@uykuluhatun
|
#USLU Dengesizlik bana göre değildi, benim hayatımda ne aksiyon vardı nede başka birşey . Allah aşkına intikam almak istediğim kişinin sırtını ovalıyordum. Çantamdaki kaşıntı kremiyle sırtını ovmuş olabilirdim, Çantamda bunun ne işi var diye sormayın, en son çalıştığım müdür içindi.. Firuze Hanım'a da nasip oldu.. Sanırım diğer randevumuza yetişemeyecek olmasına üzülüyordum. İçim kan ağlamıştı, o derece (!) Üstümü değiştirip, ellerimi 3 defa yıkadıktan sonra odadan çıktım. Dışarda oğluyla oynayan Gülfidan'ın yanına oturdum. "Merhaba Gülfidan nasılsın ? " dedim nazik bir şekilde bu çocuk kamyonuyla oynuyordu. Ve ben daha bu çocuğun adını bilmiyordum . " İyiyim sen nasılsın nasıl gidiyor baş belasıyla?" dedi nefesini dışarı verdi. " İyi gidiyor yani sanırım şuan kesinlikle duştadır." dedim kıkırdadım. " Neden " oda bana eşlik edip gülmüştü. " Sanırım yanlışıkla kaşıntı kremi sürmüş olabilirim " ağzı o şeklini aldı " seni 2 günde nasıl çileden çıkardı." başını salladı gülerek. " 2 gün değil değil de neyse senin oğlunun adı ne bakim ? " gülümsedi " Refet " diye mırıldandı " aydınlık gece anlamına geliyor çünkü doğdu zaman ayın ışığı çok fazlaydı böyle bir isim koymak istedim. " çocuk hala kamyonlarıyla oynuyordu. " adı güzelmiş anlamı da öyle " gözleri uzaklara daldı sahi kocası neredeydi ? " Önemli değil alıştım, Eşim Bilal ve babam Rauf 2 yıl önce yıldırım çarparak öldü. " dedi. Kahretsin kahretsin ! Şuan dilimi kesip köpeklere yem yapmak istiyordum aptal Mihrimah ne olacak ! dudaklarımı ısırıp ne yapacağımı bilemedim. " Ben şey bilmiyordum özür dilerim ." " Oğlum 9 yaşına girecek babası öldüğünden beri konuşmuyor." " Ben daha küçük sanmıştım. " " Boğazına yemiyor yaşıtları gibi değil her şeyden nefret ediyor gibi sadece dedesi ve babasını aldığı oyuncaklarıyla oynuyor." sitem eder gibi çıkmıştı sesi. " Hiç arkadaşı yok hep yalnız babası gelene kadar konuşmayacakmış öyle yazıyor bize " " Çok üzüldüm , babasızlık çok zor" " Seninki de mi öldü? başın sağ olsun. " " öyle diyebiliriz. " diye mırıldandım. Bir süre sessizlik hakim oldu.. uzun bir süre kimse konuşmadı, konuşamadı. Adının şimşek olduğunu hatırladığım atıyla Asaf odak noktama girdi sanırım bir şeyler almaya gitmişti. " Böyle bakarsan duygularını anlar." dedi alayla. " Ne duygusu " diye cırladım birden aşırı tepki vermiştim. " Ondan etkilendiğin kabak gibi meydanda Mihrimah. " dedi ve kıkırdadı. " Aman Allah'ım tabiki de hayır! Allah göstermesin. " diye çemkirdim hemen sanırım kızarmıştım. Buğday tenli olsam bile hafif belli oluyordu. " Kesinlikle öyledirr canımm yani 4 5 günde bu kadar belliyse" diye imada bulundu. " O zor biri " diye ekledi. " ve anneme aşık " diye mırıldandım. " anlamadım ? " dedi Gülfidan gülerek. " Sadece ona minnet duyuyorum 2 kez hayatımı kurtardı. " " Astım hastasıyım başlangıcı var sanıyordum sanırım ilerledi. İki kere krize girdim ve yanımda o vardı. " Hımmm " kaşları alay eder gibi yukarı kaldırdı. " Öyle işte ben acıktım ben bir şeyler hazırlayayım. " dediğimde kıkırdadı ve hızlıca yanından uzaklaşmak istedim. " Saçmalama, annem yemek yapmıştır. sen burada bizim gibi hizmetçi değilsin masörsün." " Bende çalışanım sonuçta " uzaklaşmak istiyorum Gülfidan sal beni! " Annem çalışanların olduğu evdedir. Seninle rahat olmayı çok sevdim bu kadar kısa sürede uzun zamandır hayatımdaymışsınız gibi. " elini omzuma koydu. " Ben gideyim hazırlık yapmam gerek yarın büyük gün Sait bey ve Güneş bey gelecekler. Refet buradan bir yere ayrılma annem " dedi yanımdan kalkıp beni çıktığım kapıdan içeri girdi. Cümlesine cevap vermemi beklemeden uzaklaştı.. Refet sessizce arabasıyla oynarken bende atları seyretmeye gittim. Nedense aklım o turuncu atta kalmıştı ne kadarda güzeldi. Çitlere yaslanıp atları seyrederken bir amca yanıma yaklaştı. " Çok güzeller değil mi ? " dedi, ona bakıp gülümseyip tekrar atlara yöneldim. " Ben Mehmet kızım Mehmet Dayı diyebilirsin Asaf'la birlikte atlara bakarız " dedi sevecen bir şekilde. " Daha yakından görme hatta dokunma şansım var mı ? " gözlerini kısarak atlara baktı " Tabi neden olmasın ? Ama aramızda kalacak Firuze hanımdan azar işitmek istemiyorum. " Emin ol Mehmet Dayı boynuna kadar kaşınıyordur diye geçirdim aklımdan. Onun halini görüp kahkahalara boğulmak isterdim. Atların yanına yaklaştığımda oda oda ayrılmıştı. Turuncu at Şimşek'in yanındaki yerdeydi " Hangisine dokunmak istiyorsun ? " " Olsunn sadece bir kere seveceğim." Mehmet Dayı elime iki tane küçük elma verdi " Bununla yaklaş elmayı çok severler " gülümseyip atın yanına yaklaştım. "Mesafeni yine de koru benden demesi kızım." diye uyarıda bulundu. Geri kaçınca onunla birlikte bende korktum ısrarla gel gel işareti yaptım elmaları gösterdim ama nafile. " Gelsene be oğlum " dediğimde eğdiği boynunu yukarı kaldırdı ve yavaşca bana doğru gelmeye başladı. Çok heyecanlanmıştım çünkü hayalim karşımdaydı. Annem sayesinde at sever olmuştum tabi ki onları hep fotoğraflardan biliyorum. Şuan en başından beri dikkatimi çeken turuncu at bana yaklaşıyordu. Boyu kadar olan tahta cilalı kapıdan sadece kafasını uzattı. Elimi korka korka uzatırken atla göz teması kurmayı başarmıştım. Sıcak nefesini avcumun içinde hissedince daha beter korkmaya başladım. " Aferiin benim oğlumaa " diye mırıldandım at ise tek seferde ağzına aldı elmayı yerken çıkardığı sesler komikti. Gülerek elimi teknik olarak alnına koydum yavaş yavaş sevmeye başladım. " Burada birilerin beni sebepsiz sevmesine ihtiyacım var." fısıldadım. İkinci elmayı verirken daha da yaklaşmıştım " terslemediğin için teşekkür ederim. " dedim gülümsedim. " Şehirlilerin deli olduklarını duymuştum ama inanmamıştım, şuan kesinlikle inanıyorum." dedi Asaf mesafeli bir şekilde. " Atla konuşmanın neyi yanlış sen hiç kendi kendine konuşmadın mı? " bu sırada bir cesaretle atın çenesine dokundum. Yumuşak ve kıllı çenesi tuhaf hissettirmişti. " Ben Deli değilim neden konuşayım ? " omzumdan ona baktım. Turuncu salaş bir gömlek giymişti. Sanırım siyah incilerden sonra favorim turuncuydu. Uzun perçenleri geri atıp bana yaklaştı. " Aslında kendi kendine konuşmayan insanlar delidir kendi kendine konuşmak kadar huzurlu ne olabilir ki ? " " Başka biriyle konuşmak " " Ya konuşacağın biri yoksa ? " " Burayı terk ederdim." dedi yanıma gelerek. Çattık, yemin etmiş beni yıldırıp buradan göndermeye. Durup durup imada bulunması sinir ediyordu! Gözlerimi devirip atın turuncu saçlarını elimle taramaya başladım. " Uslu " dedi. " Neyy " " Geldiğimden beri gözüme onu kestirmiştim " diyip tebessüm ettim. " Burada kalıcı değilsin. " " Başladık yine , takılıp kaldın ya, gidiceksin, kalıcı değilsin bunu nerden biliyorsun ? " ellerimi attan çekip ona doğru döndüm. Çenesine bir tane yapıştırasım geldi, bozuk plak gibi sürekli aynı şeyi tekrar ediyor. Tamam anneme aşıktın ve sana bir şey demeden kaçıp gitti sende travma yarattı. Zihnimde ki kavgayı umarım bakışlarıma yansıtmamışımdır. " Burada neden kalmak isteyesin ki? Neden buraya aitmişsin gibi davranıyorsun?" sinirle soludu." Sende bir şey var Mihrimah bilmiyorum ama var." hala annemi özlüyor onu bende hatırladığı için dayanamıyor. Bu düşünce zeki iç sesime aitti. ve bu cümleleri duymak içimi acıttı. " Özlediğin birini mi anımsattım ? " dedim şak diye. İnceldiği yerden kopsun yeter kaç gündür, bıktırdı. Sokak kavgasına karışacak teyzeler gibi elimi belime koydum. Bu herifin dengesiz davranışlarından tırsıyorum. " Hadi ama Asaf Azer 30 yaşına gelmiş bir adamsın birine tutulmuşsun ki hala bekarsın. " kolumu yakalayıp sıktı. Canımı çok yakıyordu. " O fındık burnunu her şeye sokma güzelim yoksa zararlı sen olursun. " sanırım öğle yemeğinde sarımsaklı bir şey yemişti. Kusacağım. Bir saniye diğer düşünceleri ayıklayıp zihnim güzelim kelimesine odaklanmıştı... Güzelin miyim gerçekten? " Sadece teoriydi ama sen bunu gerçek olduğunu bu hareketle ispat ettin, bırak kolumu canımı yakıyorsun ! " şuan ne öfkeli siyah inciler ne de portakal kokusu umurumda değildi canımı yakıyordu. " Şehirli asabımı bozuyorsun. " " İyi ki asabın bozuk karakterin değil ! " dedim. Sonra bu cümleye öğürerek baktım ne diyorum ben ya ! Aklımı karıştırdı herife bak ! Dediğim cümle ardından kolumu bıraktı sanırım hoşuna gitti ki bana süt dökmüş kedi yavrusu gibi bakıyordu. " Ben şey içeri gideyim. Şey kusura bakma birden parlıyorum. " Dengesiz annecim yemin ediyorum bu çocuk dengesiz! " Yok canım kol nedir ki al kopar valla." dediğimde gülümsedi. Ciddi ciddi gülümsedi. Allahım bu herifin bendeki etkisiyle ne yapacaktım acaba merak konusu. Küçükken 3 kere havaya atıp 2 kere mi tuttular beni ne yaptılar, bu kadar salak başka nasıl oldum bilmiyorum. " Tekrarlanmayacak bir hareketti özür dilerim.Yemek hazır Hicran hanımı bekletme bence. " dedi göz kırptı. Yok bu çiftlik komple bakırköye yatırılması gerekiyordu. Göz kırpması takıldım, içimde ki garip duyguya ters bakış attım, bende onlarla bakırköye yatırlayım olmayacak böyle.
" Ben gideyim o zaman ? " dedim sorarcasına. Dudaklarının birbirine bastırdı sıkıca, cevap vermek yerine arkasını dönüp gitti. Öküz diyerek gözlerimi devirdim.
Ellerimi yüzümü yıkayıp üstümü değiştirdim merdivenlerden koşar adım indim. Mutfağa geldiğimde Hicran anne hariç kimse yoktu " Geç mi kaldım ? " dudaklarımı büzmüştüm. " Bir tek sen değil arkandaki de" başımı hızlı cevirince " ah gözüm " diyen Asafla karşılaştım. Kahretsin saçlarımı at kuyruğu yapmıştım hızlı çevirince çocuğun gözüne gelmişti. Oda sinsi sinsi gelmeseymiş canım diyen iç sesimi alkışlamak istedim. " Süpürge gibi saçların var kızım dikkat etsene bee " koç burcu mu ikizler burcu mu bu adam ben çözemedim de! " Süpürge dimi hatta çalı süpürge! " gözlerimi devirerek sandalyeyi çekip oturdum. " Nasılda biliyor kendiniii !" dedi imalı şekilde bu halimize Hicran anne kıs kıs gülüyordu. " Hicran anne bişey desene oğlunaa yaaa " diye çemkirdim. " Asaf oğlum uğraşmasana kızla Allahım 10 yıl olmuştu nerdeyse bu cümlemeyi söylemeyeli! " dedi gülmeye başladı. Asaf karşıma geçmişti karşılıklı yemek yiyorduk. Buna da heyecan yapacak kadar salak bir kalbim var, evet. ** Annemin sesini özlemiştim. Yeşil gözlerini hatta çatık kaşlarını keşke telefonu evde bırakmasaydım belki şimdim arardım. Yastığa sarılarak ağlamaya başladım bu halde olmamızın sorumlusu annemdi. Neden onu affetmek istiyordum ki beni yetim bırakan oydu. Tamam dolaylı yoldan bırakmıştı ama yine de bırakmıştı. Babama her şeyi anlatabilirdi günlüğü gösterebilirdi. Annemi özlediğim gerçeği değişmiyordu, yemek yememiş ve sürekli ağladığını düşünüyorum, benden de haber almıyor meraktan delirmiştir. Keşke böyle olmasaydı, keşke! Yarın babam ve dedem gelecekti. Dilime yabancı olan baba sözcüğü damağımda mayhoş bir tat bırakmıştı sanki. Eğer Güneş Sonay'da Firuze Hanım gibiyse terkedecektim burayı ne intikam ne başka bir şey hayalimde ki gibi değilse her şeyden vazgeçecektim..
|
0% |