Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6."RASTLANTI"

@veskerazem

 

6.Bölüm: “Rastlantı”

 

Gökbaran Benazir

Gecenin bir yarısı askerlerin seslenişi ile uyanmış, operasyona çıkmıştım. Telefonumu kapatmış, dolabın kilitli kısmına saklamıştım. Karargâhta hava pek soğuk olmasa da dağın eteklerinde hava orası gibi değildi. Burada rüzgâr sert eserdi.

Komutanımdan emir beklerken aklıma Dilhan Hande’nin gelmesini engelleyemedim. Operasyonda olduğumu hatırlatıp görevime odaklanmaya çalıştım. Emir geldiğinde mağaranın içine girip görevimin gerekliliklerini yerine getirdim. Bulduğumuz silahları ve kesici aletleri askerlerin toplamasını izlerken etrafı kontrol etmeye devam ettim.

Aynı anda birçok mağaraya operasyon düzenlenmiş ve düşman alaşağı edilmişti. Ani yapılan operasyonları daha çok seviyordum. Kanım ayrı bir kaynıyor, pozitif neticeler almak istiyordum.

Saati bilmediğim ama gece yarısı olduğunu düşündüğüm bir aralıkta karargâha dönmeye başladık. Üzerim bir hayli tozlanmıştı ve çok acıkmıştım. Bir an evvel dönmek istiyordum. Karargâha ulaştığımızda rapor işlemlerini halledip üniformamı çıkardım. Duşa girip odaya döndüğümde yeniden giyindim ve telefonumu açtım. Ailemden gelen mesajlara cevap verip en üstte, en son gönderilen mesaja saniyelerce baktım.

Dilhan Hande’den gelen bir mesaj… Dudaklarım kıvrılırken kendimi fotoğrafına bakar halde buldum. Kafasını sola doğru eğmiş, gülümseyerek kendini çekmişti. Fotoğrafını büyüterek daha çok incelediğimde komutanım seslenişi yüzünden ekranı kapatacak vakit bulamadım. “Astsubay Üstçavuş Benazir!”

“Emredin komutanım!”

Hâlâ kararmayan ekrana bakarak “Sevgilin mi?” diye sorup gülümsedi.

“Değil komutanım. Bir polisin kızı.”

“O anlatılan kız mı?”

“Evet komutanım.” Sandalyeye oturup bakışlarını tavana dikti. “Böyle bir hatayı nasıl yaptın bilmiyorum ama sana hiç yakıştıramadım. Bir daha olmasın.”

“Olmaz komutanım.” Hiçbir şey söylemeden çıktığında mesajı açıp Dilhan Hande’nin ne yazdığına baktım: Teşekkür ederim yazmıştı. Ona gönderdiğim çiçekten bahsettiğini anlayıp gülümsedim. Omuzlarımdan bir yük kalkmış gibi hissederken “Rica ederim,” yazdım. “Operasyondaydım yeni görebiliyorum mesajını.”

Ona kendimi affettirebilmek için yapmıyordum tüm bu olanları. Hiç aklımda olmadığı bir anda onun için bir şey yapmak istiyor, yaparken kendimi fark etmiyordum. Her şey bir vicdan meselesi değildi, bunu biliyordum.

Cevabını oturarak beklemeye karar verip yatağın üzerine oturdum. Mesajı gördüğünde ise heyecanlandığımı hissettim. “Umarım iyisindir,” yazıp yanına utanarak gülen o işaretten koymuştu.

“İyiyim,” yazıp aynı işaretten koydum. “Sen nasılsın?”

“Bende iyiyim. Çiçeği çok beğendim.”

Beğenmiş olması mutlu ederken konuşmadan çıkıp yeniden fotoğrafına baktım. Güzüm duvardaki saate takıldığında beş dakika sonra kahvaltı saati olduğunu gördüm. Fazla vaktim yoktu ve hemen cevap vermem gerekiyordu ama nasıl bir cevap vereceğimi bilmiyordum.

“Sevindim,” yazıp gönderdim. “Beğenmene yani.” Saçmaladığımı düşünerek gözlerimi yumdum. Kendimi lise zamanında bir kızla flört etmeye çalışıyormuş gibi hissediyordum. Yemek saatine bir dakika kala odadan çıktım. Telefonumu sessize alıp cebime koydum. Yemekten sonra komutanla görüşüp bir haftalık iznimi kullanmak istediğimi söyledim. Ayarlamaları yapıp çıkışıma izin verdi. Birkaç kıyafetimi ve üniformalarımı alıp karargâhtan ayrıldım. Yakınlara park ettiğim arabama binip lojmanlardan içeri girdim. Kendi evime girip bedenimi hemen yatağa attım. Çok yorulduğumu hissediyordum.

 

Dilhan Hande Germiyan

Kalbim taklalar atarken Gökbaran’ın profil fotoğrafına bakmaya devam ettim. Yüz hatlarını uzunca bir süre inceleyip konuşmalarımızı tekrar okudum. “Kendine gel Hande,” deyip telefonumu kapattım. “Abartma canım, sakin ol.” Su içip heyecanımı yatıştırmaya çalıştım.

Kendi kendime sakinleşmeye çalışırken Ebru’dan gelen mesajı okudum. “Hande nasılsın canım?”

“İyiyim Ebrucuğum, sen?”

“Yarın bir arkadaşımıza doğum ziyaretine gideceğiz. Sen de gelir misin? Senden önce görev yapıyordu, doğum iznine ayrılmıştı. Kafan dağılır hem biraz.”

Kısa bir süre düşünüp onayladım.”Okuldan sonra mı gideceğiz?”

“Evet, ders bitince.” Anladığımı yazıp iyi geceler dileyerek konuşmadan çıktım. Farklı insanlarla tanışmanın bana iyi geleceğini düşündüm. Bebeğe ne hediye alacağımı düşünerek uyumaya başladım.

Okula gitmeden önce annemin geçen gün komşusu için aldığı hediyeyi yanıma almıştım. Komşusu henüz doğurmamıştı ve kendisinin gidip alabileceğini söylemişti. İşim acil olduğu için örgü takımdan oluşan bu hediyeyi mecburi bir şekilde kabul etmiştim.

Sınıfa girip direkt ders işlemeye başladım. Kelime oluşturmayı öğretmeye başladım. Hepsine kendi isimlerinin yazılış şeklini gösterip masama oturdum. Onlar defterlerine isimlerini yazarlarken telefonumu şarja takıp tahtaya birkaç kelime yazdım. Artık klasikleşen bu kelimeleri öğrencilere okutmadan önce sırayla defterlerini kontrol ettim. Yazamamış olanlara yardım edip tahtanın önüne geçtim. Teneffüs zili çaldığında erteleyip öğretmenler odasına gittim. Ebru ve Mercan’la konuştuktan sonra koridorda buluşmaya karar verdik. Hep birlikte Meryem’in arabasıyla gidecektik.

Tekrar derse girip kelimeleri okuttum. Unutmamaları için rakamları tekrar yazdırdım ve boyama yaptırdım. Çıkış zili çaldığında eşyalarımı toplayıp koridordaki arkadaşlarımın yanına gittim. Arabaya binip yola koyulduğumuzda sohbet etmeye başladık. Eve yaklaştığımızda Ebru bana birkaç bilgi verdi. “Ziyaret edeceğimiz arkadaşımızın adı Feride. Bir kızı vardı, Ada. Şimdi de oğlu oldu.”

“Tamam,” deyip arabadan indim. Hep birlikte apartmana girip merdivenleri çıkmaya başladık. Dairenin önünde durduğumuzda zili çalmayıp kapıya vurdular. Kapı açıldığında bizi güler yüzlü tatlı bir kız karşıladı. “Mercan abla!” En önde Mercan durduğu için ilk onu gördü ve Mercan onu kucağına aldı. Sırayla içeri girdiğimizde Feride’de geldi. “Hoş geldiniz canım,” deyip sarıldı. “Hoş geldin Hande,” deyip elini uzattı. “Memnun oldum.”

“Hoş buldum. Bende öyle.” Salona geçip koltuklara oturduk. Feride henüz tam iyileşemediğinden biraz rahat oturmuştu. Yalnız mı kalıyorsun?” diye sorulduğunda “Annem yanımda kalıyor normalde,” deyip kısa bir açıklama yaptı. “Sizin geleceğinizi söylediğimde bebek için birkaç şey almaya çıktı.” Gülerek kafamızı salladığımızda Ada yanımda durup beni incelemeye başladı. “Merhaba,” dediğimde gülerek gamzelerini gösterdi.

“Merhaba. Saçların ne kadar güzel!”

“Teşekkür ederim,” deyip yanağını okşadım. Aniden kucağıma oturduğunda oturuşunu düzelttim. Feride hafifçe kızsa da “Sorun değil,” diyerek Ada’nın saçlarını okşadım.

“Sen nasılsın neler yapıyorsun?” Soru bana sorulmuştu bu yüzden Ada’nın kafasına çenemi yaslayıp cevapladım. “Bu sene öğretmenliğimin ilk senesi ve burası ilk görev yerim. Babam burada görev yapıyor o yüzden buraya gelmeyi çok istedim.”

“Öyle mi! Baban ne iş yapıyor?”

“Polis.”

“Yalnız polis değil, emniyet amiri!” diyerek konuşan Ebru’ya bakıp güldüm. Kapı çaldığında Ada kucağımdan zıplayarak indi ve koşmaya başladı. “Annemdir,” diyen Feride’ye bakıp tebessüm ettim. Yeni insanlarla tanıştığım için heyecanlıydım ve bunu belli etmek istemiyordum.

Ada “Amca!” diye bağırdığında kapının kapandığını duydum. “Kardeşin uyuyor mu?” Sessiz konuştuğundan sesini tam anlayamıyordum ama bir kadına ait olmadığı belli oluyordu.

“Evet.”

“O zaman sessiz ol bakalım.” Poşet seslerini duydum ardından Ada’nın sesini. “Anne bak amcam geldi!” Bakışlarım kapıya çevrildiğinde kanımın akmadığını hissettim.

Gökbaran Benazir buradaydı, Ada’nın amcasıydı ve heyecandan hızlı atan kalbim daha da hızlanmıştı. Her rastlantı insanın kalbini böyle hızlandırır mıydı?

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%