@veskerazem
|
23.Bölüm: “Uyanmak”
Bir kâbustan uyanır gibi aniden uyandığımda baş dönmemi gidermek için gözlerimi açmadım. Gözlerimi açmaya hazır hissettiğimde elimin üzerindeki kuruluğu fark ettim. Gözlerimi açıp elime baktım ardında da bulunduğum yere. Bir hastane odasındaydım ve serum takılmıştı. Buraya nasıl geldiğimi düşündüm. Tek hatırladığım haber izlediğimdi. O anlara geri döndüğümde kalbimde bir sızı hissettim. İki büklüm olduğumda karnımı tutuyordum. “Gökbaran,” diye sayıkladığım anda içeriye birisi girdi. Göz ucuyla bakıp Feride ile hemşirenin girdiğini gördüm. Feride doğrulmamaya yardımcı olurken hemşire serumu kontrol edip bana bakmaya başladı. “Kendinizi zorlamayın, serum bittiğinde çıkabilirsiniz.”
“Teşekkür ederim.” Hemşire çıktığında Feride ile yalnız kaldık. Beklemeden “Gökbaran nasıl?” diye sordum.
“Merak etme, iyi olacak.”
Merakla sordum. “Olacak derken?”
“Kan nakli yapıldı, ameliyatı iyi geçmiş. Annesi ve babası hastaneye gittiler, yanındalar şimdi.”
“Çok şükür,” deyip derin bir nefes aldım. “Beni nasıl buraya getirdiniz?”
“Çok uğraştık, kapını açmak için çilingir çağırdık sonra hemen hastaneye geldik. Bir gündür uyuyorsun, daha doğrusu uyandın ama hemen geri uyudun.”
“Bir gün mü?” Sesim biraz fazla çıktığında ağzımı kapattım.
“Evet. Nasıl hissediyorsun kendini?”
“Yorgun.” Elimi tutup sıktı. “İyi olacaksınız.”
“Umarım,” deyip gözlerimi kapattım. Başım ara sıra dönüyordu ve kendimi çok halsiz hissediyordum.
Feride “Sen biraz daha dinlen,” deyip beni yalnız bıraktı. Gidişinin ardından okul yönetimine durumumu bildirip izin aldıktan sonra kendimi uykunun kollarına bıraktım.
O gün akşamüzeri hastaneden çıkmıştım. Feride onlarda kalmam için ısrar etse de kabul etmemiştim. Raporum hafta sonuyla birleşmiş, bana uzunca dinlenme süresi kalmıştı. Feride’nin söylediğinden başka Gökbaran’dan haber alamamıştım.
Şu an koltuğa oturmuş haberleri izleyerek çayımı yudumluyordum. Telefonum elimdeydi, her an bir haber gelecek diye tetikte bekliyordum. Gökbaran’ın ne halde olduğunu bilmiyordum. Yanına gidemiyor, sadece bekleyebiliyordum. Derin bir nefes alıp bardağı sehpanın üzerine bıraktım ve Feride’nin aramasını yanıtladım. Selam bile vermeden “Sana bir haberim var,” diyerek beni heyecanlandırdı.
Merakla sordum. “Ne haberi?”
“Sevgilin uyanmış!” Bir an hayatın durduğunu hissettim. Bakışlarım donuklaştı, saatin tıkırtısını duymayı bıraktım. “Hande, iyi misin?”
Sesimi bulabildiğimde cevap verdim. “Nasıl iyi olmayayım?” Gözyaşlarımı yanımdaki peçeteyle sildim. “Gerçekten uyanmış mı?”
“Evet. Az önce aradılar. Bugün normal odaya alınacakmış.” İyi olduğunu bilmek kalbimdeki yangınları su serpti. Rahatlayarak arkama yaslandım. “Sizin yanınıza gelir değil mi hastaneden çıkınca?”
Bir süre sessiz kalıp “Hayır, Bursa’ya gidecekmiş,” dedi. Cevabı moralimi bozdu. Bu, uzun bir zaman daha görüşemeyeceğiz demekti. Üzgünce mırıldandım, “Yaa.”
“Öyleymiş.”
“Neyse, o iyi olsun da bana yeter. Hem günübirlik de olsa ben giderim yanına. Yani, umarım gidebilirim.”
“Gidersin tabii,” dedi, beni rahatlatmaya çalışırmış gibi. “Belki de o sana gelir.”
“Keşke gelse,” deyip iç çektim. Arda’nın ağlama sesi duyulduğunda “Sen onunla ilgilen istersen haber verdiğin için çok teşekkür ederim,” dedim. Vedalaşıp telefonu kapattık. Galeriden Gökbaran’ın fotoğrafını açıp gülümseyerek baktım. “Bana döndün, sevgilim.”
Mutlulukla ayağa kalktım. Bir anda iyileşmiş gibiydim. Odama geçip okul hazırlığı yapmaya başladım. Çantamı ve kıyafetlerimi ayarlayıp aynaya baktım. Zayıflamıştım. Yemek siparişi verip salona geçtim. Salonu düzenleyip bildirimlerimi kontrol ettim. Telefonunu aldığında ilk mesajımı görmesini istediğim için Gökbaran’a bir mesaj attım. Siparişim geldiğinde hızla yiyip duşa girdim ve ardından yatağıma geçtim. Uyumadan önce kendim için Gökbaran’lı bir hayat diledim.
Gökbaran Benazir
Gözlerimi bir hastane odasında açtığımda bana ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Yara bere içinde olan vücuduma baktım. Kalp atışlarımın duyulduğu alete baktığımda giderek arttığını gördüm. Elimi kaldırmak istediğimde hareket ettiremedim. Odanın kapısı açıldığında gözlerimi çevirip gelen kişiye baktım. Doktor ve hemşireler içeri girip değerlerimi kontrol etmeye başladılar. “Ağır yaralanmışsınız,” deyip durumumu anlatmaya başladı. “Çok kan kaybetmiştiniz. Ameliyatınız iyi geçti, bir gün yoğun bakımda kaldınız ardından bu odaya alındınız. Her şey iyi giderse üç gün daha burada bizimlesiniz.”
Nefesim kesilerek konuştum. “Teşekkür ederim.” Doktor çıktığında içeri annem ve babam girdi. Annem bana baktığı anda ağlamaya başladı. Onların haline üzülürken ağrılarımı unuttum. Annem üzerime eğilip alnımdan öptü ve saçlarımı okşadı. “Oğlumu ne hale getirmişler, elleri kırılsın inşallah.” Söylediğine tebessüm edip olabildiğince elimi kaldırıp ona dokunmaya çalıştım. Başaramadım. Babam annemi çekip “Zorlama çocuğu,” diye söylendi. “Daha yeni uyandı.”
“Tamam.” Babam yanıma gelip omzuma elini koydu. “Nasılsın oğlum?” deyip örtünün altından görünen vücudumu inceledi. “Yorgunum,” deyip nefesimi seslice verdim. “Vücudum bana ait değilmiş gibi, hissedemiyorum.”
“Doktor ameliyattan sonra bunun normal olduğunu söyledi. Sen uyu, dinlenmeye bak. İyileşeceksin.”
Annem “İnşallah,” dedi. Odadan çıktıklarında gözlerimi kapattım. Zihnimde Hande’nin görüntüsü canlandığında geri açtım. Sağa sola bakıp telefon aradım ama bulamadım. Annemler geri geldiklerinde Feride’yi arayıp ona Hande’yi sormalıydım. Yorgunlukla daha fazla dayanamadım ve gözlerimi kapattım.
Yeniden uyandığımda yanı başımdaki hemşireye bakmaya başladım. İlaçları ve serumu kontrol edip “Geçmiş olsun,” dedi ve çıktı. Odada yalnız kaldığımda Hande’yi düşünmeye başladım. Onu çok özlemiştim. Annem içeri girdiğinde “Feride’yi arayabilir misin?” diye sordum.
“Arayayım da bir iyileşseydin önce,” diye hayıflandı. Omuz silktiğimde telefonunu çıkardı ve aramaya başladı. “Gökbaran seninle konuşacakmış kızım.” Telefonu bana uzattı ve kulağıma tuttu. “Nasılsın abi?” diye sorduğunda “İyiyim,” deyip geçiştirdim. “Yenge, sana bir şey soracağım.”
“Sor.”
“Hande’den bir haber aldın mı?” diye sorduğumda annemin gülüşünü saklamaya çalıştığını gördüm. Omzumu okşamaya başladığında gözlerimi kaçırdım. “Aldım.”
“Nasıl?” diye sordum.
“Morali pek iyi değildi ama uyandığını söyleyince sesine renk geldi sanki. Yani, şu an iyi. Dört gözle seni bekliyor.”
“Yenge arada sırada onu ara olur mu, yalnız hissetmesin kendini.”
“O benim arkadaşım ve ben arkadaşımı her fırsatta arıyorum. Sen bunları düşünme, biran önce iyileşip kızın yanına gel. Harap etti kendini.”
“Çok mu üzüldü?” diye sorarken dudaklarım büzüşmüştü.
“Çok üzüldü ama sen bunları düşünme lütfen, kendini strese sokma.”
“Tamam,” deyip kabullendim. Haklıydılar ama onu düşünmeden de yapamıyordum.
“Ben o yanımdayken seni ararım. Hiç değilse sesini duymuş olursun.”
“Sen bir tanesin!” diye seslendiğimde dikişlerim beni zorladı. Annem sessizce kısarken Feride “Geçmiş olsun,” deyip telefonu kapattı. Hande’den haber almanın mutluluğuyla gülerek anneme baktım. “Oğlum, sen âşık mı oldun bu kıza?” diye sorarken öyle olmasını istermiş gibiydi.
“Evet anne, âşık oldum.”
“O da sana âşık?” sorar gibi söylese de öyle olduğunu biliyordu.
“Evet.”
“Ailesinin haberi var mı?”
“Var.”
“Niye evlenmiyorsunuz?” dediğinde “Ağrım var, sonra konuşalım,” dedim. Annemle, daha Hande ile konuşmadığımız konuları konuşmak istemiyordum. “Tamam,” dedikten sonra sandalyeye oturdu. “Çıkar çıkmaz memlekete döneriz. Ben sana bakar, seni iyi ederim.” Söylediğinde haklıydı, dinlenmem iyi olacaktı ama ben Hande’den ayrı kalmak istemiyordum. Zaten uzun zamandır ayrıydık, daha da uzamasını istemiyordum. “Önce Hande’yi görmem lazım,” dediğimde “Önce iyileş,” dedi. “İyiyim ya zaten anne?” Gözlerini kısıp az önce söylediğimi taklit etti. “Ağrım var!” ikimizde sessiz kaldığımızda “Kaç bakalım,” dedi. “Nereye kadar kaçacaksın.” Hemşire kontrol için geldiğinde annemle uzun süreli sessiz kaldık.
Hemşire çıktığında annem çorba içmeme yardımcı oldu ve yeniden yatağa uzanmamı sağladı. Yapacak hiçbir şey olmadığından uykum geldi. Gözlerimi kapattığımda Hande’li bir güne uyanmayı diledim.
|
0% |