Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@uykuluhatun

Dakik bir insan olmanın dezavantajları da var tabi, saat 9'da gelip 10'a kadar Makbuş'u beklemek gibi... Tabi sen kadını unut, Deniz'le iki kelime fazla konuşmak için kadına hiç bir şey sorma, sonra tantana yap Efser hanım. İç sesime kafa atmak istiyorum, neden bu kadar haklı ?

Makbuş geldiğinde sohbet ettikten sonra 3. kattan en alt kata kadar süpürdüm, sonra paspas çektim en son da toz aldım. Ben bunları yaparken Makbuş bana başka iş buyurmadı zaten, silip süpürmeye o demeden başlamıştım. İşim bittiğinde saat 1'e geliyordu, zaman ne zaman bu kadar geçmişti, farkına bile varmamıştım doğrusu. Guruldayan karnımı duyan Makbuş'un ters bakışlarına maruz kaldım.

"Kahvaltı yapmadık, evde de yapamadın sen değil mi?" Dişlerimi göstererek sırıttım.

"Sabahları uyanır uyanmaz kahvaltı yapmak gibi bir huyum yoktur, pek sevmem doğrusu, " deyip omuz silktim. Makbuş mutfağa yöneldi, çok yorumluştum valla, kasanın arka tarafına geçip bar sandalyesine oturdum. Kahve makinası buradaydı ilk defa kahve makinası kullanıyor olsam da becermiştim. Elindeki tost ve vişne suyuyla yanıma gelen Makbuş'u ısırmak istedim.

" Açlıktan öleceksin ye sabahtan beri bütün katları sildin süpürdün, " dedi gülümsedi. Pastane tarzı bir kafeydi, genellikle kek, kurabiye toz ve sandviç çeşitleri olan bir yerdi. Üniverisiteye yakın olduğu için bunlar yeter bile artardı.

" Zahmet verdim, deseydin ben yapardım, " dedim mahcup bir şekilde.

" Ne zahmeti kızım. " elini omzuma koydu. Aysun hanımın 18 yıllık hayatında gösteremediği sevgiyi Makbuş gösteriyordu. Aysun hanım dediğime bakmayın, o benim öz mü öz annem. 4 yıldır beni aramayan öz annem.

" Tablolar ve kara kalem çalışmalarına bayıldım gerçek gibi. " bir yandan tostumu ısırıyordum, bir yandan da meyve suyumdan yudumluyordum.

" Kara kalemler bana ait, " dedi sakince. " Ciddi misin Makbuş? Ah, Allah'ım! Cidden harikalar! " diye ciyakladım hayran olmuş bir sesle. " Evet, yemeğini ye, ben yukardaki müşterilere bakayım, " dedi ve yukarı yavaş yavaş çıktı.

Ben orta ve alt kata bakarken -ki alt kata genellikle sevgililer gidiyor- in çık in çık zayıfladım valla şu göbeği bir eritsem ne isterim Allah'tan başka? Lavabo gidip işimi gördükten sonra elimi yüzümü yıkadım. Uzun süredir rahata alışkın olduğumdan dolayı fazlasıyla yorulmuştum, eve gidince ilk işim uyumak olacaktı. Aynaya baktığımda gözlerimin altı morarmaya başlamıştı, bütün gece öküz Deniz'i düşün dur uyku bir türlü gözüme girmemişti. Deniz, ona kızgın olmam gerekirken aklım hala ondaydı bir türlü çıkmıyordu ki zaten aklımdan, nasıl bu kadar bağlandım orası muamma...

" Bakar mısınız? " sesiyle Deniz'le olan hayallerimden ayrıldım. Karşımda öğrenci olduğu bariz ortada olan çift vardı. "Hesabı alacaktık biz. " sesi kalın olmasına rağmen güzel bir tınısı vardı. Makbuş'un sevdiğim bir özelliği vardı masaları karıştırmayayım diye not yazıyordu.

2 latte, 2 dilim kakaolu pasta.

Liseli gençlere indirim, normal fiyat 30 iken gençlere 20 kızım. :)

Bir de kadına soğuk nevale derler. Kadın bildiğin kanatsız melek gördüğüm andan beri zaten kanım çok ısınmıştı.

" 20 lira gençler, " dedim kendimden emin bir şekilde ikisi de şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. " Menüye göre daha fazla olması gerekmiyor mu abla? "dedi çocuk kibar bir şekilde, abla demelerine kızan tiplerden değildim. " öğrenci indirimi." dedim gülümseyerek. Bazıları olsa çaktırmadan geçer giderdi, helal süt emmiş cocuk, kız da böyle hanım hanımcık, tam birbirlerine göre. Allah'ım menopoza girmiş teyzeler gibi oldum, ruhum yaşlı derken bunu kastetmiyordum. Çocuklar parayı uzattıktan sonra " Kolay gelsin." diyerek kapıdan çıktılar. Ah lise de olmak vardı şimdi, ne yaramazlıklar yapardım..

Omzuna değen el ile yerimde hafif bir şekilde sıçradım. " Geç oldu kızım, sen git. " gülümseyerek kadıncağızla Deniz yüzünden, ne kaçta geleceğimi ne kaçta gideceğimi konuşmuştum.

Ah, Deniz Güney darma duman etmişsin beni... "Kaç saat çalışmam lazım normalde, " dedim " Normalde 6 saat ama sen bugün fazla çalıştın, bunun karşılığını alırsın merak etme, kimsenin hakkı bende kalmaz. " saat 8 on vardı kimse kalmayınca aşçı Nihat usta bulaşık yıkayıp mutfağın temizliğiyle ilgilenen Pelin ablayla birlikte erkenden çıkmıştı.

" Benim için önemli değil, cumartesi pazar fazla çalışırım, " dedim gülümseyerek. " Ben Deniz'i arayayım da seni almaya gelsin, " dedi gülerek. Deniz mi? Ah, dünden beri görmedim nasıl da burnumda tütüyordu. Bugün uğrar diye çok beklemiştim ama gelmemişti, işi var diye kendimi kaldırsam da kalbim buna inanmıyordu. Benim ona kızgın olmam gerekirken onun bana kızması çok saçmaydı. Bana kızdığını da nereden çıkarmıştım şimdi? Bu Deniz Güney değerlerimle fena halde oynuyordu.

" Gerek yok, ben kendim giderim. Zaten çok zahmet veriyorum Makbuş. " sesim fazlasıyla narin çıkmıştı. Sesimin bu kadar ince ve narin çıkmasına hiç alışık değildim. " Sana fikrini sormuyorum küçük hanım, yalnız gidemezsin. " sesi o kadar otoriter çıktı ki gıkımı bile çıkaramadım.

"Şansına küs, Deniz'e ulaşılmıyor ama Tunç gelecek zarftaki senin gündeliğin, "dedi zarfa bakmadan çantama koyunca gülümseyip mutfağa yöneldi. Kapıdan giren gökyüzünün rengi gözlere sahip olan Tunç Döveç geldi. Lacivert beresi asker gömleği lacivert keten pantolunuyla nefes kesici gözüküyordu. Deniz ve arkadaşları bizim mankenlere taş çıkartıracak yakışıklılığa sahipti.

" İyi akşamlar, Efser, " deyip gülümsedi.

"İyi akşamlar Tunç, " diyerek karşılık verdim. Elindeki poşeti önüme koyunca şaşırdım, açmam için kafasıyla hareket yaptı poşetin içine bakınca telefon olduğunu anladım.

" Deniz'in hediyesi, kabul etmeme şansın yok içinde Deniz'in, benim, Can'in, Makbuş'un numaraları kayıtlı. Ha bir de yeni hattında içinde, " dedi tek solukta. İlk defa böyle bir hediye alıyordum, tabi ki kabul etmeyecektim.

" Ama - " lafımı kesti.

" Kesin bir emir, en azından benim sağlığımın tehlikeye girmesini istemiyorsan, lütfen kabul et, çünkü Deniz'in yumrukları öldürücüdür, " dedi gülerek. Yüzüm yanıyordu.

" Peki, peki de kendisi niye vermedi?" Değil mi ama bana kızgın olsa hediye göndermezdi, kızgın değilse niye kendisi getirmedi?

"İşi vardı o yüzden. " inanmış gibi yaparak gülümsedim, Makbuş elini kurulayarak içeri girdi " Sen daha gitmedin mi cimcime ? " dedi gülerek buna ben kadar Tunç'da şaşırmıştı. Vedalaştıktan sonra hızlı adımlarla yürümeye başladık, hava çoktan kararmıştı, yol boyunca ne o konuştu ne ben. Zaten Deniz'den hoşlanırken en yakınlarıyla nasıl muhabbet kurabilirdim ki. Sokağın başına geldiğimizde, " Sana da zahmet oldu, teşekkür ederim Tunç, iyi geceler, "dedim.

" Ne zahmeti, önemli değil Efser, iyi geceler, " dedi gülümseyip gitti, hızlı adımlarla eve girdim. Üzerimi değiştirip kızlarla yemek yedim, telefon olayını anlatınca kızlardan ooo nidaları gelmese daha mutlu olabilirdim..

Bulaşık yıkamada Nur'a yardım ederken kendime şaşırdım, dalaşmadan ilk defa bu kadar uzun süre durduk. Türk kahvesi içerken altan altan Can'ı övmeye başladım, fotoğrafını gösterince Nur'un yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu, bu işin mutlaka olması gerektiğini bu gülümseme ile anladım. Can ve Nur çok uyumlu bir çift olabilirdi. Olacağından da emindim. İçimde ki yaşlı teyze arada sırada işe yaramıyor değil.

⚡⚡⚡

Dünden daha yorucu bir gün olmuştu, bugün yine Deniz Güney gelmemişti. Dün akşam teşekkür mesajı atıp atmamak arasında çok gelgitler yaşamıştım ama inadım galip geldi ve o mesaj atmadan mesaj atmama kararı aldım. Makbuş'a gelirsek o gerçekten şefkatli bir kadındı, adamına göre muamele yaptığı için adı soğuk nevaleye çıkmıştı bence, çünkü bana karşı çok cana yakındı.

" Bugün de bitti Gece, " dedi sandalyeye otururken, burası onun için fazla yorucuydu ama bunu ona söyleyecek kadar samimi olmadığımızı biliyordum. " Aynen öyle Makbuş. " gülümsedim, bu iki gün benim için çok yorucu geçmişti. Geceleri Deniz Güney yüzünden uyku tutmuyordu, çarpıştığımız andan itibaren her şey film şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu ve saatler gece yarısını geçmiş oluyordu. " Soracağım Deniz'e, telefona bir bakar insan, bu sefer seni almaya Can geliyor kızım, " dedi tatlı tatlı. Ben çoktan unutur gelir diye düşünürken beyefendi teşrif bile etmiyordu. Kapı girişinde siyahlara bürünmüş Can'i görünce hırkamı ve çantamı aldım. " Nerede o hayırsız? " sertçe sormuştu.

"Biliyorsun Makbuş, bizim mekanda, " deyince Makbuş'un yüzü düştü, göz göze gelince yapmacık bir şekilde gülümsedi. Vedalaşıp kapıya çıkınca Can'ı çiğ köfte yerken tabiki beklemiyordum, öyle bir iştahla yiyor ki benim bile canım çekti.

" Bakma öyle kedinin ciğere baktığı gibi, sana da aldım, o kadar hödük değilim, " dedi ardından iç cebindeki dürümü çıkarıp bana uzattı. " Teşekkür ederim Can, harbi hödük değilmişsin, " diyerek kıkırdadım. Ardından ikimiz de kahkaha tufanı kopardık.

" Ben de kabul etmezsin sanıyordum, nezaketen de olsa sorayım dedim. " yürümeye başlarken, " Çiğ köfte bir, lahmacun iki, bunlara asla hayır diyemem, " dedim sırıtarak.

" Kızın içinde Mahmut abi çıktı, " deyince kendimi tutamadım, bize bakan insanlara rağmen kahkahalarla gülmeye başladım, çiğ köfte bitince -güzel olan her şey çabuk bitiyor- çöp kovasına kadar elimde tuttum, çöp kovasına yaklaşınca da basket attım. Can bu hallerime sadece gülüyordu.

" Nur'a azıcık senden bahsedip fotoğraflarını göstermiş olabilirim, " dediğimde Can yanımda ilerlerken aniden durdu.

" Ciddi misin sen?" Dedi sakince, gözlerini kocaman açarak suratıma dikkatle bakıyordu. O kadar çok heyecan yapmıştı ki, bunu hızlı bir şekilde alıp verdiği soluklarından anlayabiliyordum.

" Bana çiğ köfte alacak enişteyi kaçıracak kadar kafayı yemedim henüz, " dedim kocaman bir gülümseme ile. Bana birden sarılınca başta idrak edememiş olsam da bende sarılmaya çalıştım, tabi beni çuval gibi bir o yana bir bu yana sallayana kadar. Gerçekten bu görüntü çok komikti, 190 boyunda bilmem kaç kilo olan Can basa sarılmış sağ sola çeviriyordu..Bu onun için baya rahat bir haareketti.

" Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim, " dedi heyecanla. Bu kadar mutlu olacağını bilsem bizim soğuk nevaleyle daha önce konuşurdum.

" Eğer biraz daha beni sallarsan, yediğim çiğ köfteyi üzerine kusacağım, " dedim ciddi bir şekilde.

" Oh, affedersin, peki ama bil ki dünya ahiret bacımsın, başın sıkışırsa anında bana gel, " dedi göz kırptı, sonra yürümeye başladık. Normalde bacı kelimesini sevmeyen ben enişte adayım öyle deyince hoşuma gitmişti. Tekrar sessizce yürümeye başladık, ara sıra Can'a kaçamak baktığımda kendi kendine sırıttığını görüyordum, ah, aşk nelere kadir.

" Ben buradan giderim, iyi geceler Can, " dedim arkama dönüp yürümeye başlıyordum ki Can'ın sesiyle duraksadım.

" Sana dedikleri için çok üzgün, " yerimde donup kaldım, bir an için neyden söz ettiğini anlayamayarak kaşlarımı anlam veremeyerek çattım ve Can'a doğru döndüm. " Deniz, " dedi elini ensesine götürüp ensesini kaşıyarak. " Sana dedikleri için gerçekten çok üzgün. "

" Bunu kendi neden söylemiyor? " deyiverdim.

" İşleri var, ondan, hem dün mesaj atarsın diye bekledim, Efser niye mesaj atmadın? " konuyu değiştirdiği o kadar belliydi ki.

" Bilmem, aklıma gelmedi. " aslında Deniz'in fotoğraflarına bakmaktan gelmedi desek daha doğru olurdu.

" Hmm, bu gece gelsin o zaman, iyi geceler. " sırıtarak yanımdan uzaklaştı. Evim daha gözükmese de o kadar uzak sayılmazdı, yavaş yavaş giderken yanıma yaklaşan ayak sesiyle korktum , korkudan arkamı dönüp de bakamadım, onun yerine hızlı adımlarla ilerlemeye başladım.

Ben hızlandıkça arkamdaki ayak sesi hazırlanıyordu, içimdeki korku tavan yapınca tabana kuvvet dedim daha da hızlandım, içimden bildiğim bütün dualarımı okudum, evime çok yaklaşmıştım. Dünya da kadın olmak işte bu kadar korkutucuydu, sokakta bile rahat yürüyememekti.

" Gece, bekle! " nefes nefese kalmış sesle durdum.

Bu sesi tanıyordum. Kalbimin ritmi değiştiğinde soluklarım da heycanımla hızlanmıştı.

Bu, O'ydu.

 

Loading...
0%