Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5."HEYECAN"

@veskerazem

 

 

5.Bölüm: “Heyecan“

 

Gece uyuyamamıştım. Tedirginlikle tüm bedenim titremiş, uyumamı engellemişti. Boy aynasının karşısına geçip bedenimi inceledim. Boynumdaki kesik yarası iyileşmeye yakındı. Kollarımdaki morluklar yerini sadece kızarıklığa bırakmıştı. Karnımın üzerindeki iz ise aynı şekilde kalmaya devam ediyordu. Kaçarken yere düştüğümde karnıma taşlar ve cam parçaları batmıştı.

 

Moralimi yüksek tutmaya çalışıp aynada kendime bakarak gülümsedim. “İyisin Hande, iyileştin.” Kendi kendime motivasyon konuşması yaparak dolabımdan rahat kıyafetler çıkardım. Üzerimi giyindikten sonra ufak bir bakım yapıp odamdan çıktım. Koridoru tamamlamak üzereyken annemlerin konuşmasında adımı duymam durup onları dinlememe neden oldu.

 

"Hande'nin askerlerle olan samimiyeti ve onlardan iyi bahsetmesi Mehmet'in dikkatini çekmiş, babasına anlatınca da bunun onu engelleyeceğini düşünmüş. Mehmet'e oyun oynayacağız ayağına bu planı anlatmış. Her şeyi bir anda planlamış. Daha doğrusu hemen kurtulmak istemiş Hande’den. Önce gece yarısı evin önüne gelmiş tuhaf tuhaf hareketler yapıp kızımı korkutmuş. Bizden gittiklerinde hemen operasyon düzenleyip adamı yakalamışlar. Bu sabah yanlarındaydım. Adamın sorgusunu izledim. Bülbül gibi şakıdı. Hapse atıldı. Artık biraz daha dikkatli olmalıyız Gülbahar’ım. İntikam almak için ailesinden birileri karşımıza çıkabilir.”

 

Bir süre sessiz kaldıklarında konuşmayacaklarını anlayıp yanlarına gittim. “Günaydın,” dedikten sonra ikisine sarıldım. “Konuştuklarınızı duydum. Ne olacak bundan sonra?”

 

“Pazartesine kadar izinlisin. Dinleneceksin, evden çıkmayacaksın. Kendini iyi hissetmezsen biraz daha izin alırız.”

 

“Onu sormuyorum baba,” diye yakındım.

 

“Duyduklarını yapacağız Hande. Seni okula ben bırakıp ben alacağım. Ya da sana da bir araba alırız. Bilmiyorum seni tek göndermek istemiyorum.”

 

“Ne olacak sanki Kenan?” Annemin konuşması babamın sözünü kesti.

 

“Düşmanı hafife almamalıyız. Bu, insanların en büyük hatasıdır. O askerler de Hande’ye görev verip onu korumayı önemsemediler, adamı hafife aldılar. Bak şimdi kızımın haline…”

 

Annemle aynı anda “Haklısın,” deyip kabullendik.

 

“Hadi, kahvaltı yapalım.” Mutfağa geçip sandalyelerimize oturduğumuzda “Neden hazırlamak için beni beklemedin,” diyerek anneme hayıflandım.

 

“Sen iyileşmene bak. İyileştiğinde hepsini sana yaptırırım, merak etme.”

 

“Tamam.”

 

Çaylarımızı içerken babam konuşmaya başladı. “Benazir de çok endişeleniyor senin için.” Bana bakmaya başladığında çayın boğazımda kalmaması için direndim. “Her gördüğünde seni soruyor.”

 

“Kendini suçlu hissediyordur,” diyerek konuyu kapatmaya çalıştım.

 

“Olabilir.” Konu kapandığında rahat bir nefes verdim. Annemin bakışları beni bulduğunda gülümseyip yemeye devam etti. Bakışlarımı kaçırdım, kaçan iştahımla birkaç lokma daha aldıktan sonra arkama yaslandım. Elimi karnıma yaslayıp okşadım. Babam merkeze gittiğinde ve annemle beraber mutfağı topladığımızda salona geçip oturduk. Can sıkıntısından tüm arkadaşlarıma sırayla mesaj attım. Kısa sohbetlerin ardından annem akşam yemeği hazırlığı için mutfağa gittiğinde ben teyzemin aramasını yanıtlıyordum.

 

“Geçmiş olsun Dilhan,” diyerek hızla konuştu. “Nasılsın? Daha iyisindir inşallah!”

 

“İyiyim teyze,” dedikten sonra güldüm. “Bana iyi bakıyorlar.”

 

“Bakacaklar tabii,” diyerek o da güldü. “Sen o evin tek çocuğusun.”

 

“Ama 23 yaşındayım.”

 

“Yaşının bir önemi yok!” diye bağırdı annem. Teyzem her fırsatta beni arayacağını ve onu arayabileceğimi söyledikten sonra telefonu kapattık. Babam işten geldiğinde akşam yemeğini yiyip salona döndük. Meyve ve atıştırmalıkları hazırlamak için yanlarından ayrıldım. Yemek istediğim ne varsa alıp salona geçtim, babamın izlediği program eşliğinde yemeye başladık. Program bittiğinde ve her şeyi yediğimizde bulaşıkları halledip odama geçtim. Şarja takmış olduğum telefonumu çıkarıp pijamalarımı giyindim. Yaralarım elverdiğince bakım yapıp yatağıma uzandım. Bildirimler sıralanırken okul grubundan gelenlere öncelik verdim. Öğretmen arkadaşlarım durumumu merak ederlerken kısa bir açıklama yapıp diğer mesajlara baktım. Geçmiş olsun dilekleri içeren mesajlara teşekkür edip kalp atarken bildirim kutuma düşen isimle parmaklarım hareketsiz kaldı.

 

Gökbaran Benazir. “Nasılsınız, uyudunuz mu?” diye mesaj atmıştı.

 

Kalbim çırpınışları arasında gerinirken parmaklarım amansızca ekranın üzerinde gezindi. Heyecanlandığı için bedenime kızıp konuşmaya tıkladım, açılan ekranda cevap yazmaya başladım. “İyiyim, siz nasılsınız?”

 

“İyi olursanız iyi olacağım.” Yazmış, birkaç saniyenin ardından devam etmişti. “Yani, bu halde olmanıza ben sebep oldum. Bu nedenle iyi olmanız beni rahatlatır.”

 

“Anlıyorum sizi.” Yazıp gönderdim. “Sizi suçlamıyorum ben aslında. İkimiz de düşmanı hafife aldık.”

 

“Haklısınız. Size yazmam sizi rahatsız ediyor mu?”

 

Ne kadar heyecanlandırdığını bilmesine gerek yoktu bu yüzden sadece hayır yazdım.

 

“Tamam öyleyse… İyi geceler.”

 

“İyi geceler,” yazıp konuşmadan çıktım. Kalbimin atışlarını duyarak gözümü kapadığımda hissettiğim bu duyguyu daha öncekilerle kıyasladım. Daha önce bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyordum. Kendi kendime abartmamam gerektiğini hatırlatsam da kalbim bunu dinlemiyor, gittikçe daha da hızlanıyordu. Elimi kalbimin üzerine bastırdım. Telefonumu yatağımın yanındaki komodine koyduktan sonra bir bardak su içtim. Yeniden yatağıma uzandığımda üzerimi örtüp iki elimi karnımın üzerinde birleştirdim. Gözlerimi kapayıp dudağımdaki gülümsemeyle uyumaya başladım.

 

Günler sıradan bir şekilde geçip giderken nihayet pazartesine gelebilmiştik. Yaralarımın kapanmış olması ve kendimi iyi hissetmem okula gitmeme engel olmamıştı. Arabanın içinde, cama çarpan havayı hissederek mutlu bir şekilde gidiyordum. Okulun önünde durduğumuzda babam “Kendine dikkat et,” deyip elimi sıktı. “Söz, her ne olursa olsun açacağım telefonlarını.” O gün için kendini suçladığı bir diğer konu da buydu.

 

“Merak etme, dikkat edeceğim.” Arabadan inip okula girdim. Öğretmenler odasının kapısını araladığımda gülümseyerek içeri adımladım. Arkadaşlarımla sarılırken ders zilinin çalmasıyla onlarla vedalaşıp müdürün yanına gittim. Birkaç imza işini hallettikten sonra sınıfıma geçtim. Öğrenciler ayağa kalkarken onları bir hayli özlediğimi bir kez daha fark ettim.

 

“Öğretmenim, neden gelmedin?” Yanıma gelip sarılan Rojin’e sarıldım.

 

“Hastaydım çocuklar ama iyileştim ve sizi çok özledim.”

 

“Bizde seni özledik!” Hep beraber bağırdıklarında gülümseyerek onlara baktım. İyi ki bu mesleği seçtiğimi düşünerek teker teker hepsinin yüzüne bakarak şükrettim. Çantamı açıp onlar için aldığım hediyeleri masalarına bıraktım. Hepsine kalem seti almıştım ve kötü hissetmemeleri için beyaz rengi tercih etmiştim.

 

Teşekkür ettiklerinde ders işlemeye başladık. Bir hafta sonra işlediğim ilk ders olduğu için onları da kendimi de yormak istemiyordum bu yüzden bol aralıklarla dersi işleyip bitirdim. Çıkış saatinde eşyalarını toplamalarına yardım edip bahçeden çıkana kadar onları izledim. Öğretmenler odasına geçtiğimde babamdan beni beklediğine dair bir mesaj geldi. Birazdan çıkacağımı yazıp çantamın içini kontrol ettim. Masanın üzerindeki çiçek dikkatimi çektiğinde arkadaşıma sordum. “Ebru Hocam, bu çiçek de ne böyle?”

 

“Sana gelmiş,” deyip göz kırptı. “Dersini bölmek istemedik. Bir yirmi dakika oluyor geleli.” O da çıktığında odada yalnız kaldım. Güzel paketlenmiş beyaz orkideleri kucağıma alıp not kâğıdında yazanları okumaya başladım. “Beyaz Orkide, masumiyeti ve zarafeti simgelermiş. Biraz araştırdığımda sizi anlatan bir çiçek olduğunu düşündüm. Bana kızmamanız, hatamı affetmeniz ve hediyemi kabul etmeniz dileğiyle…” Gökbaran Benazir.

 

Çiçeğin kokusunu içime çekip gülerek okuldan çıktım. Arabaya bindiğimde babam kucağımdaki çiçeğe sorgulayarak baktı. “Gökbaran göndermiş,” diye açıkladım. “Kendini suçlu hissediyor demek ki hâlâ. Affettirmeye çalışıyor.”

 

“Bana kendini affettirmeye çalışsın,” demesi sessiz bir şekilde gülmeme neden oldu.”Sana neden alıyor bu çiçeği.”

 

“Baba!” saniyelik bana bakıp kafasını yola çevirdi. “Ne? Ona güveniyorum ama bu bazı konularda şüphelenmeyeceğim anlamına gelmiyor.”

 

“Bende güveniyorum,” dediğimde bakışları yumuşadı ve dudakları kıvrıldı.

 

“Allah sonumuzu hayır etsin.” Çiçeğime bakarak yolu tamamladım. Ona sarılarak merdivenleri tırmandım. Odamın en güzel köşesine koyup bakımını yaptığımda Gökbaran’a mesaj attım. “Teşekkür ederim.” Cevabı bekledim ama gelmedi.

Loading...
0%