunca acı, bunca azap hep boşuna mıydı?

Bir kız çocuğu annesine dahi güvenemiyorsa, o kız ne yapsın? Nasıl nefes alsın, nasıl insanlara, çevresine güven duysun?

" Sana soru sordum anne! " elleri omuzlarımdan düştü, ellerini avuçladı ve ne diyeceğini bilemeyerek avuçlarını ovuşturdu, usulca geriledi ve duvarın dibine çöktü. Yerdeki günlüğü çaktırmadan alıp şala sardım, bu iş böyle bitemezdi.

" Evet baban yaşıyor, " dedi sesi ayazda kalmış bir mum ışığı gibi tiril tiril titrerken. " Hatta 1 ay sonra doğum günü, 44 yaşına girecek. " usulca ayağı kalktım.

" Sen benimle dalga mı geçiyorsun? "

" Ben özür dilerim, " deyip gözlerimin içine parçalara ayrılmış duygularla baktı, gerçekten üzgündü ama üzgün olması beni yıllarca babasız bıraktığı gerçeğini değiştirmiyordu. İçimde ki acı, nefret, öfke o kadar fazlaydı ki biraz daha konuşacak olsak büyük bir ihtimal annemin kalbini kıracaktım, bundan adımın Mihrimah olduğundan emin olduğum kadar emindim üstelik.

" Özür mü? " histerik bir kahkaha attım. " Anne, sen benden oyuncağımı değil, babamı sakladın babamı! " bir yandan gülüyor, bir yandan deli gibi ağlıyordum. Bu o kadar katlanılmaz bir acıydı ki, kesinlikle artık annem olacak şahısla aynı evde kalamazdım. Bulacaktım. Güneş denilen o adamı bulacaktım! Bulup, aşık olduğu kadını neden aramadığı hesabını soracaktım. Bu iş böyle bitmeyecekti, bitemezdi.

" Her şey babaannen olacak kadın yüzünden oldu, bana yapmadığı kalmadı! İlk çocuğumu o düşürdü, ben, biz b-iz ilk çocuğumuz için çok heyecanlıydık..." annem ayağı kalmış, olanları hatırlayarak ağlamaya başlıyordu. O ağlarken sanki kalbime görünmez bir el tarafından kezzap dökülüyordu. Ah annem, keşke her şeyi babama anlatsaydın, belki anlatsaydın, her şey çok daha güzel olacaktı, böyle olmayacaktı. En azından böyle olmayacaktı...

" Ama o beni hiç istemedi, anlıyor musun! " son cümleyi söylerken sanki içindeki nefreti kusuyordu. " Beni hiçbir zaman sevmedi. İstemedi. Bana o kadar kötü davrandı, benden o kadar çok nefret etti ki, bunun ağırlığını kaldıramıyordum artık! Beni, bir şey söyleme bahanesiyle üst kata çağırdı, merdivenin başındaydı. " yüzündeki ifade öyle bir azabın gölgesi altında çarpıldı ki, gözlerinin içerisinden ruhunun yaralarının kanı akacaktı sanki. " Tam merdivenin sonunda itti beni! Ama baban bana inanmadi inanmadı, ben ağladım gecelerce 17 yaşıma girecektim, ben küçücüktüm ama aşkım dev gibiydi. Baban hep annesine inandı, hep, her zaman bana aşıktı ama o kadın zehirli bir yılan gibiydi hatta akrep evet! " Yüzünde ruhsuz bir sırıtma oldu ama bu sırıtış öylesine acılıydı ki dudaklarının altında yüzlerce iğne varmış da, gülümsediğinde o iğneler acımasızca diş etlerine batmıştı. Geçmişi aniden hatırlamak anneme iyi gelmemişti.

" Siz evliydiniz, nasıl boşandı senden? "

" İmam nikahı ile evliydik, ailem kaçınca beni reddetti. Onların izni olmadan da resmî nikah kıyamıyorduk, biz de yaşım dolana kadar imam nikahı ile durduk. Ben 18 olacağım zaman baban 24 yaşına girecekti, o zaman yapmaya karar verdik resmî nikahı ama babam ve o bir iş gezisine gitti. Meydan kaynanama ve kaynım olacak şerefsize kaldı! Bulut Sonay, her günüm ona ve Firuze Sonay'a beddua etmekle geçiyor, her namazımda seccadeden ağlayarak kalkıyorum! " yine gözleri doldu yere çömeldi. " Bir gün amcan olacak it odama geldi, kapı normalde kitliydi ama yedek anahtarı bir yerden bulmuştu demek ki, bağırmak istediğimde, 'odasına kendi çağırdı' derim, demişti. Bu ne demek! Ben Güneş'ime nasıl ihanet ederdim? Ardından babaannen olacak kadın girdi odaya, eğer babanı bırakıp gitmezsem, beni rezil edeceğini söyledi. " ellini yüzüne koyarak ağlamaya başladı, ona sarılmalı mıydım? Acısını paylaşmalı mıydım? Ama benim acım ne olacaktı? İçimdeki mikrop kapmış yara ne olacaktı, nasıl iyileşecekti?

Derin bir nefes aldım ve, " Sonra ne oldu, bıraktın mı? Not yazsaydın, bir şey deseydin, arkandan gelmesi için bana hamile olduğunu deseydin anne!"

" Notu bıraktım ama annesi dolduruşa getirdiyse bakmak bile aklına gelmemiştir. " burnunu çekti, yüzüme baktı, elini yüzüme uzatırken kendimi geri çektim.

" Babanla tanıştığımız yerde bir ağaç vardı, buluşmak için hep oraya giderdik, ağaçta çok küçük bir oyuk vardı, mektubu oraya sıkıştırmıştım. Baksa gelirdi ama bakmadı, adım gibi eminim, çok gururludur o, tükürdüğünü bir daha yalamaz."

Gurur yüzünden mi bir aşk bitmişti? Koca bir aşkın üzerine toprak atıp çürümeye bırakılmıştı. Aşkta gurur olmazdı, eğer gerçekten severseler olmazdı. Gurur çok saçma!

" Ona gideceğim, beni sakın durdurma!" Hiddetle bağırdım ayaklandı, çekmeceye uzandı ve ordan bir zarf çıkardı üzerinde Mihrimah'a,Güneşin göz bebeğine, yazıyordu.

" Bunu al, ne bilmek istiyorsan içinde yazıyor, ona gitmene engel olmayacağım asla! O senin parçan, o senin öz baban. "

" Bu şimdi mi geldi aklına? Soylesene anne şimdi mi, koskoca 20 yıldan sonra mı? Bunun vicdan azabıyla nasıl yaşadın yıllarca, soylesene, dua ederken hiç mi sızlamadı kalbin? Anne bana piç dediler! Babası belli değil dediler hep! Bunlarla büyüdüm ben! Ağlarken sen yanımdaydın, ben tüm bunları yaşarken sen dibimdeydin, unuttun mu? " hıçkırarak ağlamaya başladı, ben de gözlerimden akan yaşlara hakim olamıyordum, olamazdım da... Onlar 20 yıldır gözlerime dolan acılardı, nasıl akma derdim.

" Ben baba diye o mezarda yatan adama derdimi anlattım anne! Özellikle karne günlerinde, ' baba senin için takdir, " aldım demek için gece gündüz ders çalıştım anne! Birinden hoşlansam, ona söyledim senden önce, ona! Ben özelimi tanımadığım bir adama açtım, anne sen ne diyorsun?" nefesim tıkandı, evet çok iyiydi, bende astım başlangıcı vardı. Tam da sırasında kriz tutmuştu.

" İ-ilacım, " dedim nefesimi kontrol altına almaya çalışarak, derin derin nefes almaya çalışıyordum. Nefes alamamak o kadar zordu ki, ciğeriniz nefes için delirirken, siz alamıyordunuz.

" Sakin ol! Mihrimah sakin kızım, ilacın al. " astım ilacımı içime çekince rahatlamıştım. Derin derin, sağlıklı bir şekilde oksijen ciğerlerime ulaşınca gülümsedim, annem ise hala ağlıyordu. Gözyaşı elmacık kemiğime damlayınca yavaş yavaş kalktım.

Mektup hala sol elimdeydi, ayağa yavaşça kalkıp odama ilerledim, saat 2'yi geçmişti. Arkamdan gelen anneme dönmeden, " Rahat bırak, yaraladın zaten bırak! " dedim yüzüne kapımı kapattım. " Mihrimah, yapma böyle, nefret etme benden! Mihrimah! " diye bağırıyordu, o böyle yaparken ben daha da parçalanıyordum.

" Bırak beni, acımla yalnız bırak, bari bunu çok görme bana! " eğilerek kapıya yaslandım. " Yaramı daha da deşme anne, sen öldürme beni zaten kanıyor yaram, ben yavaş yavaş ölürüm ama sen öldürme beni. Yalnız bırak beni, ne olur yalnız..."

Kaç saattir ağlıyordum, ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu, en son akşam ezanı okunurken kalkıp yatağıma uzandım. Çoktan kıyafetlerimi ve paramı hazır etmiştim, yarın sabah ezanıyla evi terk edecektim.

Uyabildin mi diye sorarsanız, 10 dakikada bir uyanıp ağlamayı saymazsak uyudum diyebilirim. Tabii bu benim için ne kadar yeterli sorusuna gelecek olursak kesinlikle yeterli değildi.
Kapıyı yavaşça açtım, valizimi ve çantamı elime aldım, aralıktan gidecekken annemin kapının ağzında uyuya kaldığını farkettim.

Ah annem, keşke bu yalanın vebalini almasaydın. Bu kadar yalanın arkasına sığınmasaydın be annem...

Yanına yaklaşıp son kez kokusunu çektim, anne kokusu, bu her şeyden farklıydı...

" Üzgünüm anne, sen çizdin bu sonu, sizin hatanızı ben çekemem. Seni affetmeye çalışacağım inan bana çalışacağım..." son kez kokusunu ciğerlerime çekerken göz yaşım elmacık kemiğimden yanağıma doğru usulca kaydı.

Yirmi yıldır yaşadığım bu ev, acılarıma, üzüntülerime, gözyaşlarıma tanık olmuştu. Şimdiyse içimdeki öfkeme ve nefretime şahit olan bu evden ayrılarak kapıyı ardımdan yavaşça kapattım. " Bunu sen istedin, anne, sen istedin. "

İlk işim olarak otogara gitmiştim ve çoktan biletimi alarak otobüse binmiştim. Derin bir nefes alarak koltuğa iyice yayıldım ve bakışlarımı camdaki yansımama çevirdim. Yüzümün çizgilerine oturan acının derime yaydığı nefes kesen ıstırabın yoğunluğuyla hıçkırarak ağlamaya başladım.

Bekle beni BABA TARAFI, yirmi yıllık hasretin, acının, babasızlığın hıncını çıkarmaya geliyorum.

 

 

 

Loading...
0%