
İlyas Yalçıntaş - Sadem / Dilberim
Cevap vermeme fırsat vermeden çekip gitti. Öyle böyle değil bildiğin gitti ya! Gözlerime baktığı zaman her şeyi anlıyorum zaten. Sadece mantığıma sıkıştırdığım cümleler dudaklarımdan döküldüler. Acaba 2 gün boyunca fazla mı uzattım bu olayı? O gülümseyince zaten benim buzul kısımların eriyor ki. Onun yanında yeşeren ağaç o gidince çürümeye yüz tutmuştu. Gözden kaybolana kadar arkasından baktım dönüp bakmadı bile! " Hayvansın Deniz Güney, Sen var ya kömüşsün! Mındıfon yada mandafonsun! "
Sokak ortasında bağırmama insanların bana deli misin bakışları ile son verdim. Adını söyleyemediğim hayvansın sen, yine rezil oldum!
Eve geldiğim de yine sinirliydim, " Dur tahmin edeyim yine Deniz seni sinir etti. " diye söylendi Saliha. Ona sadece dil çıkardım. " Desene kızlara meydanı bıraktın, kapıcaklar çocuğu avucunu yalayacaksın. " dedi üstümü çıkartırken, o öyle dediğinde duraksadım. " Sana yeni yıl yaramadı! Sus da! " deyince kıkırdadı. " Bakıyoruz da şivede yapmışız, gelinliğe hazırlık mı? "
" Ne gelini Allah aşkına? " derken yürümeye başladım.
" Laz gelini " içeri geçerken kendimi sırıtırken buldum. Üzerimi değiştirip mutfağa geçtim. Kendime çay suyu koyup ekmek arası yaptım.
Aslında onun karısı olmak... Hayallerden bile güzeldi.. Ah be Deniz isminin geçmesi yelkenimi suya indirmeme yetiyor. Bu sırada Saliha içeri geldi, "hayırdır kokuyu mu aldın? "
" Noldu Efser? " diyince omuz silktim. Oda gelip arkamdan belime sarıldı. Bu hali hep Deniz ile hayal etmiştim.
" Bu sahnenin seninle değil Deniz'le olması gerekmiyor mu? Yani seninle biraz tuhafta. " birden bende ayrıldı. " Sen cidden odunsun! " dedi ve ekmek arasını alıp ısırdı. Dudaklarımı büzdüm.. " Ama o benimdi... " diyebildim.
" Odunluğun bedeli canım! " dedi tribini atıp mutfaktan ayrıldı.
" Pis hazırcı! Alperle evlenince görürüm seni! Kuru kemik! " dedim bağırarak. " Hahaha çok komikti " diye bağırdı.
" Bence komikti. " diyerek gülmeye başladım. Daha demin sinirli olan ben şimdi gülüyordum Allahım sanırım delirdim! Günün geri kalan kısmında ise sosyal ağlarda gezip Denizden mesaj bekledim. Ama yok yok yok! Bir tane mesaj yok! Birden telefonum çalmaya başladığında kalbim yerinden çıkacakmış gibiydi. Ama arayan o değil Kamran'dı.
Onunla biraz sohbet ettikten sonra telefonu Efsun'a verdi. Bizim küçüğü falan sorup telefonu kapattım.
Kendimi yatağa atıp tavanı seyretmeye başladım. Bu halim onunla çarpıştığımız günü hatırlattı. Gülümseme engel olamadım. Onunla tanışalı 1 yılı geçmişti, doğum günün de hazırladığım kutu hala dolabımda duruyordu. Bugün şu gün barışırız öyle veririm derken dolapta kalmıştı.
Biz dayanamazdık bu kadar yakın olup uzak durmaya. Onuda kendimi de tanıyordum. " Of Deniz of " dedim tavana bakarak.
" Tavan aşkım haksız mıyım? Adam geliyor, kırıyor, döküyor, kırıkları topluyor ve bana gülümsüyor. Ben herşeyi unutuyorum! " dedim tavandan cevap bekledim. Cidden bekledim. " Çok yakışıklı be! "
Diyerek iç çektim. Elimi başımın altına koydum. " Çok seviyorum tavan, yok böyle sevgi! Nefesin kadar kıymetli olur mı bir insan? Oluyor be! Hemde öyle bir işliyor ki ruhuna onun suratı asık olsa solunda deprem oluyor.. " duraksadım. Tavanla uzun zamandır sohbet etmediğim için dolmuşum en azından şuan rahattım. İçimdeki yük hafifleyince gözlerim ağırlaştı. Uykuya dalmadan dediğim en son şey yine Deniz olmuştu..
2 GÜN SONRA
" Kızım bir dur da" dedi Makbuş sonunda. " Makbuş nasıl sakin olayım? hesabıma 20 bin yüklenmiş 200 300 lira değil!" (şu zamanın neredeyse 200 bini) dedim bir oyana bir bu yana dolanırken.
" Yavv bu kız cidden gerizekalı. Hiç yoktan 20 bin olmuş daha ne istiyorsun?"
" Ya yanlış yatırdıysa ya paraya ihtiyacı varsa o kişinin ? Onun vebalini alamam ben." diyince Makbuşta
" Belki de Deniz yatırmıştır." duraksadım.
" Haklı olabilirsin." sonuçta o zengindi. Makbuş tuhaf bir şekilde baktı. " Biliyor musun? "
" Evet , Deniz baya zenginmiş." dedim tırnaklarımn etini ısırırken. "Deniz mi söyledi? Bunu pek dile getirmezde."
" Ya aslında bir kere o demişti ama Devran'ı gördükten sonra ciddi anlamdan zengin olduğunu anladım."
"Dev-ran mı ? Onu neerde gördün ?" diye kekeledi.
" İzmir de karşılaştık"
" Denizin yerini biliyor mu?"
" Hayırda öğrenmesi zor olacağını sanmıyorum."
" Deniz istemediği sürece bulamazsın Efser. Abisinden nefret ediyor ve biliyorsun ondaki inat kimsede yok." dedi durgunca. Haklıydı Deniz'in inadı fazlasıyla kötüydü. "Yok hayır söylemedim sadece çok benziyorlardı o konu hakkında konuştuk." dedim müşterilere bakmaya devam ettim. Bankaya öğleden sonra gidecektim nasıl olsa.
Aşağı inip kasaya Makbuş'un yanına gidecekken içeri Deniz girdi. Bir an kalbimin çıkacağını hissettim kapıyla girerken hafif esen rüzgar koksunu ondan önce getirmişti. Anında yanımda bitip elini belime değdirdi. Önlüğümü çözdüğünü sonradan anladım bu adamın dokunuşları duyu organlarımın erimesine sebep oluyordu. Kendimi toparlayıp " Napıyosun?" dedim sert bir şekilde.
" Selamun aleyküm Makbuşummm, gidiyoruz hatun." dedi sonunda otoriter bi şekilde.
" Sana geleceğimi kim söyledi?" vallahi iyiyce ukala oldu bu öküz!
"Uzatma Efser , gidiyoruz."
" Arama sorma mesaj atma sonra gel gidiyoruz ! Oldu canım başka emrin!" dedim hafif bağırarak. Deniz cidden sinirliydi, sütlü çikolata göz rengi gitmiş zifiri karanlık gelmişti. Ama haklıydım! Kaç defa telefona baktım belki bir mesaj atar diye ama yok!
" Bak kızım! Seni katlar büyük bim poşetine koyar yinede götürürüm! İnat etme da!" diyince en hassas yerimden kırmıştı yine.. Bu boy konusu beni deli ediyordu, tutamadım kendimi yine tokat attım..Makbuş şok olmuş içeride ki birkaç müşteri pür dikkat bizi seyrediyordu." Bunu sen istedin " dedi basenlerimden tuttuğu gibi omzuna attı attığım çığlık yankılandı.
Omzunda debelenirken ellerim poposuna değdi. "Az sabır sevgilim evlenmeden dokunamazın!" dedi..
utançtan kendimi gömmek istedim.. Atın beni valahi FSM'den. Bu halime gülsem ağlasam mı bilemedim..
" Makbuş! Kurtar beni bu manyağın elinden!" diyince müşteriler dahil herkes gülüyordu. Alacağın olsun be Makbuş!
" Dur da debelenme!" diyince sinirden sırıttım. Bu sıra oda bende da ekini çok kullanıyorduk.Yürümeye başladı ben durur muyum? Tabiki de hayır! Tekmeler savurmaya başlamıştım!
" Tekmelerin biri miraslarıma gelecek doğacak olan çocuklarımıza veda edeceğiz, çocuk yapalım sonra " deyince sırtını tekmelemeye başladım!
" Sen çoook pis bir herifsin yaa! " eliyle popoma vurdu. " Bak bu şekilde vurmak benim alehime bil istedim. Rahat dur." dedi sustu. " Ayıpcı sapıık!diyince indirdi beni omzundan. Az daha o şekilde kalsaydım midemde kalan son kırıntılar ağzımdan çıkacaktı! Elini kemerine koyup en iç yakıcı bakışını attı. " Susacak mısın?" öyle bakma be adam!
" Bir şartla" dedim umursamaz bir şekilde.
" Neymiş?"
" Hesabıma parayı sen mi yatırdın?"
" Evet "
" Neden ? " dedim nefesimi dizginlerken.
" Sen gereksiz bir fedakarlık için beni, şehri ve okulunu terk ettin."
" Gereksiz fedakarlık mı? " dedim kırgın bir sesle.. Şuan fark ettiğim lüks arabanın kapısını açtı.. Başını olumlu bir şekilde salladı. " Gerekmeyen bir fedakarlığın bedeli 20 bin mi?" ağlama Efser ağlama!
" Efser lafların neden olumsuz taraflarını anlıyorsun? Son zamanlarda beni dinlemiyorsun bununda farkındasın değil mi? Her lafı ağzıma tıktın. Tamam haklısın, sana haksızsın demiyorum . Sadece olayları tek taraflı görmeyi bırak nolursun. Sadece acı çeken sen olmadın." dedi beni kucaklayıp arabaya bindirdi emniyet kemerini takıp hızlıca şöför kısmına geçti. Tek kelime edemedim sonrada gaza bastı.
*
" Efser Gecem özür dilerim." dedi gözlerime bakarak. Dikkatlice gözlerine baktım gözlerinin içi gülümsüyordu. Daha demin ki karanlık yerini açık kahveye bırakmıştı. Birşey demek istemedim ve başımı öne eğdim.
" Kız senin inadını yerim. " dedi gülerek nerdeyse bende gülecek gibi oldum. " Keşke senin gibi olabilsem." diyince ona dönüp ciddimisin bakışı attım. "Efserim minik gözüken kalbin fazlasıyla büyük ve orada ben varım. Ben ve gelecekteki sonradan gelenler.." diyerek göz kırptı.. Kalbim sakin ol be koçum valla duracaksın küt diye. Sakin ol az! Bu sefer tutamadım kıkırdadım. "Sultanım.. Ben seninle yaşamak, yaşlanmak istiyorum. Biliyorum geçmişte ki acılar çok taze ama şuanı mahvetme. bugün eskisi gibi olalım nolur?" nasıl hayır denilir ? kim hayır diyebilir? evet, çok toksik bir ilişkimiz vardı ve galiba ben toksik ilişki insanıydım..
" Ne gibi ? " dedim masumca eğilip yanağıma öpücük kondurdu. Ellerini ellerime kenetledi. " Seni çok seviyorum be hatun." elimi öptü. Utanarak gülümsedim. " sonunda cenneti gördüm, o iki dudağının kıvrılması benim cennetim."
" Yaaaaa Denizzz "dedik aynı anda. Eline vurdum " Taklidimi yapmaaa"
" Bir kadın bu kadar tatlı olmamalı! Kızımıza acıyorum sana çekerse evden dışarı çıkamayacak!" diyere şaşırarak güldüm.. Ona biraz daha yaklaşıp kol altına sokuldum. Onun dudakların böyle güzel kelamlar çıkması bana iyi kalbime kötü geliyordu. Burnumu boynuna koyup ona daha sıkı sarıldım. Elleri sırtımdan geçerek omzuma attı..
Seni çok seviyorum Deniz, dedim içimden.. O sırada o " Seni çok seviyorum sultanım, seni kendimden çok seviyorum. Boynunu koklarken gülümsedim. " Ya benden çok kokumu özlemişsin!" gülümsedim ama burnumu ait olduğu yerden çekmedim. Deniz bende doğal afet rolü görüyordu. Yakıyor , eritiyor, sel basıyor ve deprem oluyordu." kime diyorum ki ben" diye hayıflandı. " Off Denizz " dedim elimle göğsüne vurdum. elimi tutup için öpüp " Mis kokulum , ben sana kızamıyorum helede son 4 tokattan sonra" kıkırdadım. " Gerçekten mi?"
" Gerçekten de sana kızmayacağım anlamına gelmiyor,." dedi düz bir şekilde. "Off Denizz " dedim oda beni tekrar taklit etti. " Sen gerçekten uyuzsun! " dedim alayla karışık.
" Kimin sevgilisiyim olsun o kadar. " dedi, şapşal ya yemin ediyorum şapşal!
" nereye gideceğiz " dedim konuyu değiştirerek. Derin nefes aldı " Lunapark?" dedi sorarcasına. Ona döndüm. " Yaaaa sen varya ısırmalık herifsin!" dedim gülerek. Yanağını çevirdi, sorarcasına kaşlarım çatıldı. " Isır o zaman " yanağına yaklaştım. Eskisi gibi deri değildi kilo almıştı. Dişlerim yanağının tadına bakınca tuhaf oldum. İz çıkmasın diye fazla ısırmamıştı ve kendimi geri çektim.
" İlerde bunların daha sertini istiyorum! " dedi ve gaza bastı. Koluna vurarak dışarı seyretmeye başladım. Utançtan kızaran yüzüm mü desem , şekilden şekile giren ellerim mi? Ömürlük herif ama bu gidşle ömrüm yetmeyecek! Gideceğim vallahi kalp krizinden.
Bir süre sonra etrafa bakındık. " Lunaparka gitmeyecek miydik ? "
" Galataya uğramadan olmaz." dedi arabayı park etti.
Galata bütün güzelliği ile beni bekliyordu. Metro ile geçerken hep görüyordum ama gelmek nasip olmamıştı..
içi en az dışı kadar güzeldi, restorant kısmında birşeyler yiyip üskata çıktık.
" Deniz burası harika!" dedim enfes manzarı seyrederken. Deniz gülümsedi ve sustu. Bir süre benim ve manzaranın fotoğrafını çekti. Denizle beraber aşağı indik azıcık sahil boyu yürüyüp durduk. Arkasını dönüp Galata kulesine baktı.
"Galatanın hikayesini biliyor musun?" diyerek susma yemini bozmuştu. "Hikayesi varmıydı?" çok cahilim keşke ölsem!
" Efsanesi var" dedi gülümseyerek. Sonra başını kız kulesine çevirdi. " Bu iki güzelliğin muhteşem hikayesini sana anlatmakta varmış" diyince gülümseyrek ona baktım. " Kız Kulesi , Galata'ya aşıktı. " diyince. " Şaka" dedim.
" Dur da, dinle evvel sonra konuşma yetkini kaybedene kadar öperim baaak" dedi sahte bir kızgınlıkla. Lafları beni utandırmıştı ama o hiçbirşey olmamış gibi anlatmaya devam etti.
" Kız kulesi boğazın sultanıymış bu yüzden herkes ona hayranmış. Bir çok aşka ev sahipliği yapmış ama aşkı yaşamamış.Günlerden bir gün galatanın inşaatı başlamış, kız kulesi merakla inşatın bitmesini bekliyormuş. O zamanlar daha gençmiş galata ve fazlasıyla çok yakışıklıymış. Kız kulesi tek bakışla aşık olmuş Galataya.. Aşkı o zaman anlamış harika bir duygu olduğunu.. Galatada Kız Kulesine hayran kalmış.. Gece gündüz demeden bakışmışlar aşkları gittikçe kördüğüm olmuş.İki aşık yıllarca bakmışlar birbirlerinin güzelliğine ama nasıl kavuşur nasıl dile getirirlermiş ki aşklarını, arada kocaaa bir deniz... Kız kulesi aşık olduğu heybetli yakışıklıya hislerini anlatamadığı için günden güne daha bir solgunlaşmış, üstelik onun hislerini de merak eder olmuş, ya o sevmezse beni diye kahrından deli olmuş. Galata kulesi de aynı merak ve endişe ile büyütüyormuş her geçen gün ona olan aşkını... Yıllar yılları kovalamış yüzyılları doğurmuş. Galata Kulesi dayanamamış sevdiğini bu halde görmeye ve bir gün ulaştırırım umuduyla anlatmış ona hissettiklerini sayfalara şiirlere,mektuplara...Yazarmış yazmasına ama ne sesini ne de yazdıklarını hiç iletememiş sevdiğine...Düşünüp dururmuş, nasıl ulaştırabilirmiş ki bu sayfaları aşkına diye ...
Galata kulesi kara kara düşünürken Hezarfen Ahmet Çelebi çıkıvermiş bir gün tepesine ve Galata Kulesinden Üsküdar'a uçacağını anlatmış bu kudretli kuleye. Galata kulesi yalvaran sözcüklerle rica etmiş Hezarfen Ahmet Çelebiden,Kız kulesine yazdığı mektupları, şiirleri ulaştırmasını.Galata kulesinin aşkının gücüne dayanamayan Hazerfan Ahmet bu istediği kabul etmiş.Almış mektupları koynuna ve bırakmış kendini koca kuleden boğaza doğru. Ama çılgın esen rüzgar ile bir o yana bir bu yana savrulurken denize düşürmüş mektupları,Kız kulesi merakla izlerken bu çılgın adamı, savrulan kağıtları Galata Kulesinin yolladığını hissetmiş ve martılarla şarkılar söyleyerek keyiflenmiş.
Olan biteni uzaklardan çaresiz izleyen Galata Kulesi ise üzüntüden ne yapacağını şaşırmış.Ama görmüş ki dalgalar yardım ediyor aşkına ve mektuplarını tek tek bırakıyor Kız kulesinin kucağına...
Hazarfen Ahmet Çelebi'nin Galata Kulesi'nden uçması, memlekette hiç görülmemiş bir şeymiş. Bir insanı uçuran tabi ki aşktır başka ne olabilir dimi ? Bu arabuluculuk Hazerfen Ahmet Çelebi için iyi olmamıştır çünkü durumu duyan Padişah Cezayir'e sürer Hazerfen Ahmet Çelebi'yi. Aşıklara inanmanın bedelini öder ve 31 yaşında Cezayir de ölür Hazarfen Ahmet Çelebi.
O günden sonra Galata Kulesi hem esirlere hem de kendine zindan olur. Kız Kulesi de hem bazı devlet adamlarının hem de kendinin zindanı olmş. Aynı kaderi paylaşmışlardır. Kız kulesi aşkına karşılık bulmanın sevinci ile içine güneş gibi doğan bu haşmetli kulenin karşısında günden güne güzelleşir.. Aşkının karşılıksız olmadığını gören Galata Kulesi de yıllara rağmen daha bir kudretli daha bir sağlam süzer olur sevdiğini... İşte bazen imkansızda güzeldir aşk Sultanım " dedi derin bir çekti.
" Ne güzel anlattın be herif? " hayranlıkla ona bakıyordum.. " Aşkın dili yok ki " dedi Galataya baktı. " Rivayetlere göre Galataya kiminle çıkarsan onunla evleniyormuşsun biliyor musun?" hızlı olan kalbim dahada hızlandı.. Yerinden çıkacak bu bir evlenme teklifi mi acaba?
Ayy öleceğim meraktan!
Bilmece gibi olma be herif! Benimle evlen demen yeterdi helede bu hikayeden sonra ama yok ! Banada pes ama sabah ona sinirden ölüyordum şimdi benimle evlenmesini istiyorum. Bu herifle kalınca bende baya dengesiz oldum. " Güzelmiş " demekle yetindim. Sonra galata ve kız kulesine baktım.. " Gidelim mi? " diyince olumlu bir şekilde baktım. İstanbul güzelse bu iki aşığın sayesinde..
Lunaparka girdiğimizde heryer bomboştu ve Deniz sinsi bir şekilde sırıtıyordu. Elimi eline kenetledi. " Deniz! " dedim heyecanlı bir şekilde. " Benimle gel sevgilim " dedi beni çekiştirdi.
Bir aletin önünde durunca başım yavaş bir çekimde yukarı kaldırdım.
" Şaka yapıyorum de nolur "
" Hayır sultanım asansöre bineceğiz " dedi sinsice sırıttı.
Ben buna binersem kesinlikle kalp krizi geçirmiş olarak inerdim.
" Ben buna binmek istemiyorum " dedim geri çekildim. " Efserimmm yaa korkuyorum deme sakın "
" Tamam demem " dedim Deniz ise kıkırdamaya başladı. " Bana güveniyorsan binersin, değil mi?"
" Yaaaa offff! " dedim ama beni dinlemedi ve ilerlemeye başladı. İlk olarak beni bindirip güvenliğimden emin oldu sonra kendisi binip kendi ayarlarını düzeltti. Sonra bir yerlerden orta yaşta bir abi geldi ve oda kontrol edip gülümsedi. " Derin nefes alın " dedi ve gitti.
İçimden kötü hislere engel olamıyorum... "Deniz kendimi kötü hissetmem normal mi? "
" Çok mu korkuyorsun? İnelim istersen "
" Hayır, ellerim tut korkmam o zaman.. " dedim bir elimle önümdeki tutacağı tutarken diğer elimle onun elini tuttum.
Sonra mı ne oldu? Bir kere yukarı çıktık ama... Ne yukarıydı sesim kısılana kadar çığlık attım bu 20 saniye bana 20 saat gibi gelmişti.. Yukarı çıkınca Deniz adama dur işaret yaptı.
" İnmek istiyorum! Bırak beni! İmdaaaat!"
" Hayatım sakın ol! Derin nefes al! "
" Ölüyorum nerdeysee! Sana neden uydum imdaaat! "
" Sevgilim sakin ol bir şey diyeceğimm" burnumdan derin derin nefes aldım.
Sakin! Efser sakin! Kalbim göğsümden çıkacak gibi atıyordu.
Ama bu sefer Deniz'den değil korkudan!
Altıma kaçırmadığıma şükrediyorum!
" İyi misin fıstığım? " başımı olumlu bir şekilde salladım. Yüzümü görecek kadar kafasını çıkarttı. " Efser sana bir şey söylemem lazım artık içimde tutmak istemiyorum.. " gözlerini gözlerime kenetledi.
" Bunda bir yıl öncesine hayatıma tuhaf bir şekilde girdin. Her şey o kadar hızlı gelişti ki ben anlatamam. İlk çarpıştığımız an göz göze geldik kısa bir an. Ah işte dedim bu hatun benim olmalı.. Yüreğim o an sana teslim oldu. Kader ya bir daha yardımıma ihtiyacın oldu sonrası zaten malum.. Ben istemsemde kader bizi hep bir araya getirdi.
Sonra dedim bu kız benim kaderim. Alıkoyamadım kendimi senden. Kanıma karıştın bir kere. . Ama çok büyük bir sorun vardı. Ben lanet bir bağımlıydım, ben pistim Sense tertemiz. Uzak durmaya çalıştım ama olmadı uyuşturucu gibi ağır bastın yüreğime. Uyuşturucu krizlerine olmasa yanına unutuyordum beyaz laneti. Çünkü sana bağımlı olmuştum.. Öyle bir bağımlılık ki bu ömür boyu sürse gıkını çıkarmazsın.. Ne kadar canın yanarsa yansın vazgeçmezsin.. Efser ben sana bağımlıyım. Senin sayende o lanetten kurtuldum.. Bundan sonra her şeyim sensin.. Benimle bir ömür bağımlı olmaya var mısın? " dediği an birden konfeti patladı. Yukarı baktığımda Can diğer konfetileri patlatıyordu.. Bu kadar yükseklikte hem de... Sanırım delirdi...
Sonra Deniz bir hareket yaptı ve biz hızlı bir şekilde çığlıklar eşliğinde aşağı indik!
" Aahahhhhhhh imdaaaaatt" sanırım birazsan kaçıracağım korkudan!
Aşağı indiğimizde konuşmaya mecalim kalmadı. " sımsıkı kapalı olan gözlerim birbirine kenetlenmişti.
" Sevgilim gözlerini açar mısın "
" Senden nefret ediyorum Deniz! " diye bağırdım son sesle gözlerimi açtım ve karşıda ki manzara karşısında bu ağlamaya başladım...
Kırmız balonlarla E V L E N E K M İ ? yazıyordu..
" Evlenek mi? " diye tekrar ettim. Deli gibi gülmeye başladım.
" Bu işi Tunç vermemem gerekiyordu, Keşke yukarı onu çıkarsaydım belki düşüp geberirdi! Mal herif evlenek nedir! "
" Evet " dedim sevinçle. (ve son sesimle)
" Ne? " dedi Deniz tuhaf bir yüz ifadesiyle.
" Sana ömrümün sonuna kadar bağımlı olacağım Deniz Güney. " diye mırıldandım...
**
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 13.02k Okunma |
1.15k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |