23. Bölüm

23. Bölüm

uykuluHatun
uykuluhatun

# Duygular

Melek, adı onun dudaklarından çıktığında neden daha güzel geliyordu? Kalbimdeki kış bitmiş bahar gelmişti, ruhumda tomucuklar filizlenmişti. Gözleri ormanları kıskandıracak kadar yesildi. Bu düşünceler Hırçın'in zihnin duvarlarında yankılanıyordu. Arif, nutku tutulmuştu. Karşısında ki aşkından öldüğü kadındı, simsiyah saçları okyanus mavisi gözleriyle ışık ışık bakan kadın. Kalbi.. Bunu galiba kaldıramayacaktı ya da o öyle hissediyordu. Kliniğe gittiğinde siyah saçlı güzel bir kadının getirdiğini komşusu olduğunu söylemişlerdi aklına onu dikizleyen komşundan başkası gelmemişti ve o kişi aşık olduğu kadındı.. Arif bu olayı idrak edememişti.
Melek kelimeleri birleştirirse eğer dudaklarından çıkarmayı başaracaktı. İkisi konuşmaktan kurtaran Mavi'ydi. Arif'i görünce miyavlayarak gelmişti. " Mavi" diyebildi onun adından sonra. Eğilip hemen kucağına aldı, Mavi onun özlediğini belirterek yüzünü yalamaya başlamıştı. Arif derin bi soluk verip " şükürler olsun" diye fısıldadı. Mavi'nin burada ne işi vardı onu bile bilmiyordu. " Elmas'in düştüğü gördüm ve onu acil bi şekilde kliniğe götürdüm." sonunda konuşmayı başarabilmişti. "Aferin!" diye tebrik etti Hırçın kendini.. " Üzgünüm Melek Hanım o cama file yaptırmamıştım sadece.. Normalde çok dikkatliyimdir ama camı açık unutmuşum. Çok özür dilerim." Hırçın tebessüm etti. " Kapıda kaldın içeri girsene." diyiverdi. Arif karşındaki Melek yani Hırçın Mavi olduğuna inanamıyordu. Karakter olarak görüntü olarak çok uzaktı. Eve girdiğin de kokusu Arif'in suratına çarpmıştı. Mavi ile koltuğa oturdu, Hırçın'da dolaptan iki tane soğuk maden suyu alıp geldi. Masanın üzerinde ki anahtarla açıp Arif'e uzatmıştı. Arif şok üstüne şok yaşamıştı, Melek kendi evinde bile iş yapmazdı, bir kere saçlarını kurulaması için bile çağırmıştı. " Melek Hanım neler oldu?" bunu sormak istedi zihninde milyonlarca sorudan sadece biri idi. Maden suyundan bir yudum aldı, tadı nede bu kadar güzeldi? Hırçın ona ikram ettiği için mi bu kadar lezzetliydi.. Ah kalbi nefesi ruhu tekrar canlanmış genç bir çocuğa dönmüştü. " Gitmek istedim bu dünyada tamamen yok olmak istedim. Laçin olarak yaşamak tekrardan yeni bir hayata başlamak istedim. " derin bi soluk alıp içecekten bir yudum aldı. " başta her şey mükemmeldi, Laçin olarak yaşamak çok kolaydı, basitti. Kabuslar yok denilecek kadar azdı.. Ama içimde ki hırçın intikam için yanıp tutuşuyordu , ilk önce plan yaparak düşmanlarımı araştırdım hepsinin zayıf noktası öğrendim.. Aslında üç dört ay önce gelip düşmanlarımı yakından gördüm. Hayatları mükemmeldi ve çok mutlu gözüküyorlardı Hırçın'ı daha fazla ezemedim sonra işte buraya gelmek için planlar derken geldim. "
" Aileniz onlar nerede?"
" Bilmiyorum şu an onlarla konuşmadım onları birilerine emanet ettim lakin bana kalleşlik yaparlar mı emin değilim." Hırçın bu olay karşısında fazlasıyla sakindi, korkutucu derecede.
" Başlarına bir şey gelirse?"
" Emin ol duyardım ben kimler benim tarafımda onu öğrenmek istiyorum, bir şekilde Canan ban ulaşır ve kendine yetecek kadar güçlü bir kadın oldu." Hırçın bunu gururlu bir şekilde söylemişti. " Akrep Ali, sana pek güvenmiyor galiba." dedi sertçe.

Yüzüne çarpan bu gerçeklikle dona kaldı ve gözlerİni Mavi'ye indirdi. " siz gittikten sonra yerinizi bildiğimi zannetti. İşkencelerine takipler burnumdan getirdi açıkcası biliyor söylemiyor olsam yediğim dayaktan gıkım çıkmazdı ama bana da söylemedin." sesi sona doğru kırılmış gibi çıkmıştı. " Evet onu gördük, şu evinize gelen kadın, Akrep' e rapor veriyordu. Ses kaydına almıştı seni bir de Bora evde şu an kanlar içinde yatıyor. " onu kıskandığını düşünmüştü kadın lafını vurgularak söylemişti. " Bir saniye Bora mı? "
" Evet Mavi' ye bakmaya sana gitmiştim kapını zorluyor ve içeri girdi ben hallettim ama merak etme. " Arif bıyık altı gülümsedi. Laçin o gülümseye dokunmak istersen Hırçın olaya el atıp herkesi kendin getirmişti. "Beni gördüğün için daha dikkatli olman gerekiyor. İzleniyor belkide dinleniyorsundur. "

**

Canan korku dolu gözlerde ki yabancı adama bakıyordu, annesi oğluna sımsıkı sarılıp kendine bastırmıştı. " Bizden ne istiyorsunuz?" dedi sesinin çıkmasına çok sevinmişti. İyi ki gizliden bir telefonu vardı diğer telefonu elinden almışlardı, silahlarda öyle.. Sütyenine sakladığı çakı dışında elinde bir şey kalmamıştı. eski telefonda sütyeninde ve kapalıydı fırsat bulup araması gerekiyordu.

" Sizinle işim yok aslında tabi uslu durursanız, " elinde ki silahı kaşının oradaki yaraya dokundurdu. " Ablanız istediklerimi yaparsa hiçbirinize bir şey olmaz." Onları satan adama nefret ile baktı. " Hırçın nerede?" annesi elini sıktı Canan'ın. " Bunu o köpeğe sorsana ? Sahibine bunu yapan yerini de biliyordur." dedi tükürürcesine. Hırçın kendi adamı sandığı Bünyamin'di. Bünyamin hışımla öne atıldı ve Canan'a tokat salladı. Canan yere yapışırken dudaklarından diline metalik bir tat değdi. " şerefsiz" diye fısıldadı. Elif, "Nolur dokunmayın kızıma !" diye bağırdı. " Anne sen karışma"dedi sertçe.

"Dediklerine dikkat et küçük şeytan sonun elimden olur." dedi sinirli bir şekilde, mavi yeşil gözleri büyümüştü. Bünyamini öldürmek için her şeyi yapardı Canan..

" Doğru dedin hayvanlar asla sahibine yanlış yapmaz haklısın!" dedi kendinden bir emin çekilde. Tekrar vuracakken elini tutup kafa attı. " Siktir!" diye acıyla bağırdı ikiside, Bünyamin burnunda kan akarken Canan acıyan alnını tuttu. Bünyamin yumruk atmak için yeltenirken, " Yeter!" diye kükredi Nihat.

" Abi ben bunu öldürürüm." dedi nefretle bakan gözlerle. " Benimde elim armut toplamaz o zaman!"

Nihat kıkırdadı, " Hırçın'ın kardeşin olduğu belli. " dedi gülerek. Uzun zamandır Hırçın'ı arıyordu ve ona attığı bıçağın öcünü almak istiyordu. Ortadan bir anda kaybolması onu çok sinirlendirmişti. Bulmak için harcadığı paranın hesabını yapmamıştı bile. Leent ve kendisi için öç almak istiyordu. Kardeşini neden öyle öldürmüştü? Ne yapmış olabilirde bu nefreti kazanmıştı. Hırçın'ı çok iyi araştırmıştı, önüne geleni öldüren biri değildi. Ona ulaştığında kardeşini ve annesini yeni bulduğunu öğrendi, Akrep Ali bu kızı nasıl bulmuştu ve bu kız nasıl psikopat olmuştu bu sorunun cevabını merak ediyor ve sonra onu nasıl öldüreceğini düşünmek Nihat'ı çok mutlu ediyordu. Zihninde binlerce kez öldürmüştü artık gerçeğini tatmak istiyordu..

 

**

Odayı saran kokusuna kapılmamak için derin nefes almıyordu Hırçın, Arif kalkmıyordu da bir şeylerde söylemiyordu. Arif 'in aklına o konuşma gelmişti, Hırçın'ın kapısına dayandığında ki konuşma.. Arif sırıtırken Hırçın kaşlarnı çattı, " Allah'ın delisi neye gülüyor acaba' düşünmeden edemedi. "Arif?"

" Efendim Melek Hanım?" dedi dünyanın en mutlu erkeği olarak.. Onu erkek olarak görmüştü yani o öyle düşünmek istiyordu. ' Beni dikizliyordu' ah bu cümle içinde volkan patlatıyordu. dudaklarını dikmek istiyordu çünkü tebessüm etmeden durmuyordu.

" Neden gülüyorsun?" ona Melek demesini garipsemiyordu, onun ağzından her adı güzel geliyordu.

" Hiçç" dediğinde ima anladı ama ne olduğunu çözemedi ama birden aklına şimşek hızıyla kapıda yaptıkları muhabbet geldi. Hırçın'ın yanakları yanıyordu, yanakları alev almıştı. ah bu duygu! Kesinlikle bu duygudan nefret etmişti! Laçin içinde ki o nazik benlikten nefret ediyordu!

" Kediyi de al git ya da kediyi bırak defol, hala sinirlerimi bozuyorsun."

" Emriniz olur Melek Hanım." dedi ithatkar bir şekilde. Kesinlikle ondan nefret ediyordu!

Mavi'yi bırakıp hızlıca kalktı, " Bir şey olursa diye numaramı vereyim."

" Numaran bende var." dedi ve kapıyı suratına kapattı. İkiside sırıtırken Hırçın'ın içini kaplayan o sıcaklık hoşuna gitmişti. Koltukta uzanınca Mavi kucağına geldi, başta korksa da gurlayınca mayıştı ve kediyi severken hayallere daldı.

Arif eve geldiğinde ne kapı açıktı ne içeride biri vardı.

" Merhaba tatlım." sesini duyunca suratı düştü. " Ne işin var Neşe."

" Bende iyiyim, " dedi ve kahvesinden bir yudum aldı, " Saatlerdir neredeydin?"

" Kedim düştü klinkteydim." dedi kendini sorguda hisssederek her adımını Akrep Ali'ye gittiğini bildiği için. " Çok geçmiş olsun ikisi de mi düştü?"

" Hayır."

" Diğerim nerede?"

" Bilmiyorum evde değil miydi?" sahte bir telaşla evde Mavi'ye seslenmişti. Etrafa bakınırken Bora'dan bir iz bulamamıştı. " İçeri girdiğinde evde değil miydi?" sahte bir sitem.

" Hayır." dedi sakince Neşe. " Kedin nasıl düştü? bütün pencereler kapalı." bir şeyler karıştırdığının farkındaydı, Mavi Bora'yı taşırken mi kaçtı diye düşünmeden edemedi.

" Kafayı yiyeceğim şimdi acaba ben eve gelip camı kapatırken kaçtı." diyerek ellerine saçlarını geçirmişti. Oyunculuğu iyi olduğu için Neşe'de telaşlandı, Bora'yı o yaralamadıysa kim yapmıştı. Arif'in telefonu çalarken konuşmaya çalışan Neşe'yi susturdu. "Buyur Mehmet Abi."

" Mavi'yi buldunuz mu? " dedi sevinçle gülümsedi. Umarım inanmıştır diyerek Neşe'ye baktı. Neşe.. bu gülüşü daha önce görmediğine yemin edebilirdi. "Geliyorum abi." dedi ve telefonu kapattı. "Kaçmış galiba komşu bulup bırakmış." dedi, " Hadi artık sende evine git." dedi telefonu cebine sıkıştırdı. Neşe kovulurken şaşırmış olsa da elini Arif'in yanağına koydu," Bana ne zaman şans vereceksin? Kadının olmak istiyorum!" elini tuttuğu sırada telefonu titredi. " Sen benim hiçbir şeyim olamazsın!" diyerek tutarak dışarı sürükledi. Güvenliğe kadar geldi. "Mehmet abi bu kadını bir daha içeri almazsan sevinirim." dedi sinirle itti. Hırçın ise güvenliğin köşesinde siyah çerçeveli gözlüklerini takmış bir şekilde olanları izliyordu. Neşe dolu gözlerle bakarken "Bunu ödeteceğim."

o sıra da Hırçın kıskançlıkla ne yapacağını bilemezken Arif'in ayağına çelme taktı. Üçüde bu hareketi anlamasa da Hırçın içinde ki sinirin çıkması gerekiyordu. " Özür dilerim." dedi Neşe onlara bakarken, " yanlışıkla oldu." diyerek koşarak uzaklaştı. Hırçın, şu an kendini yumruklamak istiyordu. Hırçın Neşe'nin eve geldiğini Arif'in evini dikizlerken fark etti, kedi olayından şüphelendi ikisi rahat bir şekilde oturuyorken Bora'yı evden götürmüşlerdi, bunun bilgisini sonradan almıştı. Mavi'yi hemen güvenliğe götürdü, sonra onun dairesine bakarken ağzı bir şekilde açık kaldı, Neşe'nin eli Arif'in suratındaydı. Düşünme yetkisini kaybetmişti ve Arif'e mesaj attı.

" Evini kadınlarla fingirdeşmek için mi kullanıyorsun!"

Bunu yazdıktan sonra düşünmeden gönderdi, Arif bakmaya bile tenezzül etmediğini düşünürken Neşe'nin kolunu kavradığını gördü. O kadına dokunmasına dayanamamıştı. Bir anda kadrajdan kaybolduklarında çıldırdı. aşağı indiklerini görünce rahatlamıştı çünkü kadını zorla evden çıkartıyordu.

Neşe uzaklaşırken içindeki duyguya yenik düşüp ayağına çelme taktı. 'Duygular çok tehlikeli! ' diye düşünürken hemen kendini topladı ve özür dileyerek koşarak uzaklaştı...

**

Arif mesaja sırıtarak bakıyordu, ah kalbi ısınmış gençleşmişti. Melek onu kıskanmıştı... Spor kıyafetleri giyip onun camından tam gözüken yerde spor yapmaya başlamıştı, ona yaşlı dediği zamanların hıncını çıkarmak ve kaslı vücudunu ona göstermek istiyordu.. kulaklığını taktı, sporuna başladı arada mesaja bakarak gülümsüyordu..

Hırçın duştan çıkarken gülümserken buldu kendini, Arif'i görmek iyi gelmişti, kendini düzeltti. " Eski hayatımı özledim ve o zamandan birini görmek iyi geldi." buna inanmka için sesli bir şekilde söylemişti. Kendine bir kahve yapıp ışıkları kapattı Arif'in dairesine bakarken ağzı açık kaldı, sadece tül perde kapalı ve spor yapıyordu terli vücudu ve kaslarını görmüştü. Sesli bir şekilde yutkundu, "Bu adam yaşlanmıyor kaç yaşında bu yahu!" dedi sesli bir şekilde ah içinde ki sıcaklık bir şekilde artmıştı.

 




**

Canan çıkış aramaya çalışıyordu ama bir türlü bulamıyordu her yerde adam vardı öldürme riski çok yüksekti. " Annecim korkma ablam bizi kurtarmaya gelecek." Dedi aklına başka hiçbir şey gelmiyordu. İlk iki gün neredeyse uyumuşlardı ne vermişlerdi bilmiyordu fakat uyumuşlardı.. çantalarını belindeki silahı tokasını hepsini almışlardı. Sütyenine çok sonra bakmıştı ama o sıra telefonu açmaya cesaret edememişti.

" Kızım ablan bizim iyi bir yerde olduğumuzu zannediyorsa ne olacak, nasıl bulacak bizi?" Dedi oğlunun saçını okşarken.

" Bulur o." dedi kendinden emin bir şekilde. Korumalar biri Nihat bey'in haberi var mı diye sormuştu, onu kaçıranında adını öğrenmişti tek şey telefonu açmak ve haber vermekti, nasıl olcaktı bilmiyordu.

Karnını tutup , " Ah acil tuvalte gitmem gerekiyor!" dedi onların başında olan korumaya, " Ah karnım çok ağrıyor!" yüzününü buruşturdu. " İshal oldum galiba!"

Koruma yüzünü buruşturarak" gel buraya!"

" Abi haber mi versek öyle mi götürsek dedi, biraz uzağında olan," Oğlum her yer koruma kaynıyor annesini kardeşini burada bırakacak değil ya!" diyince diğer kafasını onayladı. Canan iki büklüm korumanın yanına gitti. Canan'ı sürükleyerek götürdü. Canan tuvalete girmeden" Az uzaktan durursanız mutlu olurum utanıyorum." dedi karnı tutarken. Koruma kafasıyla gir işaret yaptı.

Canan hemen suyu sonda açtı, sütyeninden telefonu çıkarıp açtı. Kolunun altına sıkıştırdı açılırken biraz sesi çıkıyordu telefon sessizde de olsa. Ağzından osuruk sesi çıkarken kolunun altı titremişti. Umarım duyulmamıştır diye dua ediyordu içinden, telefonu sessizde olduğnu kontrol edip mesaj bölümüne girdi. Lanet telefon donmuştu!

" Hadi işin bitmedi mi! " diye bağırdı koruma. " Biraz daha-" diyerek bir kez daha osuruk sesi yaptı. Telefon kendine gelince sevinç çığlığı atacaktı az kalsın! Ablasının numarası ezberinde değildi ve bu telefonu o bile bilmiyordu sadece şahin ile konuşmak için kullanıyordu ve sadece onun numarası vardı.

" Kaçırıldık yerimizi bilmiyorum, nihat galiba kaçıran" son kelimeyi yazdığında kapı yumruklandı. " Hemen çıkıyorum." Mesaji gönderdi, gittiğine emin olduktan sonra telefonu kaptıp sütyenine yerleştirdi. Çakıyı alıp arka cebine koydu ve kapıyı açıp çıktı. Ellerini yıkayıp hiçbir şey olmamış gibi yerine geldi. Annesine sımsıkı sarılıp öptü, uyuyan kardeşinide öpüp etrafa bakmaya başladı. Acaba nerede olabilirlerdi?



**

Saatlerdir Arif'i izlediğini fark etmemişti, dinlediği şarkıyı değiştirdiğinde gözleri uzaklara daldı..Arif'i böyle görünce dinlediğini çok merak etti. İçinde ki merak duygusana yenilmiş ve mesaj atmıştı. " Ne dinliyorsun?" dudağını ısırarak sabırsız bir şekilde bekliyordu. Ona yabancı olan duygulara yeniliyordu, her şeye yenerdi ama duygulara yeniliyordu.Mesajı okurken Arif'in sırıttığını gördü.

NURETTİN RENÇPER - SUNAM Melek Hanım, güzel şarkıdır tavsiye ederim.

mesajı gördüğü gibi hemen şarkıyı açtı, adamın sesi kadın naifliği.. Sözlerinin anlamlığı Hırçın'ı değişik bir ruh haline bürünmesine neden olmuştu..

Söyle sunam nerelisin
Yıldızlar gibi harelisin
Niye böyle karelisin
Gel gurbete çıkalım senleNazar etme buralıyım
Felek ilen aralıyım
Bu sebepten yaralıyım
Var git yolunaBeni dertten derde salan
Hey aklımı başından alan
Şu dünyanın kökü yalan
Gel gurbete çıkalım senleBoşunadır sözün bana
Benden yar mı olur sana
Merhem süremem yarana
Var git yolunaLalalala lalalala lalalala
Lalalala lalalala lalalalaŞu dağları aştım geldim
Neler indim nede yıldım
El vermezsen bil ki öldüm
Gel gurbete çıkalım senleHayal olsun düş olsun
Sözünden dönen taş olsun
Canım canına eş olsun
Canım canınaHayal olsun düş olsun
Sözünden dönen taş olsun
Canım canına eş olsun
Canım canınaHayal olsun düş olsun
Sözünden dönen taş olsun
Canım canına eş olsun
Canım canınaHayal olsun düş olsun
Sözünden dönen taş olsun
Canım canına eş olsun
Canım canına

şarkıyı bir kaç defa dinlemişti, zihninde sözler dolanırken dikkatini siteye koşan biri çekmişti, dudaklarında dökülen kelimeler şunlardı, " Gecenin bu saatinde Şahin'in ne işi vardı ?" Telaşlı bir şekilde eve girdi Arif ise Hırçın'ın olduğu tarafa baktı. Melek eline kalbinin üstüne koydu, "İçimde kötü bir his var." die mırıldandı Şahin'in ağladığını görünce aklına Canan geldi, telefonu çalınca yerinde sıçradı.

Kurşun Yarası arıyor.. Telefonu açmak istemedi kötü bir şey duymak istemedi.. İçinde ki bu kişi ne Melek ne Hırçın'dı içinde ki Laçin çok korkuyordu..

" Arif bir şey oldu dimi?" dedi sesi çaresizçe geliyordu..

" Melek Hanım Canan, kaçırılmışlar." Arif karşıdan bir ses bekledi , ama Hırçın'ın soğukluğunu biliyordu, hiç ummadığı bir ses gelmişti ağlama sesi. Hırçın bütün düşünme kabiliyeti kaybetmiş sadece ağlıyordu..

**

Bölüm : 30.10.2024 14:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...