@uykuluhatun
|
#KEENLEMYEKÜN Sırama geçerken derin nefes alıp verdim, Affan beni görünce kalkmak zorunda kaldı. Sırama oturup başımı sıraya yaslayıp camdan dışarıyı seyretmeye başladım. Bekir'i görür gibi olduğum an beni tekrar alıp geçmişe götürmüştü, aslında onu o zaman kırmamıştım. Ben Anıl'ı seçerek kırmış Bekir'i paramparça etmiştim.. Affan'ın uzak durması gerekiyordu. Aslında herşeyin son bulmasını istiyordum, herşey son bulsun ve ben huzur bulayım. İki ders boyunca başımj kaldımadım, ağlamak istiyordum, bugün o gün ki hatamın gerçeğini yaşadım.. Ben neden çocukluğuma ihanet etmiştim ki? " Karga güzelinden uykulu güzele terfi etmek istiyor." diyerek dürttü beni Dİnara mı Nigara mı neyse o. " Cidden görmezden gelemez misiniz?" Başımı kaldırım bana dönen bakışlarını görmezden geldim. " Neden görmezden gelelim canım?" Başımı salayarak dışarı baktım, uçuşan karga sürünü görünce gülümsedim.. Karga kadar çirkin, onun kadar bahtsız. Gerçekten ruhum kargaydı. İngilizce dersine girdiğimizde elimi çenenmin altına koyup hocayı dinlemeye başladım, ilk zamanlardan ders işleyen biri değildi. Konuşup sohbet etmekten yanaydı, alt yazılı filmler ve diziler izledikçe kelimlere aşina olacağımız anlatıyordu. Sultan dönmeden bir not bıraktı masanın üzerine. Ne olduğunu bakarken okumaya başladım. " Yaşamak varken nefes almak mı?" Notta sadece bu yazıyordu. Nedense tebessüm ederken buldum kendimi, Bekir ile yan yana da olsak böyle konuşurduk, sahi o konuşmalara ne olmuştu? " Yaşarken çürümek." diye yazıp sırtına dokundum. Bu duyguyu tatmayalı baya olmuştu, okula gelir sonra eve gider canım çıkana kadar ağlardım. Kimseyle arkadaşlık yapmazdım ki benim sınıf arkadaşlarım çoktan mezun olmuştu. Bir sene sonra dondurduktan sonra okula gelmek bana eziyet olmuştu. Videolarımızı izler , ağlar ve uyurdum.. Geçirdiğim en sancılı dönemdi. Alışmıştım şuan videolarını izlemsem sesini bile anımsamayacağım, çünkü insandık. Herşeye alışıyorduk. Önüme düşen nota bakıp yüz ifademi yumuşattım. " En beteri. Yaşasana artık? Çürümekten vazgeç?" " Tenine ölüm değmediğindendir yaşamak arzun, sevdiğin biri öldüğü zaman böyle olamazsın." " Tenime ölüm değmediğini nerden biliyorsun?" " Tenine değen ölüm, seni mahveder. Hiç mahvolmuş gibi değilsin." Bir süre yazmadı. Zil çaldı, kalktım onu önemsemedim. Acıyla başa çıkmanın nasıl yolları vardı? Bunun yolunu bulamamıştım. Bahçeye çıkıp bankın birisine oturdum, gri bulutlar mavi gökyüzünü kaplamıştı. En sevdiğin müzik eşliğinde yürüyüş yapmalıktı. " Sultan'a ne söyledin? " " Hiçbir şey. " diyerek geri yaslanıp gökyüzünü seyre daldım. " Sultan'ı Nil Hoca evlatlık almış biliyorsun değil mi? " Dilimi ısırdım. " Nerden bileyim Affan?" " Yanımızdayken konuşmuştuk bu konuyu duymaman imkansız. " Derin nefes alıp ayağa kalktım, " İşim gücüm yok sizi mi dinleyeceğim? Çok mu önemlisiniz siz? Neden böyle önemli şahsiyet gibi konuşuyorsun? Ne Nigara nede Sultan umrumda değil, benim için hiçsiniz. Tıpkı sizin için hiç olduğum gibi. " Derin nefes alıp sınıfa doğru ilerlemeye başladım, ben sadece burdan kurtulmak istiyordum. Bu lanet liseden defolmak. Merdivenden çıkarken gözüm çaprazdaki pencere önüne kaydı. Gözüm bir an Ebubekir'i görür gibi oldu. Yerimde dona kaldım, masmavi gözleri zayıf yüzü ile bana bakıyordu. Gözlerim kapattım, açtığımda nasıl olsa burda olmayacaktı. Dediğim gibi oldu. Gitmişti. Hiç olmamış gibi. " Çekilsene kızım. " diye ittirdi sınıftan bir kız. Saçlarımı tek omzuma alıp yürümeye başladım. Hepsine ağzının payını veriridim fakat buna gücüm yok. Bekir'i benden başka hatırlayan var mı? Benden başka özleyen? Burda okumamış, burada yaşamamıi, burda kavgaya karışmamış gibi. Sanki hiç öyle bir olmamış gibi. Sultan birden koluma girdi, " Son ders ve geç mi kalıyorsun?" " Bir şey olacağını sanmıyorum.." " Olsun canım koş." Beni çekiştirmeye başladı. Sırama oturduktan sonra Affan yerine oturdu, sanırım kırılmıştı. Ne yapayım? Kuzenine zarar vermekten başka bir şey yapmamıştım. " Bu hafta sonu buluşalım mı?" diye sormuştu çekik olan. Ben çenemin altına elimi yerleştrip uçuşan kargalara bakıyordum, benim güzel karga ruhum.. Bu sözü söylerken yine Bekir'i anımsadım, onu çok özlemiştim. " Ümran, bize katılır mısın?" diye sordu Sultan. " Hayır." diyerek kulaklığımı takıp başımı sıraya koydum. ** İki hafta Sultan hariç kimse benimle konuşmamıştı, o da cevap gelmedikten bir süre sonra konuşmayı kesiyordu. Sınavları erkene aldıkları için herkes ders çalışıp not tutuyordu, malum ygs yılıydı. Affan 1 haftada bir test kitabını bitirmişti. Bekir'e göre gerçekten çalışkandı. Bunu neden düşündüğümü inanın bilmiyorum. Yattığım yerden dönerek Bekir'in gitarı ile göz göze geldim, çaldığı zamanları anımsadım. Birbirimizle düet yaptığımız zamanları. Laptobu alıp ayıcık şekilinde ki flash belleği taktım. Bizim videolarımızın hepsi burdaydı 45 50 yakın vardı. İlkini açtığımda dans ettiğimimiz videoyu açmıştım, rapci gibi giyinip bizim terasta dans ediyorduk. " Ne kadar mutluymuşuz be." diye söylendim. Onu kapatıp başka bir video açtım, izledim mi izlemedim mi hatırlamıyorum. Videoyu açtığımda şaşırıdm, aslında bütün videoları izledim diye biliyordum. Kısa bir videoydu demekki dikkatimi çekmedi. " Merhaba karga güzeli! Sen şimdi bana yemek hazırlamaya gittin." eliyle ağzını kapatarak güldü. " Geçen ki kekin güzel olmadı bunu söylemek istedim, yüzüne söylersem trip atardın ama şimdi küfür eder beni döversin." göz kırptı. " Seni çok seviyorum karga güzelim, bunu unutma olur mu? " bir şeyler düğümlendi boğazımda. Hıçkırıklarım feryat alıp kaçtı dudaklarımdan.. Ben ağlamaya başlayınca yağmurda yağmaya başladı. Kapıyı kitleyip kendimi terasta buldum kapıyı kapatıp yere oturdum. Duvara yaslanıp ağlamaya başladım, ıslanan saçıp , titreyen bedenimi pek umursamadım. Yoktu Bekir, ölmüştü. Neden kabul etmek bu kadar zordu? Niye gidişini ben hariç herkes kabullenmişti? Niye iki yıl önce sürekli bize gelen çocuğu unutmuşlardı ? Onun hatırlayan neden benim? Yokmuş gibiydi, hiç var olmamış gibi. Ağlama şiddetim biraz daha arttı, yağmur bile fayda etmiyordu. Çünkü içimde büyüyen yangından kimsenin haberi yoktu, ateşte yoktu, dumanda, yaralarımı göremiyorlardı ya da görmek istemiyorlardı. Ben EbuBekir'i geri istiyorum, onunla gülmeyi onunla kavga etmeyi.. İçinde o olan herşeyi özlüyorum. ** Dün yediğim yağmurdan sonra hasta olmamak mucize gibi bir şey olurdu, akan burnumu peçete ile silip saçımı dağınık topuz yaptım, bilin bakalım ilk ders ne? Matematik. Ders kötü değil, Nil Hoca kafayı bana takmıştı, ben onu görmezden gelsemde o gelmiyordu. Görünmezliğimi elimden alan kadın. Gözlerimi devirip sırt çantamı tek kolu geçirdim koluma, merdivemlerden bir zombi misali inerken annem Çağla'nın ağzına yemek tıkmakla meşguldü. " Ye benim doktorum, zihnin güçlü olsun." Bu manzara karşında kusacaktım. " Çıkıyorum ben," partmantodan ayakkabılarım aldım. " Bir şeyler yeseydin kızım?" " Canım istemiyor." " Nane limon iç?" diye bağırdı Çağla. " Yok, afiyet olsun." Ayakkabılarımı giyip, burnumu sildim. Peçete stoğu yaptığım için bugünlük yeterdi bana. Kapıdan çıkar çıkmaz gözlerim gökyüzüne kaydı. Bugün kesinlikle yağmur yağardı. Yağmur yağarken ağlamak beni iyi hissettiriyordu. Yanaklarıma değen ıslaklık sadece ağlamaktan olmuyordu, yağmurda bana eşlik ediyordu. Bekir hariç kimsenin yanında ağlamamıştım, o hariç kimse olmamıştı yanımda. Bütün benliğim o olmuştu, gittiği zaman bende yok olmuştum. Okula geldiğimde Çağrı önüme geçti. " Hasta mısın?" " Sana ne ?" Burnumdan akmaya çalışan sıvıyı anında sildim. " Gel kantine gidelim." " Hiç halim yok, rahat bırakır mısın?" Koluma girip sürüklemeye başladı. Onu itiklemeye gücüm yoktu ben de akışına bıraktım. Kantinde bir masaya oturturduk iş, okulun çoğu ordaydı ve gözleri benim üzerimde, ne tarafa gömülüyoruz? En korkunç bakışlar sıra arkadaşlarıma ait, onlarla konuşmayı reddedip Çağrı ile aynı masaya oturmak.. Neden dediklerime alınmıyordu ya geçekten gerizekalı ha gerizekalı başka açıklaması olmaz. Etraftakilee gözleri ile konuşuyorlar " Bu seferlik peki." Karnımı doyuruken oda bir şeyler konuşuyordu, ne konuştuğu hakkında bir fikrim yoktu, başım ağrıyordu. " Ümran, beni duydun mu ?" " Ha?" dedim adım geçince. " Beni dinledin mi? " Başımı salladım, " Hayır." " Sağol ya." dedi alıngan bir sesle. " Bir gün telafi ederim bugün ki iyiliğini." diyerek masadan kalktım. Yerime geçer geçmez başımı çantamın üzerine koydum, sırf şu yoklama olayı yüzünden geliyordum. Sıcacık yatağımda uyurdum ne güzel. " İyi misn?" Affan'ın sesiydi. " Değilim ne farkeder?" " Dün yağmurda durdun değil mi?" Bin ton ağırlığa ulaşmış başımı kaldırmaya çalıştım, " Pardon?" " Bende camdandışarı bakıyordum o ara." omuz silkip yanıma oturdu. " evet yağmur altında oturdum." " Hemde saatlerce. Neden kendine zarar veriryorsun Ümran? Neden bazı şeyleri atlatamıyorsun?" " Diyeceklerime yine alınacaksın Affan, bir ay yüzün asık gezersin." Yüzüne baktığımdan değil, canı sıkkın olunca saatlerce test çözerde kendisi. Yanımda sürekli ders çalışmasını sevmiyorum.Güldü. " Kalbi kırık olamaya alışkınım. " diyerek omuz silkti. İlk defa ona imrendim. " Çok güçlüsün." " Senin kadar değil. Bak , Bekir senin her şeyindi ama hayatına devam et, geçmişe saplanıp yaşama. Hayat umduğumuz kadar uzun değil. " Derin nefes alıp verdim, belki öyle belki değil. " Geçen yıl seninle konuşmaya çok çalıştım, sınavı erken bitirip çıkıyordun en fazla 5 dk sonra ben çıkıyordum, gelemedim yanına o zamanlar paylaşamadım acını fakat 2 yıl geçti biraz daha iyi olabilirsin. Acıyla yaşayabilirsin, Bekir'in sevdiği bir kitap vardı. " dikkatlice ona baktım. O kitap okumazdı ki? " Bekir kitap okumayı sevmez, gitar çalmayı, şarkı söylemeyi, dans etmeyi sever fakat kitap asla.." Başımı salladım. " Aynı Yıldızlar Altında diye bir kitap var hatta filmide çıktı. Orda ki en sevdiği cümle şuydu ; " Acı, hissedilmeyi talep eder." Duraksadım, o karamsar düşünmeyi sevmezdi, kitap okumayı hiç sevmezdi ki! " Yalan söylüyorsun, kitap okur anladık fakat o kitap pek mutlu son bittiğini sanmıyorum, korku yada komedi sever. " " Bana inanmanı beklemiyorum ama bugün benimle gel, o kitabı göstereceğim." Başımı sıra koyduğum zaman oda koyup bana bakmaya başladı. " Niye bakıyorsun?" " Burnunda sümük var." diyince gülerek utandım. Oturur pozisyona geçip burnumu sildim. " Sen öküzsün biliyor musun?" " Ne dedim ki? " diyince zil çalmıştı. Telefonun ekranından burnumda bir şey var mı diye baktım. Eski Ümran'ı özlediğimi farkettim , eski mutlu ve neşeli Ümran'ı.. Bekir zombi olmadığı sürece eski ben olacağımı sanmıyorum... O gidince bende yok olmuştum, yaşıyordum fakat yaşarkende ölüyordum... Ders boyunca camdan kargaları seyrettim tabi ki son ana kadar.. Nil Hoca, senden nefret ediyorum. " Ümran Kaygusuz?" Yerimden sıçarayıp hocaya doğru yöneldim. " Cevabı bilmiyorum." diyerek önüme döndüm, aslında cevap çok basitti. " Hocam ! Ben yapabilir miyim? " diye atıldı Başak. " Birlikte yapalım mı? " dedi, Başak'ı duymazdan gelerek. Yok daha neler, lise sondayız ilk okulda değil. Önüme gelen saçlarımı üfleyip ayağa kalktım. Zilin çalmasına 1 dakikadan az bir süre vardı. 1 yıl boyunca son sınıfın dersini çalışmak iyi gelmişti. Affan yerinden kalkarken gülüyordu. Tahtaya çıktığımda Nil Hoca'dan kalemi alıp o ağzını açmadan işlemi bitirdim. Kalemi verdiğim an zil çaldı, ondan izin almadan kapıdan dışarı çıktım. Hızlı bir şekilde merdivenden inerken adımı seslenen hocayı duymazlıktan geldim. Herkesin içinde küçük düşürecekti. Neymiş birlikte yapalım, ben neden o tahtaya çıkardın bilmiyorum sanki! Banka oturduğum kargalar uçuşmaya başladı. Büyük ihtimalle yağmur yağacaktı. Gri gökyüzüne siyah kargalar çok güzel yakışıyordu. " Ümran Kaygusuz?" diyince gözlerimi kapatıp sırıttım. Gelsin azar! " Evet, hocam?" " İçeride yaptığın şey neydi?" " Hiçbir şey." " O soruyu 40 saniyeden az bir sürede sürdüğünün farkındasın değil mi?" " Öyle mi? Büyük ihtmalle yanlıştır." " Hayır doğru ama bana sorunun cevabinı bilmediğini söyledin? " " bilmiyordum. Salladım ve tuttu?" " Seninle konuşmamız gerek biliyorsun değil mi? Yardım alman senin lehine. " " Hocam gitmem gerek, üzgünüm." Hatta deliler hastanesine yatırsınlar beni? Kafamın içinde ki karga çığlıklarını ve Bekirin hayalini yok etsinler. Hatta beynime elektro şok versinler, ben herşeyi unutayım? " Ümran, saygısız olmakla dahi olmak arasında kalın bir çizgi var. Dahilik ve delilik demiyorum, saygısızlığın yada görünmez olmak istediğini anlıyorum fakat bir daha bu yaşa gelemeyeceksin. Sınıfını veya arkadaşlarını sevmeyebilirsin ama sen çok gençsin. Orta yaşlara geldiğinde gülecek anılar biriktir. " cümlesini bitirene kadar hareket etmemiştim, haklı olması içimde ki acıyı dindirmiyordu ki? Yürümeye devam ettim, sınıfa girdiğimde garip bakışlara maruz kaldım, " Ümran, bana özel ders ver! " diye önüme geçti Çağrı. Başını eğip garip bir bakış attı, yüz felci mi geçiriyordu? Doktoru çağırmam. " Yüzünde sorun mu var? " diyince Dinara'nın kahkahası kulağıma geldi. " Hayır iyiyim. " " Bu arada sana dersi okul birincisi Affan Türker vermeli, soruyu o çözmüştü defterinde gördüm. " zorla sırıtıp omzuna dokunarak yanından geçtim. Affan sırasında gülerek kalkmıştı, " Eğer disipline gidersem bilki gülerken sana yumruk atmışımdır. " diyince dahada güldü. Sinir ve ruh hastalıkları tedavisi olan hastaneye bu veledin yatması gerekiyor. " Çok havalıyız bakıyorum da? Soruyu çözüp sınıftan çıkmalar okulun popüler olan çocuğuna ayar çekmeler ve bana yumruk atacağım diye tehdit savunmalar, Ümran Kaygusuz sahalara geri mi dönüyor? " Gülerek yerime geçtim, bu çocuğun tedaviye ihtiyacı var. " Sen gerizekalısın biliyorsun değil mi? " " Dediğin gibi o okul birinci biliyosun değil mi? " diye atladı diğer çekik. " Ama gerizekalı. " Sultan, " Fazla havalı. " " Gerçekten mi? El birliği ile bu şahısı mı savunuyorsunuz? Müdüre konuşun bakalım bundan önce üst üste iki sene okul birinci olup istanbul genelinde bilgi yarışmasında kim ikinci olmuş? " Dilimi ısırdım, Allah aşkına benim neyim vardı? " Bilgi yarışmasında ikinci mi oldun? " şaşırarak sormuştu Nigara olan yada Dinara. Bilmiyorum, karıştırdım. " Evet 9 sınıfın ikinci döneminde bilgi yarışmasına katıldı, ikinci oldu diğer sene fazla ders çalışmak zorunda kaldı diye girmedi ve büyük bir ödül vardı. " diye atıldı Affan. " İkinci olduğun yarışmada ne aldın? " Gülümsedim böyle heyecanlı olması beni mutlu etmişti. " Laptop almıştım ve onu.. " Boğazım düğümlendi. Bekir'e vermiştim, ölünce tekrar bana dönmüştü. " Başım ağrıyor biraz uyuyacağım. " diyerek başımı çantamın üzerine koyup gözlerimi kapattım. Şuan ağlayamazdım, sanki bir anda hayatımdan çıkmış gibiydi.. Onun yok olmasını istemiyorum, o benim olan en güzel şey.. Bekir seni unutmak istemiyorum. Senin artık geri gelmeyeceğini kabul etmek istemiyorum..
|
0% |