@uykuluhatun
|
KELEBEK GİBİ YAŞAMAK
Affan'a dikkatlice bakıyordum, doğruyu mu söylüyordu? Kendime gelmem biraz fazla uzun sürdü. " Sen diyorsun ki , Bekir bana yıllar önce kutu hazırladı fakat sen bana vermedin öyle mi? " üzerine doğru yürüdüm. Affan dikleşti. " Üniversiteyi kazanan kadar veremem , üzgünüm." Derin nefes aldım, " Bekir'den kalan son hatırayı nasıl vermezsin? Sen kimsin?" gözleri karardı oda üstüme yürüdü. Ben olduğum yerde kaldım, " Bana şunu demekten vazgeç!" derin nefes alıp gözlerini devirdi. " Hiç değişmeyeceksin değil mi? Küçüklükten beri tanıdığım egosu beyninden büyük Ümran Kaygusuz." ağzımı açıp haddini bildirecekken işaret parmağıyla susturdu. " Bildiğin hiçbir şey yok ama bilmiş gibi yapıyorsun, bir tek senin acın var, bir tek sen sevdiğin insanları kaybettin. Bu dünyada bir sürü acı var, sende diğer acı çeken insanlardan farklı değilsin. Hala küçük bebek gibi mızmızlanıyorsun. Büyümeyi düşündüğün zaman tekrar konuşalım." dedi çekip gitti. Ağzım açık kaldı, biraz önce neler demişti? Tek kelime edememiştim. Cevap vermeme fırsat bile vermemişti. Ne kadar süre orda durdum bilmiyorum, Karan elimin içini koklayana kadar orda durduğumu farketmedim. " Oğlum," diyince inledi. Başını sevip , boynunun altını kaşıdım. " Parka gidelim mi?" diyince 2 kere havladı. " Gidelim o zaman paşam." salıncağa oturup sallanmaya başladım, yeni park yapılınca buraya kimse uğramaz olmuştu. İki salıncağı, kopuk kaydıraraktan başka bir şey yoktu, burası bizim yerimizdi. ilk tanıştığımızda ben kaydıraktan düşüp bacağımı kanatmıştım, Bekir' de o zaman yaramı üfleyip öpmüştü, o günden sonra sürekli bu parkta buluştuk ve dost olmuştuk. " Hiç değişmeyeceksin değil mi? Küçüklükten beri tanıdığım egosu beyninden büyük Ümran Kaygusuz." Sürekli beynimde bu yankılanıyordu, benim hakkımda böyle mi düşünüyordu. Peki, ben böyle biri miyim? Hava kararmaya başlamıştı , kısa sürede yağmur yağmaya başlamıştı, Karan kaçarak yuvasına dönmüştü. Çalan telefonumu çantamdan çıkarırken çok ıslandığımı fark ettim. Arayan annemdi, nerede kaldığımı saatin kaç olduğunu sormuştu. Parkta olduğumu söylediğimde bir şey demeden kapattı. Telefonu kapatınca mesajı fark etmiştim. Mesaj Affan'dandı. Kimden ; Baykuş O kutuyu üniversiteye gidene kadar alamayacaksın. 16.40 Sinirle söylediklerim için özür dilerim, seni kırmak istemezdim fakat konu Bekir olunca bende hassasım. 18.01 Parktasın değil mi? 19.06 Islanıyorsun. 19.45 Mesajları yeni okuyorsun. 19.58 Başımı kaldırdığımda onunda uzakta oturup ıslandığını gördüm. Alıcı ; " Benim karga ruhum her şeyi hak ediyor." diye mesaj atıp yerimden kalktım. Yanından sessiz gidecekken bir anda kolumdan tuttu, ikimizde sırılsıklam olmuştuk, ağzına giren su damlaları tekrar dudaklarının kenarından akıyordu, burnundan ve saçlarından damla damla dökülüyordu. Saçları alnını kapatmıştı kaşları gözükmüyordu. Daha önce fark etmediğim şey Affan'da Çağrı kadar yakışıklı olduğuydu. Bu yağmurun insan üstünde cidden romantik bir etki bırakıyordu. Neler düşünüyorum ben? "Doğru bildiğin şeyler söyledin, neden şu an pişmansın?" Kondur , güzelce laf sok. " Seni kırmak.." duraksadı, kolumu bıraktı. " Bu hayatta isteyeceğim en son şey bile değil, neden bu kadar körsün?" " Egom beynimden büyük ya, ondan." diyip çekip gittim. Eve girer girmez azar bölümünü atlayıp odama çıktım, çalışma masasının önüne baktım, düşmüş çerçeveyi kaldırdım.. Bekir Bilmiş ile benim olan bir fotoğrafımdı, kahkahalar ile çekilmişti. Hıçkırıklarım dudaklarıma ulaştı, balkona çıkıp kapıyı örtüp yağmurun altında ağlaya ağlaya oturdum.. " Çok yoruldum, Bekir.. Düzelemiyorum, iyileşemiyorum, yaşayamıyorum.. benim yüzümden öldüğünü bildikçe nefes alamıyorum, hayatıma devam edemiyorum." Dudağımdan hıçkırık dışında çıkanlardı. Çerçeveyi göğsüme gömüp ağlamaya devam ettim. Acım büyüktü, kalbimi eziyordu. * Ertesi gün Affan okula gelmedi, gerçekten ondan garip şeyler vardı. 5 yıllık okul hayatımızda (1 yılı dondurmuş olsakta) toplam devamsızlığı 3 yada 5 gündür, bakın 5 yıldan bahsediyoruz. Sıraya oturunca etrafa bakındım, burnumu silerken yanıma biri oturdu, ah biliyorum o devamsızlık yapmazdı. Başımı çevirdiğimde Çağrı 32 diş gülerek buluyordum. " Karga güzelinden , sümüklü güzeline mi terfi istiyorsun?" diye sordu ciddi bir şekilde. Dediği istemsiz bir şekilde gülümsetmişti. " Ne arıyorsun?" " İnek gelmemiş, yanına bugün ben oturacağım." " Sınav olsa bile senden düşük puan alıyorum biliyorsun." " Rabbim, bugün sınav olmadığını bile bilmiyor, beterin beteri varmış, çok şükür dinimize amin." dedi ve güldü. Sultan ve Dinara gülerrek konuşurken bize döndüler. Çağrı'nın suratına boş boş baktım. " Buranın espiri anlayışı baya yüksek." dedi ve üst dudağını hapsetti Sultan sonra ekledi." Çağrı zekana hayranım." dedi gülerek, " Biliyorum çoğu kız bana hasta, diğerleri adına üzgünüm." " Şu an seninle dalga geçti, biliyorsun değil mi?" dedi Dinara , Çağrı tek kaşını kaldırıp olanları anlamaya çalıştı. Sanırım jetonu yeni düşmüştü. " Gideyim o zaman?" kimseden cevap alamayınca sessizce kalktı. Başımı sallayarak sıraya yaslamıştım. Bir kaç ders uyuyarak geçirince kendime gelmiştim, başım çatlıyor ve burnum akıyordu. Kızlardan biri dayanamayıp bana sıcak bir kahve almıştı. " Ümran, hadi sıcak bir şeyler iç." Zonklayan başımı kaldırıp Dinara'nın suratına baktım, neden bana karşı iyiler..
Bana karşı bu kadar iyi olmaları bazen sinir bozucu oluyordu. Ben iyi davranışları hak edecek biri değildim. Beni yalnız bırakmaları için daha ne yapabilirdim ? "İyiyim ben, endişe etmenize gerek yok." Dudaklarım bu sözlere çok yabancı kalmıştı. Kendimi garip hissediyorum. " Yağmurun altında kaldın değil mi?" diye sordu. " Bunu nerden bildiğini sorabilir miyim?" Düşünür gibi yaptı. " Kuşlar söyledi." Diyerek sırıttı, Sultan'da ona eşlik etti. Baykuş yani Affan'dan bahsediyordu. " O neden gelmedi?" diyince dilimi ısırdı banane değil mi? Kalbi kırıldıysa, kırıldı. Kimin umrunda? Beynimde ki kargaların sesi yükselmeye başladı. "Umursama , umursuyormuş gibi yapma." " O da hasta." Dedi Sultan bu esnada zil çaldı. O kadar yağmurun altında kaldı, olsun o kadar. Kim ona kal dedi ki? Gitseymiş evine! "Leydis en centilmensler." Sesini duyunca tahtaya baktım. Cidden öyle demişti, ne Türkçe ne İngilizce söylenmişti ortaya karıştıktı. " Biliyorsunuz okulun en hovardası benim. May kuul. İngilizçe dersimizin boş olduğunu size büyük bir zevkle duyuruyorum. Hadi inekler test çözün ben kaçar, goooooood baye." Diyerek kapıdan çıktı. " Hocamız görse İngilizceyi bırakır." Dedi sultan bana dönerek. " Rabbim kulaklarım kanadı." Diyerek kahkaha attı diğer çekik. O kızın adı neden bu kadar zor Ben de onlara gülerken buldum kendimi, yok mu iğne iplik ? Dudaklarımı dikeceğim. " Yarın gidiyoruz değil mi?" bu soru bana yöneltilmişti. " Nereye?" Yine nereye sürüklemeye çalışacaklardı? " Karga diyarında çok takılı kalıyorsun, biraz onlardan çalacaktık ya seni?" dümdüz baktım. " Kızlar günü yapacaktık? Sinema , bowling hani ?" " Tamam , size iyi eğlenceler." " Ümran , insanı sinir etmede üstün başarı belgesi aldın değil mi?" " Evet, Nigaracım." " Birincisi Dinara , ikincisi yarın gidiyoruz." " Yarın konuşalım ben kitap okuyorum." Diyerek kitaba daldı, Sultan. Derin nefes alıp camdan dışarı baktım, cidden canım sıkılmıştı. Boş derslerde basketbol oynardık hep, Bekir seni çok özledim. Potaya bakarken oynamayı ne kadar özlediğimi fark ettim. " Hadi gidelim." Diyerek kolumu çekiştirmeye başladı. Kaşlarımı çattım, " Nereye?" " Hadi kitap kurdu, sen de kitabını al, dışarıda okursun." Kolumdan çekiştirerek sıradan çıkarmayı başardı. Sıradan çıktıktan sonra merdivenlerde koşar adım yürümeye başladık. " Eğer düşersek –" sözümü kesti. " Birlikte düşeriz, düşersek kalkarız merak etme. Hayatın kuralı bu, yağmur yağar, güneş açar, hava bulutlanır, kar yağar." Son basamakta durdum. " Bu kadar mı? Hayat bu kadar basit mi?" " Evet, hayatın kışı varsa eğer yazı da olur baharlarıda, buna alışman gerek. Bekir yüzünden hala kıştasın fakat yazı kaçırıyorsun." " Bekir'i bu işe karıştırma." Dedim soğukça. " Ümran senin sorunun bu." Ona dik dik baktım. " Bekir'i herkesin unuttuğunu zannediyorsun fakat onu ilk gömen sensin. Onun sevdiği şeyleri yapmaktan vazgeçen ilk sendin, biz değil. Biz yaşamaya devam ediyoruz." Aslında haklıydı, önceden onunla yaptığımız hiçbir şey yapmıyordum, dans etmek hariç.. " Dinara, benimle neden uğraşıyorsunuz." Ellerine baktı, sonra gözleri beni buldu. " Bana onu hatırlatıyorsun. Gülerken ona çok fazla benziyorsun. Seni gülümsetmek, onu yanımda hissettiriyor." İçimi bir sıcaklık kapladı, Bekir Bilmiş'e benzemek.. kendimi gerçekten iyi hissettirmişti. " Onu bu kadar sevdiğini bilmiyordum, ben yaşamıyorum. Onu ilk gömen benim evet, yanında beni de götürdü." Yürüyen cesettim.. Kokuşmuştu karga ruhum. " Sen kendine karga diyorsun ya, bu karga ölmedi sadece kanadı kırıldı, toprağa tutsak kaldı, gökyüzüne hasret." Diyerek araya girdi Sultan. Diyecek bir şey bulamadım, bu kız durup durup böyle lafları düşünüp şak diye söylüyordu.Neden haklı olmak zorundalardı? Potanın yanına geldiğimizde , Çağrı elinde ki topu bize doğru fırlattı, neredeyse Sultana çarpa ak olan topu refleks olarak tuttum." İyi tutuş, karga güzeli." Sadece biraz yaşasam, üzülür müsün Bekir? Biraz normalleşsem kızar mısın bana? " Sence buradan sayı yapabilir miyim?" Dudaklarını büzüp gözlerini kıstı.Gülümsedi, başını olumsuz bir şekilde salladı. " İdaaya var mısın?" Sultan başını kitaptan kaldırdı, Dinara şok olmuş gözlerle bakıyordu. Arkada ki çocuklardan oo nidaları yükseldi. " Nesine?" diyerek üzerime yürümeye başladı. Başımı dikleştirdim, biraz sevdiğimiz şeyleri yapacağım Bekir, kısa bir süreliğine.. " Eğer ben kazanırsam 3 isteğimi kayıtsız şartsız yerine getireceksin." Diyerek bende onun üzerine yürüdüm. " " Eğer ben kazanırsam ?" yüzümü yakınlaştı, boy farkı çok azdı. Nefesi yüzüme değiyordu. " Öyle bir şey olmayacak , sayıyı buradan atıyorum ve sana maç teklifi ediyorum." Islıklar havada uçuşmaya başladı. " Kaşınıyorsun." " Korkuyorsun." Diyerek gülümsedim. " Bana yenilmekten." " En güzel yenilgim olursun." Dediğini duymazlıktan gelerek geri geri yürümeye başladım. Topu yere vurarak sektirdim. " Burası daha iyi mi? Gideyim mi daha geri?" " Kal yerinde malu-" cümlesini tamamlamadan top potaya girmişti. O anı görmenizi isterdim, top yavaş çekimde geçiyor gibiydi. Sayı olmuştu.. Alkış tufanı kopunca kendimi gülümsedim." Bence daha ileri gitmeyelim 3 İstek yerine tek istek ile idare edelim! Yoksa hizmetkar yapabilirim. " tek kaşını kaldırdı. " Hayır, maç yapalım. Görürüz kim daha iyi!" bir an da topu elinden aldım, " Başlıyoruz ve başladık." Diyerek bir sayı daha attım. " Olmaz ki! " " Ağlayacaksan , oynamayalım?" bu sırada topu sektirip ona bakıyordum. Gülümsedi, çenesini kaşıdı. Sonra bir atmacaa misali üzerime atıldı, eski formuda olmasam da yine ondan iyiydim beni eğiten Bekir Bilmiş olmuştu. Kırılgan narin vücuduna rağmen bunda en iyisiydi. Sırtımı onun göğsüne dayanarak kaçmaya çalışıyordum, ikimizde serin havaya rağmen terlemiştik, topu sürerken ondan kaçmaya çalışırken farklı elektirik akımı içindeydim. Çağrı garip ama farklıydı. Bir kaç tane sayı attıktan sonra iyice havalara girdi. Bu maç bendeydi! Sayıyı attığımda bir anda ayağıma çelme takıldı, yeri boylayacakken birisi beni kucakladı. Gözlerimi açtığımda bu kişin tabi ki Çağrı idi. " Hilebaz." Diyerek sinirle soludum. O eğilmiş bir şekilde bana bakıyordu. Yutkundu, " Neden bu kadar güzelsin?" diyince dona kaldım. " Beni deli ediyorsun, karga güzelim." Bir anda kendimi toparladım, " Top darbesi yememeye bak." Dedim yerden topu alıp, son sayıyı attım. " Kaybettin." " Bence kazandım," diyerek dişlerini bana sergiledi. Tek kaşımı kaldırarak elimde ki topu göğsüne attım. " Sert kız. " dediğinde sırıtarak ondan uzaklaştım. " Vay be, sende ne cevherler varmış." Diyerek omzuma dokundu Sultan." Bence onda daha neler var da bize göstermiyor." Bekir'i tanıyordu kısmen beni de tanımış oluyordu. " Ben diyorum, bu kız kafa kız. Boşuna kanım ısınmadı." Birazcık yaşamak istiyorum, Bekir. Karga gibi değilde, bir gün kelebek gibi dolu dolu yaşamak istiyorum. ** Kızlarla korku filmine gitmiştik, Dinara ve Sultan ile bir daha korku filmi izlemeyeceğim. Kesinlikle hayır! " Korkuyorsanız neden onu seçtiniz?" diye sokludum sinirle. Dinara sağıma, Sultan soluma geçip film boyunca kolumun ırzına geçtiler. " Senin gözün ondaydı." Diyerek savunmaya geçti Sultan. " Seni mutlu etmek için geldik ama sen korku seçince gıkımız çıkmadı." Gülümsedim. " Siz cidden ruh hastasısınz, biliyorsunuz değil mi?" ikisi birbirlerine bakıp gülümsedi. " Evet." Dediler. " Dünden beri cidden çok iyi görünüyorsun." Dedi Dinara saçımı düzeltirken. " Yaşamak istedim, kelebek gibi kısa da olsa." " Bekir.. Seni böyle görse çok mutlu olurdu." yutkundum. Olur muydu gerçekten ? " Bence de olurdu." Bu ses kulağıma aşinaydı fakat uzun zamandır duymadığım bir sesti. Bu Bekir'in ve benim katiliydi. " Beni özledin mi Ümran?" diye sormuştu Anıl..
|
0% |