@veskerazem
|
14.BÖLÜM Yaz tatilinin son haftasında ve evliliğimizin sekizinci ayındaydık. Günlerimiz sadece yan yana olduğumuz anlarda eğlenceli geçerken kalan saatlerde hayli sıkılıyorduk. Bugün ise tüm öğretmenlerle anlaştığımız gibi eşlerimizle beraber pikniğe gidiyorduk. Herkes kendi arabasıyla gittiği için rahattım. Yeni dönem için uzum zamandır hazırlık yapıyordum ve yorulmuştum, bu pikniğin yorgunluğumu atacağını düşünüyordum. Cihan henüz arkadaşlarımla tanışmamıştı çünkü okula varır varmaz kendimizi onları takip ederken bulmuştuk. Pikniği yapacağız yere vardığımızda tanışacaklardı. Herkesle iyi anlaşacağından emindim. Bu zamana kadar iyi anlaşamadığı kimseyi görmemiştim. “Heyecanlı mısın?” diye sorduğunda gülümsedim. “Evet, sen?” “Senin kadar değil,” dedi. “Umarım arkadaşlarını severim. “Seveceğinden eminim.” Elimi tutup dudaklarına götürdü ve öptü. “Karım ne söylerse doğruyu söyler.” Böyle konuştuğunda onu ısırmak istiyordum. ‘Kocam, kocam’ diye bağırarak ısırmak istiyordum. Bakışlarım iki yana kıvrılan dudaklarını bulduğunda bir an gözümün önünde karpuz olduğunu zannettim. Cihan’ın dudaklarına değil de karpuza bakıyormuş gibiydim. Hangi ara “Karpuz,” diye sayıkladığımı ise anlayamamıştım. “Ne karpuzu?” diye sorduğunda kendime geldim. Yutkundum. “Karpuz almıştı Vedat Bey, bu havada iyi gider. Aklıma geldi birden.” “Haklısın,” dedi. Daha fazla konuşmadı ve diğerlerinin yaptığını yapıp arabayı park etti. Aynı anda indiğimizde o bagajın içindekileri aldı, ben karpuzun varlığını kontrol ettim. Hep beraber yürümeye başladığımızda Cihan’ın yanındaydım ama gözüm karpuzdaydı. “Neye bakıyorsun?” diye sorduğunda kafamı çevirdim ve “Karpuza,” dedim. “Önce onu yiyelim tamam mı?” “Tamam güzelim.” Bana ilk defa böyle hitap etmesi kalbimde kuşların uçmasına neden oldu. Gülümseyerek ona baktım ve dudaklarımı yanağına saniyelik bir hızda bastırdım. Büyük bir masa bulup oraya yöneldik. Eşyaları bıraktığımızda Cihan erkeklerle tokalaşıp tanıştı sonra temas etmeden kadınlarla tanıştı. Keyfimiz yükseldiğinde masanın üzerine hazırladığımız atıştırmalıkları yerleştirmeye başladık ama gözüm onları görmüyordu, aklım karpuzdaydı. Bu karpuz sevdası nereden gelmişti anlamamıştım. Aklıma düşen şüpheyle telefonumu elime aldım ve takvim uygulamasını açıp günleri saydım. Uzun süredir yaşamam gereken o anı yaşamamıştım. Gecikmiştim ve bunu yoğunluktan dolayı fark etmemiştim. Derin bir nefes alıp eşime baktım; semaveri yakıyor ve diğerleriyle sohbet ediyordu. Kalbimde bir umut filizlenirken bunu ona kesinleşmeden açmak istemedim. Eve gittiğimde bir test alıp yapmalı ve pozitif çıkarsa öyle söylemeliydim. Bebeğimizin, eğer varsa, ilk kontrolüne birlikte gitmeliydik. Vedat Bey karpuzu eline alıp yanımıza geldiğinde heyecanlandım ve karpuzu kesmesini izledim. Tüm karpuzu dilimlere ayırıp farklı tabaklarla masanın farklı yerlerine koydu. Erkeklerin yanına gittiğinde çaktırmadan karpuzdan almaya çalıştım, çatalımı batırdım. Alamadığımda hırslanarak ve zaten yemek için aldı diye düşünerek çatalı daha sert batırdım ve karpuzu yakaladığım gibi ağzıma attım. Tatlı suyu boğazımdan akarken birkaç kere çiğneyip yuttum ve yenisini ağzıma aldım. Yanıma Fadime geldiğinde “Biraz ferahlattı,” diye mırıldandım. “Hava çok sıcak, yandım resmen.” “Öyle valla,” deyip karpuzdan aldığımda rahat bir nefes verdim. Kafamı çevirdiğimde Cihan’ın bana bakmakta olduğunu gördüm, anlamaya çalışır gibi bakıyordu. Belki de o da şüphelenmişti. Yanına bakınca çayın olduğunu anladım. Aldığımız içeceklerden birini açıp bardaklara doldurdum ve elimle onu yanıma çağırdım, diğerleri de geldiğinde kalabalığımıza gülümsemeden edemedim. Erkekler bir yandan atıştırıp bir yandan konuşmaya başladıklarında bizde kendi aramızda konuşmaya başladık. Yasemin yeni atanan öğretmenden bahsederken ben karpuz yemeye devam ediyordum. Çok dikkat çekmemesi için arada diğerlerinden de yiyordum. “Çok burnu havada biriydi,” diyerek konuşmasını bitirdiğini anlatmak için omuz silkti. “Sanırım onunla anlaşamayacağız.” “Anlaşırız inşallah,” dedim. Birlikte çalıştığım kişilerle aramın kötü olmasını istemezdim. Gözümün ucuyla Cihan’ı kontrol ettim; sohbete katılıyor, sıkkın görünmüyordu. Bu iyiydi. Canı sıkılırsa kendimi suçlardım çünkü. Elif karnını ovaladığında ona baktım ve “Kızlar ben acıktım,” dediğini duydum. Elif, beş aylık hamileydi ve sık sık acıkıyordu. Hepimiz hafifçe tebessüm edip onu anlayışla karşıladık. Zaten öğle yemeği yememiştik, buraya da yemek için gelmiştik. Erkeklerde yemekleri yapmaya başlayacaklarını söylediklerinde Elif mutlu olmuş ve en çok hangisini yemek istiyorsa eşine önce onu uzatmıştı. Bende ise durumlar farklıydı. Günümüz güzel geçtiği için mutluydum ama içimdeki şüphe kırıntıları ana tamamen odaklanmamı engelliyordu. Biran önce şüphelerimden kurtulmak ve kesinliğe kavuşmak istiyordum. Bakışlarım odağını kaybetmiş bir şekilde etrafı tararken Cihan’ı yanımda hissettim. “İyi misin sen?” diye sordu. “İyiyim,” deyip gülümsedim. “Hava çok sıcak ya, rahatsız ediyor beni.” “Beni boş ver, iyi anlaştın mı meslektaşlarımla?” “Evet,” deyip gülümsedi. “Bazılarıyla daha iyi anlaştım. Özellikle Murat’la. Murat, Yasemin’in eşiydi. “Evlerine davet etti bizi.” “Gideriz,” dedim, elini tuttum. “Çok şükür iyi anlaştın herkesle, yoksa kendimi kötü hissederdim.” “Senin olduğun bir yerde benim kötü olma ihtimalim yok. Sana bakmasam bile varlığını hissetmem huzuru veriyor bana.” yanağını okşadığımda adının seslenilmesiyle yanımdan uzaklaştı. Kadınların yanına geçip sohbetlerine katıldım ve şüphelerimi bir kenara bıraktım. Akşama kadar sabredecektim. Kendimi telkin ettikten sonra daha iyi hissederken sohbete katılma oranım da artmıştı. Nihayet yemekler hazır olduğunda acıktığımı daha net hissetmiştim. Cihan’ın yanına oturdum ve onun tabağıma yemek koymasını seyrettim. Evde de böyle yapıyordu ve kalbimi hep fethediyordu. Benim kalbim ona yenik düşmek için yaratılmış gibiydi, her hareketiyle yenik düşüyor ve ona kalbinde batıyordu. Sohbetler eşliğinde yemeğimize devam ederken Murat Bey, Cihan’a mesleğiyle alakalı sorular soruyordu ve yaptırmak istediği operasyonları anlatıyordu. Cihan ise ona yardımcı olabileceğini söylüyordu. Bir süre odak noktası Cihan olarak kalırken Fadime’nin oğlu huysuzlanarak dikkatleri üzerine çekti. Babası onu kucağına aldı ve susturdu, hepimiz yemeklerimize döndük. Yemek bitiminde kullandığımız plastikleri çöpe atıp içeceklere yöneldik. Çerezler ve içecekler eşliğinde biraz daha sohbet ettiğimizde akşam ezanının okunmasıyla birlikte camiye gitmek için yanlarından ayrıldık, Ali hoca ve eşi de peşimizden geliyordu. Bu defa Cihan’ı namazını kılarken izleyemeyecektim ama bunu sorun etmedim. Evde istediğim kadar izlerdim. Camiden çıktığımızda arkadaşlarımızın yanına gittik. Hepsi bunu tekrarlamamız gerektiğini söylediğinde fikrimizin aynı olduğunu belirttik. Araba yolculuğumuz sessiz ve benim açımdan heyecanlı geçti. Nöbetçi bir eczane gördüğümde hemen “Arabayı durdurur musun?” dedim. Şaşırdı ve arabayı durdurup bana baktı. “Kremim bitmiş,” diye yalan söyledim. “Eczaneyi görmüşken alıp geleyim.” Kafasını salladığında hızla arabadan indim ve eczaneye girdim. Eczacı kadını gördüğümde yanına gittim ve iki tane gebelik testi almak istediğimi söyledim. Onun önerdiği iki farklı markayı alıp çantama attım ve az önce yaşan söylemiş olsam da bunu yalanlıktan çıkarmak isteyerek hep kullandığım bir dudak kremini aldım. Arabaya bindiğimde bakışları bana döndü. Elimdeki kremi yüzüne doğru salladım. “Çok seviyorum bunu. Dudaklarımı yumuşacık yapıyor.” “Biliyorum,” dedi ve çapkınca göz kırptı. Yüreğim kendini hemen belli etti ve delicesine attı. Eve girdiğimizde yatsının okunmak üzere olduğunu gördüm. Cihan su içmek için mutfağa gittiğinde banyoya koştum. Adımları uygulayıp testin ilkini yaptım ve beklemeye koyuldum. Dakikalar geçerken Cihan’ın sesini duyarak ufak bir işim olduğunu söyledim. “Salondayım,” diye bilgi verdiğinde testi kontrol ettim. Çift çizgiydi. Çığlık atmamak için elimi ağzıma kapattım ve emin olmak için diğer testi de yaptım. Ellerimi ovuşturup banyonun içinde ilerlemeye başladım. Çok gerildiğimden sakinleşmek için bakım ürünlerimizi düzenledim. Gerekli olan süreyi tamamladığımı düşünerek testin üzerine eğildim. Bu da çift çizgiydi. Hamileydim. “Hamileyim,” diye fısıldadım ve ağlamamak için kendimi kastım. Yüzümü yıkayıp testleri elime aldım ve banyodan çıktım. Salona ilerleyip Cihan’ın yanına, koltuğa oturdum. Bakışlarını telefonundan çekip bana baktı ve “Teknisyenle konuşuyordum,” dedi. “Yarın gelip gelmeyeceğimi soruyor.” “Tamam,” deyip cümleleri nasıl kuracağımı düşündüm. “Evliliğimizin ilk haftalarında sana bir şey söylemiştim, hatırlıyor musun? Sende, onu ağırlarız demiştin. Sonra da bu konu hakkında çok gez konuşmuştuk.” “Hatırlıyorum,” diyerek sırtını dikleştirdi. “Bebek istediğini söylemiştin.” “Evet,” diye fısıldadığımda çenem titremeye başlamıştı. “Allah’ın lütfüne mazhar olduk.” Arkama sakladığım testleri ona gösterdim. “Yetiştirmemiz için bize bir melek gönderiyor. Ailemizin büyümesine izin veriyor.” Yüz ifadesini değiştirmeden önce bana sonra testlere baktı. Ağzını açıp kapattığında gözlerinin dolduğunu gördüm. “Gerçekten mi?” diye kısık sesiyle sordu. Kafamı salladım. “Doktora gider kesinliğini öğreniriz,” dedim. “Ama şu an gerçek gözüküyor.” “Şükürler olsun,” deyip beni kollarının arasına aldı. “Yüreğim seninle dolmuştu, şimdi senin olan yüreğim bölünecek ve içine evladımızı alacak. İki yürekle hayatıma devam edeceğim.” Fitilin ateşlendiğini hissettim. Hazır olan gözlerimden yaşlar birer birer düştü, yüzlerimizi birbirine yasladığında yaşlarımız birbiri üzerine düştü. “İkinci defa ödüllendiriyor beni, nasıl bir sevap işledim bilmem ki!” yüzümüzü ayırıp yanaklarından tuttum. “İyi ki sensin,” dedim. “İyi ki seninleyim.” “İyi ki beni seçtin,” dedi ve elini karnıma koydu. “İyi ki bizi seçtin, babacığım. Allah bizi ödüllendirmek için seni gönderdi. Söz, onun ödülüne çok iyi bakacağım.” Ağlamam şiddetlenirken yüzümün her yerine bir buse iliştirdi. Gözlerimi kapanıp dudaklarını hissetmenin keyfini sürerken ezanın okunduğunu duydum. “Şükür namazı kılacağım,” dedi ve doğruldu. “Senin bana bir şans verdiğin günden beri her vakit şükür namazı kılıyorum. Hâlâ da Allah’ın bana verdiği nimetlere tam anlamıyla şükredemediğimi düşünüyorum. Ne kadar ibadet edersem edeyim onun bana yaptığı iyilikleri ödeyemem. Benden razı olması tek isteğim.” “Sen çok güzel bir adamsın,” dedim. “Senin güzelliğinden nasibimi alıyorum demek ki,” deyip tekrar sarıldı. Birlikte ayağa kalkıp testleri gözümüzün önüne koyduk. Namazımızı birlikte kılıp birlikte şükür namazı kılmaya niyetlendik. Sesli bir şekilde sırayla Kur’an okuduğumuzda dinlenmiş hissediyorduk. Kur’an’ı kalbime bastırıp bebeğimin sağlıkla gelmesi ve bizden memnun olması için dua ettim. Huzurumuzun daim olmasını diledim. Yatak odamıza geçip üzerimizdekileri çıkardık. Geceliklerimden birini giydiğimde Cihan’ın üst tarafı çıplaktı, çok sıcak olduğu için böyle yatıyordu. Aynı anda yatağımıza girdiğimizde Cihan bu defa farklı bir şey yaptı; bana sarılmadan karnıma sarıldı. Alnını karnıma yasladı, gözlerinin kapandığını gördüm. Alnını karnıma sürttü, dudaklarıyla her yerinde dolaştı. “Minik bebeğim,” dedi. “Çok mutlu ettin beni.” Kafasını oradan kaldırıp bana baktı ve doğrularak dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı. Kollarını vücuduma dolayıp yavaşça yatağa uzanmamı sağladı. Kafamı göğsüne yasladım ve gözlerimi kapattım. “Çok güzel bir baba olacaksın,” diye sayıkladım. “Çocuğumuzu çok güzel yetiştireceksin. Çok dua edeceğim sana, mükemmel bir eş ve baba olduğun için.” “Heyecandan uyuyamayacağım sanırım,” diye söylendi ardımdan. “Doktor da kesin konuşursa annemlere söyleriz. Onlar da çok sevinirler.” “Evet,” dedim ve uykuya yenik düşmeden önce böyle bir mutluluğu yaşadığımız için şükrettim.
|
0% |