Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@uykuluhatun

Eve dönüş yolum ne kadar kısa sürse de düşüncelerim ile uzamıştı, Deniz Güney adı sürekli zihnimde yankılanıyordu. Yankılandıkça dudaklarımda tebessüm oluşuyor gözlerim uzaklara dalıyordu. Sırılsıklam olmamla birlikte dudaklarımın titremesiyle bir horon dans grubu bile kurabilirdim, o kadar ki titriyordum. Sıkı sıkı sarıldığım ceketin üzerinden yükselen o hoş koku da beni mayıştırıyordu.

Eve geldiğimde tir tir titriyordum, dişlerim öyle şiddetli çarpışıyorlardı ki, bir an kırılacaklar diye düşünmedim desem koca bir yalan söylemiş olurdum. Bizimkilerin beni bu halde gördükten sonra verecekleri tepkiden değil de, fırtına yağmuru gibi ardı arkasına soracakları sorulardan çekiniyordum. Şu anda ne soruları cevaplayacak, ne de kızlara laf yetiştirecek gücüm kalmıştı. Ayrıca hastalanmazsam da iyiydi, zira denizle olan o haşin ve beklentisiz buluşmam iliklerimi dondurmuştu. En nihayetinde eve gelmiştim tabii ama yol benim için bir işkenceye dönüşmüştü. Soğuk hava vücuduma her çarptığında kamçılanmışım gibi hissediyordum. Titreyen ellerle kilidi açarken sessiz olmaya özen gösteriyordum. Ayakkabılarımın içi vıcık vıcık olmuştu resmen. Elbiselerimin üzerine mıknatıs gibi yapışan soğuk ve tuzlu suyun ağırlığıyla ayakkabılarımı hemen çıkardım.

Kızların soru yağmurundan kaçıp direkt olarak banyoya yöneldim ve hızlı adımlarla banyoya girip kapıyı ardımdan kitledim. Üzerimdeki ıslak kıyafetlerden kurtulup, donan beynimin çözülmesini ümit ederek sıcak suyu açtım ve sıcak suyun soğuktan kasılan kaslarımı gevşetmesini bekledim.

Dakikalar sonra vücudum gevşemiş, titreyen dudağım sabit bir şekilde kalmayı başarabilmişti. Olanlar tekrardan zihnimin sergilenirken aklımda ki tek yüz Deniz Güney idi..

Dudaklarım gerildi ve iki küçük çukur oluşana dek kıvrıldı. Gülümsemeden edememiştim. Bu anormal karşılaşmamızın ardından verdiği ceketindeki muhteşem erkeksi koku fazla baş döndürücüydü, parfüm değildi, buna emindim; çok daha eşsiz ve etkileyici bir kokuydu bu, kesinlikle onun kokusuydu.

Sonunda sıcak suyun verdiği gevşemeyle rahatlamış, Selim denen pezevenkten kurtulmuş olduğuma sevinmiştim. Umarım saçma sapan triplere girerek peşime kuyruk olmazdı. Islak pantolonum aklıma gelince arka cebindeki kimliği anımsamıştım, küçük bir şok geçirirken içimden, inşallah denize düştüğümde de cebimden düşmemiştir, diye geçirdim.

Banyodaki işim bittikten sonra gül kurusu rengindeki havluyu bedenime doladım. Hızlı hareketlerle bedenimi kuruladıktan sonra havlumun takımı olan gül kurusu bornozumu kollarımdan geçirerek giyindim. Büyük havluyu saçlarıma doladım, ıslanmış kıyafetlerimin ceplerine uzanıp önce kimliği aynanın önüne ne koydum ve ıslak kıyafetleri kirliler sepetine yolladım. kimliğe baktım, adam vesikalık hali bile çok yakışıklıydı. Banyoda işim bittikten sonra odamın yolunu tuttum. Vücuduma iğneler batıyormuş gibi yorgun hissederken gevşekçe üzerimi giyindim ve saçlarımı tekrar havluyla sarıp sarmaladım. Odada işim bittikten sonra da kirli bornozumu kirliler sepetine atmak için tekrar banyonun yolunu tuttum. Öyle halsizim ki, her bir adımım bana saatler sürüyormuş gibi geliyordu.

Kirli bornoz takımımı da kirliler sepetine attıktan sonra salona doğru ilerledim. Nur içerde, yemek masasına oturmuş kağıtlarla savaş veriyordu, sınav kağıtlarını inceliyor olmalıydı. Esra ise okuma gözlüklerini takmış elindeki kitabı büyük bir dikkatle okuyordu. Televizyonu kapatmışlardı. Genel olarak bizim evde televizyon da izlenmezdi zaten. Kendimi tekli koltuğa hızla bıraktım. Esra ağır hareketlerle gözlüklerini çıkardı ve solgun yüzüme baktı. Nur da aynı şekilde başını devekuşu misali gömdüğü kağıtlardan kaldırırken anlamsız bir ifadeye bürünmüştü. İkisinin bakışlarında da aynı ifade vardı: Sorgulayıcı bir ifade.

" Ölümden dönüyordum, bakmayın öyle. " cümlemin hemen ardından şiddetli bir hapşırık sıyrıldı. " Donuyorum. "

" Ne oldu? " diye sordu Esra endişeyle.

" Denize düşmem dışında mı? " diye sorusuna soruyla karşılık verdiğimde ikisinin de gözleri irileşti.

Nur elindeki kalemi bıraktı. " Ne demek denize düştüm? "

" Düşmekten ziyade, itildim diyelim. "

Nur öksürdü. " Pardon! " dedi sert bir şekilde.

" Bekle, sana ıhlamur yapayım. Betin benzin atmış. Ben gelene kadar sakın bir şey anlatma. " Esra hızlı davranarak salondan çıktı, Nur kağıtları boş verip yanıma gelirken yüzünün aldığı şekil sinirlendiğini gösteriyordu. Nur zaten sinirlenmeye yer arıyordu. Dakikalar sonra Esra elindeki fincanla içeri girdi, yanıma yaklaştı ve fincanı elime tutuşturdu. Nur elektirikli sobayı yanıma getirip fişi de üçlü prize takarken hemen sağımdaki üçlü koltuğun köşesine kuruldu. Esra'nın getirmiş olduğu fincanın içindeki ıhlamuru içerken boğazım gıdıklansa da, iyi gelmişti. İkisi de meraklı gözlerle bana bakıyordu.

" Çıkarın ağzınızdaki baklayı, hadi, " dedim bu meraklı ve sorgulayıcı bakışların etkisi altında.

Esra saçlarımı kuruluyordu. Nur koltuktan kalkıp çoraplarımı getirdi ve bana kendi elleri ile, tekrar ediyorum, kendi elleri ile giydirdi. Yakın bir zamanda ölecektim de, benim mi haberim yoktu? İkisi de çok korkmuş olmalıydı. Canım bunlar benim ya, mesajda olsa, değme keyfime valla.

" Anlat her şeyi, kim yaptı bunu? " diye sordu Esra hanım.

" Masajda yapsanız süper olur yani, " diye masajı vurguladığımda, Esra'nın şaplağının kafamla buluşması bir olmuştu. Sanırım ilgi dedikleri şey, şu noktaya kadar geçerliydi.

" Ne yapıyorsun yaa? " diye cılız bir sesle cıyaklarken vurduğu yeri ovdum, camışın eli de ağırdı he.

" Kapa çeneni, " dedi sert bir şekilde Esra. " Bize neler olduğunu anlatıyor musun, yoksa terlik mi gelsin? "

Bunu diyen tabi ki Nur'du, bildiğimiz anne modeli. Ha, bu arada, bunlar ne zamandır birbirlerinin sözlerini tamamlıyordu?

" Selim, "diye mırıldandim. Ona o kadar sinirliydim ki, suda boğulsa üzülmezdim, o derece. Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım, ellerimle oynamaya başladım. "Beni denize itti, " ikiside birden, "Neee! " diye bağırırken Nur, " Vay orospu çocuğu, " demeyi de es geçmemişti. Bir kaç saniyeliğine duyma yeteneğimi kaybettim sandım. Bir de bana yüksek sesle konuşuyorsun derler, hah, çok bilmişler!

Esra beni kendine çekti, " Nasıl oldu, neden böyle bir şey yaptı peki? " diye sordu.

" Sarhoş olmuş işte, beni öpmeye kalkınca bende tokat attım, beni denize itti; malum bende yüzme bilmiyorum, böyle her şey silikleşti, gözlerim karardı, zihnim puslandı. Her şey sona erdi derken birisi beni sudan çıkardı." Tekrardan yine ikisi birden, " Oha, " dedi, yurttan sesler sanki bunlar, hey Allah'ım. " Şunu yapmayı kesecek misiniz, yoksa ben anlatmayı mı keseyim? " diyerek tek kaşımi kaldırdım, ikisi de bana melül melül bakarken.

" Ayy ne romantik çocuk, kim? Adı ne? Nasıldı? Suni teneffüs yaptı mı, yakışıklı mıydı bari? " diye bir soru zinciri oluşturan Nur'a ters ters baktım. Nur'dan asla böyle şeyler duyamazdınız, benim denize düşmemi es geçmiş beni sudan çıkaranı merak ediyordu?

" İnsanlık görevi yapmış, ne romantikliğinden söz ediyorsun, " diye çıkıştı Esra.

" Aman, ruhsuz şey. Sen ne anlarsın? " Nur gözlerini devirerek Esra'ya bakarken, Esra derin nefes alıp başını sağa sola salladı.

" Ee, hadi ya, anlat. Yakışıklı mıydı çocuk? " Nur hararetle gözlerime baktı, bu sinirimi bozmadı değil yani, sanane yani yakışıklıysa yakışıklı, değilse değil, değil mi ama? Nur, ona attığım ters bakışlardan bihaberdi. Bacak bacak üstüne atıp başımı geriye, koltuğun başlığına dayadım, bu gece fazla aksiyon yaşamıştım. " Yani birazcık." dedim çarpılacaksın dedi iç sesim , taşa dönersin sus diye ikaz etti.Çalan telefon ile Esra salondan ayrılıp beni Nur'la baş başa bırakırken bugünün üzerinde bıraktığı yorgunluğu hâlâ atamamıştım. " Hayır yani hatırlamıyorum öksürerek su kusarak uyandım, yani öyle bir şey olmuş olsa da çocuk benden iğrenmiş olabilirdii..

" Nur, laptopunu versene, " diye bağırdım aniden kimlik aklıma gelince. " Burdayım, Gece, karşıda değilim. Ne diye toynağına kıymık batan eşekler gibi anırıyorsun? " diye uyardı beni Nur. İşte onun samimiyeti bu kadardı, merak ettiklerini öğrenene kadar çok minnoş bir insan oludu sonra böyle bir cadı! Esra elindeki kimliği sallaya sallaya salona girdiğinde gözlerim iri iri açıldı.

Esra, " Banyoda ne buldum ulan, şuna bak, çüş be! Kim lan bu? " diye ciyakladı. Meraklı melehat olan Esra. Nereden buldu o kimliği? Alnıma avuç içimle vurmamak için zor tuttum kendimi. Esra'nın elinden kimliği almaya çalıştığımda Nur aniden kimliği kapmıştı.

" Tipim değil ama vay anasını avradının yani ? " diyen Nur'un eline vurdum. " Yavşamayın ulan, Esra, Destan'a öterim seni, çüşü sana çok iyi gösterir, " diye tehditte bulundum. Esra'nin olgun olduğunu söylemiştim değil mi? O kız kayboldu, hatta aradığımız aboneye şu anda ulaşılamıyor. Şu an omuz silkip, bana dil çıkaran bir başka Esra sahneyi devralmıştı.

" Nur, ver şu kimliği, " dediğimde, " Hıh, götüm. Al, yedik sanki, " diyerek elindeki kimliği bana uzattı. Ona dil çıkardım. sadece benim gıcık olmamı istediği için böyle söylemişti, adım kadar iyi tanıyordum çünkü!

Facebook aramalarında Deniz Güney'i buldum bulmasına da, onu bulunca ufak şok dalgası geçirmedim değil. Çocuk poz vermeyi biliyordu, bu bir, beğeniler beş bini geçmişti, bu iki, çocuk fazla yakışıklıydı, bu da üç.

İçimdeki ses beğeniler için, kesin beğeni hilesi yapmıştır, dediğinde neredeyse koltuktan düşecektim. Komik iç sesim. Haha!

Kızlar başıma toplanmıştı. Esra açık çenemi kapatıp bana göz kırptı, utanmadim desem yalancı olurdum. Kokusu, bakışı, gülüşü aklıma geldikçe tuhaf oluyordum. " Anacım burası alev aldı. " diyen Nur'un ağızina çarpmak istedim. Eğer öyle bir şey yaparsam kesin dayak yerdim, zaten terlikleri 12 den isabet ettiriyordu.

" Tam Efser'in tipi, dimi Nur? " dedi Esra.

" Bir bismillah de, yok öyle bir şey, " dediğimde de Esra onaylarcasına kaşlarını kaldırdı.

" O bakışlar da ne öyle, fotoğraflara bakarken, öp bini Diniz, yi bini Diniz, demediğin kaldı. "

Ona ters ters bakmayı yineleyerek, " Nur ayağımın altına alırım, çiğnerim oğlum seni, " dedim.

" Su aygırısın sen, yaparsın, yaparsın. " bu kız beni çıldırtacak.

Yine de Nur'u kızdırmaya gelmezdi, yani sağlam kalmak istiyorsam. Korkuyorum, ikisi de sinirlenince manyağa dönüşüyor ve bu manyaklarla aynı evdeyim, aman Allah'ım! Nur'u sinirlendirecek bir şey yaptım ve laptopla kimliği alıp odama koştum. Kapıyı kitleyip yatağın üzerine çıktım. Bana söven Nur'dan bahsetmeyeyim isterseniz? Şu an 9 sülalemle akraba olma aşamasındaydi küfürleriyle. " Aaa, çok ayıp, Nur'cuğum, öğrencilerine örnek olacaksın bir de! Cık, cık, cık, " dediğimde onun sinir kotasını aşmış olduğunu kapıya vurduğu tekmeyle anladım. "Bana bir daha Nur'cuğum dersen, bağırsaklarıni köpeklere yediririm senin lan, yaparım bunu. "

" Sessiz ol, Şüko gelcek, 5 dakikalık işim var, lütfen idare et. Lütfeeen! " diye böyle yalvar moduna geçtim, yoksa çıkınca beni katlederdi.

Neredeyse yarım saatimi, ne mesaj yazsam, diye düşünerek geçirmiştim. Derin bir nefes aldım ve mesaj bölümüne tıkladım başka bir sekmede profili açtım fotoğrafları olduğu albüme gelince derin bir iç çektim. Kalbim farklı atıyordu farklı bir his vardı çok garipti..Yanaklarımı avcumun içine alıp fotoğrafına bakıp gülümsedim. "Nasıl bir anda bende böyle bir his yarattın ?" Kendime gelip fotoğraf kısmını kapatıp atacağım mesaja odaklandım.

Deniz Güney'e;

Merhaba Deniz,

Ben ilk çarptığın, sonra hayatını kurtardığın kız, hani, sahilde ki? Kimliğin ve ceketin bende. Nasılsın?

Acaba saçma oldu mu, diye düşünmedim değil. Aman ya sanki başbakana atıyoruz, sıradan, sen- ben gibi insan. Nah sen gibi, ulan senin hangi tanıdığın bu kadar yakışıklı, diyen iç sesime bu sefer hak verdim. Allah bilir mesajımi ne zaman görürdü, bu arada Deniz'in yine duvarına girip fotoğraflarını inceledim.. Hafif kalın siyah kaşları, birazcık büyük burnu, dolgun dudakları ve onları tamamlayan kirli sakalları... Bir insan bu kadar mı tatlı olurdu? Fotoğrafla bakışırken mesaj geldi. İlk defa mesaj geldi diye heyecanlanmıştım, eğer başka birisiyse ve boşu boşuna bu kadar heyecan yaptıysam bu sinirle ona dalabilirdim. Bende ki bu sinir ile ne yapacaktım!

Deniz Güney;

Beni tanıdığını biliyordum. Adın güzelmiş, anlamı ne?

Mesajını görünce ufak bir sinir krizi geçirdim. Ulan hayvan, ceketi kimliği boşverdin, anladım, nasılsın dedim, bari ona cevap ver. Bir de ben seni nerden tanıyorum nereden geliyor bu özgüven, pardon?

Efser Gece Şen;

Ben sana ceketin, kimliğin bende diyorum, sen bana adımın anlamını soruyorsun. Git, Google amcaya sor.

Al, sana anca böyle cevap yakışır, uyuz herif, ne olacak!

Deniz Güney;

Google amcayla aram bozuk. Hem ben senden duymak istiyorum. Efser Gece ŞEN mi? Hadi ama, soyadınla alakan yok! :D

Çoktan tırnaklarımi yemeye başlamıştım.Derin nefes alıp klavyeye parmaklarımı değdirdim. Küfür edip engellemek gereken ben ne yaptım?

 

Efser Gece Şen;

Peki. Efser'in anlamı taç demek. Zaten genellikle Gece'yi kullanırım, o ismi daha çok seviyorum.

Yazıyor... anında cevap veriyordu, bu huyu güzeldi, sadece bu huyu. Geç cevap verilmesinden nefret ederdim.

Deniz Güney;

Peki, sana Efser diyeceğim... Yarın buluşuruz, seni kurtardığim yerde, ha? :D

Yok, ya, valla bir insanı nasıl deli edeceğini çok iyi biliyordu. Sakinim, sakinim 1 2 3 ... 10 oh iyiyim.

Efser Gece Şen;

13.00'da orada ol o zaman, iyi geceler.

İyi yaptım oh canıma değsin. Durup kaşlarımı çattım, ne yapıyordum ben? Lise dönemine geri dönmüş gibi hissettim kendimi. Ergenler gibi davranıyordum. Aşırı beğenmiştim ama gıcık bir tipti ve ben buluşmayı kabul etmiştim! Ben var ya başıma gelen her şey hak ediyordum. Bunu ben istemiştim orası ayrı çocuğun kimliğini almak neydi Efser'ciğim?

Deniz Güney;

İyi geceler :)

Gülücük atması nedense beni de gülümsetmişti. Facebooktan çıktım, çaktırmadan laptopu kenara koydum, saat 22.10 olmuştu. Uyku uyuyabileceğimden emin değildim, yine de biraz da olsa dinlenmiş olabilmek için kendimi uyumaya zorlamam gerekiyordu. Sevgili tavanım buna müsaade etmiyordu tabii, o ayrı mesele. Bugün olanlar tavanımın sahnesinde canlanırken dudaklarım kıvrıldı ve küçük bir tebessüm doğdu.

Beni kurtardığı için Deniz Güney'e bir teşekkür borçluydum.

~~~

2015 yılında Facebook çok modaydı lütfen dalga geçmeyin!

 

Loading...
0%