#Masum
Hırçın, Eylem'e imrenerek baktı, o kadar mutluydu ki gözlerinin içi parlıyordu. Çocuğun adı Semih'dı. Bilgisayar mühendisliği okuyor, sürekli kantinde karşılaşıryolardı mesela.. Semih hakkında ne var ne yok herşeyi anlatmıştı, bence Eylem üniversittede bölüm değiştirmesi gerekiyordu, kesinlikle dedektif olmalıydı.
Çocuğun anneannenesin kızlık soyadını kadar öğrenmişti. Eylem çok tehlikeli bir kızdı.
" Semih, babamın mafya olduğunu öğrense kabul etmez. İnek bir tip işi gücü ders çalışmak, sen konuşmazsan ağzını açıp tek kelime etmez. " dedi kıkırdayrak Eylem.. Bu durum hem hoşuna gidiyor hem de korkuyordu.
" Ne yapmayı planlıyorsun? "
" Ona aşık olduğumu söylesem mi?"
Çok cesursun. Hırçın sadece bunu düşünmüştü. Bütün erkekler pisliktir diye düşünüyordu , Semih öyle değil miydi? Hırçın'a göre öyleydi. Akrep Ali'den başka güveneceği biri yoktu, belki Arif istisna olabilirdi.
Bunu düşünmek bile saçmaydı, elinde olsa erken cinsini ortadan kaldırırdı.
" Bir yerleri tavana gelmesin sonra? " gözlerini devirdi Eylem.
" Aşk bu Melek, aşkta ve savaşta herşey mübahtır. "
Islık çaldı. " Tarihten bir soru sorsam cevap vermez ama aşk diyince bülbül. " diyip totosuna şaplak attı. Eylem Melekten kaçarken üstüne çullandı. İkiside kahkahalarla yatağa düştü. Melek durmadı onu gıdıklamaya devam etti. Eylem artık pes etmişti. " Yeter tıkanıp gideceğim. "
" Benden önce ölmek yok!" gülerek söylemiş de olsa bunu istiyordu. Sevdiği birini kaybetmek onun için azaptı..
sevdiklerinden önce ölmekti tek isteği..
*
Şahin herkesten önce arabadan inmişti, Canan'a kapıyı açınca, kızcağız utanarak inmişti.
O adamdan kurtulmuşlardı, hayal değildi. Gerçekti. Annesinde kalmayacaktı aklı, kardeşi artık rahat edecekti. Çalışıp hepsine bakacaktı. Peki ona günden güne aşık olan Şahin ile ne yapacaktı?
" Oğlum, sana da yük oluyoruz böyle. "
" Estağfurullah efendim, olur mu öyle şey? " Elif eve girmeden ayakkabıları çıkardı, içeri girip girmemek arasında kaldı. Bu eve göre üstündekiler fazlasıyla eskiydi.
" Rahat edin lütfen. " Ahmet ve Elif eve hayran hayran bakıyordu, Canan da öyle tabi.
" Sana fazlasıyla yük olduk Şahin. " dedi utanarak. " Ne yükü? Siz burada kalın ben abimde kalacağım. "
" Olmaz öyle şey, kendi evin dururken bizim için rahatını bozma. " Kadın suratına dikkatlice baktı, tanıdık bir siması vardı ama kim olduğunu çözemedi.
" Canan, Elif Abla burasını eviniz olarak bilin ve rahat edin. "
" Allah razı olsun evladım, yanlış anlamazsan bir şey sormak istiyorum. Kızımı nerden tanıyorsunuz? " Bu soru içini yemişti.
" Efendim, kızınız ile tanışmama vesile olan patronumdur. Eşiniz olacak o peze-" cümlenin devamını getirmedi, derin nefes aldı. " kızınızı genel eve satmış, şükür ki kızınız elinden kaçmış patronum ile karşılaşmış sonrası malum. " gülümsedi.
" Nasıl iyi bir adammış, Allah ondan da razı olsun. "
" Kadın anne, beni kurtaran Melek Hanım. Bir süre onun evinde kaldım sonra seni görmeye geldim işte şimdide burdayız. "Elif kızının elini tuttu. Şimdi az da olsa huzurluydu, o ayyaştan kurtulmuşlardı. " Allahım sizi hep iyi insanlarla karşılaştırsın. " diye dua etmişti.
Şahin düşündü, patronun ve kendisinin elleri kanlıydı bunu bilse yine böyle dua eder miydi? Yine minnet dolu gözlerle bakar mıydı?
" Amin abla. " demekle geçiştirdi. " Yemek yemeğe gel olur mu? Kendimi çok kötü hissederim yoksa. "
Gülümsedi Şahin anne yemeği yemeyeli ne kadar olmuştu?
" Anlaştık vallahi abim de bende uzun zamandır ev yemeğine hasretiz. "
Şahin mutluydu , sevdiği kadın yanında ve güvendeydi.
" Kısa süre de iş bulacağım Şahin. " kapıya doğru ilerleyen adam duraksadı. Annesi uzaktaydı konuştuklarını duymazdı. " Elimiz kanlı diye durmak istemiyorsun değil mi? "
Haklıydı, kim isterdi ki?
" Haklısın, benim birikmiş param var kendime bakabilirim ama siz burda oturun isterseniz eşyalarıda değiştirirsiniz ama burda kalın. "
Canan telaş yaptı birden, "Hayır Şahin, ben yaptıklarınızı nasıl ödeyeceğimi düşünüyorum. Size çok şey borçluyum. "
" Bize hiçbir şey borçlu değilsin. Sen sadece yüzünden tebessümü eksik etme olur mu? " ikisi de utandı Şahin kapıdan çıkıp gitti.
Sanırım kalp krizi geçirecekti.
İkiside..
*
Arif Hırçın'dan uzak kaldıkça daha da hasta olmuştu, bedeni iyiydi fakat yüreği o kadına hasretti.
Koskoca iki gün ondan uzak kalmak ne demekti? Bir de kokusu o kadar yakından duyduktan sonra.. Yıllardır kendi isteği ile izne çıkmamıştı onu izne çıkaran mavi saçlı katiliydi. Onun kalbinin ruhunun katiliydi. Mavi saçları gökyüzü gibi gözleri herkesi cezp eden bedeni aklından çıkmıyordu.
Hayır Arif onu süzmüyordu onu süzenleri parçalamak istiyordu.
Hırçının yanında kaldıkça cidden deliriyordu.
Elinde ki dosyaya bakıp karşında ki baygın adama gözlerini dikti.
Timur Duman, 35 yaşında, çocuk kaçakcısı, ya satıyor ya dilendiriyor.
Bunu duyan Akrep Ali o adamın işini bitirmesini istemişti, en son kaçırdığı çocuk Akrep'in bölgedendi. Akrep Ali yer altının adaleti gibi bir şeydi. Haksızlığa gelemezdi suçluları yakalamak için elinden geleni yapardı.
Telefon çalınca eli ayağı dolandı. Melek Hükümdar aradığında çalan melodi çalıyordu. Derin nefes aldı. " Buyrun Melek Hanım. "
" Napıyorsun Arif? "neden hızlanıyor kalbi? Alt tarafı ' napıyorsun Arif ' demişti. Adı.. O kadının dudaklarından çıkınca daha mı güzeldi?
" Sizi bekliyordum, depodayım. "
" Beni beklemen için ilk olarak haber vermen gerekmiyor mu? " dedi sırıtmamak için dudağını ısırmıştı.
Gerizekalı Arif diye gözleri devirdi. " Haklısınız Melek Hanım. "
" Arif, seni hiç iyi görmüyorum. " sıkıntılı nefes verdi. Nedense Arif kendini gülümserken buldu. " Haklısınız efendim. "
" Beni deli ediyorsun. Neden depodasın? "
Konuyu değiştirdi yoksa Arif'in gülümsemesi yüzünden çıldıracaktı. Neden sürekli gülüyordu?
" Ziyaretçiniz var. " bu sefer Hırçın gülmüştü. Hırçın gülünce otomatik olarak Arif'te gülümsemişti. Hırçın bir şey demeden telefonu kapattı, Arif bir süre öyle kaldı.
**
Hırçın depoya girerken kendini biraz daha iyi hissetmişti, zor bir hafta geçirmişti herkes biraz eğlence iyi gelebilirdi. " Hoşgeldiniz Melek Hanım." Arif'in gülümseye yakın suratını görünce sinirlendi. " Bence kafa doktoruna git bir kaç tahtan eksik olabilir."
"Siz yeter ki isteyin Melek Hanım." Hırçın gözlerini devirdi ah bu herifi kesinlikle bir kaşık su da boğabilirdi.
" Bu uyuyan güzel kim onu anlat." sandalyeyi çekip bacak bacak üzerine atarak oturdu. "Timur Duman , çocuk kaçakcısı, en son kaçırdıkları çocuk bizim bölgede, sefil bir hayat sürse de çok zengin."
" Sefil hayatı cocuk kaçırmak için kullanmasın? Bu adam milyoner iş adamı Mete Duman değil mi?" Tek bakışla anlamıştı çünkü su almak için gittiği büfe de adamın yüzü gazete de görmüştü daha temiz ve daha iyi giyinmiş halini..
" Evet, kesinlikle haklısınız Melek Hanım onu bulmak bu yüzden zordu demek ki.."
" Ne zamandır arıyorsun?"
" 2 ay önce 5 yaşında Efkan diye bir cocuk kaçırıldığından beridir, Ali Bey'in komşusunun oğluymuş. Polisler bulamadılar güvenlik kamerasında dilenci bir adamla gittiğini görmüşlerdi."
" Bundan neden şimdi haberim oluyor?"
" Ali Bey gizli olmasını istemişti ve sizin işiniz başınızdan aşkındı biz hallettik."
" Problemi 10 saniye içinde kim çözdü?" dedi kendinden emin bir şekilde.
"Siz." dedi utanarak.
"Bir daha benden gizli bir işler karıştır Arif o zaman düşünecek bir beynin olacak mı gör!"
Arif gülümsedi, Hırçın'ı düşünmekten beyin kalmamıştı ki.. Arif'in gülümsediğini görünce keçileri soldan soldan gelmeye başlamıştı, öldiürse rahatlamayacaktı.
Şahin depoya ıslık çalarak girince herkes o tarafa bakmıştı. Islık çalıyor ve üzerini düzelterek giriyordu Hırçın maviyi görünce dudakları büzük bir halde kaldı. Yutkundu ve korktu.
" Sizi bana sayıyla veriyorlar değil mi?" birden ayağa kalktı bir kova suyu uyuyan adamın üzerine döktü. Arif yine gülmüştü Hırçın kovanın dibinde kalan suyuda Arif'in yüzüne döktüğünde Şahin dudaklarından kaçan kahkalara engel olamadı. " Yüzümü yıkamamıştım sağolun Melek Hanım." dedi ittatkar bir şekilde ve gülümsedi. ah kesinlikle Hırçın onu öldürecekti.. Bir adam ne kadar uyuz olursa Arif o kadar uyuzdu.
" Ne verdiniz bu adama uyanmadı?"
" Biraz (!) sakinleştirici." işaret ve baş parmağına yaklaştırarak dedi. " Sonunda katliam yapacağım ve başta senin cesedini bulacaklar, senin olduğunu anlamak için dna testi yapmaları gerekecek." diyerek omzuna vurarak geçti. :Çok fazla tepki vermişti, çok fazla sinirlenmişti! Nedenini bilmediği için daha çok sinirlenmişti.
O yanından geçti , Arif kendinden. Onun kokusu Arif'in burnuna doldu, nefesi kesildi..
Depodaki kendine ait yere geçip üzerini değiştirdi, üstünün kan olmasını istemiyordu. Birazdan adamı işkence edecekti ama o soğukkanlıydı.
insanlara karşı acıma duygusu yoktu 10 yıl önce ona kim acımıştı? Kim ona yardım etmişti. Hiçkimse. Çığlıkları kim duymuştu?
Hiçkimse.
Ağlarken kim vardı ?
Hiçkimse.
O hayvanlar bedenine dokunurken çığlıklarını yutmuştu, onların pis ellerini bedenine değerken ölmek istedi. Ölemedi, belki de onları bulmak için yaşıyordu.. Onları bulup dünyadan silecekti, hemde yavaş bir şekilde.. Buna mutlu olurdu, çatışmalara bodoslama dalsa da ölemiyordu, her türlü kurtuluyordu, intikamını almadan ona ne bu dünyada ne diğer dünyada huzur yoktu.
**
Hırçın uzandığı bir yerde uykusu kabusla son bulmuştu. Canan.. O varken yıllar sonra uyumuştu.. " Melek Hanım!" Arif Hırçının sesiyle odaya koşmuştu. "İyi misiniz?" derin nefes alıp verdi. " İyiyim sadece kabus." derin nefes verdi. Bir şey oldu diye korkmuştu.
"Uyandı mı?" başını olumlu bir şekilde salladı.
Mavi kendi gibi hırçın saçlarını arkaya attı, aynada ki yansımasına bakıp iç çekti, berbat görünüyordu.
" Merhaba Timur Bey, yoksa Mete Bey mi demeliyim?"
" Kimsiniz ne istiyorsunuz benden!" adam yerinde cebelenmeye başlamıştı.
" .Efkan Yelken nerde!" diye kükredi Hırçın, göz bebekleri korkuyla büyüdü. " Neden bahsediyorsunuz ben garip bir dilenciyim!"
" Mete kirli paranı bu şekilde kazandığını biliyorum sessiz ol!" dedi yumruk attı.
" Çocuk nerde!"
" Bilmiyorum!" dediğinde bir kere daha vurdu. Sonra gözleri işkence aletlerinin olduğu kısma baktı, gözüne muştayı kestirdi.
" Bilmiyorum!" diye bağırdı. Hırçın parmaklarını kıtlattı muştayı eline aldı. " Bence biliyorsun onu sen kaçırdın."
dudağı kanayan adam sadece baktı, Hırçın dayanamadı. Peş peşe yüzünü yumrukladı, sıçrayan kanları umursamadı. "Çocuk nerde."
"t-tamam ." dedi ağzında ki kanları kustu. " Çocuk öldü." diyince elindeki mustanın yere çarpa sesi depoda yankılandı. " Kaçmaya çalışırken öldü." Hırçın saçlarından tutup çekti. "O nerde!"
" Şileye doğru giderken ormanlığın oraya doğru attık." Hırçının kalbinin üzerindeki karabulutlar onu sinirlendirmişti.
O masumdu, bir zamanlar kendisi gibi...
" O küçücüktü." dedi çekici alıp bileğine doğru vurdu. Kırılma sesleri ile adamın çığlıkları kulağına doldu.
" O masumdu." dedi dirseğine bir tane geçirdi. Çekicin indiği yer yamuluyordu..
" Ne istedin ulan!!" bağırdı, eli ayağı titriyordu.
" Şahin bütün varlığını çocuk esirgemeye bıraktığına ait bir not ve ses kaydı al imzasınıda atmasını unutma."
" Bütün mal varlığım al ama nolur beni bırak." diğer dizine vurdu çekiçle.. " Ölümü çok yavaş olsun. Diğer kayıp çocuklarının yerini öğrenmeyi de unutmayın!"
Hırçın dolup taşmıştı, depodan çıkarken gözlerinden akan yaşlara hakim olamamıştı.. Dünya çok zalim bir yerdi ve bir sürü masum kurban ediliyordu. Nefes alamamıştı bu kadar kötü olan bir dünyada yaşamak çok zordu, ölüp gitse her şey daha kolay olacaktı.. Bu dünyada bir Melek geçmiş ve gitmiş olacaktı..
Motoruna atlamadan gelen mesaj sesiyle gözyaşını sildi.
05xx xxx xx xx ;
Sadık'ı neden öldürdüğünü biliyorum.
27.09.17 22.43
Okur Yorumları | Yorum Ekle |