@uykuluhatun
|
Bu hikayeyi yazmaya başladığımda nasıl bir dönemdeydi hatırlamıyorum, şunu unutmayın arkadaşlar herkesin acısı kendine ağırdır. Senin arkadaşın ölür hayatına devam edersin, yakının ölür mahvolursun, yakının ölür hayata devam edersin. Herkesin acıyla başa çıkması farklıdır. Bu hikaye babannemin vefatın sonra kurgulanmıştı,zihnime öyle düşüverdi ve ben yazdım.. Ümran Kaygusuz depresyondaydı ve tedavi almadan atlatmaya çalışıyor. Onun sorunu buydu, yardım istemekten çekinmeyin. İnsanların ruhları hasta olabilir bu kötü bir şey değil.
Zaman, nasıl bir kavram? Acımı hissizleştirirken bir anda karşıma çıkarıyor. Öyle bir kavram ki, yavaş yavaş ölüme götürüyor. Hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşarken bakıyoruz zaman gelmiş geçmiş.. Gözlerimiz fani dünyaya kapanmış..
Acıya alış, her şeyi unut küçücük bir şey bütün acını göz önüne getirsin, işte dünyanın adaleti. Gördüğüm rüya yaşadığım bir andı, Bekir'in cenazesinin başında olduğum zamandı. " Ümran iyi misin ? " gözlerim dolmuştu, akmasına izin vermedim. " Affan izninle." diyerek ayağa kalktım. " Ders başlayacak." " Lütfen." dedim kendime yabancı bir ses ile. Uzaklaşmam gerekiyordu. Affan afallayarak bana yol verdi. Kendimi bizim katta ki kızlar tuvaletine atacakken birden kendimi yerde buldum. Sakin Ümran, sakin.. " Ay tüh göremedim seni." ona bakmadan ayağa kalktım. Büyük ihtimalle çorabımın dizi yırtılmıştır. Aldırmadım. Başak Minel seni öldürmemek için kendimi zor tutuyorum. İçimde ki kargayı hapis etmemiş olsaydım bana bulaşmak ne demekti anlayacaktın! Onu serbest bırakmam için beni zorluyorsun. Lavaboya kitledim kendimi, ağzımı kapatıp göz yaşlarımın akmasına izin verdim. 5 dakika sonra kimse orada olmayacaktı. Bu kadar yakınımdayken nasıl gidebilirdi? Neden gitti.. O gün onu çağırmasaydım o- o ölmeyecekti. Yanaklarımı silerek lavabodan çıktım. Gördüğüm manzarayla kalbimi tuttum. "Çağrı?" bakışlarını yerden kaldırarak beni buldu. Bu bakışı ilk defa görmüştüm, çaresiz ve sessizdi. " İyi misin, karga güzeli?" yüreğim cız etti. Başımı olumsuz bir şekilde sallayıp bir anda bana sarılırken buldum. O kadar savunmasız o kadar güçsüzdüm ki, ona hayır iyiyim diyemedim, ittiremedim. Bedenim ağlamadığımdan kendimi o kadar sıkmıştı ki, duygularıma dem vurmuştu. " Ağla, ağla rahatla." Ondan geri çekilip ; " Buradan çıkman gerek yanlış anlaşılma olacak." Başkasının yanında ağlayamazdım, haberim olmadan şahit olmuş olsa da.. " İyi olduğunu görene kadar yanından ayrılmayacağım." " Dışarıda bekle. Yeter ki buradan çık." gülümseyerek çıktı. Saçlarımı düzeltip yüzümü yıkadım, aynada kendime baktım. Yüzümden akan damlarlarla birlikte gözyaşlarımda vardı. Bu şeklde gözyaşları kamuflaj oldu.. Akmamaları gerekiyordu, şu an olmaz.. Bekir ölümü hak etmiyordu, hak eden tek kişi bendim. Neden araba bana çarpmadı ki? Bunu düşündüğümde Affan'ın beni kurtardığı an geldi aklıma. O babasını ve kuzenini kaybetmişti ve bu acı ile başa çıkıyordu peki ben? " Sadece mızmızlanan koca bir bebeksin." diyerek aynadan gözlerimi çektim. Dışarıda beni Çağrı bekliyordu. Bunu hatılayıp kendimi dışarıda buldum. " Aşağı inelim bir şeyler yiyelim ve ayağına pansuman yapalım." " İyiyim, derse gitmem gerek." sırtımdan ittirmeye başladı. " Koca bebek." dediğinde güldüm, beni duymuştu. Neden karşı gelmiyordum? Duvarlarımı neden bir kat daha örmüyorum? Yalnızlığıma birini davet edemezdim, o yalnızlık olmazdı.. Ben yalnız olmayı seçtim.. Kantine inince kahve ve çikolata alıp gelmişti , " Burada bekle, geliyorum." dediklerini umursamadan cam köşesinde ki yere baktım. Anılarım bir anda depreşti. Ümran Bekir'in omzuna kafasına koymuş çikolatasını yerken Bekir de elindeki çikolatayı da alıp hepsini yiyordu, Ümran'da kızarak Bekir'in koluna vuruyordu. O günü özledim. Onu özledim. Dinara denen kız bir anda karşıma oturdu. " Zaman bazen her şeyi iyileştirmez." ona baktım, düz bir şekilde. " Zaman bazen her şeyi yok eder, çocukluğumuzu, mutluluğumuzu, üzüntümüzü, ilklerimizi. Zaman hiç yok olmayan bir kelime, sen yok olursun fakat o devam eder." " Zaman ile muhatap olmak istemiyorum." diyerek çikolatayı ısırdım. Kahvemi alıp bir yudum içti, " Sakıncası var mı?" olumsuz bir şekilde salladım. " Ağla, içine atma Ümran." " Gayet iyiyim." " Yaşadığın kolay değil, biliyorum ama 2 sene geçti neredeyse Bekir bu halini görse mahvolurdu." Keşke görmüş olsaydı. " İyiyim, yaşıyorum farkındasın değil mi? " Bana doğru eğildi. "Nefes alıp veriyorsun, yaşamıyorsun. Gençliğin elinden kayıp gidiyor. Geçen sene görünmezdin ne geçti eline? Okulun sonuncusu olmaktan başka?" "İyiyim derken intihar etmeyi falan düşünmüyorum demek istedim ve bu seni ilgilendiren bir durum olduğunu sanmıyorum." başını olumsuz bir şekilde salladı." Bayanlar." diyerek geldi Çağrı. "Bayan değil kadın Çağrı, ben yapabilirim, sen git." diyerek elinden aldı. " ama -" "Ket!" diye bağırdı. Çağrı kaşlarını kaldırarak ; " Peki.." ne dediğini anlamamıştı fakat ses tonu onu kovmaya yeterdi. Pamuğa tentürdiyot döküp " Göster bacağını." dedi. " Ben yaparım." " Bilmediğin bir dilde küfür yemek istemiyorsan çabuk!" diyince güldüm. Yüzümü buruşturarak ona dikkatli baktım, ince burnu küçük çekik gözleri ile çok güzel bir kızdı. " O kızın saçları ellerime çok yakışıyor." uzun zamandır kimse beni savunmamıştı, bana yabancı olan bir garip bir şekilde hoştu.. Yara bandı yapıştırdıktan sonra bana şefkat dolu bakış attı." Acıya baş kaldıran Ümran Kaygusuz. Seni kimse düşüremez, sen istemedikce."dedi ve arkasını dönüp gitti. Arkasında şaşkın bir ben bırakarak. Gülümseyerek buldum kendimi, neden gülüyorum? Başımı sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Bugün neden bu kadar güldüm? Allahım! Bana neler oluyor? Titreyen telefonuma baktım, gelen mesaj Baykuş'tandı. Kimden ; Baykuş "Sınavlar başladı ve dönemin başında dersi mi ekiyorsun?" Niye bu kadar ineksin? Bunu yazacaktım fakat vazgeçtim. Alıcı; Baykuş "Yok olmaya çalışıyorum, rahatsız etme. " Telefonu masaya bırakıp camdan dışarı baktım, basketbol sahasında anılarımız gözlerimin önünde film şeridi gibi geçti. Kimden ; Baykuş "Yaşa, yok olmak için çok erken." Böyle bir mesaj beklemiyordum. Buhar olup yok olsam, tam sırası. Alıcı ; Baykuş "İnekliğe ara mı verdin? "
Kimden ; Baykuş " Hayır fakat sizi de çalışkan olmaya davet ediyorum, davetimi kabul ederseniz çok müteşekkir olacağım. " Sırıttım, problemliydi bu çocuk.. Alıcı; Baykuş "Gerizekalısın." Kimden ; Baykuş " Yalnız okul birincisiyim. (gözlüklü emoji.) " Telefonu kapatıp masanın üzerine bıraktım, derin nefes alıp kolumun üzerine yattım. Bir şey düşünemedim desem yalan olur, düşündüm desem de... Sadece boş duvara baktım zil çalana kadar. Boş duvara bakıp nereye kadar dayanabileceğimi düşündüm. Dayanamam desem de dayanacaktım biliyordum.. ** " Kızım uyu artık benimle maç izlemek zorunda değilsin. " Babamın omzunda uyuya kalmışım. En sevdiğim şey işe geldikten sonra benimle sohbet etmesiydi, sesi ninni gibiydi. " sürekli uyuyorum. " diyerek gülüp başımı omzuna koydum. " Nasılsın güzelim? " diye sordu. Neden herkes bu soruyu sormaya başladı? " iyiyim sanırım. " " Değilsin. Bu kadar yas yeter hem sınavın yok mu senin?" " Var. " Yetmiyor baba, ne kadar ağlarsam ağlayayım ne kadar özlersem özleyeyim dönmüyor. ;İçimde ki ağlama hissi geçmiyor o hissi görmezden gelmek o kadar zor ki.. " Eşek sıpası kalk ders çalış. Bu sene notlarını kötü göreyim ne yapıyorum bak. " Bu sefer ciddiydi. " Peki. " kalkacakken kolumdan tutup kendine çekti. Saçıma öpücük kondurdu. " İyi geceler güzelim. " " İyi geceler babacım. " Uykum kaçmıştı, gerçekten ders çalışabilirdim. ** " Bu sefer kağıdını doldurdun mu?" Çok kolay bir sınavdı. " Evet." diyince Affan gülerek şaşırdı. " Karga güzeli sahalara geri dönüyor mu?" " Hayır." dedim düz bir şekilde. Gülüşü dudağında asılı kaldı, " Hiç değişmeyecek." diye konuştu kendi kendine. Evet, hiç değişmeyecektim. Değişmek istemiyordum, böyle mutluydum. " Nil Hoca bugün sınav hakkında konuşmak istiyor." dedi Dinara. " Ygs için bilinçlenmemizi istiyor." diye ekledi Sultan. " Herkes hayalin peşinden gitmesi gerekir, bu sene yada diğer senelerde." Son noktayı Affan koymuştu. " Ygs önemli fakat bu senin hayallerin sonu değil, 12 yılı bir sınava bağlamaları çok gülünç." diyip başımı sıraya koydum. Gökyüzünde uçan kargalar baktım, sanki beynimin içindeydiler fısıltıları çoğalıyordu. Oradan oraya uçuşup çığlık atıyorlardı. Onların sesini bastırmak mümkün değildi. " Ümran Kaygusuz?"diye seslenince Nil Hoca toparlanıp ona baktım. Gerçekten beni bir sal! " Senin hayali mesleğin ne?" " Kaldırım mühendisi olmak!" diye biri cevap verdi. Kim olduğunu bilmiyorum fakat bütün sınıf gülmeye başlamıştı, 4 kişi hariç.. " O kişi kimse beynini kullanmaya teşvik ediyorum." dedi sinirle Sultan. " Her meslek hakkıyla yapıldığı sürece güzeldir, üzgünüm beynini kullanmazsan hayvanlardan bir farkın yok." dedi önünde ki kitabı açıp okumaya başladı.." Özür dilerim hayvanlara hakaret oldu biraz!" tebessüm ederken dudağımı ısırdım. Ah Sultan, haksızlığa asla tahammülü yoktu, karşısındaki kim olursa olsun.. " Azerbaycan'da tıbbı psikoloji bölümüne gitmek istiyorum." diyip oturdum, psikolojisi bozuk psikolog olacaktım.Nil hoca masaya kalçasını yaslayıp bana baktı. " Azerbaycan.. neden?" Bizim hayalimizdi. Affan bana bakıp tebessüm etti, oraya gitmek istediğimizi biliyordu. Azerbaycana gittikten sonra yarı zamanalı iş bulup dünyayı turlamak için para biriktirmek istiyorduk. " Pek özel bir nedeni yok sadece orayı istiyorum." " Sanki kazanacak." dedi sessizce biri, kim olduğunuda bilmiyorum. Derin nefes alıp sakin olmaya çalıştım kimseye kin tutacak kadar gücüm yoktu, kim ne konuşursa konuşsun. " Çok hızlı büyüyen bir bölüm, geleceği fazlasıyla parlak." " en azından bazıların hedefi daha güzel." dedi Dinara. Gülümseyerek önüme eğildim. Cidden yüz kaslarım acıyordu. " Okul birincimiz siz ne istiyorsunuz?" Affan ellerini birbirine kenetledi. " Uçak ve uzay mühendisliği." başka bir şey demedi. Neden bu kadar soğuk söyledi ki? Affan'ın göstermediği bir yüzü vardı, kimseye anlatamadığı.. Umrumda mıydı ? Hayır. * " Karga güzeli!" diyerek çantamdan tuttu Çağrı. " Ne var?" " Nezaketen merhaba diyemez misin ?" " Hayır." suratı asıldı. Birden koluma birisi girdi, Sultan'a garip bir şekilde baktım diğer kolumda aynı şekilde oldu. Dinara, ben ve Sultan kol kola girmiştik. Bu his fazlasıyla garipti. "Bu hafta sonu 12'de buluşuyoruz, sinemaya falan gideceğiz." dedi Dinara. Çağrı ne olduğunu anlamadan gerimizde kalmıştı.. " İyi eğlenceler." " Hayır, eğleneceğiz." dedi Sultan. " İstemiyorum." birbirlerine baktılar. " Umrumuzda değil." nedense tebessüm ettim. Yaşamak için çok geç değil mi? diye fısıldadı zihnimin içinde ki karga. Yaşamak için çok geç. ** Kızlar beni bırakmamışlardı, anlaşılan bu hafta sonu onlardan kaçışım yoktu, ben istemesem annem terlik ile gönderirdi evimize kız arkadaşım gelmeyeli ne kadar olmuştu ? 3 veya 4 yıl yada daha az, bilmiyorum. Kızlar annemden hemen izin almışlardı, annem bu olaya çok sevindiğinden kızlar cümleyi bitirmeden ' evet ' demişti. Onlarlarla biraz ilerledikten sonra geri döndüm. Kapının önüne geldiğimde Affan oradaydı. Sağ ayağını yere sürtüyordu, çantasını sol eliyle omzunda tutuyordu. " Affan?" dedim sorarcasına. " Rahatsız etmeyeceğim bir şey söyleyip gideceğim merak etme." kaşlarımı havaya kaldırarak ona baktım. " Sana vermem gereken bir kutu var fakat bu kutuyu o üniversiteyi kazandığın zaman vereceğim." " Nasıl yani?" " Bekir, ölmeden önce sana bir kutu bıraktı." diyince yutkundum. " Nasıl yani?" sanırım beynimde tekrar tuşuna basılmıştı.. " Detay vermeyeceğim sadece o üniversiteyi kazanıp hayalinizi gerçekleştirirsen sana o kutuyu vereceğim. Üniversite hediyen olarak hazırlıyordu çünkü." " Sen ciddi misin? " " Evet üzerinde not yazıyor, Ümran Kaygusuz üniversiteyi kazanan kadar vermek yok, diye. Hayat gerçekten süprizlerle doluydu.
|
0% |