44. Bölüm

44. Bölüm

uykuluHatun
uykuluhatun

Aslında benim yerimde başka biri olmuş olsaydı bırakın Deniz ile el ele koşmayı suratına bakmaz tamamen bitirdi. Ama ben küçükken çok düşmüşüm. O yüzden beynimdeki sevme kısmı zarar görmüş sevdiğim insanları aşırı sevmem bundan kaynaklanıyor. Tabi ki de böyle bir şey yok geveze iç sesimin, gevezeliğime bakmayın. Bir süre sonra ben tıkanınca Deniz durmak zorunda kaldı, normalde onun tıkanması gerekirken benim tıkanmam biraz tuhaf kaçmıştı. Öksürürken Deniz bana ters bir şekilde baktı.

" Sen sigara mı içiyorsun ?" dedi çatık kaşlarla. Dona kaldım suratına mal gibi baktım. Bu sırada nefesimi dizginlemeye çalıştım.

" Şey " dediğimde elini elimden çekti. Terleyen ellerim , ellerini çekince üşümeye başlamıştı.

" Bunu şuan da tartışmayacağım Efser, Esra doğurmak için seni beklerken seninle bunu tartışmayacağım." dedi soğuk bir şekilde. Islık çalıp taksiyi durdurdu. Kendisi öne otururken ben başımı eğerek arka koltuğa geçtim. Süt dökmüş gibi Deniz'e bakarken o beni tınlamıyor.

Herife bakar mısın ya ! Benim sana tripli olmam gerek be adam! Yol boyunca hiç konuşmadık yaptığı tek şey bacağını titretmek ve elini ısırmaktı..

Hastaneye gelince ona bakmadan indim top bendeydi ve bu golü kaçıramazdım. Kim kimden inatçıymış Deniz bey görelim!

Sen karadenizli isen bende koç burcuyum!

Koşa koşa hastane girip Esra Kara'nın odasını sordum. Hemşire gelmeme o kadar sevindi ki benimle birlikte koştu.. Esra kadına ne çektirdiyse artık...

Ah Esra'nın çığlıkları.. bütün hastanede yankılanıyordu.. İnatçı Esram, gözü kara Esram..

" Geldim " diye odaya dalınca herkes derin bir oh çekti. Esra bu sefer sevinç çığlıkları attı. "Niye doğurmuyorsun kızım manyak mısın?" dedim alayla birlikte.

" Kötü günümde her zaman yanımdaydın, bugünden pekte ahhhh! İyi günümde olduğunu sanmıyorum ahhhh benimle doğuma girmeni istiyorum" dedi. ıslak kirpiklerle.

" Sen delisin"

" ahhhh kesinlikle evet ama artık acele et canavar durmuyor! " Esra'nın bir kızı olacaktı.. adını daha karar vermeseler de büyük ihtimal Hira olacaktı..

" Tamam " dedim Nur'a öpücük atıp hemşireyi takip ettim. Hemşire beni doğumhane için hazırlamıştı.

Esra beni görür görmez gülümsedi. Ağlamaktan şişmiş gözleri terli alnı ve inadından dönmeyen benliği ile..

" Birazdan prensesimizi kucağımıza alacağız.." diyerek fısıldadım bir elimi tutup diğer elimle saçlarını sıvazlıyordum.

" Efser ahhh canım çok yanıyor.." diyerek ağlamaya başladı. tabi ben durur muyum ! hemen gözlerim doldu!

" Geçecek... Anne olmak kolay mı sanıyorsun ? Ama değecek kızını kucağına alınca geçecek.."

" Hep yanımdaydın.. İyi ki varsın. " dedi onu bir masaya aldılar bacaklarını açtılar. Doktorlar bir şey konuşurken ben Esra'yı teselli etmeye devam ediyordum. Elimi sıkıp bağırdı. " Evet rahim ağzı istediğimiz açıklıkta sadece ıkının Esra Hanım" dedi erkek doktor sakin bir sesle.

" Çok kolay inanın!" diye çemkirince kıkırdadım. Ah canımın içi nasılda canı yanıyordu.

" Ikının Esra Hanım " deyince Esra derin soluk alıp verdi. Bu sırada elimi ciddi derecede sıkıyordu!

" ahhh! olmuyor doktor olmuyor!"

" Esra Hanım nerden biliyorsunuz! Bebeğin kafası gözüktü!" doktor beyde biraz alınmış olabilirdi..

" Ne bileyim ben yaa! Canım yanıyorrr! " diye bağırdı sonra kendini geri attı. Diğer hemşire mi ebe mi bilmiyorum Esra'nın şişik kısmı dışarı itiyordu. " Öldürün beni öldürün! Boğup atıverin! " diye atara geçti. Ya bir tek benim başıma mı geliyor bu ? Ciddi ortamdan hep gülesim geliyor! Şuan ağlayana kadar kahkaha atmak istiyorum!

"Ahh ! Esra sakin, çıkar sende şu bebeği! " elimi bir kere daha sıkmıştı! Bu sefer cidden canım yanmıştı..

Esra ise sadece ıkınmaya devam ediyordu sonunda bir çığlık atıp kendini geriye bıraktı. İşte o zaman prensesimizin ilk ağlama sesi duyuldu. Esra ile göz göze gelip tebessüm etik sonra ağlamaya başladık.. O bebeğini kucağına alırken onları usulca seyrettim anne olmak.. Çileli bir yoldan geçiyordu ama meyvesi cidden farklıydı..

Kanlı olmasına rağmen Esra öpücüğünü koymayı unutmadı sonra bebeği hemşire yıkamak için aldı.. Esra'da yorgunluğa dayanamayıp uyuya kaldı..

hemşireler bunun doğal olduğunu söyledikleri için beni de doğumhaneden çıkardılar..

*

Ben yine Deniz'i affetmem yolunda ilerlerken Nur araya girip kendime gelmemi sağladı.

" Bu ne hal! Aptal sarışınlara benzemişsin! " diyerek alayla güldü.

" Ayıp oluyor, Nur " dedi, Pınar ciddi bir sesle. Ah sarışınlara laf atılmasına sinir oluyordu.

" Hala bu lafın arkasındayım." dedi göz kırparak benden ayrıldı. Sonra Pınar sımsıkı sarıldı. " Geldin! " diyerek kulağıma bağırdı.

" Buradayım sakiin! " dedim gülerek. " Beni kıskandığını biliyordum kahretsin!" diyerek benden ayrıldı.

Can'a doğru giderken Deniz'i yine görmezden geldim. Can ilk olarak saçlarımı karıştırdı. " Her renk yakışmasın kızım sana! " dedi sitem dolu. " Kahretsin mükemmelim." dedim beline sarılırken. 155 boyla bu kas yığına sarılmayı düşünemezdim.

Ondan ayrılınca gökyüzünü kıskandıran gözlerinin sahibi sarıldım. Tunç ah o ve espirili cidden özlemiştim!

Ondanda ayrıldıktan sonra hemşire gelip 2 3 saat Esra'nın uyuyacağını söyledi. Destanla biraz sohbet ettik o hala olayın şokunu atlatamamıştı.. Ah heyecanı çok tatlıydı.. Melike Annem ise bizle Deniz hakkında soru soruyordu. Benim neden izmire gittiğimi falanda sordu. Ne yalanı uyduracağım diyecekken.

" Burası sırası değil annem eve gelin bol bol konuşuruz."

"Yine mi kavgalısınız siz? Hem bu saç ne böyle? "

" Birazcık, merak etme " dedim ayağa kalkarken.. " Değiştireceğim merak etme. " dedim öpücük atarak. Deniz köşede durmuş sadece seyrediyordu ne düşündüğü ne hissettiğini bilmiyorum ama böyle olmamız canımı sıkıyordu .

Nur olaya yine içini ederek önüme geçti. " Neden sarı anlatsana biraz? " dedi tek kaşını kaldırarak.

" Bazen birinin yokluğu seni değişim için zorlar " dedim başımı öne eğdim.. " Eski renge döndüreceğim hatta döndürmeye gidiyorum. " yanağına öpücük bırakıp hastanenin çıkışına yöneldim. Hastane bahçesinin tam adımı atıyordum ki kolumdan tutulup savruldum ve kaslı bir vücuda çarptım.

Ah odunsu kokusu... Kokuyu içime çekerken gözlerimi kapattım.. Ayların özlem çektiği koku ciğerlerime hapsettim.

Bu koku oksijenle eş değerdi, onun kokusu.. Bu heriften vazgeçmemem için bir neden daha harika kokuyor!

" Nereye gidiyorsun?" dedi harika sesiyle.. " Seni ilgilendirmez. " dedim kolumu çekiştirken. Beynim kalbime zıt gitmişti kafasına buyruk bir şekilde.

" Efser! " dedi otoriter bir sesle.

" saçlarımdan kurtulmak istiyorum " diyerek kolumu çektim. " Neden boyattın? "

" Kafamı meşgul etmek için. " dedim başımı salladım. " Gereksiz şeylerle fazla doluydu bende ekledim tam oldu " dedim omzumu silktim.

" Hımm" dedi başını sallayarak. " Git, Eski Gecem ol " dedi göz kırpıp hastaneye geri döndü.

Dişlerimi sıkıp yere ayağımı vurdum. " Sinir! hayvan! " başımı sallayarak hastaneye yakın bir kuaföre gittim. Koyu kahve karamel arasında kalan bir saç rengine karar verdim. Sonra kendi saç rengime dönmeyi düşünüyordum..

 

Saçlarımı da biraz kısalttıktan sonra aynada kendime baktım.. Zayıflamışsın olan suratım beni olduğumdan daha yaşlı göstermişti.. Ne var yıl olarak 23 olmuştum..

Ne zaman geçmişti? Geçen sene ki doğum günüm unutulmayacak kadar harikaydı!

Deli seven, deli kalpli sevgilim.. Deniz Güney'im..

Kendimi dışarı attığımda hava cidden soğumuştu sanırım yağmur yağacaktı.
Tabi ki İstanbul'da kar varken ben yine İzmir'deydim bu cidden sinir bozucuydu!

Hastaneye geldiğimde herkes bebeğim başında toplanmış kucağa alma sırasına girmişti hem de ilk sırada Nur.. Nur ve bebekler.. Allah'ım aynı cümlede bile tuhaf duran iki şey.

Nur'da değişiklik vardı. Fazlasıyla hem de ve uzun süredir Can ile kavgada etmiyordu.

Neler olacak cidden çok merak ediyordum.. Nur belki bu sefer şeytanın bacağını kırardı kim bilir?

Deniz odaya girmeyip dışarda bekliyordu yüzüme dahi bakmamıştı.

Bu biraz kırıcıydı. Dediğim zaman iç sesin çığlık attı.

" Yeter be Gece! Yeter yahu çocuğu istemiyorsun ama istiyorsun buda beyin! " diye sonunda açtı ağzını. Kendi kendimi azarlayıp, kendi kendime hak verdiğim doğrudur.

Bir süre bebeği uzunca izledim.. Onunla her acıyı yaşardım ben.. Ona bir sürü çocuk vermek istiyorum.. Hele de şuan Destan'ın bebeğine olan bakışlarını fark edince..

Nasılda güzel bakıyor..

" Nerde seni sıpaydi? " dedi yanımda durdu Nur.

" Sıpaydi? " diyerek kaşlarımı çattım o ne be öyle?

" Adını andıracaksın illa değil mi? Var ya senin sıpaydi hani uzun boylu sevimsiz olan? " bu sırada gülmeye başladım. " Deniz'i diyorsun sen, bilmem dışarıda herhalde. "

" Bu kadar hayal kurma, yıkılır altından kalkamazsın." dedi bütün soğukkanlıkla. o kadar belli oluyor?

 

" En fazla enkazın altında kalıp, ölümü beklerim."

" O ölüm ya gelmezse? Can mı çekişeceksin? " bu sırada camdan dışarı bakmaya başladık.

" O olmadan yaşadığımı mı sanıyorsun? Ben 8 ay boyunca yaşamadım, sadece nefes alıp verdim, bu kadar. Nefes alıp vermek yaşamak değildir, bunu benden daha iyi bilirsin." diyerek başımı salladım.

 

" Bildiğim için uyarıyorum zaten, çok güvenme hele de bağımlı olan birine.. " diyince sinirlendim.

" O bağımlı değil. " dedim dişlerimi sıkarak. " Tedavi oldu. "

" Biliyorum, iradesi güçlü ise geri dönmez ki güçlü olmadığı sana davranışlarından belli, aynı bokun içine tekrar düşer. "

" Nur, lütfen." dedim kendime hakim olmaya çalışırken.

" Seni çok sevdiğim için uyarıyorum sakın yanlış anlama " hiç anlar mıyım canım! Dediğini bırakmadı çocuğa!

" Biliyorum ama ileri gitme. " omzumdan arkaya baktığımda Deniz kapıdan bebeğe bakıyordu.

Bakarken gözlerinin içi parlıyordu.

" Ondan gelen ölüme bile hazırım ben. " dedim ve bir şey demeden çantamı alıp odadan çıktım..

Onu o kadar çok seviyorum. Onun yüzünden dayak yemiş olabilirim yada kaçırılmış..

Ama onun bir gülüşü geçmişin acılarını uyuşturuyordu. O yanımdayken geçmiş sadece geçmişti ama o yokken sancılı bir anıydı..

Deniz Güney'i sevmenin nasıl anlatayım ki size? Onu neden bu kadar çok sevdiğimi kelimelere nasıl dökerim? Beynim zor düşünürken dudaklarım kelimelere nasıl değer?

Sorarım size, aşk koca bir hiç değil midir?

Çünkü her şeyin aşık olduğun kişi olurken aşka sadece koca bir HİÇ kalıyor..

 

Kulaklığımı takıp şehrin gürültüsünü kısıp müziğin sesini açtım.. Evet şimdi yol boyunca hayal kurabilirdim, kimse yokken etraf ıssızken.

"Gecem bu mama yemiyor! " diye bağırdı Deniz, bilmem kaçıncı defa. Bu sırada ben diğer bücürüğü okul için hazırlıyordum.

" Hayatım oyun oynayarak yedir, mesela kendin yiyormuş gibi yap o o zaman yer. "

" Tamam hatun " deyince gülerek başını salladım.

" Oğluş ödevlerini yaptın mı? " başını olumlu bir şekilde salladı. Yeşil koca gözleri vardı. Annesinin erkek versiyonuydu.

" Ablan nerde? " dediğinde omzunu silkti.

" Süslü Pakize! Çıksana kızım aynayla aşk yaşama! Yeter ya ne ergenlik dönemiymiş. " kapıyı oflarayak açtı. " Tuvallette rahat verin yaaa! " diye ergen isyanın geçiş yaptı. " Kızım o kadar saat napıyorsun? "

" Anneeğğ ya! Sivilce çıkmış burnumda baksana çok çirkin oldum. " dedi dudaklarını büzdü. Al babası kılıklı tipte aynı o.

Huyu da o! Kızım içeri girerken Deniz konuşmaya başladı. " Ne aşkından bahsediyor annen? Yaşın kaç senin? Ben senin yaşındayken ortada sıçan oynuyordum. " deyince gülmeye başladım, aynen anlayışlı aile olacağız biz aynen.

" Anneeeeğ yaaaağğ babama bişey deeee " diye çemkirdi. İçeri gülerek girdiğimde suratım asıldı..

" Koltuklarım " dedim dudak büzerek.. " Deniz ve küçük veled bittiniz! " diye bağırınca son numara mama sandalyesinde zıplamaya başladı. Elindeki kaşığı diğer eline vuruyor etrafa saçılan mamaları görünce kahkaha atıyordu. Çıkan iki dişi ve gülerken çıkan gamzesi.

" Hatun valla bak yedirmeye çalıştım. " dedi yanıma gelip beni teselli etmeye çalışırken. Dudağının kenarındaki mamayı silince güldü. " Birazcık mama yemiş olabilirim, Bunlar çok şekersiz ben yiyemezken o çocuk nasıl yesin? " deyince ağlamaktan gülmeye başladım.

" Başıma belasınız! Siz 3 canavar! " dedim gülerek..

Ayağıma takılan taş az kalsın düşmeme neden oluyordu. Yüzüm asfaltta gülerek iz çıkaracaktı neredeyse. Evin yakınında olunca kulaklığı çıkardım bu kadar hayal yeterdi.. Olmasına çok engel olduğu için kalbim acıyordu. Hayal kurmak mutlu ederken, olmaması insanı paramparça ediyordu.

" Gecemm " sesiyle irkildim. Omzumdan geriye bakınca hayalimin baş karakterini gördüm. Hava çoktan kararmıştı ve yağmur ciselemeye başlamıştı.

" Efendim? " dediğimde bana bir adım daha yaklaştı.

" Bence içimizdekilerini söyleyelim, Bu şekilde uzak kalamıyorum. Ben sana hasret çekerken sen araya buz dağı koyuyorsun."

" Tamam seni dinliyorum " dedim telefonu çantaya sıkıştırıp elimi göğsümde birleştirdim, benim yelkenler çokta fora olması dışında sorun yoktu. Diyorum ya biraz malım ben!

Cebinden bir paket açılmamış sigara çıkardı.

" Bak bu lanet her şeyin başı, iyi bir şey mi sanıyorsun? "

" Deniz "

" Efser sus ve beni dinle. " paketi açtı ve sigara paketinden bir dal çıkardı. " Bu lanet masum görünüyor değil mi? " başını salladı " öyle değil. " diye ekledi. Dalı kırıp yere attı. " Bu senden ayırdı beni, bu , bu ,bu " diyerek bütün paketini kırdı paketi geri fırlattı. " Ben bunlardan kurtulmak için savaşırken sen dermanı bunda aradın öyle mi? " sinirlenmeye başladığı sesinden belliydi.

" Deniz bak " yine sözümü kesti.

" Efser anlamıyorsun, çareyi onda mı aradın? Cidden mi? Sen bu değilsin! Bundan daha iyisin! Ciğerlerine işlemiş! Öksürüğü bile değişmiş ama sen anlamazsın. Sen farkına varmadan ciğerlerin ona bağımlı olacak. " başını salladı bu sırada yağmur şiddetini artırmıştı.

" Deniz, sen orda savaşırken ben güldüm mü sanıyorsun? Ya neden hep kendi tarafından bakıyorsun olaya? "

" Bak bide o var 150 boyla her şeye karışıyorsun kızım! Ya Can'a desene bu kadar istiyorlar klinikten ama yok o seksi burnunun dikine gideceksin! " deyince gözlerimi kıstım yoksa yola gelecektim.

Onunla kavga etmeyi bile özlemiştim, onunla tartışmayı, birbirimize laf söylerken onun kızarmasını..

" Bir tek sen acı çekmedin Efser! Orda ne halde olduğumu biliyosun " diye ekledi. Bir adım daha yaklaştı. Göğsüm inip kalkması daha da hızlandı.

" Her gece hayalinle konuşmak ne demek sen bilmiyorsun.. Her gece hayalinle kavga etmek nedir bilemezsin.. Çok özledim lan! Anasını satayım biz seni özlüyoruz sen bana trip atıyorsun!"

" Sen-" sonra hıçkırmaya başlamıştım.

" şşşşt hayır " dedi beni kendine çekti. " Ordayken kimseyle konuşmadım, ağzımı açıp bir kelam etmedim. Çünkü dilime vurdu tüm kilitler, baş edilmez yokluğun. "

 

" Sensizlik çok kötü " diyebildim.. " Beni dinle Efser " dedi yine yeniden sözümü kesti.

" Bana bağır , küfret , vur ama.. Ama sakın sensizlikle sınama. " başımı olumlu bir şekilde salladım.

" Bana tokat at " demesi ona cidden tuhaf bakmama sebep oldu. " İçinde bu kalacak, senin de benimde "

" Ben yapamam.. " dedim geri geri giderken. Oda üzerime geldi. " Zor değil sadece tokat at. Bu herif seni kırdı! İncitti sana zarar verdi. " dedi durdu. " Bu vicdan ile yaşatma bana bu kadar iyi olma! Vur ulan senin boynunu sıkan sana acımayan adam karşında. Seni yaşadığın semtte kovan adam karşında! " diye bağırınca o gün geldi aklıma ve elim isteğim dışında ona sert bir tokat attı.. " Aferin! Benim hatunum " diyerek gülümseyince diğer tarafa da tokat attım. İkincisini beklemediği için afallamıştı. Ama ben durur muyum 3. tokatı da yapıştırdım. Deniz ellerini birden tutup beni kendine çarptı. " Hatun daha demin zorla tokat atıyordun, Şimdi taramalıya başladın dur da! " dedi gülerek. Ben vuramam deyip .. art arda tokat atmam da şov biraz.

Gülümsedi benim kalbimdeki ağaç çiçek açtı.

 

Gülümsedim. gözlerim dudaklarına kayınca onun gözleri de benim dudaklarıma kaydı.

Dudaklarım onun dudaklarını özlemişti. Deniz düşüncelerimi okumuş gibi bakıp gülümsedi ve ben yerin dibine girdim.. Sonra belimden tutup biraz daha kaldırdı.

Başını eğip sıcak nefesini yüzüme vurmasını sağladı. Yavaş bir şekilde dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Elim onun boynuna dolarken o çoktan dudaklarımın üzerinde hakimiyetini kurmuştu.. Aklıma gelen tek şey şu olmuştu..

Dudakları, dudaklarıma en güzel kilit..

Tabi her güzel anı bozan bir şey vardı bu anıda Şükran teyze bozmuştu..

 

 

Hani öyle bir anlar vardır ki hiç bozulmasın dediğiniz anlar. Bunlar nadir ve büyülü anlardır. Bizim büyülü anımızı ise Şükran Teyzemiz bozmuştu.

" Kız Efser! Sen misin? " dediği an küçük dilim mideme kaçtığını hissettim.

"Be-Benim Şükran Teyze " sesimin titrediğini Deniz'in kıkırdamasından anladım.

Gülme be adam! Şuan gülme!

"Kız yanında ki kim? Necmi!! Yakın gözlüğümü getir hele! " dedi gözlerini kısarak aşağı bakıyordu. " Ne yapıyordunuz o kadar yakın bakim? " dedi gözlüğünü takarken.. Uydur yalan, uydursana Efser

 

" Gözüme şey kaçtı, şey kaçınca şey yaptı. " deyince bana tuhaf tuhaf baktı. " Kim o? " dedi sakince. "Nişanlısı " diye söze karıştı Deniz.

Hoppala! Yine nişanlı rolü mü? İnsan teklif eder dimi? Yalan söylemek zorunda kalmazdık!

"Tüüüüüüüü," sesini çıkararak bize tükürdü. Lama misali tam da isabet etmişti! " Boyun posun devrilsin diyeceğim de, bedduanın yarısı boşa gidecek! "deyince gözlerim fal taş gibi açıldı. Deniz kahkahayı bırakıp haykırmak evresine geçti. Ama ben? Kıpkırmızı oldum.." Şükran Teyze ama! " diye çemkirdim. " Sus kız! İnsan teyzesine söylemez mi? Çok alındım vallahi. "

" Nişanlımın yanında neden gömüyorsun ? " yüzüm utançtan yanıyordu artık.

 

"Yavrum zaten şüphelerim var, senin boyun devamı toprağın altında bence" deyince Şükran Abla gülmekten camdan düşüyordu. Ağzım şaşkınlıkla açılmış, elim belime kaymıştı. Şu pozisyonda tam kavga girecek mahalle teyzesi gibiydim.

" Bence pekte haksız sayılmaz. " diyen Deniz'e hayal kırıklığı ile baktım. " Cidden mi Deniz? "

" Aaa kızmış " dedi Şükran Teyze. E bi zahmet!

" Sultanım! "

" Sakın Deniz sakın!" ondan uzaklaşınca " Benimle uzun bir süre konuşma ben seninle konuşmayacağım! " dedim tam gidecekken kolumu tuttu. Dayanamadım tokat attım.

 

Ayların birikmişi vardı içimde! İnsan sevgilisini gömer mi ya! Koruması lazımken hem de! Beni tokat attırmaya alıştırmayacaktın aslan parçası..

" Efser kızım vallahi şaka yaptım. " diye bağırmıştı ama iş işten geçmişti artık. Binaya girene kadar koştum, koşup tam zamanında kapıyı Deniz'in suratına kapattım.

" Sultanım! Vallahi bu kadar kızacağını bilmiyordum! "

Kapıya vurması yada bağırması umurumda değil. Şuan ki ona olan sinirim hat safhadaydı!

Dengesiz öküz!

Eve geldiğimde kapıyı da sertçe kapattım ki Şükran Teyze yaptığı hatanın farkına varsın.

Kısa olanların canı yok mu be canım?

Belki ben minyon tipli olunca daha tatlıyım? Sen nerden bilirsin kısa olmanın güzelliği?

" Ovv kızgın boğa gibisin hayırdır? " dedi Saliha kendine kahve yapıp tv karşına geçmiş. " Neymiş kısaymışım! Kısaysam kısayım be yavrum! Size ne! "

" Damarına basmış biri yine! " dedi ama ben bu sinirle ona bile cevap vermedim. Kendimle kavga etmeye çalışıyordum.

" Haksız sayılmazmış! Dengesiz boz ayı ! Gerizekalı! "

" Seni kızdıran Deniz anladım. " o kendine kendine soruyor cevaplıyordu bense kendimle tartışmaya devam ediyorum.

" Danagillerden olan angus! " hala ayaktaydım ve etrafa boş bakarak konuşuyordum. Bu sırada kapı açıldı " Aşağıda Deniz kuyruğuna basılmış köpek gibi sinirli? " deyince sırıtmaya başladım.. Nur ve onun cümleleri.

" Kavga etmişler sanırım Deniz sinir damarına basmış fena kızgın." diye söylendi.

" Ben diyorum bu kız valla çok düşünmüşler. Ne işi olur gül gibi kızın sıpaydiyle? Haksız mıyım Saliha? " Nur ilk defa birine kendini onaylattırmıştı.

Saliha'da ben de şaşkındık.

" E-evet " dedi kendini toparlamaya çalışırken.

Saliha ilahiyat bölümünü bitirmiş atanmayı bekliyordu. Büyük ihtimal bu yazda düğünü vardı. O evlensin ben o dananın beni gömmesine deli olayım!

Nerde adalet?

" Nur lütfen " Deniz'e zaten sinirliydim ve Nur bana güzel bir gaz verirdi. Artık o gazla ne yaparsam zararla otururum.

Ben biliyorum böyle olacağını en iyisi konuyu değiştirmek.

" Tamam tamam boşverelim sıpaydiyi.. Geldin ya hiç bir şey umrumda değil. Bu arada bu saç rengini değiştirme. Ne sarı öyle? Salak gibi. " dedi gülerek. Doğal sarışın hariç diğerlerine hep böyle derdi. " Gel buraya buzdolabı.." deyince gülümseyerek bana yanaştı. Benden uzun olduğu için benim ona sarılmam daha mantıklı geldi.

" Bir daha beni terkmetme. Hem bir kere Pınar Tunç ikilisi ile takılmaya başladık! Allahım! Bir daha yaşatmasın! Ne biçim çift la onlar? Cidden birbirlerini bulmasalardı ne yaparlardı bilmiyorum. " gülerken birden benim burnumun ucu sızlamaya başladı. sinirlerim boşalmıştı..

" Ağlama Gece, Bundan sonra seni ağlarken görürsem Deniz'i döverim. " kıkırdama başladım. " Böyle gül, gülmeyi hak eden tek kişi sensin. " Nur'dan beklenmeyen sözler. " Bunları benden bir daha duyamazsın. " dedi beni kendinden uzaklaştırdı. " Suşi yapmayı öğrendim , yapayım mı? "

" O çiğ balığı yiyebileceğimi sanmıyorum, pizza yada lahmacun söyleyelim. " dedim çocukça.

" Yani diyorsun ki verdiğim kiloları özledim? " omuz silktim. " Zayıflar da ölüyor kilolu olanlarda " bu sırada gözlerim iki zayıfın arasında gidip geldi.

" Esra yarın çıkıyor değil mi? "

" Evet büyük ihtima. " gülümsemekle yetindim. " Eskisi gibi birlikte yemek yapalım mı? " diye sordum masumca. Gülümsedi, " Tamam baş belası tamam. " işte benim sinirim böyle uçardı. Fakat Deniz'i süründürecektim! Artık bağımlı da olmadığına göre ona acımak yok!

Dengesizliginin bedelini ödesin! Yontulmamış odun!

" Bende yardım edebilirim. " dedi narin bir sesle Saliha. Gülümsedim başımı sallayarak mutfağa yöneldim.

Buzdolabına boş boş baktıktan sonra ilk olarak üstümü değiştirmem gerektiğini far ettim. Açılmamış valiz beni odamda bekliyordu. Ah Esram olacaktı bu valiz böyle burada kalır mıydı?

" Beni evlendirmeden niye evlendin be Esra! " diye hayıflandım. Valizden bir kaç rahat kıyafet aldıktan sonra saçlarını tel tokayla topladım. Kısaltınca heryerden çıkıyordu ve ben sinir oluyordum.

Elimi yüzümü yıkadım ve mutfağa yöneldim. " Zahmet etmeseydin Gece hanım? Yani ben biliyorum malımı hep işten kaçıyorsun sen "

" Ya Nur hayırdır evli karı falan içine mi kaçtı senin? " elindeki tahta kaşıkla bana vurdu." Nur terliğini unutmuşsun bakıyorum da! " ona dil çıkarıp ne yaptıklarına bakıyordum.

" Bu ne? " patlıcanları soyup kesip tepsiye dizmişler. " İslim kebabı yapıyoruz" dedi Saliha patlıcan soyarken. " Nuurrrrr" dedim ismini gereksiz yere uzatarak.

" Şunu yapma kızım. Ya Fransız mutfağından bir kaç bir şey yapacaktım da Saliha dedi ki Türk mutfağı varken neden Fransa. Bende haklı dedim sonra işte islim kebabı geldi aklımıza yapılışını izledik falan anca geldin." dedi kıymayla uğraşırken.

Nur'un kafasına kesinlikle bir şey düşmüştü. 8 ay önceki Nur ile şuan karşımda ki aynı kişi olamazdı " Buzdağıma neler yaptın? "

" Ahahahha komikti. " dedi buz gibi bir sesle. " Gerçekten, " diye direttim. " Bir kelime daha edersen bütün yemeği sana kitlerim ve umurumda dahi gelmez. " elimle ağzıma görünmez bir fermuar çekip ellerimi havaya kaldırdım. Saliha sadece bu halimize gülüyordu.

Yemeği yanına da pilav yapmıştım. Tabi Nur meşhur sebze çorbasını yaptı!

Yeşil mama gibi, ben tabi direk ana menüye atlayacağım için sorun yoktu.

gece yarısına kadar sohbet edip muhabbet ettik. Gece yarısından sonra film izledik. Yarın herkesin işi olduğu için herkes yatışa geçmişti.

" Aman be uyuyun " diye söylendim. Yapayalnız salonda kalmış kanalları zaplıyor bir yandan tıkanıyorum. Nur odadan hızlıca çıkıp benim odama girdi sonra sihirli bir şekilde yanıma gelip derin bir nefes aldı. " canım arkadaşım telefonunla vedalaşmak istemiyorsan sessize al yahu uyutmuyor. " dedi yanağımı öpücük kondurdu içeri yöneldi.

Cidden bu kızda bir iş vardı. Yakında kokusu çıkardı tabi.

Telefonda ki 85 cevapsız aramayı görünce ' Bugün daha ne kadar şaşırabilirim' diye düşündüm.

Tabi ki 83 tanesi dengesiz öküzdendi. Güzelim ismimi silip ÖKÜZLERİN KRALI yazdım. Az bile yaptım neyse!

Diğer ikisi ise Efsun Sultan ve Kamran'dı.

İlk olarak Efsun'u aradım.

" Sonunda kızım insan abla vardım diye arar değil mi? "

" Unuttum ben ya " ki yalan da değildi. Deniz danası akıl bırakmadı.

" bu saatte mi aklına geldim? "

" Harbiden ya ben seni niye bu saatte aradım? " deyince kıkırdamaya başladı. Ama haklıyım yani saate bakmadan aradım bildiğin!

" Ah Leyla ah! Bizimki geceleri durmuyor, bu ara baya huysuz o yüzden hemen açtım telefonu " uykusuz olduğu sesinden belliydi. Bazı geceler ben kalkıp bakıyordum fazlasıyla yoruluyor diye ama son zamanlarda fazlasıyla ağırdı uykum.

" Annelik kolay değil.."

"Öyle öyle de ben ikizlerde bu kadar yorulduğumu bilmiyorum. "

" Yaşlandın be abla " dedim gülerek.

" Sensin yaşlı! " dedi ve telefonu yüzüme kapattı.

Telefona gözlerimi kısarak baktım. Bizim ailede cidden uyuzluk vardı.

Uyuzluk değil mi bende Kamran'ı uykusundan uyandıracaktım. Bu sefer onu aradım 3 çalışta açtı.

" Gecenin bu saatinde umarım iyi bir nedenin vardır. " dedi uyku mağduru bir sesle.

" Beni aramışsın geri döneyim dedim " dedim sırıtarak.

" Gecenin 3.de? İyiymiş ya o " dedi dalga geçerek.

" Arayanda kabahat öküz! " dedim bende onun suratına kapattım.

Uyumak için odama doğru yönelirken telefonumuna mesaj gelmişti. Yatağıma kendimi atıp mesajı açtım.

ÖKÜZLERİN KRALI
Sanırım seni bugün çok kırdım. Öküzün tekiyim kabul. Bana hakaret fazlasıyla ettin sanırım kulaklarım aşırı derecede çınladı. Ben sinir etmek istemiştim şuan ki durumuz gösteriyor ki başarmışım. Ben sadece sinirlenince mavi yeşil olan gözlerini görmek istemiştim.. O renk gözlerinde başka bir güzel duruyor. Seni seviyorum Sultanım. Sen benimsin, benden kurtuluşun yok. Haa zahmet edip camdan bakmayı unutma.

 

Kendimi gülümserken buldum.. Hemen pencerenin önünde durunca kapşonla oturup benim olduğum yere bakıyordu. Şapkayı geri atıp gülümsedi.

Gülümsemek için kendimi zor tuttum. Benim için zor bir şey yapıp perdeyi çektim. Perdeyi çekerken asılan suratı kalbimi parçalamıştı.

Bu sefer geri adım yoktu.

**

Gözlerimi araladığımda uykumu tam almıştım. Esneyerek vücudumu gerdim. Telefona bakınca saatin 11 e geldiğini gördüm.

Yatağı gelişi güzel topladıktan sonra koca valizi açıp kıyafetlerimi çıkarmaya başladım. asker yeşili olan dar kesim bilekten biten bir elbisemi Çok severek almıştım. Onu kenara ayırıp diğerlerini katlayarak dolabıma yerleştirdim.

" Ne kadar çalışkanım ya! Kahvaltıyı bırak yüzümü yıkamadan kıyafetlerimi katlıyorum. " dedim kendi kendime. Eğer şuan katlamasaydım uzun bir süre katlamayacağımı biliyordum.

Valize kenara koydum takı kutusunda uzun bir kolye alıp yatağın üzerine koydum bu elbisenin altında siyah topuklu botlarımı giyerdim.

Sonra tabi ki Makbuş'un yanı! Çay suyu koyup kendime tost yaptım.

Sonra kendimi banyoya attım. Sıcak suyun altından çıkmak zor olsa da kendimi zoraki bir şekilde çıkardım.

Kurulanırken çayımın suyu taşma sesi gelince " Yaaa taşmaaa " diye mutfağa gittim.

" bravo bana ocağa su kaçırdım. Nur öldürecek beni," diyerek başımı salladım. Kalan su ile çayımı demledim. Onun demi çökene kadar saçlarımı kuruladım.

Bi güzel kahvaltımı yapıp üstümü giyindim kısa saçlarımı kendi haline bırakıp üzerime ceketimi giydim.

Çantamı koluma takıp yürümeye başladım. Hayallerimi düşündüm. Hiçbiri kendimle alakalı değildi, hepsinde o vardı. Ben onun için geleceğimden vazgeçmiştim.. Uğruna ailemi sildiğim okulu Deniz için dondurmuştum..

Aşk.. Nasıl bir şeydi? Benliğimi yerle yeksan etmişti.. Artık kendimi tanımıyordum.. Bu ben hiç ben gibi değil.. Ben bu kadar kolay biri değildim yada beni kıran varsa bende kırardım ama Deniz.. Konu Deniz olursa akan şelale duruyordu.

Ben en çok onda sevinirken en çok onda üzülüyordum.. O farklıydı.. O benim limanım hiç sahip olmadığım yuvamdı..

Hayallerime dalmışken Makbuş'un kafesine geldiğimi fark etmedim.. Makbuş nasılda zayıflamıştı, hasta gibi bir hali vardı. Yüzü içine çökmüştü. Kasada oturuyor işlere de Pınar koşuyordu.

Beni görünce yüzünde ki hüzün gitmiş çizgiye dönüşen gamzesi gözükmüştü.

" Kızım.. " dedi anne şefkatiyle. Kendi öz annem bu kadar derinden söylememişti.

" Annem " diye koştum sarıldım boynuna. Bana sımsıkı sarılıp kokumu içine çekiyordu. Sanki öz evladı bir yerden gelmiş gibi karşılamıştı.

" Nerdesin deli kız nerde! "

" Buradayım annem artık dizinin dibinde ayrılmayacağım. Kovsan da gitmicem " dedim yanaklarını öpücük yağmuruna tuttum.

" Deliliğini bile özledim! Ah bana söylemeden gittin çok kızdım ama hasretin her şeyi unutturdu.. Ah kızım niye boyundan işe kalkışıyorsun ki ? Deseydin bana, para lazım klinik için diye. Boşuna eziyet ettin kendine. " olan olmuştu şimdi konuşmanın anlamı yoktu. Çantamı ve ceketimi çıkartıp önlüğümü alıyordum ki gördüğüm manzara karşısında afalladım. Deniz karşı masada uyuyordu. " Onun burda ne işi var? "

" Dün gece eve gelmedi sabah ben açarken geldi, geldiği gibi uyuya kaldı. Anlamadım ki "

" Sabahlamış. " dedim omuz silkerek, iyi olmuş oh canıma değsin.

" İnsan düşünür evde annem bekliyor gideyim diye Ah ah, ölümüm bunun elinden olacak kızım vallahi. " başını sallayarak gitti yerine oturdu.

" Elbise çok yakışmış güzelim. " demeyi de unutmadı. Gülümsemekle yetindim.

" Bundan sonra hep buradayım Makbuşum bakıyorum da ben gittim müşteriler çoğalmış. " dememe fırsat vermeden müşterinin birisi çağrıp sipariş verdi.

Yarım saat böyle geçti. 3 katta maşallah doluydu.

Pınar aşağı yorgun inerken gözleri gözlerime buldum. Ufak bir çığlığı yüzünden bütün herkes bize bakıyordu.

"Gecem! " dedi boynuma zıpladı. " Hiç beklemiyordum valla " bu sırada bizim dana homurdanmaya başladı.

" Gece mi dedi birisi? " dedi esnerken. Yüzüne baktığımda şişmiş çekik gözleriyle göz göze geldim.

Şaşkın bir ifadeyle bana baktı. " Sultanım? " deyince arkamı dönüp Makbuşun yanına gittim. Deniz hemen arkamdan geldi.

" Gecem valla özür dilerim ya! " deyince Makbuş gülmeye başladı.

" Makbuş söyler misin ona konuşmuyorum. "

" Şuna bak " dedi başını görüş alanıma zorla soktu.

" Makbuşum yanımda ki paraziti uzak tutalım malum kısayım! Enfeksiyon kap mıyım! " dedim sinirle. Kollarımı göğsümün üzerine birleştirdim.

Makbul olayı anlamış bizi izleyip gülmeye başladı.

" Virüs olayım yine kanında yaşarım! "dudaklarım ısırdım.

" Makbuş söyler misin ayıgillerden olan arkadaşa gürültü kirliliği yapmasın! "

" Ya hatun seni öyle bir ısırırım ki gürültü kirliliğini görürsün. " omzumu silkip yukarı doğru çıktım.

Onu böyle süründürmek fazlasıyla zevkliydi!

**

Sonrası 2 gün boyunca aramızda geçen diyaloglar hep böyleydi. Sonunda kolumdan tutup çekti o konuşmaya başlayınca elimle kulağımı tıkayıp şarkı söylemeye başladım.

Deniz nerdeyse sinir krizi geçiriyordu.

" Ulan Allah belamı versin be! Nasıl dedim ben onu? Ulan var ya bildiğin oyuncak ettin beni! " deyince dönüp kısaca bakıp gitmeye devam ettim.

" Ya keçi! " diye bağırınca duraksadım.

" He öküz?" dedim tek kaşımı kaldırarak.

" Ben seni çok seviyorum be! "

" Az sev de yarısı boşa gitmesin! "yine laf dokundurdum.

" Haah! Çok komikti! Kızım ulan hasret kalmışım sana, yüzünü görmemişim Bilmem kaç saat. Şimdi bu kadar yakınken uzaktasın? Cennetteyken niye bana küçük cehennem yaşatıyorsun? "

" Bunu sen istedin. Ben sana geldim hem de her seferinde! Evet küçük bir şakaydı. Ama benim kalbim fazla gerçekle baş başa kaldı üzgünüm bunu da kaldıramadı. Ben yoruldum acaba bu sefer ayrılacak mıyız diye düşünmekten yoruldum. " bir saniye bu nerden çıktı? Ben bunu düşünmedim ki? Ulan mantığım yine aldı yürüdü!

" Yemin ediyorum bu sefer hayal kırıklığı yok! "

" Deniz "

" Sana ispat edeceğim! "

" Nasıl olacakmış o?"

" Bekle de gör hanımefendi! " dedi arkasını dönüp yürümeye başladı.

Deniz'den

 

Elimdeki yüzüğe gülümseyerek baktım. "Hadi bakalım bu seferde inanmada göreyim ben seni! Laz gelini!"





 

 

 

Bölüm : 06.01.2025 01:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...