@veskerazem
|
26.Bölüm: “Meftun”
Gözlerimden öptükten sonra üzerimden çekildi. Ellerimden tutup doğrulmama yardımcı olduktan sonra alnımı öpüp ellerimi bıraktı. Aklıma gelenle “Aç mısın?” diye sordum. “Saatlerdir yolda olduğunu unuttum ben, seni görünce.”
“Aslında aç değilim ama…” deyip duraksadı ve saatine baktı. “İlaç saatim geliyor, bir şeyler yemem lazım.”
“Hazırlayayım hemen.” Kolumdan tutup gitmeme engel oldu. “Sen hazırlama, sipariş edelim.”
“Olur.” Siparişlerimizi verdikten sonra koltuğa yan yana oturduk. “Bilgisayarımı getireyim, film izleriz.” Yanından kalktığımda “Bana odanı göstersene,” diyerek ayaklandı. Kafamın içinde odamın düzenli olup olmadığını tarttıktan sonra “Tamam” diyerek elini tuttum. Birlikte odama girdiğimizde eşyalarımı incelemeye başladı. Bilgisayarı göğsüme bastırıp onu izledim. Şu an bilgisayar yerine ona sarılmayı tercih ederdim. Aynanın karşısına geçip görüntülerimize baktı. “Yakışıyoruz,” dediğimde “Çok,” dedi.
Kitaplarımı incelemeye başladığında zilin çaldı. Onu odamda bırakıp kapıyı açtım ve yemekleri aldım. Gökbaran hâlâ odamdayken yemekleri hazırlayıp bilgisayarı açtım. “Gökbaran!” adını söylediğimde adım sesleri duyuldu. Arkamdan yaklaşıp karnımı okşadıktan sonra boynumu öpüp yerine geçti. Yanına oturup ne izlemek istediğini sordum. Romantik bir filmde karar kıldığımızda hem izlemeye hem de yemeye başladık.
Çöpleri topladıktan sonra Gökbaran kombinimi birlikte yapmayı teklif etti. Onunla birlikte odama geçtik. O sandalyeye oturduğunda bende dolabımın kapağını açtım ve teker teker kıyafetlerimi göstermeye başladım. Fikirlerini söylediğinde bu yaptığımız çok hoşuma gitti. Haki saten bir gömlek ve siyah kumaş pantolonda karar kıldığımızda elimi tutup beni kendine yaklaştırdı. Bir fotoğrafımızı çektikten sonra telefonuna ilaç bildirimi geldi. O ilacını içmeye gittiğinde bende odamı kısaca toplayıp yanına gittim.
“Şimdi ne yapacağız?” diye sorduğumda yanağımı sıktı. “Ne istersen.” Kafamı omzuna yasladım. “Böyle kalalım,” diye mırıldandım. “Çok yorgunum, Gökbaran.” Konuşmaya başladığımda omzumu okşamaya başladı. “Annemler gittiğinden beri asla rahat değilim. Hep tetikteyim. Her an kötü bir şey olacağını düşünüyorum ve huzursuz oluyorum. Zaten onların ardına senin göreve gitmen de beni kötü etkiledi.”
“Feride anlattı bir şeyler,” deyip omzumdaki elini yanağıma çıkardı. “Bunları yaşamanı istemezdim.”
“Biliyorum.”
“Hande,” deyip sustu. Konuşması için ona baktım. “Seni seviyorum.” Alınlarımızı birleştirip öylece kaldık. Sakallarını okşayıp âdemelmasında parmaklarımı gezdirdim. “Şu an sana dokunabiliyor olmam beni çok rahatlatıyor.”
“Huzuru hissediyorum.” Yanağımdan öptü. “Huzuru sadece senin yanında hissediyorum.”
Tekrar ettim ve doğruları söyledim. “Huzuru sadece senin yanında hissediyorum.”
Ardından dudaklarımız birleşti. Yoğun bir anda kaybolduk.
Dudaklarımız ayrıldığında alınlarımız tekrar birleşti. Üzerimdeki tüm yorgunluğun gittiğini hissederek gülümsedim. Ellerim yanaklarını bulduğunda geri çekilip gözlerinin içine baktım. “Gözlerin çok güzel,” dediğimde gülümseyip çenemi sıktı. “Sana baktığım için.”
“Her cümlende beni nasıl kendine hayran bırakabilirsin,” diyerek yanağına dudaklarımı bastırdım.
“Cümlelerim sana, hislerim sana…” Gözlerimin içine yoğun bakışlarını gönderdi. “Canım da sana, kalbim de sana.”
“Bu kadar çok mu seviyorsun beni?” diyerek oyun oynamaya karar verdim.
“Evet.” Burnunu yanağıma sürtüp huylanmama neden oldu. “Sen beni sevmiyor musun yoksa?” Kulağıma fısıldaması daha çok huylanmama neden olurken kafamı eğerek kaçmaya çalıştım. “Seviyorum,” dediğimde burnunu boynuma sürtüp dudaklarıyla iz bıraktı.
“Ne kadar seviyorsun?”
“Senin sevginden bir tık fazla.”
“Öyle mi?” diyerek bacağımı okşadı. “Öyle.” Anın büyüsünden telefonumun çalmasıyla sıyrıldık. Hafifçe tebessüm edip yanından kalktım ve telefonumu aradım. “Annem arıyor,” diye bilgi verdikten sonra telefonu açtım ve Gökbaran’a bakarak konuşmaya başladım. Kısa bir sohbetin ardından telefonu kapatıp yanına oturdum. Üzülerek “Ne zaman görece başlayacaksın?” diye sordum.
“Yarın.” Verdiği cevap daha çok üzülmeme neden oldu.
“Henüz iyileşmediğini söylesen biraz daha izin vermezler mi?”
Gülümsedi. “Üzülme,” deyip dudağımı okşadı. “Operasyona çıkarmazlar büyük ihtimalle. Hep karargâhta olurum bir süre. Müsait oldukça konuşuruz.”
İçim biraz rahatladığında “Tamam,” dedim. “Uzun süre senden haber alamamak hoşuma gitmiyor.”
“Benimde öyle.”
“Biraz yorgun görünüyorsun,” dediğimde kafasını sallayıp elimin üzerini öptü. “Yorgunum ama yanında dinleniyorum.”
“Böyle konuşmaya devam edersen evden çıkmana izin vermeyeceğim ve her yere kapıyı üzerine kilitleyip gideceğim.” Kahkaha attığında gülüşünü kaydedip defalarca dinlemek istedim. “Yaparsın,” diyerek gülmeye devam etti.
“İşine gelir, değil mi?”
Göz kırptı. “Evet. Evin içinde hayali operasyon düzenlerim. Atış talimlerimi de karşı apartmanın balkonları üzerinde denerim.”
“Yemeğimi hazırlar, çamaşırlarımı yıkar, ütümü yaparsın. Çok güzel olmaz mı?”
“Olur, tabii” dedi. Güldüğümde elini ağzıma hafifçe kapattı. “Gülmesene, öpesim geliyor!”
“O zaman daha çok gülmeliyim…”
“İşime gelir.” Düzeltti. “İşimize gelir.”
“Haklısın.” Biraz durup bekledim. “Gökbaran ama hep haklı olan.” Dudağımın sağ kenarını kıvırıp tırnaklarıma üfledim. “Hande ama hep tatlı olan,” diyerek yaptığım hareketin aynısını yaptı.
“Bu halini gören asla asker olduğuna inanmaz,” diyerek sesli bir şekilde güldüm. Aklıma onu gördüğüm ilk anlar geldi. “İlk zamanlar soğuktun aslında. Tamam, ilgini çektiğimi belli ediyordun ama soğuktun işte.”
“Seni rahatsız etmek istemiyordum. Her şey güzel giderken bir anda berbat etmek istemediğim için öyle davranıyordum.”
“Nabız yokluyordun yani?”
“Evet.”
“Hareketlerin hoşuma giderdi ama bazen sinir de ederdi.”
“Biliyorum. Bende kendime sinir olurdum.” Gülüp dudaklarını ıslattı. Bakışlarım dudaklarına düştüğünde tekrar dudaklarını ıslattı. ”Bilerek yapıyorsun!” diyerek omzuna vurdum. Sonra acıttığımı düşünerek vurduğum yeri okşadım. “Acıdı mı?” diye sordum.
“Evet, acıdı.”
“Yaa,” diyerek üzüntümü belli ettim.
“Öpersen acısı geçer belki.” Dalga geçtiğini bilsem de uzanarak tişörtünün üzerinden omzuna dudaklarımı bastırdım. Tepki vermediğinde yüzüne baktım. “Nasıl, geçti mi?”
“Geçti,” deyip yutkundu.
“Fazla etkilenmiş gibisin,” diyerek rolleri değiştirdiğimizi duyurdum.
“Evet,” diyerek kabullendi. “Fazla etkilendim.”
“Biliyorum,” dedikten sonra göz kırptım. Ayağa kalkıp “Kahve yapayım mı sana?” diye sordum.
“Olur. Bende yanında durayım.” Birlikte mutfağa girdiğimizde cezveyi ve fincanları çıkardım. Kahveyi yapmaya başladığımda Gökbaran sandalyeye oturmuş beni izliyordu. “Çok sevinçliyim,” deyip yüzüne bakmadan konuştum. “Gönlüm huzurla ve mutlulukla dolu. O kadar bekledim ki seninle yan yana olmayı.”
Birkaç tıkırtı duydum ama Gökbaran’ın sesini duyamadım.
“Her an seni düşündüm. Hep telefonun başında bekledim. Çok korktum, çok özledim.” Bedenini arkamda, elini karnımda hissetmem konuşmayı bırakmama neden oldu. Saçlarımı kenara çekip enseme dudaklarını yasladığında derin bir nefes aldım. “Gözlerimi kapattığımda ve yeniden açtığımda kulaklarımda senin sesin, zihnimde görüntün vardı. Tek bir an bile aklımdan çıkmadın. Ben sana mağlup olmaktan ziyade meftun olmuşum, Hande.”
Ocağın altını kapatıp ona döndüm ve beklemeden dudaklarımızı buluşturdum.
Öpücüğümüz giderek büyürken onu kendime daha çok çekmeye çalıştım. Ayrıldığımızda “Kahve yapıyordum,” diye mırıldandım.
“Evet, sonra kahve yapmaya ara verip daha güzel bir şey yaptık.” Gülerek uzaklaşmaya başladığında kahve yapmaya devam ettim fincanları masaya koyup çikolataları ekledim. “İçmeden önce bir şey söylemen gerekiyor,” diyerek fincana uzanan elini durdurdum. “Ne söylemem gerekiyor?”
“Az önce söylediğin kelimeleri tekrar söylemen gerekiyor.”
Düşündü. “Ben sana meftun oldum.” Elimi çekip “Tamam, şimdi içebilirsin,” diyerek kendimce izin verdim.
“Allah razı olsun.”
“Âmin canım âmin.” Aynı anda içmeye başladığımızda merakla yorumunu bekledim. “Çok güzel olmuş, eline sağlık.”
Mutlulukla “Afiyet olsun,” dedim. Kahvemi ona bakarak içerken onu ne kadar çok sevdiğimi düşündüm. Hislerimi tartıp daha önce böyle yoğun hislerle karşılaşmadığıma emin oldum. Gökbaran bana farklı duyguların ve mutluluğun kapısını açmıştı. Onu severken bir insanın hayatıma yapabileceği en büyük katkıyı öğrenmiştim. Gökbaran, hayatıma huzur getirmişti. Diğer ilişkilerimden farklı olarak sevgi ve saygıyı bütünleştirip bana aşkı sunmuştu.
Gökbaran henüz bilmiyordu ama meftun olduğu da ona meftun olmuştu.
|
0% |