Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3.Bölüm

@uykuluhatun

#KARŞILAŞMA

 

Beynimin içinde ki yoğun trafikte en çok zararı sürekli birbirine çarpan arabalar alıyordu. Zihnimin içinde ki duygu karmaşası da cabasıydı..

Annemin günlüğünde yazılanlar, babamın yaşamış olması... Kalbimin üzerine oturan öküzün ağırlığının haddi hesabı yoktu, hayat karşıma ne çıkarırsa çıkarsa gülüp geçerdim ama bu sefer sadece ağlamakla yetiniyordum. Sanki ütopik bir romanın 2 bölümündeymişim gibi hissediyordum. ilk bölüm annemin yaşadıklarıydı çünkü.. yaşadıklarımın başka bir açıklaması olamazdı.

 

Hatırlıyorum da annemin zengin arkadaşları ara sıra bize uğrar kızlarının eskilerini bana getirirlerdi en çok sevindiğimi ise barbie veya bez bebekler olurdu. Annem kabul etmek istemese de o bebekleri annemin bana ihtimali yoktu. Dedem her zaman anneme kol kanat germişti ama annem tek başına ayaklarının üzerinde durmak için ısrar ediyordu. Dedem miras bırakmak istese de bir hileyle Nigar Sultan yani anneannem her şeyi kendi üzerine geçirmişti. Ha bide hayırsız bir dayım vardı Anıl diye, onunda annesinden kalır yanı yoktu ikisi bir olup annemi dışlamışlardı. Aslan dedem hep " Başını dik tut sen bir Sancak'sın, yüzünü asla yere eğme. " derdi. Annem kaçınca anneannem onu yok saymıştı, dedem ise annem istemese de eve geri getirmişti ama bu çok uzun sürmemişti annem dayanamayıp evden ayrıldı. Dedem en on anneme şimdi ki oturduğumuz evi almıştı. Yanımıza gelir bir hafta kalır ve giderdi..

Annem anne sevgisi görmemişti ama baba sevgisini sonuna kadar görmüştü. Dedem annem binici olduğunda çok desteklemişti fakat anneannem getirdiği madalyalara bakmıştı..

Dedem çok uzun kalamamıştı yanımızda kalbi fazla dayanamamıştı ve bu diyardan göçüp gitmişti. Annem ve ben mahvolmuştuk daha küçük de olsam dedemin yokluğunun ne kadar büyük olduğunu anlıyordum..

Düşünce denizinde boğulurken başıma sanki baltayla vuruyorlarmış gibi bir ağrı saplandı. Zihnimin köşelerinde kalan anılar canımı yakmıştı..

Güneş Sonay'ların at çiftliği trakya'nin batısında ve denize yakın bir yerde kalıyordu. Çocukluktan beri ata binmek ve onları doyasıya sevmek istiyordum. Annem gibi iyi bir binici olmak istiyorum, ah annem dimi 20 yıl boyunca bana yalan söyleyen annem. Aklıma sürekli bana yalan söylediği gelecekti ve sanırım hiç çıkmayacaktı. Yanağımdan akan yaşları elimin tersiyle sildim yanımda oturan yaşlı teyze bakıp bakıp dursa da onu kale bile almadım. Uyumak istiyordum ne ile karşılaşcağımdan haberim yoktu uykumun gelmesi için anneminin günlüğünden bir günü okumak aklıma geldi günlüğü açıp eski sayfa kokusunu içime çektim. Önüme gelen koyu kahve dalgalı saçımı yanıma alıp bol bir şekilde örüp kolumdaki lastiklerden birini taktım.

1992 Gününü yazmayacagim artık lakin bu günleri asla unutamam..

Yazısını gördükten sonra 3 5 sayfa geçtim..

1992 1. AYİMİZ..

Aşk yoldaşımm bugün 1. Ayımız biliyor musun. Allahım 1 aydır onunla nefes alıp veriyorum. Çiftlikten ayrılamıyorum bu sefer Nigar Sultani çok k'ızdırmışım burda özel eğitim alıyorum. Nigar Sultanın ilk defa bana iyiliği dokundu biliyor musun . Güneşimle günler o kadar hızlı ilerliyor ki hiç bir şey anlamıyorum. Bana at binmeyi öğretmeye başladığında ilk derste anlamış aslında ata çok iyi bindiğimi ve Yadigar çok uslu bir at. Ara sıra korkuyor ve attan düşüyor gibi yapsam da yememiş ben kendimi rezil etmişim! Çok utanç verici. Sana uzun süredir yazmadım farkındayım.

Onunla tanışalı sadece 2 ay oldu bildiğin 60 gün niye bana bu kadar fazla geliyor peki?

Güneş ömrüm sana feda olsun be adam. Ne hallere soktun beni? Sana hissettiklerimi kelimelere dökemiyorum. Lügatımda seni anlatacak kelimem yok..

Ben ona bacayı çoktan yakmışım aşk yoldaşım..

 

 

 

 

Ah deli divane aşık annem.. Nasıl da aşık olmuş babama.. Baba bu kelimeyi Güneş Sonay'a söyleyebilecek miyim acaba en çok bunu merak ediyordum.

Annemi bu kadar aşık eden adamı çok merak ediyorum. Babamla annemin yandan gelinlik fotoğrafı vardı hep hayal etmişimdir babami acaba hayalimdeki gibi miydi.

❤☀

" Ne demek Sonay çiftliğine gitmiyoruz?" Sinirden başıma ağrı girmişti. Hiç bir taksi Sonay çiftliğine gitmiyordu.

" Bakın küçük bayan oranının yolları kötü ben arabamı yolda bulmadım anlatabildim mi? Çok istiyorsan Nihat Dede seni yol ağzından bıraksın"

" Kabul ona da kabul Allahım! " elimi saçlarıma geçirip sabır dinlenmeye başladım yoksa birisi gerçekten elimde kalacaktı.

Taksici amca beni ak sakallı bodur tontiş bir amcanın yanına getirdi

"Nihat Dede bu kız tutturmuş Sonay çiftliğine gitmeyi, çiftliğin yakınlarında bırakı ver"

" Olur hadi kızım atla bende orada ki çiftliklerden birine saman götürecektim. " dediğinde derin bir nefes aldım valizimi omzuma astığım gibi Nihat Dede'nin arkasından yürümeye başladım.

" Ay Allah razı olsun kime sorsam gitmem dedi iki saattir bekliyorum. " dediğimde kıkırdadı bunun neresi komikti?

" Demek yenisin burada. " traktörü çalıştırmıştı, İstanbul'da traktörü televizyon hariç bir yerde görmediğim için bön bön baktım. " Hadi kızım atlasana bak tekerleğin üzerine otur tutunacak yerde var hem. " dediğinde korka korka dediğini yaptım. Traktör hareket ettiğinde küçük bir çığlık attım, valizim ayaklarım dibinde bir elimle tutulacak yeri tutuyordum diğeriyle yandan tutuyorum. Sürekli hoplaya zıplaya ilerlemeye başladık. " Şehirden geldin anlaşılan ne işin var o suratsız insanların yanında maşallah senin yüzün ay parçası gibi." gülümsedim adımın bana bu kadar uyması ayrı bi ironiydi.

" Var bir işim Nihat Dede" yolu seyretmeye başladım. "Yanlış anlama ama orası 20 yıldır ölü gibidir nasıl anlatsam ki Güneş oğlumun eşi kaçtı sonra kız kardeşi öldü sonra ev sakinleri oradan taşındı. Sait Sonay Güneşin babası iş gezisine gider sürekli son 20 yıldır böyledir burası kızım bana garip geldi senin gibi güler yüzlü bir kızın öyle insanların yanına gitmesi. "derin bir nefes aldı. Annem kaçtıktan sonra halam mi ölmüştü? Baba tarafını gerçekten merak etmeye başlamıştım. En çokta Firuze Hanımı..

" Geldik kızım bundan sonrasını mecbur yürümen gerek. Bu arsa Sonaylara ait o yüzden yol yok tırmanman gerek. " dediğinde ağaçlık ve tepeye doğru yol gördüm 'şaka mi bu?' bakışı attım Nihat Dede ise gülümsedi. " Sonay çiftliğine gitmek kolay değildir hanım kızım ilk olarak engelleri aşman lazım yolun uzun karanlık olmadan gitsen en iyisi." diyip traktörü çalıştırdı gülümsemekle yetindim. Söve söve yukarı tırmanmaya başladım, buraya kadar gelmiştim peki Güneş Sonay'in karşısına geçip ben senin kızınım mi diyecektim? Tepeye ulaştığımda soluk soluğa kalmıştım " Sonay'da ne ulaşılmazmışbe git git bitmiyor." Ellerimi dizlerine koyup soluklandım sadece yokuşu çıkmıştım.. Gri kasvetli hava ha yağdı ha yağacak gibiydi. İleri baktığımda baya baya uzaktı, " başlarım çiftliğine yolunuda!" oturup ağlamaya başladım. Bu kadar yol beni yoruyorsa o kadar yol çıkamazdım.

Dizlerini kendime çekip ağlamaya başladım, olanların neden benim başıma geldiğini düşündüm? Filmlerde olan her şey başıma gelmişti, yalan söyleyen anne, gelinini kovan kaynana çocuğundan haberi olmayan baba. Daha ne çıkacak acaba karşıma ? Kalbim acıyor hem de çok fazla garip duygular içerisindeyim hem de çok fazla. Benim öğrenince ne hale düşeceğini düşünmedin mi anne bu kızım bunu nasıl kaldırır diye düşünmedin mi.. Ben sana yardımın dokunsun diye veterinerlik bölümünü kazanmış olmuş olsam da sana kazanamadım dedim be anne. Bana babamı çok görmem o kadar koydu ki..

Sakinleşmem lazımdı ağlamayacaktım, eğer Güneş bey beni kabul etmezse paşa paşa evime dönerdim eğer beni kabul ederse de Firuze Hanımdan intikamını alacaktım.. Gerçekten kendimi bir pembe dizideymiş gibi hissettim.

Yakından gelen sesleri duymuş olsam bile kafamı kaldıramadım bedenim zihnim çok yorgundu.

" Bayan iyi misiniz ? " sesiyle başımı sesin geldiği yöne çevirdiğimde gördüğüm manzara ile nutkum tutuldu. Simsiyah at üzerinden bronz tenli kirli sakallı dolgun dudaklı pembesi dudağa sahip olan çok fazla yakışıklı bir herifle karşılaştım. Ayağa hızlı kalkınca başım hafif döndü tam düşerken beni tuttu. Ne ara attan indi yanıma geldi beni tuttu inanın hiç bir fikrim yoktu.

" İyiyim" dedim dakikalar önce sorduğu soruya anca cevap vermiştim. " Sakıncası yoksa Sonay çiftliği arsasında ne işiniz var ? Sizi daha önce görmediğim o yüzden akraba olmadığınıza eminim. " sesi o kadar masumdu anlatılmayacak bir tınısı vardı.

" Ben buraya Güneş Sonay'i görmeye geldim " elini diken görünümlü olan kirli sakallarına ulaştırdı 'hmm' diye ses çıkararak kaşıdı.

" Siz çiftliğin hanımı için tutuldunuz değil mi ? " diye sorduğunda tek kasımı kaldırdım " Yani Firuze Hanım için masör tutulacaktı siz onun için mi geldiniz ? " diye sordu bıkkınca. içeri sızmamın en kolay yolu budur . " Ha evet Güneş bey çiftlikte mi ?" Elini ensesine koyup kaşıdı sonra elini çekip boynunu kitlatti.

" Bilgilendirmiş olması lazımdı 3 günlük bir geziye çıktı bu sabah. " Dudağımı ısırıp " Evet söyledi aslında işte o kadar yol gelince beynim biraz akmış olabilir. "Dediğimde gülümsedi.

" Sizde işçi tayfasındansınız demek ki ben Asaf Azer Miran uzun süredir Sonay ailesine çalışıyorum. " çantamı aldığı gibi yürümeye başladı. Islık çalarak atı arkasından gelmesini sağladı. Bende Asaf'ı takip ediyordum. Sessiz bir şekilde yürürken onu izlemiştim uzun boylu ve kaslı bir vücuda sahipti. Omzundan bana bakıp önüne döndü ne olduysa o an oldu. Nefesim tıkandı ve yere kapaklandım.

" Hey iyi misin ? " yanıma çömelip başımı elinin altına aldı derin nefes alıp veriyordum

" Ayağım kaydı. " diye yalan söyledim.

" Yolda yürümeyi öğretmediler mi sana? " dedi ukala bir şekilde nefes alışım daralmıştı. . Bana yürümeyi öğretenler yürüdüğüm an çelme takip düşürmüşlerdi.

" Öğrettiler de... Bu kadar acı bana fazla.." nefes almaya çalışıyordum

" Derin nefes al , neyin var? ! " diye bağırmıştı. Nefes alamıyordum krizlerim git gide çoğalmıştı.

" İi-ilacim çantamda! " diyebildim. Ciğerlerimi çırpınıyordu bir nefes için şu an çıldırıyordu. Hemen fıs fısımı bana verdi, ilacimi içime çekince rahat nefes alabilmiştim. Hızlı inip kalkan göğsüm hızlanan kalbim yavaşlamıştı. Bu sırada gök birden gürüldedi sanki gökyüzü ortadan ikiye ayrılacak gibiydi. Bu sırada simsiyah olan at ses çıkararak şah kalktı ve koşarak uzaklaştı.
" Şimşek ! Buraya gel oğlum! " diye bağırsa da at dört nala uzaklaşmıştı.

" gök gürültüsünden çok korkar. " dedi gözlerini devirdi. Ses çıkaramadım bir şey diyemedim temiz oksijenin ciğerlerimi yakmasına izin verdim.

" Sen şimdi yürüyemezsin de , bana tutun. ." Dediğinde gülümsedim o ise yüzünde bir mimik bile oynamamıştı. Biraz önceki mesafeli davranışı rafa kaldırmış senli benli konuşmaya geçiş yapmıştı.

" Gerek yok. "derken çoktan beni kucağına almıştı.

" Susar mısın ? Al yağmur yağıyor ne kadar şansız bir kızsın
" deyip yüzüme baktı. Bu sırada bardaktan dökülürcesine yağmur yağmaya başladı. Yüzümüz çok yakındı.

" Fazlasıyla " diyebildim. Şanslı olsam annem ve babamın evinde aynı sofrada yemek yiyor olurduk. valizimi sırtına çanta gibi taktı benim çantamı üzerime koydu bende ona sımsıkı sarıldım. Başımı boyun girintisine koydum. Ve portakal kokusunu aldım portakal ve biraz ağaç kokusu mu vardı sanki. Herifin kokusu bile yakışıklıydı.

Yarım saat sonra yağmur durmuştu ve Asaf gıkını çıkarmadan beni taşımıştı yağmurlar daha da ağırlaşan bedenim umurumda bile değildi. acaba ağırlığımdan şikayetçi miydi? Bende isterdim 170 boyun 50 kilo olmayı da işte boyumuz kilomuz aynı olsun diye 70 kiloyuz. Yüzüne arada bakınca terlediğini fark ettim ama mimikleri hiç değişmemişti.

Birden durdu, " Işte Sonay çiftliği , buraya hoş geldin." bir an dudakları yukarı kıvrılacak gibi oldu son anda yine düz haline aldı.

Başımı kaldırdığımda fazlasıyla büyük çiftliğe baktım. 4 5 ev vardı en büyüğü sanırım Sonay halkının yaşadığı evdi.

" Biz soldaki evde kalıyoruz ve sende artık orada kalacaksın, çalışanlar orda kalıyor " dediği ev de diğerinden aşağı kalır yanı yoktu. Annem yıllar önce buraya geldiğinde nasıldı acaba diye düşünmeden edemiyordum, onun tatlı heyecanını hayal ederek kendi heyecanımı yok saydım..

 

Karşım da Sonay çiftliği vardı..

 

Loading...
0%