Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@uykuluhatun

# Geçmiş 2. Bölüm #

" Bırakın! " diye çığlık attım, üveylik gibi kokuyorlardı. " Yalvararırım bırakın , ben size bir şey yapmadım ! "

Sadece gülüşüyorlardı, birisi kollarımdan geri yaslayıp bedenini bana dayadı. " Çok korkuyorum bırakın beni.! "

" Benden kurtulamazsın güzellik !" karşımdaki çocukta bağırmıştı. Ellerimi kurtarıp adamın yüzüne çizik attım, yüzleri bulanıktı. Bana tokat attı bacaklarımı ikiye ayırdı.

" Hayııır! " diye bağırdı Hırçın. Her gece bu rüyalardan bıkmıştı, sırf bu rüyalardan kurtulmak için canına kıymayı çok denemişti. Ama başaramamıştı , yaşamak değerliydi. Nefes almak kıymetliydi.

Terli mavi saçlarını geriye atarak kabusun etkisinden çıkmaya çalışıyordu. Gram uykuya hasret kalmıştı yada kâbussuz.
Haydarı itip ellerini arkaya koyarak kendini kaldırdı. Bir süre sessizliğe kulak verip nefesini dizginledi. Yataktan kalkıp aynada kendine baktı, mavi saçlarıyla okyanus rengi kadar açık gözleriyle korkutucuydu. İnsanları bakışlarıyla korkutmayı seviyordu. Küçük evinde ona özel birşey yoktu eğer kıyafetler olmasa bildiğin bekar öğrenci evi gibiydi.

Siyah penye şortu ve rambo atletini giydi en sevdiği oda olan(uykusunda yapamadıklarını yaptığı yere) spor odasına gitti. Vücut geliştirmek için her aleti vardı ama o en çok kum torbasını seviyordu.

Metal müziği dolu olan listeyi açıp koşu bandının üzerine çıktı. Saçlarını topuz yapıp hafif tempoda yürümeye başladı, 5 dakika sonra hafif koşmaya başladı. On dakika sonra hızlandıkça hızlandı. Alnında, çenesinde ve sırtında oluşan terleri umursamadı. Yarım saat hızlı koşu yapınca duraksadı. Her zaman masasında bulunan pet şişeyi kafaya dikti. Yüz havlusuyla bütün terlerini sildi şimdi daha rahattı.

Elini ayağını sargı beziyle sardı ve kum torbasıyla yüzleşmeye başladı. Hırçın, yumruk attıkça nefreti körleşiyordu. Birden dönen tekmeyi savurdu, düşmüş olabilirdi ama bir tekmeyle kum torbasını fazlasıyla ittirmişti. Sokak dövüşünde her zaman iyiydi ve dövüş etmeyi seviyordu.

Rüyalarını kabusa çeviren adamları bulmaya ant içmişti ama o günden sonra kimseyi bulamamıştı. Sadece birini bulsa diğerleri tereyağdan kıl çeker gibi kolay olacaktı.

Bir süre daha kum torbasıyla başbaşa kaldıktan sonra kendini soğuk suyun altına attı. Soğuk su bedenine bıçak görevi yaparken hiçbir şeyi umursamadı.

Kaybedecek hiçbirşeyi yoktu hayatından başka.

Mavi lifle ferhaltıcı duş jeliyle bütün vucudunu yıkadı. Başını geri atıp suyun boynundan göğüslerine, göğüslerinde göbeğine akmasını hissetti. Suyu her zaman sevmişti , soğuk veya sıcak farketmezdi.

Suyu kapatıp gül kurusu rengi havluyu bedenine sardı, odasına geçip kendini kurulamaya başladı. Gardolabından siyah iç çamaşırlarını alıp giydi üzerine siyah rambo atletini giydi. Altına buz mavisi dar paça kotunu giydi.

Saçlarını kendi haline bırakıp üzerine ceketini geçirdi. " Kahretsin nasıl unuttum" diye kendine kızdı. Silahlarını yerlerine yerleştirip arabanın anahtarı ve telefonu eline alıp evi terk etti.

Hafif esen rüzgar saçlarını dalgalandırırken kendini iyi hissetti. Silahlar sırtına batmış olsada buna alışmıştı.

Arabaya bindiğinde gözleri etrafı taradı birisi onu izliyor mu diye her zaman bunu yapardı. Kontağı çevirip arabahyı çalıştırdı, depoya doğru giderken telefonu çalmaya başladı. Kulaklığı kulağına takıp konuşmaya başladı.

" Melek Hanım " dedi Arif , onun ismini söylemeyi seviyordu.

" Efendim Arif " dedi mesafeli bir şekilde.

" Mahmut Elçi öldü efendim "

Hırçın sinirle elini direksiyona vurdu. " Kahretsin ! O piç kurusuyla işim bitmemişti! " diye bağırdı. Arif Melek'in bağırması sonucunda telefonu hafif uzaklaştırmıştı zira sağır olabilirdi. Onun sesini duyması için kulaklarına ihtiyacı vardı.

" Napalım Melek Hanım ? "

" Şahin orda mı geldi mi ? "

" Evet efendim " ne diye şimdi Şahin'i soruyordu ki ? Hırçın Mavi kıskanması kadar saçma birşey yoktu. On yıldır yanında erkek sinek bile görmemişti. Düşüncelerini kenara atıp Meleğini dinlemeye koyuldu.

" Yakın o zaman ceseti , ben Akrep Ali'nin mekanındayım " dedi kulaklığı çıkarıp telefon konuşmasını sonlandırmıştı. Rotasını değiştirip tek ailesinin yanına gidiyordu.

Şimdi Hırçın Mavi değil. Melek Hükümdar'dı.

Eylem onu öyle tanıyordu kendince onu korumak için böyle birşeyler yapmıştı. Normalde Eylem'de Hırçın Mavi'den korkuyordu.

Korumalara baş selamı verip eve doğru yürümeye başladı. Melisa abla ve Eylem Akrep Ali'nin mafya olduğunu biliyordu fakat yer altının 'kralı' olduğunu bilmiyordu.

Melisa yavaşca kapıyı açtı, bugün hizmetçileri izinliydi. Melek düşündü bu kadının güzel olmadığı bir gün var mı diye ?

Sıcak kucaklaşmadan sonra Melisa kızı gibi sevdiği Melek'i içeri davet etti. " Nasılsın abla ? " dedi Melek, konu açılsın konuşmaya başlansın diye.

" İyiyim Maviş'im Ali Abi'in rahatsız biraz "
" Nazar değmiştir o kadar genç gözükmesin oda " dedi gülerek. " Sorma canım kim der 2 ay sonra 50 olacak ? Bakımlı adam benim ki" dedi ağzını eliyle kapatarak güldü. Melek'le sohbet etmeyi seviyordu Melisa. Hala içindeki küçük kızı görebiliyordu, düşündü Hırçın Mavi olarak kaç can almıştı.
Hepsinin hakettiğini biliyordu ama sonuçta insanlardı. Saçma sapan düşüncelerini köşelere sıkıştırıp ;

" Çay içermisin ? Yada istediğin birsey varmı? " dedi sevecen bir şekilde. Melek hiç çekinmezdi Melisa Abla'sından herşeyi pat diye söylerdi.

" Aslında kahvaltı yapmadım sen bana güzel kurabiyeden yaparken kendime tost yapsam fena olmaz " dedi ayağa kalktı elini ablasına uzattı. Melisa Melek'in elini tutup kalktı, " Eylem'de dışarda gelir birazdan siz ikiniz tam kurabiye canavarısınız " dedi başını sallaharak mutfağa yöneldi. Melek'te arkasından yavaşca gitti. Ceketini çıkarmadığını hatırlayınca tekrar salona dönüp üstünü çıkarıp koltuğun kenarına koydu. silahlarını arabada bırakması iyi olmuştu.

Saçlarını yavaşca yana aldı atletini düzeltip mutfağa girdi. " Eylem bir kaç gündür gelmiyor yanıma " dedi dolabı açarken. Tost malzemelerini mutfağın ikinci tezgahına sıraladı.

Melisa ise çoktan kurabiye malzemlerini hazırlamıştı, eldivenlerini eline geçirirken konuşma ihtiyacı duydu. " Sen bilmiyorsun tabi bu akşam balo var iş anlaşmasını kutlayacaklarmış , bütün yer altı dünyası davetli. "

" İyi bari siz hazırlanırken bende eve giderim " dedi tostundan bir ısırık aldı. Kuru kuru gitmediği için kalkıp tekrardan dolabı açıp meyvesuyu aldı.

" Malesef Melek Hanım, Ali'ni kesin talimatı var sende bizimle geliyorsun "

Melek topluluktan nefret ederdi, 'lanet olsun ' diyerek geçirdi aklından.

" Niye ama " diye mızmızlandı. Melisa haklıydı bu eve her zaman 15 yaşında ki kız çocuğu olarak gelecekti. " Birincisi yer altının çakalıyla seni tanıştıracakmış ikincisi Ali'nin canını sıkan bir adam varmış onun halini hatrını soracakmışsın. " dediğinde Melek gülümsedi sonunda birini pataklayabilecekti.

" Annişkoların güzeliii" diye bağırak Eylem eve girdi. Tabi ellerinde poşet doluydu alışveriş manyağı bir genç kızdı. 19 yaşında hayat dolu bir kızdı.

" Vayy vayy Hükümdar'ların evine sonunda teşfik edebildiniz hanımefendi " diyerek alay etti. Gidip Melek'in yanağından öptü.

Bu hallerine gülümsemeden edemedi " Nerelerdesin Kara Kuzu? " diye sitem etti Melek.

Bu eve gelince adının hakkını veriyordu fakat dışarı çıkınca Hırçın Mavi'in.

" Ohaa! Anne yaaa Melek'e dövme yapmasına izin veriyorsunuz " dedi kolunun iç kısmındaki yaprakları olmayan ağaç dövmesine bakarken. Hayat ağacı, yaşam ağacı ikisinide kullanıyorlar bu dövme için.. Hırçın yeni dövmesini 1 hafta falan olmuştu yaptıralı, sırtındakini daha önce yaptırmıştı. Melek dahada sinir etmek için birden sırtını açtı, Melisa ve Eylem ağızları açık bir şekilde sırtındaki kanat dövmesini inceliyordu. Bembeyaz tenindeki siyah kanatlar muhteşem duruyordu." Bana şaka yaptığını söyle Melek! Efsane duruyor ! Ne zaman yaptırdın bunu ?"

" Sırtımda ki çok olmuştu hatırlıyorsan senin mezuniyetinde çok garip giyinmiştim bana dokunduğunda yüzümü buruşturdum o zamanlar yaptırmıştım, sonra zaten göstermek aklıma gelmedi." dedi omuz silkerek.

" Bütün vücudunda ar iki taraflı ve aklına gelmedim." dudaklarını büzerek başını salladı. Hırçın tatlı tatlı gülümsedi.

 

Eylem kendine gelince " İyi ki derin sırt dekolteli elbise almışım" diyebildi. Melek sırtını kapattı Eylem'e ters ters baktı.

" Ne babam sana kıyafet almamı söyledi bu gece sende bizimle geliyorsun " anladı ki Melek, kurtuluş yoktu. Bu gece oraya gitmek zorundaydı.

Herkes müthiş gözüküyordu Akrep Ali lacivert takım elbiseyle çok yakışıklıydı, mavi gözleri dahada belirginleşmişti. Melisa krem rengi salaş diz altında bir elbise giymişti. Eylem vazgeçmediği mor renkten mini bir elbise giymişti. Ne kadar kızsada babası dinlememişti gelmesini o şart koşmuştu. Giyiminede karışamazdı.

Hırçın Mavi ise aralarındaki en seksi olanıydı. Siyah sade abiye tarzı elbisesi çok dikkat çekiciydi. Sırtındaki dövmeyi görmemek imkansızdı. Derin yırtmacıyla süt beyazı bacakları gözüküyordu yani en azından biri.

Kan kırmızı ruju ve eyeliner ile öldürücü derecede güzeldi. Eylem onun son halini görünce ıslık çaldı, Akrep Ali ise " Bu gece sizin yüzünüzden biri hayata elveda demez umarım" diyerek sinirle kapıdan çıktı. Eylem'i ne kadar kıskanıyorsa Melek'ide o kadar kıskanıyordu. İkiside kızıydı ayrım yoktu.

Herkes Akrep Ali'nin arabasına bindi. Ali kara kara düşündü, hangisine sahip çıkacak, hangisini gözetleyecekti. Etrafında dünya güzeli 3 kadın vardı ve kendini çok şanslı hissediyordu.

Ali yanındaki hazinelerle içeri girince bütün gözler yanındakilerine kaydı. En çoğuda Melek'e.

Hayatında nefret ettiği şeyler arasında topuklu ayakkabı, erkekler ve topluluk geliyordu. Bu üçlemeden ölesiye nefret ediyordu.

Melek'i dikkatlice izleyen biri daha vardı partinin sahibi olan Asrın Uluhan. Namı diğer yer altının çakalı.

Melek ise eve gidip dinlenmenin derdindeydi. Yan topuzundan çıkan mavi saçlarlar uğraşırken bir çift koyu kahverengi gözlerin onu izlediğimden haberi yoktu.

 

Loading...
0%