Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4. Bölüm

@uykuluhatun

Karşımdaki gerçeklikle yüzleşince duraksadım, bunlarla başa çıkabilecek biri miydim? Yıllardır görmediğim akrabalarım karşısında çıkıp nasıl ben sizin kızınız ben sizin torunuzum diyecektim. Bunları zihnimde canlandırmak orada konuşmak çok kolaydı ama bunlara bir adım uzak olmak beni korkutmuştu. Geri dönmek yorganımın altına saklanıp sabaha kadar altında ağlamak istiyordum şu an en çok buna ihtiyacım vardı. Bana diyecekleri cümlelere hazır mıydım? Hiçbir şey düşünmeden karar vermekten nefret ediyordum, sonunu asla düşünmüyordum.

Küçüklüğümden beri babam yaşamış olsaydı yapmak istediklerimi sıralayarak hayal kurardım. Hayali kurarken sırıtır olmayacağını anladığım an ağlamaya başlardım. Bayramda öpecek bir elim olmazdı , harçlık alacağım , beni parka götür diye mızmızlandığım bir babam olmamıştı. Sahi parka gidip hiç eğlenmiş miydim ? Tabi ki hayır.
Ben salıncak sırası beklerken 'piçlerin burada işi yok' derdi bazı acımasız çocuklar. Bende ağlayarak eve koşardım, şeker istemezdim anlıyordum o zamanlar paramız olmadığını gecesini gündüzüne katıp oya tülbent iğne oyası yapardı annem. O yüzden hiç şımarık bir çocukluk geçirmedim ben hoş benim gibi bir sürü insan vardı. Hele de esirgeme yurdunda kalanlar onların sığınacak bir limanı yoktu benim babam olmasa da annem vardı şımaramazdım bu diğerlerine haksızlık olurdu

Dedemle birlikte Güneş Diyar'ın mezarını gittiğimde 7 yaşındaydım ne kadar sevinmiştim. Benim babam var ben piç değilim diye bana piç diyenleri alıp o mezarlığa götürdüm ondan sonra bir daha diyen olmamıştı. Nereden bilebilirdim hiç tanımadığım birine baba dediğimi ? Kalbimi de kıran en çok bu olmuştu, gitti seni bıraktı deseydi de öldü demeseydi umudum olsaydı en azından.

Güneş Diyar tam tamına 13 yıldır baba bildiğim adam ne derdim varsa gidip anlattığım adam. Babam sandığım ama hiç bir şeyim olmayan adammış o.

Bakıyorum da çok salakmışım, annemin her dediğine inanmış sorgulamışım gerçekten çok saf ve salakmışım.

"Keyfin yerinde herhalde çiftliği seyretmen bittiyse eğer ben yola devam ediyorum" Asaf'ın sesi beynimdeki sesleri susturmuştu. Hala kucağında olduğum için utanmıştım. " Ben insem iyi olur geldik zaten " cevap vermeden yere indirdi beni çantamı koluma takacaktım ki izin vermedi. " Birine 40 yılda bir faydam dokunur lütfen zorlama." dedi ruhsuzca.

"Bu arada senin adın ne söylemedin de " önden yürümeye başladı. Az ilerde çiftliğin girişi vardı.

"Ben Mihrimah, Mihrimah Sancak." dediğimde suratı ciddileşti. Dolgun pembe dudakları dümdüz oldu. " Soy soyadın Sancak mı?" diye kekeleyince gözlerimi devirip yürümeye başladım. Kolumu aniden kavrayınca sersemledim hızlı bir şekilde kolumu çektim " Ne yapıyorsun "

" Sancak soyadı 20 hatta 21 yıldır burada anılmıyor. Soyadını sakın söyleme. İşinden olursun. " Bir tek çiftliktekiler değil Asaf da bu soyadını duymak istemiyor gibiydi.

" Neden peki ?"

" Eski meseleler sana sonra anlatacağım söz ama Firuze Hanıma sakın deme direk kovar seni." demek Sancak ismi anılmıyordu bir süre sonra konuşulan tek şey Sancak soyadı olacaktı ! kendi kendime sinirlendim.

"Tamam." diyerek yürümeye devam ettim, çiftlik çiftlik değil saray yavrusuydu mübarek.
Yaklaştıkça tezek kokusu burnuma dolmuştu. Yüzüm buruşmuştu.
"Hayırdır şehirli kokumu geldi?" sırıtarak. İyi bari gülebiliyormuş! Pembe dudaklarının altında sakladığı beyaz dişlerini görebilmiştim..

"Sen kokuyu almıyor musun? "

"Bana artık normal geliyor, senin patronun balkonda, " direk gözlerim balkona kaydı. Kapalı şalı arkadan bağlamış uzun zayıf bir kadındı. Gök mavisi gözleri buradan belli oluyordu beni izledi uzaktan balkonun altına gelene kadar. Asaf kaş göz işareti yaptı " Masörünüz hanımefendi." dediğinde kaşları hayretle havaya kalktı.

"Üstünü değiş hatta yıkan öyle pis gelme sakın "deyip içeri girdi bir şey demek için ağzımı açsam da gittiği için ağzım açık kalktı. Ah sinir !

"Ne oldu şehirli fazla mı sert geldi 3 gün 3 gün içinde seni kovar var mısın iddaya ? " karnına dirsek attım. " Gerçekten acıdı acaba böbrek taşım düşmüşmüdür " diyerek dalga geçti . Biz ne ara bu kadar samimi olmuştuk?

Dümbelek ne olacak ayağımı hışımla yere vurdum onun tam zıttına olan yöne gittim. "Şehirli? " dediğinde durdum sağ omzumdan ona baktım. " Ev bu taraftan " diyerek baş parmağıyla arkayı işaret etti. Gülmemek için dudaklarını ısırdığı her halinden belliydi. Hadi ama çok tatlı bu herif sinirlenemiyorum. Hizmetliler için yapılan evin (müştemilat demiyorum bildiğin yandaki sarayın yavrusunun yavrusu) önüne gelince kapıdan benimle aynı boyda bir kız belirdi.

" Merhaba, tanıştırmayacak mısın beni? " yanımdan teğet geçip Asaf'ın koluna yapıştı. Yoksa karısı mıydı? Neden üzüldüysem tanışalı 1 saat olduğu daha! Ama çok yakışıklı diyen iç sesime gerçekten kürekle vurmak istiyorum. adam evliymiş kendine gel!

Küçük bir çocuk belirdi, siyah atlı prensimin koluna yapışan kızın yanında. Siyah atlı prens nerden oldu hemen. İç sesime göz devirdim. Rabbim nolur iç sesimi kapat nolur!

"Şey ben sizi tanıştırayım" hani zahmet olacaktı, ' kızda o kadarda güzel değil hani' diyerek avutma fastımız başlamış bulunmakta. Benim buraya geliş amacım farklıydı ama zihnimi susturmak çok zordu.


"Gülfidan bu Mihrimah" yapmacık bir gülümsemeyle elimi sıktı.

"Tanıştığıma memnun oldum." dedi tiz bir sesle. En fazla 6 yaşında olan oğlunu kucağına aldı. " Ben şimşeğe bakıyım kaçtı kerata! " diyerek yanımızdan uzaklaştı.

"Sen abimin kusuruna bakma o mu getirdi seni ? " abi mi dedi o ? O zaman bu çocukta dayısı, ay pardon yeğeni! Derin bir oh çektim. Olumlu bir şekilde başımı salladım. " üşüteceksin içeri girelim. " dedi kibar bir sesle. Nedense içimden bir ses Gülfidanla iyi anlaşacağımızı söylüyor. Ve bu kız gerçekten güzeldi. Hayır 5 dakika önce düşüncelerim onun eşi olduğunu düşündüğümle alakalıydı yoksa gerçekten güzeldi, içi sesim nolur sus !

 

" Abin bir şey yapmadı neden öyle dedin?" diye sordum. Meraklı bir kişiliğim vardı ama ne yapayım.

" Kızlarla konuşmayı beceremez pek ondan fazlasıyla odun. " hala kucağındaki oğluyla yürümeye devam ediyordu. Üzerimde ki ıslak kıyafetler neredeyse 100 kilo olmuştu bir adım daha atmaya mecalim kalmamıştı. Neden buradakiler bu kadar hızlı bir şekilde samimi olmuştum bilmiyordum. Sanki yıllardır buradaydım geri gelmiş gibi bir sıcaklıkla karşılanmıştım.

Giriş katta kadınlar orta katta erkekler ve çatı katında ben kalıyordum. mevsimlik işçilere gelene kadar o zaman çok sıkışık oluyormuş ev. Odama yerleşip kendi odamdaki banyoya girip duş aldım saçımı topuz yapıp giyindim. Elimdeki kirleri makinaya atıp Gülfidanla çiftliğe doğru yöneldik tarla ve hayvanlarla uğraşanların mecbur olmadığı sürece içeri girmesi yasakmış.

Kapıya yaklaştıkça kalbim hızlandı birazdan hayatımızı karartan kadınla karşılaşacaktım..Bunun için bile heyecan yapmıştım.

Gülfidan " Anne Firuze Hanım nerede ? " diye sordu masayı hazırlayan kadına. Orta boylarda hafif tombul bir kadındı. Kaşıkları bırakıp omzundan bana baktı yuvarlak gözleri hafif büyük burnu vardı ama cidden güzeldi. Bana bakınca suratı değişti daha da asıldı bunlar analı oğullu beni sevmemişti.

" Hoş geldin kızım " gülümsedim "Hoş bulduk" Gülfidan sandalyeyi sıktı " Yeni masörü Hilal'e ne kadar benziyor değil mi? " kaşları çatıp baktım. Hilalde kimdi?

" Alakası yok." dedi sadece, " o kim.." diyebildim merak ettim.

" Firuze Hanımın ölen kızı " halamdı, halama benziyordum nedense bir an gülümsemek istedim ama merdivenden inen Firuze cadısını görünce yüzüm asıldı. Halamın neden öldüğünüde merak ettim..

" Geciktin, umarım kendi kremlerini getirmemişsindir bilmediğim şeyleri sürdürmem bir yerime "

Masaya yöneldi başına geçip oturdu.

" Bana atıştırmalık bir şeyler getirin şekerim düşüyor Sonay ailesi toplanan kadar açlıktan ölürüm." sert bir şekilde söylemişti. ' Keşke nerde o günler ' diye aklımdan geçirmemiş olsam yalan söylerdim.

" Bu arada sen " isaret parmağıyla beni gösterdi dirseklerini masaya koyup destek alırken. " sen bir daha geç kalmıyorsun sabah 9 öğlen 1 akşam 6 civarı masaj istiyorum eklemlerim çok ağrıyor." elime verseler bu kadını parçalasam ne olurdu acaba.

" Tabi ki " dedim umursamaz bir şekilde. " Tabi efendim saygı çerçevesini aşmadan " dedi sonra bardaktan bir yudum aldı , sol eliyle git işareti yaptı.

" Adın neydi senin " diye sorunca ona doğru döndüm "Mihrimah Diyar" kendince mırıldanıp önündekilerle ilgilendi. Kadını daha fazla tanımaya gerek yoktu parası olan görgüsüz biir yaşlıydı. Tırnaklarımı avuç içlerime batırdım..

Şimdi intikam vaktiydi geçmişimi pençelerinden kurtaracağım.


Kitap 2015 yılında geçiyordur.

 

Loading...
0%