Hırçın'ın kulakları tıkandı, uğultuların sesi yükseldi. Bunu tahmin ediyordu ama olmaması için dua etmişti. Telefonu ne zaman düşürmüştü ne zamandır donuk bir şekilde kalıyordu bilmiyordu. Yumruklanan kapı ile kendine geldi, delikten baktığında Arif'in geldiğini görünce sevinmişti, içinde ki Laçin.. Onun birine sarılıp ağlaması gerekiyordu kapıyı açar açmaz Arif'e sarıldı.
Arif korkuyla kapıyı yumrukladığında Melek'in dağılmış haliyle karşılaşacağını bilmiyordu. Kanlanmış dolu dolu gözler kırmızı burun ile karşısındaydı. Onu görmek derin nefes almak gibiydi diye düşünürken Melek'in ona sarılmasıyla şok geçirdi. Boynuna o kadar sıkı sarılmıştı ki bütün vücudu ona değiyordu. Arif kalbinin sesini duymasın diye dua ederken ikisi de yalnız olduğunu bilmiyordu.
Şahin karşısında ki Melek olduğunu idrak etmesi uzun sürmüştü, saçları davranışları kıyafetleri ona ait değildi.
" Melek Ha-hanım " diyebildi. Hırçın kendine gelip Arif'ten uzaklaştı, " Şahin!" Melek onu gördüğüne çok sevinmişti. Melek birden kendini Şahin'e sarılırken buldu, Arif'in yapamadığını yapmış o da sarılmıştı. " İyisiniz, sizi gördüğüme çok sevindim. " dedi mutlukla. " Bende öyle içeri girin."
Şu an mesele kardeşleri ve annesiydi. " Ne zaman döndünüz ?."
" Bir hafta olacak."
" Bende bir haftadır Canan'dan haber alamadım."
" O seninle konuşmadığını söylemişti. Telefonunda sana dair bir kanıt yoktu.?"
"Şey şey başka telefon var, biz onunla konuşuyorduk, yemin ediyorum sizin yerinizi tespit edecek bir telefon değil tuşlu telefondu. Ara da bir sesini duymak iyiyim yazısını görmek içindi." baştan aşağı Şahin'i süzdü. Melek yaptıklarını düşündüğünde yerin dibine girmişti. zihni çarşamba pazarı gibiydi. Ağrıyan başını tutunca kendine gelmesi gerektiğini fark etti.
Arif ise dünyadan uzaklaşmıştı hala o kısacık an da kalmıştı. " Kimin kaçırdığını biliyor musunuz söylemiş mi?"
" Evet, Nihat uğursuzu."
" Onu öldürmeliydim." diyerek dudağını ısırdı. " Onlara bir şey yapacak değil onun derdi benim. Ben Akrep Ali diyeceksin sandım. O geldi sadece aklıma.. eğer o olsaydı onu asla affetmezdim ve ölümü elimden olurdu. "
Hala onu affetmek için çaban olması güzel diye hayıflandı Hırçın.. Hırçın şu an kan ve kavga istiyordu. Laçin ailesini güvenliğini istiyordu ve Melek o Akrep Ali'yi affetmek istiyordu.
" Şimdi ne yapacağız?"
" Gizli konuşmanızı onları kurtardıktan sonra ele alacağım. Şimdi gidip kardeşlerimi ve annemi kurtarma zamanı. " ayağa kalkıp odasına yöneldi. üzerine crop atletini giyip üzerine hırkasını aldı, altına bol paça bir eşofman giydi. Kesinlikle Hırçın'ın kombini değildi.. Laçin rahatına düşkün olduğu için böyle giyinme alışmış genellikle bu tarz almaya başlamıştı. kesinlikle tekrardan terapiye gitmesi gerekiyordu. Kendini çok yorgun hissediyordu içindeki kişileri n savaşı yüzünden.
Dört gözü üstünde hissedince onlara dik dik baktı, "Melek Hanım baya farklı biri olmuşsunuz." Gözlerini kısarak alayca gülümsedi. " Hadi gidiyoruz ilk önce sizin silah deponuza sonra Nihat'ın mekanını basmaya." Melek Hanım çok sakin değil misiniz?" dedi Şahin.
" Şahin kardeşimi baya eğittim onlara bir şey olmaz."
Kapıdan çıkarken, " Çok nazlanmışsınız bensiz, geri geldim siz de eski halinize hadi." diye sesini yükseltince ikisi de hızlıca kapıdan çıktı.
" Esenyurt'ta ki depoda malzemeler var. Çatalca'da ki depo patladı, yakalandık."
" Amaaaa.. " diye cilveli bir ses çıkardı. "orayı çok seviyordum, ana merkez duruyor mu?" Arif ve Şahin birbirilerine baktı, bildikleri bir şey vardı Melek kesinlikle iyi değildi. Cilveli konuştuğunun farkında olmaması güzeldi.
" Hayır, siz gittikten sonra her yeri kapattı yani patlamadan sonra.."
" Akrep Ali'yle de görüşme zamanım geldi ama sırası var."
" Siz arabada bekleyin biz evden bir şeyler alayım geliyorum. "
" Abi bende geliyorum, "
" Tamam çabuk olun."
" Ben arabadayım." diyerek arabanın yerini kilide basarak öğrendi. " Arabayı değiştirmiş sevdim güzel araba." diyerek sürücü koltuğuna oturdu. Bir anda boynundaki kol ile kalakaldı. Nefesini bir anda kesti. " Şşşşttt güzellik sonunda tanıştık." Tırnaklarını Neşe'nin kollarına batırırken elinde ki şırıngayı çoktan boynuna enjekte etmişti. Bunlar hepsi saniyede olmasaydı kesinlikle Hırçın'ın karşısında şansı olmazdı. Hırçın'ın gözleri kayarken dudağında çıkan kelime sadece " siktir" oldu..
Neşe onu Arif'in değişen ruh halinden dolayı takip etmeye başladı, Bora'nın evine yolladıktan sonra bu kadının binadan kediyle çıkınca daha da ilgisini çekti sonra onları dinlemiş ve buradalardı. Akrep Ali'yi arayıp " Efendim Hırçın elimde Arnavutköy'deki depoya gidiyorum."
Akrep Ali telefonu bir şey demeden kapattı. Melek, onu çok özlemişti neredeyse 15 yıldır beraberlerdi kızı gibi olmuştu. Yakalanmasına üzülmüştü ona uzaktan düşman olmak çok kolaydı. Telefonu masaya koyup yemeğe devam etti. " Hayatım bir şey mi oldu yüzün bembeyaz olmuş."
Melisa ile arası uzun zamandır soğuktu.. Melek o kadının kızı diye düşünmüştü Melisa, küçük kızın bakışlarını nasıl unutmuştu onu nasıl tanıyamamıştı? Melek'in başına gelenlerden hep kendini sorumlu tuttu. Küçük yaşta istismara uğramış ailesini unutmuş ve elleri kan olmuştu. Elif'e daha ne kadar büyük acık çektirebilirdi bilmiyordu kadına en büyük acıları çektirmişti ve kendini affedemiyordu.Bu düşüncelerle boğuşurken uzun zamandır depresyonda olan Eylem'in konuşmasıyla dikkati dağılmıştı.
" Melek.. Ondan değil mi haber? Melek şehre geri döndü." sesi çok soğuktu. " Seni ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokma." Eylem bir anda delirdi ayağa kalkıp masa örtüsünü çekti. " yeteerrr ! " diye bağırdı ağlayarak. " Neşe'ye onu yakalaması için emir vermediğini bilmediğimi sanıyorsun? Ne istiyorsun ondan zaten bütün kötülükleri yapmadın mı?" bağıra bağıra ağlarak söylemişti. Akrep Ali bir anda kalkıp Eylem'in çenesi tutup sıktı. " Sen kim oluyorsun benimle böyle konuşuyorsun, seni şımarık velet!" Eylem'in gözleri korkuyla büyüdü babasını hiç böyle görmemişti. " Ali bırak kızı" diye çekiştirrken Melisa'yı itti. Sinirden gözü dönmüştü.
" Ben yer altının kralıyım siz kimsiniz de benimle böyle konuşuyorsunuz!" Eylem'i ittiğinde yere düştü. Melisa ağlayarak kızına sarıldı.
" Senden nefret ediyoruz hepimiz buna Melek'te dahil." Dişlerini sıkarak odadan çıktı , derin nefes alıp verirken kendini dışarıda buldu. " Mahmut nerede!" diye bağırdı. " Buradayım efendim!" dedi arabadan inerken, " Bende sizin yanınıza geliyordum."
"Hırçın bulundu." dediğinde Mahmut gerildi. " Depoya gidiyorum. Sen Rusya'ya gidecek gemiyle ilgilen."
" Tamam efendim."
**
Hırçın yüzüne gelen su ile kendine gelmişti. Gözleri aralandığında sandalyeye kelepçelendiğini fark etti. "siktir." dedi uyanırken, " Ne kadar çok siktir kelimesi kullanıyorsun."Yüzüne gelen saçı üfleyerek itti, Melek kesinlikle bu kadından nefret ediyordu. Dediğini görmezden gelerek ;
" Ne istiyorsun Akrep Ali'nin köpeği?" Neşe'nin gülüşü donuklaştı. " Sende bir zamanlar Akrep Ali'nin köpeğiydin unuttun mu?"
" Maalesef hayatımı mahveden adamı nasıl unuturum?" sandalye alıp karşısına oturdu. " O tarafta olmak nasıl oluyormuş?" kendinden çok emin ve ukala davranıyordu.
" Zevkli." diyerek sırıttı. " Seni çok şey bekliyordum aslında." baştan aşağı süzdü. " farklı" dedi. Melek güldü. " bebeğim istersem senin belanı sikerim, ben Hırçın Mavi'yim unuttun mu ?"
" Sandalyeye kelepceli iken mi?"
" gerçekten mi sadece buna mı güveniyorsun ?" Neşe'nin tadı kaçmıştı o yediği sakinleştirice karşı güçlü olabilir miydi?
Hırçın'ı sekiz şeklinde kelepçelemişti ama o çoktan elini kurtarmaya başarmıştı. Baş parmağını yerine geçirirken canı yanmıştı ses çıkamamak için dudağını ısırmıştı ve dudağı kanamıştı.
" Melek uzun zamandır buradan uzaksın bir haftada eski haline dönemezsin." tam hamle yapacakken, " Arif sende ne buluyor bilmiyorum toy bir çocuksun." Hırçın harekete geçecekken durdu. " Ne demek istiyorsun?"
" Salağa mı yatıyorsun yoksa salak mısın?"
" Sinirlenirsem senin için iyi olmaz." Hırçının enerjisi Neşe'nin endişelenmesine yetmişti.
" Senin yüzünden hayatı mahvoldu, sana olan aşkı yüzünden."
" Arif b-bana mı aşık?" bu cümleyi sesli söylediğine inanamamıştı. Zihni bir anda donuklaştı, ne yapacaktı bir sonraki hamlesini unutmuştu. Neşe kıkırdayarak, " sakın farkında değilim deme?" dedi şaşırarak. " Ya sen farkında değilsin salak şey." dedi dudaklarını büzerek. " Saçma salak konuşmayı bırak Akrep Ali ne zamana burada olur?" dedi konuyu değiştirerek şimdi bunu düşünemezdi.
" 10-15 burada olur"
" İyi o zamana kadar seni hastanelik edebilirim." dediğinde Neşe kaşlarını çattı ve Hırçın altındaki sandalyeyi hızlı bir hamle ile alıp koluna vurdu.
Neşe şok ile yere düşürmüştü, verdiği sakinleştirici çok yüksek bir dozdu, bırak ayak kalkıp vurmayı kolunu kaldıramaması gerekiyordu. Neşe çevik bir hareketle ayağına tekme atınca Hırçın'da yere düştü. " Kolay bir rakipten hoşlanmazdım zaten." dedi ayağa kalkarken Neşe'nin yumruğu ile diline metalik bir tat değdi. Bu tadı özlemişti.Bacağına attığı tekme ile Neşe duraksadı, canının yandığı suratından belliydi. Diğer hamleyi yaparken ayağını tuttu Neşe , zaferle sırıtırken Hırçın bir anda kendini döndürüken diğer ayağıyla başına tekme attı ikisi bir anda yere düştü. Neşe aldığı darbeyle kendine gelene kadar Hırçın üzerine atlayıp yumruk yağmuruna tuttu. Neşe'nin suratın kanla boyanınca kendine gelmişti, içinde bir şey onu durdurmuştu.Laçin, küçük korkak kız çocuğu..
" Beni hafife alma demiştim, bu hafif sersemlemiş halim." dedi ve korkunç bir şekilde gülümsemişti, dişlerinde ki kan ve psikopat bakışı ile çok farklı biriydi Hırçın..
ayağa kalkıp masanın üzerinde ki silahı aldı ve deponun kapısına yürümeye başladı bu sırada Neşe'nin zorla ayağa kalkmaya çalıştığının farkındaydı karşısında bir anda Akrep Ali'yi görünce dduraksadı. Zamanında baba dediği ama aslında hayatını mahveden adam karşısındaydı. Bir anda silahı Akrep Ali'ye doğrulttu. Mahmut ve Savaş 'da silahlarını ona doğrultmuştu. Mahmut hiç yapmak istemiyor hatta gözleriyle yalvarıyordu.
" Merhaba Melek, bu ne güzel sürpriz!" dedi alayca gözleri silaha indi.
" Yolumdan çekil." diyebildi.
" Bu özgüvenin beni gururlandırıyor bana benziyorsun." dediğinde Hırçın suratına kusası gelmişti.
" Lanet bir kan bağımız var elimde olsa kanımın hepsini akıtabilirdim." dedi nefretle. Ali tebessüm ederken bir anca ciddileşti.
" Bırak artık savaşmayı."
" Asla Akrep Ali, asla! benzediğimi unutma."
" Ne olacak şimdi?"
" Yolumdan çekilmezsen bu olacak." dedi arkasına dönüp Neşe'ye baktı silahı bir anda Neşe'ye döndür omzunu nişan aldı ve Akrep Ali'ye döndü ve bakmadan ateş etti. Neşe acıyla çığlık attı, Mahmut koşarak Neşe'ye gitti.
" Sadece ne olacağını uygulamalı olarak gösterdim." dedi ve gülümsedi. Üzerine doğru yürüdü silahını göğsüne vurduğunda elini alıp silahı ona bıraktı.. Ona garip bir güveni vardı Akrep Ali Hırçın'ı öldüremezdi.
" Unutma beni sen yetiştirmiş olabilirsin ama mükemmel olmak kanımda var." diyerek oradan uzaklaştı. Akrep Ali sessizliğe büründü..
**
Depodan çaldığı araba ile evine doğru ilerlemişti, güçsüz kalmıştı ve bu halde Nihat'ın karşısına çıkmak intihar olurdu. Düşmanını tanımıyordu, eski Hırçın düşünmeden atılırdı o zaman kaybedecek bir şeyi yoktu ama şu an dünyaları verseler değişmeyecek ailesi vardı. Onları en kısa sürede kurtaracaktı..
Sadece yakından Nihat'ı izlemesi gerekiyordu. Telefon taşımaya alışması gerekiyordu telefonunu çok eline alıp kurcalayan birisi olmadığı için bazen varlığımı unutuyordu. Sitenin önüne geldiğinde Şahin güvenlik görevlisinin odasında çıkarken gördü. Arabayı bir kaç sokak aşağı park etmişti.
" Melek Hanım! Saatlerdir sizi arıyorduk."
" Siz formdan düşmüşsünüz ben düşmüşüm böyle mekan basmaya gideceğiz bir de!" gözleri devirerek kendi evine doğru yürüdü. saksının altından aldığı anahtar ile eve girdi. Kapıyı kapattı bileği ve eli şiddetli derecede ağrıyordu.
KURŞUN YARASI ARIYOR..
" Efendim Arif!" dediğinde Arif derin bir nefes almıştı. Akrep Ali'nin deposuna sadece 5 dakika kalmıştı. Bir anda frene basarak durdu. Hemen dörtlülerini yakıp beklemeye başladı. " Size kaç saatir ulaşmaya çalışıyorduk arabayı anahtarın üzerinde bırakıp gitmişsiniz. Şimdi Akrep Ali'nin deposuna geçiyordum."
Hırçın derin nefes alıp sinirlenmemek için kendine zaman tanıdı.
" Hakaret etmemek için zor durduğumun farkındasındır umarım. Kaçırıldım hem de orospu Neşe tarafında! Bunu yediremiyorum kendime!" Arif dudağını ısırdı, şu an gülmek onun tarafından öldürülmek demekti, onu görmesi için yaşamak zorundaydı.
" Kapa telefonu ben evdeyim." dedi bir şey demesine müsaade etmeden suratına kapattı.
" Hırçın Mavi döndü." dedi kıkırdayrak.." Ah Melek seni ne kadar özledim bir bilsen!" dedi ve arabayı eve doğru sürmeye başladı..
**
Hırçın yediği sakinleştirci onu 8 9 saat kadar uyutmuştu, gözleri açtığında vücudu ağrı içindeydi. Telefonuna baktığında çok sayıda cevapsız çağrı görmüştü. Hepsi Şahin ve Arif'ti.
" Bana kahvaltı hazırlayın 1 saate geliyorum." diyerek mesaj atıp gönderdi.
Elini yüzünü yıkayıp spor odasına yöneldi.. koşu bandında ilk Beş dakika tempolu yürüyüş yaptı sonra yarım saate yakın koşu yaptı. Sırılsıklam olduktan sonra 10 dakika esneme hareketleri yaptı. Saç diplerine kadar sırılsıklam olduktan sonra kendini duşa attı. Zihninde ki düşünceler başından akan suyla beraber ilerledi. Canan hakkında ilk başta endişelenmişti ama bir şey olmayacağına kendini inandırmayı başarmıştı. Canan çok güçlü bir kızdı. Neşe'nin dedikleri zihninde canlandı, Arif ona aşık olabilir miydi? Bu gerçekten olabilir miydi? Aralarında kaç yaş vardı 12 mi 13 mü Arif kaç yaşındaydı.. Onun hakkında hiçbir şey bilmiyordu..
Bunu düşündüğünde kötü hissetmişti. Hırçın sahte doğum gününü pasta kutlamaya izin vermediği için her zaman küçük hediyelerle kutlar ve onu çok mutlu ederdi. Onu Ekim ayında buldukları için doğum gününü o zamanlar kutluyordu.. Onun gerçek doğum günü ise 13 Ağustos'du..
Hırçın üstüne rahat bir şeyler giyip Arif' in evine doğru yol aldı, merdivenleri yavaş yavaş çıkarken ne kadar yorgun olduğunu düşündü.. Bir kaç saat daha dinlenmeye hatta uyumaya ihtiyacı vardı.. O gücü kendinde bulmak çok zordu. Arif'in kapısına geldiğinde güzel kokular gelince karnının guruldadığını fark etti. Kapıyı ritmik bir şekilde çaldı ve bekledi. Üstünde mutfak önlüğü ile çok çekici duran Arif'i beklemiyordu.
Yutkundu beyaz tişört siyah eşofman renkli mutfak önlüğü işe Arif bambaşka biri gibi duruyordu.
" Hoş geldiniz Melek Hanım, buyrun." Ve sinir olduğu gülüşü sergiledi. Donuk suratla içeri girdi masayı donaltmışlardı, ağzının suyu akmadı dese yalan olurdu.
" Ellerinize sağlık çok güzel gözüküyor. " dedi gülümseyerek. Masaya ekmekleri getiren Şahin ise donuk bir şekilde masaya oturdu. " Hoş geldiniz Melek Hanım."
" Ben hoş buldum da sen pek bulamadın." Dedi imayla.
" Çok özür dilerim ama Canan' da aklım. " dedi ve önüne baktı. Şahin Hırçın'ın bu kadar rahat olmasına sinirlenmeye başlamıştı ama belli etmiyordu. Arif çayları doldurken Hırçın çoktan yemeğe başlamıştı. Güzelce karınlarını doyurduktan sonra Hırçın daha da halsiz olduğunu fark etti. " Şu eve gelen doktor hala duruyor mu? Ben iyi hissetmiyorum. " dediğin Arif hemen ayaklandı. " iyi misiniz? "
" Olmaya çalışıyorum vitamin mitamin bişiler taksın bana." Arif panikle ayağa kaldı şarjda ki telefonu çıkarıp hemen doktoru aradı.
Hırçın yavaşça kalktı ve mutfakda sigara içen Şahin'in omzuna dokundu.
" 000 diye gece kulübü var duydun mu ? "
" Evet Melek Hanım, ne olmuş oraya ? "
" Büyük ihtimalle akşam Nihat oraya gelecek akşam hazırlan oraya gidiyoruz. Bu görevi sana vermeli miyim bilmiyorum ama oradan anca onu takip edersin. " Şahin'in gözleri ışıldayınca Hırçın gülümsedi, kardeşini sonsuz sevgiyle koruyacak biri olduğunu bilmek onu mutlu etmişti.
" Şimdi kalk bana boya al biliyorsun Mavi'ye dönmem gerek. "
" Emredersin Melek Hanım! " dedi gülümseyerek bir ceylan misali seke seke gitti.
Hırçın halsizliğine dayanamayıp bunu bahane ederek Arif' in odasın gitti. Toplu düzenli ve temiz kokmasını onun hoşuna gitmişti. Masasın üzerinde ki tek ve odada ki tek aksesuarlar 3'nün çekilmiş fotoğraflarıydı. Yıl yıl çekilmişti. 12 adet fotoğraf vardı ilk yıl çekilmemişlerdi ve geçen sene de ortalıkta yoktu iki tane be bu seneyi sayarsa 15 tane fotoğraf olması gerekiyordu.. Bu kadar hızlı geçtiği için zamanı üzüldü..
Gülümseyerek yatağa uzandığında Arif' in keskin kokusu burnuna geldi.. Kalbi garip bir şekilde hareketlendi ve uykusu geldiğini fark etti. Yastığa sarılarak hemen gözlerini kapattı.
**
Hırçın doktor geldiği sıra uyanıp serum takıldıktan sonra tekrar uykuya daldı.. Arif ise dizi izler gibi saatlerce onu izledi.. Hırçın'ı hiç bu kadar huzurlu uyuduğunu fark etmemişti. Gülümseyerek onu izledi ta ki Melek gözlerini açıncaya dek..
Arif hemen kendini topladı. " Günaydın Melek hanım nasılsınız?"
" Daha iyi hissediyorum. Ne yaptılarsa iyi oldu."
" Kan sonuçlarınızda Demir B12 D vitamini düşük çıktı o yüzden yorgun ve halsiz mişsiniz."
" iyi bari ilaç kullanmak istemiyorum bu iyi geldi."
" ama Melek Ha-"
" Hazırlan Arif işimiz var." Gece saat 11 gelirken Hırçın evinden çıktı. Deri bir mini etek altına file çorap üstüne korse giydi yanına deri ceketini de aldı ve sitenin çıkışında buluştular.
Sıkı topladığı at kuyruğunu yanına aldı, sırtındaki muazzam kanar dövmesi bütün ihtişamıyla göz önündeydi. Dumanlı siyah göz makyajı ve kırmızı ruju ile dehşet gözüküyordu. Büyük göğüsleri korse de fazlasıyla taşıyordu bu da ona ayrı bi seksilik katmıştı.
Şahin çoktan gidip Nihat'ı kontrol etmişti. Aslında Hırçın'ın gitmesine de gerek yoktu ama ortamı özlemişti.
Arif Hırçın' ı gördüğünde nutku tutuldu, sesli bir şekilde yutkundu.
" Hadi gidelim." Diyerek sessizliği bozdu Hırçın. Belki bir şeyler söyler diye ummuştu.
**
Kulübe gelince bir süre etrafı seyrettiler Hırçın bir kaç bir şeyler içti ama içi bir garip bir hoştu.
Koltukta oturan Arif'in yanına gitti , " Ben Nihat şerefsizini görmedim nerede bu ? "
" Bilmiyorum buranın arkasına geçmiştir biliyorsunuz burası uyuşturcu kadın pazarlayan bir yer."
" Hadi ya ben bunu nasıl atladım." Dedi alayla.
" Sen kaç yaşındasın Arif? " diye ekledi birden onun hakkında hiçbir şey bilmiyordu.
" 40 yaşıma gireceğim Melek Hanım."
" Oha o kadar yaşlı mısın? " dedi biraz çakır keyifle. Uzun zamandır bu kader hızlı içmediği için biraz çarpmıştı. Arif yaşlı kelimesine ister istemez kızdı, " Melek Hanım bir tek ben yaşlanmıyorum sizde 30 yaşınıza girdiniz."
" Daha girmedim bir kaç gün var. " dedi gülerek. " Gerçek doğum günüm 13 ağustos."
" Hadi ya iyi bari kutlarız hatırlıyorsanız." Onun çakır keyif hali hoşuna gitti gülüşü bile samimiydi.
" senin doğum günün ne?"
" 5 Kasım Melek Hanım, Akrep burcuyum." Hırçın dudaklarını büzerek hımm yaptı. Onlarda otururken içeri Nihat ve bir kadın girdi Hırçın bir anda ne yapacağını bilemedi. Onu şuan bu halde görmemesi gerekiyordu. Hem savunmasızdı hem çakırkeyifti.
Bir anda Arif'in kucağına oturdu. ikiside şok geçirirken Nihat'ın sesini duydu " Bak burada da birileri var" diyerek onlara doğru yürürken.. Hırçın ne yapacağına hızlıca karar verdi. Dudakları bir anda Arif'in dudaklarını kapattı..
" Amaan bunlarda iş pişiriyor biz şuraya gidelim." Diye geveledi.. Odadan çıkmışlardı şu an iki hızlı kalbin ritmi birbirine karışmıştı. Dudakları hala birinine değiyor ve nasıl uzaklaşacaklarını bilmiyordu..
Hırçın'ın aklı başına gelince bir anda kendini geri çekti ve Arif'in üstünden aldı.. Arif hala nefesini tuttuğunu fark etmedi..
Hırçın derin derin nefes alırken kalbinin hızından korktu. Kasıklarındaki tatlı sancı hoşuna gitmişti.. Arif'ten iğrenmemiş kötü şeyleri aklına getirmemişti bile.. bir anda ayağa kalktı. " ben seni arabada bekliyorum." Dedi ve oradan hızlıca uzaklaştı..
Arif kendine geldiğinde derin nefes alıp vermeye başladı kalbi vücudu şu an ona ait değildi.. " Bu bu bir rüya mıydı? "
İçmemişti sarhoş değildi ve bu olanlar gerçek miydi ?
Hırçın Mavi onu öpmüş müydü hem de kucağındayken?
Hırçın mavi 2015 yılında yazılmaya başlanmıştır bazı sebeplerden sık sık ara verilmiştir başka platformda burada çok hızlı devam ettiğ için bunu bekliyordunuz ama ben bu sahne için çok bekledim... Aşkolarım lütfen yorumlarda buluşalım.. Size söz çok iyi işkenceli bölümler gelecek merak etmeyin..
💓💓💓💓
Okur Yorumları | Yorum Ekle |